Kas 24

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

BÜTÜN ÖĞRETMENLERİMİZİN ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

* “Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır.” Atatürk
* “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” Hz. Ömer
* “Yeryüzünde öğretmenlikten daha onurlu bir meslek tanımıyorum.” Diyojen
* “Heykeltıraş mermere ne ise; öğretmen de çocuğa odur.” Addison
* “Dünyada her şeye değer biçilebilir, ama öğretmenin eserine değer biçilemez.” Socrates
* “Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir.” Atatürk
* “Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir.” Eflatun
* Ömürde bir kere açan ve hiç solmayan tek çiçek öğretmendir.

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Kas 23

VATANA ADANMIŞ CANLAR…

VATANA ADANMIŞ CANLAR…

Gözükara bir subay, idealist bir memleket sevdalısı. Hayatı silahlarla geçmiş, gerçek bir silahşor, Türk savunma sanayisinin temellerini atan, itilmiş, horlanmış ve unutulmuş, unutturulmuş bir kahraman: Enver Paşa’nın öz kardeşi Nuri Killigil Paşa… Henüz 29 yaşındayken Kafkas İslam Ordusu Komutanı olarak, Ermenilerin ve Rusların işgalindeki Bakü’yü kurtardı. Bu zaferden sonra Azerbaycanlılar tarafından adına destanlar yazıldı, şarkılar bestelendi (Çırpınırdı Karadeniz ona yazılmıştır) ve “Bakü Fatihi” olarak tanınmaya başladı. 1925 yılında Atatürk’ün imzasıyla Yarbay rütbesiyle emekliliği onaylandı. 1929’da devlet tarafından İstiklal Madalyası’na layık görüldü. Si­lah imal et­mek en büyük hayaliydi. Genç­li­ğin­de ağa­be­yi En­ver Pa­şa’ya, “Ağabey bırak beni silah imal edeyim.” de­miş­ti. Açtığı fabrikada silahlar üretmeye başlıyor. Tabancaları (Killigil) dünyanın en iyi 20 silahı arasında sayılıyor. Gidip Sütlüce’de muhteşem bir fabrika kuruyor. Yeni tezgâhlarla hızına hız katıyor. Nuri Killigil’in bu başarıları, Türkiye’nin milli ve yerli bir savunma sanayisi olmasını istemeyenleri rahatsız etti. Bir süre sonra Killigil, baskılardan dolayı fabrikasında silah üretilmeyeceğini açıkladı. Fakat üretim gizlice devam ediyordu. 2 Mart 1949… Saat 17.10… Killigil tesislerinde artarda üç patlama yaşanıyor. Sabotajcılar önce kimyahaneyi uçuruyor. Ardından cephane parlıyor. Bu menfur saldırıda 27 kardeşimiz şehit oluyor. Nuri Paşa’nın naaşı 20 gün sonra Haliç’te su yüzüne çıkıyor. Patlamadan sonra Nuri Paşa’nın yanmış birkaç parça el, ayak ve giysisi bulunur ancak. Ve bunlar bir tabuta konarak toprağa verilir. Minik tabutta yatan büyük, idealist ve gözükara bir paşadır. “Ceset noksan” diyerek namazı kıldırmıyor, kılınmasına da izin vermiyor. Hâlbuki gıyabında bile kılınabilir. Hadise Meclis’te (23 Mart) kapalı celsede ele alınıyor. Bazı mebusların; “Örtbas etmeye çalışmayın!” diye bağırdıkları işitiliyor. Meclis, tutanaklarını kilitliyor. Kafkas İslam Ordusu Komutanı olarak şanlı zaferler kazanmış bir savaş kahramanı, Azerbaycan Türklerini, Rus-Ermeni zulmünden kurtaran “Bakü Fatihi”, Türkiye’nin ilk yerli ve milli silah üreticisi, savunma sanayinin kurucusu, ömrünü memleketine adamış bu Müslüman Türk evladına bir cenaze namazı bile çok görülmüştü. Ömürleri boyunca kendilerinden çok ülkeleri için çalışan bu aziz insanlara vefa borcu olarak bizlere düşen; onları iyi anlayıp, değerlendirmek, emanetlerine sahip çıkmak, onların kaldıkları yoldan devam etmektir. Ve onları unutturanları asla unutmamaktır. Vatan savunması için Trablusgarp’tan Bakü’ye birçok toprakta korkusuzca savaşan bir kahraman olduğu gibi, bir mühendislik dehası da olan Nuri Paşamızın ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Alıntı: Erdem Tunay

Posted in Gündem, Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | VATANA ADANMIŞ CANLAR… için yorumlar kapalı
Kas 22

EY CAN!

