
“Nefis kilise Ayasofya, kıyamete kadar cami olarak vakfedilmiştir. Bunu, Allah’a, ahirete, O’nun heybetine inanan hiçbir mahluk, sultan olsun, hakim olsun, bir mütegallibe olsun, değiştiremez. Vakıf şarlarını kim değiştirirse, Allah’ın, meleklerin, bütün insanların lâneti onların üzerine olsun. Yüzlerine bakan ve onlara şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın.”
Şimdi İstanbul’un Fethi’nin 544. yıldönümünü kutlarken, kendi parasıyla satın alıp vakfettiği Ayasofya minarelerinden ezanların okunacağı, mihrabında imamın cemaatle namaz kıldıracağı, kürsüsünden vaaz edileceği, minberinden hutbe okunacağı günleri bekliyor. Şimdi Ayasofya mahzun, Ayasofya üzgün. Fatih’in vasiyetine uyulmadığı için, camilikten çıkarıldığı için üzerimizdeki lâneti, Fatih’in lâneti devam ediyor.
Beşeri tabular yıkılacaksa, bu tabu yıkılsın. Bu millet Ayasofya adı ne zaman anılsa kan ağlamaktadır. Ayasofya milletin nazarında her hangi bir cami değildir. Peygamber müjdesine mazhar olan “O ne güzel kumandan” Fatih Sultan Mehmed Han ile, “O ne güzel ordu” diye vasfedilen Fetih ordusunun zafer armağanıdır.
O Yüce Sultan sanki ilerisini görerek öyle bir lânet okumuştur ki “…Vakıf şartlarını kim değiştirirse, Allah’ın, meleklerin, bütün insanların lâneti onların üzerine olsun…” diyerek en büyük bedduasını yapmıştır.
Bugün, biz büyük bir ümitle Fatih’in lânetini kaldıracak bir kurtarıcı bekliyoruz *Turkey.com