Haz 03

GELECEĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR, ÖLDÜRÜYOR

GELECEĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR, ÖLDÜRÜYOR

 

“Çanakkale’de 14 yaşındaki M.İ., aralarında önceden husumet olduğu öne sürülen 17 yaşındaki İ.Ç.’yi önce silahla vurdu, daha sonra hırsını alamayarak göğsünden bıçakladı.”

– “Denizli’de gerçekleşen olayda, 14 yaşındaki S.K. adlı kız öğrenci iddiaya göre kendisini okula göndermek isteyen annesini sırtından bıçakladı.”

– “Antalya’da 14 yaşındaki bir çocuk tarafından 8 yerinden bıçaklandığı öne sürülen kadın ağır yaralandı.”

– “Adıyaman’da 15 yaşındaki çocuk, bilinmeyen bir nedenle tartıştığı babasını sırtından bıçakladı.”

– “İzmit Doğu Kışla Gençlik Parkı içerisinde öğrenciler arasında kavga çıktı. Kavgada 14 yaşındaki bir çocuk bıçaklandı.”

– “Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde arkadaşı tarafından bıçaklanan 14 yaşında çocuk kaldırıldığı hastanede gösterilen tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.”

– “Samsun’da okul çıkışı bir öğrenciyi bıçakla yaralayan 14 yaşındaki çocuk, savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.”

– “Erenler’ de iki çocuk arasında çıkan kavgada 14 yaşındaki T.T tartıştığı 16 yaşındaki F.B’yi 7 yerinden bıçaklayarak ağır yaraladı”

***

Korkutucu değil mi? Tarihleri yalnızca son üç yılın kapsamında olan bu haberlerdeki zanlıların tamamı 14 yaşında!

Asıl aradığım haberi ise ancak aramayı son 24 saatle sınırladığımda bulabildim:

– “İstanbul Avcılar Mev Nihat Çandarlı Ortaokulu’nda 14 yaşındaki Muhammed D. çıkan kavgada Mücahit İ. tarafından göğsünden bıçakladı.”

Ve bu hafta yaşanan unutulmayacak bir dehşet haberi de; Ankara Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi araştırma görevlisi 27 yaşındaki Ceren Damar Şenel’ in kopya çekerken yakaladığı Hukuk Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi H.İ.H. (23) tarafından vahşice katledilmesi.

Peki, ne oldu da ülkenin gençliği bu hale geldi? Saldırganlığa eğilim neden artıyor? Tüm suçu bu gençlere atıp, onları ıslah evine, H.İ.H.’yi de cezaevine yollayınca tüm sorunu çözmüş olacak mıyız?

Kaybettiğimiz akademisyen Ceren Damar Şenel’ in eşi Levent Şenel’ in şu sözleri sorunun köküne işaret ediyor aslında: “İyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil, önce iyi bir insan olmaya çalışın…”

Eğitimde başlıca hedef bu olmalı. Bunu gerçekleştiremiyorsak geri kalanının hiçbir öneminin kalmadığını, başarılı akademisyenimizin ölmesiyle de mi anlamıyoruz? Okul sayısında değil, okulda verilen eğitimde bekliyor bizi çözüm.

Eğitimdeki bunca soruna rağmen ise, değişiklik bu hususlarda değil de Milli Eğitim Bakanlığı’nın logosunda yapılıyor!

Ve bu çözümü destekleyecek sosyal etkenler… En başta da medya!

Geçtiğimiz günlerde 1.5 yaşında Ecrin bebeğin vahşice tecavüze uğraması canice katledilmesi insanın kanını donduruyor

Çocuklarımızla birlikte biz de ölüyoruz

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | GELECEĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR, ÖLDÜRÜYOR için yorumlar kapalı
Haz 02

ESMA-ÜL HÜSNA-99 HAZiNE

ESMA-ÜL HÜSNA – 99 HAZiNE
“En güzel isimler (Esmaü’l Hüsna) Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin.” [ ArafSuresi,180 ]
“Allah’ın 99 ismi vardır, Kim bunları sayarsa [Ahsaha] cennete gider” [ Buhari, Müslim ]
Şüphesiz Hak der ki;  İslam’da felah

Âlemleri yaratan Hazreti Allah!(CC)    

1-Allah(C.C.): “Eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah, Her biri sonsuz bir hazine olan bütün isimlerini kuşatan özel ismi. İsimlerin sultanı.”

