Oca 20

VATİKAN’IN GÖZÜ KIBRIS’TA…

VATİKAN’IN GÖZÜ KIBRIS’TA…

Kıbrıs Rum Yönetimi, Türk ordusunu tek bir kurşun atmadan adadan atma ülküsüyle bir zamanlar savunmasız ve silahsız Kıbrıslı Türklere saldırırken, Türk olmaktan başka hiçbir suçu olmayan masum kardeşlerimizi kitleler halinde kurşuna dizip şehit ederken, bir amacı vardı: Kıbrıs adasının tümünü ele geçirmek. Ne var ki kendini aslan zanneden ama Barış Harekâtında Mehmetçiğin önünden fareler gibi kaçarak sığınacak delik arayan Rum Milli Muhafız Ordusu, (RMMO) ne kadar silahlanırsa silahlansın buna gücünün yetmeyeceğini çok iyi biliyor.

Hatırlayınız; Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides 1992 yılında Avrupa Birliğine katılım başvurusunu yaparken “Arkamıza AB’yi alacağız ve Türkleri adadan atacağız” açıklamasını yapmıştı ancak aradan geçen 29 yılda Avrupa Birliği, üye devletler olan Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetiminin bütün baskılarına ve “Veto” tehditlerine rağmen, bunların uğruna Türkiye’yi karşısına almadı, almak istemedi.

Barış Harekâtından hemen sonra Helen (Yunan) lobisinin çalışmaları ve ABD Helenlerinin Kapitol (ABD Meclisi) temsilcileri olan Menendez, Bisbirakis ve Joe Biden’in ortaklaşa sundukları “Türkiye’ye silah ambargosu” kararı 1975 yılında uygulamaya konduysa da ABD’nin çıkarlarına zarar verdiği gerekçesi ile 2 yıl sonra, Carter döneminde kaldırıldı. O gün, bu gündür ABD, kerhen Yunan lobisinin yanında gözüküyor ama Kıbrıs sorunu nedeni ile de Türkiye’ye karşı cephe almaktan hep kaçınıyor.

Kıbrıs Rum Yönetimi, AB’den, ABD’den ve yeni müttefiklerinden beklediği ilgi ve desteği bulamayınca yeni arayışlar içine girdi ve şimdi de Doğu Akdeniz’de kendine yeni müttefikler bulmayı, Türkiye’ye karşı bir cephe oluşturmayı denemeye başladı. Yanına İsrail, Mısır ve Ürdün’ü alıp aklınca Türkiye’yi sıkıştırmaya ve Kıbrıs konusunda taviz koparmaya çalıştı ama bu ülkelerin Türkiye’den uzun vadeli siyasi, ekonomik ve askeri çıkarları daha ağır basınca zoraki Kıbrıs Rum Yönetiminin yanında durmağa başladılar.

Gelelim Papa’nın ziyaretine; Kıbrıs Rum liderliği Hristiyanların dini lideri olan Papa’yı Güney Kıbrıs’a davet ederek, Vatikan Devleti ile ilişkilerini arttırmayı deniyor. Vatikan Devleti’nden Kıbrıs Rum Yönetimi topraklarında Büyükelçilik açması çağrısına, Vatikan Devletinin olumlu yanıt vermesi sonrasında dünyalar Rum lider Anastasiadis’in oldu. Hemen Bakanlar Kurulunu toplayıp, Vatikan Büyükelçilik binasının yapımı için Lefkoşa’nın güneyindeki (Türkçe okunuşu) “Eğlence” olan bölgede Vatikan Devletine arazi bağışında bulundu. Binanın yapımı tamamlanınca Baf Kapısı karşısında bulunan Papalık Temsilciliği ve Papa’nın Temsilcisi, Vatikan Büyükelçiliğinde, Büyükelçi olarak görevini devam ettirecek.

Bunun meali şu; Kıbrıs Rum Yönetimi aklınca tüm Hristiyan devletleri yanına almayı ve desteklerini kazanarak Türkleri Kıbrıs adasından atmayı, korsanca bir yöntemle ilan ettikleri ve kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri Münhasır Ekonomik Bölgeye (MEB) sahip olmayı planlıyor.

