Tem 04

MONTRÖDEN VAZGEÇMEK EMPERYALİZME HİZMETTİR

MONTRÖDEN VAZGEÇMEK EMPERYALİZME HİZMETTİR

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö’den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir'” diyerek asıl gündemlerinin ne olduğunu açıkladı!
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin asıl hedefinin Montrö’den çekilmenin yolunu döşemek olduğu ortaya çıktı.
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Montrö’den vazgeçen Türkiye, emperyalizme hizmet eder. Montrö’nün ortadan kalkmasının yaratacağı sonuçlar, KKTC’den; Mavi Vatan’dan vaz geçmekle ya da güneyimizde kukla bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermekle eş değerdir.” diye açıklama yaptı.
***
Biz Türkiye’ye Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni bozması için ABD tarafından baskı yapıldığını ilk olarak 1997 yılında fark etmiş ve gündeme getirmiştik. O sene, Yunanistan tarafından içine papazlar doldurulan Venizelos gemisi, “Karadeniz’i kurtaralım” sloganıyla Karadeniz’i dolaşırken Odesa Limanı’na varıldığında gemide düzenlenen sempozyumda Rahmi Koç, Boğazların uluslararası bir komisyon tarafından yönetilmesini istemişti!
Rahmetli Aytunç Altındal da bana “Büyük Orta Doğu Projesi’nin başkenti neresi? İstanbul! Siyaseten İstanbul’un statüsü uluslarüstü olacak! Bunu nasıl sağlayacaklar? En yakın zamanda Montrö Antlaşması’nı da gündeme getirecekler ve Boğazlar’ın kontrolü uluslararası bir komisyona devredilecek.” demişti.
Tayyip Erdoğan ise 2018 yılı başında Lozan tartışması başlatarak sanki konu iktidar ile muhalefet arasında bir mücadeleymiş gibi konuşmalar yapmış ve Kemal Kılçdaroğlu’nu Lozan üzerinden eleştirerek “Adaları siz verdiniz, siz. Sizin partinizin başında olanlar verdi. Bunları belgelerle anlatacağız.” demişti.
Oysa, Ege’de İzmir ve Aydın’a bağlı 18 ada 2004 yılında gizli bir anlaşmayla Yunanistan’a verilmişti.
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Mahir Ünal da Lozan’ın Türkiye’ye dayatıldığını öne sürmüştü
Erdoğan, daha önce Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tartışmaya açmıştı. Bir ara NATO’yu, Türkiye-Suriye sınırına müdahale etmeye çağırmış, Suriye’deki iç savaş başlatılmadan önce de Türkiye-Suriye sınırındaki mayın temizleme işini yasayla 49 yıllığına bir İsrail firmasına vermeye çalışmıştı!
***
Derken Kanal İstanbul projesinin de ABD’nin 1950’li yıllarda hazırladığı “Montrö’yü baypas etmek” düşüncesinin eseri olduğu Amerikan raporlarıyla ortaya çıktı.
ABD, Karadeniz’e savaş gemisi çıkarmasını sınırlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ne pahasına olursa olsun bozulmasını istiyordu.
Bu arada 2019 yılında Yenişafak Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Karagül, “Kanal İstanbul ile Montrö yürürlükten kalkar diye ödleri patlıyor. Çünkü bu anlaşma, Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkımızı sınırlıyor. Peki, Kanal İstanbul’a karşı çıkanlar, ‘Montrö Lobisi’ kimler adına çalışıyor?” diye yazmıştı.
Yani gerçeğin tam tersini söylemişti. Montrö’yü ortadan kaldırmak isteyen doğrudan doğruya ABD idi…
***
Tayyip Erdoğan, “Kanal İstanbul’un Montrö Sözleşmesi ile herhangi bir ilgisi yoktur.” diyordu ama basındaki doğal sözcüleri Montrö’yü savunanları “Montrö Lobisi” diye suçluyordu! “Montrö Lobisi” dedikleri ise Türkiye’nin egemenlik haklarını savunan herkesti…
O zaman da sorduğumuz gibi Kanal İstanbul’un Montrö Sözleşmesi ile herhangi bir ilgisi yoksa Erdoğan neden Kanal İstanbul kampanyası başlatırken “Montrö’nün ne kazandırdığını ve ne kaybettirdiğini anlatacağız” deme ihtiyacı hissetmişti?
Erdoğan, sonra da “Montrö sadece Boğaz’ı bağlar. Montrö bir tarihtir. Bizim Kanal İstanbul’umuz ise yeniden inşa ettiğimiz bir projedir. Montrö kapsamında değildir.” diyecekti.
Şimdi ise açıkça TBMM Başkanı Şentop “Erdoğan isterse Montrö’den çekilebilir” diyor.
E hani Montrö ile Kanal İstanbul’un ilgisi yoktu?
Bütün bunlar, iktidarda kalmak için ABD’ye verilen tavizlerin sonuçları olmasın!