 

Eylersin mahlûka mağfiret derman

Hiç şüphe yok daim birsin Er-Rahmân

2-Er-Rahmân: “Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.”
Her şeyi bilensin, sınırsız fehim?

Müminlere ihsan eder Er-Rahîm

3- Er-Rahîm: “Ahirette, müminlere sonsuz ikram, lütuf ve ihsanda bulunan.”

 

Eşi yok, benzeri yok sonsuz üstelik

Sonsuzluk sahibi daim El-Melik

4- El-Melik: “Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.”
Bilirim senindir kâinatta us

Tapınmaya layık bir tek El-Kuddûs

5- El-Kuddûs: “Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdise layık olan.”  

 

Saymaya da gücüm yetmez vesselam

Sen koruyan, sen kollayan Es-Selâm
6- Es-Selâm: “Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran.”

 

Eder, tam tevekkül imanla mümin

Güvendeyiz güven veren El-Mü’min
7- El-Mü’min: “Güven veren, emin kılan, koruyan.”

 

Eylemez yok yere Müslüman yemin

Şüphesiz görür her şeyi El-Müheymin
8- El-Müheymin: “Her şeyi görüp gözeten.”

 

Kur’an ışığıyla aydınlandı giz

Büyüktür, yücedir, birdir El-Azîz
9- El-Azîz: “İzzet sahibi, her şeye galip olan.”

 

Samimi imanda gerçek itibar

Ağır yük yüklemez kula El-Cebbâr
10- El-Cebbâr: “Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran.”  

 
Allahûekber’dir dillerde tekbir

Kâinat sahibi El-Mütekebbir

11- El-Mütekebbir: “Büyüklükte eşi, benzeri olmayan.”

 

İnsan hayrı, sabrı vermeli salık
Yoktan var eder her daim El-Hâlık

12- El-Hâlık: “Yaratan, yoktan var eden.”

 

Hak, hukuk bilmezin yok itibarı

Kâinat kusursuz, Hakk’tır El-Bâri

13- El-Bâri: “Her şeyi kusursuz ve uyumlu yaratan.”

 

Edemez bir akıl, bir fikir tasvir

Görünür her şeyde O, El-Musavvir
14- El-Musavvir: ”Varlıklara şekil veren.”
Düşmandır İslam’a bütün el-küffar

Her türlü günahı örter El-Gaffâr

15- El-Gaffâr: “Günahları örten ve çok mağfiret eden.”

 

Kavurur her halde yakar elbet har

Hakimdir her şeye, galip El-Kahhar
16- El-Kahhâr: 
“Her şeye, her istediğini yapacak surette, galip ve hâkim olan.”  

 

İnsan şereflidir, şerefli ashap

Karşılıksız verir her an El-Vehhâp
17- El-Vehhâb: “Karşılıksız hibeler veren, çok fazla ihsan eden.”   

 

Ahiret pek yakın sanmayın uzak

Şüphesiz her rızkı veren El-Rezzak
18- Er-Rezzâk: “Bütün mahlükatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.”

 

Hayırdan, helalden olmalı siftah

Kaygıyı, kederi koymaz El-Fettâh
19- El-Fettâh: “Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, darlıktan kurtaran. “

 

İlimle ilgilen olma hiç zalim

Gizliyi, açığı bilen El-Alîm
20- El-Alîm: “Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi en ince detaylarına kadar bilen.”

 

Kimisi kıskançtır kimisi hasid
Hüküm sensin, hâkim sensin El Kâbıd

21- El-Kâbıd: “Dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan.”  

 

Pek çok görüş batıl, pek çok akıl kıt

Bu mülkün sahibi sensin El- Bâsıt

22- El-Bâsıt: “Dilediğine bolluk veren, açan, genişleten.”

 

Gerçek inanmışa yakışır mı fit?

Elbet gereğini yapar El-Hâfıd
23- El-Hâfıd: 
“Dereceleri alçaltan”

 

İnsana bir şeref verilmiş kâfi

“Şerefli mahlûkat” dedi Er-Rafi
24- Er-Râfi: “Şeref verip yükselten.”