Aklıma bir dönem Katoliklerin (Papa’nın temsil ettiği Hristiyanlar) Ortodokslardan (Fener Patriğinin temsil ettiği Hristiyanlar) ölümüne nefret ettikleri geliyor…

Vatikan Devleti, Türkiye’yi Ortodokslara değişir mi, şüphelerim var…

 

Kaynak: Prof. Dr. Ata Atun

İnşaat Mühendisi ve Doç. Dr. Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Kıbrıs İlim Üniversitesi Akademisyeni

KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | VATİKAN’IN GÖZÜ KIBRIS’TA… için yorumlar kapalı
Oca 19

BARBAROS HAYRETTİN PAŞA’NIN MEZARI VE #MaviTUĞ

BARBAROS HAYRETTİN PAŞA’NIN MEZARI VE  #MaviTUĞ

Turkuaz rengi #Göktuğ rengidir…

————

Tarih, zamanı tüketenleri gömer ama zamanı üretenleri mutlaka hatırlar.

Çini yumurtaların gizemi keşfedilmişti.

Barbaros ‘un türbesinde 2012 yılında,

Karanlık çökünce tüm camlar kapatıldı, türbenin içerisi dışarıdan ışık almaz hale getirilince sandukaların başucunda mumlar yakıldı.

Çini yumurtalara yansıyan ışıkla herkesin dili tutuldu.

Çünkü alevlerin hareketine göre lacivert yumurtalar yakın yıldızlar gibi göz kırpmaya başlamıştı. Lacivert tavan yıldız yıldızdı.

Lacivert Göğün koyu Mavi rengiydi.

Mimar Sinan, Barbaros’un türbesinin kubbesine çini yumurtalar koymuştur.

Mimar Sinan, Kaptan-ı derya için yaptığı türbeyi denizin içerisinde, dalgaların sesleri arasında inşa ederken kadırgaları düşünmüştü ama gökyüzündeki yıldızları da ihmal etmemiş, sanki bu çini yumurtalar ile türbesinin tavanını açıvermişti.

Mustafa Kemal Atatürk ‘ün bizzat heykellerinin dikilmesini emrettiği iki isim vardır.

Birisi Fatih Sultan Mehmet

Diğeri Barbaros Hayrettin Paşa.

Dünya tarihinde sırlanan, gizlenen ve açıklanmayan öyle gizli teşkilatlar var ki, bu teşkilatların tarih içindeki belgeleri günümüzde bile hala araştırılıp, açıklanmayı beklemektedir.

Barbaros hayatta iken çok önemli bir vasiyet bırakmıştı. Bu vasiyetinde kendisine ait bir türbe yapılmasını istemişti. En önemlisi de ‘’ Türbemi tenvir edin! ‘’ isteğinde bulunmuştu. Barbaros’un isteğini yerine getiren Mimar Sinan, türbeyi daha önce hiçbir türbeyi planlamadığı şekilde inşa etmişti. Barbaros’un türbesinin en üst taraflarına turkuaz ve lacivert yumurtalar yerleştirmişti. Barbaros’un türbesine yerleştirilen yumurtalar sayesinde, türbeye gece vakti girilip, türbe içinde mumlar yakıldığı takdirde; en üst kısımda gökyüzündeki yıldızlar misali yıldızlar belirmeye başlıyordu. Turkuvaz renkli yumurtalardan yansıyanlar yakın, lacivert renkli yumurtalardan yansıyanlar ise uzak yıldızları gösteriyordu.

Beş yıldız Sırrı…

Türbenin en üst kısmına denk gelen orta yerinde yatay eğri şeklinde beş yıldızın bir araya geldiğini yazmıştı. Ayrıca beş yıldızdan ikisi turkuvaz yumurtalardan, kalan üçünün ise lacivert yumurtalardan yansıdığını keşfederek notuna ekleme yapmıştı. Yapmıştı ancak bu beş yıldıza ait sırrın ne ola?

Türk Teşkilatı Hilal’in Şövalyeleri, Barbaros’a en gizli sembollerindeki yatay eğri şeklindeki beş yıldızın sırrını emanet etmişti! Emanet edilen bilgiyi Barbaros, en deruni sırrı olarak vasiyet etmiştir.

Orada Beşiktaş ‘ta Göktuğ ‘un nasıl türbenin kubbesine #Göktuğ olarak nakşedildiğini gidip görebilirsiniz.

Sır sırrı bilendedir .Sırrı bulamadan sır olanları unutma..

Atatürk boşuna heykelleri dikin demiş olamaz…

Türk tarihinin en büyük tuğu #Göktuğ olup bütün dünyayı kapsar..

Barbaros’un bulduğu cevap olan Üç Hilal sembolünü, batıya korku salan bu teşkilat amblem olarak kullanıyordu. Ayrıca Teşkilat, Barbaros’un ilk kez gördüğü haliyle üç hilalin kriptolanarak iç içe geçmiş halini de ‘cihanın şifresi’ diyerek adeta kutsal sayıyordu.

