Tem 29

TEKKE VE ZAVİYELER NİÇİN KAPATILDI?

TEKKE VE ZAVİYELER NİÇİN KAPATILDI?

 

Atatürk, Nutuk’ta tekke ve zaviyelerin niçin kapatıldığını şöyle anlatmıştır:

“Efendiler, tekke ve zaviyelerle, türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla, şeyhlik, dervişlik, müritlik, çelebilik, falcılık, büyücülük ve türbedarlık vb. birtakım unvanların kaldırılması ve yasaklanması da takrîr-i sükûn kanunu yürürlükte iken yapılmıştır. Bu konularla ilgili yürütme ve uygulamaların, toplumumuzun, hurafelere inanan, ilkel bir kavim olmadığını göstermek bakımından ne kadar gerekli olduğu takdir olunur.

Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?

Milletimizin kendine has niteliğini yanlış şekilde gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve kuruluşlar, yeni Türkiye Devleti’nde Türkiye Cumhuriyeti’nde devam ettirilmeli miydi?

Buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına pek büyük ve düzeltilmesi imkânsız bir yanılma olmaz mıydı? İşte biz, Takrîr-i Sükûn Kanunu’nun yürürlükte olmasından yararlandık ise bu tarihi hatayı bir daha işlememek için, milletimizin alnını olduğu gibi açık ve ak göstermek için, milletimizin mutaassıp ve ortaçağ zihniyetinde olmadığını ispat etmek için yararlandık.”

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | TEKKE VE ZAVİYELER NİÇİN KAPATILDI? için yorumlar kapalı
Tem 28

UNUTTU

UNUTTU

 

Gözünde parladı bir aşkın feri

Gördüm o sendeki müthiş cevheri

Gönlüme doğduğun günde ey peri!

Doğmayı inan ki güneş unuttu

 

Her anı seninle yaşamaktır dün

Sevgi hasadıyla övündüğün gün

Var mı ki sevgiden daha büyük ün?

Isıtıp yakmayı ateş unuttu

 

Cesaretle bin gel aşkın atınasevgi

Süphesizce kurul sevgi tahtına

Murad ettin vuslat çıktı bahtına

Kahırla yağmayı o, keş unuttu

 

Bir gazele rüzgâr esermiş meğer

Bir güzele gönül düşermiş meğer

Diller bedduayı kesermiş meğer

Beddua sağmayı heves unuttu

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , | UNUTTU için yorumlar kapalı
Tem 27

İSTİHBARATTA “KOZA” YA DA “KUŞ YUMURTASI” KİME DENİR?

İSTİHBARATTA “KOZA” YA DA “KUŞ YUMURTASI”  KİME DENİR?

 

Türkiye’de Ermenistan’dan veya Suriye’den gelip Türkiye’ye yerleşen Ermeniler vardır. Ekmek parası kazanmak veya hayatta kalmak için geliyorlar.

Asıl sorun, tehcirde gitmeyip kimliğini değiştirerek kalanlardır. Hrant Dink, “kirli kan” derken bunları kastediyordu ve herkesi kendi kimliğini açıklamaya davet ediyordu.

Bu konuda Yaşar Canca‘nın tespitleri şöyledir:

“Hrant Dink, bir Ermenistan gezisinde oradaki muhataplarına ‘Siz 1.5 milyon kişiden bahsediyorsunuz. Oysa ayni dönemde yaklaşık 500 bin Ermeni, din değiştirip Türk olmuştu. Bunları neden dikkate almıyorsunuz?’ diye sordu. Muhatabı da ‘Bu konunun gündeme gelmesi, davamıza zarar verir’ cevabını verdi.

Dink, bir yazısında Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in yetim Ermenilerden olduğunu ve bu konuda elinde belgelere ulaştığını yazdı ve kıyamet koptu. Dink, ‘Elimde belgeler var’ diyordu. Peki bu bilgiye ulaşan Dink, başka hangi bilgi ve belgelere ulaşmıştı. Acaba kim veya kimler toplumu aldatma açısından kendini hangi kimlikle saklı tutuyordu? Özellikle de din adamı kimliği ile!

Bana göre yukarıda açıklanan dönen Ermenilerle ilgili çalışmaları, Dink’i ölüme götürdü. Türk kimliği ile Türkiye için her türlü kötülüğü yapanlar ortaya çıkacaktı bu yüzden Dink’in öldürülmesine karar verdiler.”