 

Yaşanan hayatta fark edilmez hız

Mahlûkatı aziz kılan El-Mu’ız
25- El-Mu’ız: “Dilediğini aziz eden, izzet veren.”

 

Değil midir mahşer bilinen menzil

Gereğini elbet yapar El-Müzil
26- El-Müzil: “Dilediğini zillete düşüren.”

 

Gayret almak için hakça hissemi

Her şeyden haberdar yüce Es-Semi

27- Es-Semi: “Her şeyi en iyi işiten.”
Kâinat kul için bir açık tefsir

Her hali, her sırrı görür El-Basîr

28- El-Basîr: “Gizli açık, her şeyi en iyi gören.”

 

Yok, hiç bir canlıya kalmadı öfkem

İki cihanda da ulu El- Hakem

29- El-Hakem: “Mutlak hakim, hakkı batıldan ayıran. Hikmetle hükmeden.”
Hak istiyorsan gel kervana katıl

İki cihanda da mutlak El-Adl

30- El-Adl: “Mutlak adil, çok adaletli.”
Kim istemez, övgü, tebrik ve taltif

Lütuf, ihsan eder kula El-Latif

31- El-Latîf: “Lütuf ve ihsan sahibi olan. Bütün incelikleri bilen.”  

 

Bil gelecek ömrün sonu o kabir

Ezeli, ahiri bilen El-Habîr
32- El-Habîr: “Olmuş olacak her şeyden haberdar.”
Gelmişi, geçmişi bilmeli alim

Hiç acele etmez yüce El-Halîm

33- El-Halîm: “Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan.”

 

Devam edecek

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | ESMA-ÜL HÜSNA-99 HAZiNE için yorumlar kapalı
Haz 01

YER Mİ TÜRK EVLADI?!

YER Mİ TÜRK EVLADI?!

“Velev ki Habur unutulmuş olsun, Oslo unutulmuş olsun, Çözüm Süreci unutulmuş olsun, yüzlerce Mehmet’in anasını nasıl ağlattığınız unutulmuş olsun, Megri Megri unutulmuş olsun..

YSK, ‘Türkiye’nin en büyük Kürt şehri(!)’ olan İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesine karar verdiği gün, PKK başı cani Öcalan’a yolladığınız ‘sözcü’ler, buram buram ‘Türkiye İttifakı(!)’ kokan bir açıklama yapacaklar ve siz ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ diye ikna edeceksiniz milliyetçi, milliyetperver, vatansever, yurtsever seçmeni öyle mi?

‘9’u 5 geçe kenefe gidin’ diyeni, İstiklal şairine ‘p.zevenk’ diyene hakkınızı ‘helal’ edeceksiniz, ‘değerli tarihçi’ diye onore edeceksiniz, ‘omuzlarınızda taşıyacaksınız’, övgü dolu belgeseller yayınlayacaksınız ve ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ diyerek hooop kendinizi temize çekivereceksiniz..

‘Mustafa Kemal’e zerre muhabbet besleyenler cenazeme gelmesin’ diye vasiyet edenin cenazesinde, tesbih tanesi gibi dizileceksiniz en öne ve ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ deyince sütten çıkmış ak kaşığa dönüşeceksiniz..

‘Keşke Yunan Galip gelseydi’ diyen bir meczubu, layığı ‘Hainler Mezarlığı(!)’yken, Türk Bayrağı Kanunu ve Türk Bayrağı Tüzüğünü’nü çiğneyerek, ömrünü hür olarak dalgalanmamasına adadığı Türk bayrağıyla yolcu edeceksiniz ve ‘ama Kaftancıoğlu’nun fotoğrafları’ demekle kurtulabileceksiniz..

Kaftancıoğlu’nu savunuyor da benimsiyor da değilim; bir riyakarlığı ortaya koymak adına soruyorum sadece;

Yer mi bunu Türk evladı?

İstanbul’da yarışın ‘Zulüm 1453’te başladı’ diyen zihniyetle olduğunu söyleyeceksiniz ama ‘Zulüm 1923’te başladı’ diyenlerle birlikte hareket edeceksiniz; Yer mi?

