Haz 07

Bu adam kimdur?

Bu adam kimdur?

Temel büyük bir yük gemisinde kaptandır ve sürekli okyanuslarda dolaşır. Bir gün Trabzon’a yolu düşmüş, köyüne gelmiş, köy kahvesinde can arkadaşı Dursun’u görmüş ve Dursun’a;

-Ula Tursun gel getureyim seni gemilan uzak denizlere!” demiş

Dursun kabul etmeye yanaşmamış ama nihayetinde zor da olsa ikna etmiş. Yola çıkmışlar. Büyük okyanusun ortalarına gelmişler. Dursun bide ne görsün küçücük bir adanın kenarında, saçı sakalı uzun sefil durumda yaşlı bir adam el kol sallayarak gemiye doğru bağırıyor. Dursun Temel’e sormuş:

-“Ula Temel ha bu adamda kimdur?”

-“La ne bileyim otuz senedur haburdan gelur giderum, o adam bana hep oyle el sallar delimidur nedur anlamadum ki.”

Posted in Fıkralar | Bu adam kimdur? için yorumlar kapalı
Haz 07

AKP, HİÇ AK PARTİ OLAMADI!

AKP, HİÇ AK PARTİ OLAMADI!

 

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Nisan 2018’de, “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme suçundan”

Akın Atalay’ı 7 yıl 13 ay 15 gün,

Mehmet Orhan Erinç’i 6 yıl 3 ay,

Mehmet Murat Sabuncu,

Ahmet Şık ve Aydın Engin’i 7 yıl altışar ay,

Hikmet Aslan Çetinkaya’yı da 6 yıl 3 ay,

Bülent Utku’yu 4 yıl 6 ay

Yusuf Emre İper’i 3 yıl 1 ay 15 gün,

Kadri Gürsel’in 2 yıl 6 ay,

Güray Tekin Öz, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ile Önder Çelik’i 3 yıl dokuzar ay hapis cezasına çarptırdı.

Şimdi suçu bir kez daha yazayım.

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme suçu”

Peki, şimdi de şu soruyu soralım:

2002’den 15 Temmuz 2016 tarihine kadar Fethullah Gülen cemaatine kol kanat geren, “beraber yürüdük bu yolda” sloganları ile Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türk polis teşkilatına, Milli İstihbarat Teşkilatına bu kahpe cemaatçileri hangi iktidar yerleştirdi?

AKP iktidarı…

Yetmedi 2010’da Anayasa değişikliği ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu kahpe, alçak ve hain FETÖ’cülere kim teslim etti?

AKP iktidarı…

Yetmedi Anayasa Mahkemesine, Yargıtay’a, Danıştay’a, Sayıştay’a kahpe, alçak ve hain FETÖ’cülere kim yerleştirdi?

AKP iktidarı…

Bu yapılanları gazetelerden televizyonlardan eleştiren, kitaplar yazan, FETÖ adlı kalleş terör örgütüne karşı çıkanlar kimlerdi?

Gazeteciler, özgür meslektaşlarım, kahramanlık övünç madalyaları almayı hak eden bir hapse atılan, dövülen kahraman meslektaşlarımdı.

O kelepçe fikir işçisi gazetecilerin beyinlerine, fikirlerine takılmak istenen bir kelepçedir.

İşte olay budur, sorun budur, haksızlık ve hukuksuzluk da budur.

FETÖ’ye kucak açan AKP’liler topyekun “suçsuz”

FETÖ’nün ipliğini pazara çıkartıp AKP – FETÖ ilişkisini eleştiren gazeteciler “suçlu” oldular.

Adaletin bu mu dünya?

Partinizin adındaki Adalet bu mu ey AKP’liler?

İşte bu yüzden Adalet ve Kalkınma Partisi diye AK Parti diye yazılmayı hak etmiyor AKP diye yazılmayı hak ediyorsunuz.

