Ara 08

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Terbiyedir ki bir milleti ya hür, bağımsız, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder.” Mustafa Kemal Atatürk

* “En büyük virüs insanın ürettiği kin, nefret ve şiddet virüsüdür…”

* Akıl noksanlığı iki türlü olur; “Biri delilikten, öbürü cahillikten.” Eflatun

* “En güzel çiçeklerin arasında yılan da bulunur.” Namık Kemal     

* “Senin kendine göre bir yolun var. Benim de kendime göre bir yolum var. Doğru yol, yanlış yol, tek yol diye bir şey yoktur.” Friedrich Wilhelm Nietzsche

* “Kahramanlara tapınmanın en güçlü olduğu yer, insan özgürlüğünün en az gözetildiği yerdir.” Herbert Spencer

* “Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar.” Muhammed Ali

* “Ulu çınarlar fırtınalı diyarlarda yetişir.” Cemil Meriç

* “Yeg-dürür bin kân-ı zerden ehl-i fazla bir varak//Câhil almaz bir pula n’etsin ne kârıdır kitap.”

(Bilgi ve fazilet sahibi insanlar nazarında bir kitap bin altın ocağından daha üstündür. Ama cahil onu bir pula almaz. Çünkü onun kitapla bir işi yoktur.) Kastamonulu Latifi

* “Düşmanımı dostum haline getirerek imha ederim.” Abraham Lincoln

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Ara 07

DEVLET (2)

DEVLET (2)

 

“Yetkili organlar” da Anayasanın 7, 8 ve 9. maddelerinde belirlenmiştir. Yasama organı: Türkiye Büyük Millet Meclisi. Yürütme organı: Cumhurbaşkanı. Yargı organı: Bağımsız mahkemeler.

Her şey bu kadar açıktır. Bu ülkenin egemen gücü Türk milletidir. Türk’ten başka bir milletin egemenliğe ortak olması düşünülemez. Aksi yöndeki eylemler Anayasaya, devletin varlık ve bütünlüğüne aykırıdır. 

Devlet, bütün Türk milletine ait hukuki ve siyasi bir varlıktır. Hiçbir kişi veya kurum kendini devlet yerine koyamaz. Hiçbir kişi veya kurumdan da devlet diye söz edilemez. Bunun gizlisi açığı yoktur; devlet, Türk milletinin devletidir. Şu veya bu kuruma birtakım sıfatlar yakıştırarak onları devlet diye adlandırmak yanlıştır. Yetkili organların veya onlara bağlı kurumların hiçbiri tek başına devlet değildir. Ne meclis, ne cumhurbaşkanı, ne bakanlar kurulu, ne yargı organları, ne de bunlara bağlı herhangi bir kurum… Bunların hiçbiri tek başına devlet değildir. Hep birlikte de devlet değildirler. Çünkü devlet bütün millete aittir. İktidar partileri, muhalefet partileri ve vatandaşların tamamı devlete dâhildir.

Meclis, cumhurbaşkanı, bakanlar kurulu, mahkemeler… Bunlara bağlı kurumlar… Mesela üniversiteler, Türk silahlı kuvvetleri, emniyet teşkilatı, istihbarat teşkilatı, barolar, basın yayın organları… Hepsi de Türk milletinin egemenlik hakkı içinde bulunan çeşitli kurum ve kuruluşlardır. Siyasi partiler de öyle. Bir veya birkaç partinin iktidarda olması onları devlet yapmaz. Egemenlik Türk milletinindir ve iktidar partileri de Türk milletinin birliği, bütünlüğü, huzuru, refahı, yükselmesi için çalışırlar, çalışmak zorundadırlar.  

Dolayısıyla… Hiç kimse ve hiçbir kurum kendisinde devletlik vehmetmesin. Vatandaşlar, basın yayın organları, yazarlar çizerler, televizyonlarda konuşanlar da hiç kimseye ve hiçbir kuruma devletlik atfetmesinler.

