Tem 09

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

KURBAN

Kurban, Tanrı’nın verdiklerine bir şükür nişanesidir. Tanrı’ya yakın olmaya, sevgisini ve rızasını kazanmaya, verilen nimetlere şükretmeye vesile bir ibadettir. İlk kurbanın Hz. Adem‘in oğulları Habil ve Kabil ile başladığına ve ilk kurbanı Habil ve Kabil’in Tanrı’ya sunduklarına dair genel bir kabul vardır.

Cahiliye döneminde Arapların Kâbe’deki ve diğer yerlerdeki putlar için birtakım kurbanlar kestikleri kayıtlıdır. İslam dinince bu uygulamalar yeniden düzenlenmiştir.

Kur’an’da, kurbanın Hz. Âdem’in oğulları tarafından uygulandığına ve Hz. İbrahim’e oğlunun yerine kurban edilmesi amacıyla Allah tarafından bir koç gönderildiğine işaret eden ayetler bulunmaktadır.

Koç kurban etme geleneği aslında Türklerin en önemli kurban geleneğidir. Örneğin Hunlar’da tanrılara kurban edilen hayvanların arasında en makbul olanı ‘koç’tu. Ayrıca kurban hayvanları, özellikle de ‘at’ ve ‘koç’ Türklerde mezar taşı olarak da kullanılmıştır. Göktürklerde de görüldüğü gibi en önemli kurban hayvanları at, dağ koyunu ya da koçtur. Bunlardan atın göğe, koçun da toprağa kurban edildiği bilinmektedir.

Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam gibi İbrahimî dinlerin ortak atası olan, Yahudilikte, Yahudiler ile Tanrı arasındaki özel ilişkinin kurucu babası sayılan, Hristiyanlıkta, Yahudi ya da Yahudi olmayan tüm inananların ruhsal atası olarak görülen, İslam’da ise Adem ile başlayan ve Muhammed’de sona eren peygamberler zincirinin bir halkası olarak işaret edilen Hz. İbrahim bir gün rüyasında oğlu İsmail’i kurban ettiğini görmüştür.

Bu rüya üzerine Hz. İbrahim oğlunu kurban edecekken Allah tarafından “Ey İbrahim! Rüyana sadakat gösterdin, işte sana oğlunun yerine kurbanlık koç, onu kes!” emredilmiştir. İşte kurban ritüeli bu dini değer ile korunup süregelmiştir.

Kurban, bazı işlevlerinden dolayı Türk kültürünün pek çok alanında kendine yer bulmuştur. Tarihî kaynaklara göre İslamiyet öncesinde eski Türklerde kurbanın hem tanrının gazabından korunup, tanrıya şükretmek için kesilmesinin yanında ölen kişinin atının da kurban edilerek ölen kişiyle birlikte gömülmesi şeklindeki bir uygulamadır. Bu durum, Türklerde İslamiyet’ten önce de ahiret ve öldükten sonra dirilme inanışının var olduğu yönünde yorumlanmaktadır. Kurban bayramı dışında kesilen Kurban çeşitleri niyete göre farklılık göstermektedir.  Bunlar:

  1. Akika kurbanı: Dünyaya gelen çocuk için şükür amaçlı kesilen kurbandır. Yeni doğan çocukların başındaki tüylere “akika” denmektedir. Böylece Tanrı’nın evlat verme nimetine şükür olarak kesilen kurbana da “akika” kurbanı adı verilmiştir. Doğumun yedinci günü kesilmesinin sevap olduğu bilinmektedir. Çocuğun ergenlik dönemine gelene kadar geçen sürede kesilmesi uygun görülür. Akika kurbanı kesmek sünnettir.
  2. Şükür kurbanı:Herhangi bir amaçla Allah’a şükretmek için kesilir. Eğer kişi adakta bulunduysa bu kurbanı dinen kesmek zorundadır.
  3. Hedy kurbanı: Hac ve Umre ibadeti sırasında kesilen kurbandır.
  4. Adak kurbanı: Bir dileğin gerçekleşmesi için adanan ve dilek yerine geldikten sonra kesilen kurbandır.

 

Huzur ve barış içinde güzel bir bayram geçirmenizi temenni eder, esenlikler dilerim.