EY CAN!

 

Emsalsiz inciler saklı özünde

O inci değerler parlar gözünde

Eşsiz bir zarafet dünya yüzünde

Ben o zarafete ermişim ey can!

 

Birlikte yaşasak en güzel düşü

Bu dünyada yok hiç benzeri eşi

Batacaksa batsın ömür güneşi

Ömrümü yoluna sermişim ey can!

 

Ayrılığın kaygı dolu yasından

Dünyada sevginin candan, hasından

Gönül kabesinin yürek tasından

Aşkın losyonunu sürmüşüm ey can!    

 

Aklımla yüreğim türap ta olsa…

Bu gönül sarayım harap ta olsa…

Bir kez buldum dedim serap ta olsa…

Hayalimde seni görmüşüm ey can!

 

Farz gibiydi bana her halin bilmek

Güzel hatıranı mümkün mü silmek?

Canıma can deyip hep ilmek ilmek

Canla dokumuşum, örmüşüm ey can!

 

Bedenim tamamen aşkın ağında

Zirveye ulaştım gönül dağında

Hayal değil gerçek sevgi bağında

O aşkın gülünü dermişim ey can!

 

Sensizlik korkusu yüreğimde kor

Anlatmak imkânsız bir de bana sor

Bu hayat sensiz de, bensiz de çok zor

Uğruna ömrümü vermişim ey can!

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | EY CAN! için yorumlar kapalı
Kas 21

“SOYKIRIM!”

“SOYKIRIM!”

 

1944’te, Raphael Lemkin isminde bir Polonyalı-Yahudi, Avrupalı Yahudilerin imha edilmesi de dâhil, sistematik cinayet içeren Nazi politikalarını tanımlamaya çalışırken “Soykırım” kavramını kullanmıştır.

Bir sonraki yıl, Nuremberg’de toplanan Uluslararası Askerî Mahkeme’nin üst rütbeli Nazilere karşı suçlaması “insanlığa karşı işlenen suçlar”dı.

“Soykırım” kelimesi hukukî değil de, tanımlayıcı bir terim olarak o zaman iddianameye dâhil edildi.

Birleşmiş Milletler, 9 Aralık 1948’de, Lemkin’in katkısıyla Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni onayladı.

Demek ki 1915 olayları, 104 yıllık, soykırım (genocid) kavramı ise 75 yıllıktır.

Bugünün kavramıyla dünü yargılamaya kalkmaya tam anlamıyla anakronizm (tarih yanılgısı) denir.

Dahası Türklere yönelik soykırım iftira ve iddiaları daha Birinci Dünya Savaşı sonrasında sıcağı sıcağına İstanbul’da ve İngilizler tarafından da Malta’da kurulan mahkemede yargı konusu yapılmıştır. Yüzü aşkın Osmanlı yetkilisi, “Ermenileri Toplu olarak katlettikleri” iddiasıyla tutuklanmış ve Malta adasında yargılanmışlardır.

Soruşturmayı İngiltere’nin en üst düzey adli soruşturma kurumu olan Londra’daki İngiliz Kraliyet Başsavcılığı yürütmüştür.

İngiliz hükümetinin her türlü gayretine rağmen, Kraliyet Başsavcılığı “Bir İngiliz hukuk mahkemesince kabul edilebilir katliam kanıtı bulunamadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına yönelik karar vermiştir.

Dahası, 1948 tarihli BM Soykırım Sözleşmesi, bir olayın soykırım sayılabilmesi için öncelikle bu yönden verilmiş bir mahkeme kararının olmasını zorunlu saymaktadır.

1915 olaylarının soykırım olduğuna ilişkin ulusal ve uluslararası hiçbir mahkeme kararı yoktur. Aksine 1915 olaylarında soykırım olarak tanımlanacak bir katliam yapılmadığını hükme bağlayan İngiliz/Malta mahkemelerinin yargı kararları vardır.

 

Bugün böyle tamam da gün gelecek yarın sömürgecilik suç olarak ilan edilecek ve sömürgeci ülkeler hesap verecek.