Tepelerde olmak devlet olmak anlamına gelmez. Onlara düşen, Türk milletine hizmet etmektir. Bunun için de millete karşı öncelikle doğru ve dürüst olmak zorundadırlar. Milleti temsil edecek, milletin şeref ve haysiyetini düşürmeyecek, milleti utandırmayacak şekilde davranmak ve konuşmak zorundadırlar. Külhanbeyi tavır ve konuşmaları, millete ve milletin temsilcileri olan partilere efelenmeler hiç kimseye şeref kazandırmaz.

 

Kaynak 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | DEVLET (2) için yorumlar kapalı
Ara 06

Çiftçi Ali’nin hali!!!

Çiftçi Ali’nin hali!!!

***

Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış kuyruğunu keserek kurtarmak zorunda kalmış.

Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde

“Kuyruğunu neden kestin?” diye sormuş.

Kuyruğu kesik olan;

“Kendimi Böyle mutlu hissediyorum.

demiş.

****

Bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş.

Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı hissediyormuş.

Hemen tilkiye gelip; “Neden bana yalan söyledin?” demiş.

****

Tilki; “Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kendi kuyruklarını kesmezler ve bizimle dalga geçerler.” demiş.

****

Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu öve öve anlatmaya başlamışlar.

Böylece diğer tilkilerinde çoğu kuyruklarını kesmişler.

****

Çoğunluk onlara geçince bu sefer kuyruğu olanlarla dalga geçmeye başlamışlar.

****

Çiftçimizin hali de böyle, birisiyle muhabbet ediyoruz. Konu siyasete gelince akp yi övüyor. Senin işler iyi galiba herkes batarken sen nasıl kazanıyorsun diyorum. Ben 200 dekar tarlamı sattım şimdi kahvede oturuyorum diyor. Neden hala akp diyorsun diye sorduğumda ben battım herkes batsın herkesin işi bozulsun diye akp yi destekliyorum diyor.

******

Önce toplumu bozarlar, sonra iyi insanları kötü insanlara ayıplatırlar.

Kendiniz Olun , Fazlasını Olmaya Çalışırsanız

Bir Hiç Olursunuz…!

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | Çiftçi Ali’nin hali!!! için yorumlar kapalı
Ara 05

DİL BOZULURSA HER ŞEY BOZULUR

DİL BOZULURSA HER ŞEY BOZULUR

Konfüçyüs‘e soruyorlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsanız, ilk ne yaparsınız, ilk iş ne yaparsınız?” Konfüçyüs diyor ki: “İlk dilden başlarım.” Şaşırıyor herkes. “Ya bunca kargaşa var, bunca iş varken dilden mi başlarsın?” “Evet, dilden.” diyor. “Çünkü dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatmaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz, vazifeler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Türk Dil Bilgisi‘nin yazarı Muharrem Ergin Hocamız, dili şöyle tarif eder: “Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.”

Türkçemiz için büyük kavga veren Hocamız, Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri‘nde “Bir milletin ruhu ve yaşama biçimi dilinde şekillenir. Bu bakımdan dil, milletin hayat felsefesini yansıtır. Bir topluluğun millet halinde yükselebilmesi ancak dil ile mümkündür. Milletin pek çok özellikleri, örf ve adetleri, dünya görüşü, hayat felsefesi, inançları, sanat anlayışları, dile yansır. Dil, millî hafızanın millî hatıraların, duyguların ve düşüncelerin, bütün maddî ve manevî değerlerin, bütün buluş ve yaratışların müşterek hazinesidir.” der.

1984‘ün ve Hayvanlar Çiftliği‘nin yazarı George Orwell da, “Bir ülkeyi yok etmenin en kestirme yolu, onun dilini yok etmekten geçer.” demiştir.

Dili bozulan milletin kendisi de bozulur.

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , | DİL BOZULURSA HER ŞEY BOZULUR için yorumlar kapalı
Ara 04

Halaskar Gazi

Halaskar Gazi

Adı Halaskar gazi Caddesi, aynen böyle yazılıyor. Anlamını bilen kaldı mı acaba günümüzde. Öylesine bir isim işte söyleyip geçiyoruz. Ama bu ismin içinde o kadar çok detay gizli, o kadar muazzam bir tarih ve bir kahramanın destanı var ki.

