ŞEHİT BAŞBAKAN TALÂT PAŞA

Şehit Başbakan Talât Paşa’yı rahmetle andığımız bir paylaşımdan dolayı milliyetçilikten Ümmetçiliğe evrilmiş bir malûm zat, oldukça rahatsız olmuş.

Rahmetli Talât paşayı, mason, Yahudi, Paganist olmakla suçlarken, beni de “Türkçü, Ülkücü geçinen biri” olarak tarif etmiş…

Şahsımı tarif ederken, objektiflikten ayrılması, beni olduğum gibi değil de, kendinin görmek istediği gibi görmesi, kendi ruh dünyası ile ilgilidir. Ona benim bir dahlim olamaz. Varsın, beni o gözle görsün. Hz. Ali’ye atfedilen bir söz vardır. “Herkes tarafından sevilen insan, iyi insan değildir” diye. Varlığını TC.ye, Türklüğe, Atatürk değerlerine sahip çıkmaya adamış ben gibi bir insanın, bu değerlerle kavgalı olanlardan bir muhabbet beklentim, elbette olamaz!

Ancak,

-Türk tarihinde, ilk defa, 4 Şubat 1917 de halk tarafından seçilip, Edirne milletvekili ve ilk başbakanımız olan, Talât Paşa’ya yaptıkları hakaretlerini hoş karşılamak mümkün değildir. Hele de bu başbakanımız, Ermeni komitacılar tarafından şehit edilmişse, ona hakaret etmek;

-Ermeni katile yataklık yapmak demektir! Dahası;

-Ermeni katilin silahına mermi sürmek demektir! Yani;

-Katliama ortak olmak demektir!..

Yakasında hem MHP hem AKP rozeti taşıyan, ama fikren evrilip, mazisine ve eski değerlerine savaş açmış bu Trol, tarihi, Fesli meczuplardan değil de belgelerden ve o devrin tüm şahsiyetlerinin hatıralarından okumuş olsaydı ve birazda milli ruh ile vicdan sahibi olsaydı, şehit Başbakan Talat Paşa’nın;

-Tıpkı, Mustafa Kemal gibi Batı Trakya yörüklerinden bir Türkoğlu olduğunu,

-Ata, dede topraklarının düşman elinde kaldıktan sonra Edirne’ye gelip yerleştiklerini,

-Bilahare balkan bozgunu esnasında bir ara Edirne’nin de düşman işgaline uğramasıyla, vatan kaybetmenin, fikri yapısında nasıl bir vatan kaygısı ve milliyetçilik duygusu yarattığını görebilirdi.

Talât Paşa;

-Bakanlık ve Başbakanlık görevleri esnasında aldığı harcırahların fazlasını iade edecek kadar dürüst,

-Yurt dışında vatan hasreti çekerken, şayet günün birinde tekrar döndüğünde, vatan toprağını öpmekle doymayacağını, avuç avuç yiyeceğini söyleyecek kadar da vatanseverdir!

-Tarihe mal olmuş, vatan, millet sevdalısı, ahlâk ve fazilet abidesi şahsiyetlere böyle, Yahudi, mason iftiraları ile küçültmek mümkün değildir. O,

-1 Kasım 1918 günü, gece yarısı yurt dışına   giderken, Teşkilatı Mahsusa’ ya, “Enver dönemi bitti, bundan böyle, M. Kemal’in emrindesiniz” diye talimat vermiştir. Şehit düştüğü, 15 mart 1921 gününe kadar da, “Sarı paşa” diye hitap ettiği, Mustafa Kemalin başarısı için uğraşmıştır…

Bu sözde İslamcı geçinen güruh, şunu hiç akıl edip düşünmezler ki,

-Bu devlet bir ulus devlet olmuş ise,

-Egemenlik Türk milletinin ise,

-Bu memlekettin %99’u Müslüman ise,

Bunun müsebbibi, Mustafa Kemal ve Talât paşalardır.

