Kas 14

SEVGİMİN KATİLİ

SEVGİMİN KATİLİ

 

O dilinle bana çok çektirdin çok

Bitirdi bu aşkı yaşadığım şok

İçimde sevginin kırıntısı yok

Ey zalim, sevgimin katili sensin!

 

Bir sarmaşık gibi sarmadı kolun

Ne sevdiğin belli ne sağın solun

Hangi çıkmazlara uğradı yolun

Ey zalim, sevgimin katili sensin!

 

Senin Hak’tan başka taptıkların var

Bilinmez yollara saptıkların var

Seviyor gibi rol yaptıkların var

Ey zalim, sevgimin katili sensin!

 

Adımı andıkça af diyeceksin

Bilesin bir daha gülmeyeceksin

Hep acı çekecek ölmeyeceksin

Ey zalim, sevgimin katili sensin!

 

Sinirin stresin hapa çekecek

Hevesin çürütüp çöpe çekecek

Kahreden anılar ipe çekecek

Ey zalim, sevgimin katili sensin!

 

Bu cani sevdayı eşmesin kimse

Böyle bir sevdaya düşmesin kimse

Gönül yarasını deşmesin kimse

Ey zalim, sevgimin katili sensin!

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , | SEVGİMİN KATİLİ için yorumlar kapalı
Kas 13

“GAZİ ÜLKEYİ NASIL YÖNETMİŞTİR?”

“GAZİ ÜLKEYİ NASIL YÖNETMİŞTİR?”

 

Tayyip Erdoğan, AKP genel başkanı olarak yaptığı konuşmada “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden rahatsız olanlar var, bunu biliyorum. Diyorlar ki ‘Bu geleneğimize ters bir yapı’, yeri geliyor, diyorlar ki ‘Biz Atatürk’ün partisiyiz.’ Acaba Gazi, parlamenter demokrasiyle mi idare etmişti ülkeyi?” diye sordu.

Erdoğan, ayrıca Meclis’teki Anayasa değişikliği oylamasının usulsüz olduğunu, referandumda mühürsüz oyların son dakikalarda geçerli sayıldığını, yani yüzde 52 kabul oyuna şaibe karıştığını herkesin unuttuğu veya artık üstünde durmadığı varsayımıyla, “Bunlarda dürüstlük diye bir şey yok. Milletimiz, Cumhurbaşkanlığı sistemine yaklaşık yüzde 52 ile ‘Evet’ dedi mi? Dedi. Bundan sonra sizin konuşmanız lafügüzaftır.” dedi.

 

Güzel de Anayasa oylamasında gizli oy kullanılması gerekirken, görevli milletvekillerinin kontrol etmesiyle açık oyama yapılması dürüstlük müdür?

Referandumda sandıklar kapanırken, Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz oyları geçersiz sayması, dürüstlük müdür? Bu oyların sonucu değiştirecek derecede etkili olduğunu herkes biliyor değil mi?                                                                                                                                         ***

Sadece Tayyip Erdoğan’ın değil, siyasetle uğraşan herkesin düşünmesi gereken bir konu bu!

Mesela Gazi, Amerikan projesiyle Libya’ya müdahale eder miydi? Yoksa Libya’ya müdahale edilmesini önlemeye mi çalışırdı?

Gazi, Amerika’nın Büyük İsrail projesini uygulamak için önce Irak’ı sonra Suriye’yi parçalamasına izin verir miydi? Bu kirli saldırıda Türkiye topraklarını ve hava sahasını kullandırır mıydı? Teröristlerin, Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek burada IŞİD diye bir devlet kurmasına seyirci kalır mıydı? Gazi, muhalifleri silahlandırıp, “lojistik destek” ve askeri eğitim vererek Suriye devletini çökertmeye çalışır mıydı?

Dünyada herhangi bir ülkenin Cumhurbaşkanı, Gazi’ye “Akıllı ol, benim çizdiğim sınırların dışına çıkarsan ekonomini yerle bir ederim” diyebilmeyi aklından geçirebilir miydi?

Dünyada herhangi bir ülkenin parlamentosu, Gazi’nin malvarlığının araştırılmasını isteyebilir miydi?

Dünyada herhangi bir ülkenin yargı sistemi, bir Türk bankasının kullandığı kaynaklar ve yöntemler hakkında dava açabilir miydi?

