Nis 09

BU MU ADALET?

BU MU ADALET?

Gazetelerden okuyoruz Medyadan duyuyoruz Sosyal medya da paylaşımları görüyoruz.

Artık kendi ülkemizde yaşamak zor gelmeye başladığını fark ediyoruz.

Biz vatandaş olarak hangi hukuka, hangi yargıya, hangi hâkime, hangi yönetime, kime, neye güveneceğiz?

“Bana gülümsüyordu, içimden bir ses, al eve götür dedi” diyerek “Avanak Avni” heykelini çaldığını itiraf eden gencin 10 yıl 6 aya kadar hapsi istendi.

Aybüke öğretmen ve iki askerin şehit edildiği saldırıyla ilgili olarak yargılanan teröristlere 18 yıl hapis cezası verildi.

Üç cana kıyan teröristler en az üç insanın ömrü kadar ceza almalıdır. Bunun yanında sosyal hayatı engelleme , güvenlik güçlerine saldırmadan da en az yirmişer yıl ceza

verilmeliydi.

Bi adalet arıyoruz ancak o görünürlerde yok…

 

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | BU MU ADALET? için yorumlar kapalı
Nis 08

TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR

TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR

İşte insanlığı var eden bir kadının yaşamda var olma mücadelesi..

Sarah Sartjie Baartman Afrika’da doğmuş bir kız çocuğudur.. Annesi onu doğururken ölünce Sarah’ı babası büyütür.. İngiliz sömürgecileri ile girdiği çatışmada babasını da kaybedince onu siyahi bir tüccar kendisine köle yapar..
Tüccarı ziyarete gelen bir İngiliz subayı Sarah’ı satın alır..Çünkü Sarah’ın bir özelliği vardır; kalçası ve vajinası çok büyüktür.. Bu onun kabilesine has bir özelliktir.. İngiliz subay bu özelliğinin Avrupadaki eğlence mekanlarında ilgi çekeceğini düşünür..Onu alıp Londra’ya götürür..
Kabus böylece başlamış olur..
Sarah Londra’ya getirildiğinde 21 yaşındadır.. Subay onu bir sirke satar.. Yüzünü boyarlar, dar kıyafetler giydirip başına tüyler takarlar.. Sirkte bir kafes içinde sergilenen Sarah Avrupalıları hayrete düşürür.. Bir süre burada kaldıktan sonra müzeye götürülür.. Camdan bir bölme içinde sergilenir.. Avrupalı erkeklerin iştahı kabarır. Ona dokunmak isteyenlerin sayısı artınca camı kaldırırlar.. Taciz edilir, vücuduna çöpler dürtülür.. Kalçasının gerçek olduğunu anlamak isteyenler iğne batırıp bıçakla keserler. Acıdan bayılınca dinlenmeye alırlar.. İngiliz burjuvasının eğlence kaynağı olur.. Ayakta duramayacak kadar halsiz düşünce Paris’teki bir sirke satarlar.. Hayvan terbiyecileri onun üzerinde deneyler yaparlar.. İşleri bitince onu satın almak isteyen bir bilim adamına verirler.. Bilim adamı canlı canlı vücudundan parçalar alır.. Onun vücudu üzerinden değerlendirmelerle Avrupa ırklarının üstünlüğünü öven bilimsel makalaler yazar.. İşi bitince sokağa atar.. Sokakta onu bulanlar uzun bir süre fahişe olarak çalıştırır..
Kaderi gibi kara bedeni daha fazla işkenceye dayanamaz; 1816 yılında Paris’te ölür..
Ölümünün üzerinden 24 saat geçmeden cerrah George Cuvier tarafından vücudu yarılır.. Beyni ve cinsel organı çıkarılarak İnsanlık Müzesi’ne konur.. Doldurulan vücudu ise 1974 yılına kadar halka açık bir sergide sergilenir..

