

Yeniçağ Gazetesi yazarı Ağah Oktay Güner, Atatürk’ün dile ve dine verdiği önemi şöyle yazıyor.
Türk dili konusunda Atatürk, uzun süre çalışmıştır. Onun dil anlayışının en güzel belgesi, meclis kürsüsünde 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında bizzat okuduğu Nutuk’tur. Kendi türünde Türk Edebiyatının şaheserlerinden olan Nutuk, O’nun Türk diline hâkimiyetini, bu dili ne kadar güzel kullanabildiğini gösteren bir belgeler bütünüdür. Ayrıca o dönem kurmay subaylarının kültür düzeyini mükemmel ifade eden bir eserdir.
Atatürk, devletimizin temeli olarak milliyetçi düşünceyi esas almıştır. Bu prensip devlet yapısında ve “insan yetiştirme düzenimizde” tavizsiz uygulanmıştır. Türk milleti ve Türk milliyetçiliği üzerinde çok derin ve güçlü bir inanışa dayanan sözlerini O’ndan sonra aynı dirayetle dile getiren bir devlet adamımız ne yazık ki olmamıştır. Atatürk, büyük bir milliyetçidir. Asla ırkçı değildir. Emperyalizmin her türlüsüne karşıdır. Ülkemizi, işgal etmiş yabancı okullardan tamamen kurtarmıştır. Ne yazık ki kendisinden sonra gelenler, işi tamamen tersine çevirmiştir.
Atatürk, milletin Kur’an’ı daima saygıyla dinlemesini ve manasını da öğrenmesini istemiştir. 21 Şubat 1925 tarihli TBMM oturumunda Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) bütçesi görüşülürken verilen bir önerge ile Kur’an’ın Türkçe çeviri ve tefsirinin yapılması için 20 bin liralık ek ödenek konur. D.İ.Başkanlığı Kur’an’ın tercümesini Mehmet Akif’e, tefsir işini de Elmalılı M.Hamdi Yazır’a verir. M Akif manevi sorumluluk duygusuyla bu işten affını ister. Hem tercüme hem de tefsir M.H.Yazır’a kalır. Böylece Yazır’ın hazırladığı “Hak dini, Kur’an dili, Yeni Mealli Türkçe Tefsir” adlı 9 ciltlik meal ve tefsir Atatürk’ün de maddi ve manevi yardımı sonucu yayınlanmış olur. Ayrıca yine Atatürk’ün istek ve desteği ile Ahmed Naim ve Prof.Dr.Kamil Miras tarafından hazırlanan Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi adlı 12 ciltlik hadis tercümesi de aynı tarihlerde neşredilir.