Nis 19

BÜTÜN BUNLAR NEYİN İFADESİDİR?

BÜTÜN BUNLAR NEYİN İFADESİDİR?

 

AKP, 2003 yılında kamu yönetimi reformuna soyunduğu zaman hazırlanan taslak, Türk-İş adına hazırlanan raporda şöyle yorumlanmıştı:

“Yerel Yönetim Reformu adı altında hazırlanan düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısını büyük ölçüde zayıflatacak, 81 eyalet yaratacaktır. Etnik kimlik ve siyasal görüşlere göre bölgesel yapılanmalar ortaya çıkacaktır.”

Hazırlanan yasa tasarısının bir kısmını Ahmet Necdet Sezer veto etti. Sezer’den sonra parça parça yasalarla sistemi değiştirdiler.

***

17-25 Aralık’a kadar, Pensilvanya’nın her talebini yerine getiren de AKP iktidarıydı. Öyle ki Erdoğan, “Ne istediler de vermedik?” demişti. Sonunda ihale istedikleri ama alamadıkları anlaşıldı. Fetullah Gülen, havuzda toplanan yüzdeler için “irin havuzları” dedi ve ondan sonra ayrılık başladı!

“Kandil” deseniz, “çözüm süreci”nde neredeyse iktidara ortak hale gelmişti! Dolmabahçe’de Öcalan’ın hazırladığı 10 maddelik “ortak vatan” metnine AKP’li bakanlar imza attı.

***

Kısacası, AKP, 17-25 Aralık’a kadar Pensilvanya’nın, “Çözüm süreci” boyunca da Kandil’in taleplerini yerine getirdi. Ne zamanki AKP, 7 Haziran 2015’te tek başına iktidarı kaybetti, o zaman Devlet Bahçeli‘nin müdahalesiyle üç ay içinde erken seçim kararı aldı ve bu arada terörle mücadele başlattı. AKP, 1 Kasım 2015 seçimlerinde bu sayede ayakta kaldı.

Taksim meydanında, ezana saldırı olmadığı ise net bir şekilde ortaya çıktı. Bu iddiada bulunanlar özür diledi ama Erdoğan bunları yok sayıyor! Tıpkı “camide içki içtiler” yalanı gibi…

Tarsus’ta, Kur’ân kursu öğrencisine tecavüz eden imam serbest bırakılıyor ama bu konuda nedense kimseden çıt çıkmıyor!

Daha BOP eş başkanlığı var, Libya ve Suriye’de Amerikan taşeronluğu var. Yunanistan’a terk edilen adalar var. Hatta Kushner‘in Ankara ziyaretinden sonra İsrail’in “Golan tepeleri” işgalinin tanınması skandalı var! Bunlar nedir?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , | BÜTÜN BUNLAR NEYİN İFADESİDİR? için yorumlar kapalı
Nis 18

“Hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz.”

“Hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz.”

 

TBMM Araştırma Komisyonu’nda ifade veren, dönemin Emniyet istihbarat daire başkanı Sabri Uzun‘un ifadesi de ilginçti. Uzun, patlamaları kimin yaptığı sorusuna “Hırsız

evin içinde olursa kilit işe yaramaz.” diye cevap vermişti:

-Termal kamerayla izlenen yere, 150 kilo patlayıcı nasıl girdi?

-Yani kilit bozulmuş efendim. Evin içinden olursa her şey girer. Bunlar tamamen PKK’nın. Oraya (Şemdinli) girse de yakalanır.

-Niye yakalanmadı?

-Orada kilit bozuk efendim.

-Kim soktu?

-Ben bir hüküm veremem. Adaba aykırı. Ama fotoğrafları yan yana koyun, görünüyor.

-Avlunun kilidi de bozuk mu?

-Hayır. Bu lokal bir olay. Genel değil. Genel olsa söylemekte sakınca görmem. Söylerim, derim ki önlem alın, ülke çeteleşiyor. Devlet içinde yasaya uymayanlar meşru mu

olacak? Nereye kadar meşru olacak?

