Tem 26

BENİ DÖVEN KİM?

BENİ DÖVEN KİM?

 

Boks maçı öncesinde, antrenörü boksöre sürekli olarak maçı kazanacağını söylüyor ve gaz veriyormuş. Maç başlamış ve bizim boksör başlamış dayak yemeye. İlk raund bittiğinde, antrenör moral vermeye devam etmiş:

– Aferin evladım, çok iyi gidiyorsun. Adamı iyi dövdün, devam et…

İkinci raund başlamış, değişen bir şey yok. Bizim boksör dayak yemeye devam ediyor, bir gözü de yediği yumruktan iyice morarmış. Raund bittiğinde antrenörü:

– Çok iyi dövüştün, bravo. Adamı öyle dövdün ki neredeyse devirecektin. Devam et iyi gidiyorsun…

Üçüncü raund başlamış. Bu kez rakip boksör daha sert yumruklar atmaya başlamış. Bizim boksörün kaşı açılmış, dudağı patlamış, burnundan kanlar gelmeye başlamış. Ringin ortasına serildi serilecek. Neyse ki, gong imdadına yetişmiş ve üçüncü raund da bitmiş. Perişan bir şekilde, kesik kesik nefes alırken, antrenörü başlamış konuşmaya:

– Aferin evlat, bu raund da çok iyiydin. Hatta önceki raundlardan daha iyiydin. Adamı perişan ettin, az kalsın ringin ortasına seriyordun. Çok iyi dövdün, perişan ettin adamı, bravo…

– Hocam, adamı çok iyi dövdüm, perişan ettim değil mi?

– Evet, evet, adamı perişan ettin, çok iyi dövdün…

– Hocam, madem ben adamı çok iyi dövüp, perişan ediyorum… Peki ama biri de beni dövüyor, beni döven kim?

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | BENİ DÖVEN KİM? için yorumlar kapalı
Tem 25

SURİYELİ TEHLİKESİ…

SURİYELİ TEHLİKESİ…

 

“GAZZE’DE BÖYLE IRKÇILIK YOK”MUŞ… 

İsrail gazetesi Haaretz iki yıldır İstanbul’da yaşayan tek bir Filistinlinin açıklamalarını haberleştirip İstanbul’da Suriyeli özelinde Araplara yapılanları  “Gazze’de bile böyle ırkçılık görmedim” cümlesiyle haberleştirmiş. Yuh olsun!

AKP iktidarı neredeyse Filistinlileri Türklerin önüne koyduğu bir yaklaşımı benimsemişken Filistinliden gelen bu değerlendirme manidar değil mi? Bunu da bir İsrail gazetesinin yapması daha da manidar değil mi? Arap dünyasında son dönemlerde artan Türkiye ve Türk aleyhtarlığı daha da körükleniyor mu? Türkiye’de yaşayan Suriyeliler dahil Araplar Türklere karşı kışkırtılmıyor mu? Tehlikeyi gördünüz mü?

Haaretz’in haberine İstanbul’daki Suriyeliler ‘kalabalık, şiddet eğilimli ve pis’ olarak nitelendiriliyor ve ‘dilleri ve kültürleri ile şehrin karakterini değiştirmekle’ suçlanıyorlarmış. Filistinli genç ise İstanbul’u ‘kökenine göre değil, yeteneklerine göre’ yaşanılacak bir yer olsun istiyor. Bu ortamı bulamadığı için de İstanbul’da yaşamak istemiyormuş. Güle güle!

Suriyeli göçmenlerin Ürdün ve Lübnan gibi Arap ülkelerinde bile entegre olamadığı gerçeği ortadayken dili ve etnisitesi farklı olan Türkiye’ye entegre olabilmeleri ise tam bir hayal. Buna rağmen uluslararası arena sürekli olarak Türkiye’ye Suriyelileri entegre et baskısı yapıyor.

Kendi hakim ırk gören Arapların Türkiye’ye Türk milletine entegre olması mümkün değil.

Önceki hafta sonu 3 gün süreyle yaklaşık 1 milyon Suriyelinin yaşadığı İstanbul’daydım. Örneğin, İstiklal caddesi-Taksim-Harbiye hattında sokaklar ve meydanlar adeta Suriyelilerin istilasında. Sokak çalgıcıları, seyyar satıcıları Suriyeli. Harbiye’ye giden caddede kafeler Suriyelilerle dolup taşıyor nargileler tüttürülüyor. Tabelalar çalınan müzikler Arapça, TV’de maç yayınları Arapça. Kuytu apartman girişlerinde Arapça yazılarla afişlerle muhtemelen yasal olmayan bazı işlerin reklamı yapılıyor. Kontrol Suriyelilerde.

