GÜN GELİR…

GÜN GELİR…
Hırsızlar zengin…
Metresler eş…
Serseriler adam olur…
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir…
Çivisi çıkar dünyanın…
Konuşamayanlar hatip…
Şifa veremeyenler tabip…
Yazamayanlar kâtip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
işler ters döner
Aldatan, bir gün sadakat için…
Çalan, bir gün adalet için…
Döven, bir gün şefkat için yalvarır…
diye devam edip giden
Ömer Hayyam’ın bu güzel eserinin içeriği ile ilgili olduğundan, Hitler dönemiyle ilgili bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum .
1932 de yapılan seçimlerle Hitler 608 üyeli Alman meclisinde, 230 milletvekiline sahip olarak Şansölye oldu .
1933’de yapılan erken seçimlerde ise bu kez milletvekillerinin tamamını aldı.
Artık Tek Adam; yani diktatör olmuştu.
Bu yazımda Alman bilim insanlarını, Alman teknolojisini, Alman Üniversitelerini yazmayacağım.
Leibniz, Kant, Hegel, Marx, Nietzsche, Goethe gibi dünya düşün tarihinin en önemli Alman düşünürlerini sıralamayacağım.
İlkokuldan başlamak üzere Alman eğitim sisteminin ne kadar mükemmel olduğundan bahsetmeyeceğim.
Sadece cahil ve ruh hastası bir adamın böyle eğitimli bir halkı nasıl peşinden sürüklediğini irdeleyeceğim!
Almanya’da tarihinin en karanlık dönemi başlamıştı …
Masum insanların dükkanları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar sokak ortasında zalimce aşağılanıyordu.
Gazeteciler dövülüyor,
Siyasi cinayetler işleniyor,
Muhalif her çıkış cezalandırılıyordu.
Yargı Hitler’in sopası olmuştu.
Genç papaz Dietrich Bonhoeffer, zulme karşı çıkıp itiraz edince
hapse atıldı, Ağır işkencelerden geçirildi.
Hapisteyken bu konu üzerine uzun uzun düşündü ve Sorunun kökeninde kötülük değil, aptallık yattığına kanaat getirdi.
Ona göre:
* Kötülükle mücadele etmeniz mümkündü ama organize olmuş ahmaklar sürüsüne karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu.
* Çünkü Aptal insanlar hallerinden memnundular.
* Sonra da Aptallığın bir zekâ problemi değil, ahlâkî bir problem olduğunu saptadı.
* Entelektüel birikimleri, iyi eğitimleri olduğu halde insanlar aptal olabiliyorlardı.
* İnsanlar belli koşullar altında aptallaşıyorlardı. Buradan yola çıkarak, aptallığın psikolojik değil, sosyolojik bir sorun olduğu sonucuna vardı.
* Onları bu ağır şizofreni uykusundan çıkarmanın tek yolu bağımsız ve özgür olmalarını sağlamaktı.
Almanlar ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası bağımsız ve özgür olabildiler ama Bedelini de çok ağır ödediler.
Yirmi iki milyon Alman öldü, Almanya harabeye döndü.
Conrad Adenaur’un şu sözleri tarihe geçti:
“Umarım bir daha İsa bile gelse tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız” demişti.
Şimdi bana bu yazıyı neden kaleme aldığımı, niçin paylaşım gereği duyduğumu umarım sormazsınız.
Ama Başkalarının okumasını da sağlarsanız, yurttaşlık görevinizi yapmış olursunuz.

Alıntı

This entry was posted in Hikayeler. Bookmark the permalink.

Comments are closed.