 

 

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR için yorumlar kapalı
Nis 07

SOYKIRIM

SOYKIRIM

Genocide Watch (Soykırım Gözlem Örgütü) başkanı Gregory H. Stanton’ın, 1996’da “Soykırımın 8 Aşaması” isimli bir raporunda değindiği aşamaları burada alıntılamakta yarar var. İşbu sekiz aşamanın hiçbirisinin Ermeni kökenli yurtttaşlarımız hakkında – ne Osmanlı ne de Cumhuriyet dönemlerinde – devlet ya da millet sathında kendisine yer bulmadığı anlaşılsın:

Sınıflandırma: Dil ve kültürlerin hepsi sınıflandırmayı kullanır. Doğal ve sosyal dünya kategorilere bölünür. Nesneleri ve insanları ayırıp sınıflandırılır. Tüm kültürlerin ‘biz’ ve ‘onlar’ı, ‘bizim’ grubun üyeleriyle diğerlerini ayırt eden kategorileri vardır. Farklı kategorilerdeki insanlara farklı davranılır. Irkçı topluluklar karma kategorileri çoğu kez yasaklar ve ırkların melezleşmesi kanun dışı hale getirilir. İki kutuplu topluluklarda soykırım daha olasıdır.

Sembolleştirme: Sınıflandırılanları ifade etmek ve adlandırmak için semboller kullanılır. ABD’de “Müslüman” kelimesinin öcüleştirilmesi ve “towel head” olarak aşağılayıcı, sembolik bir isimle ifade edilmesi gibi… Bazen de ten rengi ya da burun şekli gibi fiziksel özellikler, sınıflandırmanın sembolleri haline gelir. Geleneksel giysiler gibi diğer semboller ise topluluklar tarafından kendi üyelerine dayatılır. Soykırım uygulayacak yönetimler, diğer evrelerden sonra (insan-dışılaştırma, örgütlenme ve kutuplaşma) hazırlık aşamasına geçildiğinde hedeflenen grubun belirleyici bir sembol ya da farklı giysi kullanmasını ister. Mesela sarı Davut Yıldızı gibi…

İnsan-dışılaştırma: Sınıflandırma ve sembolleştirme, tüm kültürlerde gerçekleşen temel süreçlerdir. Ancak bu süreçler, insan-dışılaştırma ile birleştiğinde soykırımın basamakları haline gelirler. Diğerlerinin insan olduğunun reddi, fütursuzca öldürmeye izin veren adımdır. Soykırım kışkırtılırken hedeflenen gruba iğrenç hayvan isimleri verilir. Nazi propagandaları, Yahudileri ‘fare’ ve ‘haşarat’ olarak adlandırmıştı. Ruandalı Hutuların nefret radyosu, Tutsilerden ‘hamamböcekleri’ diye söz ediyordu. Bu aşamada kurbanlar insan olduklarını reddedecek noktaya getirilir.

Örgütlenme: Soykırım daima örgütlüdür. Çoğunlukla devlet organları ya da milis güçleri ve nefret grupları şeklinde örgütlenilir. Planlama büyük dikkatle hazırlanmalıdır. Cinayet metodunun karmaşık olmaması gerekir. Ruandalı Tutsiler palalarla öldürüldü. Kamboçya’daki Müslüman Cham grup enselerinden çapalarla öldürüldü. Kamboçya’daki imha kamplarındaki kural şuydu: “Mermiler boşa harcanmamalı.” Bu da insan-dışılaştırmanın bir ifadesiydi.

Kutuplaşma: Bir grubun cinayetleri karşı tarafın intikam cinayetlerini provoke edebilir. Kutuplaşmanın sağlanması için bu tip cinayetler hedeflenir. İlk öldürülecekler, radikallere karşı çıkan ılımlılardır.