Bu afiş İstiklal Savaşı hazırlık döneminde bastırılmış. Misak-ı Millînin canımız, kanımız uğuruna korumamız gereken saf Anavatanımız olduğu gerçeği diğer tüm konuları gölgede bırakmışken. Bu sınırlar içerisinde yaşayan her kesimden insanın yok oluş noktasına geldiği günlerde… Tam bir beraberlik ve adanmışlık söz konusuyken. Peki, afişin en üstünde ne yazıyor (Khelaskarane Eslam) – İslam’ı Özgür Bırakanlar (İslam’ı Kurtaranlar) yazmakta. Afişteki paşaların çoğunu tanıyoruz. Zamanın fikir adamları, komutanları, aydınları ve Mustafa Kemal. Bu insanların hepsi “İslam’ın Kurtarıcıları” olarak kendilerini adlandırmış ve Müslüman Türk toplumuna kendilerini böyle tanıtmışlardır. Zira bu insanlardan hiçbiri İslam’a karşı değildir, onlar zaten kendileri de sonuna kadar İslam’ın Savunucuları ve Halaskarlarıdır.

Bu insanların tek derdi İslam’ı pençesine düştüğü aşağılık, tüccar zihniyetli TARİKATLARIN elinden yüce dinlerini çekip çıkarmaktır. Halaskarene Eslam demek “Allah ile Kul” arasındaki her türlü kurum ve kişiyi bertaraf etmek demektir. Bu aydınlar, günümüz aydınlarının yaklaşamayacağı bir gerçeğin içerisinde yaşamaktaydılar. Tüm batılı ülkelerin, İngilizlerin, Fransız, İtalyan, Almanların hepsinin hem istihbarat yapan kışkırtan ajanlarıyla, hem de bizzat cephelerde, Türklük ve İslam’a savaş açtıkları bir dönemde yaşıyorlardı.

Gerçekten de Yüce Rablerinden, Allahlarından başka sığınacak yerleri yoktu ama o da tarikatların, şeyhlerin eline düşmüş, insanlığı, aydınlığı ve özgür bir geleceği kemirip duruyordu. Ne yapacaklardı peki, bir dinimiz vardı elimizde bir de doğurgan analarımız. Afişte al bayrağımızı giymiş Türk Kızı, kaderimizin belirleyicisi, tüm Mehmetçiklerimizin Anası elinde bir hançer tutuyor ve harita üzerinde gösteriyor. Yurdumuzu vatanımız gösteriyor ve altında ne yazıyor bilin bakalım “Misak-ı Milli” yazıyor.

Halaskar Gazi Mustafa Kemal Paşa ve tüm aydınlarımızın tek istediği İslam’ı bu canavarların pençesinden kurtarmaktı. İşte Laiklik burada devreye giriyordu. Asıl anlamı gene unutulmuş tamam din-siyaset karışmasın da, ondan evvel bir anlamı daha var: “Allah ile Kul arasına kimse girmesin”.

Bu güzelim ideaya ölene kadar sahip çıkacak milyonlar var hala bu ülkede. Ama bastırıyor sesimizi karanlık İrtica. 1935’te hazırlanan bir afiş daha. Gericiliğin, karanlığın hala bir tehdit olduğunu ve bu tehditten Cumhuriyetçilikle, Halkçılıkla, İnkılapçılıkla ve Laiklikle kurtulabileceğimiz anlatılmış.

