Şub 12

DİYEMEDİM…

DİYEMEDİM…

 

Gönüllerde sevgi hep hastır, has

Her sevgide güven esastır, esas

Sevgi köşkü yürek hassastır, hassas

Aşk da şüphecilik ur diyemedim

 

Sevgi insanları hayat biler

Vicdanlar her türlü yanlışı siler

Yuvayı dişi kuş yapar dediler

Haydi, yuvamızı kur diyemedim!

 

İlgi duymadım hiç bir başka güle

Razıyım seninle gelse de çile

Kıskanırım erkek sinekten bile

Çekmelisin sen de sur diyemedim

 

Bu aşk uğruna neler, neler yutuldu

Neler içirildi, ne okutuldu?

Akıl durdu birden, dilim tutuldu

Bir ömür yanımda dur diyemedim

 

O güzel yüzüne nefreti takma

Bu deli aşığa düşmanca bakma

Öldür beni ancak yalnız bırakma

Çıkıp, cesaretle vur diyemedim

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , | DİYEMEDİM… için yorumlar kapalı
Şub 11

AKP devlete mürit yetiştiriyor…

AKP devlete mürit yetiştiriyor…

Kamu Denetçiliği Kurumu’nda düzenlenen “Din Eğitimi ve İLİTAM Çalıştayı”nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş,

“Bugüne geldiğimizde din eğitimi açısından sıkıntılı dönemler geride kalmış, mağduriyetler giderilmiş” dedikten sonra şu açıklamayı yapmış;

“2011 yılında dekandım ve benim dekanlığım döneminde 22 ilahiyat fakültesi vardı. Bunlardan 3’ü de fonksiyonsuz haldeydi. Aradan geçen 8 yıllık bir süre içerisinde sayı, 105’e çıktı… Bu fakültelerin 2018 yılı kayıt kontenjanı, 18 bini aşmış durumdadır.”

Erbaş’ın övünerek ve böbürlenerek açıkladığı rakamlar Türkiye’nin sözde din eğitimi adı altında nasıl kuşatıldığını dışa vuran bir başka çarpıcı açıklama olarak dikkat çekiyor…

Ancak madalyonun arka yüzünde ısrarla görülmeyen ya da gösterilmeyen başka bir manzara daha var…

AKP devlete mürit yetiştiriyor… Yani, cemaatten temizlenen kadroların yerine sözde “imanlı gençlik” iddiasıyla bürokrat yetiştirmenin de altyapısını hazırlıyor…

İşte bu yüzden imam hatip furyasından sonra ilahiyat fakültelerinin sayısı inanılmaz bir hızla artıyor…

Evet, bir süre sonra imam hatipliler ve ilahiyatçılar dışında bürokraside kimseye nefes aldırılmayacak… Erbaş’ın açıklamaları aslında bunun da çok net işaretlerini veriyor… Peki, tüm bunların farkında mıyız?.. Hiç sanmıyorum…

 

 

Alıntı: Mehmet FARAÇ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | AKP devlete mürit yetiştiriyor… için yorumlar kapalı
Şub 10

Çakal Tercüman

       Çakal Tercüman

Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:“Para nerede?”Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:

“Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum.”

Tercüman tercüme etti:

“Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş.”

Baba 38’liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:

“Şimdi sor bakalım, para nerede.”

Tercüman işaretle sordu:

“Para nerede?”

Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi:

“Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var.”

“Ne söyledi?” dedi baba.

Tercüman yanıtladı:

“Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | Çakal Tercüman için yorumlar kapalı
Şub 09

İLK TAŞI ATMA HAKKI…

İLK TAŞI ATMA HAKKI…

 

12 Eylül’de ülkücülerin haksız-hukuksuz yargılanmalarının, işkencelere uğramalarının ve idama yollanmalarının müsebbiplerinden olan dönemin askerî savcısı Nurettin Soyer‘in oğlu Tunç Soyer‘in, CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapılmasına tepkilerini ifade etmek üzere basın toplantısı yarışı yapan Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileri, 12 Eylül’de ülkücülerin haksız-hukuksuz çarptırıldıkları idam cezalarını -babası değil- bizzat onaylayan dönemin Askerî Yargıtay Başkanı Nursafa Pandar MHP Genel Sekreterliği’ne getirildiğinde de aynı tepkiyi göstermişler mi?