Dünyada hangi ülkenin Dışişleri Bakanı, Ankara’ya kadar gelerek, Gazi’ye, “Kurduğun şeker fabrikalarını sat ve kapat, benim ülkemin şirketlerinin ürettiği tatlandırıcıyı kullan” diye baskı yapabilirdi?

Dünyada hangi ülkenin Cumhurbaşkanı, Gazi’ye, “Kırıkkale silah fabrikasını ve Kayseri uçak fabrikasını kapat” diyebilirdi?

Gazi, bir Arap emirliğinin 500 milyon dolarlık uçak hediye etmesi karşılığında, ülkenin tank-palet fabrikasını onlara devreder miydi?

***

Polatlı’dan top sesleri gelir ve kendisi de cephede kaburgaları kırık bir durumda orduya başkomutanlık yaparken, Ankara’da milli eğitim şurası toplayan ve sonra da “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” diye hitap ettiği öğretmenleri seferber eden onları halk nazarında en yüksek mertebeye yerleştiren Gazi, üniversitelere çalınmış sorular verilmiş kişilerin girmesine izin verir miydi?

Bir Türk devleti kurduktan sonra Türk çocuklarının, güne, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlamasını isteyen Gazi, “Andımız”ı yasaklayan, “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü dağlardan, taşlardan silmekle, TC tabelalarını kaldırmakla övünen, Cumhuriyet dönemine “reklam arası” diyen hatta “AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk” diye sevinen kadroların, dini kullanarak halkı kandırmasına ve sahte sınavlarla, sahte diplomalarla, sahte seçimlerle, “Atı çalanın Üsküdar’a geçmesiyle” ülke yönetimini ele geçirmesine izin verir miydi?

 

 

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “GAZİ ÜLKEYİ NASIL YÖNETMİŞTİR?” için yorumlar kapalı
Kas 12

Kravat

Kravat

 

“Minarekaya köyünden Medet Şahin, İstanbul’da hazır giyim işiyle uğraşmaktadır.

İşe yaramayan kravatları bir çuvala doldurarak ziyaretine gelen köylüsü Ali Emmi’ye ‘Çuval ağzı bağlarsınız’ diye verir.

Ali Emmi, ilkbaharda köye döner. Tarlasını öküzleriyle herk etmeye giderken öküzün alnına bir kravat, tohumları götüren eşeğin boynuna bir kravat ve bir de kendi boynuna bir kravat bağlar.

Bunları gören tarla komşusu Hasan Emmi:

-Bu ne hal, öküzde kravat, eşekte kravat, sende kravat der.

Ali Emmi de gururlanarak:

-Ne olacak var da takıyoruz, der.”

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | Kravat için yorumlar kapalı
Kas 11

ANITKABİR “TÜRBE” DEĞİL, ATATÜRK “PUT” DEĞİLDİR.

ANITKABİR “TÜRBE” DEĞİL, ATATÜRK “PUT” DEĞİLDİR.

 

Atatürk’ü anlayacak kafaya sahip olamayan adam sen hiç “türbe” dediğin Anıtkabir’e mum yakan, çaput bağlayan, şeker, sirke vs. sunan… İçinde yatandan kendine yeni bir iş, iyi bir eş, yat, kat isteyen… İçinde yatana “sınavını kazanmak için”, “hastalığını yenmek için”, “çocuk sahibi olmak için” velhasıl “kendi çıkarına” dua eden “Kemalist-laik, ya da Atatürkçü mürit” gördün mü be adam!

Her şeyden önce “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” olsun ister Atatürk; ondan sonra yetişecek nesiller!

“En büyük savaşları cahilliğe karşı” olsun ve “hayatta en hakiki mürşidi ilim” saysınlar ister!

Zira, “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”

“Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur” der; aklını tedavülden kaldırıp, kayıtsız şartsız, sorgulamadan biat etmeni değil tersine “saksıyı çalıştırmanı” bekler!

Çalıştırmanı ve vardığın sonuçları paylaşmanı, durumu tartışmanı, ufuk açmanı, bu çağın ifade biçimiyle “beyin fırtınası”na katılmanı, “aykırı” gitmeni bazen; bu sebepten dolayı “samimi ve meşru olmak şartıyla her, her kanaate hürmet” eder…

Tek mahareti parmak indirip kaldırmak veya emme basma tulumba gibi kafa sallamak olanlarla donatmaz etrafını; beklentisi nettir:

“Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz. Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız.”