Gün gelecek, Kızılderililerin yok edilmesi, siyah derililerin hukuklarının çiğnenmesinin hesabını birileri birilerinden soracaktır.

Yine gün gelecek 6 Ağustos’ta, Japonya’nın Hiroşima, 9 Ağustos’ta da Nagazaki kentlerine atılan atom bombası sonucu ilk aşamada 80 bin ve 1945 sonuna dek ise 140 bin kişinin ölümüne yol açmasından dolayı insan soyuna karşı işlenen en büyük suç olarak ABD yargılanacaktır.

Sonuçta güçlünün hukukun egemen olduğu bir yerde hiç kimse hiçbir şeye karşı sigortalı değildir. Gün gelir Irak’a “nükleer ve biyolojik silah var” diye müdahale de edilir. Türkiye de hiç hak etmediği suçlamalara muhatap olur.

Bundan kurtulmanın yolu güçlü olmaktan geçiyor. Ortada uluslararası hukuk yoktur, uluslararası güç vardır. Güçler liginde düşen eziliyor, düşmeyecek düşüreceksiniz!

 

Alıntı: Özcan.Yeniçeri

 

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | “SOYKIRIM!” için yorumlar kapalı
Kas 20

KÖYÜN İMAMI

KÖYÜN İMAMI

Temel kendi köyünde imamlık yapmaktadır. Bir gün yine sabah namazını kıldırdı için şafak vakti camiye doğru giderken karnına bir ağrı saplanmış. Bir sağına bakmış bir soluna bakmış kimsecikler yok. Ula demiş patlıcam neredeyse, bir gaz çıkarayım da rahatlayayım sonra tekrar abdest alırım.

Neyse etrafta kimsenin olmamasının rahatlığı ile öyle şiddetli gaz çıkarmış ki köy meydanı inlemiş. Fıkra bu ya, duyan basmış kahkahayı. Artık Temeli gören gülüyor Temel de bu duruma dayanamıyormuş. En sonunda köyünü terk etmiş. Gel zaman git zaman yıllar geçmiş. Temel artık kimse bu olayı hatırlamaz, yarısı zaten göçüp gitmiştir diye köye geri dönmeye karar vermiş. Köye geldiğinde bakmış her şey aynı ama ona gülen yok. Köy meydanında bir çocuğa rastlamış. “Ula uşağum sen kimlerdensin kaç yaşındasın?” Çocuk cevap vermiş, “Ben İdris’in oğluyum amca. Tam doğum tarihimi bilmiyorum ama köyün eski imamı Temel amca gaz çıkarttığı sabah doğmuşum”.

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | KÖYÜN İMAMI için yorumlar kapalı
Kas 19

TEPKİMİZ BU MU? “YOK HÜKMÜNDEDİR”

TEPKİMİZ BU MU? “YOK HÜKMÜNDEDİR”

 

Biz, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutlarken, ABD Temsilciler Meclisi’nde Türkiye aleyhine iki karar alındı:

  1. Türkiye’ye yaptırımlar ve Erdoğan’ın mal varlıklarının araştırılmasını öngören karar.
  2. Ermeni soykırımı iddialarının resmen kabulüne dair karar.

Kararları, Twitter üzerinden ilk değerlendiren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu oldu ve şöyle dedi: “Tarihi siyasete alet edenlerin bu utanç verici kararı; hükümetimizin ve halkımızın gözünde yok hükmündedir.”

Ardından Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de bu kararlar için “yok hükmündedir” ifadesini kullandı.

Peki, ne demek bu “yok hükmündedir”?

Aslında bu “yok hükmünde açıklamaları”, ilk defa şahit olduğumuz tepkiler değil.

Zaman zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da “yok hükmünde” bulduğumuz oldu.

Sonra ne oldu peki?

Paşa paşa tazminatlarımızı ödedik.

Çünkü “yok hükmünde bulduğunu açıklamak”, yaptırımların önünü kesebilecek bir tepki değil.

Söz konusu, Ermeni meselesine dair bu karar da tazminat davalarına zemin oluşturursa, Türkiye’yi sıkıntıya düşürür. Bu bir gerçek.

Malumunuz, Ermeni soykırımı iddialarının kabulü meselesi yeni ortaya çıkan bir durum değil. Uruguay‘la başlayan, devamında Rusya, Yunanistan, İtalya, Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç, İsviçre, Avusturya, Kanada, Slovakya, Litvanya, Lübnan, hatta Venezuella, Şili, Arjantin, Brezilya, Paraguay‘la devam eden, yerel meclislerde birbiri ardına yapılan kabuller var bu iddiaya dair.

