Mar 10

BATI’NIN RUHUNDAKİ ŞEYTAN “IRKÇILIK!”

BATI’NIN RUHUNDAKİ ŞEYTAN “IRKÇILIK!”

(O yüzden güçlü olmak gerek…)

 

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal harekâtı sürerken, sınırlara akın eden Ukraynalılarla ilgili haber yapan Amerikalı ve Avrupalı gazeteciler, konuşmaları sırasında farkında olmadan ruhlarına işlemiş ırkçılığı sergiledi…

Yeniçağ’ın haberine göre NBC Muhabiri Kelly Cobieella, canlı yayında Ukraynalılar için; “Açık söylemek gerekirse, bunlar Suriye’den gelen mülteciler değil, bunlar Ukrayna’dan gelen mülteciler; Hristiyanlar, beyazlar, birbirlerine çok benziyorlar.” dedi.

Hürriyet’in derlediği diğer haberlere göre CBS muhabiri Charlie D’Agata da “Burası on yıllardır kaosla yaşayan Irak veya Afganistan değil. Burası böyle şeyleri görmeyi hiç ummadığınız medeni Avrupalılara has bir kent.” ifadelerini kullandı.

İngiltere’den ITV News muhabiri Lucy Watson, “Burası gelişmekte olan bir üçüncü dünya ülkesi değil, burası Avrupa.” ifadelerini kullandı.

BBC’ye konuşan Ukrayna’nın eski başsavcı yardımcısı David Sakvarelidze, “Benim için bu yaşananlar çok duygusal, çünkü mavi gözlü ve sarı saçlı Avrupalıların öldürüldüğünü görüyorum” dedi.

Fransız gazeteci Ulysse Gosseti de “21. yüzyıldayız, bir Avrupa şehrindeyiz ve sanki Irak’ta ya da Afganistan’daymışız gibi seyir füzesi ateşi var.” ifadelerini kullandı.

Yoruma gerek yok aslında. Irkçılık ancak bu kadar net ifade edilebilir. Bu zihniyete göre insanlar esmer olursa, Afganistan, Irak, Suriye veya Libya’da yaşıyorsa başlarına her türlü belâ gelebilir ama Avrupa’nın ortasında beyazların mülteci durumuna düşmesi kabul edilemez!

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | BATI’NIN RUHUNDAKİ ŞEYTAN “IRKÇILIK!” için yorumlar kapalı
Mar 09

KAHRAMANLARDAN BİRİ JANDARMA PİLOT YARBAY YUSUF TURGUT

KAHRAMANLARDAN BİRİ JANDARMA PİLOT YARBAY YUSUF TURGUT

 

1994 yılı başında gazetelerde bir haber okudum. Haber şöyleydi:

Jandarma Pilot Yarbay Yusuf Turgut’a Türk Silahlı Kuvvetleri’nin cesaret ve kahramanlık madalyası verildi.”

Sevinç içinde kendisini telgrafla kutladım.

Evet; benim kahramanımın kahramanlığı ordumuzca tescil edilmişti!

Bu olaydan henüz bir hafta geçmişti ki, Van ilimiz yakınlarında bulunan bir Karakolumuza çığ düştüğüne dair haberler gazeteleri doldurmuştu. Pek çok Mehmetçik çığ altındaydı. Yollar kapalı… Onlara ulaşmak zor… Hava uçuşa müsait değil… Gazeteler böyle yazıyordu.

Herkes havanın müsait olmadığını söylüyor; helikopterlerin uçamayacağını anlatıyorlardı.

Ama biri vardı Van‘da… Pek çok Türk Subayı gibi ölüme meydan okuyan biri!

O, korkusuz Pilot Yarbay Yusuf Turgut idi!

Kahraman Pilot, bu sefer çığ altında mahsur kalan Mehmetçikler için havalanacaktı.

Öyle de oldu. Öylesine çabuk havalandı ki, başına koruyucu kaskını takmaya bile zaman harcamak istemedi. Saniyeler önemliydi. Mehmetçikler hayat ile ölüm arasındaydılar.