“Uçurulmayı” beklemez yani müritleri tarafından!

“Majestelerinin” olmayan bir  “muhalefet” isteyen tek liderdir belki de; daha ne olsun!

***

Atatürk neden “tapılacak adam” olamaz biliyor musunuz?

Hiçbir olağanüstülük atfetmez çünkü varlığına; uçamaz, nefesiyle mucizeler yaratamaz, üfürüğüyle şifa dağıtamaz!

 “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir…” diyerek gözünüze gözünüze sokar “fani“liğini…

***

“Hürriyet ve bağımsızlık” karakteridir ve bu kendisine rezerve ettiği bir ayrıcalık değildir. O’na göre “Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hürriyettir…”, “Türkiye halkı her uygar ve kabiliyetli millet gibi kayıtsız şartsız hür ve müstakil yaşamaya kesin karar vermiştir. Bu haklı kararı bozmaya yönelik her kuvvet, Türkiye’nin ebedi düşmanı kalır.”         

“Hür” olmaya teşvik edilmiş hangi toplumu, kim, nasıl biat ettirebilir kendine hem de “hür” olmayı kendi teşvik ettiği halde!

***

Türkiye’de neden bir “Kemalist-laik cemaat” oluşamaz biliyor musunuz?

“Cemaat” olmakla suçlanan o insanlar, “manevi miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmayan… Manevî mirası ilim ve akıl olan… Kendisinden sonrakilere bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini bırakan” bir Önder’in “manevî mirasçıları”dırlar!

Ve, hepsinden önemlisi…

Ata‘nın huzuruna her çıkışlarında ant içmişler;

“Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır…”

 

 

Alıntı: S.T.Hamşioğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ANITKABİR “TÜRBE” DEĞİL, ATATÜRK “PUT” DEĞİLDİR. için yorumlar kapalı
Kas 10

YÖRÜK ANNE

YÖRÜK ANNE

“1909’un bir kara kış gecesinde Mustafa Kemal Yüzbaşı, evine konuk olduğu Preslavitsi köyü -Yenice- kaymakamına şunları anlatmıştır: ‘Babam Ali Rıza Bey Asakir-i Millîye taburlarında gönüllü üsteğmen olarak vazife yapmış ama esas görevi gümrük memurluğu. Sonra kereste ticareti yaptı; çevresinde tüccarlığıyla tanınırdı. Küçük yaşta kaybettim. Annem Yörük” demiş ve eklemiştir ‘Yörükler, yürüyen Türklerdir. Bizimkiler, Sultan Murat Hüdavendigâr zamanında Anadolu’dan Manastır’ın Kocacık bucağına getirilip yerleştirilmişler. Babam, sarı saçlı mavi gözlü annemi beğenmiş ama ancak aileler arasında uzun müzakerelerden sonra alabilmiş. Annem okuryazar olduğu için kendisine Molla Zübeyde derlerdi.”

Alıntı: ​​​​​​​Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in kitabından

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | YÖRÜK ANNE için yorumlar kapalı
Kas 09

ATATÜRK’ÜN BÜYÜK DÜŞÜNCESİ

ATATÜRK’ÜN BÜYÜK DÜŞÜNCESİ

Mustafa Kemal, Hatay’ı ilhakından önce Irak ve Suriye’deki bizden yana olanlara çeşitli mektuplar yolladı. Birlikte hareket edilmesi çağrısında bulundu. Hatta Teşkilatı Mahsusa kanalıyla birtakım önerilerde bulundu. İsteği ilk önce Irak ve Suriye’nin ayrı devletler oluşturması ve daha sonra bunlarla bir federasyon teşkil edilmesiydi. Bunun gerçekleşmesine sağlığındaki bozulma yüzünden imkân bulamadı.