Üçüncü resimde Göktuğ içinde teskilat sembolü resmedilmiştir.

Dördüncü resim ..Hilal Şövalyeleri..

‘’Donec Totum İmpleat Orbem!’’ …

Türkçesiyle ‘’ Tekrar tüm cihanı kaplayana kadar…’’

Biz geçmişiz, bu günüz ,yarınız..

Cihana hükmedene kadar..

 

 

Alıntı: H.Hakkı Kahveci #AtabeyHHK19

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | BARBAROS HAYRETTİN PAŞA’NIN MEZARI VE #MaviTUĞ için yorumlar kapalı
Oca 18

VATAN SEVDALISI NECİP HABLEMİTOĞLU

VATAN SEVDALISI NECİP HABLEMİTOĞLU

(Katledildiği tarih 18 Aralık 2002 Ruhu şad olsun)

Mevlut Uluğtekin Yılmaz Necip Hamlemitoğlu’nu anlatıyor. Ben 1980’lerde Ankara Üniversitesi‘nde Yüksek Lisans’ımı yaparken, o da sanırım Doktora çalışması yapıyordu. Bir gün bana öfkeyle “Ağabey, Fetullah’a Türk Dünyası’na hizmet ödülü verdiler” dedi. Ben “ne var bunda?” dedim. Necip, pekiştirerek “Hayır ağabey, o adam bir felâket!” dedi. (O hain gerçekten de felâketimiz oldu.) 1980’lerde Fetullah’a ödül veren de maalesef bir köklü dernekti… Ve Necip haklı çıktı. Fetullah’ın hainliğini o yıllarda anlamıştı!

Gönül insanı, eski gazeteci sevgili Salim Taşçı‘nın Necip Hablemitoğlu ile ilgili maceralı yazısı:

Tarihçi-yazar, Türkiye ve Atatürk sevdalısı, gözü pek; eğilmeyen, bükülmeyen, doğru bildiği yoldan şaşmayan, bu yürekli Türk evladı, Necip Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 tarihinde, evinin önünde karanlık ellerce katledildi… Katil veya katilleri bulunamadı! Birtakım örgüt adları failleridir diye ortaya atıldı. Hedef şaşırtma yerini bulmuş olacak ki, o tarihten günümüze, failler hâlâ bulunamadı! Allah kimseyi sahipsiz bırakmasın. Gönül isterdi ki, demokratik kuruluşlar, sivil toplum örgütleri -bir biçimde- işin takipçisi olmuş olsalardı; ama olmadılar!

Ve iş başa düştü… O günlerde tepkiler çığ gibi olur, diye bekledim… Ama kimse de ses yok! “Vah vah” sözcüklerinin dışında, ne bir eylem, ne de işin peşini kovalayanlar var…

Bir kış günü karar verdim. Madem öyle ‘sen bir tepki ver’ dedim, kendi kendime ve tabelacı bir arkadaşı gece aradım. 12 saat içerisinde, Kuva-yi Milliye-Necip Hablemitoğlu Caddesi ibareli 20 adet levha hazırlamasını söyledim. Ertesi gece bu levhaları alıp, Konrad Adenauer-Caddesi’ne giderek tek başıma Konrad Adenauer levhalarını indirdim, Kuva-yı Milliye-Necip Hablemitoğlu levhalarını astım! İşlem altı saat sürdü, gecenin ayazı iliklere işliyordu. Değil üşümek, bu eylemi yapmak için her tür tehlikeyi göze almıştım. Neden Konrad Adenauer Caddesi? derseniz,  Necip’in failleri arasında Alman vakıflarının adı da çokça geçiyordu…

Bu eylem Star gazetesinde ünlü gazeteci kardeşim Saygı Öztürk imzasıyla birinci sayfada kapak oldu. Hakkımda davalar açıldı. Eh, bu memlekette hâkimler de var; ve neticesinde davalar beraatla sonuçlandı. Beraat kararında hâkimin şu cümlesi altın yaldızla çerçeveletip asılır cinstendi. “Emperyalist güçler de zamanında Türkiye’ye bu yollarla girmişlerdi” dedi. Böyle yürekli, bilinçli, yurtsever hâkimler Adalet mekanizmasının yüz aklarıdır. Ancak bir başka dava gıyabımda görülüyordu. O dava da “Belediye levhasını kirletmekten” -eski parayla- ‘529 milyon lira’ maddi ceza veriliyor. Oysa ki söktüğüm levhaları bir çuvala koyup, Belediyenin ilgili müdürlüğüne zabıtla teslim etmiştim. Maddi ceza hiç önemli değildir. Yüreğimi acıtan o ‘kirletti’ denilen levha, ay yıldızlı Kuva-yi Milliye-Necip Hablemitoğlu ibarelidir. Eh ne yapalım o da, o kararı verenin görüşüdür. Gönül isterdi ki, çok kişi tepki versin; bu vatan evladının kanı yerde kalmasın istedim.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | VATAN SEVDALISI NECİP HABLEMİTOĞLU için yorumlar kapalı
Oca 17