Tunç Soyer‘in babası adına özür dilemesini bekleyenler, Nursafa Pandar Genel Sekreter yapıldığında ondan da ülkücülere reva gördükleri için özür dilemesini istemişler mi? Yoksa tam tersi şimdi başkalarına yapmamalarını öğütlediklerini yapıp, “dayatılana boyun mu eğmiş, itaat mı etmiş, rıza mı göstermiş, baş mı eğmiş“lerdi?

CHP’nin Tunç Soyer’i aday yapması mı yoksa MHP’nin, partinin Genel Başkanlık’tan sonra gelen en önemli makamına Nursafa Pandar’ı getirmesi mi daha çok incitmiştir, incitmelidir ülkücüleri?

İlk taşı en günahsız olan atsın; var mı o kadar masum kimse mevcut siyasi aktörler içinde?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | İLK TAŞI ATMA HAKKI… için yorumlar kapalı
Şub 08

İşçi Sigortaları Kurumu’nun parası

İşçi Sigortaları Kurumu’nun parası

 

Prof. Hirch, 1933 yılında Nazi Almanya’sından ayrılmış. Kaçanlardan değil, yaklaşan tehlikeyi doğru tahlil edenlerden. Hollanda’da bir iş bulmasına rağmen davet üzerine Türkiye’ye gelmiş. 1933-1943 yılları arasında İstanbul Hukuk Fakültesinde, 1943-1952 yılları arasında da Ankara Hukuk Fakültesinde dersler vermiş. Türkiye’yi çok sevmiş, vatandaşı olmuş.

Tahmin edeceğiniz gibi değerli hukuk insanı ve bilim adamının yetişmesinde unutulmaz katkıları olan bir eğitmen.

Türkiye’yi öylesine benimsemiş ki, Ankara’ya geçişini yadırgayan o günlerin İstanbullularına, cumhuriyetin başkentinde çalışmanın önemini, ayrıcalığınıöne çıkararak cevap vermiş.

Ben onun hayatını anlatmaktan çok yaşadığı bir deneyimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Cumhuriyet hükümeti, 1 Ocak 1946’da İşçi Sigortaları Kurumunukurar. (Kurumun adı 1964’te Sosyal Sigortalar Kurumu olur). Zamanlama ilginç. II. Dünya Savaşı yeni bitmiş. Türkiye uzun süren ekonomik küçülme döneminden daha tam olarak çıkamamış. Ama bu şartlara rağmen çalışanlarını düşünen bir idare var.

Dönemin Çalışma Bakanı Sadi Irmak, Prof. Hirch’i İşçi Sigortaları Kurumu (İSK) yönetim kurulu üyesi yapar. İlk yönetim kurulu toplantısında da başkan seçilir.

Amaç hukuk bilgisinden çok, sosyal güvenlik ve sosyal sigorta konularının ana vatanı olan Alman deneyiminden yararlanmaktır. Bilindiği gibi, 1862’den sonra Almanya’yı yöneten Demir Şansölye Bismarck, Alman birliğinin kurucusu ve sosyal sigortaların fikir babasıdır.

Dolayısıyla Almanların sosyal güvenlik deneyimi eskiye dayanır.

Biz Türkiye’ye dönelim.

İSK çalışmaya başlar ve bir süre sonra primler birikir. Doğal olarak o dönemde prim ödeyebilecek kadar geliri olan kayıtlı işçilerin çok büyük bir çoğunluğu kamu iş yerlerinde çalışan emekçilerdir. Diğer bir deyimle primin çoğunu ödeyen devlettir.

Ancak biraz para birikince klasik siyasetçi davranışı ortaya çıkar. Porf. Dr. Hirch’in anılarında anlattığı gibi; “Haziran ayında Çalışma Bakanı, kendi bakanlığının işlerinde kullanmak amacıyla, İşçi Sigortaları Genel Müdüründen bu fondan bir milyon lira ödemesini talep”eder.

Daha kurulalı altı ay olan fondan istenen para, dolar karşılığından hesap edilirse, bugünün yaklaşık 2 milyar lirasına karşılık gelmektedir.