***

Diğer taraftan, kimliği saklanıp özel olarak yetiştirilen ve devletin önemli makamlarına getirilen ve kendisinden “görev” istenen kişilere istihbaratçılar “koza” veya “kuş yumurtası” diyor!

Türkiye yıllardır “kozalar” veya “kuş yumurtaları” tarafından yönlendiriliyor. Ülke ekonomisinin çökertilmesinin de asıl sebebi budur.

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | İSTİHBARATTA “KOZA” YA DA “KUŞ YUMURTASI” KİME DENİR? için yorumlar kapalı
Tem 26

BENİ DÖVEN KİM?

BENİ DÖVEN KİM?

 

Boks maçı öncesinde, antrenörü boksöre sürekli olarak maçı kazanacağını söylüyor ve gaz veriyormuş. Maç başlamış ve bizim boksör başlamış dayak yemeye. İlk raund bittiğinde, antrenör moral vermeye devam etmiş:

– Aferin evladım, çok iyi gidiyorsun. Adamı iyi dövdün, devam et…

İkinci raund başlamış, değişen bir şey yok. Bizim boksör dayak yemeye devam ediyor, bir gözü de yediği yumruktan iyice morarmış. Raund bittiğinde antrenörü:

– Çok iyi dövüştün, bravo. Adamı öyle dövdün ki neredeyse devirecektin. Devam et iyi gidiyorsun…

Üçüncü raund başlamış. Bu kez rakip boksör daha sert yumruklar atmaya başlamış. Bizim boksörün kaşı açılmış, dudağı patlamış, burnundan kanlar gelmeye başlamış. Ringin ortasına serildi serilecek. Neyse ki, gong imdadına yetişmiş ve üçüncü raund da bitmiş. Perişan bir şekilde, kesik kesik nefes alırken, antrenörü başlamış konuşmaya:

– Aferin evlat, bu raund da çok iyiydin. Hatta önceki raundlardan daha iyiydin. Adamı perişan ettin, az kalsın ringin ortasına seriyordun. Çok iyi dövdün, perişan ettin adamı, bravo…

– Hocam, adamı çok iyi dövdüm, perişan ettim değil mi?

– Evet, evet, adamı perişan ettin, çok iyi dövdün…

– Hocam, madem ben adamı çok iyi dövüp, perişan ediyorum… Peki ama biri de beni dövüyor, beni döven kim?

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | BENİ DÖVEN KİM? için yorumlar kapalı
Tem 25

SURİYELİ TEHLİKESİ…

SURİYELİ TEHLİKESİ…

 

“GAZZE’DE BÖYLE IRKÇILIK YOK”MUŞ… 

İsrail gazetesi Haaretz iki yıldır İstanbul’da yaşayan tek bir Filistinlinin açıklamalarını haberleştirip İstanbul’da Suriyeli özelinde Araplara yapılanları  “Gazze’de bile böyle ırkçılık görmedim” cümlesiyle haberleştirmiş. Yuh olsun!

AKP iktidarı neredeyse Filistinlileri Türklerin önüne koyduğu bir yaklaşımı benimsemişken Filistinliden gelen bu değerlendirme manidar değil mi? Bunu da bir İsrail gazetesinin yapması daha da manidar değil mi? Arap dünyasında son dönemlerde artan Türkiye ve Türk aleyhtarlığı daha da körükleniyor mu? Türkiye’de yaşayan Suriyeliler dahil Araplar Türklere karşı kışkırtılmıyor mu? Tehlikeyi gördünüz mü?

Haaretz’in haberine İstanbul’daki Suriyeliler ‘kalabalık, şiddet eğilimli ve pis’ olarak nitelendiriliyor ve ‘dilleri ve kültürleri ile şehrin karakterini değiştirmekle’ suçlanıyorlarmış. Filistinli genç ise İstanbul’u ‘kökenine göre değil, yeteneklerine göre’ yaşanılacak bir yer olsun istiyor. Bu ortamı bulamadığı için de İstanbul’da yaşamak istemiyormuş. Güle güle!