SENSİZ OLUNCA…

SENSİZ OLUNCA…

 

Başım, gözüm değil, her yanım ağlar

Yüreğim, kapkara geceler bağlar

Cehennem yalnızlık içimi dağlar

Dökülür yaşlarım sensiz olunca…

 

Yazdım gök kubbeye yıldız adını

Hak bana sevdirdi sevgi tadını

Çekerim, “Zümrüdü Anka” kadını

Tespihe başlarım sensiz olunca…

 

Sevgi tüm hayatın can veren usu

Bu sensizlik bana zulmün koyusu

Yalnızlık Yusuf’un bir kör kuyusu

Geçmişi haşlarım sensiz olunca…

 

Akıl da beş para etmiyor artık

Gücüm, zorbalara yetmiyor artık

Bu sevda başımdan gitmiyor artık

Kendimi tuşlarım sensiz olunca…

 

Gül yüzüm her akşam, gerilir birden

Kurtul der, yalnızlık denen şu kirden

Medet umar oldum, artık zehirden

Çatılır kaşlarım sensiz olunca…

 

Aşkım, sevgilerim inleşir sanki

Her an sensizliğe kinleşir sanki

Sensiz her gün şeytan benleşir sanki

Ben beni taşlarım sensiz olunca…

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | SENSİZ OLUNCA… için yorumlar kapalı
Oca 16

TÜRK (4)

TÜRK (4)

~ OSMANLI İMPARATORLUĞU ~

(600 yıl – 2 Çağ – 3 Kıta – 7 Deniz)

✓ Avrupa Kıtası

  1. Türkiye (Anadolu)
  2. Bulgaristan (545 yıl)
  3. Yunanistan (400 yıl)
  4. Sırbistan (539 yıl)
  5. Karadağ (539 yıl)
  6. Bosna-Hersek (539 yıl)
  7. Hırvatistan (539 yıl)
  8. Makedonya (539 yıl)
  9. Slovenya (250 yıl)
  10. Romanya (490 yıl)
  11. Slovakya (20 yıl)
  12. Macaristan (160 yıl)
  13. Moldova (490 yıl)
  14. Ukrayna (308 yıl)
  15. Azerbaycan (25 yıl)
  16. Gürcistan (400 yıl)
  17. Ermenistan (20 yıl)
  18. Güney Kıbrıs (293 yıl)
  19. Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
  20. Polonya (Lehistan) (25 yıl)
  21. Rusya güney toprakları (291 yıl
  22. İtalya güneydoğu kıyıları (20 yıl)
  23. Arnavutluk (435 yıl)
  24. Belarus (25 yıl) – himaye
  25. Litvanya (25 yıl) -h.
  26. Letonya (25 yıl) – h.
  27. Kosova (539 yıl)
  28. Voyvodina (166yıl)

✓ Asya Kıtası

  1. Irak (402 yıl)
  2. Suriye (402 yıl)
  3. Israil (402 yıl)
  4. Filistin (402 yıl)
  5. Ürdün (402 yıl)
  6. Umman (400 yıl)
  7. Yemen (401 yıl)
  8. Suudi Arabistan (399 yıl)
  9. Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl)
  10. İran batı toprakları (30 yıl)
  11. Bahreyn (400 yıl)
  12. Kuveyt (381 yıl)
  13. Lübnan (402 yıl)
  14. Katar (400 yıl)

✓ Afrika Kıtası

  1. Mısır (397 yıl)
  2. Libya (394 yıl)
  3. Tunus (308 yıl)
  4. Cezayir (313 yıl)
  5. Sudan (397 yıl)
  6. Eritre (350 yıl)
  7. Somali (350 yıl)
  8. Kenya sahilleri (350 yıl)
  9. Tanzanya sahilleri (250 yıl)
  10. Çad’ın kuzey bölgeleri (313 yıl)
  11. Mozambik kuzey toprakları (150 yıl)
  12. Nijer’in bir kısmı (300 yıl)
  13. Fas (50 yıl) -himaye
  14. Batı Sahra (50 yıl) – h.
  15. Moritanya (50 yıl) – h.
  16. Mali (300 yıl)
  17. Gine (300 yıl)
  18. Senegal (300 yıl)
  19. Gambiya (300 yıl)
  20. Giné Bissau (300 yıl)
  21. Etiyopya’nın bir kısmı (350 yıl)