İstanbul Türkiye’dir. O halde buradaki fotoğrafın benzerleri Türkiye genelinde yaşanıyor. Sokaklar ve meydanlar Suriyelilerin nüfuz alanı olmuş. Buna rağmen Haaretz’in haberindeki Filistinli bundan bile menün değil! Fazlasını istiyor.

İstenilen Türkiye’de Türk kimliğinin esamesi kalmasın, Arap kültürü tam hakim olsun. Bu gerçekleşmeyecek bir hayal ama neye evrilebileceği açık; iç çatışma.

Türkiye’yi yönetenler buna göz yumacak mı yoksa Türkiye’nin sokaklarında meydanlarında kimliğinde dış destekli Araplaşma dayatmalarına  bir son mu verecek?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | SURİYELİ TEHLİKESİ… için yorumlar kapalı
Tem 24

“Beş Kuruş”

 “Beş Kuruş”

O sabah İstanbullular, Kızılay’ın çağrısına uyarak para yardımı yapmak üzere gazetelerde sıraya girmişti. İleri gazetesinin dar idarehanesine sığmayanların büyük kısmı dışarıda kalmış, sokakta sıra olmuştu.

Tam bu anda kaldırımın solunda bir işgal devriyesi görünmüştü. Düşman askerleri, düzenli adımlarla sırada bekleyenlerin yanına yaklaşmaya başlamıştı. İstanbul’ un işgalinden beri İstanbul’u işgal eden düşman askerlerine, her zaman kenara çekilerek yol veren İstanbullular bu defa kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Onların bu tavrını gören devriye kolu kalabalığın ortasından geçmeyi göze alamamış, yola inerek yanlarından geçip gitmişti.

Gazete binasının içerisinde henüz tam uyanmamış, hâlâ uykulu halde olan huysuz idare memuru, bir deftere söylene söylene, bağış yapanın adını ve yaptığı bağış miktarını yazıyordu.

– Hallaç Asım, 75 kuruş.

– Kahveci Ali, 100 kuruş.

– Eskici Yusuf, 50 kuruş.

– Terlikçi Adem. 200 kuruş.

– Bakkal Ahmet. 100 kuruş

Tam o sırada küçük; cılız bir oğlan memurun masasına yaklaştı. Bir önceki bağışçının çocuğu sanan memur, öfkeyle çocuğa doğru bir bakıp, sonra da ona yürüyüp arkasındakine yol vermesi için işaret etti. Ama çocuk yürümedi, büyük bir ciddiyetle cebinden bütün servetini çıkarıp, çıplak masanın üzerine bıraktı.

– Hasan. 5 kuruş, dedi.

Bunu gören asık suratlı idare memurunun birden gözleri doldu. Ağladığını göstermemek için yüzünü, kocaman mendilinin arkasına saklayarak gürültü ile burnunu sildi…

 

Kaynak: Kurtuluş Savaşı Hikayeleri

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | “Beş Kuruş” için yorumlar kapalı
Tem 23

EŞEK ARISI YUVASINA ÇOMAK SOKAN DİYANET

EŞEK ARISI YUVASINA ÇOMAK SOKAN DİYANET

 

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulan bir komisyon, “Türkiye’deki Dinî-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Akımlar” başlıklı 226 sayfalık bir rapor hazırladı.

Raporda, “Türkiye’nin bir an önce Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile yasakladığı dini yapıları legalleştirecek çözümler üretmesi ve ancak bu yolla şeffaf ve denetlenebilir yapılar olarak cemaatleri ahlâki/dini sorumluluk alanına döndürmesi bir zaruret haline gelmiştir” ifadesi kullanıldı.

Raporun sonuç bölümünde, dini örgütlenmelerin denetim altına alınabilmesi için “yasal çerçeve” önerildi:

“Devletin öncelikli ele alması gereken tedbir, ülkemizdeki dini hareketlerin şeffaflığını temin edecek yasal çerçeveyi ortaya koymasıdır. Esasen Osmanlı Devleti’nin son yıllarında hayata geçirilen Meclis-i Meşayih tecrübesi bu bağlamda incelenmeyi hak etmektedir.”

