Oca 24

Bağımsız Türkiye… Öyle mi?..

Bağımsız Türkiye… Öyle mi?..

Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ülkemizde okulların öğretmen ihtiyacının 117 bin 403 olduğunu açıkladı. Atanamayan öğretmen sayısı ise 400 binden fazla. Bakanlık, sessiz sedasız, Ekim ayının son haftasında 900 Suriyeli öğretmen ataması yaptı. Mesela, bunlardan 6’sı Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi Süleymanşah İlköğretim Okulu’na yapıldı. Bu okulda sınıflarda 20 öğrenciden 10’u Suriyeli 10’u Türk. Türk öğrencilere de Suriyeli öğretmenler ders verecek!.. Bari, müfredatı da Suriye’ye göre ayarlayın da olsun bitsin. Andımız tartışmaları da otomatikman sona erer!.. Danıştay’ın yükünü hafifletirsiniz…

Sınır illerimizde, okullarda Suriyeli öğrenciler yüzünden yaşanan çok tehlikeli olaylar devamlı kulağıma geliyor. Okul müdürleri, “ileride yaşanabilecek büyük olaylar hakkında, özellikle başıboş öğrencilerin çıkardıkları rezaletlerle ilgili devamlı eğitim müdürlüklerini uyarıyoruz, bilgi veriyoruz. Onlar da bize ‘polise başvurun’ diye geri dönüyor” diyor. Peki, ya sonuç!..

Gaziantep’te görev yapan bir okul müdürü söyledi;

“Polise başvurduğumuz zaman. Onlar da bize, ‘bu psikopatları yakaladığımızda ancak çok cüzi miktarda para cezası kesebiliyoruz. Ülkelerine göndermek için sınır kapısına gittiğimizde, kapının öbür tarafına BM masa kurmuş. Sınır dışı etmeye çalıştığımıza soruyor (kendi isteğinizle mi yoksa zorla mı Suriye’ye dönüyorsunuz) diye. Eğer, (zorla gönderiliyoruz) cevabını alırsalar tekrar Türkiye’ye sokuluyorlar’ diye dert yanıyorlar?..”

Bağımsız Türkiye… Öyle mi?..

 

 

Alıntı gazeteler

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | Bağımsız Türkiye… Öyle mi?.. için yorumlar kapalı
Oca 23

DOĞU TÜRKİSTAN’DA MÜZİK

DOĞU TÜRKİSTAN’DA MÜZİK

 

Ötkür, sevgilinin yüzünü, gözünü tarif ediyor, ama nasıl tarif ediyor?  AY-YILDIZ’a benzeterek! Şiirden parçalar okuyor.

Şimdi bir arkadaşımız, Uğur isimli bir kardeşimiz soy ismini vermeyeyim, anlayan anladı zaten. TRT1’de canlı yayında bunu okudu, Ötkür’ün de resmini koydu. Belli ki yüreğinde bir şeyler var. Fakat sübyancı filan derler diye, “Dedim 15 nedir? Dedi yaşımdır” kısmını değiştirip “Dedim 20 nedir, dedi yaşımdır” yaptı. Zannediyor ki,15 kızın yaşı. Oysa şiirin yazım tarihine bakanlar kolaylıkla anlayabilir 15 yıl önce ne olduğunu. Şarki Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin ilanı. 1932-33’te uyanış kutsal isyan ve zafer. Bağımsızlıklarını ilân ediyorlar. Fakat Çin yönetimi onbinlerce Uygur Türkünü şehit ederek isyanı bastırır. Bunu hiçbir Uygur Türkü unutmaz. Ötkür’ün kızıyla telefondan konuştum, İsveç’de yaşıyor malasef. Dedi ki: “Babamız bizlerin isimleri dahi ‘Çolpanay’ gibi aylı yıldızlı koydu diye de hapiste yattı.” İsa Yusuf Bey’in arkadaşı demiştim. Hindistan’a kadar o 50 bin kişiyle çıktıkları göç yolunda geliyor ve orada yakalanıp, Çinliler tarafından geri döndürülüyor. Toplam 20 yılı hapislerde geçiyor. İşte Ötkür bunlardan gerekli dersi çıkarıyor. “Çalışmak için, -çalışmak onlarda savaşmak demek- mücadele etmek demek- hayatta kalmak gerekiyor” diyor.Size resimleri gönderebilirim, gösterebilirim. Kaşgarlı Mahmut’un türbesinde çektiğim, havaalanı ve istasyonlarda gördüm yasak listesini… Ay yıldızlı tişört giymek, ay yıldızlı rozet takmak, ay yıldız yasak. Pekin’de yasak değil. Doğu Türkistan’da yasak. Doğu Türkistan’da Türkistan demek yasak. Üç yıldan başlayan bir terör suçuymuş “Türkistan” demek! Ben, “Şincan” demeyi öğrenememişim. Ama orada,o güzel insanlara zarar gelmesin diye, ağzıma dilimin ucuna geldiği halde hiç “Türkistan” diyemedim. Onlara hitap ederken ağzıma “Doğu” kelimesi geldiğinde insanların nasıl dehşete kapıldığını gördüm. O anda durumu farkedip de lafı çevirdiğimde, “Doğu Şincan Uygur otomon regionu” dediğimde, istisnasız herkeste bir kahkaha patlıyor ve insanlar birden rahatlıyordu. O anlıyordum ki, bütün yürekler bir. Herkes söylemek istiyor, ama söyleyemiyor. Ben söylesem, beni sınır dışı ederler, ama onları bekleyen ağır cezalar var, zulüm var!