Hazırlık: Soykırıma hazırlık aşaması ‘tanımlama’yı içerir. Kurbanların listesi hazırlanır. Evler işaretlenir. Bireyler etnik ya da dini gruplarını gösteren kimlikleri taşımaya zorlanır. Tanımlama, katliamı büyük ölçüde hızlandırır. Hazırlık aşaması, kurbanın mal varlığına el koymayı da içerir. Bu aşamada kurbanların bir araya getirilmesi de mümkündür. Kurbanların stadyum ya da kiliselere taşınması gibi. Bunun en uç aşamasında imha kampları bile inşa edilebilir. Kurbanların buralara götürülmesi örgütlenir ve bürokratikleştirilir.

İmha: Yedinci adım imhadır. Bu bir cinayet değil imha olarak algılanır. Çünkü kurbanlar insan olarak görülmemektedir. Cinayet, edebi olarak ‘arınma-tasfiye’ şeklinde tarif edilir: Bosna’daki adı ‘etnik temizlik’ iken Cezayir’deki adı ‘farelerin imhası’ olmuştur. Hedeflenen grubun üyeleri, çocuklar dâhil olmak üzere öldürülür. Çünkü insan değillerdir; cesetleri parçalanır ya da toplu mezarlarda çöp gibi yakılır.

Şükürler olsun ki biz Türkler, tarihimizde soykırım gibi bir lekeyi taşımıyoruz. Belki de yapılan suçlamalarda kendi tarihlerindeki karanlık dönemlere bakıp bize “Tencere dibin kara, seninki benden kara” çocuksuluğuyla ve bilim dışı biçimde yaklaşmaya gayret eden tarafların etkisi var.

İnkâr: Tüm soykırımlar inkâr aşamasıyla sona erer. Toplu mezarlar saklanır. Tarihi kayıtlar yakılır ya da tarihçilere yasaklanır. Suçu işleyenler, haklarındaki raporları reddeder. Bu inkarcılar sonraları ‘revizyonist’ olarak adlandırılır. Bazıları da ölü sayısını az gösterir.

Yukarıda yer verilen sekiz birbirinden korkunç ve iç ürpertici aşamanın Osmanlı Ermeniler’i için hiçbir zaman geçerli olmadığı gün gibi ortadadır. Tıpkı bu iddiaların bir takım çevrelerin Sevr’i hortlatma yönündeki ham hayallerinin ürünü olduğunun apaçık aşikâr olması gibi…

 

 

Alıntı: MDM. Liath McGorman

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | SOYKIRIM için yorumlar kapalı
Nis 06

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Paralı aptalın dalkavuğu çok olur.” Helen Rowland

* “En gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.” M. Kemal Atatürk

* “Çağdaş bir millet, müspet ilimlerle düşünen varlık demektir. Felsefenin, müspet ilimlerle zıt olmamak mecburiyetinde bulunması, onu ilimlerle sıkı bağlılık halinde

bulundurur. O halde çağdaş bir millet, düşünmeye veda etmek istemiyorsa mutlaka müspet ilimlere doğru gitmesi lazımdır.” Ziya Gökalp

 * “Yüce Tanrı’nın devlet güneşini burçlarından doğurduğu, adını kendisinin verdiği ve dünyanın hâkimiyetini bıraktığı millete verdiği isimdir. Bu isim Türk’tür ve onunla güçlü

bir bağ kurulur.” Kaşgârlı Mahmut

* “Ben bir Türk’üm Din’im cinsim uludur.” Mehmet Emin Yurdakul

* “Tarih şuuru, medeni bir milletin muhitinde asırlardan beri toplanmış ahlak, siyaset ve hukuka dair fikirlerin bir hülasasıdır.” S. Maksudî Arsal

* “Hakikatle iki buçuk asırdır bir ölüm kalım mücadelesi yapmakta olan Türk Milleti…” Mümtaz Turhan

* “Huzurun bir pahası var, bunu ödemek lazım”  Şevket Süreyya Aydemir

* “Düşünen ve inanan bir avuç insanın dünyayı değiştirebileceğinden asla şüphe etmeyin. Aslına bakarsınız, şimdiye kadar dünyayı değiştiren hep onlar olmuştur.” Margaret Me

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Nis 05

TÜRK DÜŞMANLARI

TÜRK DÜŞMANLARI

 

Edep, adap, etik ve estetikten nasipsizler Atatürk, Necip Fazıl, Mehmet Akif, Ziya Gökalp gibi abide şahsiyetlere saldırarak Türk Milletinin reflekslerini test ediyorlar.