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | “Hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz.” için yorumlar kapalı
Nis 17

TARIM ÇÖKTÜ AMA EKONOMİDE BAŞARILIYMIŞIZ..

TARIM ÇÖKTÜ AMA EKONOMİDE BAŞARILIYMIŞIZ..

 

Ayçiçeğini Moldova’dan, Bulgaristan’dan, Romanya’dan,

Domatesi Rusya’dan, Romanya’dan, Ukrayna’dan,

Buğdayı ABD’den, Rusya’dan, Kazakistan’dan, Meksika’dan,

Arpayı Ukrayna, Fransa, Rusya, Almanya’dan,

Armudu Şili, Arjantin, Çin, Güney Afrika’dan ithal ediyoruz sonuçta!

Adı üstünde “Antep fıstığı”; binlerce ton üretim fazlamız varken İtalya, Almanya, Mısır, İran’dan ithal ediyoruz mesela!

Rizelileri kenevirin söküp alınışı kadar yaralamamış galiba ama ben yine de hatırlatayım,  

Çay Sri Lanka’dan, Kenya’dan, Endonezya, Çin, İran’dan.

Elma, Amasya’dan değil Şili, İtalya, Fransa, Bosna-Hersek, ABD’den geliyor çoğunlukla…

“Gülnar”ımız var ama Rusya’dan, Peru’dan, Şili’den, İtalya, Kolombiya’dan geliyor nar…

“Taşköprü sarımsağı” efsane marka ama Çin’den alıyoruz sarımsağı da…

Pamuk ne! “Ekonomik bir değer” değil mi? Çukurova verimsiz mi? İktidardan biri çıkıp da “Adana’dan pamuğu söküp aldılar” diye ağlamadığı için mi karşı çıkmıyorsunuz ithal ediliyor olmasına?

Zeytin ne? “Ekonomik bir değer” değil mi? Kim imara açtı zeytinlikleri?

İncir ne? Kim göz dikti Aydın’ın şifalı topraklarına?

 “Şeker pancarı”nı kim kurban etti “mısır şurubu”na?

Madem o kadar “üretim”cisiniz…

Kimmiş bu “dost görünen düşmanlar”; 16 yılda, 3.5 milyon hektar tarım alanına TOKİ binası dikenlerle ilgisi olabilir mi diye sormak hiç mi gelmiyor aklınıza?

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | TARIM ÇÖKTÜ AMA EKONOMİDE BAŞARILIYMIŞIZ.. için yorumlar kapalı
Nis 16

ZENCİ MUSA

ZENCİ MUSA

 

‘YARIM KALAN  BİR HESABIMIZ VAR. “

İstanbul’un işgal edildiği esaret yılları yaşanmaktadır.

İngiliz general Herrington kendi Bayraklarının dalgalandığı, İstanbul’da Galata gümrüğüne gelir..

Uzaktan heybetli güçlü bir zenci görür hamallık yapan ve ‘kim bu’ diye sorar yanındakilere.

”Eski bir Osmanlı askeri ve Kuşçu başı Eşrefin fedaisi, İşte 300 bin altını Yemen’e kaçıran Zenci Musa bu,” derler.

General Herrinton Zenci Musa’nın yanına gider ve “Güçlü adam benimle çalışırsan, seni paraya boğarım,” der.

Musa generalin gözlerine keskince bir bakış attıktan sonra ‘Her teklif herkese yapılmaz General, uğruna savaşacağım tek devlet var oda Osmanlı, uğruna öleceğim tek bayrak var oda ay yıldız,’ der!

General Herrington bu cevap karşısında şok’a uğrar! Kızarak yanından bir kaç adım uzaklaştıktan sonra Musa ‘General’ diye seslenir, general arkasını dönüp bakar, Musa

tarihe şu sözleri kayıt eder ”Yarım kalan bir hesabımız var sizinle, daha her şey bitmedi.”