Suriyeli göçmenlerin Ürdün ve Lübnan gibi Arap ülkelerinde bile entegre olamadığı gerçeği ortadayken dili ve etnisitesi farklı olan Türkiye’ye entegre olabilmeleri ise tam bir hayal. Buna rağmen uluslararası arena sürekli olarak Türkiye’ye Suriyelileri entegre et baskısı yapıyor.

Kendi hakim ırk gören Arapların Türkiye’ye Türk milletine entegre olması mümkün değil.

Önceki hafta sonu 3 gün süreyle yaklaşık 1 milyon Suriyelinin yaşadığı İstanbul’daydım. Örneğin, İstiklal caddesi-Taksim-Harbiye hattında sokaklar ve meydanlar adeta Suriyelilerin istilasında. Sokak çalgıcıları, seyyar satıcıları Suriyeli. Harbiye’ye giden caddede kafeler Suriyelilerle dolup taşıyor nargileler tüttürülüyor. Tabelalar çalınan müzikler Arapça, TV’de maç yayınları Arapça. Kuytu apartman girişlerinde Arapça yazılarla afişlerle muhtemelen yasal olmayan bazı işlerin reklamı yapılıyor. Kontrol Suriyelilerde.

İstanbul Türkiye’dir. O halde buradaki fotoğrafın benzerleri Türkiye genelinde yaşanıyor. Sokaklar ve meydanlar Suriyelilerin nüfuz alanı olmuş. Buna rağmen Haaretz’in haberindeki Filistinli bundan bile menün değil! Fazlasını istiyor.

İstenilen Türkiye’de Türk kimliğinin esamesi kalmasın, Arap kültürü tam hakim olsun. Bu gerçekleşmeyecek bir hayal ama neye evrilebileceği açık; iç çatışma.

Türkiye’yi yönetenler buna göz yumacak mı yoksa Türkiye’nin sokaklarında meydanlarında kimliğinde dış destekli Araplaşma dayatmalarına  bir son mu verecek?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | SURİYELİ TEHLİKESİ… için yorumlar kapalı
Tem 24

“Beş Kuruş”

 “Beş Kuruş”

O sabah İstanbullular, Kızılay’ın çağrısına uyarak para yardımı yapmak üzere gazetelerde sıraya girmişti. İleri gazetesinin dar idarehanesine sığmayanların büyük kısmı dışarıda kalmış, sokakta sıra olmuştu.

Tam bu anda kaldırımın solunda bir işgal devriyesi görünmüştü. Düşman askerleri, düzenli adımlarla sırada bekleyenlerin yanına yaklaşmaya başlamıştı. İstanbul’ un işgalinden beri İstanbul’u işgal eden düşman askerlerine, her zaman kenara çekilerek yol veren İstanbullular bu defa kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Onların bu tavrını gören devriye kolu kalabalığın ortasından geçmeyi göze alamamış, yola inerek yanlarından geçip gitmişti.

Gazete binasının içerisinde henüz tam uyanmamış, hâlâ uykulu halde olan huysuz idare memuru, bir deftere söylene söylene, bağış yapanın adını ve yaptığı bağış miktarını yazıyordu.

– Hallaç Asım, 75 kuruş.

– Kahveci Ali, 100 kuruş.

– Eskici Yusuf, 50 kuruş.

– Terlikçi Adem. 200 kuruş.

– Bakkal Ahmet. 100 kuruş

Tam o sırada küçük; cılız bir oğlan memurun masasına yaklaştı. Bir önceki bağışçının çocuğu sanan memur, öfkeyle çocuğa doğru bir bakıp, sonra da ona yürüyüp arkasındakine yol vermesi için işaret etti. Ama çocuk yürümedi, büyük bir ciddiyetle cebinden bütün servetini çıkarıp, çıplak masanın üzerine bıraktı.

– Hasan. 5 kuruş, dedi.

Bunu gören asık suratlı idare memurunun birden gözleri doldu. Ağladığını göstermemek için yüzünü, kocaman mendilinin arkasına saklayarak gürültü ile burnunu sildi…

 

Kaynak: Kurtuluş Savaşı Hikayeleri

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | “Beş Kuruş” için yorumlar kapalı
Tem 23

EŞEK ARISI YUVASINA ÇOMAK SOKAN DİYANET

EŞEK ARISI YUVASINA ÇOMAK SOKAN DİYANET

 

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulan bir komisyon, “Türkiye’deki Dinî-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Akımlar” başlıklı 226 sayfalık bir rapor hazırladı.