 Ötkür’ün şiirine dönelim yine:

 “Dedim Deniz nedir, dedi kalbimdir.” diyor. Acaba niçin?

  Sonra da, dilinin ve kültürünün yasaklanmaması için haykırıyor:

“Dedim Rana nedir? Dedi lebimdir.

Dedim Şeker nedir? Dedi tilimdir.”

Şiirin tam burasında dedim ki, “Olmadı, burası, burası bana müstehcen geldi.” “Hayır, ağabey” dediler. “Türkçe mi, Uygurca mı ver ağzıma. Dilimi yasaklama” diyor.

Allah zulüm altındaki bütün kardeşlerimizin yardımcısı olsun.

 

 

Alıntı: (Bünyamin Aksungur’un “Canan Uykuda” albümünden) Arslan TEKİN

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | DOĞU TÜRKİSTAN’DA MÜZİK için yorumlar kapalı
Oca 22

MASKELERİ DÜŞÜRÜN!

MASKELERİ DÜŞÜRÜN!

 

Türkiye’yi yöneten siyasi kadro, komşu ülke Suriye’yi iç savaşa sürüklemek için asker toplamış, eğitmiş ve cepheye sürmüştür. Bırakın uluslararası hukuku, bu eylemler Türk Ceza yasasına göre de suçtur! Üstelik bu eylemlerin sonucu olarak, ABD tarafından Türkiye sınırlarında bir terör devleti meydana getirilmiştir. Şimdi Türkiye bu terör devletine karşı operasyon yapacağını açıklıyor. Türkiye’yi yöneten kadro, kurulmasına sebep olduğu bir terörist yapıya karşı şimdi mücadele etmek zorunda. Çünkü bu yönde kamuoyu baskısı var.

***

Bugün Türkiye’nin güvenliği, Suriye sınırı üzerinden tehdit ediliyorsa sebebi, Türkiye’yi yöneten siyasi kadronun politikalarıdır. Üstelik bu politikalar, 2004 yılında, Avrupa Birliği katılım müzakerelerinin başlayabilmesi için Yunanistan ve Kıbrıs Rus Yönetimi’nin bu kararı veto etmemesi karşılığında İzmir, Aydın ve Muğla’nın ilçesi durumunda olan adalar ve kayacıkların Yunan egemenliğine terk edilmesiyle başlamıştır.

Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar dün de “Ege’de, Doğu Akdeniz’de, ‘mavi vatan’da hak ve menfaatlerimizi korumaya devam edeceğiz.” dedi ama Yunanistan’a terk edilen adalar konusuna yine giremedi.

Anadolu Ajansı’nın haberine göre bir sosyal medya kullanıcısı, Al Halife’nin paylaşımına, “Bu, Siyonist İsrail’in dışişleri bakanı ancak ismi ve fotoğrafı yanlış olmuş. Hem de yetkili bir kişi üzerinden Siyonistlerin hukukunu savunuyorlar. Senin gibilerin, Filistinlilerin haklarını belirleme yetkisi yoktur. Bu, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün düştüğü tuzağın sonuçlarından biridir ve daha fazla maskenin düşüşünü göreceğiz.” ifadeleriyle cevap verdi. Diğer mesajlarda da maskelerin düşmesinden söz ediliyor.