Ne acıdır ki; azgın tipi, çılgın boran kahramanın helikopterini havalandıktan kısa süre sonra yere çakılmasına sebebp oldu!

Yarbay Yusuf Turgut başından ağır yaralıdır. Kahramanımız acilen Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne getirilir. Ağır beyin komasındadır.

Ailece perişan olduk. Onu tanıyanların hepsi kedere boğuldu. Gece gündüz dualarımız onun içindi.

Kahraman Pilot Yusuf Turgut, maalesef komadan çıkamadı. Onu Tanrı istiyordu ve şehadet şerbetini içti! Hem de evimin karşısındaki Gülhane Hastanesi’nde!

O ancak Türk Ordusu’nda bulunabilecek bir kahramandı.

Ruhun şad olsun!

 

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | KAHRAMANLARDAN BİRİ JANDARMA PİLOT YARBAY YUSUF TURGUT için yorumlar kapalı
Mar 08

PUTİN STALİN’LEŞİYOR

PUTİN STALİN’LEŞİYOR

Ekran gediklileri haritaların başına geçiyorlar; NATO’ya dâhil olan Bulgaristan, Romanya, Polonya gibi ülkeleri aynı renge boyayıp gösteriyorlar; “bakın” diyorlar, “Amerika Rusya’yı nasıl kuşatmış?”

Ukrayna olayında durum şudur: Rusya, Kırım’ı, Ukrayna’ya ait bir toprak parçasını işgal ve ilhak etmiştir. Yöntemini herkes biliyor. Şimdi de aynı yöntemle Ukrayna’nın diğer iki parçasını, Donetsk ve Luhansk’ı işgal ediyor.

Aradaki fark çok açık değil mi? Bir yanda bir ülkeye ait bir toprak parçası işgal ve ilhak ediliyor. Diğer yanda bazı ülkeler kendi istekleriyle bir ittifaka giriyor ve yaptıkları anlaşmalarla o ittifakın silahlarının ülkelerinde konuşlandırılmasına izin veriyor. Uluslararası hukuk bakımından bunlar birbirleriyle karşılaştırılabilir mi?

Üstelik Putin niyetini de hiç gizlemiyor. Ukrayna’nın Sovyetler zamanında kurulmuş sun’i bir devlet olduğunu söylüyor. “Ukrayna’nın mimarı Lenin’dir.” diyerek Sovyet dönemini de suçluyor. Lenin’in milliyetler politikası için “Bu bir hataydı, hatta hatadan daha da ötesiydi.” diyerek Sovyetler zamanındaki federal yapılanmayı da sert bir şekilde eleştiriyor.

Bu eleştirinin anlamı şudur: Lenin’in bu politikası olmasaydı Rusya, 15 parçaya bölünmeyecekti. Bu sözleriyle Putin, Sovyetlerin parçalanmasıyla ortaya çıkan bütün bağımsız devletlere karşı niyetini ortaya koymuş oluyor.

Daha da ileri gidiyor; “18. yüzyılda Karadeniz kıyıları Türkiye ve Osmanlı’ya karşı mücadele alanı olarak kullanılmıştı. Şimdi bu ismi yok etmek istiyorlar, ünlü komutanların çalışmalarını yok etmek istiyorlar, Karadeniz’e erişimimizi yok etmek istiyorlar.” diyerek Karadeniz’in bütün kıyılarında da hak iddia ediyor.

Ukrayna’yı suçlarken söylediği şu cümleler de var: “Siz aslında kolonyal mirasını yok etmek istiyorsunuz Sovyetler Birliği’nin, Sovyet egemenliğini yok etmek istiyorsunuz.”

Görüldüğü gibi Putin, Çarlık mirasına da Sovyet mirasına da sahip çıkıyor ve bunu sözde bırakmayıp fiilî olarak da uygulamaya koyuyor; Ukrayna’yı işgal ediyor.

