İpin Ucu

 

 

 

 

 

 

 

 

Vaktiyle medreseden icazetname alan mollalardan birisi, memleketi olan Bursa camilerinden birine imam tayin olmuş. Vazifeye başladığı hafta, ilk Cuma hutbesini okuyacak olması kendisini biraz heyecanlandırmış olsa gerek, minbere çıkmadan evvel eski arkadaşlarından, kıdemli birisiyle anlaşmış;
—Azizim, demiş. Ben minbere çıkarken ayak bileğime bir ip bağlayacağım. Sen de gelip minberin dibine otur, beni kontrol et. Eğer heyecanla yanlış bir kelam edecek, bir yeri hatalı okuyacak olursam ipi çekerek beni ikaz edersin. Ben hemen durumu anlar, hatamı düzeltirim.
—Dediklerini yaparlar ve genç imam minbere çıkar Diğeri de uygun bir yere mevzilenir. Hamdele, salvele derken tam hutbe metnine gelinir ve imam “Kâle’n-Nebî (Resulullah buyurur ki)…” diye başlar. O sırada cemaatten biri, kendisine oturacak yer ararken yanlışlıkla ipe takılmasın mı?!.. İmam şaşırdığını sanarak okuyuşunu değiştirir ve “Kıyle’n Nebî…” der. Bu sefer arkadaşı onun yanlış olduğunu işitip ipi çeker. İmam yine değiştirir ve “Kûle… Derken, artık cemaat gülmeye başlamıştır. Genç imam, önce ne yapacağını bilmez. Bakar ki başka okuma şekli de kalmamış, üstelik dost bildiği arkadaşı kendisine oyun oynadığını zannederek içerlemiştir.
_ “Ey cemaat-i Müslimin! Ben de biliyorum ki ‘Kâle’n-Nebî ’ idi ve size çok güzel şeyler anlatacaktım. Ne yapayım ki; ipin ucu pu..t elinde… Varın doğrusunu ondan sorun, deyip minberden iner.
*İskender Pala’nın “İki Dirhem Bir Çekirdek” adlı kitabından
This entry was posted in Hikayeler. Bookmark the permalink.

Comments are closed.