Bu öneriler, devrim kanunlarından olan tekke ve zaviyelerin kaldırılmasına ilişkin kanunu yok etme niyetinin ifadesidir.

***

“Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklar ile bir takım unvanların men ve ilgasına dair kanun” 1925 yılında çıkarılmıştı ve üç maddeden ibaretti ama bütün hükümler birinci maddedeydi:

“Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhinin tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla (başka yollarla) tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. (Kapatılmıştır) ve Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka (eski durumunda muhafaza) edilir.

Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. (Yasaktır)

Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. (kapatılmıştır)

Yani camiler ve mescitler muhafaza edilmiş, tekke ve zaviyelerin tamamı kapatılmış, çeşitli unvanlar altında dini istismar edenlerin faaliyetleri yasaklanmıştır.

Diyanet, kendisini var eden Cumhuriyet’e karşı adım atıyor ve kanun ile yasaklanan tekke ve zaviyeleri yeniden açmaya ve bunları Diyanet’in denetimine tabi kılmaya çalışıyor.

Diyanet, toplumu, din kisvesi ile aldatarak kişisel veya siyasi çıkar temin edenlere meşruiyet kazandırmak mı istiyor?

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | EŞEK ARISI YUVASINA ÇOMAK SOKAN DİYANET için yorumlar kapalı
Tem 22

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Adaletli yönetici çok sağlam bir duvara benzer. Adalet dengesini kaybedip bir tarafa meylettiğinde yıkılmak üzere olduğunu bil!” Şirazlı Sa’dî

* “Tebaanın senin üzerinde üç hakkı vardır; bu hakları öde ve onları zorluğa düşürme.

Bunlardan biri memleketinde gümüş temiz kalsın; onun ayarını koru, ey bilgili insan.

İkincisi halkı adil kanunlar ile idare et; birinin diğerine tahakküme kalkışmasına meydan verme, onları koru.

Üçüncüsü de bütün yolları emin tut; yol kesici ve haydutların hepsini ortadan kaldır.” Yusuf Has Hâcib

* ”Yirminci yüzyılda entelektüeller ve entelijansiya – fikirleri karşılığı para alan yöneticiler, profesörler, gazeteciler, bilgisayar ya da hükümet uzmanları, lobiciler, allameler, sendikalı köşe yazarları, danışmanlar- adı verilen genel bir gruba ait olan insanların sayısındaki artışla birlikte insan artık bağımsız bir ses olarak entelektüel var olabilir mi diye sormak zorunda kalıyor.” Edward W.Said,

* “Özgürlük, bir başına kalma ihtimalidir.” Fernando Pessoa

* “Dostlarının hep yakınında olmalarını sağla ama düşmanlarını burnunun dibinden ayırma.” Mario Puzo

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Tem 21

AKP KİME KAZANDIRDI?

AKP KİME KAZANDIRDI?

Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli kurmay albay Ümit Yalım, “İstanbul seçimlerini kaybeden AKP sözcüleri, ‘İstanbul’u Yunan kazandı’ söylemleri ile Türk kamuoyunu etkilemeye çalışıyor. Ancak gerçek nedir diye baktığımızda, AKP iktidarında, Yunan kazandı. Yunanistan, AKP İktidarları döneminde 18 Türk adası ve bir Türk kayalığını, tek kurşun atmadan  elini kolunu sallaya sallaya işgal etti. Yunanistan işgal ettiği adalara 13 askeri üs kurdu ve 5 binden fazla Yunan askeri yerleştirdi.” diyerek ayrıntılı bir dosya hazırladı.

***

Ahmet Takan, bu ayrıntıları yayınladı, fakat benim aklıma kapsamı daha geniş bir soru takıldı:

– 17 yıllık AKP iktidarında kim kazandı?

Bu sorunun cevabını Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde yazan Kai Strittmatter, kendi açısından vermişti…

Kai Strittmatter, 2009 Aralık ayında  “Konstantinopol Patriği” diyerek, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un sözcüsü Dositheos Anagnostopulos’un kendisine, Tayyip Erdoğan için “Bu insan tarihe geçecektir” dediğini yazmıştı.

Biliyorsunuz, Binali Yıldırım da patrikten “ekümenik” diye bahsetti!

