Ampulün büyüğü geride mi yoksa?
Vatandaş Mehmet Efendi, hafta sonu tatilinin verdiği rahatlık ile mışıl mışıl uyurken, sevinç içerisinde odaya dalan Ayşe Teyze’nin haykırışları kulaklarında patladı:
– “Kalk herif kalk, artık zengin olduk.”
30 yıllık hayat arkadaşını hiç bu kadar neşeli görmeyen Mehmet Efendi, şaşkınlıkla yerinden doğruldu:
– “Delirdin mi hanım, ne zenginliği?”
Ayşe Teyze, adeta gözünün içine sokar gibi elindeki gazeteyi eşine doğru uzattı:
– “Aha işte, gazetede öyle yazıyor.”
“Milli gelir 10 bin 079 dolara yükseldi” başlıklı haberi görür görmez hemen gardıroba koşan Mehmet Efendi, pantolonunu askıdan koparır gibi çekip aldı, heyecanla ceplerini yokladı, sonra telaşla eşine çıkıştı:
– “Hanım, benim dolarlar yerinde yok.”
– “Valla benimki de yerinde değil.”
– “Eee, o zaman?”
***
Mehmet Efendi, kahvaltıdan sonra gazeteyi masaya yayıp, aynı haberi bir kaç kere okudu. Gerçek, her zaman ‘ayrıntılarda’ gizliydi.
2007 yılında ‘Avrupa Hesap Sistemi’ne uygun bir teknik ile ‘rakamlar üzerinde’ oynayarak, kişi başı milli geliri bir gecede 5 bin 400 dolardan, ‘7 bin 500 dolara’ çıkarmayı başaran hükümet, bu kez 2002 yılında ‘3.492 dolar’ olan milli gelirin, 2010 yılında ‘10.079 dolara’ yükseldiğini açıklıyordu.
Milyonlarca kişi, ceplerine ‘tek bir dolar’girmediği halde, bir kalemde ‘kağıt üzerinde’, 10 bin 079 dolarcığın sahibi oluyordu.
‘Şeytana’ pabucunu ters giydirecek bu sihirli tekniğe, ancak şapka çıkarmak gerekirdi.
İçinin daralmaya başladığını hisseden Mehmet Efendi, evdekilere tek kelime dahi söylemeden birdenbire kendisini sokağa attı.
***
Mehmet Efendi, yolda yürürken, kafasını hep aynı soru meşgul edip duruyordu:
– “Bir gecede zengin olabilir mi insan?”
Karşı kaldırıma geçerken, köşedeki altı katlı apartman ile burun buruna geldi.
– “Al sana bir gecelik zengin” diye geçirdi içinden.
Daha beş yıl önce mahallede küçük bir kırtasiye dükkanı işleten Hasan Bey, kısa sürede köşeyi dönmüş, aha işte buraya da kocaman bir apartman dikivermişti.
Otobüs durağına yaklaşırken, son model bir cip durdu önünde. Ayağında ‘yumurta topuklu’ ayakkabı, üzerinde ‘blucin’ bir pantolon, üzerinde kısa bir ‘pardösü’ olan, ‘makyajlı’, ‘güneş gözlüklü’, ‘eşarplı’ bir hanımefendi indi aşağıya.
– “Nah işte bir gecelik zengin daha” diye söylendi Mehmet Efendi.
‘Burslu’ öğrencilikten ‘gemicik’ sahipliğine kadar uzanan bir dizi imaj geçit resmi yapmaya başladı zihninde.
***
Mehmet Efendi, uzun süre sokakları arşınladıktan sonra bir ara kahveye uğrayıp latife olsun diye, 20 yıllık arkadaşına takıldı:
– “Hadi gene iyisin. 10 bin 079 doları atıverdin cebe, ısmarla bir çay da içelim.”
Ahmet Efendi, şaka kaldıracak halde değildi:
– “Zenginlik bedel ister. Bundan böyle aldığın havaya bile bir bedel koyacaklar. Sokaktaki ampulü bile bir tarafına dayayacaklar, haberin yok.”
Moral bozukluğu ile çayını yudumlayan Mehmet Efendi, uzattığı paranın garson tarafından geri çevrilmesi üzerine bir kez daha sarsıldı:
– “Kusura bakma abi, zam geldi.”
Mehmet Efendi, parayı ödeyip, dışarı çıkarken, Ahmet Efendi’ye doğru seslendi:
– “Ampulün büyüğü daha geride dostum. Seçimden sonra dolu gibi yağacak olan zamlara şimdiden hazırlıklı olursan iyi edersin.”
***
Mehmet Efendi, eve döndüğünde kapı arkasındaki üzerinde ‘ampul’resmi bulunan paketleri görünce, sinirlenip Ayşe Teyze’ye çıkıştı:
– “Bir daha bu paketleri alma sakın.”
– “Nedenmiş o, çocuklar ne yiyecekler?”
– “Bizi bu hale düşüren zaten onlar değil mi? Bu yardım paketleri ile bizleri kandırıp, sonunda baba yadigarı evlerimizi de elimizden alacaklar.”
Mehmet Efendi’nin, bir önceki seçimde kendisine hangi partiye oy vermesi gerektiği konusunda saatlerce dil döküp nutuklar çektiği anı gözlerinin önünde canlandıran Ayşe Teyze, bir anda kendini kaybederek avazı çıktığı kadar bağırdı:
– “Seni kör olasıca, suç kimde peki?”
Ardından “Küüüt” diye bir ses duyuldu.
Ne olduğunu anlayamayan Mehmet Efendi, bir anda “Yandım anam” diye yerde kıvranmaya başladı.
Kafaya oklavayı yemişti garibim.
*İsrafil K.Kumbasar Yeniçağ Gazetesi
This entry was posted in
Hikayeler. Bookmark the
permalink.