Beni şaşırtan noktalardan biri de Türkiye’deki komünistlerin tutumudur. Komünizme inandıkları için Sovyetler Birliği’ni veya Komünist Çin’i tutmaları anlaşılabilir. Bugün ne Rusya ne de Çin komünisttir. Putin’in sözleri tam tersine antikomünist, antisovyet sözlerdir. Artık ünlü olan ulusa sesleniş konuşması tam bir faşist konuşmadır. Türkiye’nin komünistleri, komünizm ideolojisine mi bağlıdırlar, yoksa Rusya’ya ve Çin’e mi?

Birkaç söz de ABD için. Soğuk Savaş döneminde Amerika’nın en büyük başarısı, Komünist Çin’i tanıyarak komünist bloku ikiye bölmesiydi. Şimdi Çin’le de, Rusya ile de uğraşıyor ve onları birbirine yaklaştırıyor. Orta Doğu’ya burnunu sokuyor, bizi de kendisine düşman ediyor. Irak’ı böldü, şimdi de Suriye’yi bölmek için uğraşıyor. Güneyimizde, Türkiye için tehlike arz edecek ikinci bir devlet oluşturmaya çalışıyor. Türkiye kamuoyu haklı olarak Amerika’dan nefret ediyor. Böyle bir politikayla ABD nasıl başarılı olabileceğini düşünüyor?

Türk milliyetçileri her zaman “Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin / Her şey Türklük için” demişlerdir. “Türk milliyetçileri” derken tabii ki bugünün iktidarından söz etmiyorum.

Son bir hatırlama da herkese: Savaşın sonucu konusunda hemen hüküm vermeyin.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | PUTİN STALİN’LEŞİYOR için yorumlar kapalı
Mar 07

LEŞ KARGALARI!

LEŞ KARGALARI!

 

Dünyada akan kana kör ve sağır oldunuz

Yüreğime, beynime virüs olup doldunuz

Masum bir güvercinin kanadını yoldunuz

Haydi, yürüyün ey leş kargaları yürüyün!

Şimdi leşlerinizi kaldırmaya yürüyün!

 

Bu âlemde can ve kan bir yalnız sizde mi var?

Her yeriniz maskeli, bir yalnız yüzde mi var?

Yüreği yakan ateş bir yalnız közde mi var?

Haydi, yürüyün ey leş kargaları yürüyün!

Şimdi leşlerinizi kaldırmaya yürüyün!

 

Kandan, candan beslenen, vampirsiniz hepiniz

Yalnız karanlık değil, zifirsiniz hepiniz

Hiçbir yerden çıkmayan bir kirsiniz hepiniz

Haydi, yürüyün ey leş kargaları yürüyün!

Şimdi leşlerinizi kaldırmaya yürüyün!

 

Binlerce insana siz atom atmadınız mı?

Petrol için insana insan satmadınız mı?

Kanı, kini, öfkeyi cana katmadınız mı?

Haydi, yürüyün ey leş kargaları yürüyün!

Şimdi leşlerinizi kaldırmaya yürüyün!

 

Soysuzluğun alası genlerinizde mevcut

Hem boyda, yükseklikte, enlerinizde mevcut

Özünüz, sözünüzde, tenlerinizde mevcut

Haydi, yürüyün ey leş kargaları yürüyün!

Şimdi leşlerinizi kaldırmaya yürüyün!

 

İnsanlığın özünü sökenler de sizsiniz..

Dünyaya kan, kin, vahşet ekenler de sizsiniz..

Timsah gözyaşlarını dökenler de sizsiniz..

Haydi, yürüyün ey leş kargaları yürüyün!

Şimdi leşlerinizi kaldırmaya yürüyün!

 

İnsanlığın “i”sinden içinizde eser yok!

Yiğitlikten, mertlikten piçinizde eser yok!

Erkekçe savaşmaya kıçınızda eser yok!

Haydi, yürüyün ey leş kargaları yürüyün!

Şimdi leşlerinizi kaldırmaya yürüyün!

 

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | LEŞ KARGALARI! için yorumlar kapalı
Mar 06

DUDAYEV UYARMIŞTI

DUDAYEV UYARMIŞTI

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Cevher Dudayev’in başkanlığındaki Çeçenya’da 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiş ancak bunun Rusya Federasyonu tarafından kabul edilmemesi ve devamında askeri müdahalesi ile 1994 Aralık ayından itibaren çetin bir savaş başlamıştı.