 

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | MONTRÖDEN VAZGEÇMEK EMPERYALİZME HİZMETTİR için yorumlar kapalı
Tem 03

“DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN” “AYI AKLI” “NE İŞ YAPARSIN?”

“DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN”

Nasreddin Hoca ticarete başlar. Ama 9 akçeye aldığı yumurtaları 8 akçeye satmaktadır. Etraftan “Hocam bu nasıl ticaret, 9’a alıp 8’e satıyorsun, iflas edeceksin” diye ikaz edenlere Hoca “Üzülmeyin dostlar, bizimkisi ticaret yapmak değil, dostlar alışverişte görsün yeter” cevabını verir..

 

“AYI AKLI”

.Hani “severken öldüren” akıl..
Adamla ayı dost olmuş, ayı adamı öyle sevmiş, öyle sevmiş ki, adam uyurken yüzüne konan sinekten dostunu kurtarmak için yerden kapmış koca bir kaya, sineğe indirmiş, sinek sizlere ömür, adam da tabii..

 

NE İŞ YAPARSIN?

Adamın birine sormuşlar:
-Ne iş yapıyorsunuz!
Adam cevap vermiş:
-Sıcak olduğu için yazları çalışmam.
Tekrar sormuşlar:
-Peki kışın ne iş yaparsınız?
Cevap aynen şu olmuş:
-Kışın o soğukta haliyle zaten çalışmam.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | “DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN” “AYI AKLI” “NE İŞ YAPARSIN?” için yorumlar kapalı
Tem 02

“EFSANE KOMUTAN”

“EFSANE KOMUTAN”

 

24 Mayıs 1993…

Yer Elazığ-Bingöl Karayolu, Bilaloğlu Mevkii.

PKK, azmıştı. Her Gün pusu, her gün karakol baskını. Kan, gövdeyi götürüyordu. 150 kişilik ağır silahlı terörist grup, Elazığ-Bingöl karayolunda şehirlerarası otobüsü durdurdu. Kimlik kontrolü, yaptı.

Malatya’dan usta birliklerine giden sivil kıyafetli, silahsız 36 er indirildi. Gece yarısı saat 03.00’tü. Askerlerimizi yol kenarında yan yana dizdiler, kol kola girin diye bağırdılar. Kalaşnikoflarla, Bixi tabir edilen ağır makineli tüfeklerle taradılar. Dakikalarca, şarjörleri değiştirip değiştirip boşalttılar. Delik deşik cansız bedenlerin yanına gelip, suratlarına sıkmaya devam ettiler. 33 askerimiz orada şehit oldu, 3’ü öldü sanılarak bırakıldı.

Olay yerinde, 1570 mermi kovanı bulundu.

Her evladımıza, 44’er mermi sıkmışlardı.

Memleket ayağa kalktı, birilerinin bir şey yapması gerekiyordu artık. Bir şey yapılmalıydı ama bir şey yapması gereken generallerin çoğu çeşitli bahaneler ileri sürerek, bölgeye tayinini engelliyordu.