 

 

Alıntı:  Orhan UĞUROĞLU

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | AKP, HİÇ AK PARTİ OLAMADI! için yorumlar kapalı
Haz 06

“Mahmut! Beni şu iki adamdan kurtar.” Hz.Muhammed

“Mahmut! Beni şu iki adamdan kurtar.” Hz.Muhammed

O gece Şam’da Selçuklu Atabeyi Nureddin Mahmut Zengi bir rüyâ gördü. Teheccüd namazını kılıp yeni yatmıştı. Rüyâsında Rasûlü Ekrem zuhûr etti. Yanında iki sarışın adam vardı. Rasûlüllah kendisine bu iki sarışın adamı göstererek:

-“Mahmut! Beni şu iki adamdan kurtar.” buyurdular.

Sultan Mahmut endişeyle uyandı. Kalkıp abdest aldı, iki rekat namaz kıldı. “Hayırdır inşallah” diyerek tekrar yattı. Uykuya dalar dalmaz Rasûlüllah tekrar karşısında belirdi. Ve yine iki sarışın adamı göstererek:

-“Mahmut! Beni şu iki adamdan kurtar.” buyurdu.

Mahmut Zengi tekrar uyandı korkuyla. Yine gidip abdest aldı. İki rekât namaz kıldı ve yine “Hayırdır inşallah” deyip yattı. Aynı rüyâyı aynı gece üçüncü defâ görünce gece yarısı vezirini çağırıp rüyâsını anlattı ona. Vezir Cemâleddin Mevsılî, rüyâyı yorumlarken “Burada Rasûlüllah’ın emri var. Medine’ye gitmeniz gerekiyor Sultanım. İşin hakîkatını orada anlarız” deyince, Sultan Mahmut kimseye duyurmadan, yanında veziri ve 20 süvâri ile birlikte Şam’dan Medine’ye doğru yola çıktı. Gece gündüz yol alıp 16 günde Medine’ye geldiler. Yanlarında Medine halkına dağıtmak için hediyeler de getirmişlerdi. Sultan Mahmut abdest alıp Mescid-i Nebevî’ye girerek iki rekât namaz kıldı. Ve Peygamber Efendimiz’i ziyâret etti. Daha sonra Vezir Cemâleddin halka seslendi:

-Sultanımız Peygamber Efendimiz’i ziyârete geldiler. Siz Peygamberimizin hemşehrilerine de hediyeler getirdiler. Şimdi tüm Medînelilerin isimlerini yazın ve bu listeye göre sultanımızın huzûruna çıkıp hediyenizi alın.

İKİ SARI ÇİYAN                                                                                                                                                                                                                                                  Vezirin bu çağrısı üzerine Medinelilerin isimleri yazıldı ve bu isim listesine göre herkes gelip sırayla Sultan Mahmut’un huzûruna çıkıyor, hediyesini alan gidiyordu. Bu esnâda Sultan Mahmut gelenlerin yüzüne dikkatle bakıyor, rüyâda gördüğü o iki sarışın adamı arıyordu. Nihâyet liste tamamlandı. Herkes sultanın elinden hediyesini almıştı lâkin Sultan Mahmut, rüyâsında gördüğü iki kişiyi gelenlerin arasında göremedi. Halka: “Hediyesini almayan kimse kaldı mı?” diye sordu. “Hayır” dediler. “Lâkin Endülüs’ten gelen iki kişi var ki onlar Mescid-i Nebevî nin yakınında bir evde kalıyorlar. İbâdetten başka hiçbir şeyle meşgul olmaz, kimseden de hiçbir şey almazlar. Hattâ herkese cumâ günleri sadaka dağıtırlar.” Sultan Mahmut onların da çağırılmasını emretti. Az sonra iki kişi geldi. Sultanın huzûruna girdiler. Sultan Mahmut onları görünce irkildi. Karşısında, rüyâsında gördüğü, Rasûlüllah’ın şikâyet ettiği o iki sarışın adam duruyordu. Sultan biraz şaşkınlıktan sonra kendisini toparlayıp “Nereli olduklarını ve nerede kaldıklarını” sordu. “Endülüslüyüz, dediler. Hac için geldik ve bu seneyi Peygamberimizin yanında geçirmek istedik. Mescidin yakınında bir evde kalıyoruz.” Sultan Mahmut, kaldıkları yeri görmek istediğini söyleyince berâberce gittiler.