Çeçen direnişine önderlik eden ve 21 Nisan 1996’da telefon sinyalinden konumu tespit edilerek lazer güdümlü savaş uçağı füzesiyle öldürülen Dudayev’in ölümünden 1 yıl önce konuşmasında Rusların planlarını bir bir açıkladığı görüntüler sosyal medyada gündem oldu.

Cevher Dudayev’in 1995 yılındaki olacakları önceden açıkladığı konuşması şöyle:

“Çeçenistan sadece bir unsurdur. Daha sonra sırada Kosova var. Sonra Baltık bölgesi, sonra Orta Asya var. Burada ne planlıyorlar? Acaristan, Abhazya, Dağlık Karabağ, Güney Osetya bölgelerinde Rus ordusu bulunacak ve sonra tamamen Rusya’ya bağlanması planlanıyordu. Aslında Kafkasyalıların Kafkasya’sız bırakılması amaçlanıyordu.

Daha sonra ise sırada Kırım vardı. Çeçenistan savaşı sonrası bütün ordu Kırım’a geçecekti.

Orta Asya’da Kazakistan ve Kırgızistan yeni Rusya’nın birer kolonisi olacaktı. 1995 yılında Rusya’nın planlarını böyle özetleyebiliriz.”

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | DUDAYEV UYARMIŞTI için yorumlar kapalı
Mar 05

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

HZ. İSA (AS)’ DAN

* “Ey fakihler, ey yazıcılar, ey Ferisîler, ey kâhinler, söyleyin bana, şövalyeler gibi atlar arzular, fakat savaşa gitmeği arzu etmezsiniz. Kadınlar gibi güzel giysiler arzular, fakat eğirme ve çocuk beslemeği arzu etmezsiniz. Tarlaların meyvelerini arzular, fakat toprağı işlemeği arzu etmezsiniz Denizin balıklarını arzular, fakat balığa gitmeyi arzu etmezsiniz. Şehirliler gibi şeref arzular, fakat cumhuriyetin yükünü arzu etmezsiniz ve kâhinler olarak onda birleri (aşarı) ve ilk (toplanan) meyveleri arzular, fakat Allah’a gerçek kulluk etmeği arzu etmezsiniz. Böyleyken, burada şersiz – kötülüksüz her iyiliği arzuladığınızı gören Allah ne yapacaktır size? Bakın, size diyorum ki, Allah size, tüm iyiliklerden yoksun her türlü şerri bulacağınız bir yer verecektir.”

* “İçinde ayrılık olan her ülke yok olur. Ev ev üstüne yıkılır. Eğer, Şeytan’ın gücüyle şeytan çıkarılıp atılıyorsa, bu ülke nasıl ayakta duracak? Eğer, sizin oğullarınız Süleyman Peygamber’in kendilerine verdiği kitapla Şeytan’ı çıkarıp atıyorlarsa, benim Şeytan’ı Allah’ın gücüyle çıkarıp attığımı doğruluyorlar (demektir). Allah sağ ve diridir ki, Kutsal Ruh’a karşı küfür, dünya ve Ahiret’te bağışlanmayacaktır. Çünkü kendi kendine kötülük eden insan, günahını bile kendini günaha sokacaktır.”

* “Eğer, Allah’ımız kulu Musa’ya, çok sevdiği îlya’ya veya herhangi bir peygambere görünmek dilemiş olsa, Allah’ın bu imansız nesle görünmesi gerektiğini mi düşüneceksiniz? Siz bilmez misiniz ki, Allah her şeyi hiç yoktan tek bir sözle yaratmıştır ve tüm insanların menşei bir çamur parçasıdır. Bu durumda Allah’ın nasıl olur da, insana benzeyen bir yanı bulunabilir? Yazıklar olsun, Şeytan’a kanarak kendi kendilerine eziyet edenlere!”