 

 

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN için yorumlar kapalı
Tem 08

DAĞLAR KIZI REYHAN

DAĞLAR KIZI REYHAN

 

Dağlar Kızı Reyhan malvarlığını bağışladı!

‘Dağlar Kızı Reyhan’ şarkısıyla ünlenen ve müzik yaşamını 1984 yılında bırakarak Muğla’nın Bodrum İlçesi’ne yerleşen sanatçı tüm mal varlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) bağışladı.

Bodrum’da kız öğrenciler için yurt yapılması çalışmalarına da başladı.

Eşi ölen, çocuğu bulunmayan ve 70 yaşında olan Zaliha Özgen, bugüne kadar elde ettiği 3 lüks villasını, 40 yataklı Zaliha Apart Oteli ve Gürece Köyü’ndeki deniz manzaralı 5 dönümlük arazisini eğitim amaçlı kullanılmak üzere ÇYDD Bodrum Şube Başkanı Meral Saraçbaşı’na bağış belgesiyle verdi.

Zaliha şöyle devam etti;

Türkiye’de özellikle kız çocukları arasında eğitime ihtiyacı olan sayısız evladımız var.

70 yaşına geldim, yarın ne olacağı belli değil.

Kefenimi alıp gideceğim.

Bu nedenle gözümün arkada kalmaması için, bugüne kadarki birikimlerimin emin ellerde ve eğitim için değerlendirileceğine inandığım için neyim varsa ÇYDD’ne bağışladım.” Gerçek sanatçı duruşu olan Zaliha hanıma saygılarımızla…..

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | DAĞLAR KIZI REYHAN için yorumlar kapalı
Tem 07

ACABA BİZ MAZOŞİST MİYİZ?

ACABA BİZ MAZOŞİST MİYİZ?

Sayın Cumhurbaşkanı televizyonlarda konuştuğu gün, dolar kuru anında artmaya başladı. Dolar kuru16.35 idi.

Karar gazetesi ”İnsanlık Utansın” manşeti ile Çin’in Uygur Türkleri’ne yaptığı soykırım belgesini yayınladı. Türkiye 2021 yılında Çin’e karşı 28,5 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Aslında Çin’e karşı her yıl en az 20 milyar dolar dış ticaret açığı veriyoruz. Dahası dünya bu soykırımı kınıyor, fakat bizim hükümet ve yandaş televizyonlar bu sorunu geçiştiriyor.

2018’de Suriye’de kafa kesen DEAŞ’lı terörist Adana’da yakalanmıştı. Önceki gün de canlı bomba eylemi içinde olan Suriyeli DEAŞ mensubu Küçükçekmece ilçesinde yakalandı. Dünyanın geçmişinde ve bugününde binlerce yabancının elini kolunu sallayarak girdiği bir ülke örneği yoktur. Bakanların konuşmalarından ve sağlık hizmetlerindeki önceliklerinden anlaşılıyor ki, AKP iktidarı halkın tepkisine rağmen 8 milyon Suriyeli ve Afganlıyı kendi vatandaşından önde tutuyor. Halk memnun değil ve hatta korku içinde ve fakat yine de susuyor.

Bu ülkede benzin kuyrukları hükümet düşürdü. Şimdiki ekmek kuyrukları, benzin kuyruklarından daha acı değil mi? Bu acıyı yalnızca sosyal medyada bazıları dile getiriyor.

Yüksek enflasyon nedeni ile geçim sıkıntısı yaşamayan yok… İktidar farkındayız diyor. Ama hiçbir önem almıyor. Tersine yasaklarla, polisiye önlemlerle piyasa ile kavga ediyor. İşsizlik devam ediyor. Genç nesil ülkede durmuyor. Beyin göçü ile kan kaybediyoruz. Cari açık ve dış borçlarda temerrüt riski arttı. Ama hepimiz aynı gemide değiliz gibi, yaklaşık üç kişiden bir kişi iktidarın yanında duruyor.

Dünyada Türkiye dostu ülke kalmadı. Bu sorun uzun dönemde Türkiye için hayati bir sorun değil mi?

Diyanet İşleri Başkanı’nın camilere siyaseti sokması ve din istismarı, halkı dininden soğuttu. Oruç tutanların ve cumaya gidenlerin sayısı aleni olarak azaldı.