İlk bakışta evlerinde aykırı bir şey görünmüyordu. Süslü kitaplar, değerli eşyâlar vardı evde. Mahmut Zengi odayı dolaştı. Yerdeki hasırı kaldırınca altında tahta bir kapak gördü. Onun da altında bir tünel ve bir dehliz. Tünel, Peygamberimizin kabrine kadar uzuyordu. Bunu gören halk, şaşkınlık ve mahcûbiyetle karışık sultanın yüzüne bakıyor, sonucu merak ediyorlardı.Sultan Mahmut bu iki kişiyi sorguya çekti. Onlar da, gerçekte Müslüman olmadıklarını itiraf ettikten sonra niyetlerini anlatmaya başladılar:

-Biz, Peygamberinizin bedenini buradan kaçırıp ülkemize götürmek üzere görevlendirildik. Senelerce eğitim alıp İslâm dini hakkında lâzım olan her şeyi öğrendik ve ezberledik. Derviş kıyâfetine bürünerek halkı kandırdıktan ve samîmi birer Müslüman olduğumuza inandırdıktan sonra Mescidin yanındaki bu eve yerleştik. Geceleri tünel kazıyor, çıkan toprakları da ceplerimize doldurup, her sabah Cennetül-Bâkî mezarlığını ziyâret ederek kumları boşaltıyorduk. Tünelde Peygamberin kabrine iyice yaklaştığımız gece, gök gürültüsü ve şimşekler öyle bir sarsıntı meydana getirdi ki, sanki dağlar yerinden oynadı. O gece öyle korktuk ki, tünel hattâ tüm şehir başımıza yıkılıyor sandık. Sabahleyin de sizin geldiğinizi öğrendik.

Sultan Mahmut, suçlarını îtirâf eden bu iki kişiyi îdâm etti. Ve peygamberimizin kabrinin etrâfına derin bir hendek kazdırdı. Sonra bu hendeği eritilmiş kurşunla doldurttu. Böylece Peygamber Efendimiz’in merkad-i şerifleri çepeçevre kurşunla muhâfaza altına alınmış oldu. İki kâfirin kazdığı tünel de kapatıldı. Bu hâdise 1162 yılında vukû bulmuştu.

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , | “Mahmut! Beni şu iki adamdan kurtar.” Hz.Muhammed için yorumlar kapalı
Haz 05

TOPLUMSAL ÇÖZÜLME SOSYAL İNTİHARDIR

TOPLUMSAL ÇÖZÜLME SOSYAL İNTİHARDIR

 

AKP’ye yakınlığı ile bilinen ENSAR Vakfı’nın yurtlarında 45 erkek öğrenciye tecavüz edildiği haberi gündeme bomba gibi düşünce Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu, bu haberleri yapanları “fasık” olarak nitelendirdi. Yani söylediğine gore olayın failleri değil, bu olayı insanlara duyuranlar günahkardı.

AKP’nin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’da Ensar Vakfı’na yöneltilen cinsel istismar iddialarına ilişkin, “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” dedi. 

Yani “bir kereden bir şey olmaz” rahatlığını sergilemişti.

Dahası çok AKP’nin bu konudaki pişkinlikleri roman olur.

Türkiye, ana muhalefet partisi genel başkanına linç girişimini tartışıyor. Bu saldırı sonunda, Kemal Kılıçdaroğlu‘nun sığındığı ev yakılsaydı Türkiye bugün ne durumda olurdu? Olayın, bir “gaz sıkışması”nın sonucu değil, Türkiye’nin birliğine ve dirliğine saldırı olduğunu görmek gerekir! Yine Küçükçekmece’de çocuğa tecavüz ve metrobüste iğrenç cinsel taciz gibi olaylar, Tarsus’ta 12 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden imamın tutuklanmaması, toplumun kendi iç denetimini artık yapamadığını gösteriyor. Annesi doğum için hastaneye götürüldüğü için evde yalnız kalan beş yaşında bir çocuk… Beş yaşında bir çocuğu komşuların koruyamaması… Saldırgan yabancı da olsa bu durum çok vahim bir alarm işareti değil mi?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | TOPLUMSAL ÇÖZÜLME SOSYAL İNTİHARDIR için yorumlar kapalı
Haz 04