Bu zatları kendileriyle baş başa bırakmak gerekir. Zaten yok hükmündeler bırakın yok olsunlar. 

Akif’e bakın ne diyor: “Hâlâ ‘Korkma’ diye başlıyorsun.. Neden korkacağım ulan… Mehmet Akif serserinin teki…”

Bu saygısızlığın, edepsizliğin ve terbiyesizliğin sınırı yoktur. Bir yanda sırtında giyecek paltosu yokken İstiklal Marşı için konulan ödülü almayan Mehmet Akif, diğer yanda on milyon liralık mülke şaibeli bir şekilde konan bir adam var. O adam Akif’e laf ediyor. Bu adam için liyakat giydiği kıyafet, hepsi bu!

Hızını alamıyor bu defa “Çile”nin şairi Necip Fazıl’a saldırıyor. Rahmeti rahmana karışmış olan üstada “Necip Fazıl’la 25 sene beraberliğim oldu. Necip Fazıl tanıdığım en zeki adam, tanıdığım en cesur adam. Ama tanıdığım en ahlaksız adam!” diyor.

Eee, der tabii… Bir yanda o abide Sakarya şiirinin şairi var, diğer yanda Sakarya’da yerle yeksan edilen düşmana “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen bir adam var.

Bu zatı muhteris hızına alamıyor bu defa Ziya Gökalp’a saldırıyor. Türk edebiyatının en önemli şairlerinden Gökalp’a “Ziya Gökalp’ı Türkçüler adam zanneder… Türkçüler darılmasın, Ziya Gökalp, dinsiz münevver yetişmesinde birinci derecede mesuldür” diyor.

Bu adam İngiliz Şekspir’i “Şeh Pir” yaparak ona sahip çıkarken Ziya Gökalp gibi Türklüğün, Türkçenin ve millî şuurun düşünürüne saldırması da doğal olsa gerekir. Adamdan ancak adam olanlar anlar.

Ne diyor Ziya Paşa, “Erbabı kemali çekemez nâkıs olanlar, Rencide olur didei huffaş ziyadan“. Günümüz Türkçe’siyle söylersek; “Cahil, ilim sahibini çekemez.. Yarasanın gözleri aydınlıktan rahatsız olur.”

Birileri Türk milletinin millî mukavemetinin derecesini ölçmeye, Türk adını silmeye çalışıyor. Durup dururken Atatürk‘e yapılan saldırılar ya da manevi şahsiyetine yönelik iftiraların sebebi de budur.

Ancak, onu ziyaret eden yetkililerin devlet yönetiminden olmaları en ağırıdır

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | TÜRK DÜŞMANLARI için yorumlar kapalı
Nis 04

O AŞKI YAŞIYORUM

O AŞKI YAŞIYORUM

 

Beni baştan çıkaran coşkulu görüşmendi

Gözlerime bakarak yüreğime düşmendi

Bir hayal bile olsa severek öpüşmendi

Bu bedende ben hala o ruhu taşıyorum

Unutmadım her vakit o aşkı yaşıyorum

 

Ateş böceği misin gönlüme üşüştün sen?