İç politikada siyasi iktidar, bugün bakan olanlar, ağız birliği ile FETÖ’ye methiyeler dizdiler. ”Ne istediyse verdik” dediler. FETÖ güçlendi ve darbe teşebbüsü oldu. İnsanlar öldü. Ama iktidar aldandık demekle işi çözdü. Tarihte böyle bir anlayış örneği de yoktur.

En büyük sorunlardan birisi; halk yoksullaştı gelir dağılımı bozuldu.

Merkezi Londra’da olan World Economics ‘‘Ülkelere Göre Eşitsizlik Endeksi” hazırlıyor. Bu endeks 0-100 arasında bir ölçektedir.  Endekste yüksek değer gelir ve servette daha eşitlikçi bir toplumu, düşük değer ise eşitsizliği gösteriyor.

100 ile 0 arasında değişen bu endekste Türkiye, 33 puan değeri ile ortanın çok altında kaldı. Bu durumda Türkiye’de gelir dağılımının  Papua Yeni Gine gibi yeni ülkelerden daha kötü durumda olduğu görülüyor.

World İnequality tarafından hazırlanan 2022 Dünya Eşitsizlik Raporu’nda; dünya genelinde gelir ve servette eşitsizlik olarak Türkiye en eşitsiz ülkeler arasında yer aldı. Geliri en yüksek olan yüzde 10’luk nüfus kesiminin geliri ile, geliri düşük yüzde 50’lik kesim arasındaki gelir farkı 2018 yılına kadar yüzde 20 iken, 2018 başkanlık sistemi ile yüzde 23’e çıktı. Yani zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu.

Mazoşist, ruhsal ve fiziksel olarak kendisine acı çektirmekten haz duyan kişilere denir. Bu saydıklarımıza rağmen eğer AKP oyları yüzde 30 üstünde çıkıyorsa, o zaman da insan; ”acaba biz mazoşist miyiz?” diye sormak zorunda kalıyor.

 

Alıntı: Esfender Korkmaz

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ACABA BİZ MAZOŞİST MİYİZ? için yorumlar kapalı
Tem 06

GÜNAYDIN

GÜNAYDIN

 

Saf, duru, tertemiz, sevgiler yüce

Gönül tahtındaki aşklar tek hece

Artık yüreklerde son bulsun gece

Canlara can katan canlar günaydın

 

Gonca gonca güller olsun ellerde

Gül kokulu anlar olsun dillerde

Sevgiler getirsin esen yeller de

Kalplere doluşan kanlar günaydın

 

Bir ömür sevgiye yürek aşiyan

Her gönülde güneş gibi ışıyan

Gönüllere sevgi saygı taşıyan

Güzel, mesut, mutlu anlar günaydın

 

Gönül güler, yüzler güler, can güler

Zaman güler, vakit güler, an güler

Bir bedende yürek güler, kan güler

Sevgi dünyasında tanlar günaydın

 

Yok, olsun gönülde her türlü ağrı

Hiç kimse kimsenin yakmasın bağrı

Her vakit huzur yapılsın çağrı

Kahraman Hakanlar Hanlar günaydın

 

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | GÜNAYDIN için yorumlar kapalı
Tem 05

CEHALET BUDUR

CEHALET BUDUR

Adamın adı Yusuf, oğlunun adı Musa, torununa Bünyamin adını vermiş. Bunlar, 3000 senelik Yahudi adlarıdır.

Adam bir de bilgiç bilgiç soruyor; Hocam şapkayı Yahudilerden mi aldık. Yahudi kipasını takke diye takıyor, Yahudi gibi sünnet oluyor, Yahudi gibi kurban kesiyor, Yahudi’ye benzemiyor. Peygamberini peygamber olarak kabul ediyor ama şapkayı görünce eyvah Yahudi’ye benzedik diye Atatürk’e saldırıyor.