 

Kaynak: Ali Okan Sarıca

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | TÜRK (4) için yorumlar kapalı
Oca 14

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet örgütümüzün, dikkatli, ilgili olmasını isteriz.” ATATÜRK Kasım 1937

* “Kanun, büyük suçlularla savaşacak kadar cesur değildir” Shemuel Bensusan

* “Yaş kocar ama gönül kocamaz.”

* “Halkını tüketen milletlerin kendileri de tükenir…” Platon yani Eflatun 

* “Yerin kulağı vardır”.

* “Zevki humarına değmez.”

* “Tarikatlar ve cemaatler, batının Türkiye deki ileri karakollarıdır.” Fevzi Çakmak

* “Az söz erin yüküdür, Çok söz hayvan yüküdür” Yunus Emre                                                                                            

* “Bütün dünya için bir damla kan çoktur.” Şirazlı Sâdî

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 13

5 VAKİT NAMAZINI KILAN ERMENİ…

5 VAKİT NAMAZINI KILAN ERMENİ…
 
Din ile insanları ne zamana kadar kandırabilirsiniz? Muaviye de dini kullandı. İslam dünyasına kan, gözyaşı bitmeyen büyük bir acı miras bıraktı.
 
Aydın’ın Nazilli ilçes’ne bağlı Dereağzı Köyüne bundan 10 Yıl önce adının Ali olduğunu söyleyen birisi doğu illerinden gelmiş, yerleşmiş, hanımının isminiFatma olarak tanıtmış. Adam 5 Vakit camiye gider gelir, başında takke, elinde tesbih eksik olmazmış. Kapı komşusundan da her gün yoğurt aşı yapmak için 1 Kg yoğurt alırmış, Ddoğuda içine pirinç ve yoğurt katılan bun yemek meşhurmuş. Ali Efendi bu arada köylülerle ahbaplık kurmuş; isteyene borç para veriyormuş. Aradan 8 Yıl geçmiş. 1 Gün komşusuna ‘misafirler geldi, günde 1 kg değil, 5 kg, süt vereceksin demiş’ Komşusuna 1 hafta sonra tekrar gelip ‘misafirler çoğaldı hergün 10 kg süt bırakıver bizim eve’. demiş. Kapı komşusu ‘sütü veriyorduk ama misafirleri hiç görmüyorduk, birgün belediyedeki işimden çıktıktan sonra eve geldim. Bir baktım köyde 5-6 polis, jandarma arabası duruyor.Ne olduğunu sorum. Doğudan gelip bizim köye yerleşen komşumun evinden 15-20 kadar PKK’lı terörist yakalandığını, Ali Efendi’nin Türk değil Ermeni olduğunu polisler söyledi. Evde 2 Trilyon lira para, irili ufaklı silahlar ve mermiler bulunduğunu polisler açıkladı. Köy civarında da daha önce polisler yere silah gömmeye gelen 2 PKK’lıyı yakalamışlar’ dedi,
 
Benim anladığım şu, 8 Yıl Jandarma ve polis ayakta uyumuş, Ermeni ve PKK’lılar, gazetelerden de okuduğuma göre Van’dan getirdikleri bu tür silahları Türkiye’nin her tarafında toprağa gömüyorlar,bunlar Türkiye’yi içten silah yoluyla yıkmak için çalışma yapıyorlar galiba? Bu güne kadar 16 Türk Devletinin içeriden yıkıldığını kitaplardan okuduğumuza veöğrendiğimize göre demekki buişler ülke içinde ki yabancı uyukluların Türk gibi görünüp olayları tezgahlaması ile meydana geliyor. Yukarıda anlatılan olayda İstanbul’da yakalanan 1 teröristin verdiği bilgilerle ortaya çıkarılmış, UKARIDA ANLATTIĞIM OLAYDA İSTANBUL’DA YAKALANAN 1 MİLİTANIN VERDİĞİ BİLGİLERLE ORTAYA ÇIKARILMIŞ, vilayetin birçok yerinde son 5-10 Yıldır topraktan, mezardan, kuyudan bu tür silalar ve bombalar bulundu. Bu yüzden halkımız özellikle dışarıdan gelen ve yerleşen bu ve benzeri kişilere çok dikkat etmelidirler. Ayrıca bunların ellerinde yakalan silahların menşeinden şunu da iyi anlamak lazım, Türk düşmanı Rusya-Bulgaristan-İsrail’e ait silahların bunların elinde bana göre tesadğf değildir. Rusya , Ermenilere en çok silah yardımı yapan bir ülke, Ermenistan Asala ile yeniden faaliyete geçmeye hazırlanıyor ve PKK ile işbirliği yaptıklarını da 1 yöneticisi açıkladıI, PKK’yı Fransa-Yunanistan-Almanya-İngiltere-ABD-İsrail vb. Gibi ülkelerin desteklediğini bilmeyen yoltur. Bu yüzden sinmiş gibi görünen bütün Türkiye düşmanları gece-gündüz faaliyet halindedirler, aman dikkat!
 