Hem de bir cemre gibi yüreğime düştün sen

Yüreğimdeki özel zirveye eriştin sen

Bu bedende ben hala o ruhu taşıyorum

Unutmadım her vakit o aşkı yaşıyorum

 

Öyle nasıl doğmuştun gönül ufkuma birden

O anda temizlendi ruhum dünyalık kirden

Bu gönül senin için kaçıyor her tedbirden

Bu bedende ben hala o ruhu taşıyorum

Unutmadım her vakit o aşkı yaşıyorum

 

Ferhat, Mecnun, Kerem kim?…Ben aşkın esiriyim

Esaretten zevk alan köleleşmiş biriyim

Yatağına sığmayan coşkun nehir gibiyim

Bu bedende ben hala o ruhu taşıyorum

Unutmadım her vakit o aşkı yaşıyorum

 

Ruhum ki bedenime emrediyor sev diye

Yalvarır piç düşünce baskı kurup döv diye

Can yürek pusulası rota verir öv diye

Bu bedende ben hala o ruhu taşıyorum

Unutmadım her vakit o aşkı yaşıyorum

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | O AŞKI YAŞIYORUM için yorumlar kapalı
Nis 04

“İŞTE FIRAT’IN DOĞUSU, İŞTE ABD PROJESİ”

“İŞTE FIRAT’IN DOĞUSU, İŞTE ABD PROJESİ”

* “BOP haritasında, Free Kurdistan yani ‘Bağımsız Kürdistan’ diye gösterilen bölgede Afrin ve El Bab’ın yer almadığı açıkça görülüyor. Buna karşılık Kürdistan denilen bölgenin, Türkiye’nin de topraklarını kapsayacak şekilde ve Fırat’ın doğusunda yer aldığı görülüyor.

* Haritada Kürdistan’a deniz çıkışı Karadeniz’den; Hopa Limanı’na denk gelecek şekilde verilmiş. Bu durum ABD’nin neden Afrin Harekâtı’na seyirci kaldığını ve neden Fırat’ın batısında yer alan Menbiç’i Türkiye ile pazarlık konusu yaptığını da açıklıyor.

* BOP haritası iyi incelenirse, ABD dayatması olarak PKK ile masaya oturulması ve açılım politikalarının başlatılmasının sebebi de anlaşılıyor. PKK’nın BOP haritasında Kürdistan içinde gösterilen Doğu ve Güneydoğu illerinde hâkim olması için yığınak yapması, hendekler kazarak kurtarılmış şehirler oluşturması, bunları uygulayabilmesi için de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin elinin kolunun bağlanması gerekiyordu.

* Nitekim Güneydoğu’da terörle mücadele eden subaylar, içlerine sızmış FETÖ’cü kadronun da desteğiyle, Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarında kendisini savunamaz duruma düşürülmüş, bu olayların devamında terör örgütüne yönelik hiçbir operasyona izin verilmemişti. Operasyon yapanlar, Ergenekoncu diye suçlanıyordu. Açılım süreci, doğrudan, BOP haritasının hayata geçirilmesine hizmet ediyordu.

*Suriye’de, Fırat’ın batısını Rusya’nın, doğusunu ABD’nin kontrol etmesi, iki taraf arasında çok önceden kararlaştırılmıştı.

* TSK’nın Afrin harekâtından önce, 2018 yılı başında, Washington Enstitüsü için hazırlanan ‘Suriye savaşında sekteryanizm’ başlıklı, 70 harita ile bölgedeki etnik ve dinsel grupların dağılımlarının incelendiği bir raporda, Afrin, Kürtlerin çoğunlukta olduğu ama Türkiye sınırında Türkmenlerin de yaşadığı bir bölge olarak gösteriliyor ve yakın gelecekte “Türkmenistan” olarak adlandırılabileceği belirtiliyor…

*Raporda yer alan 57 numaralı haritada Suriye ve Irak’ın nasıl bölüneceği gösteriliyor.

*Afrin’deki harekâta, Türkiye’deki siyasi iktidarın güçlenerek yoluna devam edebilmesi için ses çıkarılmadığı, esasen ABD ve Rusya arasında bölgenin paylaşıldığı anlaşılıyor.

*Türkiye’nin Rusya’nın kontrolündeki Afrin bölgesinde harekât yapmasına yol verildiği ancak Amerikan kontrolündeki bölgeye sokulmamasına karar verildiği ortaya çıkıyor.