Evet, yarım kalan bir hesap var ortada! Hâla Atatürk’le, hâla Cumhuriyetle, hâla Kuvva-i Milliye ile uğraşanları görünce, hâla ingiliz artıklarının memlekette cirit attığını

anlıyoruz!

Rahmet olsun sana Zenci Musa.

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | ZENCİ MUSA için yorumlar kapalı
Nis 15

İNSANLIK DÜŞMANI SİYONİZM

İNSANLIK DÜŞMANI SİYONİZM

Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, “Yahudilikteki Arz-ı Mev’ud Anlayışının  Boyutları” başlıklı  makalesinde  Kur’an da ve Yahudilerin kutsal kitabında arz-ı mev’udu ele almıştır:

 “Kur’an’da, Allah’ın Hz. İbrahim’e, Hz. Musa’ya ve Hz. Davud’a ‘bereketli’, ‘Mukaddes’ bir yer va’dettiği, kavimlerini oraya götürmelerini tavsiye ettiği yer almaktadır. Ancak Allah’ın va’dettiği yerin İsrailoğullarına tahsisi; onların Allah’a yapacakları kulluk görevine, O’na verdikleri söze, O’nun emirlerine uyma şartına bağlanmış ve ‘Arz’a iyi kulların varis olacağı bildirilmiştir. Bununla beraber va’dedilen yer Kur’an’da açık değildir. Onun için ilgili ayetlerin tefsiri yapılırken çeşitli yerler üzerinde durulmuştur.

Kur’an’da açık olarak belirtilmeyen bu yer, Yahudi Kutsal Kitabında teferruatiyle anlatılmaktadır. Allah, Hz. İbrahim’e ve soyundan gelenlere, Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat’a kadar olan sahayı, o bölgede yaşayanların hakimiyetini vermiştir.” (A. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 33, 1992).

Abdurrahman Küçük Hoca, “Siyonizm tam olarak bilinmeden, dünyada ve bilhassa Ortadoğu ‘da barışın sağlanması mümkün değildir.” dedikten sonra, Siyonistlerin emellerine üç kademede ulaşmak isteklerini belirtir: 

“Arz-ı Mev’ud idealinin kademeli bir görünüm arzettiği dikkati çekmektedir. Yahudi Kutsal Kitabı ve Siyonistlerin hedefleri değerlendirildiğinde şu üç kademe görülebilir. Birinci planda Kudüs ve çevresi; ikinci planda Nil’den Fırat’a kadar olan kısım, yani Ortadoğu; üçüncü planda bütün dünyadır.”

Siyonizm varsa barış yoktur!

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | İNSANLIK DÜŞMANI SİYONİZM için yorumlar kapalı
Nis 14

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

 

* “Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse, doğruya ulaşılamaz.” Farabi

* “Ne kadar çok söylersen, karşındaki o kadar az hatırlar.” Fenelon

* “Demagoglar, başka bir tabirle halk avcıları, halkın önyargılarını, inançlarını ve cehaletini manipüle ederek popülerlik ve liderlik elde edebilir.” Sokrates

* “Olgun devlet adamını sevindirmek isterseniz, eleştirin. Basit bir hükümet adamını sevindirmek isterseniz, övün.” B. Disraeli

* “Şiddet karşıtIığının ürettiği güç kesinIikIe insan yeteneğinin icat ettiği tüm siIahIarın gücünden üstündür.” Mahatma Gandhi 

* “İman hukukî mükellefiyetlerin dışındadır.  Devlet vatandaşından itaat etmesini ister, iman etmesini değil” Hobbes                                                                                                                                                           

* “Her zaman bir ayağım şimdiki zamanda, öbür ayağım da geçmiş zamanda durmuşumdur. (…) yalnız burada gözlerimi geleceğe çevirmişimdir.  Toynbee                                                                            

* “İyilik gibi âlemde sermaye olmaz.” Türk Atasözü

* “Kötü bir işin en güçlü tanığı, vicdanımızdır.” Hz. Ömer

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Nis 13

CANİ ERMENİLERİN “TÜRK SOYKIRIMI”

CANİ ERMENİLERİN “TÜRK SOYKIRIMI”