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Ümmetimin ihtilafı rahmettir” Hz.Muhammed (S.A.V)

* “Özgürlük ot değil ki; yerden bitsin!” Schiller                                                                                              

* “Fırsat dediğin insanın kapısını iki kere çalmaz.” Nicolas Chamfort

* “En ucuz ilaçtır gülmek.” Lord Byron

* “Kitapsız öğrenen, suyu süzgeçten içer.” Schreveliu

* “İsteklerini yeterince kontrol eden, yeterince zengindir.” Voltaire

* “Doğduğumuz memleket bütün taştı çakıldı;/Sert yoğrulmuş mayamız bizi dik başlı kıldı.

Yalana baş sallayıp susmasını bilmedik;/Huysuz, geçimsiz diye şöhretimiz yayıldı.” Mehmet Çınarlı

* “Kültürle, sanatla, edebiyatla, edebiyatçıyla gereği kadar ilgilenmeyen toplum kendisini politikacıya teslim etmiş demektir. (…) Politikacı, insanlar arasındaki uyuşmazlıklardan, anlaşmazlıklardan beslenir. Kötü politikacı, bu yüzden, bu uyuşmazlıkları, bu anlaşmazlıkları körükler, düşmanlık haline getirmeye çalışır ki ‘ordu’su daima ‘silah başında’ bulunsun.” Tarık Buğra                                      

* “Bilirsiniz ki, ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz; toplumsal ve siyasal felâketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin yönetimindeki başarı da ekonomisindeki kazançların derecesiyle orantılı olur. Hiçbir uygar devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından evvel ekonomisini düşünmüş olmasın. Memleket ve bağımsızlık savunması için varlığı gerekli olan bütün kuvvetler ve araçlar, ekonomik yaşamın açılma ve gelişmesiyle olabilir.” Atatürk (1924)

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Haz 03

GELECEĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR, ÖLDÜRÜYOR

GELECEĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR, ÖLDÜRÜYOR

 

“Çanakkale’de 14 yaşındaki M.İ., aralarında önceden husumet olduğu öne sürülen 17 yaşındaki İ.Ç.’yi önce silahla vurdu, daha sonra hırsını alamayarak göğsünden bıçakladı.”

– “Denizli’de gerçekleşen olayda, 14 yaşındaki S.K. adlı kız öğrenci iddiaya göre kendisini okula göndermek isteyen annesini sırtından bıçakladı.”

– “Antalya’da 14 yaşındaki bir çocuk tarafından 8 yerinden bıçaklandığı öne sürülen kadın ağır yaralandı.”

– “Adıyaman’da 15 yaşındaki çocuk, bilinmeyen bir nedenle tartıştığı babasını sırtından bıçakladı.”

– “İzmit Doğu Kışla Gençlik Parkı içerisinde öğrenciler arasında kavga çıktı. Kavgada 14 yaşındaki bir çocuk bıçaklandı.”

– “Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde arkadaşı tarafından bıçaklanan 14 yaşında çocuk kaldırıldığı hastanede gösterilen tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.”

– “Samsun’da okul çıkışı bir öğrenciyi bıçakla yaralayan 14 yaşındaki çocuk, savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.”

– “Erenler’ de iki çocuk arasında çıkan kavgada 14 yaşındaki T.T tartıştığı 16 yaşındaki F.B’yi 7 yerinden bıçaklayarak ağır yaraladı”

***

Korkutucu değil mi? Tarihleri yalnızca son üç yılın kapsamında olan bu haberlerdeki zanlıların tamamı 14 yaşında!

Asıl aradığım haberi ise ancak aramayı son 24 saatle sınırladığımda bulabildim:

– “İstanbul Avcılar Mev Nihat Çandarlı Ortaokulu’nda 14 yaşındaki Muhammed D. çıkan kavgada Mücahit İ. tarafından göğsünden bıçakladı.”