Raporda, “Türkiye’nin bir an önce Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile yasakladığı dini yapıları legalleştirecek çözümler üretmesi ve ancak bu yolla şeffaf ve denetlenebilir yapılar olarak cemaatleri ahlâki/dini sorumluluk alanına döndürmesi bir zaruret haline gelmiştir” ifadesi kullanıldı.

Raporun sonuç bölümünde, dini örgütlenmelerin denetim altına alınabilmesi için “yasal çerçeve” önerildi:

“Devletin öncelikli ele alması gereken tedbir, ülkemizdeki dini hareketlerin şeffaflığını temin edecek yasal çerçeveyi ortaya koymasıdır. Esasen Osmanlı Devleti’nin son yıllarında hayata geçirilen Meclis-i Meşayih tecrübesi bu bağlamda incelenmeyi hak etmektedir.”

Bu öneriler, devrim kanunlarından olan tekke ve zaviyelerin kaldırılmasına ilişkin kanunu yok etme niyetinin ifadesidir.

***

“Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklar ile bir takım unvanların men ve ilgasına dair kanun” 1925 yılında çıkarılmıştı ve üç maddeden ibaretti ama bütün hükümler birinci maddedeydi:

“Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhinin tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla (başka yollarla) tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. (Kapatılmıştır) ve Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka (eski durumunda muhafaza) edilir.

Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. (Yasaktır)

Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. (kapatılmıştır)

Yani camiler ve mescitler muhafaza edilmiş, tekke ve zaviyelerin tamamı kapatılmış, çeşitli unvanlar altında dini istismar edenlerin faaliyetleri yasaklanmıştır.

Diyanet, kendisini var eden Cumhuriyet’e karşı adım atıyor ve kanun ile yasaklanan tekke ve zaviyeleri yeniden açmaya ve bunları Diyanet’in denetimine tabi kılmaya çalışıyor.

Diyanet, toplumu, din kisvesi ile aldatarak kişisel veya siyasi çıkar temin edenlere meşruiyet kazandırmak mı istiyor?

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | EŞEK ARISI YUVASINA ÇOMAK SOKAN DİYANET için yorumlar kapalı
Tem 22

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Adaletli yönetici çok sağlam bir duvara benzer. Adalet dengesini kaybedip bir tarafa meylettiğinde yıkılmak üzere olduğunu bil!” Şirazlı Sa’dî

* “Tebaanın senin üzerinde üç hakkı vardır; bu hakları öde ve onları zorluğa düşürme.

Bunlardan biri memleketinde gümüş temiz kalsın; onun ayarını koru, ey bilgili insan.

İkincisi halkı adil kanunlar ile idare et; birinin diğerine tahakküme kalkışmasına meydan verme, onları koru.

Üçüncüsü de bütün yolları emin tut; yol kesici ve haydutların hepsini ortadan kaldır.” Yusuf Has Hâcib

* ”Yirminci yüzyılda entelektüeller ve entelijansiya – fikirleri karşılığı para alan yöneticiler, profesörler, gazeteciler, bilgisayar ya da hükümet uzmanları, lobiciler, allameler, sendikalı köşe yazarları, danışmanlar- adı verilen genel bir gruba ait olan insanların sayısındaki artışla birlikte insan artık bağımsız bir ses olarak entelektüel var olabilir mi diye sormak zorunda kalıyor.” Edward W.Said,

* “Özgürlük, bir başına kalma ihtimalidir.” Fernando Pessoa

* “Dostlarının hep yakınında olmalarını sağla ama düşmanlarını burnunun dibinden ayırma.” Mario Puzo

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Tem 21

AKP KİME KAZANDIRDI?

AKP KİME KAZANDIRDI?

Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli kurmay albay Ümit Yalım, “İstanbul seçimlerini kaybeden AKP sözcüleri, ‘İstanbul’u Yunan kazandı’ söylemleri ile Türk kamuoyunu etkilemeye çalışıyor. Ancak gerçek nedir diye baktığımızda, AKP iktidarında, Yunan kazandı. Yunanistan, AKP İktidarları döneminde 18 Türk adası ve bir Türk kayalığını, tek kurşun atmadan  elini kolunu sallaya sallaya işgal etti. Yunanistan işgal ettiği adalara 13 askeri üs kurdu ve 5 binden fazla Yunan askeri yerleştirdi.” diyerek ayrıntılı bir dosya hazırladı.