 

Osmanlıyı parçalamak için, “size iki deniz arasında devlet kurduracağız” yalanıyla emperyalistlerin tuzağına düşen Ermeniler 159 yıldır Türk düşmanlığı yapıyor. Osmanlı Devletine karşı ilk silahlı saldırı 1860’da Zeytun’da başladı. 1914 Birinci Dünya Savaşı’na kadar yurdun her tarafına yayıldı. Savaşı fırsat bilen Ermeni çetelerin vahşete dönüşen katliamları karşısında, yarıya yakını yollarda ölen ve kaybolan 1.5 milyon Türk, Batı Anadolu’ya göç etti. 30 Ağustos 1918’de savaşı kaybedince ateşkes imzalandı. Ülke galip devletlerin işgalindeydi, 1920’ye kadar, hiçbir direnişle karşılaşmayan Ermeni vahşeti büyük boyutlara ulaştı. Kâzım Karabekir Paşa’nın komutasındaki 15. Kolordu, büyük bir Ermeni birliğiyle savaştı ve yendi. 1920’de, Gümrü Antlaşması yapılıp, bugünkü sınırlar çizildi.

Bu dönemde Doğu Anadolu’da devlet kurmak için silahlı Ermeni çeteleri 60 yıl saldırdı, Osmanlı 60 yıl meşru savunma yaptı.

Mesele yine bitmedi. Ermeniler 1920’de Sevr’de “Osmanlı ile, 160 bin askerimizle biz de savaştık masaya oturacağız” dediler, dikkate alan olmadı. Lozan’a geldiler, “Vaadiniz var, devlet istiyoruz” dediler; hüsrana uğrayıp, emperyalistlere küskün ayrıldılar.

Bu kadar aldatılmışlığa rağmen mesele yine bitmedi. Emperyalistlerin kışkırtmasıyla 50 yıl sonra 1973, 1985 arasında Ermeni ASALA terör örgütü, ABD ve Avrupa ülkelerinde 43 diplomat ve elçilik görevlimizi katletti. Sonra Türkiye’yi bölme işini PKK’ya devretti.

PKK Ermeni terör örgütüdür.

Katledilen bu masum insanların kabahati(!) Türk olmalarıydı. Bunun hukuki adı, BM sözleşmesine göre “soykırım”dır. Bugüne kadar Ermeni iddialarıyla ilgili 1’i millî, 4’ü uluslararası olmak üzere açılan 5 davada kazanan Türkiye oldu.

 

Hocalı Soykırımı, Yukarı Karabağ’ın işgali

Aradan 7 yıl geçtikten sonra, Ermeni katliamı bu defa kardeş Azerbaycan’da karşımıza çıktı. 1992 yılında Rus Motorize Alayının desteğindeki Serj Sarkisyan (2008’de Ermenistan Cumhurbaşkanı)’ın elebaşılığını yaptığı Ermeni çeteleri 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece Hocalı kasabasına saldırdı. Giriş ve çıkışı tutup kasabadaki Türklerin tamamını imha etmek üzere silahlı baskın yaptı, 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dâhil olmak üzere toplam 613 Azerbaycan Türk’ü vahşiyane usullerle katledildi, 487 kişi ağır yaralandı. Esir alınan 1275 kişinin akıbeti belli değil. Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si, 27 yıldır Ermeni işgali altında. Ermenistan işgali kaldırmıyor, Türkiye’den özür, tazminat ve toprak istiyor.

BM ve BMGK, Ermeni işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğuna defalarca karar verdi. AGİT’in Minsk Grubu eş başkanları, Rusya, Fransa ve ABD olunca, Türkiye’nin siyaseti de ortadayken, bu millî meseleyi gündemde tutmaktan başka bir çaremiz yoktur.