Ve bu hafta yaşanan unutulmayacak bir dehşet haberi de; Ankara Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi araştırma görevlisi 27 yaşındaki Ceren Damar Şenel’ in kopya çekerken yakaladığı Hukuk Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi H.İ.H. (23) tarafından vahşice katledilmesi.

Peki, ne oldu da ülkenin gençliği bu hale geldi? Saldırganlığa eğilim neden artıyor? Tüm suçu bu gençlere atıp, onları ıslah evine, H.İ.H.’yi de cezaevine yollayınca tüm sorunu çözmüş olacak mıyız?

Kaybettiğimiz akademisyen Ceren Damar Şenel’ in eşi Levent Şenel’ in şu sözleri sorunun köküne işaret ediyor aslında: “İyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil, önce iyi bir insan olmaya çalışın…”

Eğitimde başlıca hedef bu olmalı. Bunu gerçekleştiremiyorsak geri kalanının hiçbir öneminin kalmadığını, başarılı akademisyenimizin ölmesiyle de mi anlamıyoruz? Okul sayısında değil, okulda verilen eğitimde bekliyor bizi çözüm.

Eğitimdeki bunca soruna rağmen ise, değişiklik bu hususlarda değil de Milli Eğitim Bakanlığı’nın logosunda yapılıyor!

Ve bu çözümü destekleyecek sosyal etkenler… En başta da medya!

Geçtiğimiz günlerde 1.5 yaşında Ecrin bebeğin vahşice tecavüze uğraması canice katledilmesi insanın kanını donduruyor

Çocuklarımızla birlikte biz de ölüyoruz

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | GELECEĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR, ÖLDÜRÜYOR için yorumlar kapalı
Haz 02

ESMA-ÜL HÜSNA-99 HAZiNE

ESMA-ÜL HÜSNA – 99 HAZiNE
“En güzel isimler (Esmaü’l Hüsna) Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin.” [ ArafSuresi,180 ]
“Allah’ın 99 ismi vardır, Kim bunları sayarsa [Ahsaha] cennete gider” [ Buhari, Müslim ]
Şüphesiz Hak der ki;  İslam’da felah

Âlemleri yaratan Hazreti Allah!(CC)    

1-Allah(C.C.): “Eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah, Her biri sonsuz bir hazine olan bütün isimlerini kuşatan özel ismi. İsimlerin sultanı.”

 

Eylersin mahlûka mağfiret derman

Hiç şüphe yok daim birsin Er-Rahmân

2-Er-Rahmân: “Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.”
Her şeyi bilensin, sınırsız fehim?

Müminlere ihsan eder Er-Rahîm

3- Er-Rahîm: “Ahirette, müminlere sonsuz ikram, lütuf ve ihsanda bulunan.”

 

Eşi yok, benzeri yok sonsuz üstelik

Sonsuzluk sahibi daim El-Melik

4- El-Melik: “Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.”
Bilirim senindir kâinatta us

Tapınmaya layık bir tek El-Kuddûs

5- El-Kuddûs: “Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdise layık olan.”  

 

Saymaya da gücüm yetmez vesselam

Sen koruyan, sen kollayan Es-Selâm
6- Es-Selâm: “Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran.”

 

Eder, tam tevekkül imanla mümin

Güvendeyiz güven veren El-Mü’min
7- El-Mü’min: “Güven veren, emin kılan, koruyan.”

 

Eylemez yok yere Müslüman yemin

Şüphesiz görür her şeyi El-Müheymin
8- El-Müheymin: “Her şeyi görüp gözeten.”

 

Kur’an ışığıyla aydınlandı giz

Büyüktür, yücedir, birdir El-Azîz
9- El-Azîz: “İzzet sahibi, her şeye galip olan.”

 

Samimi imanda gerçek itibar

Ağır yük yüklemez kula El-Cebbâr
10- El-Cebbâr: “Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran.”  

 
Allahûekber’dir dillerde tekbir

Kâinat sahibi El-Mütekebbir

11- El-Mütekebbir: “Büyüklükte eşi, benzeri olmayan.”