ABD’de de sık sık gündeme getirilir ancak “Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması” sözleşmesinin 1948 yılında kabul edilmesi nedeniyle 1915’te yaşanan hadiselerin bu kapsama giremeyeceği gerekçesiyle, tasarı oylama aşamasına geçemez ve ancak bildirge yayınlanarak görüşmeler sonlandırılırdı.

Peki, ne oldu da şimdi böyle bir karar çıktı?

Yeni deliller mi bulundu?

Hayır. Türkiye, Barış Pınarı Operasyonu nedeniyle cezalandırılmak istendi.

Şimdi biz, tehcir sırasında yaşanan olayları soykırım olarak nitelendiren ancak Ermeni terör örgütü ASALA’nın eylemlerini görmezden gelen, tarihi soykırımlarla, sömürgelerle dolup taşan, Kızılderililerin soyunu kurutan, bu ikiyüzlülerin -hadlerineymiş gibi- Türkiye’yi cezalandırmak için aldıkları kararlar için yalnızca “yok hükmündedir” demekle mi yetineceğiz?

İç politikada sarf edilen, hukuken ve siyaseten hiçbir anlam ifade etmeyen bu laf mı bizim tek tepkimiz?

 

Alıntı: Fatma Çelik

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | TEPKİMİZ BU MU? “YOK HÜKMÜNDEDİR” için yorumlar kapalı
Kas 18

ADEM’İN YARATILIŞI (1)

ADEM’İN YARATILIŞI  (1)

 

Hacı Bektaş Veli’nin yazdığı söylenilen (onun olmadığı yönünde de iddialar var) “Makalat” adlı kitapta Adem’in yaratıldığı 60 çeşit toprak ayrıntılanarak sayılıyor :

 

“Adem’in vücudunu Medine toprağından yarattı.

Başını Beytü’l Makdis (Kudüs) toprağından,

Yüzünü Kabe toprağından,

Kulağını Tûr-ı Sina (Hz. Musa’nın Allah’ın tecellisi ile karşılaştığı ve konuştuğu, Sina yarımadasında bulunan dağ) toprağından,

Ağzını Medine‘nin doğu toprağından,

Burnunu Dımaşık (Şam) toprağından,

Dudaklarını Berberiyye (Kuzey Afrika) toprağından,

Sakalını cennet toprağından,

Dilini Buhara toprağından,

Dİşlerini Harezm toprağından,

Boynunu Çin toprağından,

Kollarını Yemen toprağından,

Sağ elini Mısır toprağından,

Sol elini Fars toprağından,

Tırnaklarını Hıtay toprağından,

Parmaklarını Sistan toprağından,

Göğsünü Irak toprağından,

Karnını Huzistan toprağından,

Sırtını Hemedan toprağından,

Cinsel organını Hindistan toprağından,

Hayalarını Bizans toprağından,

Oyluklarını Türkistan toprağından,

Dizlerini Kırım toprağından,

Dirseklerini Antalya toprağından,

Topuklarını Rum toprağından,

Ayaklarını Frengistan topraklarından yarattı.” 

 

Görüldüğü gibi Adem’in önemli organları Arap ve Yahudi topraklarından, sakalı cennetten (nedense), geriye kalanlar da şurdan burdan… Amerika toprağı yok, Afrika’nın kuzeyi dışında kalan bölümü yok. Avustralya, Yeni Zelanda ve İskandinavya yok…

 

Sizce de komik, saçma, uydurma ve cahilce değil mi?…

 

 

 

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | ADEM’İN YARATILIŞI (1) için yorumlar kapalı
Kas 17

“ATATÜRK DELİ DEĞİL, ZIRDELİNİN TEKİYMİŞ!”

“ATATÜRK DELİ DEĞİL, ZIRDELİNİN TEKİYMİŞ!”