***

Kırım ve Doğu Avrupa Müslümanları Müftüsü, 23.2.1918’de şehit edilen kahraman Noman Çelebicihan ile sürgün, göç ve işgalde hayatını kaybeden şehitlerimizin ruhu şad olsun Allah rahmet eylesin.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | CANİ ERMENİLERİN “TÜRK SOYKIRIMI” için yorumlar kapalı
Nis 12

HATIRALAR…

HATIRALAR…

 

Hayatın gözü kurur

İnsanlık dibe vurur

Tüm belalar kudurur

Hatıralar olmasa…

 

Bir şeytana kanarsın

Cayır, cayır yanarsın

Dünü nasıl anarsın

Hatıralar olmasa…

 

Gönül güzel bilmezdi

Hazineniz olmazdı

Can küpünüz dolmazdı

Hatıralar olmasa…

 

Tutamazsın oltayı

Sınırlarsın kotayı

Çizemezsin rotayı

Hatıralar olmasa…

 

Fikri eleyemezsin

Doğru dileyemezsin

Gerçek beleyemezsin

Hatıralar olmasa…

 

Can aşka üşenir mi?

Bilgiyi kuşanır mı?

Hiç iyi yaşanır mı?

Hatıralar olmasa…

 

Kişi erdeme ermez

Akıl bilgiler dermez

Dağlar bile yol vermez

Hatıralar olmasa…

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , | HATIRALAR… için yorumlar kapalı
Nis 11

BİLİNÇLİ BİR TOPLUM OLMAK

BİLİNÇLİ BİR TOPLUM OLMAK

 

Tam 16 yıldır…

2002’den beri yokuz…

Bu süreçte kimler katılmadı ki; Panama, Sırbistan, Nijerya, Tunus, Peru, Bosna Hersek, Kosta Rika, Honduras, Gana, Slovakya, Fildişi Sahili, Kuzey Kore, Cezayir, Ekvador, Çek Cumhuriyeti, Togo, Trinidad ve Tobago, Angola, İran…

Dünya Kupası’ndan bahsediyorum… 4 yılda bir yapılan, ülke futbolunun başarısını ortaya koyan bir numaralı futbol organizasyonu…

Fiilen ikinci kez katıldığımız 2002 Dünya Kupası’nı hatırlayın… Müthiş maçlar çıkardık ve dünya üçüncüsü olduk.

Türkiye tek yürek olmuş, kol kola girmiş başarısını kutluyordu.

Şimdi ise başka takımların yanında olmaya çalışarak turnuvayı takip ediyoruz.

Japonya…

Belçika’dan yediği son saniye golüyle turnuvaya veda ederken Türkiye’deki futbolseverler üzüldü. Çünkü turnuvada kendimizi en yakın hissettiğimiz takımlardan biriydi. Kültürleri, devlet gelenekleri, ahlaki değerleri hep ilgimizi çekti.

Futbola çok fazla önem vermiyorlar, daha doğrusu tutku haline getirmiyorlar. Buna rağmen öyle sistemli ve organize hareket ediyorlar ki… Küçük yatırımlarla büyük sonuçlar elde ediyorlar. Japonya ulusal anlamda katıldığı hiçbir organizasyonda ezilmedi, kenara itilmedi, oynadıkları futbolla hep ders verdiler.

22 maçtır yenilmeyen Belçika’ya ecel terleri döktürdüler. Ama olmadı…

90 dakika tamamlandığında Japon taraftarların gözleri yaşlıydı… Dramatik bir vedaydı.

Son saniyede gelen gole rağmen, maç esnasında yere düşen çöpleri toplamaya başladılar. Üşenmediler, yerde ne varsa tek tek çöp poşetlerine doldurdular.

Sonra bir baktılar ki rakip Belçika’nın tribünleri feci durumda. “Madem bir işe başladık, yarım bırakmayalım” diyerek orayı da temizlediler.

Japon millî takımı ise alkışlar arasında soyunma odasına gidiyordu. Birbirine giren, küfreden, alacakları primi tartışan sözde oyuncular yoktu aralarında. Hepsi birbirini teselli etti. Duşlarını aldılar, eşyalarını topladılar ve sessizce stattan ayrıldılar.