‘Beka’ diyecek ama devletin kurumlarından devletin adını kaldıranların safında ve ‘T.C. ibaresini seviyoruz ve her yerde olmasını istiyoruz’ diyene, dediğini de yapıp, İstanbul’u ‘T.C’ ile bezeyene karşı olacaksınız; Yer mi?

Mevzuyu ‘Türk için’ verilen bir mücadele gibi gösterecek ama ‘Ne Mutlu Türk’üm diyene’ ifadesine savaş açanların safında ve ‘Benim tek liderim Mustafa Kemal Atatürk’tür’ diyene karşı olacaksınız; Yer mi?

Allah aşkına inanıyor musunuz sahi;

Türk evladı, 19 günlük başkanlığında, 17 yıl süren bir karabasandan uyanmayı sağlayan bir adamın kazanılmış hakkına ve onun şahsında milyonlarca insanın iradesine ‘karabasan’ gibi çökünce, bu ülkenin daha huzurlu, daha müreffeh, daha güvenli, daha demokratik bir yer haline geleceği masalını yer mi?..” 
Alıntı:  Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU..

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | YER Mİ TÜRK EVLADI?! için yorumlar kapalı
May 31

Hayırsevmezlik

Hayırsevmezlik

 

Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. 

Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu.

– “Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?” 

Avukat bir süre düşündü, sonra: 

– “Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?” 

Görevli utandı: 

– “Şey… hayır.” 

– “Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?” 

Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti: 

– “Ya da kızkardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?” 

Görevli yerin dibine geçmişti sadece, 

– “Hayır, hiç bir bilgim yoktu …” diye mırıldanabildi. 

Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti: 

– “Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?”

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | Hayırsevmezlik için yorumlar kapalı
May 30

TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KİM TEHDİT ETMEKTEDİR?

TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KİM TEHDİT ETMEKTEDİR?

 

* ABD’nin 60-80 değişik ülkeden topladığı dinci radikal sapık ve katil sürülerini Türkiye, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkelerin yardımıyla Suriye’ye sokup, İŞID terör örgütü adıyla Suriye’yi iç savaşa sürüklemesi,

* Suriye’de “müttefikim” dediği PKK/PYD/YPG gibi çeşitli isimler altında 70 bin kişilik ağır silahlarla donattığı PKK ordusuyla ve 20’yi aşkın askeri üssüyle işgali sürdürmesi,

* Türk Hava Kuvvetleri’nin faaliyetlerini izlemek için Ayn El Arab ve doğudaki Rumeylan hava üslerine 445 km menzilli 2 adet AN/TPS-75 tarama radarı yerleştirmesi,

* Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı ABD, İsrail ve Yunanistan’ın düzenli şekilde deniz tatbikatları yapması, bazı ABD düşünce kuruluşlarının Türk-Amerikan savaşı senaryoları yayınlamayı sıklaştırması ile birlikte düşünürsek soruyu tekrar soralım:

* Türkiye’nin toprak bütünlüğünü kim tehdit etmektedir?

* Bu sorunun cevabı emperyalist ABD ve müttefikleridir.

* Bu durumda Türkiye’nin ulusal savunma stratejisi, Türk topraklarını tehdit edenlere (düşmanlara) karşı ivedilikle tedbirler almayı gerektirir.

***

Dural, bu incelemeden sonra S-400’ler konusuna geliyor:

* S-400 yüksek irtifa hava savunma füze sistemi, dünyanın en etkili sistemi olup, her bakımdan ABD ve diğer NATO ülkeleri tarafından üretilen benzer sistemlerden kesinlikle üstündür.

* Türkiye’nin S-400 sistemi almasına ABD veya NATO müttefiklerinin karşı çıkmalarının esas sebebi Türkiye’ye karşı bir askeri müdahale planları yapmış olmalarıdır.

* S-400 sistemi kesinlikle alınmalıdır. Türkiye’ye stratejik bir caydırıcılık sağlayacaktır.

* ABD ambargo uygulayabilir. Buna iç cephede birlik sağlanarak karşı koyulur.

* Türkiye’yi NATO’dan çıkartamazlar… F-35’leri, mevcut savaş uçaklarımıza ve helikopterlere veya diğer kritik silah sistemlerimize yedek parça vermezler. Bu durumda başka kaynaklardan tedarik ile yerli üretimi arttırmak imkânı elimize geçer ki, bu durum “tam bağımsızlık” yönünde önemli bir fırsattır.