Dönemin İSK genel müdürü Vedat Bayru ve yönetim kurulu başkanı Prof. Hirch bu ödemeyi yapmayı ret ederler. “Çünkü, söz konusu fonlar belli bir amaç için oluşturulmuştu ve kanunda öngörülenden başka amaçlar için kullanılamazlardı.”

“Ama Bakan, İSK kendi Bakanlığının emrinde olduğu görüşünü savundu. Bu nedenle de, Bakan olarak, bu Kurumun paralarını kendi uygun gördüğü biçimde kullanmaya yetkili olduğu kanısındaydı. Sözün kısası, gereğinin yapılmasını rica ediyordu. İsteğini reddettim ve istifamı sundum.” 

Aynı anda İSK Genel Müdürü de istifa eder.

Tekrar hatırlatayım. Yıl 1946, savaşın hemen sonrası. Uzun ve yıkıcı savaşın etkisiyle, yoksulluk tüm ülkeyi sarmış. Yanı sıra, Meşhur ilk çok partili seçimlerin yapıldığı yıl. CHP ilk defa Demokrat Parti muhalefetiyle yüzleşiyor. Hem savaş hem de seçimler devletin paraya olan ihtiyacını artırıyor.Sanırım o günlerde de “Ekonomiye can suyu verebilmek için nereden kaynak bulunup harcama yapılsa yeridir” diyenler çoğunluktadır.

Ama günü değil, ülkenin geleceğini, çocuklarını, torunlarını düşünenler için; biz biraz daha katlanalım, fedakârlık yapalım, onlar kurtulsun diyenler için tavır bellidir.

Acaba bugün benzeri tavrı gösterebilecek kaç genel müdür ve/veya yönetim kurulu üyesi vardır?

 

Kaynak: Ernst E. Hirch. Anılarım, Kayzer Dönemi Weimar Cumhuriyeti Atatürk Ülkesi. TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları,1997

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , | İşçi Sigortaları Kurumu’nun parası için yorumlar kapalı
Şub 07

SEÇİM GÜVENLİĞİ VE TÜRKİYE

SEÇİM GÜVENLİĞİ VE TÜRKİYE

“Seçim bütünlüğü endeksi” sonucu ortaya çıkan sıralamanın ilk başında Danimarka, Finlandiya, Norveç, İzlanda ve Almanya yer alıyor. Listenin son beşlisi ise, Kongo Cumhuriyeti, Burundi, Suriye, Etiyopya ve Ekvator Ginesi. Türkiye, ortanın oldukça gerisinde Guatemala, Makedonya, Antigua ve Barbuda’nın altında, Ermenistan ve Laos’un üzerinde; 116. sırada bulunuyor.

Yukarıda saydığım göstergeler açısından Türkiye’de medyanın sınıfta kaldığı görülüyor. Seçim kampanyalarına medyada ayırt etmeksizin yer verme açısından seçim bütünlüğü çok düşük olarak belirtiliyor. Yine bir başka göze çarpan eksiklik ise, seçim kanunları konusunda. Türkiye’nin seçimlere dair hukuki çerçevesi de yine çok düşük olarak değerlendiriliyor.

Vaziyet buyken, gayet açık ve makul uluslararası asgari standartları uygulamamadaki direnç sürdükçe; Kongo, Burundi, Etiyopya’nın yanında yalnızca seçimlerin bütünlüğü açısından değil, tüm demokrasi sıralarında son sıralara doğru hızla gerilememiz kaçınılmaz…

 

 

Alıntı 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | SEÇİM GÜVENLİĞİ VE TÜRKİYE için yorumlar kapalı
Şub 06

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İnsanı hayvandan ve bitkiden ayıran sanıldığı gibi zekâ değildir… El ve dil, insana özgüdür… İnsan Konuşur ve eliyle üretir çünkü…”  Server Tanilli                                                                                      

* “İnsan ancak kendisini harcayarak zenginleşir.” Sarah Bernhardt

* “İnsanın istedikleri kaderine dönüşür, kaderi de istediklerine.” Arda Erel

* “Varlığı bir şey kazandırmayan insanların yokluğu bir şey kaybettirmez.” Tolstoy