Bu arada ABD başkanlığı yapan Bush bir ara ’Türkiye ılımlı İslam Cumhuriyeti olacak.’ Demişti. Demek ki Türkiye’de Cüppeli-başı takkeli bir çok Yahudi-Emeni-Rum yetiştirip bütün köy, kasaba, ilçe ve illerde işi bitirdiklerimni düşünmüş olmalılar ki, bu iş Bush’un kulağına fısıldandıI. Oda Türkiye’yi ele geçirdik sandı ve böyle bir beyanat verdi. Daha önce ABD İstanbul Konsolosluğu İstanbul’da azınlıklara silah eğitimi verdiğini açıklamıştı. Her şey iyi hoş ta, bundan sonra hakiki din adamları ile ABD-AB yanlısı ve gizli servis lerin yetiştirdiği besleme din adamlarını nasıl ayıracağız? Biz en iyisi, İran-Irak-Suriye-Azerbaycan-Pakistan-Afganistan-Lübnan-Kuveyt-Yemen-Özbekistan-Tacikistan-Kazakistan-Türkmenistan- Macaristan gibi ülkelerle birlikte ortak pazar kuralım. Ayrıca her Türk dünyanın en zengin adamı olmak için mücadele etsin. O zaman bunların üstesinden geliriz.
Bu arada geçtiğimiz günlerde bir gazeteye açıklamada bulunan Ermeni din adamlarından birisi ‘Türklerden daha çok Müslüman gibi yaşayan Ermeniler var. İnsanlar ne kadar Ermeni komşulaarı olduğunu anlayabilecekler’ demiş. Demek ki 5 Vakit namazını kılan Ermeniler Müslümanlıklarını evlerinde PKK’lı besleyerek ifa ediyorlar. Peki bir de cami yaptırma ve yaşatma derneklerinde görev alıp camiye yardım topladılarsa ne olacak? Yıllardır çalışmadan apartman sahibi olanlar var da bunu onun için yazdım
Son bir hatırlatma, ABD’debulunan Yahudi bir kuruluşT ürkiye’de 20.000 Yahudi olduğunu açıkladı İsmi İbranice olanlar, dönmeler bu sayının içerisinde yok. Ermeniler, Türkiye’de 150.000 civarında Ermeni olduğunu söylüyorlar. Rumlar ise 4.000 Rum, Ahmet Türk ise 12 milyon Kürt olduğunu ifade etti. Bunların kaçının Ermenilerin kontrolünde olduğu ise bilinmiyor. Bu arada bir ara Fransa Milletvekillerinden birisi kendi seçim bölgesi Larzak’ta Ermeni ve Kürt gençlerinesilah eğitimi verildiğini açıklamıştı. Kısacası bu grup Türkiye’de ki 40 Yıldır sürdürülen bütün Türkiye düşmanlığı gösterilerin tek adresidir. Bütün partilerin içini allak bullak eden, olayları çığırından çıkaran, Üniversiteleri karıştıran, bir çok din taciribnin ortaya çıkıp halkı şaşırtmaya çalışan bu gruptur.
Türkiye’nin birliğini bozmaya çalışan yerli ve yabancı kişiler var.