Satılmış- şerefsiz- hain ve alçak ”Mütareke Basınının” önde gidenlerinden olan İngiliz hayranı ve uşağı Refi Cevat Ulunay’ın, Mustafa Kemal Atatürk’le yaptığı ibret dolu konuşma;

Gazeteci Refi Cevat Ulunay, Mustafa Kemal Paşayı Şişli’de ki evinde ziyaret eder. Çanakkale Savaşları üzerine birçok sorular sorar, Mustafa Kemâl Paşanın verdiği cevapları not eder ve ayrılmak üzere ayağa kalktığı zaman, Mustafa Kemal, Ulunay’a “Bir gazeteci olarak, vatan, içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır diye bir sual sormanızı isterdim lâkin bu konuda tek bir sorunuz dâhi olmadı” der.

Refi Cevat Ulunay şöyle cevap verir:
“Ben bu vatanın kurtarılmasını mümkün görmediğimden size böyle gereksiz bir sual sormayı hiç düşünmedim. Hem vatan, neyle, hangi askerle, hangi silâhla, hangi parayla kurtulacak? Maalesef paşam, vatan kupkuru bir çölden farksız oldu. Affınıza sığınarak arz edeyim ki, artık bu kupkuru çölde hiçbir hayat belirtisi olmadığı gibi, vatanın kurtulacağına inanmak da fazlaca saflık olur”

Mustafa Kemal Paşa aniden hiddetlenir, kaşlarını çatarak der ki:
Çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır.
O, millettir.
O, milletin adı Türk milletidir.
Türk milleti 9 bin yıldır çöl dediğin bu vatanın sahidir.
Eksik olan şey teşkilattır.
Bu teşkilat organize edilebilirse, vatan da, millet de kurtulur.
Bunu böyle bilesiniz Refi Cevat Beyefendi!
Senin gibi düşünenlere de şu an size söylediklerimi söyle!

İngiliz hayranı Refi Cevat Ulunay, matbaaya dönünce arkadaşları ona, ‘’Mustafa Kemâl Paşayla neler konuştunuz anlat bakalım” derler.

İngiliz uşağı Refi Cevat anlatır:
“Şu sıralar Anadolu’ya geçilip, milli direniş harekete geçirilirse, Fransız’ı da, İngiliz’i de, İtalyan’ı da memleketten kovulur, vatan istiklaline kavuşur, millet de esaretten kurtulurmuş diyor Mustafa Kemâl. Bu Mustafa Kemâl denen adam deli değil, zır delinin biriymiş meğer!” 

 

Alıntı. O. Kılıçoğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | “ATATÜRK DELİ DEĞİL, ZIRDELİNİN TEKİYMİŞ!” için yorumlar kapalı
Kas 16

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Her şeye benzeyen bir şeye benzemez.” Türk atasözü

* “Bir çağı harekete geçiren ilkeler değil, kişiliklerdir.” Oscar Wilde

* “Umut, karanlıkta ellerini açan inançtır.”   George Lies

* “Aile, Doğa’nın başyapıtlarından biridir.” George Santayana

* “Kazancından ve borcundan yeme.” Abdülkadir Geylani

* “Çocukluğu olmayanın, gençliği de olmaz.” Nurullah Ataç

* “Manzaranın güzelliği, hüznünde yatar.” Ahmed Haşim

* “Yararsız yasalar, gerekli yasaları zayıflatır.” Montesquieu

* “Her şey yorumlamaya tabidir. Hangi yorumun zaman içinde yaygınlık kazanacağı doğruluğuna değil, gücüne bağlıdır.” Friedrich Wilhelm Nietzsche

* “Hastane sahibi Sağlık Bakanının hastanelerini, Sağlık Bakanlığının, otel sahibi Turizm Bakanının otellerini, Turizm Bakanlığının, okul

sahibi Eğitim Bakanının okullarını, Eğitim Bakanlığının denetlediği şaka gibi ülke… Hatta şaka ötesi…” Cem Toker

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Kas 15

BÜYÜK ŞEYTAN ABD’NİN ŞEYTANÎ PLANI

BÜYÜK ŞEYTAN ABD’NİN ŞEYTANÎ PLANI

IŞİD kimin denetiminde?

‘Barış Pınarı Harekâtı’ndan dört gün önce, 5 Ekim’de ABD Senatosu’nda komite toplantısı vardı.

Montana Senatörü Steve Daines, Michigan Senatörü Gary Peters, Kentucky Senatörü Mitch McConnel, Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren, New York Senatörü Charles E. Schumer gibi isimlerin yer aldığı komite toplantı halinde.