Atatürk’e düşmanlık Türk Milletine düşmanlıktır. (K.Ş)

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | CEHALET BUDUR için yorumlar kapalı
Tem 04

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Kağan O dur ki; adaleti üstün tutsun, Töreyi (adaleti/anayasayı/kanunları) yaşatsın. Töre yok olursa, İl (ülke/yurt) yok olur. İl olmazsa, budun (halkın)

kul olur. Millet olmadan Devlet olmaz.” Bilge Kağan

* “En büyük ceza evi cahil bir insanın kafasının içidir “Montaigne

* “Kimseden merhamet ummamak öğretilmeli insana, zira menfaat düşkünlüğü üstün gelir olmuş vicdana”. William

Shakespeare

* “Köy Enstitüleri; Haksızlığa, kötülüğe boyun eğmeyen insanların yetiştiği bir yerdir.” İsmail Hakkı Tonguç

* “Ne yazık ki, yükselmiş olmak. Düşmeyi, önleyemez.” Victor Hugo

* “Diğer insanlardan, öğrenecek çok şeyim var.” Eduardo Galeano

* “Her fabrika, bir kaledir.” Mustafa Kemal Atatürk

* “Hayat ve ölüm dilin kudreti içindedir.” Hz. Süleyman (A.S)

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Tem 03

DTCF’ LİLERİN BİLDİRİSİ:

DTCF’ LİLERİN BİLDİRİSİ: 
Büyük Türk Milleti! / Millî Eğitim Bakanlığı andımızı yasaklamış, Danıştay da alınan bu yanlış kararı onaylamıştır.
Andımız, çocuklarımızın varlığına anlam kazandırıyor, hayatları boyunca takip edecekleri değerleri öğretiyordu. Çocuklarımız, “Türk’üm” diyerek mensup oldukları milleti ifade ediyor, “doğruyum, çalışkanım” diyerek olumlu değerleri benimsiyor, “küçüklerini sevmek, büyüklerini saymak” gibi üstün insanî özelliklere sahip oluyorlar, “ülkemi ve milletimi özümden çok sevmek” diyerek bu iki yüce değer ile bir bağ kuruyor, ayrıca bunlar için fedakârlık yapmaları gerektiğini öğreniyorlardı.
Merak ediyoruz, bu güzel değerlerden rahatsızlık duyanlar, acaba kendi çocuklarına hangi değerleri tavsiye ediyorlar?
Biliyoruz ki milletimizin geleceğini, yetiştirdiğimiz çocuklar belirleyecektir. Yarınımızı, benimsedikleri millî, dinî, insanî değerler ile bugünün çocukları kuracaktır. Yarın var olmak için çocuklarımıza geçmiş ve gelecek bilinci kazandırmak zorundayız. Bu bağlamda onlara İstiklâl Marşı’mızı, Gençliğe Hitabe’mizi, Andımız’ı okutma ve anlatmanın son derece önemli ve gerekli olduğuna inanıyoruz.
Ne hazindir ki, Danıştay kararı tam da İstiklâl Marşı’mızı derinden hissettiğimiz ve yazılışının 100. yılını coşkuyla yaşadığımız bu günlerde kamuoyuna yansıdı. Bu karar; “Türk” olduğunu hissedecek, “doğru” ve “çalışkan” olmayı özümseyecek, sevgili ve saygılı olacak nesilleri istemeyen, milleti kimliksizleştirecek, Türk milletinin gelecekteki varlığına kasteden bir karardır.
Bu ülkenin yasaları, Türklüğü bir üst kimlik olarak tanımlamış ve Türk’üm diyen herkesi Türk kabul etmiştir. Yüksek sesle “TÜRK’ÜM” diyen çocuk bir ırka değil, bir kültüre ait olduğunu haykırmaktadır. Türk’üm demeyi ırkçılık sayanlar bilmelidir ki asıl ırkçılık, Andımız’ın bir ırkı öne çıkardığını düşünmektir. Çünkü üst kimlikte buluşmanın önüne geçmek, bölücülüğün önünü açmak demektir. Bölücülük ise Türk milletinin geleceği için en büyük tehlikedir.
Yüce Türk milleti, bu karar, devleti yönetenlerin zihin dünyasını çırılçıplak edip sokağa bıraktı. Ama asıl karar senin kararındır.
Türk, binlerce yıldır var, sonsuza kadar da var olacaktır. Bizler, “Varlığımız, Türk varlığına armağan olsun!” diyor, olumsuz sonuçları gelecek kuşaklarımızda görülecek olan bu kararın yetkililerce düzeltilmesini umuyoruz. Düzeltilmezse, kurum adlarından T.C.’yi kaldıranlar ve andımızı yasaklama kararı alanlar, bunu alkışlayanlar ve bu duruma sessiz kalanlar, biliniz ki sizler, Türklüğü yeryüzünden silmeye çalışanlarla birlikte anılacak ve bu milletin çocukları tarafından hayırla yâd edilmeyeceksiniz.
Ne mutlu Türk’üm diyene! / DTCF BİRLİK