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | 5 VAKİT NAMAZINI KILAN ERMENİ… için yorumlar kapalı
Oca 12

SALTANATININ DEĞERİ BİR BARDAK SU KADAR

SALTANATININ DEĞERİ BİR BARDAK SU KADAR

Behlûl Dânâ bir gün, Harun Reşit’e hitaben demiş ki: Senin bu saltanatının değeri olsa olsa bir bardak sudur. Harun Reşit, Behlûl’ ün sözünü küçümseyerek demiş ki :

Sen aklını yitirmişsin. Ben şarkın en büyük padişahıyım. Benim saltanatım altında nice milletler, nice şehirler, nice göller ve denizler var. Behlûl Dânâ, Harun Reşit’e şu teklifte bulunmuş: Eğer dürüst olur da sorularıma doğru cevap verirsen ben sana bu sözümü ispat ederim. Hârûn Reşit kendinden emin bir tavırla Behlûl’ ün teklifini kabul edince Behlûl Dânâ, Hârûn Reşit’e iki soru sormuş. Birinci sorusu şuymuş:

Çölde  susuz kalıp,  ölüm hâline gelsen, birisi çıkıp “Saltanatının yarısını verirsen sana su verip seni ölümden kurtarırım dese” ne yaparsın? Hârûn Reşit, hiç düşünmeden şu cevabı vermiş:

Elbette ölmemek için adamın teklifini kabul ederim, nasıl olsa mülkümün geri kalan yarısı bana yeter. Behlûl Dânâ, ikinci sorusunu sormuş:

Peki, içtiğin suyu çıkaramasan, sen kıvranıp dururken birisi çıkıp “Mülkünün geri kalanını bana verirsen o suyu çıkartırım” dese ne dersin?

Harun Reşit, “Mecburen veririm” deyince Behlûl Dânâ:

Gördün mü bak! Senin saltanatının değerinin bir bardak su kadar olduğunu ispat ettim işte…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , | SALTANATININ DEĞERİ BİR BARDAK SU KADAR için yorumlar kapalı
Oca 11

YÜZYILIN İTİRAFLARI (4)

YÜZYILIN İTİRAFLARI (4) SON BÖLÜM

 

David Rockefeller, itiraflarının bir bölümünde de, başka bir zengin Yahudi ailesi olan Rothschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbete yer vermiş. Bu sohbetten de bölümler aktaralım:

“Rockefeller’in, (Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz?) sorusuna Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”.

“İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzl o zamanki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat Sultan bize karşı çıktı. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak I: Dünya Savaşı’na soktuk. Çok zorlansak da, Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik. Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”.

“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır. O’nun varlığı, İsrail devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve bize milyarlarca dolar kaybettirdi. İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i kurtarmak için O’nun yanına gittik. Bizi çok soğuk karşıladı. Tekliflerimizin hiç birisini kabul etmedi. Ve adeta bizi, makamından kovdu. Birkaç gün sonra da Cavit Bey’i idam ettirdi”.

İtiraflarda, Türkiye’den başka birçok ülkeye ve çeşitli olaylara da yer verilmiş. Bu ülkelerde ve olaylardaki aktörlerden bahsedilmiş. İkinci Dünya Savaşı, Hitler, Stalin, atom bombası, ihtilaller, darbeler anlatılmış… İran-Irak savaşının çıkarılmasının sebepleri ve sonucu değişik bir perspektif ile açıklanmış.

Şimdi, kendimize bakarak düşünelim… Toplumumuzu, yaşam şartlarımızı, siyasilerimizi ve icraatlarını, bilim ve sanat seviyemizi, ahlaki halimizi, güven ve inançlarımızı, hayata bakış ve algılayış tarzımızı düşünelim ve sonra kendimize soralım: Yukarıda itiraf edilenlerin bugünkü durumumuzu yaratmada tesiri yok mu? Başkalarını dinleyerek mi bu duruma geldik? Yüz yıl önce, zengin olmayan, geçim sıkıntısı çeken; fakat dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız varken bugün niçin, hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? Bu nasıl oldu? İtiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?

Bu durumlardan kurtulmanın tek yolu, Ulu Önder Atatürk’ümüzün istediği gibi “önce vatan ve millet” duygusunun bütün fertler tarafından kabullenilmesi ve aklın kullanılmasıdır. Aklı, devreden çıkarırsak yapılabilecek bir şey yoktur. Hasta mutlaka ölecektir! Ölmemek için akıllı olmak ve önce vatan ve millet, diyebilmek gerekir. Tehdit ve tehlike çok büyük, farkında olmalıyız….

 

NOT: Bu makale, Azebaycan’da yayınlanan KREDO gazetesinde 17 Mayıs 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov’un yazdığı “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli makaleden yararlanılarak yazılmıştır.

 

(Bu yazıyı lütfen dostlarınızla paylaşınız…)

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | YÜZYILIN İTİRAFLARI (4) için yorumlar kapalı
Oca 10

“EN ZOR DURUMLARDA BİLE KARŞILIĞINI VERMEDİĞİMİZ HİÇ BİR YARDIMI ALMADIK!”