Neredeyse, Hakkâri Dağ Komando Tugayı’na gönderecek komutan bulunamıyordu. Terfi bekleyen 80 tuğgeneral vardı, isim isim vermek istemem ama mazeretin bini bir paraydı. İstifa ederim, diyen bile vardı.

Haziran 1993.. Genelkurmay Başkanının kapısından içeri bir tuğgeneral değil, bir kurmay albay girdi. Üstün sicilliydi, Kara kuvvetleri komutanı da oradaydı.

Genelkurmay başkanı, 45 dakika alakasız konulardan bahsetti. Muhtemelen gene bahaneler duyacağı endişesiyle, mevzuya bir türlü giremiyordu. Sonra lafı evirdi çevirdi, “Seni Hakkâri’ye gönderelim mi?” diye sordu.

Hiç tereddütsüz, “Emredersiniz” cevabını aldı. Mazeret duymayınca rahatlayan Genelkurmay Başkanı bu defa, “‘ne zaman katılırsın?” diye sordu. “Hemen”, cevabı geldi. Kuvvet komutanı o güne kadar aldığı mazeret cevaplarından olsa gerek, albaya açık kapı bıraktı. “Önce, ailenle konuş istersen”, dedi.

Albay kararlıydı, “Hemen gideyim” cevabını verdi.

Hakkâri Dağ Komando Tuğay Komutanımız olarak, Terörle mücadele tarihinde görülmemiş başarı sağladı. 1.000 ila 5.000 askerin katılımıyla, 857 defa vurucu operasyon yönetti. 21 defa, sınır ötesi harekât yönetti. PKK’yı bekleyen değil, PKK’yı kovalayan konuma geçti. Örgütün dağ kadrosunu, yarı yarıya imha etti.

Askerleriyle birlikte omuz omuza vuruştuğu için, çatışmalara bizzat katıldığı için. Emrindeki askerler tarafından kendisine, “Efsane Komutan” adı verildi.

Buzul Dağı’nda mesela, beklemedikleri anda baskın yapabilmek için 3500 askerimizle birlikte eksi 40 derecede buzda yattık. Tipiye yakalandık, çanak benzeri bir arazide beş gün mahsur kaldık. Üçüncü gün erzaklarımız bitti, donuyorduk. “Çantalarınızı, hatta tüfeklerin dipçiklerini bile yakın.” emri verdi, neticede ummadıkları anda mağaralarda saklanan yüzlerce teröristi basmayı başardı.

Birinci Dereceden, ”Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası.” aldı.

Ayrıca iki defa ”Üstün Feragat Madalyası.” aldı, ayrıca ”Cesaret ve Feragat Nişanı.” aldı.

Beş defa ”Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı.” aldı, Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde beş defa Üstün Birlik Yetiştirme Nişan’ına sahip tek kişi oldu.

Tüm General’ken önü kesildi, emekli edildi”.

Efsane Komutanın ismi Osman Pamukoğlu idi.

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “EFSANE KOMUTAN” için yorumlar kapalı
Tem 01

GERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİ; MARİE ROSA…

GERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİ; MARİE ROSA…
Marie Rosa, 1930 yılında alkolik bir annenin evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya gelir. Annesi ona bakamayınca, 5 yaşında olan Marie’yi yurda verir. Ardından evlatlık verilir. Marie’nin kaderi ne yazık ki yine yüzüne gülmez, çünkü onu evlatlık edinen çift sadist çıkar. Bu İtalyan asıllı çift, küçük kızı evin mahzenine kapayıp sistematik biçimde işkence eder. Dışardan bakıldığında normal ve çok saygın göründükleri için, bunu yıllarca rahatlıkla gizleyebilirler.
Marie Rose, 17 yaşında depresyondan felç geçirir. Halüsinasyonlar da gördüğü için, doktorlar ona şizofren teşhisi koyar ve onu akıl hastahanesine yerleştirirler. Marie, hayatının 17 yılını orada geçirir. Umutsuzluk ve çaresizlik içinde, kıvranır durur. Yemek yemez, yerinden kımıldamaz ve sıkça intihar etmeyi düşünür.
Otuz dört yaşına geldiğinde, doktorlar Marie’nin durumunu yeniden değerlendirir. Onun şizofren olmadığına, ağır depresyon geçirdiğine ve panik atak yaşadığına karar verirler. Arkadaşlarının ve kendisini seven bir kaç sağlık görevlisinin yardımıyla, Marie hastahaneden çıkar.
O artık, hür ve yaşamını nasıl sürdüreceğine dair kendisi karar verme aşamasındadır. Terk edilmiş, işkence ve tacize uğramış. Otuz dört yılı ziyan olmuş bir kişi olarak, hiçte kolay olmayacaktı ama o yılmamış ve kızgın-öfkeli-umutsuz olmak yerine sıfırdan başlamayı tercih etmiştir.
Yetkililer, “Aklı dengesi yerinde değil, okuması imkansız” dedikleri halde, Marie, Salem State Üniversitesine Psikiyatri bölümüne girer ve mezun olur. Bu ara, kanser hastalığına yakalanır ve mücadalesini kazanır. Kendisi gibi akıl hastahanesinden çıkmış ve iyileşmiş, Joe ile evlenir. Kocası, maalesef altı sene sonra ölür ve Marie kendini işine verir. Uzun yıllar doktor olarak çalıştıktan sonra, Harvard Üniversitesi’nde mastır yapar. Psikiyatrik hastalarla çalışır, konferanslar verir. Biyografisi yazılır ve hayatı film olur (Nobody’s Child), bir çok ödüle layık görülür.
Elli sekiz yaşındayken, ‘Vay be’ dedirtecek birşey yapar. On yedi yılını geçirdiği Masachusetts Danver Devlet Hastahanesine, yönetici olarak atanır.
Verdiği bir basın toplantısında şunları söyler;”Eğer affetmeyi öğrenmezsen, boşa yaşamış olursun”. Affet ve geçmişi unut.

 

Alıntı: Kazım Meydan

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , | GERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİ; MARİE ROSA… için yorumlar kapalı
Haz 30

“AKP HANEDAN ANONİM ŞİRKETİ”

“AKP HANEDAN ANONİM ŞİRKETİ”

AKP kurucusu olan ve 20 ve 21. dönem milletvekilliği yapan Kemal Albayrak, “Aslında AK Parti’nin yeni bir açılım yapması lazım. Bu açılım da “AK Parti Anonim Şirketi” kurup patent de alarak olur. Çünkü partide siyaset anlayışı şirkete kâr eden AKP’lilere dönüştü” dedi.

Ticaret Bakanı’nın kendi şirketinden bakanlığa dezenfektan satarak ticaret yaptığını vurgulayan Albayrak, “Ruhsar Pekcan’ın yaptığı Yüce Divan’lık bir suçtur. Birçok bakanın kendi ticari ilişkileri de devam ediyor. Dünyanın hiç bir yerinde bunlar olmaz” dedi.

Albayrak “bir dokun bin ah işit” derler ya tam da bu şekilde eleştirilerini şöyle sıraladı:

“Vakıflar ise gayrimeşru işleri meşru hale getirme alanı oldu. Çünkü vergi yok. Güçten dolayı yüksek miktarda bağışlarla bir nevi havuz kuruldu.

Osmanlı’da hırsız paşalar vardı;

– Fehim Paşa demir yolu yolsuzluğu

– Hasan Hüsnü Paşa emlak zengini

– Hacı Ali Paşa soyguncu…

Onlar da cami ve benzer yapılar yaparlardı ki çaldıklarını kamufle ederek milleti aldatmak isterlerdi.

Bugün aynısı oluyor. Bunlar yapılırken kanun tüzük hak getire.

Kamuda imtiyazlı bir kesim ciddi oranda çok farklı yerlerden inanılmaz maaş alıyor. Söylediklerinin anlamı şudur;

– Bu maaşları biz almıyoruz ki hanedanın belirlediği fona gidiyor…

Ben de şahidim ama isim vermek de olmuyor, çünkü bir kişi değil onlarca kişi bu durumda.