Cumhurbaşkanının temposu öyle hızlıydı ki, tarihçiler dahi zorlanmaya başlamışlardı. 1931 yılı sonbaharında bir Yalova gezisinde sabahın dördüne doğru “Türk Tarihinin ana hatları” projesini yetiştirmek için Yusuf Akçura “Bu kadar kısa sürede bunu başarmak mümkün değildir. Geceleri geç vakitlere kadar burada münakaşalar yapıyor, gündüzleri de çetin incelemelerle çalışıyoruz. Bu kadar yorgunluğa dayanamıyoruz” diye yakınmıştı. Reisicumhurun yüzünü bu defa hüzün bürüdü “Sizlerle geçirdiğim bu saatler, benim için bir saadettir. Bu ilmi konuşmalar ruhumun yegâne gıdasıdır. Bunu görmüyor musunuz? Bunu anlamıyor musunuz? Bunu bana çok mu görüyorsunuz?” diye konuşmuş ve gözleri dolmuştu.

 

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | ATATÜRK’ÜN BÜYÜK DÜŞÜNCESİ için yorumlar kapalı
Kas 08

“ADAM” OLAMAMIŞLARA…

“ADAM” OLAMAMIŞLARA…

 Deli raporu ile ortalığı bulandıran ağzı salya saçan biri  “Millî” şairimiz için;

-Hâlâ ‘Korkma’ diye başlıyorsun.. Neden korkacağım ulan p.. k.. Mehmet Akif serserinin teki.. Diyebiliyor Tek andımız İstişklal Marşı diyenlerden, Milli ve Yerli olanlardan tık yok

Kurtuluş Savaşımız için.. “Keşke Yunan galip gelseydi” dediği halde o savaş sonrası kurulan devletin kurumlarında görev yapanlar yine sessiz. Adeta bu ifadelerden memnun olmuşlar gibi…

 

“Mukaddes yol” nedir bilmeyen nasipsizin hedefinde başka “Millî” bir değerimiz vardı..

“Dayandı bu kahra, şevki sönmedi; Tuttuğu mukaddes yoldan dönmedi.” diyen bir inanç abidesi Ziya Gökalp vardı..

 

Bu mahlûkun hedefinde;

“Başka uluslar, çağdaş uygarlığa erişmek için geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadırlar..

Oysa Türklerin çağdaş uygarlığa erişmeleri için, yalnız geçmişlerine dönüp bakmaları yeter.”

Diyen o “Millî” efsane  Ziya Gökalp vardı..

Türk Millîyetçiliği’nin fikir babası Ziya Gökalp.. Diyarbakır Çermik’li Ziya Gökalp.. “Türkçülüğün Esasları”nı yazan Ziya Gökalp..

Gökalp hakkında söylediklerini içine sindiren yerli ve milliler “Türkçüler Ziya Gökalp’i adam sanırlar..” Demesine de sessiz kaldılar

Gen tohumu incelense Ziya Gökalp‘ten rahatsız olması normaldir..

Ziya Gökalp, Sultan Alparslan’ın Bizans elçisine verdiği dersi şöyle anlatır;

“Artık yeter!

Söyleme ey uğursuz tercüman!

Bir elçi olmasaydın, işin olurdu yaman..

Git, söyle Kayser’ine, “Hak, esirger dinini ;

Kolay değil fethetmek, arslanların inini.

İslamiyet, bir kızdır; bekçisi, Türk bir arslan!

Elinde dal kılıcı, bekler onu her zaman!”..

“Git, söyle Kayser’ine, biz sulhü çok severiz..

Lakin harbe girersek, insan değil, ejderiz!

İslamiyet güneştir, biz, onun kıvılcımı..

Yenmeden, kına sokmam, çekersem kılıcımı!

Git söyle Kayser’ine, ufukların süsüyüz!

Baykuştan pervamız yok, biz şahin sürüsüyüz!”

Ziya Gökalp‘ın “Türklüğüne” laf edenlere karşı, Gökalp’ın Malta’da sürgündeyken (Ali Kemal’in “Ziya Gökalp Kürttür” yazısına karşılık) yazdığı şu mısralar kurşundur.

“Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,

Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!

Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,

Seninki öldürmek her yaşatanı!

Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır:

Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!

Türklük hadimine ‘Türk değil! ‘ diyen

Soyca Türk olsa da ‘piçtir’, Türk değil!”