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Mar 04

MUHTEREMLERE 15 SORU… DAHASI ANSİKLOPEDİ OLUR…

MUHTEREMLERE  15 SORU… DAHASI ANSİKLOPEDİ OLUR…

1- Kamu kurum ve kuruluşlarına atacak kişilerin belirlenmesi için yapılan KPSS sınavında derece girmiş olan adayların atamaları neden yapılmıyor? Yerlerine kimler atanıyor? Atamalar mülakat esas alınarak yapılacaksa, neden, sözde bir sınav şartıyla, bazı yıllarda sayıları milyonun üzerine çıkan adayların zaman ve umutları çalınıyor?

2-Narenciye üreticisinin sorunlarının, kiraz üreticilerinin sorunlarının, patates üreticilerinin sorunlarının, arıcıların sorunlarının araştırılmasının, itfaiyeciliğin “meslek” sayılmasının, kadına şiddete verilen cezaların arttırılmasının, sağlıkta şiddet yasasının, engellilerin sorunlarının araştırılmasının AK Parti’ye ne zararı var? Partinizin, bütün siyasi partilerin pekala uzalaşmalarının mümkün olduğu, aslen siyaset dışı ve toplumun her kesimine yararı dokunacak konularda bile verilen önergeleri reddetmesinin sebebi nedir?

3- İstanbul’da, 2004 yılında yaşanan ve okullar tatil edilmesi gecikince bir çocuğun da donarak öldüğü kar fırtınası sırasında, dönemin AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı Sao Paolo’da tatil yapıyordu. Onu da, kar yağışı başladığı sırada balıkçıda yemek yediği için halkla hemhal olmadığı zannıyla yüklendiğiniz CHP’li Belediye Başkanı gibi/kadar hedef almış mıydınız?

4- Dolar 18 TL’ye çıktığında bindirilen astronomik zamların; dolar 13-14’lerde seyrederken neden indirilmiyor? Sebep doların yükselmesi değilse, hâlâ yeni zamların geliyor olmasının sebebi ne?

5- HDP’nin PKK terör örgütü başının çağrısına uymamasından niye rahatsız oluyorsunuz; elinde binlerce evladımızın kanı olan Öcalan’ın sözünü dinlememek kötü bir şey mi? Neden?

– İstanbul’u, tabiri caizse “İBB’nin beceriksizliğinden kurtarmaya(!)” gelen bakanlarınız, “dünyanın en iyi, en akıllı, en büyük, en muhteşem, en muazzam, en şahane, en görkemli, bütün enlerin de eni” havaalanına neden inemedi? Yeni havaalanında oluşan hasar ve mahrumiyete bakınca, bundan sonraki projelerinizde, en azından “bilimsel” olan itirazlara kulak vermeyi düşünüyor musunuz?

6- Gerekli kıdem şartını taşımayan biri nasıl hakimlik yapabilir?

7- Her fırsatta “Yaratılanı severim, yaratandan ötürü” diyen bir siyasetçi, dahası her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hak ve hukukunu korumakla yükümlü bir makamın sahibi olarak, ittifak ortağınızın, dünyaca ünlü “dahi” piyanistimiz Fazıl Say’ın doğuştan gelen hastalığından kaynaklı görünümüyle dalga geçmesini doğru buluyor musunuz?

8- Devlet içinde paralel devlet oluşturan bir yapının darbe girişimiyle karşı karşıya kalmış bir siyasetçi olarak, ordu içinde paralel bir ordu oluşturduğu iddia edilen SADAT’ın faaliyetlerine karşı tedbir amaçlı bir araştırma, soruşturma yaptırdınız mı? Yaptırmadıysanız neden? Yeniden aldatılmayacağınız veya aldatılmadığınızdan nasıl emin olabilirsiniz?

9- Torunlarınızdan biri SMA hastası olsaydı; sağlık sistemiyle aynı şekilde övünebilir miydiniz? Bu çocukların yaşatılması neden bir türlü “öncelik” haline gelemiyor?