İSLAM vasıtasız, aracısız olmalı denildi sadece. Hocaların, şeyhlerin suratlarında melek gördüklerini söyleyenler ruh hastası olmalı. Bunlar hayatları boyunca elle tutulur bir iş yapmamışlardır. Sapkınlıkları onları bu denli korkunç ve itici gösterirken cahil halk bu anlamsız görünüşe kanmış bulunmakta. Bu soytarıların bir milleti yok oluşa sürüklemesine izin mi vereceklerdi. Kimsenin ibadetine karışılmadı ki. Bu canavarların özgür kalması ve her istediklerini yapmalarına izin verdiğinizde böyle muhteşem görüntüler çıkıyor ortaya. Şimdi öyle bir satılmış hökümetimiz var ki, tüm bu canavarları en içimize salıyorlar. Güzel ve mütevazı ülkemize milyonlarca Arap doldurdular (Araplar kendi aralarında bize “başıbozuk” der) bu aşağılıklarla yaşamak zorunda bıraktılar. Okullarımıza İslam’la ilgisi olmayan sürüyle safsata, irtica dolduruyorlar, genç ve körpe beyinleri zehirliyor bu yılan. Nefret ediyor her şeyden, kadını aşağılıyor sonra, sonra biraz büyüyüp öldürüyor. Hayvanları sevmiyor, çiçekleri, ağaçları sevmiyor. Güzel gözüken her şeyden ürküyor nefret ediyor. Zira kendisine hiç değer verilmemiş, hep korkutulmuş. “Okusan nolcak sanki” demiş büyükleri, devlet bakanları. Ağaçlarımız ormanlarımız, paramız, pulumuz, hayatımız talan ediliyor. Bölünüp bölüştürülüyoruz durmadan. Vicdanlarımızı çalıyorlar yaptıkları aşağılık TV dizileriyle.

Özgürleşmeliyiz yeniden. Allah’ımızla ilişkimizi en özel hale getirmeli ve araya biri girdi mi yaygarayı koparmalıyız. Kendimizin Halaskarı olma zamanı geldi, yolu gösterenler olmadı mı zaten? Şimdi yeniden tüm aydınlarımız, bilginlerimiz açıklamalar yapmalı ve İslam’ın Halaskarları olmalılar. Bu güzel din kişisel bir yaşam biçimiyken başarılı bir toplum yaratabiliyor ama satılmışlar başarmamızı istemez ki. Eski düşmanlarımızın hepsi halen bize mezar kazmaya çalışıyorlar. Birbirlerinin mezarını da kazıyorlar dünya hali bu. Ama kadınlarına, geleceklerine, çocuklarına fena sahip çıkıyor, çoğundan yüksek niteliklere sahip bireyler oluşturuyorlar ve bizim çocuklarımız için “hafif işlerde iyiler taş falan taşırlar mesela” deyip dalga geçebiliyorlar. Lanet olsun satılmışlarımıza, bizi bu hale getiren din tüccarlarına, tvlere çıkıp abuk sabuk şeyler söyleyip milyonlar kazanan domuzcuklara. Koca bir ülkeyi batırdınız aşağılık Yahudi bozuntuları. Siyah “çador” dediğimiz kadınları baştan aşağı kapatan kara çarşafı Abdülhamit Han’ın yasakladığını bile bilmezler. Şeyh meyh gördüğünüz yerde suratlarına tükürün.

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | Halaskar Gazi için yorumlar kapalı
Ara 03

DEVLET (1)

DEVLET (1)

Bir hukuk terimi olarak devlet, belirli bir milletin, belirli bir ülkedeki egemen (hâkim) varlığının örgütlenmiş biçimi demektir. Tanımın üç unsur üzerine kurulduğu açıktır: Belirli bir millet (insan unsuru), belirli bir ülke (toprak unsuru), egemenlik (iktidar unsuru).

Devleti oluşturan üç unsuru Türkiye Cumhuriyeti’ne uygularsak şu sonuç ortaya çıkar:

  1. Belirli bir millet: Türk milleti.
  2. Belirli bir ülke: Türkiye.
  3. Egemenlik: Türk milletinin ülke içindeki hâkimiyeti, Türkiye’nin dış ülkelere karşı bağımsızlığı.

Buna göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk milletinin Türkiye’deki egemen ve örgütlü varlığı demektir.

