Mustafa Kemal Atatürk’ün Cevabı
Anasının ve babasının soyluluğuyla övünen Teodor, İtalya yarım adasına inmek isteyen Türk Atilla’ya barış görüşmesinden önce sormuş; “Siz hangi soylu ailedensiniz?” Atilla da ona cevap vermiş. “Ben soylu bir milletin evladıyım.” İşte benim cevabımda budur.
EFENDİLER!
“Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa genel şerefsizliğin enkazı altında şunun bunun şahsi şerefi de parça parça olur.
Biz o genel şerefi kurtarabilmek için harekete geçen millete ruhumuzla katıldık. Katılmamıza mani olabilecek şahsi rütbeleri, mevkileri de genel şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğrunda feda ettik…
Bunu anlamayıp da, milleti hala kendi kafalarının keyfine göre idare etmeye kalkışan kuvvetler artık birer beladır.
Bela çekmeye bu milletin artık tahammülü kalmamıştır.”(24.10.1919 Ruşen Eşref’le röportajından)
Felaket başa gelmeden evvel onu söyleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek
lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. (1920)*
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. (1920)*
Benim hayatta yegâne onur kaynağım, servetim Türklükten başka bir şey değildir. (1923)*
Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün Türk’tür ve sonsuza kadar Türk olarak
yaşayacaktır. (1923)*
Türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. (1923)*
Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna ve benim uğruma, canını vermeye hazır olmasaydı
ben hiçbir şey yapamazdım. (1926)*
Milliyet davası siyasi bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ideal meselesidir.
Şuurlu bir ideal pozitif bilimlere, bilimsel yöntemlere dayandırılmış bir hedef ve gaye
demektir. (1926)*
Türk Milleti’nin karakteri yüksektir, Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir.
Milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır. (1935)*
Benim Türk Milleti’ne, Türk Cumhuriyeti’ne, Türklüğün geleceğine ait görevlerim
Bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar
ediniz. Bu sözler bir kişinin değil, Türk Milleti’nin duygusunun ifadesidir. Bunu her Türk bir
parola gibi kendinden sonrakilere devamlı tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk
ferdinin son nefesi, onun sonsuz olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk senin için yüksekliğin
sınırı yoktur. İşte parola budur. (1935)*
* Nutuk’tan
This entry was posted in
Hikayeler. Bookmark the
permalink.