* “İnsan olduğu değil, olmadığıdır” Jean Paul Sartre

* “İnsanlar hayal güçlerine hitap edilerek yönetilirler.” Napolyon

* “Adam gezmez, adı gezer.” Türkmen Atasözü

* “Dünyada hakarete uğramayan insan var mıdır acaba?” Maksim Gorki

* “Mayası olan adamların hamuru teknede kalmaz.” Yılmaz Karakoyunlu

* “Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir.” Tolstoy

* “Hiçbir yeteneği olmayan insanlardan her şey beklenebilir.” John Steinbeck

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Şub 05

ESKİDEN “CEMAATÇİ” Mİ VARDI?

ESKİDEN “CEMAATÇİ” Mİ VARDI?

Bu ülkede vatandaş çok samimi bir şekilde ibadetlerini yaşamaktaydı. Gönül hoşluğu ile mümkün oldukça vakit namazlarını kılmak için yıllardır adeta koşar adım Camiye gitmek gibi bir alışkanlığa sahipti. Ama ne olduysa 2002-2004 yılından sonra oldu. Ülkede “İmam Hatip Liseleri” çoğalmaya, dolayısıyla “imamlarda” da artış görülmeye başladı. “Kız İmam Hatip Okulları” da olduğu için “kadın (Hocalar) İmamlarımız” da “Kur’an Kursları” adı altında kadınlarımıza Kur’an öğretmeye başlamışlardı. Daha sonra bir “İbrahim-i Dinler” söylemi yaygınlaştırıldı. Ardından nasıl bir hikmetse “Dinler arası diyalog” safsatası ülkemizi bir yangın gibi alev alev sarmaya başladı. Bunda o kadar ileri gitmişlerdi ki “Lailahe İllallah Muhammedün Resulullah” derken yalnız “Lailahe İllallah” denmesini “Muhammedün Resullullah”  denmemesini isteyen sözde dinciler türedi. Hatta bunlar daha da ileri giderek hutbelerde ifadesini bulan “İnnetdine İndallahül İslam” ayeti Celile’sinin söylenmesinin gereksiz olduğunu bile küstahça dile getirdiler.

Bütün bunlar Türkiye’nin her yanını saran “Nurcu” denilen cemaatçilerin Fettullah Gülen cemaatine dönüştüğü, Fettullah Gülen’in Papa’nın elini öptüğü vakitlerde meydana çıkmıştı.

Ülkemiz bir cemaat devri yaşamaya başladı “Gülen Cemaati aşağı, gülen cemaati yukarı.”  Ondan olmayanlar din düşmanı, “Hoca Efendiye saygısızlar vb.” iftiralarla suçlanmıştı.

Neyse biz asıl ibadetlerimizle ilgili konuya dönelim.

Bunların sonucunda vatandaş yavaş yavaş camilerimizden uzaklaşmaya başladı. Zira vaaz veren Hocalar suya sabuna dokunmuyor, gündemi oluşturan hayatın içerisinden olayları konu edinmiyor İslam tarihinden hikâyeler anlatıyorlardı.

Bir zaman sonra camilerdeki “İmamlardan kimi FETÖ’cü, kimi Süleymancı, kimi Ensarcı, kimi Menzilci, kimi Kadiri, kimi Nakşibendi, kimi ise Diyanetçi” vs. vs. cemaatlerden olduğu söylenmeye başlandı.

Biz Diyaneti tercih etmeyi düşünmüştük fakat DİB Erbaş “keşke Yunan galip gelseydi” diyen bir haini ziyaret ediyordu.

Artık camide namaz kılmaya çekinir olduk. Vatandaşlar bizi bu cemaatlere yamarlar demeye başladı. Artık pek çoğu benim gibi vakit namazlarını evde kılmaya başladılar. Yalnız Cuma Namazı için camiye gidiyorlar.

Şimdi medya da boy gösteren “paraya para demeyen” ilahiyatçı Hocalarımıza sormak istiyorum. Biz camilerimizde hangi cemaat hocasının arkasında namaz kılarsak namazımız kabul olur, hangi cemaat hocasının arkasında namaz kılarsak kabul olmaz.