“Belirli bir millet”in Türk milleti olduğu, Anayasanın başlangıç bölümünde “Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa” ifadesiyle belirtilmiştir.

“Türk milleti”nin tanımı da Anayasanın 66. maddesinde yapılmıştır: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.”

“Belirli ülke”nin Türkiye olduğu, Anayasanın başlangıcındaki “Türk vatanı” ve 3. maddedeki “Türkiye Devleti” ibarelerinden açıkça bellidir.

“Egemenlik” kavramı ise Anayasanın 6. maddesinde belirlenmiştir: “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, Egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | DEVLET (1) için yorumlar kapalı
Ara 02

AZMİN ÖDÜLÜ

AZMİN ÖDÜLÜ

 

Her ömrün zemheri kışında bile

İnancın solmayan nadide gülü

Arzın toprağında, taşında bile

Şaha kalksın gayri ilmin düldülü!

 

Gül yüzler solarsa hayat da solar

Yüreklere hüzün, kederler dolar

Gökler de ağlayıp saçını yolar

Gönül bahçesinin ötmez bülbülü

 

Kötü izler aşkla silinsin bir, bir

Yürek kalesine girmesin kibir

Yaşasın en güzel, en yüce fikir

Açsın düşüncenin lale, sümbülü

 

Başarıya doğru yönelse idrak

Aşkla dalgalanır göklerde bayrak

Mis gibi kokmaya başlar da toprak

Gelir iradenin, azmin ödülü

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | AZMİN ÖDÜLÜ için yorumlar kapalı
Ara 01

Avrupa’da “cadı avı” gibi ülkücü takibi!

Avrupa’da “cadı avı” gibi ülkücü takibi!

 

Almanya’nın Sesi, ülkücülerle ilgili girişimlerin başını çeken Alman Yeşiller Partisi milletvekili Cem Özdemir ile görüştü.

Cem Özdemir, Devlet Bahçeli‘nin, Kemal Kılıçdaroğlu‘nu tehdit eden Alaattin Çakıcı’ya sahip çıkmasını “Türkiye’nin otoriter bir mafya devletine dönüşmesinin de bir diğer göstergesidir. Bu da bize Federal Meclis’te aldığımız kararın ne kadar gerekli ve önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.” diye konuştu!

Meclis’te aldıkları karar ise Alman hükümetine, ülkücülerin yasaklanmasına yönelik tavsiye kararıydı.

Cem Özdemir sorulara cevap verirken, “MHP’nin kurucusu ve ebedi lideri sayılan Alparslan Türkeş bir Hitler sempatizanıydı… Türkiye’de Erdoğan hala Cumhurbaşkanı ise bu MHP’nin sayesinde… Bu nedenle Erdoğan ve AKP’lilerin Almanya’da da devamlı Bozkurt işareti yaparken görülmeleri hiç şaşırtıcı değil.” diyerek, asıl hareket noktasının nasıl bir ideolojik düşmanlık olduğunu göstermiş oldu.

Özdemir, ülkücülerin derneklerinin yasaklanmasını yeterli olmayacağını, İnternet dahil bütün mecralarda takip altına alınmaları gerektiğini, Bozkurtların hedef aldığı kişi ve gruplarla dayanışma içine girmeyi hedeflediklerini söyleyerek, nasıl bir psikoloji içinde bulunduğunu da sergilemiş oldu.

Üstelik Avrupa’nın ülkücülere dar edilmesini isteyen Cem Özdemir, insan haklarından bahsediyor!

***

BBC’nin Yusuf Özkan imzalı haberinde ise “Fransa ve Almanya’dan sonra Hollanda da Ülkü Ocakları’nın faaliyetlerinin Avrupa Birliği çapında yasaklanmasını ve bu kuruluşun AB’nin yaptırımlar listesine alınmasını talep etti. Meclis’te kabul edilen önerge hükümet tarafından incelendikten sonra bir kez daha oylanacak.” denildi.

Haberde, DENK Partisi Arnhem İl Başkanı Yıldırım Usta‘nın, karara gösterdiği tepkiye de yer verildi.