10- Belediye Başkanı olduğunuz dönemde, afet zamanlarında AKOM’da karargah kurduğunuzu söylüyorsunuz ama o dönemde AKOM yoktu; bu nasıl olabilir?

11- Aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı da olduğunuz için resmi ve meşru muhatabınız durumundaki diğer parti genel başkanlarının “yüzleşme” davetlerine icabet etmeme sebebiniz nedir? Belagat konusundaki bütün iddianıza rağmen, liderlerle, neden ekranda, halkın huzurunda yüz yüze gelmek istemiyorsunuz?

12- CHP Genel Başkanı’nın dile getirdiği, Bandırma, Bursa, Yenişehir, Osmaneli Yüksek Standartlı Demiryolu Projesi için yapılan iki ihale arasında 6 milyonluk fark olduğu iddiası doğru mu? Bu fark kimin cebine girdi?

13- 128 milyar dolara ne oldu?

14- Necip Hablemitoğlu suikastı zanlısının Türkiye’ye getirildiği, aileden veya dosyanın avukatından niye gizlendi? Geçmişte yaşanan kimi gelişmelerde olduğu gibi “gizli tutmaları” kaydıyla bilgilendirilemezler miydi?

Ve tabii…

15- Tam da Sezen Aksu’nun şarkısındaki “Adem ile Havva” sözlerinden dolayı hedefe oturtulduğu günlerde yaptığınız “Hz. Adem Aleyhisselam efendimize, Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak görevimizdir” çıkışının muhatabının Sezen Aksu olmadığına inanmamızı bekliyorsunuz da, siz neden, gazeteci Sedef Kabaş’ın sözlerinin “muhatabı” olmadığınıza inanmıyorsunuz?

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | MUHTEREMLERE 15 SORU… DAHASI ANSİKLOPEDİ OLUR… için yorumlar kapalı
Mar 03

KARGALAR ve BÜLBÜLLER

KARGALAR ve BÜLBÜLLER

Şair: “Cevr-i dehr ile olur bülbül gurâba hem-nişîn//Yine şekvâyı gurâb eyler, garabet bundandır.”                                                                         

Hayatın cilvesiyle bülbül kargaya musahip (arkadaş) olmak zorunda kalır. Lakin işin garibi, durumdan şikâyetçi olan yine karga olur.”

Bugünde aynı değil mi?

Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’i Mevlânâ’nın beyti yüzünden sorgulanışı:

Çün şitâda zâglar pür-cûş olur//Uzlet eyler bülbülân hâmûş olur.” (Kargalar kış mevsiminde coşar, bülbüllerse ortadan çekilip susarlar.)

Hz. Pîr’in bu beytinin, Ali Fuat Başgil’i nasıl sıkıntıya soktuğunu üstadın kendi ağzından dinleyelim:

Örfî idareye (sıkıyönetim) geldik. Sorgu hâkimi odası… Hâkim masada beni bekliyor.

-Oturunuz efendim. Evinizde arama yapılmış, bazı evrak ele geçirilmiş… Bunlar üzerinde sorgunuz yapılacaktır.

Hâkimin önünde iki yığın kitap, kâğıt, mektup…

-Evvela, şu kâğıt parçası üzerindeki eski harfli yazı sizin midir, ne yazıyor, okur musunuz?

-Benimdir efendim. “Gülistanı kargalar istilâ edince, bülbüller siner ve susar” yazıyor. Mevlânâ’nın Mesnevî’sinden meşhur bir beytin tercümesidir.

Ziyaretime gelen bir zattan yazmıştım. Bir yazımda kullanmak üzere masamın üzerine koymuştum.

-Yazıdaki kargalardan kastınız kimlerdir? Millî Birlik Komitesi üyeleri midir?

-Söz benim değil, arz ettim, Mevlânâ’nındır.

-Kâğıda sizin yazdığınıza ve bir yazınızda da kullanmak istediğinize göre, her halde bir kastınız var.

-Gülistan Türkiye’dir. Kargalar onu velveleye veren Bâbıâli’nin bazı soysuz yazarları, bülbüller de benim gibi milliyetçi ve memleketçilerdir.

(Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in HATIRALARI, İst. 1990, s. 41-42)

 

Alıntı

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | KARGALAR ve BÜLBÜLLER için yorumlar kapalı
Mar 02

İMPARATORİÇE, PRENSES, ATATÜRK!..

İMPARATORİÇE, PRENSES, ATATÜRK!..

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) Fethullah Gülen’den “hoşgörü” plaketi alan Müjdat Gezen’e “Yılın Atatürkçüsü” ödülü vermesi şaşkınlık yaratmışken, aynı ödülün Türk bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci tarafından reddedildiğini yazınca yeni bir tartışma başladı…

ADD yönetimi, cemaatin hoşgörüsüne sığınan Müjdat Gezen’e niçin “Yılın Atatürkçüsü” ödülü verdikleri konusunda susmaya devam ederken, BioNTtech ortaklarından Şahin ve Türeci’nin aynı ödülü reddettiğini bu köşede duyurunca, herkes aynı soruyu sormaya başladı;

“İki Türk, adında Atatürk olan bir ödülü neden reddetti acaba?..”

ADD Genel Başkanı Hüsnü Bozkurt’un Menemen’deki toplantıda okuduğu BioNTech açıklamasına bakılırsa; şirket, “bu tür ödülleri sadece bilimsel kuruluşlar üzerinden kabul ediyoruz” şeklinde tuhaf bir gerekçe sunmuşsa, ortada büyük bir şaşkınlık ve çelişki var!..

Üstelik tek şaşkınlık da, Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin, farklı kuruluşlardan ödüller almalarına rağmen, adında “Atatürk” olan bir ödülü reddetmesi ve suskunlukları değil!..

İki bilim insanının, geçen yılın Ekim ayında Yunanistan’da aldıkları bir ödül var ki, ortadaki çelişkiyi büyütmesi açısından da çok düşündürücü!..

Uğur Şahin, eşi ya da BioNTech, “ADD bir bilim kuruluşu değil” diye Atatürkçülük ödülünü reddettilerse, Yunanistan gezisinde kendilerine verilen “İmparatoriçe Theophano” ödülünün bilimle ne ilgisi olabilir acaba?..

 

Bizans tarihinde entrikalar!..

Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu, 13 Ekim 2021’de Selanik’te düzenlenen törenle, Uğur ve Türeci çiftine “İmparatoriçe Theophano Ödülü”nü verirken şöyle demişti;

“Bugün burada önemli bir kadın ve erkeği insanlığa yaptıkları önemli katkılardan ötürü ödüllendiriyoruz. İnançlarını, özverilerini, azimlerini ve güçlerini ödüllendiriyoruz.”

Peki; Türk bilim insanlarını “Theophano Vakfı” aracılığıyla Almanya’dan Yunanistan’a getirtecek kadar önemli olan “İmparatoriçe Theophano” kimdi acaba?..

Yunan tarihi kaynaklarında iki Theophano‘dan (Theofano) sözediliyor…

İlki 912 yılında ölen Bizans İmparatoru VI. Leon’un ilk karısı Theophano Martiniake…

Evliliği metres kavgalarıyla geçince kendini bir manastıra kapatan Theofano Martiniake 893 yılında ölmüş…

Diğer Theofano ise önce Bizans İmparatoriçesi II. Romanos’un, sonra II. Nikiforos’un karısı ve I. İoannis’in de sevgilisi!..

İşte bu Theofano, 10. yüzyıl Bizans tarihinde önemli bir rol oynamış… Bakınız çeşitli kaynaklar imparatoriçeyi nasıl anlatmış;

“Theophano’nun ilk adı Anastasia’dır… Craterus ismi verilen fakir bir taverna bekçisinin kızıdır. Velihat prens Romanos, ona aşık oldu ve yaklaşık 956 yılında onunla evlendi… Evlilikten sonra Theophano ismini almıştır. Kayınpederi İmparator VII. Konstantinos’u zehirlediğine dair dedikodular vardır…

Theophano çok kısa süre sonra, genç ve parlak general İoannis Çimiskes’in sevgilisi oldu. İkisi daha sonra Nikiforos’a karşı komploya giriştiler… 10 Aralık 969’u 11 Aralık’a bağlayan gece bir suikast düzenleyip Nikiforos’u öldürttüler… I. İoannis Çimiskes imparator oldu.”

