Haz 29

HANGİ GÜNAHIMIZIN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?

HANGİ GÜNAHIMIZIN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?

Yıllar önce bir film izlemiştim.
Bir otobüs dolusu insan yolculuk yapıyor. Otobüs ormandan geçerken yolun kapalı olması nedeniyle farklı bir yola sapar ve kaybolur. O otobüsteki 26 kişi hayatlarının en zor dönemini geçirirler. Aç, susuz, vahşi hayvanlar arasında. O kadar kötü ve zor günler geçirirler ki, içlerinden birisi otobüste bulunan 25 kişiye “hepinizin burada olma nedeni yaptıklarınızın bedelini ödemek için. Günahlarınızın bedelini ödüyorsunuz” der.
Bu saatten sonra o 25 kişi tek tek geçmişte yaptıkları hatalarla yüzleşir, o günahın affı için Tanrıya yalvarmaya başlar…
Bir gazeteci olarak dün gece saat 03’e kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Türkiye’yi krizden çıkartma(!) çalışmalarını izledim.
Dünyada kabul görmeyen ve tez olarak dahi kabul edilmeyen bir modeli savunan tek bir kişinin gönlü hoş olsun, onun sözü yerde kalmasın diye bütün devletin nasıl çaba harcadığını gördüm.
Nasıl arka kapı operasyonları yapıldığını… Adına faiz dememek için yapılan çabalar…
Akla ve iktisat ilmine ters onlarca çaba ve her geçen gün biraz daha fakirleşen bir ülke…
Hepsi bir adamın inadının uğruna…
O adam yanılıyor olabilir mi? Demeyen ve onu haklı çıkartmaya çalışan on binlerce devlet görevlisi.
Hepsinin çaresiz çabaları ve o filmdeki gibi derin ormanda kayboluşumuzu dün gece yaşadık.
Doların 6 ay sonra dün başladığı yere döndüğünü gördük. Yine faizin en alasının devlet eliyle verilmesine neden olan ve dahası fakirin vergisi ile zengini daha zengin eden Kur Korumalı Mevduat Hesabı doları düşürmeye yetmedi.
Hazine fakir fukaranın 140 milyar liraya yakın parasını bu tuzu kuru insanlar sırf dolar almasınlar diye onlara verdi. Doların yükselmesi halinde bu rakamın önü açık.
18 lirada 209 milyar, 19 lirada 268, 20 lirada 329 ve 21 milyar lirada 389 milyar ödeme yapacak.
Bunlar Hazine’den toplanan vergi ile yapılacak.
84 milyon daha da fakirleşecek ama 800
İşte tüm bunları yazarken aklıma o film geldi.
Acaba biz de geçmişte yaptıklarımızın bedelini AKP ile mi ödüyoruz?
Allah bize bugünleri ceza olarak mı yaşatıyor.
Öyle ise Allah’tan bizi affetmesini ve kurtarmasını diliyorum.
Allah’ım dualarımızı kabul et!
Alıntı: Remzi Özdemir

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | HANGİ GÜNAHIMIZIN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? için yorumlar kapalı
Haz 28

KOLAY MI?

KOLAY MI?

 

Sensizlik mezarı açık dururken

Yeni bir mezarı kazmak kolay mı?

Destan sensin, öykü sensin, şiir sen

Aşkı, bir kâğıda yazmak kolay mı?

 

İlahi ezgisin gönül sazımda

Yoktur, bir başkası alın yazımda

Sen varsın duamda, her niyazımda

Aşkı, yüreğinden çözmek kolay mı?

 

Bedene işlendin tıpkı can gibi

Gönlümü coşturan müthiş şan gibi

Şifasın, bir ilaç bir derman gibi

Aşkı, can gönülden çizmek kolay mı?

 

Adındır dilimden gitmeyen hece

Bir güneşsin gündüz, yıldızsın gece

Sensin kalbimdeki asıl bilmece

Aşkı, her gönülde sezmek kolay mı?

 

Aşk ile açarak kokuyor güller

Bin bir figan ile öter bülbüller

Müebbete mahkûm olmuş gönüller

Aşkın deryasında yüzmek kolay mı?

 

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | KOLAY MI? için yorumlar kapalı
Haz 27

BU KÖY TÜRKİYE’NİN NERESİNDE?

BU KÖY TÜRKİYE’NİN NERESİNDE?

Kırklareli’nde Bulgaristan sınırına çok yakın olan bir köyde çekilen görüntüler yüzleri gülümsetti. Çileği ile meşhur bu köyde içinde küçük bir barakası olan tarlaya kurulan sistem görenlerin şaşırttı.