***

Ahmet Takan, bu ayrıntıları yayınladı, fakat benim aklıma kapsamı daha geniş bir soru takıldı:

– 17 yıllık AKP iktidarında kim kazandı?

Bu sorunun cevabını Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde yazan Kai Strittmatter, kendi açısından vermişti…

Kai Strittmatter, 2009 Aralık ayında  “Konstantinopol Patriği” diyerek, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un sözcüsü Dositheos Anagnostopulos’un kendisine, Tayyip Erdoğan için “Bu insan tarihe geçecektir” dediğini yazmıştı.

Biliyorsunuz, Binali Yıldırım da patrikten “ekümenik” diye bahsetti!

Alman yazar, şöyle demişti:

– Erdoğan geçen yaz adalarda bir Ortodoks manastırını ziyaret ederek Patriğe yardım sözü verdi ve Hıristiyanların Türkiye’den kovulmalarının ‘faşistçe’ bir uygulama olduğunu söyledi.

– Ermeni Patrikhanesi, Erdoğan’a 2007 seçimlerinde oy verilmesi çağrısında bulunmuştu, çünkü Türkiye’de gerek Müslümanlar gerek Hıristiyanların din özgürlüğü için çalışan Erdoğan ve partisinden başka biri yok.

– Rahip Dositheos, ‘Hıristiyanlar için böylesine girişimde bulunan bir Başbakan görmedim’ diyor.

– Türkiye’deki üniversitelerde Kürt filolojisi fakülteleri var ve Kürt köylerine Kürtçe isimleri iade ediliyor, ancak Erdoğan daha da ileri gitti ve 1937 yılında ordu tarafından Dersim’deki Alevilere karşı yapılan katliamı bir suç olarak nitelendirdi.

* * *

AKP iktidarında başka kim kazandı?

AKP iktidarında, özellikle çözüm sürecinde PKK palazlandı. AKP bu yüzden 7 Haziran 2015 seçimlerini kaybedince terörle mücadele başlattı ve 1 Kasım’da erken seçim yaparak yeniden tek başına iktidar oldu! Bu arada, etrafı hendekler çevrilen şehirlerde devlet egemenliğini kurmak için 800 Mehmetçik şehit oldu.

AKP iktidarının Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün ile birlikte uyguladığı ABD programı yüzünden Suriye’de iç savaş başladı. 5 milyon Suriyeli Türkiye’ye sürüldü ve boşaltılan topraklara PKK/PYD’nin hâkim olması sağlandı. Türkiye’nin güneyinde, Akdeniz’e ulaşan bir koridor kurulmasına karşı El Bab ve Afrin harekâtları yapıldı ama Fırat’ın doğusunda 70-80 bin kişilik bir PKK ordusunun kurulması, eğitilmesi ve donatılmasına karşı hiçbir önlem alınamadı.

Suriye’de ABD kazandı, Rusya kazandı, İsrail kazandı, İran kazandı. Türkiye ise 5 milyon Suriyeli kazandı!

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | AKP KİME KAZANDIRDI? için yorumlar kapalı
Tem 20

SENİ ÇAĞIRIR

SENİ ÇAĞIRIR

 

Şakır yüreklerde aşkın bülbülü

Duyamaz her kulak öter, bağırır

Solmaz sonsuza dek bu aşkın gülü

Yarattığın şanlar seni çağırır

 

Doğmadan her canlı sevgine hasret

Saymakla biter mi verdiğin ibret?

Bağlandı şeytanla fitne ve şirret

Her vakit tüm canlar seni çağırır

 

Varları yok eden, yoku var eden

Her iki cihanı küfre dar eden

Seven gönüllere her dem kâr eden

Şahadetle kanlar seni çağırır

 

Hak bilmeyen yürek şaştıkça şaşar

Hakk’ın müjdesiyle yürekler coşar

Müjdelenmiş kullar cennete koşar

Hilal, yıldız, tanlar seni çağırır

 

Rahmetin sonsuzdur tükenmez, bitmez

Sana inanmayan beş para etmez

İlminin sırrına akıllar yetmez

O mübarek anlar seni çağırır

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | SENİ ÇAĞIRIR için yorumlar kapalı