3 Mayıs Türkçüler Bayramı

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
1944 öncesi Milli Eğitimimiz, inkârcıların ve yabancı kültür temsilcilerinin uygulamalarının esiri olmuştur.  Kütüphanelerimizi Greko-Latin Avrupa klasikleri doldurmuştur.  O günlerde; “Eskiyi unut, yeni yolu tut, Türklüğe umut sen ol çocuğum. Geçtiği yerde kalsın geçmişler, bize bunlar inkılâpçı demişler” şeklinde marşlar söyleniyordu. 
Dil Tarih ve Coğrafya fakültesinin rektörlüğü felsefe şubesine komünist görüşlü Behice Boran, Niyazi Berkes gibi öğretim üyelerine teslim edilmiştir. Her yıl otuz kırk komünist felsefe öğretmeni yurdumuzun her köşesine dağılmıştır.
Devlet Konservatuarı’nın müdürlüğü de, komünist Sabahattin Âli’ye verilmiştir. Kısacası Cumhuriyetimizin eğitimi komünist görüşlülere teslim edilmiştir.
Cumhuriyetimizin Milli Eğitimindeki gayri milli  bu uygulamaları önlemekle görevli Başbakanımız Şükrü Saracoğlu, TBMM’deki konuşmasında “Ben Türküm ve Türkçüyüm, hayatım boyunca da Türkçü kalacağım”  diyerek, Türk Milliyetçileri ile beraberliğini ortaya koymuştur.
Bunun üzerine, İstanbul’da çıkan Orhun dergisinin başyazarı H. Nihâl Atsız Hocamız, “Başbakan Şükrü Saracoğlu’na Açık Mektup” başlıklı ve cesur ifadeli iki yazısı ile Türkiye’mizi ayağa kaldırdı. Bunun üzerine Orhun dergisi kapatılarak Atsız Hoca’nın edebiyat öğretmenliğine son verildi.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, aynı günlerdeki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramının açılışında, Türk Milliyetçilerinin aleyhine ağır ifadeler yüklü nutkunu söyledi ve Türk kültürüne hizmet eden seçkin milliyetçileri suçladı. Üsteğmen Alparslan Türkeş’in de aralarında bulunduğu Türkçü eğitimciler tutuklanarak tabutluklara tıkılmış bir buçuk yıl muhakemeden sonra beraat etmişlerdir.
3 Mayıs Türkçülük Günü’nü kutlar, Türklere, kendini Türk hissedenlere, Türk dünyasına hayırlara vesile olmasını dilerim.
Ünlü Türkçüler; Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali Turan Bey, Hüseyin Nihal Atsız… gibi Türkçü fikir adamlarımızın yolunda ilerlemek her Türk’ün en önemli görevlerindendir..

 

*Yeniçağ Gazetesi yazarı Sami Yavrucuk ‘un yazısından
This entry was posted in Yazılarım. Bookmark the permalink.

Comments are closed.