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | DTCF’ LİLERİN BİLDİRİSİ: için yorumlar kapalı
Tem 02

ÇAKMAK ÇAKIP DURUYORSUN

ÇAKMAK ÇAKIP DURUYORSUN

 

Bir çiftçi tarlasının başında Allah-ü Teâlâ’ ya yalvarır:

“Allah’ım bu tarlayı ikimiz için ekeceğim. Bol mahsul ver ki sen de ben de kazanayım.

O yıl mahsul bol olur. Çiftçi buğdayları ayırırken:

“Allah’ım sen nerden olsa buğday bulursun. Sen de çor yok, çocuk yok. Bu buğdayı ben alayım” diye kendine ayırır. Sıra samanı ayırmaya gelir:

“Allah’ım senin atın, eşeğin, ineğin yok. Bizde hepsi var ve hepsi de aç… Bu samanları da ben alayım” diye onları da kendine ayırır. Bu işleri yapana kadar akşam olur. Hava kararmaya başlar. Bu anda gök gürler, şimşek çakar, yıldırım düşer, müthiş bir yağış olur. Sel suya karışır, ne buğday kalır, ne de saman! Korkudan bir taşın arkasına saklanan çiftçi:

“Allah’ım anladım buğdayı da, samanı da vermek istemiyorsun, zaten hepsini aldın (şimşek çaktıkça), hâlâ ne diye çakmak çakıp duruyorsun” der.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | ÇAKMAK ÇAKIP DURUYORSUN için yorumlar kapalı
Tem 01

CUMHURİYET SÖZCÜĞÜ TAŞIYAN TEK MESLEK

CUMHURİYET SÖZCÜĞÜ TAŞIYAN TEK MESLEK

 

Eskiden beri, devletin o soylu ve saygın terazisinin şartlarında ve kendinden emin düzen içerisinde her bürokrat ve makam sahibi, siyasetçiden de mafyadan da, suç örgütlerinden de, rantiyeden de korkmadan görevini yapmış ve devletin o halka güven veren gücü kendini her alanda hissettirmiştir…

 

Çünkü bir doktorun, önünde yatan bir hastaya müdahale etmesi için uyarılmasına gerek yoktur…

Bir bulvarın göbeğinde görev yapan trafik polisine, trafiği düzenle diye bir kez daha uyarı yapmanın anlamı olmamalıdır?..

 

Önünde suç işlenen bir polise, git müdahale et demek de saçmalıktan ibarettir…

Ve kara tahtanın önünde, elinde tebeşirle öğrencilerine bakan bir öğretmeni, hadi ders anlat diye dürtmek de saçmalıktır…

 

İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı sisteminin en merkezi yerinde duran ve adlarında       “Cumhuriyet” sözcüğünü taşıyan tek mesleğin mensubu olan savcıları harekete geçirmek için de, birilerinin çağrı yapmasına, son yıllarda olduğu gibi internetten uyarmasına gerek olmamalıdır…

 

Peki; yargının, eğitimin, ihalelerin, sağlıkçıların ve bütün hizmetlerin siyasallaştığı iddiasının en çok bu döneminde dillendirilmesi, bir tesadüf mü?

 

Bu durum yargı mensuplarının gücünü-hâkimiyetini, yasa koruyuculuğunu ve yurttaşın hukuka güvenini zedelemiyor mu?

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | CUMHURİYET SÖZCÜĞÜ TAŞIYAN TEK MESLEK için yorumlar kapalı
Haz 30

ABDULLAH ZİYA KOZANOĞLU

ABDULLAH ZİYA KOZANOĞLU

 

“Ne pis konuşuyorsun! Türküm de be adam ne korkuyorsun? Türküm diye bağır!”

Bugün günlerden Türk milliyetçisi Abdullah Ziya Kozanoğlu 16 Ocak

Beşiktaş’ın uzun süre başkanlığını yaptı

 

ESERLERİ SAYISIZ FİLMLERE KONU OLMUŞTUR

Abdullah Ziya Kozanoğlu, tarihi romanlarıyla cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Türk insanının kendisine güvenmesini, atalarıyla övünmesini, kendisinde iş başaracak gücü bulmasını sağlamaya çalışmıştır.