-Talât paşa, tehcir ile, 1,5 milyon Hristiyan Ermeni’yi, yurt dışına sürmüş (ki, bu hizmetinden dolayı katledilmiştir)

-M. Kemal ise, mübadele ile, 500 bin Hristiyan Rum’u yurt dışına göndermiş, bir o kadar Müslümanı yurda getirmiştir.

-Şayet, Talât Paşa, 1,5 milyon Ermeni’yi yurt dışına sürmeseydi, acaba kurtuluş savaşını kazanabilir miydik?

Tehcir ve mübadele olmasaydı,

-Şu anki Türkiye nüfusunun, %98′ i Müslüman olabilir miydi? Akıl ve muhakeme mekanizmaları eksik siyasal İslamcılar, bu durumları dikkate alarak, bu iki devlet adamımıza neden şükran duymazlar?.

-Büyük Türk Milliyetçisi, Ziya Gökalp onun için;

“Türk neferi gibi temiz yürekli,

Tasallufsuz, tefahürsüz bir alp’ sin!

Türk tarihi gibi, namus heykeli,

Hiçbir zaman sarsılmayan bir kalp’ sin!

Sen, candan birleştiren bir ruhsun!

Vicdanı sende görür, cemiyet.

Necat teknesidir, Sen Nuh’sun!

Sen olmazsan öksüz kalır Millet!” diyerek yüceltmiştir.

-Büyük Atatürk, ise, hem “İttihat Terakki” hem de onun başkanı, Talât Paşayla ilgili olarak;

“İttihat Terakki, namuskârane doğmuş, namus ve fedakarlığı sayesinde muvaffak olmuş ve bütün siyasi hayatını namuskârane yaşamıştır. Talât Paşa, İnkılabın büyük teşkilatçısıdır. Vatan, büyük bir evladını, İnkılap büyük bir teşkilatçısını kaybetti” demiştir.

İsmet Paşadan, Celal Bayar’a, Fevzi Çakmak’tan, Kazım Karabekir’e kadar, tüm   devlet adamlarımız hatıralarında, Talât Paşa’dan sitayişle bahsederler.

Ancak bu siyasal ümmetçi kesim, kuyruk acılarından dolayı İttihat ve Terakkiye husumet duyuyorlar. Bu konuda haklılar. Çünkü;

-Cumhuriyeti kuran kadrolar, İttihat ve Terakki ekolünden geliyorlar. Türkçü ve Kuvayi milliyetçilerdir. Aynı zamanda, çağdaş ve laiktirler.

-Kendileri de geçmişteki Osmanlı’yı gerileten, aklı ve bilimi ret eden, matbaanın yurda gelmesine ayak direyen,

– 3.Ncü Selimden beri yapılmak istenen her iyi icraata “istemezüük” diye karşı çıkan,

-Ve nihayetinde, birinci dünya harbinden sonra Anadol’unun işgalinde, padişah Vahidettin ve Damat Ferit yanında yer alıp, Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan, İngiliz işbirlikçisi, Hürriyet ve İtilaf partisinin devamıdırlar!..

-Kısacası, bu husumetin kökeni, çok eskilerden beri kan davası şeklinde devam etmektedir.

Bu güruhun, mücadeleyi edep dışına çekip, günümüz siyasi zemininden, daha eskilere taşımalarının altında bu niyet yatmaktadır.

Biz, Türk milliyetçileri, başta, büyük Atatürk, İsmet Paşa, olmak üzere, TC’ nin tüm kurucu liderleri ile,

-İttihat-Terakki ve onun kurucu liderleri, Talât, Enver ve Cemal paşalar olmak üzere, bu güruhun hedef alıp yıpratmaya çalıştığı tüm değerlerimizi sahiplenip korumak zorundayız.

Bu bizim ar ve namus borcumuzdur!..

Sevgi ve saygılarımla…

Alıntı: Mehmet Özcan

This entry was posted in Hikayeler. Bookmark the permalink.

Comments are closed.