Hollanda’da “Türk karşıtı duyguların altın çağını yaşadığını” savunan Usta, “Modern bir engizisyonda, resmi olarak var olmayan bir kuruluşu yasaklayarak, Türkofobik cadı avına devam edildiğini” söyledi.

 

 

Alıntı: yenicağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Avrupa’da “cadı avı” gibi ülkücü takibi! için yorumlar kapalı
Kas 30

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” Mustafa Kemal Atatürk

* “Bir insandan başkası nefret ediyorsa ortada sorgulanması gereken durum vardır. Bir insanı herkes seviyorsa vaziyet daha da şüphelidir.” Konfiçyüs

* “Müslümanların her şeyini tahrif ve tahrip ettik” L. Massignon

* “Muhtacı Himmet Dede, kaldı gayrı himmete.” Osmanlı deyişi

* “Beni Türk hekimlerine emanet edin.” Mustafa Kemal Atatürk

* “İnsan geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikâyetçisidir.” Charles Bukowski

* “Kaptanı usta olmaya gemiye her rüzgâr kötüdür.” George Herbert

* “Kral çalarsa, teb’a oynar.” Avusturya özdeyişi

* “Düşünebilen her canlının insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmez.” Oscar Wilde

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Kas 29

KIBRIS ZİYARETİNİN HEDEFİ NE?

KIBRIS ZİYARETİNİN HEDEFİ NE?

Tayyip Erdoğan ve Ersin Tatar açıkladı. Erdoğan, Kapalı Maraş’ı ziyareti öncesi KKTC’nin 37. kuruluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Şimdi Güney’de kimler varsa Taşınmaz Mal Komisyonuna müracaat etmek suretiyle buradaki malları neredeyse, nasılsa, bunların hepsinin bedeli ödenmek suretiyle, bir defa buralar sahiplerini bulur ve sahiplerini bulduktan sonra da bu iş çözüme kavuşur. (…) Buranın gerçek sahipleri aslında bellidir ve şimdi de burası gerçek sahiplerine kavuşacağı günü beklemektedir.”

Ersin Tatar da “Buradaki mal ve mülk sahipleri gelebilirler. Kendilerine iade edebiliriz. Bu şekilde burası açılacaktır. Bizim yolumuz barış, güvenlik yoludur.” dedi.

Tatar, sürecin nasıl işlediğini ise şöyle anlattı:

“Bu önerimizi elbette kendi içimizde tartıştıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Türk hükümetinin de desteğini aldıktan sonra bu adımı attık. Bir kez daha buradan güney komşularımıza sesleniyorum, buradaki mal ve mülk sahipleri gelebilirler, taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden mallarını, kendilerine iade edebiliriz.”

Peki, madem Rumlara tapulu gayrimenkulleri geri verilecekti, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı niçin yapıldı? Tarihte savaşla elde edilen toprakların sahiplerine geri verilmesi diye bir uygulama var mıdır? Varsa nerede vardır? Karabağ’ın büyük kısmını boşaltan Ermeniler, mezarlarını bile açıp ölülerinin kemiklerini neden götürüyor?

Yunus Emre, “Mal sahibi, mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi?” diye sormuş… Erdoğan, “Buranın gerçek sahipleri aslında bellidir” diyor… Bellidir ama Maraş toprağının asıl sahibi Rumlar değildir. Gazeteci Sabahattin İsmail, bir aydır “Rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın yönlendirmesiyle Vakıflar İdaresi’nin, KKTC mahkemelerinde açtığı iki ayrı davada, Maraş’ın vakıf mülkü olduğu karara bağlandı.” diye haykırıyor. O vakıflar, Türk vakıflarıdır. Rumların işgali 100 yıl sürdü diye hak sahibi mi oldular?

Dolayısıyla kimin toprağını kime vermiş oluyorsunuz?

Alıntı

 

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | KIBRIS ZİYARETİNİN HEDEFİ NE? için yorumlar kapalı