 

Millî Şairimiz Mehmet Akif Ersoy‘da bu ve benzeri hainler için “Yurduma alçakları uğratma” demiş Mehmet Akif Ersoy ile arkadaş olmayanlar yine sus pus…

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | “ADAM” OLAMAMIŞLARA… için yorumlar kapalı
Kas 07

ATATÜRK DİYOR Kİ;

ATATÜRK DİYOR Kİ;

 

* “Milletler egemenliklerini, geçici olarak da olsa verecekleri meclislere dahi lüzumundan fazla güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile istibdat edebilirler. Ve bu istibdat şahsi istibdattan daha öldürücü olabilir. (1923)

Devlet: “Siyasi kuvvetin meşru olabilmesi için devletin soyut egemenliği fiilen kime verilmelidir? İşte bu sorulara cevap veren demokrasi yönetimidir.” (1929)

*”Demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. 20’inci yüzyıl birçok despot hükümetlerin bu denizde boğulduğunu görmüştür!

Hükümdarlık ve oligarşi, artık zamanı geçmiş geçici şekillerden başka bir nitelikte kabul edilemezler.”

* “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir.

Hükümetler, millet ve memleketi idare ederler ve meclise karşı sorumludurlar.

Cumhuriyette son söz millet tarafından seçilmiş meclistedir.

Millet adına her türlü kanunları o yapar. Hükümete güvenoyu verir veya düşürür.”

* “İnsan haklarına saygı göstermeyen devlet varoluşunun nedenini ve anlamını kaybeder

Kişisel hürriyeti düşünürken her kişinin ve nihayet bütün milletin ortak çıkarını gözetmek gerekir.

Bir başkasının hak ve hürriyeti ve milletin ortak çıkarı kişisel hürriyeti sınırlar. Hürriyet başkasına zarar vermeyecek her türlü davranışta bulunmaktır.”

* “Fikirler zorla ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez

Fikrin serbest hareketi ise ancak kişinin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü teşebbüse girebilmek serbestisine sahip olmasıyla mümkündür.”

*”Özgürlükten doğan bunalımlar ne kadar büyük olurlarsa olsun, hiçbir zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.

Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yok olma vardır.

Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hürriyettir.”

* “Bu memleket ve memleketin insanları daha çok zengin olmaya muhtaçtır ve hakkıdır.

Bundan dolayı onların servetine göz dikmeyeceğiz ve belki orta sınıf tüccarları da onların seviyesine çıkaracağız ve hep birlikte daha çok zengin olacağız.

İsteriz ki efendiler memleketimizde birçok milyoner ve milyarderler olsun. O zengin insanlar başlı başına bu memlekete bankalar, demiryolları, fabrikalar, şirketler ve sanayi müessesesi kursunlar.” (1923)

* “Ne olduğumuzu bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız.

Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içinde yeri yoktur, hakkı yoktur. O halde halkçılık toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir sistemdir.” (1921)

* “Adalet seviyemizi bütün medeni toplumların adalet seviyesi derecesinde bulundurmaya mecburuz.

Hükümet memlekette kanunu egemen kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla yükümlüdür.

Adli siyasetimizde izlenecek amaç, öncelikle halkı yormaksızın süratle, isabetle, emniyetle adaleti dağıtmaktır.

Adalet seviyemizi bütün medeni toplumların adalet seviyesi derecesinde bulundurmak zorunluluğundayız.” (1922)

* “Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için hiçbir kayıt ve şart yoktur.”

* “Osmanlı İmparatorluğunun düşüşü batıya karşı elde ettiği başarılardan çok boş bir gururla kendisini Avrupa milletlerine bağlayan bağları kestiği gün başlamıştır. Bu bir hata idi, bunu tekrar etmeyeceğiz.” (1923)

* “Dağları delen, göklerde uçan, göze görünmeyen zerrelerden yıldızlara kadar her şeyi gören, aydınlatan, inceleyen medeniyetin kudret ve yüceliği karşısında çağdışı kalmış zihniyetlerle, ilkel, boş inançlarla yürümeye çalışan milletler yok olmaya veya hiç olmazsa esir olmaya ve aşağılanmaya mahkûmdur.” (1925)

* “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.

Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.

Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar.”

 

Kaynak: Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, Birinci Cilt, Genelkurmay Yayınları-1983

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ATATÜRK DİYOR Kİ; için yorumlar kapalı
Kas 06

ABD BAŞKANI TRUMP “SEÇİLMİŞ” Mİ!!!???

ABD BAŞKANI TRUMP “SEÇİLMİŞ” Mİ!!!???