Ak Parti devleti dini gruplarla birlikte ele geçirdi. Bütün kirli işleri kamu gücüyle yapıyor. Kamu gücü adeta intikam ve tehdit aracı olarak kullanıyor.

VİP çeteleri oluşturdular. Kendi aralarında da kamu kaynaklarını kullanarak güç çatışması yaşıyor..

Çivisi çıkmış bir Türkiye inşa edildi.

Kabile devletine dönüştü.

Toplum fakirleştirilerek kamu kaynağına muhtaç hale getirildi.

Diğeri de din ile ilgili…

Dini ahlak dışında her alanda kullandılar.

Tabii bunları destekleyenler de bahşişçiler.

Uğur Mumcu rahmetli ‘haklıdan değil de güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe de döner, sonunda fırıldak olurlar’ derdi.

Yancıları da aynen böyle…

İleride bunlar da itirafçı olurlar.

Sırlar ülkesi olduk.

Hiçbir şey araştırılmıyor çünkü tüm kirli işlerin altından siyaset ve kamu gücü çıkıyor.

Reza Zarrab adlı bir şarlatan devleti yerlerde süründürdü.

Üzüldüğüm de, Türk Bayrağı altında sözde hayırsever oldu birçok vakfa, bakana para yağdırdı.

Şimdi ise tam tersi oldu ortak rüşveti peşin alan VİP imtiyazlı sınıf oluşturuldu…

Milleti 2 milyar dolar dolandıran şahsın devlet ricalindeki herkesle boy boy resimleri var.

Keza çiftlik vurguncusu, o da devletin gücü olmadan olmaz.

Bugün kripto para vurguncusu da öyle. Resimleri Dışişleri Bakanı ve İçişleri Bakanı ile, yani devletin zirvesiyle birlikte.

Bu fotoğrafları sosyal medya hesaplarında gören vatandaşlar güven duyarak paralarını bu VİP imtiyazlı kişilere verdiler.

Böyle olunca ülke çıkarları korunamaz.

Kanunsuz bir devlet olmaz, devleti çökerttiler. Alınan gayrimeşru paylar güç sırasına göre dağıtılmakta. Niçin bunlar araştırılmaz.

.Kişisel çıkar dış politikada eli zayıflattı.

Başarısızlık temelinde defolu oluş yatıyor.

Kalabalıkta efelen gizli görüşmede ‘ne dersen yaparım’ politikası uygula.”

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “AKP HANEDAN ANONİM ŞİRKETİ” için yorumlar kapalı
Haz 29

NAMERT

NAMERT

 

Çöreklendi zehir yüklü akıllar

Candan dostlukların niyazındayım

Zulüm ikram etti vefasız yıllar

Namert yokuşların ayazındayım

 

Hep hiçe saydılar gerçek çağrımı

Kat kat artırdılar göğüs ağrımı

Yaraladı kurşun olup bağrımı

Namert bakışların ayazındayım

 

Hakça, hak etmeli hakkı bileğim

Bu kez kabul olsun duam, dileğim

Her vakitte yangın yeri yüreğim

Namert yakışların ayazındayım

 

Her halime düşman olur el gibi

Kasırga, fırtına, hortum, yel gibi

Nuh tufanındaki yağmur, sel gibi

Namert akışların ayazındayım

 

Çileymiş hayatın oyası, mili

Neden, niçin çatal bu asrın dili?

Açmadan dalında soldurdu gülü

Namert çıkışların ayazındayım

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | NAMERT için yorumlar kapalı
Haz 28

İSRAİL’İN GÖBEĞİNDE BİR İSLÂM ÜNİVERSİTESİ…

İSRAİL’İN GÖBEĞİNDE BİR İSLÂM ÜNİVERSİTESİ…

Yanlış okumadınız. İsrail’de Tel Aviv İslam Üniversitesi var.

MOSSAD’ın 1956’da kurduğu bu üniversitede Kur’an, hadis, siyer, akaid, kelam, tarih, coğrafya, sosyoloji ve psikoloji okutuluyor.