İyi haberlere hasret kalınan şu günlerde Kırklareli Merkez’e bağlı bir köyde çekilen görüntüler yüzleri gülümsetti. Bulgaristan sınırına çok yakın olduğu belirtilen ve çileği ile meşhur bu köyde, yol kenarında bulunan bir tarla ve içindeki baraka görenleri şaşırttı.

Tarlada çilek, patates, domates, patlıcan, biber, taze fasulye gibi sebzeler ve meyveler yetiştirilirken, tarlanın kenarına bu ürünlerin fiyat listesi asılmış.
Fiyat listesinin sonunda ise şöyle bir not bulunuyor:

“Biz yokuz. Tartı kova masada. Ücretini kovaya atınız.”

Evet. Ne tarlada ne de barakada hiç kimse yok. Tarladan topladığınız taze sebze ve meyveleri barakanın içerisine bırakılan tartıda ölçüyorsunuz ve hemen yanında içinde para olan kovaya listede belirtilen fiyatlara göre ücretini bırakabiliyorsunuz.

İnanılır gibi gelmese de böyle bir yer var ülkemizde. Belki de keşfedilmemiş buna benzer başka yerler de vardır… Kim bilir(?)

 

Darısı bütün köylere ve Türkiye’yemize…

 

Kaynak: Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | BU KÖY TÜRKİYE’NİN NERESİNDE? için yorumlar kapalı
Haz 26

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Yarınlar yorgun olanların değil, rahatından vazgeçenlerin olacaktır.” Hasan El-Bennâ

* “Sahte bal satanlarla ilgilendiğimiz kadar, sahte din tüccarlarıyla ilgilenmiyoruz.” Prof.Dr.Mehmet Görmez

* “Gençlik özene, özene. Özünü, kaybetti.” Necip Fazıl Kısakürek

* “Ömür, bir masal gibidir. Ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel geçtiği önemlidir.” T.Edison

* “Mutlu mu olmak istiyorsun? Kimseden bir şey bekleme.” Bob Marley

* “İnsanlarım, sizi kutsayanlar sizi aldatırlar.” Hz. Yeremya İşaya’ya bildirilen ayet

* “Mısır’da 11 yıl kaldım, 11 saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana duygumu söyleyeyim, insanlık da. Müslümanlık da, Milliyetçilik de Türkiye’de.

Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal’e versin.” Mehmet Akif Ersoy

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Haz 25

BUGÜNE KADAR YAPILAN 12 “DİPLOMAK” ATAMASI:

BUGÜNE KADAR YAPILAN 12 “DİPLOMAK”  ATAMASI:

Recep Tayyip Erdoğan’ın Özel Kalem Müdür Yardımcısı “tekmeci” Yusuf Yerkel mükafat olarak Almanya’ya ayda 6000 Euro yani 93 bin lira maaşla “Ticaret Ataşesi DiplomAK” olarak atandı. Almanya’da protesto edildi.

– AKP Ankara eski Milletvekili Aşkın Asan, Cakarta Büyükelçisi.

– AKP Şanlıurfa eski Milletvekili Abdülkadir Önen, Pekin Büyükelçisi.

– AKP Eskişehir eski Milletvekili Murat Mercan, Washington Büyükelçisi.

– AKP Sakarya eski Milletvekili Şaban Dişli, Lahey Büyükelçisi.

– AB eski Bakanı Egemen Bağış, Prag Büyükelçisi.

– AKP Çorum eski Milletvekili Cahit Bağcı, Bakü Büyükelçisi.

– Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanı Lütfullah Göktaş, Vatikan Büyükelçisi.

– AKP Milletvekili Ravza Kavakçı Kan’ın kardeşi, eski milletvekili Merve Kavakçı Kuala Lumpur Büyükelçisi.

– Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın ablası Ayşe Hilal Sayan Koytak, Kuveyt Büyükelçisi.

– İstanbul Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu’nun kardeşi Mehmet Mustafa Göksu, Doha Büyükelçisi.

– AKP eski Milletvekili Edibe Sözen’in Özel Kalem Müdürü Rahmi Göktaş’ın eşi Mahinur Özdemir, Cezayir Büyükelçisi.

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | BUGÜNE KADAR YAPILAN 12 “DİPLOMAK” ATAMASI: için yorumlar kapalı
Haz 24

BUGÜN SENİ AT ARADI

BUGÜN SENİ AT ARADI

Karı koca kahvaltı ederken kadın bir anda kocasının kafasına tavayla vurur.

-Deli misin be kadın, niye vurdun kafama?

-Çamaşır makinesine kirli pantolonunu atarken cebinden Birsen yazılı bir kağıt çıktı.

