Bir At İle Bir Eşek
Vakt-i zamanında bir at ve bir eşek iyi ahbap olmuşlar.
Uçsuz bucaksız çayırlarda günlerini gün ederken, uzaktan bacaları görülen şehirden bir takım gürültüler gelir.
At, “Ben bir gidip bakayım orada neler oluyor” der. Eşek itiraz eder, “O kadar yolu sen tepme. Bu sıcakta yakışır mı? Böyle angaryalar bizim işimizdir” der ve yola koyulur.
Giderken ata “Ben yarına kadar dönmezsem anla ki başıma bir hal geldi. Bir daha dönmem” demeyi de ihmal etmez.
Eşek ne ertesi gün, ne de sonraki günler ortalıkta görünmez. At o koca çayırlarda tek başına hüzün ve matem içinde yaşamasını sürdürür.
Aradan yıllar geçer. Bir gün kulağına o kadim dostu eşeğin anırması gelir. Kulak kabartır, sesin geldiği yöne doğru koşmaya başlar.
Eşek bir su kaynağı başında su içmektedir.
Sevincini gizleyemeyen at, eşeğin yanına sokulur ve “Nerelerdesin bunca yıldır kardeşim?” diye sorar.
Eşek, “Sorma kardeşim. Benim şehre indiğim gün kral ölmüş. Ahali şehir meydanına toplanmış ve yeni kralın seçilmesini bekliyormuş” der.
At iyice meraklanır, “İyi de sana ne bundan” diye çıkışır.
Eşek dudaklarında bir mutluluk tebessümü, “Bana ne olur mu? Orada bir adet varmış, kral ölünce bir güvercin uçurulurmuş. Güvercin kimin kafasına konarsa, yeni kral o olurmuş. Bu kez güvercin gelip benim başıma kondu ve beni kral yaptılar” sözleriyle atı iyice şaşkınlığa uğratır.
“Peki şimdi niye buradasın kardeş” sorusuna eşeğin verdiği cevap daha da ilginç olur: – “Benim eşek olduğumu yıllar sonra anlayıp, saraydan kovdular.”
This entry was posted in
Hikayeler. Bookmark the
permalink.