Selanik’te diplomasi skandalı…

Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin, entrikalarıyla tarihte tartışmalı olan “İmparatoriçe Theophano” adı verilen bir ödülü aldığı törene Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Burak Özügergin ile Selanik konsolosunun çağrılmaması ise bir diplomasi skandalı olarak tarihe geçmişti…

Şahin ve Türeci, törendeki bu skandala karşı bir tepki olsun diye mi, yoksa Türklerle hep gerginlik yaşayan Yunanistan’daki geziyi dengelemek için mi bilinmez ama, Atatürk‘ün Selanik’teki evini büyükelçi ile birlikte ziyaret ederek anı defterine şunları yazmışlardı;

“Atatürk, modern Avrupa’nın öncü liderlerinden biri olarak özgür düşünce ve bilimin insanlık için taşıdıkları temel değeri anladı. ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ şeklindeki bilge sözüne tamamen katılıyoruz.”

Uğur Şahin ve Özlem Türeci bu etkinlikten bir hafta sonra, İspanya’da Kral 6. Felipe’nin babasının yerine 2014’te tahta geçmesiyle veliaht olan büyük kızı Prenses Leonor’a atfen verilen (Joan Miro heykelciği, diploma, rozet ve 50 bin Euro’yu kapsayan) ‘Asturias Prensesi Ödülü’nü de aldılar…

 

Alıntı: Mehmet Faraç

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | İMPARATORİÇE, PRENSES, ATATÜRK!.. için yorumlar kapalı
Mar 01

ORTADOĞUNUN LANETİ; “HARESE”

ORTADOĞUNUN LANETİ; “HARESE” 

Hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir.

Rivayete göre devlerin çölde yemeyi çok sevdiği bir diken vardır. Harese dikeni de denilen çöl dikeni bitkisi. Develer bu dikenden bir kez yediği zaman, ağzı kanayıp tuzlu kanın tadı hoşuna gittikçe daha çok yemesine ve sonunda da kan kaybından ölmesine yol açar.Peki, Harese dikeni nedir? Çöl dikeni neye denir, özellikleri nelerdir?

 

Develerin oldukça dayanıklı olduğu ve susuz bir şekilde günlerce, kilometreleri bulan yolculuklar yapılabildiği bilinmektedir.

Ancak develer bu dikenleri çok sevdiklerinden dolayı gördükleri yerde kopararak çiğnemeye başlarlar.

Bu dikenler ise oldukça sert ve keskin olduklarından dolayı devenin ağzında ciddi yaralanmalara yol açar.

Yaradan gelen kan, devenin hörgücünden gelen tuz ile birleşir ve bu karşmaşık tat develerin oldukça hoşuna gitmektedir.

Bu yüzden deve dikenleri yemekten asla vazgeçmez ve yedikçe de dikenler nedeniyle daha ciddi şekilde yaralanıp kanaması artar. Sonunda deve kan kaybından ölür ya da ağzında bulunan kanın fazlalığından dolayı kendi kanında boğulur.,

“Harese”, kendi kanını içen, içtikçe daha da keyif alan ancak ölüp bittiğinin farkında olmayan Orta Doğu’nun laneti olarak aktarılır.

 

Harese “harasa” kelimesi Arapça “ha-rı-sad” ile “hırs” kökeninden gelmektedir. İhtiras, muhteris kelimeleri de aynı kökten türemiştir.

Kâmûs-ı Türkî’de Osmanlıca / Arapça “hırs” kelimesinin anlamı: Tama’, açgözlülük, şiddetli arzu, şiddet ve inhimâkle (aşırı düşkünlük, kapılmak) bir şeyin üzerine düşme: “Hırsını yenemedi / Hırsla paraladı

 

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | ORTADOĞUNUN LANETİ; “HARESE” için yorumlar kapalı