*Zaten, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Tayyip Erdoğan ile yaptığı, resmi kayıt tutulmayan 3.5 saatlik görüşmeden sonra ‘Suriye’nin kuzeyinde kim nereye egemen olacak, önümüzdeki süreçte bunlara karar vereceğiz’ demişti!”

***

Şimdi Fırat’ın doğusundaki devletçiği güvence altına alacak olan “güvenli bölge” uygulaması, bu kararın nasıl verildiğini gösteriyor.

Yine “İdlib ile Hopa Limanı’nın ne ilgisi var?” başlığı altında 15 Eylül 2018’de PKK’nın Karadeniz’deki rolünü anlatmıştım:

“PKK’ya verilen asıl görev, sadece kaçakçılık yollarını kontrol etmek değil, BOP haritasının gerçekleşmesine hizmet etmektir. BOP haritasına bakacak olursanız, Fırat’ın doğusu, Türkiye’den Körfez’e kadar Büyük Kürdistan olarak gösteriliyor. Fırat, Erzurum dağlarından besleniyor. BOP haritası ise, ‘Free Kürdistan’a Akdeniz’den değil Karadeniz’den; Hopa Limanı’ndan çıkış veriyor. Dolayısıyla Fırat boyunca Erzurum’a kadar, oradan da Karadeniz’e ulaşan geçitler, Kürtün-Doğankent-Tirebolu hattı, Zigana geçidi ve şimdi Ovit geçidi PKK’nın eylem alanları olarak seçilmiş görünüyor.”

 

Alıntı: A. BULUT

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “İŞTE FIRAT’IN DOĞUSU, İŞTE ABD PROJESİ” için yorumlar kapalı
Nis 03

Suriye’de BOP projesi

Suriye’de BOP projesi

 

ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK ordusu ve devleti kurdu. Rusya, bugüne kadar, bu düzenlemeye ses çıkarmadı. ABD de Rusya’nın hava saldırılarına ve Doğu Akdeniz’e üsler kurmasına, rejimi korumasına seyirci kaldı. Her iki devlet, Türkiye’nin El Bab ve Afrin harekâtlarına da pasif kalarak destek verdi.

Bu harita değişikliği, ABD’nin BOP haritasına da tamamen uygundur.

BOP haritasında, “Free Kurdistan” yani “Bağımsız Kürdistan” diye gösterilen bölgede Afrin ve El Bab’ın yer almadığı açıkça görülüyor.

TSK’nın Afrin harekâtından önce, 2018 yılı başında, Washington Enstitüsü için hazırlanan “Suriye savaşında sekteryanizm” başlıklı raporda, Afrin ve El Bab bölgeleri, Kürtlerin çoğunlukta olduğu ama Türkiye sınırında Türkmenlerin de yaşadığı bir bölge olarak gösteriliyor ve bu coğrafyanın yakın gelecekte “Türkmenistan” olarak adlandırılabileceği belirtiliyordu…

İdlib ise özerk bir bölge gibi gösteriliyordu.

***

Raporda yer alan 57 numaralı haritada Suriye ve Irak’ın nasıl bölüneceği var! Haritada “Irak Kürdistanı” ve “Suriye Kürdistanı” denilerek fiili durumun sınırları gösteriliyor.

Türkiye’nin Rusya’nın kontrolündeki Afrin bölgesinde harekât yapmasına yol verildiği ancak Fırat’ın doğusuna girmemeye ikna edildiği ortaya çıkıyor. Değilse, neden Afrin’deki PKK’lılar, koridor açılarak Fırat’ın doğusuna gönderildi?

Zaten Tillerson ABD Dışişleri Bakanı iken Tayyip Erdoğan ile yaptığı, resmi kayıt tutulmayan 3.5 saatlik görüşmeden sonra “Suriye’nin kuzeyinde kim nereye egemen olacak, önümüzdeki süreçte bunlara karar vereceğiz” demişti!