-Aşk olsun ya hayatım. Birsen geçen gün bahis oynadığımız atın adıydı. Sen ne sandın? İnanmıyorum sana.

-Tamam canım ya özür dilerim, acıdı mı?

Üç gün sonra akşam yemeğinde, kadın, bu sefer en büyük tava ile kocasının kafasına öyle vurur ki; adam baygınlık geçirir.Kafasına soğuk  su dolu üç sürahiyi boşaltır. Adam yarım saat sonra güçlükle kendine gelir:

-Bu kez niye vurdun?

-Bu gün seni Birsen adlı at aradı!…

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | BUGÜN SENİ AT ARADI için yorumlar kapalı
Haz 23

ATATÜRK UYARIYOR

ATATÜRK UYARIYOR

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kastamonu’da halka hitabından:

– “Yenilenme adımlarımızı felce uğratmaya yeltenen beyinsizin, hükümlerini vermekte kendi yarım yamalak ilimlerine, çürük mantıklarına, yetersiz akıllarına dayandıklarını sanıyorum.

O zavallı kendini beğenmişler böyle yapacaklarına halkın sağduyusuna danışsalardı, ondan ilham ve bilgi alsalardı, kendilerini bugün gülünecek ve utanılacak durumda bırakan bu kadar iğrenç hatalara düşmezlerdi.

Fakat sağ duyunun, akıl, mantık ve kabiliyetin üstünde önem sahibi olduğunu taktir etmek yalancı bilginin işine gelmez.

Arkadaşlar!

Anlayışa hastalık bulaşmadıkça gerilemek veya durmak akla bile gelmez.

Yüz yıllardan beri harcanmış iğrenç çabalar zaman zaman milleti uykuya daldırmış olmakla beraber milletin anlayışını felce uğratmada asla başarılı olamamıştır.

Eğer anlayışta hastalık olsaydı, onu bugünkü hayatta canlandırmak hiçbir güç birliği ile olamazdı.

Gerçek inkılâpçılar onlardır ki, yükselme ve yenilenme inkılâbına yöneltmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki gerçek eğilime ulaşmasını bilirler.

Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamı ile medeniyetin ışığı karşısında filan veya falan şeyhin uyarmasıyla maddî ve manevi mutluluğu arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni toplumunda varlığını asla kabul etmiyorum

Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur.

Efendiler, gösterdiğiniz kıymetli uyanış ve ufuk açıklığından çok duyguluyum. Bir beyitle cevap vereyim:

Ölmez bu vatan varsayalım ölse de bile,

Çekmez dünyanın bedeni bu kocaman tabutu…”

 “Medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir” diyen büyük önder Atatürk hedefimizi de şöyle tanımlar;

– “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız.

– Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız.

– Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.”

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ATATÜRK UYARIYOR için yorumlar kapalı
Haz 22

USTANIN AZİZ HATIRASI ÖNÜNDE..

USTANIN AZİZ HATIRASI ÖNÜNDE..