Taraftarlar ve Japon millî takımı ayrıldıktan sonra oldukça enteresan bir manzara kalmıştı geride; dakikalar önce on binlerce insan yokmuş gibi tertemiz bir stat.

Görevlilerin şaşkınlığı devam ediyordu. Soyunma odasına geldiklerinde karşılaştıkları ortam şaşırtıcıydı. Futbolcular her yeri düzenlemişler ve bir not bırakmışlardı;

“Her şey için teşekkürler.”

***

İşte bizim 16 yıldır katılamadığımız bir organizasyonda olanlar ve kendimize yakın bulduğumuz Japonya’nın medeniyeti ve insani gelişmişliği…

Biz, Japon kültüründe kendimize olan saygımızı, kaybettiğimiz geçmişimizi görüyoruz belki de…

Ama son verdikleri ders belki de unuttuğumuz, unutturulan Türkiye’nin, ve hatta insanlığın yansımasıydı; “Nasıl insan olunur”u anlattılar dünyaya…

Hunharca işlenen cinayetler, çocuk ölümleri, tecavüz, hırsızlık haberleri, tehditler, soruşturmalar, zamlar, kavgalar, her gün yanan fabrikalar, sigara yüzünden yakılan ormanlar, siyasilerin sınırlı kelimelerle toplumu getirdikleri nokta, idam tartışmaları, erken seçimler, her şeye maydanoz olmayı kendilerine görev bilen şarkıcıların yorumları… Günümüz bunlarla, bu geri kalmışlıklarla geçiyor.

İşte böyle bir tabloda Dünya Kupası’nda olduğumuzu düşünelim…

Futbolcularımız prim kavgası yapmadan, muhabirleri tehdit etmeden, gazetelerimiz “savaş” manşetleri atmadan, skandallar skandalları izlemeden bir turnuvayı tamamlayabilir miydik?

2002’deki gibi birbirimize sarılabilir, hiçbir siyasi kaygıyı düşünmeden tek yürek olabilir miydik?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | BİLİNÇLİ BİR TOPLUM OLMAK için yorumlar kapalı
Nis 10

“Kapı kitli, cüzdan cepte, para yok!…”

“Kapı kitli cüzdan cepte para yok!…”

 

Bir de Aşık Veysel‘in yaşadığı bir olay var. Veysel, 1939 yılında, arkadaşıyla birlikte Tarsus Şadırvan Han’da bir odada konaklar.

Kapıyı kilitleyerek yatarlar. Sabah kalktığında, arkadaşının gittiğini görür. Giyinirken cüzdanını yoklar.

Cüzdanın yerinde olduğunu ama içindeki paraların alınmış olduğunu anlar.

Aşık Veysel “Hırsız’a beddua” adlı şiirinde başına gelenleri şöyle anlatıyor;

Parça parça olsun paramı çalan
Kimisi gerçek dedi kimisi yalan
Dünyada görmedim böyle bir plan
Kapı kitli cüzdan cepte para yok..

Gezdim İstanbul’u İzmir Ankara
Şadırvanlı handa kaldı bu para
Bu nasıl dalgadır, bu ne dubara
Kapı kitli cüzdan cepte para yok..

İsa değil göğe çıksın sır olsun
Alanların iki gözü kör olsun
Tarsus’ta bu destan hatıra kalsın
Kapı kitli cüzdan cepte para yok..

Bilsem gelmez idim ben bu Tarsus’a
Bu gamlı gönlümü koymazdım yasa
Haber verdim inzibata polise
Kapı kitli cüzdan cepte para yok..

Ehli-din olanlar asla bunalmaz
Herkesin ettiği yanına kalmaz
Bu ne muammadır hiç kimse bilmez
Kapı kitli cüzdan cepte para yok..

Olan oldu Veysel boşuna yanma
Sana kim dedi ki uyu uyanma
Sılaya gitmeyi severim amma
Kapı kitli cüzdan cepte para yok..

Aşık veysel’i rahmetle anıyoruz…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | “Kapı kitli, cüzdan cepte, para yok!…” için yorumlar kapalı