Özgürce İnanmak!
İstanbul’a cami yaptırma tartışmalarına yeni bir boyut kazandıran Yaşar Nuri Öztürk’ün konuşmalarını (http://www.sonkale.org/isim-verilen-camilerde-namaz-kilinmaz-h192396.html) adresten seyredebilir, dinleyebilirsiniz.
Cami konusu bitmeden türban konusu tekrar gündeme geldi. Türban… Yine türban… Tekrar türban… Hatta başörtüsü diye insanımızı şaşırtma pahasına türban…
Dindarlıklarından hiç mi hiç şüphe etmediğimiz ancak dincilik akımı ile dindarlığı karıştırdıklarını fark ettiğimiz birçok vatandaşın asıl amacı anlamadıklarını düşünüyorum.
Bir kişinin dinini sorgulamak ya da onu inancı ile ilgili olarak yargılamak hiç kimsenin hakkı da, hukuku da değildir! Fakat çevrenizde sık sık şahit olduğumuz bir anlayışın samimi Müslümanları rahatsız ettiği görülmektedir. Dinden, imandan, Allah’tan, Kur-an’dan bahsetmek, hacı olmak vs. bir referans olarak gösterilmektedir. Asıl olan söz ile söylemenin kutsal yerleri ziyaret etmenin ötesinde davranışlarının ve sosyal hayatının dine, diyanete, Kur-an’a, Hacca uygunluğu değil midir? Ama amelde Müslümanlığa dikkat etmeyenlerin sözde dikkat etmesi insanımızı şaşırtmaya yetiyor ve artıyor bile… Bunun acısını hep birlikte çekiyoruz, çekmekteyiz.
İmam Hatip Okulları ve türban Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden çok daha önde tutulmuş ve tutulmaya da devam edilmektedir. Devlet zarar görürse senin ne İmam Hatip Okulların kalır, ne de (başörtüsü değil) türbanın. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıldığı ve ülkemizin batılı devletler tarafından işgal edildiği günlerde hiç unutmadığımız acısını yaşadık.
Sözlerimi Din âlimi sıfatına layık İstiklâl Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un;
Güvenme insanların samimiyetine,
Menfaatleri uğruna gelirler vecde.
Cenneti vaat etmeseydi eğer,
Allah’a bile etmezlerdi secde.
Ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin;
Hararet nardadır sacda değildir,
Keramet baştadır taç’da değildir
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs’te Mekke’de hac’da değildir
şiirleriyle noktalamak istiyorum. Din ile bir kişinin ilişkisi ancak bu kadar güzel açıklanabilir. Selam ve sevgi ile…
This entry was posted in
Yazılarım. Bookmark the
permalink.