***

Türkiye, bir taraftan da ABD hava üsleri tarafından kuşatılmış durumdadır. Bu sebeple, Türkiye’nin iç cephesi güçlendirilmelidir. Bu güç, “başkanın etrafında ittifak” şeklinde elde edilemez.

Peki ne yapmalı? Bu soruyu dün Cahit Armağan Dilek cevaplandırdı:

“Türkiye İttifakı için ilk yapılması gereken, etkisiz ve yetkisiz hale getirilen TBMM’nin yeniden millî iradenin gerçek temsil yeri haline getirilmesi, Meclis’ten çıkacak hükümetin yürütme erki rolünü ve görevini üstlenmesi, Cumhurbaşkanlığı’nın da öncesinde olduğu gibi icra makamı değil Türk devleti ve milletinin birliği ve bütünlüğünü temsil makamı haline getirilmesidir.”

Biz de “Başlangıçta yeleğin düğmeleri yanlış iliklenmiştir. Şimdi bütün düğmeleri çözmek ve hukuka uygun şekilde yeniden düğmelemek zorundasınız” derken ve Atatürk‘ün “Önce Meclisi sonra ordu” değerlendirmesini hatırlatırken aynı öneride bulunmuştuk.

Türkiye, yeniden “hukuk devleti” olmazsa, kendisini koruyamaz duruma düşer.

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KİM TEHDİT ETMEKTEDİR? için yorumlar kapalı
May 29

ÇOCUKLARA İYİ DAVRANIN, ONLARI SEVİN

ÇOCUKLARA İYİ DAVRANIN, ONLARI SEVİN

 

6 yaşındaki çocuk oyun oynarken koltuğu yırtar ve annesi çocuğa çok kızar. Akşam babasın geldiğinde ona söyler. Babası olayı duyunca çok öfkelenir, sinirlenir, çocuğa çok kızar, çocuğu döver. Hatta ellerini bağlayarak bir odaya hapseder. Sabah olduğunda çocuğun ellerinin morardığını görürler ve hemen hastaneye götürürler. Ama çok geç kalınmıştır çocuğun elleri kangren olmuştur. Doktorlar çocuğun iki elini de kesmek zorunda kalırlar. Çocuk birkaç gün sonra taburcu olur. Aradan geçen iki gün sonra baba çok üzgün bir şekilde çocuğu evlerine götürür. Ertesi gün üzüntülü baba işten döndüğünde üzüntü ile çocuğuna bakarak ona yaklaşır. Çocuk babasına seslenir:

-Baba bugün hiç yaramazlık yapmadım. Haydi baba artık ver ellerimi, ne olur!

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , | ÇOCUKLARA İYİ DAVRANIN, ONLARI SEVİN için yorumlar kapalı
May 28