“EN ZOR DURUMLARDA BİLE KARŞILIĞINI VERMEDİĞİMİZ HİÇ BİR YARDIMI ALMADIK!”

Basil Zaharoff adını duydunuz mu hiç?

Kendisi Muğla doğumlu Rum asıllı bir Osmanlı vatandaşıdır. Dünyaca ünlü silah tüccarı, savaş lordudur. İngilizlerin Yunanistan’ı Anadolu’ya işgale götürmesinin sebebi işte bu adamdır. Zira Zaharoff silah tüccarı olduğu gibi aynı zamanda uluslararası bir tefecidir ve yunan hükümetinin kendisine son derece yüksek meblağda borcu vardır.

Zaharoff, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgalini hem alacağını tahsil etmek, hem de Yunanistan’a yeni silahlar satmak için desteklemiş ve bu işe ön ayak olmuştur. bu işgal için yunan hükümetine borç verip silah satarken aynı zamanda tam yarım milyar altın frank da bağışta bulunmuştur.

tabi tüm bunların, basil Zaharoff ‘un Yunanistan’a borç ve hibe para vermesinin bir karşılığı vardı: yunan işgali başarılı olması halinde Anadolu’daki tüm maden sahalarının ruhsatı basil Zaharoff’a verilecekti. ama bir yere kadar… Sakarya zaferimizin ardından her şey tersine döndü. Yunan ordusu afyon-Kütahya hattında çakıldı. Fransızlar ve İtalyanlar TBMM hükümeti ile anlaşma yoluna gittiler.

Ve her şey tersine dönerken, basil Zaharoff da 180 derece döndü

İstanbul’da bulunan şirket temsilcisine talimat vererek mim mim grubu ile temas kurmasını sağladı. Dünyanın en büyük silah tüccarı, Türk ordusuna istediği kadar top, silah, cephane vermeye hazırdı. İstenilen her şeyi mersin limanında teslim edeceklerdi. Karşılığında 5 kuruş para istemiyordu. “bedelinin savaştan sonra ödenmesine razıyız” diye teklif gönderdiler Ankara’ya…

Tabi büyük taarruza hazırlanan Ankara için bu teklif çok önemliydi. Zaharoff ‘tan gelen bu teklif Mustafa Kemal Paşa’ya arz edildi. Mustafa kemal paşa bu teklife karşı şu cevabı verdi:

“bu fırsatlardan yararlanarak savaşı çabuk bitirebiliriz, ama sonra bunu bize ağır ödetirler. Biz Türkler, dünyayı soymadığımız için yoksuluz. Bu fırsattan yararlanarak bizi, geleceğimizi satmaya zorluyorlar. İstanbul’a bildiriniz, teklifi reddetsinler ve teması kessinler…” (kaynak: nutuk)

Ve başkomutan şöyle devam etti:

“Bak çocuk!… Minnet altında kalmamak için yarı aç olmamıza rağmen Sovyetlere 600 ton tahıl gönderdik…” (Kaynak: Nutuk)

Evet, Sovyetlere o yokluk yıllarında tam 600 ton tahıl göndermiştik Sovyetlerin bize gönderdiği silah ve mühimmat karşılığında. Yani sağda solda duyduğunuz, okuduğunuz kurtuluş savaşındaki Sovyet yardımı bize karşılıksız yapılmadı, karşılığını o yokluk yıllarında ödemiştik Sovyetlere. Çünkü Türk’ün ebedi başkomutanı öyle bir liderdi ki, kurtuluş savaşı verirken, diğer yandan da kimseye borçlu kalmamaya özen gösteriyordu.

Sadece Basil Zaharoff ve Sovyetler değil, Amerikalı, Japon, İngiliz, Fransız ve İtalyan silah tüccarlarından da, yani tüm dış güçlerden de benzer teklifler aldık. Bedelini ödemediğimiz tek bir silah almadık, bedelini ödemediğimiz tek bir mermiyi düşmana sıkmadık…

 

Artık şu dış güçler yalanını bırakın. düşman Sakarya’ya dayanmışken bu ülkeyi kuran kahramanlar diz çökmediler, ağlamadılar, sızlanmadılar, dış güçler bahanesine sığınmadılar..

 

Kaynak:https://seyler.eksisozluk.com/kurtulus-savasi-zamaninda-yunanistana-calisan-gercek-bir-dis-guc-basil-zaharoff

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | “EN ZOR DURUMLARDA BİLE KARŞILIĞINI VERMEDİĞİMİZ HİÇ BİR YARDIMI ALMADIK!” için yorumlar kapalı