Gözümüzün önünde bu paylaşım yapıldı. İran, “Fırat’ın doğusuna konsolos gönderin” diye dalga geçiyor ama Türkiye’de halka bu gerçekler söylenmiyor! Haritayı inceleyin lütfen!

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | Suriye’de BOP projesi için yorumlar kapalı
Nis 02

“KAPIYA SAHİP OL”

“KAPIYA SAHİP OL”

Annesi göle çamaşır yıkamaya giderken, küçük Nasreddin‘e, “Oğlum kapıya sahip ol, hırsızlık olayları çoğaldı” demiş.

Biraz sonra, komşunun çocuğu gelmiş, “Akşam size geleceğiz, annene haber ver” demiş.

Küçük Nasreddin de biraz düşündükten sonra, kapıyı yerinden söküp sırtına alarak göl kenarına gitmiş.

Annesi, “Bu kapının burada ne işi var?” diye sorunca,

“Kapıya sahip ol dedin. Komşu da akşam bize geleceklerini sana haber vermemi istedi.

Ne yapsaydım?” diye cevap vermiş.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , | “KAPIYA SAHİP OL” için yorumlar kapalı
Nis 01

“BEKA SORUNU” VARSA…

“BEKA SORUNU” VARSA…

 

NOT: Aşağıdaki ifadelerin tamamı CHP’nin üç yıl önce yayımladığı ve “AKP’nin PKK ve Öcalan’ı Öven-Aklayan Açıklamaları, AKP’nin PKK Silahlanması ve Eylemlerine Göz Yumulmasıyla İlgili İtirafları, Bürokratların Açıklamaları, Öcalan’ın ‘AKP-PKK’ İlişkilerine Dair Beyanları” başlıklı dört bölümden oluşan -medyada da defalarca haber olan- 13 sayfalık raporundan alınmıştırt

-Tam zamanıdır- CHP Genel Başkanı’nın, MİT Müsteşarı’ndan randevu isteyerek, ola ki gözlerinden kaçtıysa, bu raporu bizzat teslim etmesinin “beka sorunu”muzun çözümünde hayli faydalı olacağını düşünüyorum.

“PKK’ya katılan çocuklar benim canım, ciğerim.”…

“Türkiye, Irak’ta Kürdistan kurulmasını desteklemeli.”

“Yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir modelde PKK seçime girsin ve seçilsin. Seçilerek gelsin.”

“22 bin PKK’lı öldürüldü yani 22 bin çocuğum öldürüldü. Hepsi benim çocuğum.”

“Tabii, ne TSK askerleri ashab-ı kiram kadar şerefli, ne de gerilla müşrikler kadar düşman…”

“Abdullah Öcalan kadar ilkeli olun.”

“Biz KCK’yı paralel devlet olarak görmüyoruz.”

“Bağımsız bir Kürdistan için silah kullanabilirsiniz.”

“Öcalan’ın düşünceleri bizim de düşüncelerimiz.”

“PKK bir terör örgütü değildir. PKK kendi topraklarında, belli bir politik programı hayata geçirmeye çalışan bir politik harekettir.”

 

Gibi benzeri ifadelerin sahibi olanlar nasıl oldu da TBMM’ye girebildi?

Nasıl oluyor da hâlâ üstelik de iktidar partisinde aktif siyaset yapıyor kimileri?

Herhangi bir terör örgütünü, teröristi öven, ona “sempatizan” düzeyinde sevgiyle yaklaşan kişilerin TBMM’ye sızması,  ilçe belediye meclislerine sızmalarından daha mı az tehlikeli?

***

Ya bürokrasi?

İstihbaratımız, “Abdullah Öcalan’ı takdirle karşılıyorum” diyen valileri de fişledi mi?

Bu ifadeyi kullanabilmiş birinin ilçe belediye meclisinde bulunması mı “bekamız” için daha tehlikeli yoksa “vali” olarak bir ilin güvenlik güçlerinin de emrinde olduğu “mülki amirliği”ni üstlenmesi mi?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “BEKA SORUNU” VARSA… için yorumlar kapalı