SÖZDE TARİHÇİ FESLİ KADİR SEVERLERE…

SÖZDE TARİHÇİ FESLİ KADİR SEVERLERE…
Osmanlı Devleti, bugün 12 Adalar olarak bilinen adaları İtalya’ya bırakıyor. Sene 1912, Uşi Anlaşması’dır bu gördüğünüz anlaşma. İtalya’ya bırakıyor fakat geçici olarak. Anlaşma şartlarına uyulduğu takdirde adalar tekrar Osmanlı Devleti’ne geri verilecek. Fakat şartlara uyum sağlanmıyor. Bu yüzden 3 yıl sonra yani 1915’te Londra’da bu konu gündeme geliyor ve Londra Paktı denilen anlaşmada bu adaların tamamı İtalya’ya bırakılıyor. Bakınız itiraz eden hiçbir padişah yok. Hiç sultan yok. Adaları İtalya’ya bırakmakla kalmıyorlar aynı sene bir de Çanakkale Boğazı’na dayanıyorlar ve Çanakkale Savaşı’nı yapıyoruz. Yani 12 Adalar önce Uşi’de, sonra da 1915 Londra’da İtalya’ya verilmiştir. Bu fotoğrafta gördüğünüz Osmanlı temsilcilerinden biri Rumbeyoğlu Fahreddin Bey’dir. Bu adam kim mi? Türk milleti bir milli mücadele verirken, Kuvayı Milliye’yi kurmuşken, bu adam Kuvayı Milliye’nin karşısına Damat Ferit’in kurduğu Kuvayı İnzibatiye ile çıkan adamdır ve Yunan ordusunun yanında olmuştur. Savaş kazanılınca sürgün edilenlerin arasında yer almıştır. 12 Adaları İtalya’ya bırakan heyetin içerisinde bu adam vardı.
Şimdi asıl olaya gelelim… Uşi Anlaşması’nın ismini aldığı Uşi, Lozan şehrinin bir semtidir. Bu yüzden 1912’de imzalanmış olan Uşi Anlaşması, İtalyan tarihinde Lozan Anlaşması olarak geçer. Fakat bizim bildiğimiz yani 1923’te imzalanan Lozan Barışı ile bu anlaşma birbirine karıştırılmasın diye bu anlaşmaya Uşi denmiştir.
İşte arkadaşlar sahte kiralık tarihçiler, yani Kadir Mısıroğlu, Armağan ve çetesi, bu durumdan faydalanıyor ve 12 Adaların Lozan Anlaşması’nda gittiğini söylüyorlar. Halbuki o Lozan başka, bu Lozan başka. Ne yazık ki bunu bütün millete yutturdular ve böylece milletimizi Lozan barışına düşman ettiler. Bizim bildiğimiz Lozan Anlaşması’nda ise bilakis Ege’de birçok ada Türkiye’ye geçmiştir. Türkiye’ye Lozan Anlaşması ile geçen bu adalar ise son 10 yılda Yunanistan’a bırakılmıştır. Bugün Yunan papazların mangal yaptığı Ege adaları, uluslararası anlaşmaya göre halen daha Türklerindir. Umulur ki bol bol paylaşılır, gruplara atılır, milletimiz bilgilendirilir

 

Alıntı: Yusuf Halaçoğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | SÖZDE TARİHÇİ FESLİ KADİR SEVERLERE… için yorumlar kapalı
May 27

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Geçmişin arabalarıyla, hiçbir yere gidemezsin!” Maksim Gorki

* “Ayrıcalık, hakkın en büyük düşmanıdır.” E. Eschenbac

* “Ruh gülmeyle yenilenir.” Cicero

* “Her erkek zeki, güzel, anlayışlı ve onu çok sevecek bir kadın ister. İyi güzel de adama sormazlar mı; bunları hak edecek ne yaptın?” Gabriel Garcia Marquez

* “Fikir birliği küçük toplumları bile büyütür. Fikir ayrılığı ise büyüklerini bile çökertir.” Salustius

* “Ne Sultan’a minnet, ne Şah’a minnet.” Dertli

* “Sözün faydası büyüktür; söz yerinde kullanılırsa, kulu yükseltir.

Söz sâyesinde kara yerdeki mâvi göğe yükselir ve baş-köşeye  geçenlerden olur.

Eğer dil söz söylemesini bilmezse, mâvi gökte olanı yere indirir.”   Kutadgu Bilig’de; Ay-Toldı’nın Hükümdar’a Cevabı

* “Aklı terk ettiler, inanmaya aldandılar, cehaletin kucağına göç ettiler, ancak kurtulan kimse olmadı.” Anooshiryan Miandhii Tebrizli Türk

* “Mutlu insan, parlak zekâlı olamaz.” K. Mansfield

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 26

POP-İSLÂMCILIK

POP-İSLÂMCILIK

 

Pop-İslâmcılık, riyakârdır, aldatıcıdır, siyaseten münafıktır, popülisttir, sığdır, oportünisttir, daima güçten ve kazanandan yanadır…

İsrail’i kahretmek için cilt kremi sürmemeyi iyi bilir de o yüzüne oturmuş utanmazca riyakârlığı söküp atmayı bilmez, aklından bile geçirmez…

Ağır protesto için mazgallara kola dökmeyi en iyi becerir de yeri geldiğinde her dediğini yutan çifte standartçı özelliğini hangi kanalizasyona atacağını pek bilmez, bilmek işini de gelmez…

ABD’yi protesto için kırdığı Iphone telefonların bataryası bile, onun delikanlılığından daha uzun ömürlüdür… En azından bir-iki günlüktür…

***

Mavi Marmara katliamından sonra yapılan yargılamaların ardından çıkarılmış kırmızı bültenin İnterpol’e gönderilmemesi karşısından susan İslâmcılık!..