Ama oraya öyle herkes giremiyor.

Yahudi olmak birinci şart.

MOSSAD’ın onayından geçmek gerek.

İyi bir ajan olabilecek kapasite var mı?

Ağzın sıkı mı?

İyi yalan söyleyebiliyor musun ve her türlü işkenceye dayanabilir musun?

Bu gibi becerilerin olup olmadığını MOSSAD araştırıyor  ve öğrenciyi aylarca teste tabi tutuyor.

Bu aşamaları geçenler o üniversitede maddi ve manevi tüm imkânlar verilerek okutuluyor.

İyi derecede Kur’an okuyorlar.

İslam ülkelerinin tüm özelliklerini öğreniyorlar.

Psikolojik harp tekniklerini, tümüyle Müslüman gibi yaşamayı, görünmeyi öğreniyorlar.

Öğrencinin kabiliyetine göre bu eğitim süresi 1 yıl ile 7 yıl arasında değişiyor.

Mezun olanlar yeni bir kimlik ile Suriye’de, Mısır’da, Irak, İran, Ürdün, Afganistan, Arabistan, Pakistan ve Türkiye’de göreve başlıyor.

Bazıları halkın arasında saygın bir esnaf,

Sevilen bir cami cemaati,

Bazıları okullarda hoca,

Bazıları çok sevilen doktor, mühendis, aktivist hatta gönüllü deprem ilk yardım ekibi bile oluyor.

Gittiği ülkenin örf ve adetlerini uygulayan, İslam’a bağlı, garibanlara kol kanat geren (ee para sıkıntısı zaten yok. Arkası kuvvetli)

Sözü dinlenir kişiler oluyorlar.

Ama her saat başı bulunduğu ülkenin istihbarat bilgilerini İsrail’e ulaştırıyor.

Ve düğmeye basıldığında en ön safta onlar oluyor.

Halkı istediği gibi yönlendirebiliyor. (Sevilen kişi oldu ya artık)

Küçük bir not olarak ekliyorum;

O üniversitenin yetiştirdiği ilk ajanlardan biri olan Cohen isimli Yahudi,

Kemal Emin Sabit ismini alarak Şam’a yerleşmiş ve yıllarca askeri üst düzey bir komutan olarak görev yapmıştır. (1960’lı yıllar)

Hatta Golon tepesinde Suriye askerlerinin güneşin altında kavrularak nöbet tuttuklarından dert yanarak, devletin Golon tepesine askerin altında toplanacağı belli yerlere ağaçlar dikilmesini sağlamıştır.

Israil’in altı gün savaşlarında da (1967) o ağaçların altında toplanan Suriye askerlerinin yerleri kolayca belirlendiği için hepsi öldürülmüştür.

İsrail 60 yıl öncesi böyle bir üniversiteyi neden kurdu sizce?

Yahudilerin tek hayali Arz-ı Mevhud’u gerçekleştirmektir.

Yani Türkiye’nin de bir kısmının içinde olduğu, Fırat ile Dicle nehirleri arasını kapsayan ve tamamı İslam ülkeleri üzerinde olan bir Israil devleti kurmak.

Bu devleti kurmak için önce o İslam ülkelerinin içeriden çökertilmesi gerekir.

Sürekli karışıklık halinde olan, siyasi anlaşmazlıklar yaşayan, ekonomisi kötü olan, sokak olaylarının bolca olduğu bir ülkeyi indirmek kolaydır tabi.

O nedenle adamlar 60 yıl öncesi Tel Aviv’in göbeğine İslam Üniversitesi kurdular.

Orada yetişen ajanlar Suriye’de ki savaşı başlattı ve körükledi.

Irak’ta, Mısır ve Libya’da da aynını yaptılar.

Biz zaten her zaman bize benzeyip bizden olmayanlardan çok çektik.

Uyanık olmak lazım.

Her “hadi” diyenin peşinden gitmemeliyiz..