İstihbarat Suriye-Irak Masası Şefi Albay Myles Caggins, Hava Kuvvetlerinden Albay Patrick Ryder ve PYD/PKK’yı gizlemek için Suriye Demokratik Güçleri SDG’yi kuran General Raymond Thomas’a sorular yöneltiyorlar.

 400 dolar maaş

Senatör McConnel: “Müttefikimiz YPG’nin savaşçı sayısı ve verdiğimiz maaşlar hakkındaki doğru bilgiler nedir?

General Thomas: “15 binini çok iyi eğitip donattığımız, 38 bin YPG savaşçısı var. Kişi başına 400 dolar maaş veriyoruz. Ama örgüt, savaşçıların maaşının 200 dolarına el koyuyor. Ayrıca örgüte, Suudi Arabistan’a ulaştırılan Suriye petrolünden bir miktar muhafızlık payı da ödüyoruz.”

Senatör Schumer: “Suriye’nin kuzeyinde operasyona hazırlanan Türk Ordusu karşısında YPG’li savaşçıların şansı nedir?”

Albay Caggins: “Arkalarından çekilirsek, şansları sıfır. Türklerin baskısına dayanamayıp Başkan Trump’ın da onay verdiği güvenli bölgeden çıkmak zorunda kalabiliriz. Bu durumda planımız, YPG’yi fazla kayıp vermeden daha güneye kaydırmak.”

Asıl amaçları

Senatör Schumer: “Bir süre daha kalmalarını sağlayarak, Türklere olabildiğince zarar vermelerini sağlamak varken, YPG’yi bir bütün olarak daha güneye kaydırıp orada tutmanın anlamı nedir? Irak’tan sonra Suriye’de de Kürdistan’ı oluşturduğumuz görülüyor. Bu iki parçanın birleştirilmesi sorun değil ama Türkiye ile İran’daki Kürdistan parçaları ne olacak?”

Albay Caggins: “Başkan Trump, Pentagon’un hazırladığı güvenli bölgenin başka büyük hesaplar için Türklere bırakabileceği planına onay vermişti. Suriye’nin petrol yatakları, Türklerin istediği güvenli bölgenin güneyinde kalıyor. Hem orası korunacak hem de YPG savaşçılarının yarısını, zamanı geldiğinde İran sınırına kaydıracağız. ABD ve İsrail için hayati önem taşısa da Büyük Kürdistan’ı kısa vadede oluşturmak kolay değil.”

Bağdadi ABD üssünde estetik oldu

Senatör Peters: “Kontrolümüzde Rakka’dan çıkan IŞID’lileri neden kullanmıyoruz? Liderleri el Bağdadi’nin, Haseke’deki üssümüzde yapılan estetik ameliyattan sonra Afganistan’a götürüldüğü söylenmişti. Ama İsrail’de olduğundan şüphe ediliyor.”

Albay Ryder: “ABD ile iş birliği yapmayı kabul eden 12 bin IŞİD’liyi hava yoluyla Afganistan’ın İran sınırındaki Herat bölgesine taşıdık. İsrail, IŞİD’in Afganistan’a götürülüp oradan İran’ın vurulması önerisinin sahibidir. Böylelikle Suriye’nin İsrail sınırına yerleşen İranlı milislerin de geri çekilmesi sağlanacak.”

Senatör McConnel: “IŞİD’i kolladığımıza ilişkin bilgiler dünya kamuoyunda itibarımızı zedeler.”

General Thomas: “Önceki komite toplantısında da söylemiştim. IŞİD’i gereken yerlerde gizlice kullanıyoruz. Şimdiki hedefimiz Irak sınırından YPG’yi, Afganistan sınırından da IŞİD’i İran’a saldırtacağız.”

Senatör Schumer: “Bu işleri kamufle edebilmek için Ermeni soykırımı, Kıbrıs işgali, ekonomik ve askerî yaptırımları kamuflajda kullanacağız. YPG ise sadece Pentagon’un bünyesindeki toplantılarda yer alacak.’

Cevap istedim

Gürbüz Evren, Kongre’deki danışman bir arkadaşından aldığı notları aktardığını kayda geçiyor. “Adı geçen senatörlerin hepsine bu yazıyı gönderdim ve hâlâ cevap bekliyorum. Ama bir tane bile karşılık alamadım” diyor.

 

Alıntı: Yeniçağ  

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | BÜYÜK ŞEYTAN ABD’NİN ŞEYTANÎ PLANI için yorumlar kapalı