Yakın tarihimizin Eyüplü Halit, Sülün Osman, Selçuk Parsadan’la birlikte en renkli dört dolandırıcısından birisi olan Raki’yi geçenlerde kaybettik… Sonraki dolandırıcılara bakınca ‘aziz’ diyebileceğimiz hatırası önünde o yazımızla bir kere daha eğilelim bari:
Dolandırıcılığın, hırsızlığın ve yolsuzluğun da bir raconu, başkalarının saygı duyabileceği yanları olmalı…
Meselâ, yakın tarihimizin hatırı sayılı dolandırıcılarımızdan Raki (Güney Zobu), gece yarısı bankadan gerçek fiyatın yarı maliyetine döviz alma imkânı yakalasaydı, o kadar aşağılık işe asla girmezdi… Mesleğine saygı duyan bir dolandırıcı kendisinden utanır o işi yapmazdı…
Raki, zeki ve karakterli bir dolandırıcıydı… Mesleği o kadar ayağa düştü ki, yüzü kızardı ve çekildi buralardan… Sonra ekmeğini ‘damacana su’ satarak kazanmaya başladı…
Raki, döviz bulundurmanın suç olduğu dönemlerde elinde Dolar ve Mark olan zenginleri dolandırıyor, kurban olmuş zenginler savcılığa bile başvuramıyordu… Çünkü başvursalar kendi kendilerini ele vermiş olacaklardı…
Raki, garibanı, sıradan insanı dolandırmazdı… Ona göre dolandırdıkları ‘kunduzî’ idi ve yaptığı iş de ‘kunduzî havuzuna kova daldırmak’tan ibaretti… Kendi ifadesiyle işi ‘cemiyetin yüz karaları’nı, ‘şerefsiz müptezeller‘i tokatlamaktı…
Oysa kamu bankasının kasasını açanlar ve o açıktan içeri dalan hırsızlar, o bankada parası olsun veya olmasın milleti soydular… Onun için ‘yeni nesil hırsızlar’ın meslek ahlâkı, kuralı, raconu yoktu… Utanmasalar bankanın kasasının önüne damperli kamyon dayayacaklar ve paraları öyle götüreceklerdi…
Raki, kunduzî havuzuna kovayla dalıyordu, sonrakiler ise milletin malına açıktan dozerle gireceklerdi…
***
İçinde alın teri olmayan, zahmetsiz, beleş hırsızlıkları ve dolandırıcıları görünce eskileri arıyor insanın gözleri…
Sülün Osman’a “Devletin telefon şirketini sana verelim, sen de o devletin bankalarından asla geri ödemeyeceğin kredi kullan, malını mülkünü sat, kasanın içini istediğin gibi boşalt, günü geldiğinde de bas git… Seni araştıran da, denetleyen de, kovalayan da namerttir” teklifi götürülseydi ne yapardı acaba?
Herhalde “Kafa mı yapıyorsunuz?” diyerek gelenleri kovardı… Çünkü Haydarpaşa Tren Garı’nı İstanbul’a yeni inen saf köylüye satmak bile bundan daha fazla ciddiyet gerektiren bir işti…
Sonuçta dolandırıcı da olsa Sülün Osman’da doyma, cezaevinde “Alın teriyle yaşamak” adlı konferans verecek kadar mahcubiyet hissi vardı… Yani utanmazlığın, doymazlığın, gözü dönmüşlüğün bir sınırı söz konusuydu…
Sülün Osman’a “Gel bizim telefon şirketimizi sırtlan gibi götür” deselerdi, herhalde “Bu kadar da olmaz” diye cevap verirdi… Zaten üçüncü sınıf bir otel odasında öldüğünde, bırakın parayı, cebinde bir kimliği bile yoktu…
Oysa Lübnanlı Hariri Ailesi’ne kırmızı halıyla yol verenlerin kapılarında ve araba plakalarında kapı gibi kimlikleri oldu hep…
***
Vaktiyle bir Eyüplü Halit varmış… İstanbul’un işgal günlerindeki otorite boşluğunu kurnazca değerlendirmiş… Kiraladığı boş bir binaya ‘korsan karakol’ kurmuş ve komiser kılığına girip, karakola çektiklerini haraca kesmiş… Daha sonra yüze yakın kadını evlilik vaadiyle dolandırmak suçundan rekor kırmış, köprü ve saat satışlarını ilk başlatan ve Sultanahmet Cezaevi’ndeyken Mussolini’ye mektup yazıp kandırdığı rivayet olunan büyük usta oymuş!..
Eyüplü Halit’in sahte karakola çektikleri büyük oranda Yahudi, Ermeni ve Rumlardan oluşuyormuş… O daha çok gayrimüslimleri çarparken sonrakiler düzeni değiştirdi: Müslüman Müslümana!.. İşin bir tuhaf tarafı daha var… ‘Çarpan’ı anladık da ‘çarpılan’ Müslüman da pek şikayetçi değil!.. Hatta gururlu ve mutlu!..
Eh bu müşteri kitlesi dünyanın en namuslu adamını da yoldan çıkaracağına göre, namussuz ne yapsın? Onun için ‘zahmet’e, ‘zekâ’ya, ‘izah’a gerek yok… Dayarsın damperli kamyonu, ne varsa boşaltır gidersin!..
Kamyonun arkasına da yazdırırsın güzelce: “Paydaşlarım sağ olsun!..”

 

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | USTANIN AZİZ HATIRASI ÖNÜNDE.. için yorumlar kapalı
Haz 21

SAĞLIKLI TÜRKİYE, SAĞLIKLI DÜNYA

SAĞLIKLI TÜRKİYE, SAĞLIKLI DÜNYA

 

Yeni Zelandalı araştırmacılar, Antarktika’da taze yağan karda ilk defa mikroplastik buldu.

Canterbury Üniversitesi’nden bilim insanları, karla birlikte yağan mikroplastiğin bir pirinç tanesinden biraz küçük olduğunu açıkladı.

Canterbury Üniversitesi doktora öğrencisi Alex Aves ve ekibi, Antarktika’nın 19 bölgesinden numune topladı ve her numunede mikroplastiklere rastladı.

