
Times Gazetesi 12 Şubat 1856’daki yazısı şöyleydi: “Yabancıların toprak almasında her türlü engelin ortadan kalkması, sağlıklı bir mali sistemin kurulması ve yol veya köprülere yatırılan sermayenin güven altına alınabilmesi için verilen güvenceler, ardından büyük sonuçlar getirecek olan diplomatik başarılardır. Önümüzde işlenmemiş ve zengin bir toprak bulunmaktadır. Batı sanayisi bu toprağa nüfuz etmeli ve ona sahip olmalıdır. Bu yazıdan tam 63 yıl sonra 1919’da İstanbul’da toprağı ve binası olan vatandaşların bir kısmı mülklerini yabancılara satmaya başladı.. Bu satışları durdurmayan İstanbul Hükümeti’nin amacı “bütçe açığını kapatmak” idi!. Özellikle Akşam Gazetesi İstanbul halkına çağrıda bulunarak, “yabancıların bir manevrası” ile karşı karşıya bulunduğumuzu ve yabancıya toprak satmanın “ülkenin bir parçasını satmak” olduğunu yazdı: “Toprak ve mülk satmayınız. Bugün vergisini veremediğimiz toprak, yarın bize bir servet getirecektir. Satmayalım mümkünse alalım.” Mustafa Kemal 1922’de; “Memleketin ekonomik kaynakları, bütün dünyanın aşırı isteklerini çekecek verim ve servete sahiptir. Halkımızın çiftçi ve topraklarımızın dünyanın en bereketli topraklarından olması, maddi yaşam için hiçbir kaygıya yer bırakmamaktadır.” Derken 1923’de “Memleketimiz baştanbaşa hazinelerle doludur. Biz, o hazineler üstünde aç kalmış insanlar gibiyiz. (…) Gerçek zaferlere, ancak bu gibi verimli alanlardaki çalışmayla varacağız.” Diyordu. Yahya Kemal’de ağır bir eleştiri: “KOCA SALTANATI BİR MANDAYA DEĞİŞECEĞİZ!” “Bu şehre girmek için Fatih’in her topuna 90 manda koşmuştuk. Şimdi koca saltanatı Bir mandaya değişeceğiz!” Bundan tam 85 yıl sonra aynı durumla karşılaştık. 19 Ağustos tarihli Yeniçağ Gazetesi manşet haber olarak tam sayfa “Vatan namustur satılamaz!..” Kampanyası başlattı. “Şehit kanıyla alınan, korunan ülke topraklarının para karşılığı satılması, toplumun her kesimini isyan ettirdi. AKP, çıkardığı 4916 sayılı yasayla Türkiye’yi ‘açık Pazar’ haline getirdi. Anadolu’yu karış karış, parça parça satın almaya başlayan yabancılar, Sevr paçavrasını pratikte parayla uygulamaya koydular. Türkiye’nin sınır boyları, su kaynakları ve maden sahaları, bloklar halinde yabancılar tarafından ele geçiriliyor. ‘Yatırım’ ve ‘İnanç Turizmi’ maskesiyle arazi alan yabancılar; silahla yapamadığını parayla ve adım adım gerçekleştiriyor. Vatanını, özgürlüğünü, bayrağını seven herkes satışa isyan ediyor!”