Katliamdan sonraki tarihlerde, Kuzey Irak petrolünün Ceyhan üzerinden İsrail limanlarına akıtılması karşısında susan İslâmcılık!..

Davos krizinden sonra İsrail’le işbirliği anlaşmalarının iptal edilmesiyle sevinen, Mavi Marmara krizinden sonra İsrail’le işbirliği anlaşmalarının iptal edileceğini duyunca, “Yahu biz daha önce iptal etmemiş miydik?” sorusunu soramayıp susan İslâmcılık!..

Tribüne oynarken dört parmağıyla şov yapan ama uluslararası sulardaki katliamdan sonra İsrail’i uluslararası hukukun elinden alan sözde tazminat anlaşması karşısında o parmaklarını saklayarak susan İslâmcılık!..

Şimdi de bir Mavi Marmara mağdurunun açtığı tazminat dâvâsının ‘İsrail’in egemenlik hakları’ gerekçe gösterilerek reddedilmesi karşısında, olmayan yüzünü tamamen kapatarak susan İslâmcılık!..

Pop-İslâmcılık işte budur… Pop-İslâmcılık, riyakârdır, aldatıcıdır, siyaseten münafıktır, popülisttir, sığdır, oportünisttir, daima güçten ve kazanandan yanadır…

***

Hepsini toplasanız bir İspanyol hâkim Jose de la Mata etmez… Mata, Mavi Marmara’da mağdur olan İspanyol vatandaşların dâvâlarına bakıyordu… Başta Netanyahu olmak üzere beş İsrailli yönetici hakkında jandarma ve polise talimat gönderdi… İspanya topraklarına ayak basar basmaz kendisine haber verilmesini istedi, çünkü mahkemeye çıkaracaktı…

İspanya hükûmeti, uluslararası olaylarla ilgili soruşturma açma yetkisi yasa değişikliğiyle Ulusal Mahkeme’nin elinden alındı… Mata pes etmedi, hükûmete olayı Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıma çağrısı yaptı…

İspanya’da reformlar yapılınca Mata, zulmün peşini bırakmadı ve 2017 Ağustos ayında karar verdi: “İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer sanıklar İspanya topraklarına ayak basar basmaz gözaltına alınsın!..”

***

Kim utanır? Kim sıkılır? Kim kendi insanını kandırır? Kim daha adil?

 

Alıntı: Servet Avcı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | POP-İSLÂMCILIK için yorumlar kapalı
May 25

ALIŞAMADIM

ALIŞAMADIM

 

Kalbime düşeni cemre sanmıştın

Sözde aşk gülüne böyle kanmıştım

Hiç yanmam diyordum, fena yanmıştım

Ancak mutlulukla tanışamadım

Yokluğuna hala alışamadım

 

İçimde alevdir sevdanın feri

Çektiğim çileler sonsuz eseri

İnandım cesurca adadım seri

Hasret ile candan konuşamadım

Yokluğuna hala alışamadım

 

Hasretle bekledim gelirsin diye

Gözüm yolda kaldı, gelmedin niye?

Bir özlem ki sonsuz ve ölesiye

Sensizlikle bir ben barışamadım

Yokluğuna hala alışamadım

 

Doğ ufkumdan güneş gibi bir anda

Duygularım esir kaldı zindanda

Umudum tükendi köhne zamanda

Hayalinle bile buluşamadım

Yokluğuna hala alışamadım

 

Esince sevdanın o özel yeli

Okşuyor bağrımı zülfünün teli

Yine kıramadım o sinsi eli

Baş başa, diz dize koklaşamadım

Yokluğuna hala alışamadım

 

Herkesin dilinde sevgide seldik

Düşündüm, galiba nazara geldik

Kaygıdan, kederden, hüzünden öldük

Kaybetmekten korktum yaklaşamadım

Yokluğuna hala alışamadım

 

Yokluğun celladı beni boğuyor

Güneşim dediydim zulüm doğuyor

Galiba bedenim, kanım soğuyor

Ölüm meleğine karışamadım

Yokluğuna hala alışamadım

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | ALIŞAMADIM için yorumlar kapalı