Mikroplastiklerin, Antarktika’daki bilimsel araştırma merkezlerinin etrafında tespit edildiği bildirildi ama çöl tozları gibi uzaklardan rüzgârla taşınmış olabileceği üzerinde de duruluyor…

***

Bu haberden hemen sonra bütün dünyada servise konulan başka bir haberde “Avustralyalı bilim insanları, bir solucan türünün plastik endüstrisinde çokça kullanılan polistireni sindirebildiklerini keşfetti.” deniliyor…

Bugün ilaç sektöründe hemen her ilaçta ve bütün kozmetik ürünlerinde kullanılan “polietilen” zararsız sayılıyor ama acaba öyle mi?

Araştırmayı yürüten Dr. Chris Rinke ve ekibi, solucanların bağırsaklarındaki bakteriler tarafından salgılanan bir enzim sayesinde plastiği sindirebildiğini keşfetmiş.

Haber, “Enzim üzerine çalışmalarını ilerleteceklerini kaydeden bilim insanları, solucanların plastik atıkların geri dönüşümünde kilit rol oynayabileceği görüşünde.” diye bitiyor…

Yani plastik soluyanlar için solucan enziminden ilaç da üretilebilir…

Bu açıklamalar doğruysa, plastik yağmuruna sebep olan ülkeler, yakında solucan enzimi pazarı kurup milyarlarca dolarlık bir pazar oluşturabilir!

***

Almanya’da eczanelerin dışında, devlet izniyle mineral merkezleri açıldı. 1030 tuz madeni bulunan ülkede faydalı mineraller böyle değerlendiriliyor. Bu merkezlere gidenlere önce kan tahlili yapılıyor, sonra kanında eksik bulunan mineraller, uygun dozda, o kişiye veriliyor. Almanya, tuz madenlerini halk sağlığını korumak için kullanıyor.

Türkiye, tuz madenleri bir tarafa, dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip bir ülkedir. Böyle bir coğrafyada, “sağlık pazarı” oluşturmak niyetiyle otel gibi hastane inşa etmek, bir tercihtir… Yalnız, Türkiye’nin sadece arı ürünleri, her an plastik yutan insanları sağlıklı tutar. Doğal yapı bozulmadan, arı ürünleri yanında dağ kekiği çeşitlerinin, dağ çileklerinin yaban mersinlerinin, yayla çaylarının üretimi de yapılabilir ve dünyanın her köşesine gönderilebilir. İnsan sağlığı da “doğal ürünler pazarı” ile korunmuş olur. Tabii arı gibi çalışmak kaydıyla…

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | SAĞLIKLI TÜRKİYE, SAĞLIKLI DÜNYA için yorumlar kapalı
Haz 20

GÖZLERİM, ELLERİM, AYAKLARIM OL!

GÖZLERİM, ELLERİM, AYAKLARIM OL!

 

Türk’üm diyen yiğit zafere evsin

Kutsal değerlerle beslenen devsin

Yanardağlar gibi kızgın alevsin

Tarihte örneği yeterince bol!

Gözlerim, ellerim, ayaklarım ol!

 

Kara cahil kısrağını küstür gel

Baharlardan güzel hava estir gel

Gel, gönlümün zincirini kestir gel

Hürriyet, hürriyet, irademe dol!

Gözlerim, ellerim, ayaklarım ol!

 

Hain yurt edinmiş dini gövdemi

Milliyetle dolu tutun gündemi

Hainler azıya almadan gemi

Sen de düşün, çalış, gayret et, bol bol!

Gözlerim, ellerim, ayaklarım ol!

 

Akılsız, gövdemi sürüyemem ki,

Düşüncemi boşa kürüyemem ki,

Göremem, tutamam, yürüyemem ki,

Haydi, bir el uzat yahut ta bir kol!

Gözlerim, ellerim, ayaklarım ol!

 

Şöyle rahat nefes alamıyorum

Şaşırdım yolumu bulamıyorum

Hiç güzel hislere dalamıyorum

Edepsiz medyanın saçlarını yol!

Gözlerim, ellerim, ayaklarım ol!

 

Dillerde hep “eğerlerle, meğerler”

Tefeciye düşmüş millî değerler

Vatan kokusuyla dolsun ciğerler

Vatana sahip çık, ne demek sağ, sol!

Gözlerim, ellerim, ayaklarım ol!

 

Yeter artık deyip ayılmak için

Şu dünya yüzüne yayılmak için

Asırlar boyunca sayılmak için

Hemen bulmalısın hakiki bir yol!

Gözlerim, ellerim, ayaklarım ol!

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | GÖZLERİM, ELLERİM, AYAKLARIM OL! için yorumlar kapalı