Alman yazar, şöyle demişti:

– Erdoğan geçen yaz adalarda bir Ortodoks manastırını ziyaret ederek Patriğe yardım sözü verdi ve Hıristiyanların Türkiye’den kovulmalarının ‘faşistçe’ bir uygulama olduğunu söyledi.

– Ermeni Patrikhanesi, Erdoğan’a 2007 seçimlerinde oy verilmesi çağrısında bulunmuştu, çünkü Türkiye’de gerek Müslümanlar gerek Hıristiyanların din özgürlüğü için çalışan Erdoğan ve partisinden başka biri yok.

– Rahip Dositheos, ‘Hıristiyanlar için böylesine girişimde bulunan bir Başbakan görmedim’ diyor.

– Türkiye’deki üniversitelerde Kürt filolojisi fakülteleri var ve Kürt köylerine Kürtçe isimleri iade ediliyor, ancak Erdoğan daha da ileri gitti ve 1937 yılında ordu tarafından Dersim’deki Alevilere karşı yapılan katliamı bir suç olarak nitelendirdi.

* * *

AKP iktidarında başka kim kazandı?

AKP iktidarında, özellikle çözüm sürecinde PKK palazlandı. AKP bu yüzden 7 Haziran 2015 seçimlerini kaybedince terörle mücadele başlattı ve 1 Kasım’da erken seçim yaparak yeniden tek başına iktidar oldu! Bu arada, etrafı hendekler çevrilen şehirlerde devlet egemenliğini kurmak için 800 Mehmetçik şehit oldu.

AKP iktidarının Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün ile birlikte uyguladığı ABD programı yüzünden Suriye’de iç savaş başladı. 5 milyon Suriyeli Türkiye’ye sürüldü ve boşaltılan topraklara PKK/PYD’nin hâkim olması sağlandı. Türkiye’nin güneyinde, Akdeniz’e ulaşan bir koridor kurulmasına karşı El Bab ve Afrin harekâtları yapıldı ama Fırat’ın doğusunda 70-80 bin kişilik bir PKK ordusunun kurulması, eğitilmesi ve donatılmasına karşı hiçbir önlem alınamadı.

Suriye’de ABD kazandı, Rusya kazandı, İsrail kazandı, İran kazandı. Türkiye ise 5 milyon Suriyeli kazandı!

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | AKP KİME KAZANDIRDI? için yorumlar kapalı
Tem 20

SENİ ÇAĞIRIR

SENİ ÇAĞIRIR

 

Şakır yüreklerde aşkın bülbülü

Duyamaz her kulak öter, bağırır

Solmaz sonsuza dek bu aşkın gülü

Yarattığın şanlar seni çağırır

 

Doğmadan her canlı sevgine hasret

Saymakla biter mi verdiğin ibret?

Bağlandı şeytanla fitne ve şirret

Her vakit tüm canlar seni çağırır

 

Varları yok eden, yoku var eden

Her iki cihanı küfre dar eden

Seven gönüllere her dem kâr eden

Şahadetle kanlar seni çağırır

 

Hak bilmeyen yürek şaştıkça şaşar

Hakk’ın müjdesiyle yürekler coşar

Müjdelenmiş kullar cennete koşar

Hilal, yıldız, tanlar seni çağırır

 

Rahmetin sonsuzdur tükenmez, bitmez

Sana inanmayan beş para etmez

İlminin sırrına akıllar yetmez

O mübarek anlar seni çağırır

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | SENİ ÇAĞIRIR için yorumlar kapalı
Tem 19

Yunanistan Türkiye’nin Petrolünü Çalıyor!…

Yunanistan Türkiye’nin Petrolünü Çalıyor!…

2002 yılından önce Türk askeri uçakları, Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba ve İpsara adaları ile adaların karasularının üzerinden uçabiliyordu. Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin iktidara gelmesi ile birlikte anılan uçuşlar durduruldu. Yunanistan’ın 1987 yılında Taşoz Adası yakınlarında petrol arama girişimi dönemin hükümeti tarafından engellendi.

Erdoğan ve AKP Hükümetleri döneminde, Yunan Enerji Şirketi ENERGEAN, hiçbir engelle karşılaşmadan 2015 yılında Taşoz Adası karasularında petrol arama çalışmalarına başladı. ENERGEAN Şirketi Prinos adlı bölgede, 31 metre derinlikte 7 petrol kuyusu açtı.