 

Alıntı: Safiye Çetinkaya

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | İSRAİL’İN GÖBEĞİNDE BİR İSLÂM ÜNİVERSİTESİ… için yorumlar kapalı
Haz 27

KUTADGU BİLİG’DEN ALTIN SÖZLER

KUTADGU BİLİG’DEN ALTIN SÖZLER

* “Anlayış ve bilgiye tercüman olan dildir; insanı aydınlatan fasih (güzel) dilin kıymetini bil.

İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur; insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.

Çok sözden fazla fayda görmedim; ama söylemek de faydasız değildir.

Sözü çok söyleme, sırasında ve az söyle; binlerce söz düğümünü bu bir sözde çöz.

İnsan söz ile yükseldi ve sultan oldu; çok söz, başı gölge gibi yere serdi.

Mademki böyledir, sen fasih (güzel) dil kullan; dil fasih olursa, insanı yükseltir.

Bak, doğan ölür; ondan eser olarak söz kalır; sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.”

(Yusuf Has Hâcib: Kutadgu Bilig [Çeviren: Reşit Rahmeti Arat] TTK, Ankara 1985, s. 23-24)

Atabetü’l-hakayık’taN (Yazılışı: XII. asır) Söz hakkında ifadeler:

“Düşünerek konuşan adamın sözü, sözün iyisidir.

İnsanı dil ile yaralama; bil ki ok yarası kapanır, fakat dilin açtığı yara kapanmaz.

Ağzın ve dilin ziyneti doğru sözdür; sözü doğru söyle, dilini süsle.

Doğru söz bal, yalan söz soğan gibidir. Soğan yiyip, ağzı acılandırma; bal ye.”

(Edip Ahmet: Atabetü’l-hakâyık [Hazırlayan: Reşit Rahmeti Arat] TTK, Ankara-1992, s. 87-88.)

Kutadgu Bilig“de (Yazılışı: 1069/1070) Yusuf Has Hâcib

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | KUTADGU BİLİG’DEN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Haz 26

KİM KİMİ KANDIRIYOR?

KİM KİMİ KANDIRIYOR?

BOP haritasında “Free Kürdistan” denilen hayali devletin sınırları, Erzurum’a hatta Hopa limanına kadar uzanıyor. BOP haritasında, Kürdistan’ın deniz çıkışı, Hopa Limanı’na denk gelecek şekilde çizilmiş. Bitmek üzere olan Ovit ve yeni Zigana tünelleri ile Ermenistan’ın ve ABD Başkanı Wilson’a haritası sunulan hayali Pontus devletinin Anadolu’ya ve Orta Doğu’ya karayolu ulaşımı da kolaylaşacak!

NATO zirvesinde “hasım” diye gösterilen Rusya ile Türkiye’nin Kafkasya platformu kurması önerisine ABD niçin ses çıkarmadı? Yoksa ABD-Rusya arasında gizli bir anlaşma mı var? Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya alacaksın ama Türkiye ve Gürcistan’ın Rusya ile platform kurmasına kayıtsız kalacaksın!

İkinci Dünya Savaşı sonunda, ABD ve Sovyetler Birliği orduları, Berlin’de buluşmuştu. Sonraki “Soğuk Savaş” sürecine rağmen tarihleri boyunca iki ülkenin hiç savaşmadığını unutmayalım!

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | KİM KİMİ KANDIRIYOR? için yorumlar kapalı
Haz 25

ŞİŞENİN ALTINDAKİ HİSSE BENİM…

ŞİŞENİN ALTINDAKİ HİSSE BENİM…

Bir arkadaşı, Neyzen Tevfik’i elindeki kiloluk rakı ile Kadıköy Vapur İskelesi’nde yakalar;

-Hani söz vermiştin, içmeyecektin. Bu, ne ? Diye sorar.

-”Bir arkadaşla, ortak aldık.” der Neyzen Tevfik,

-O halde çabuk kendi hisseni yere dök,

-Dökemem…

-Niçin ?

-Çünkü şişenin altındaki hisse benim.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | ŞİŞENİN ALTINDAKİ HİSSE BENİM… için yorumlar kapalı