 

İnsan hayrı, sabrı vermeli salık
Yoktan var eder her daim El-Hâlık

12- El-Hâlık: “Yaratan, yoktan var eden.”

 

Hak, hukuk bilmezin yok itibarı

Kâinat kusursuz, Hakk’tır El-Bâri

13- El-Bâri: “Her şeyi kusursuz ve uyumlu yaratan.”

 

Edemez bir akıl, bir fikir tasvir

Görünür her şeyde O, El-Musavvir
14- El-Musavvir: ”Varlıklara şekil veren.”
Düşmandır İslam’a bütün el-küffar

Her türlü günahı örter El-Gaffâr

15- El-Gaffâr: “Günahları örten ve çok mağfiret eden.”

 

Kavurur her halde yakar elbet har

Hakimdir her şeye, galip El-Kahhar
16- El-Kahhâr: 
“Her şeye, her istediğini yapacak surette, galip ve hâkim olan.”  

 

İnsan şereflidir, şerefli ashap

Karşılıksız verir her an El-Vehhâp
17- El-Vehhâb: “Karşılıksız hibeler veren, çok fazla ihsan eden.”   

 

Ahiret pek yakın sanmayın uzak

Şüphesiz her rızkı veren El-Rezzak
18- Er-Rezzâk: “Bütün mahlükatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.”

 

Hayırdan, helalden olmalı siftah

Kaygıyı, kederi koymaz El-Fettâh
19- El-Fettâh: “Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, darlıktan kurtaran. “

 

İlimle ilgilen olma hiç zalim

Gizliyi, açığı bilen El-Alîm
20- El-Alîm: “Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi en ince detaylarına kadar bilen.”

 

Kimisi kıskançtır kimisi hasid
Hüküm sensin, hâkim sensin El Kâbıd

21- El-Kâbıd: “Dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan.”  

 

Pek çok görüş batıl, pek çok akıl kıt

Bu mülkün sahibi sensin El- Bâsıt

22- El-Bâsıt: “Dilediğine bolluk veren, açan, genişleten.”

 

Gerçek inanmışa yakışır mı fit?

Elbet gereğini yapar El-Hâfıd
23- El-Hâfıd: 
“Dereceleri alçaltan”

 

İnsana bir şeref verilmiş kâfi

“Şerefli mahlûkat” dedi Er-Rafi
24- Er-Râfi: “Şeref verip yükselten.”

 

Yaşanan hayatta fark edilmez hız

Mahlûkatı aziz kılan El-Mu’ız
25- El-Mu’ız: “Dilediğini aziz eden, izzet veren.”

 

Değil midir mahşer bilinen menzil

Gereğini elbet yapar El-Müzil
26- El-Müzil: “Dilediğini zillete düşüren.”

 

Gayret almak için hakça hissemi

Her şeyden haberdar yüce Es-Semi

27- Es-Semi: “Her şeyi en iyi işiten.”
Kâinat kul için bir açık tefsir

Her hali, her sırrı görür El-Basîr

28- El-Basîr: “Gizli açık, her şeyi en iyi gören.”

 

Yok, hiç bir canlıya kalmadı öfkem

İki cihanda da ulu El- Hakem

29- El-Hakem: “Mutlak hakim, hakkı batıldan ayıran. Hikmetle hükmeden.”
Hak istiyorsan gel kervana katıl

İki cihanda da mutlak El-Adl

30- El-Adl: “Mutlak adil, çok adaletli.”
Kim istemez, övgü, tebrik ve taltif

Lütuf, ihsan eder kula El-Latif

31- El-Latîf: “Lütuf ve ihsan sahibi olan. Bütün incelikleri bilen.”  

 

Bil gelecek ömrün sonu o kabir

Ezeli, ahiri bilen El-Habîr
32- El-Habîr: “Olmuş olacak her şeyden haberdar.”
Gelmişi, geçmişi bilmeli alim

Hiç acele etmez yüce El-Halîm

33- El-Halîm: “Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan.”

 

Devam edecek

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | ESMA-ÜL HÜSNA-99 HAZiNE için yorumlar kapalı
Haz 01

YER Mİ TÜRK EVLADI?!