Şirketin açtığı petrol kuyularının Taşoz Adası’na olan uzaklığı 8 km, Yunanistan’ın kuzey kıyılarına olan uzaklığı ise 18 km’dir. Taşoz Adası’nın 6 millik Türk karasuları içinde olan petrol kuyuları Yunan karasularının tamamen dışında bulunuyor. Şirket petrol kuyularının sayısını artırdı. 2017 itibarı ile Türk karasularında bulunan 11 petrol kuyusunda günde 3.823 varil ham petrol çıkartılıyor.

Ham petrol deniz tabanına döşenen petrol boru hattı ile Kavala’daki rafineriye pompalanıyor.”

 

 

Alıntı: Ahmet TAKAN

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Yunanistan Türkiye’nin Petrolünü Çalıyor!… için yorumlar kapalı
Tem 18

Eşeğe Yazık Olur

 Eşeğe Yazık Olur

Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyen onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek ister. Günlerden bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlar. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına almış, köyün içerisinde gezmektedir. Köylüler şaşırıp sormuş :
– Yahu Hoca , hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Bu iş nedir böyle ? Nasrettin Hoca cevabı yapıştırmış hemen :
– Zavallı hayvancık, der. Zaten neredeyse gece gündüz durmadan bana hizmet ediyor. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da eşeğe yüklemek istemedim. Eşeğe yazık olur. Bu yüzden ben sırtıma çuvalı aldım.

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | Eşeğe Yazık Olur için yorumlar kapalı
Tem 17

“Reis”, klarnetçiyi Ege’ye götür!..

“Reis”, klarnetçiyi Ege’ye götür!..

Yunan silahlı kuvvetleri, 28 Mart Çarşamba günü, Ege Denizi 12 ada bölgesinde, Pyrpolitis Müşterek Harekâta Hazırlık Tatbikatı yaptı. Hiç çekinmeden Türkiye’ye küstahça tehditler savuran Yunan Savunma Bakanı Panos Kammenos’un talimatı ile icra edilen askeri tatbikatı, Yunan Genelkurmay Başkanı Oramiral Evangelos Apostolakis sevk ve idare etti. Tatbikata Yunan, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri birlikleri ile yüzer ve uçar unsurlar katıldı. Tatbikatta yer alan askeri araç ve gereçler ayrıca dikkat çekiciydi!..

Tatbikata çok sayıda firkateyn katıldı.

Fırkateynlere ilave olarak güdümlü füze taşıyan gemiler de tatbikatta yer aldı.

Havuzlu çıkarma gemisine yüklenen Yunan SAT komandoları, saldırı botlarını denize indirerek kıyı başını ele geçirme harekâtını icra etti.

Tatbikatta hovercraft cinsi hava yastıklı çıkarma gemilerinin kullanılması dikkat çekti.

Adalar bölgesine helikopterler ile uçar birlik harekâtı yapıldı. Denizden çıkan birlikler ile karadaki birlikler birleşti.

Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, 12 adanın, 1947 Paris Antlaşması’nın 14’üncü maddesine göre gayriaskeri statüde olduğuna dikkat çekti. Ümit Yalım, “ayrıca antlaşmanın EK 13, D paragrafına göre gerek adalar üzerinde gerekse adaların karasularında askeri tatbikat yapılması yasaklanmıştır. Yunanistan, açık bir şekilde 1947 Paris Antlaşması’nı ihlal etti. Yunanistan, gayriaskeri statüdeki 12 ada bölgesinde ve adaların karasularında askeri tatbikat yaparken, 1947 Paris Antlaşmasını ihlal ederken AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Savunma Bakanı Nurettin Canikli olanı biteni turist gibi seyretti. Yunanistan’a müzik notası bile verilmedi” dedi.

Yunan küstahlıkları sadece bunlarla sınırlı değil. Sizlere, dümbelek, klarnet partileri izletilirken Türkiye’nin batıdan nasıl işgal edildiğine dair gerçekleri belgeleriyle ısrarla aktarmaya devam edeceğim.

Eyy ünlüler!.. Bir vapur kiralayıp Ege’de adalar turu atmayı düşünür müsünüz?.. Güvertede göbek atıp Yunan’ı korkutursunuz… Dümenden “van minit” yapıp bir iki ihale, iş daha kaparsınız!..

 

 

Alıntı: Ahmet TAKAN

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “Reis”, klarnetçiyi Ege’ye götür!.. için yorumlar kapalı