ABD Başkanı Trump, “büyük ve emsalsiz bilgeliğiyle(!)” yaptığı değerlendirmelerin sonucunda, şimşeği tutan Zeus gibi “sizi yok edeceğim” diye tehditler savurmaya başladı. “Bunun kafa iyice gitti” teşhisi koyanlar, göreve başladığı günden bu yana en çok maruz kaldığı “deli” yaftasını ısıtanlar olmuştu…

Yeniden başkan olmak istediği için bir an önce vaatlerini yerine getirmeye dönük adımlar atma mecburiyeti, başının üstünde sallanıp duran ve artık düştü düşecek haldeki “azledilme ihtimali” ve Trump‘ın pençesinde kıvrandığı “seçilmişlik sendromunu” da yabana atmamak lazım!

Seçmen oylarının çoğunluğunu almış olmak değil konu. Kast edilen“seçilmiş” ifadesi, kendini Tanrı’nın bir nevi “elçisi(!)” saymak anlamındadır; “oğlu”, “vekili”, “aracısı”

Hatırlarsanız; Trump, Çin hamlesini nasıl gerekçelendirmişti?

“Ben seçilmiş kişiyim!”

Bush’ da Irak’ın işgalini benze sözler sarf etmedi mi?

“Tanrı bana, George, Irak’a git ve zorbalığı bitir’ dedi…”

ABD’nin ilk başkan yardımcısı John Adams‘ın devletin kuruluşunda söylediklerine de bir göz atmakta yarar var.

– Amerika’nın kuruluşu, Tanrı’nın, hâlâ tutsaklık durumunda bulunan bütün insanlığı aydınlatıp zincirlerinden kurtarmak yolunda taşıdığı gizli iradenin bir tecellisinden ibarettir.

Trump‘ın “büyük ve emsalsiz bilgeliği(!)”yle aldığı kararlar, yaptıkları ve yapmadıkları da, bir yönüyle illaki bu misyonun yansımasından ibarettir! Her nevi densizliği, hadsizliği, cüretinin kaynağı buradan aldığı cesarettir.

Yoksa…

“Dini temeller üzerine inşa edilmiş bir siyasi cemaat”te “düşünmek”, “anlamak” “kavramak” gibi eylemler söz konusu olamayacağına göre, “akıl” emaresi aramak zaten başlı başına beyhude!

Trump, sözünü “Biz 7 bin mil ötedeyiz” diye bitirmiş. Bozuk saatler gibi günde iki defa doğruyu gösterebilmiş

Ne işiniz var ülkenizden kıtalar, okyanuslarca ötede!

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | ABD BAŞKANI TRUMP “SEÇİLMİŞ” Mİ!!!??? için yorumlar kapalı
Kas 05

KIYAN İNSAN DEĞİLDİR

KIYAN İNSAN DEĞİLDİR

 

Yaşama hakkı vardır, yaratılan her canın

Canların can gülüne kıyan insan değildir

Ayakları altında cennet varken ananın

Saçının bir teline kıyan insan değildir

 

Erkeğim diyen adam kadına el kaldırmaz

Sanki domuz neslinden burnundan kıl aldırmaz

Deccal bile kadına vahşi gibi saldırmaz

Saçının bir teline kıyan insan değildir.

 

Saka kuşu, bülbülün güzel dilidir kadın

Hem de Havva ananın nurlu elidir kadın

Bir ömür her hanenin gonca gülüdür kadın

Saçının bir teline kıyan insan değildir.

 

Dünyanın ilk katili Kabil’den hiç farkı yok

Canı Allah yarattı yok etmeye hakkı yok

Caninin, soyu sopu belki de bir ırkı yok

Saçının bir teline kıyan insan değildir.

 

Canideki bu ayar yamyamdaki ayar mı?

Anasını saymayan kadınını sayar mı?

Adam olan bir kişi karısına kıyar mı?

Saçının bir teline kıyan insan değildir

 

Annemiz, kızımızdır, eşimizdir kadınlar

Yaratılmış insanız dişimizdir kadınlar

Bir ömür korunacak kişimizdir kadınlar

Saçının bir teline kıyan insan değildir

 

Kenan ŞAHBAZ

 

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | KIYAN İNSAN DEĞİLDİR için yorumlar kapalı