YER Mİ TÜRK EVLADI?!

“Velev ki Habur unutulmuş olsun, Oslo unutulmuş olsun, Çözüm Süreci unutulmuş olsun, yüzlerce Mehmet’in anasını nasıl ağlattığınız unutulmuş olsun, Megri Megri unutulmuş olsun..

YSK, ‘Türkiye’nin en büyük Kürt şehri(!)’ olan İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesine karar verdiği gün, PKK başı cani Öcalan’a yolladığınız ‘sözcü’ler, buram buram ‘Türkiye İttifakı(!)’ kokan bir açıklama yapacaklar ve siz ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ diye ikna edeceksiniz milliyetçi, milliyetperver, vatansever, yurtsever seçmeni öyle mi?

‘9’u 5 geçe kenefe gidin’ diyeni, İstiklal şairine ‘p.zevenk’ diyene hakkınızı ‘helal’ edeceksiniz, ‘değerli tarihçi’ diye onore edeceksiniz, ‘omuzlarınızda taşıyacaksınız’, övgü dolu belgeseller yayınlayacaksınız ve ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ diyerek hooop kendinizi temize çekivereceksiniz..

‘Mustafa Kemal’e zerre muhabbet besleyenler cenazeme gelmesin’ diye vasiyet edenin cenazesinde, tesbih tanesi gibi dizileceksiniz en öne ve ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ deyince sütten çıkmış ak kaşığa dönüşeceksiniz..

‘Keşke Yunan Galip gelseydi’ diyen bir meczubu, layığı ‘Hainler Mezarlığı(!)’yken, Türk Bayrağı Kanunu ve Türk Bayrağı Tüzüğünü’nü çiğneyerek, ömrünü hür olarak dalgalanmamasına adadığı Türk bayrağıyla yolcu edeceksiniz ve ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ demekle kurtulabileceksiniz..

Kaftancıoğlu’nu savunuyor da benimsiyor da değilim; bir riyakarlığı ortaya koymak adına soruyorum sadece;

Yer mi bunu Türk evladı?

İstanbul’da yarışın ‘Zulüm 1453’te başladı’ diyen zihniyetle olduğunu söyleyeceksiniz ama ‘Zulüm 1923’te başladı’ diyenlerle birlikte hareket edeceksiniz; Yer mi?

‘Beka’ diyecek ama devletin kurumlarından devletin adını kaldıranların safında ve ‘T.C. ibaresini seviyoruz ve her yerde olmasını istiyoruz’ diyene, dediğini de yapıp, İstanbul’u ‘T.C’ ile bezeyene karşı olacaksınız; Yer mi?

Mevzuyu ‘Türk için’ verilen bir mücadele gibi gösterecek ama ‘Ne Mutlu Türk’üm diyene’ ifadesine savaş açanların safında ve ‘Benim tek liderim Mustafa Kemal Atatürk’tür’ diyene karşı olacaksınız; Yer mi?

Allah aşkına inanıyor musunuz sahi;

Türk evladı, 19 günlük başkanlığında, 17 yıl süren bir karabasandan uyanmayı sağlayan bir adamın kazanılmış hakkına ve onun şahsında milyonlarca insanın iradesine ‘karabasan’ gibi çökünce, bu ülkenin daha huzurlu, daha müreffeh, daha güvenli, daha demokratik bir yer haline geleceği masalını yer mi?..” 
Alıntı:  Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU..

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | YER Mİ TÜRK EVLADI?! için yorumlar kapalı
May 31

Hayırsevmezlik

Hayırsevmezlik

 

Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. 

Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu.

– “Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?” 

Avukat bir süre düşündü, sonra: 

– “Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?” 

Görevli utandı: 

– “Şey… hayır.” 

– “Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?” 

Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti: 

– “Ya da kızkardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?” 

Görevli yerin dibine geçmişti sadece, 

– “Hayır, hiç bir bilgim yoktu …” diye mırıldanabildi. 

Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti: 

– “Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?”

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | Hayırsevmezlik için yorumlar kapalı
May 30

TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KİM TEHDİT ETMEKTEDİR?

TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KİM TEHDİT ETMEKTEDİR?

 

* ABD’nin 60-80 değişik ülkeden topladığı dinci radikal sapık ve katil sürülerini Türkiye, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkelerin yardımıyla Suriye’ye sokup, İŞID terör örgütü adıyla Suriye’yi iç savaşa sürüklemesi,

* Suriye’de “müttefikim” dediği PKK/PYD/YPG gibi çeşitli isimler altında 70 bin kişilik ağır silahlarla donattığı PKK ordusuyla ve 20’yi aşkın askeri üssüyle işgali sürdürmesi,

* Türk Hava Kuvvetleri’nin faaliyetlerini izlemek için Ayn El Arab ve doğudaki Rumeylan hava üslerine 445 km menzilli 2 adet AN/TPS-75 tarama radarı yerleştirmesi,

* Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı ABD, İsrail ve Yunanistan’ın düzenli şekilde deniz tatbikatları yapması, bazı ABD düşünce kuruluşlarının Türk-Amerikan savaşı senaryoları yayınlamayı sıklaştırması ile birlikte düşünürsek soruyu tekrar soralım:

* Türkiye’nin toprak bütünlüğünü kim tehdit etmektedir?

* Bu sorunun cevabı emperyalist ABD ve müttefikleridir.

* Bu durumda Türkiye’nin ulusal savunma stratejisi, Türk topraklarını tehdit edenlere (düşmanlara) karşı ivedilikle tedbirler almayı gerektirir.

***

Dural, bu incelemeden sonra S-400’ler konusuna geliyor:

* S-400 yüksek irtifa hava savunma füze sistemi, dünyanın en etkili sistemi olup, her bakımdan ABD ve diğer NATO ülkeleri tarafından üretilen benzer sistemlerden kesinlikle üstündür.

* Türkiye’nin S-400 sistemi almasına ABD veya NATO müttefiklerinin karşı çıkmalarının esas sebebi Türkiye’ye karşı bir askeri müdahale planları yapmış olmalarıdır.

* S-400 sistemi kesinlikle alınmalıdır. Türkiye’ye stratejik bir caydırıcılık sağlayacaktır.

* ABD ambargo uygulayabilir. Buna iç cephede birlik sağlanarak karşı koyulur.

* Türkiye’yi NATO’dan çıkartamazlar… F-35’leri, mevcut savaş uçaklarımıza ve helikopterlere veya diğer kritik silah sistemlerimize yedek parça vermezler. Bu durumda başka kaynaklardan tedarik ile yerli üretimi arttırmak imkânı elimize geçer ki, bu durum “tam bağımsızlık” yönünde önemli bir fırsattır.

***

Türkiye, bir taraftan da ABD hava üsleri tarafından kuşatılmış durumdadır. Bu sebeple, Türkiye’nin iç cephesi güçlendirilmelidir. Bu güç, “başkanın etrafında ittifak” şeklinde elde edilemez.

Peki ne yapmalı? Bu soruyu dün Cahit Armağan Dilek cevaplandırdı:

“Türkiye İttifakı için ilk yapılması gereken, etkisiz ve yetkisiz hale getirilen TBMM’nin yeniden millî iradenin gerçek temsil yeri haline getirilmesi, Meclis’ten çıkacak hükümetin yürütme erki rolünü ve görevini üstlenmesi, Cumhurbaşkanlığı’nın da öncesinde olduğu gibi icra makamı değil Türk devleti ve milletinin birliği ve bütünlüğünü temsil makamı haline getirilmesidir.”

Biz de “Başlangıçta yeleğin düğmeleri yanlış iliklenmiştir. Şimdi bütün düğmeleri çözmek ve hukuka uygun şekilde yeniden düğmelemek zorundasınız” derken ve Atatürk‘ün “Önce Meclisi sonra ordu” değerlendirmesini hatırlatırken aynı öneride bulunmuştuk.

Türkiye, yeniden “hukuk devleti” olmazsa, kendisini koruyamaz duruma düşer.

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KİM TEHDİT ETMEKTEDİR? için yorumlar kapalı