 

Ha bir de “AKP’ye oy verirsek Cennet belgesi” alır mıyız?

Lütfen Allah aşkına söyleyin!

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , | ESKİDEN “CEMAATÇİ” Mİ VARDI? için yorumlar kapalı
Şub 04

AĞLA TÜRKİSTAN’IM

AĞLA TÜRKİSTAN’IM

 

Türkiye’de Türk’e düşman nesil var

Sana yüreğimi açamıyorum

Hainler var, Türk’e düşmanlık duyar

O yüzden istikbal saçamıyorum

 

Ağla Türkistan’ım Han bulamadım

Türk’ü savunacak kan bulamadım

Seni koruyacak can bulamadım

 

Türk dünyası sessiz, gözüm gidiyor

Zalimler elinde özüm gidiyor

Ülkemde haine “çözüm” gidiyor

Her şey zehir gibi içemiyorum

 

Ağla Türkistan’ım Han bulamadım

Türk’ü savunacak kan bulamadım

Seni koruyacak can bulamadım

 

Yükle tüm kahrını müstahak bana

Miskinliğe daldım işte bak bana

Oysa cengâverlik yazmış Hak bana

Sırat köprüsünü geçemiyorum

 

Ağla Türkistan’ım Han bulamadım

Türk’ü savunacak kan bulamadım

Seni koruyacak can bulamadım

 

Dabbetülarz, deccal kanla doyarken

Çakal sürüleri sana kıyarken

Soyumuza düşman soysuzlar varken

Yoksa yaşlandım mı? Seçemiyorum

 

Ağla Türkistan’ım Han bulamadım

Türk’ü savunacak kan bulamadım

Seni koruyacak can bulamadım

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , | AĞLA TÜRKİSTAN’IM için yorumlar kapalı
Şub 03

VENEZUELA GERÇEĞİ: KÖTÜ YÖNETİM

VENEZUELA GERÇEĞİ: KÖTÜ YÖNETİM

 

ABD, az gelişmiş ülkelerde hükümet devirip kurmaya ne kadar istekli olmuşsa, ABD şirketleri için yatırım ortamı o kadar elverişli olmuştur. Tarihî süreç içinde ABD hükümeti Bolivya, Şili, Yunanistan ve Endenozya’nın darbecilerine danışmanlık yapmış, onlar da ülkelerin en elverişli koşullarla Amerikan yatırımlarına açmışlardır.

Yirminci yüzyılda stratejik bölgelerde gerçekleştirilmiş hiçbir darbe yoktur ki ABD’nin parmağı olmasın.

İran’da petrolün millîleştirilmesi üzerine Muhammet Musaddık’a, Şili’de bakır madenlerinin millîleştirilmesi üzerine Salvador Allende’ye, Panama’da “Panama kanalı Panamalılarındır” dediği için General Noriega’ya (vb.) karşı yapılan darbelerde CIA’nın ve ABD şirketlerinin rolü bütün yönleriyle bugün açığa çıkmış bulunmaktadır.

Irak’ta, Saddam petrolü millîleştirdi, bedelini kellesiyle ödedi. Aynı şey Libya’da Kaddafi’nin başına geldi. Venezuela’da Chavez  “Petrol Venezuelalıların” dediği anda ABD’nin hedefi haline gelmiş oldu.

ABD için ekonomide millîlik darbe nedenidir. İdeoloji, etnisite, din, demokrasi ya da insan hakları millî kaynakları ABD çıkarlarına eklemlemenin araçlarıdır. Darbenin olduğu yerde ABD ya da Batı çıkarları vardır.

302 milyon varillik petrol rezerviyle dünya petrolünün yüzde 17,5’ine sahip olan Venezuela’da Chavez ve Madura gibi liderler kötü ve popülist politikalarla halkını muhanete muhtaç hale getirmiştir. Bu durum ABD ve Batı’nın müdahalesine uygun şartları yaratmıştır.

Unutmamak gerekir ki kötü yönetimler emperyal müdahaleleri davet eder. Venezuela gerçeği budur.

 

 

Alıntı : Özcan YENİÇERİ

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | VENEZUELA GERÇEĞİ: KÖTÜ YÖNETİM için yorumlar kapalı