Romanı, genç nesillere tarih şuuru aşılamak için kullanmıştır

Türk okuru onun romanlarında kahramanla ve olayla bütünleşir,

Zaman zaman uçsuz bucaksız ovalarda at sürer, engin denizlere açılır, kıl çadırlarda yatar.

Abdullah Ziya Kozanoğlu, romanlarını tarihten seçtiği kişiler ve onların çevresindeki olaylar üzerine kurmuştur.

O, tarihin tozlu sayfaları arasından Türk insanının ihtiyacı olan kahraman tipini çıkarıp, okuyucuların önüne koymayı başarmıştır.

Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun yaşadığı dönem çok milletli bir yapıdan, tek millete dayanan üniter bir devlet yapısına geçildiği bir dönemdir.

Bu dönemin artık yurttaş olmuş insanına bir milletin bireyi olma bilincini aşılayacak, tek bir hedefe doğru yürümesini sağlayacak eserler lazımdır.

Abdullah Ziya, bunu romanlarıyla yapmaya çalışmıştır.

Yazar, eserleriyle yaşadığı dönemdeki milli düşünce akımının temsilciliğini üstlenmiştir.

1925 yılında Resimli Mecmua’da tefrika edilen “Kızıl Tuğ” adlı romanı,

1927’de kitap olarak yayımlandı.

Türk edebiyatının ilk tarihsel serüven romanı kabul edilen bu eserin devamı

1959’da çizgi roman olarak Suat Yalaz’ın çizimleri ile yayımlanmıştır.

Yazı yaşamına tarihi serüven romanları ile devam etti.

Eserlerinin çizgi romana ve sinemaya uyarlanması için uygun altyapıyı hazırlamakla uğraştı.

Pek çok uyarlamayı kendisi yaptı;

Bu yüzden Türkiye’deki ilk ciddi çizgi roman yazarlarından birisi kabul edilir

Tarihi serüven romanı ve piyes türündeki popüler eserleri ile tanınmış, Türkçü, milliyetçi bir yazardır.

Romandan sonra çizgi roman ve sinema kahramanı olarak ilgi gören Malkoçoğlu, Gültekin, Seyit Ali Reis kurgu-karakterlerin yaratıcısıdır.

1942-1950 arasında Beşiktaş Jimnastik Kulübü başkanlığını yapmış bir spor adamıdır.

Abdullah Ziya Kozanoğlu Eserleri (Bazıları)

Romanları

1927 Kızıltuğ

1929 Seyyid Battal

1929 Boğaç Han (Tahsin Demiray ile)

1929 Kaniıoğlu Kanturalı

1929 Boz Aygırlı

1929 Kara Çoban

1930 Küçük Korsan

1935 Kurtlar

1935 Küçük Kahraman

1936 Gültekin, Orhun Barkı Kahramanı

1936 Küçük Uçman (Tahsin Demiray ile)

1938 Kuduzlar Kraliçesi (Tahsin Demiray ile)

1938 Kuş Adamın Maceraları (Tahsin Demiray ile)

1942 Atlı Han

1943 Kozanoğlu

1943 Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı

1943 Malkoçoğlu

1944 Savcı Bey

1945 Kolsuz Kahraman

1946 Battal Gazi

1948 Türk Korsanları

1951 Şeydi Ali Reis

1952 Dağlar Delisi

1952 Fâtih Feneri

1957 Sencivanoğlu

1961 Hilâl ve Salip

1962 Algaya’nm Ölümü

1962 Altın Saçlı Kız

1962 Cengiz Han’ın Hazineleri

1962 Hülâgû’nun Gözdesi

1962 Kız Kulesi Kahramanı

1962 Tibet Canavarı

1963 Ağahan’m Yüzüğü

1963 Altın Hançer

1963 Boz kurt’un İntikamı

1963 Kızıl Kadırga

1964 Arena Kraliçesi

1964 Sarı Benizli Adam

1965 Kubilay Han’ın Gelini

 

Kaynak Necdet Kumbar

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | ABDULLAH ZİYA KOZANOĞLU için yorumlar kapalı