İyi de Türkiye’yi yöneten siyasi kadro, daha Suriye iç savaşının düğmesine basılmamışken, Suriye sınırlarındaki mayın temizleme ihalesini yapmak üzere bu bölgeyi 49 yıllığına bir İsrail şirketine neden vermek istedi?

Olaylar buradan itibaren ele alınırsa, Türkiye’deki siyasi kadronun nasıl bir maskeli balo oynadığı da anlaşılır. Siyasi maskeler, “millî” ve “dinî” maskeler, Türkiye’de de düşmek üzere!

 

 

Alıntı: Arslan BULUT

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | MASKELERİ DÜŞÜRÜN! için yorumlar kapalı
Oca 21

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

 

* “Önce dol ki sonra rahatça taşabilesin.”   Alexandre Dumas

* “Kavga bir kere olur. Yalanın yükünü ise her gün yeniden taşırsınız.” A. Smith

* “Sakın hakkım var” deme. Hak yok, vazife vardır.” Ziya Gökalp

* “Enflasyon, taşınmanıza gerek kalmadan, daha pahalı bir muhitte oturmanızı sağlar.” J. Paul Getty

* “Hiç ümit etmemiş olan, ümitsizliğe düşmez.” G. Bernard Shaw

* “Parasız düşünür ama paralı iki misli düşünür.” Tolstoy

* “Herkese hak veren, hiç haksız çıkmaz.” Cenap Şahabettin

* “Yaptıklarımız bizi oluşturur. Biz de yaptıklarımızı.” George Eliot

* “Ne acı değil mi? Türk Yurdu’nda “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyebilmemiz için izin veren mahkeme kararına seviniyoruz!” Tevfik Diker

* “Her hangi bir zamanda kanun yapmaya gücü olanlar devletin en daimi amaçlarını ifade eden genel kurallara tabi olmadığı sürece özgürlüğü korumak çok zordur.” Arthur Shenfield

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 20

UYGUR TÜRKLERİ

UYGUR TÜRKLERİ

Türkiye’nin Çin devleti ile iyi ilişkiler kurması, Uygur Türklerinin lehine gelişmelere yol açabilirdi. Ne Çin’de böyle bir niyet var ne de Türkiye’yi yönetenlerin böyle bir düşüncesi… Daha da kötüsü, Çin, general Liu Yazhou‘nun geliştirdiği “Batı Bölge Teorisi”ni takip ediyor. Liu Yazhou, konu ile ilgili makalesinde, Doğu Türkistan’dan “Batı” diye söz ediyor ve “Batı’ya yönelmek bizim için sadece stratejik seçenek değil, aynı zamanda ümidimiz, hatta neslimizin kaderidir. Orta Asya’ya gelince, bizim gözlerimiz ilk önce Rusya ve Amerika gibi rakiplerin üzerinde olacak, ancak geniş açıdan bakarsak korkarız ki bizim en büyük rakibimiz Amerika veya Rusya değil, Türkiye’dir!” diyor ve Çin haritasını, “bir kanadı Pasifik Okyanusu’na, diğeri Orta Doğu’ya kadar uzanan bir kartal”a benzetiyor. Doğu Türkistan’ın ise uçuş dengesini sağlayan gövde olduğunu yazıyor.

Çin devleti, bu zihniyetle yönetiliyor. ABD ise Çin’in, dünyanın merkezine hâkim olmasını önlemek adına Uygur Türklerini kullanarak, bir taraftan da ticaret savaşı ile Çin’i durdurmaya çalışıyor.

***

Çin, sistemli bir şekilde Uygurların önde gelen aydınlarını, sanatçılarını, iş adamlarını tutukluyor, yurt dışına kaçan olursa yakınlarını baskı altına alıyor.

Çin’de iş adamı olan ve iki büyük restoranda 200 kişi çalıştıran Mahmut Kerim, işlerini yeğenine bırakıp 2016 yılında Türkiye’ye yerleşti ve İstanbul’da Uygur lokantası açarak aynı işi yapmaya başladı. Bir süre sonra Çin’de hem yeğeni hem de 200 çalışanı tutuklandı!

Hiçbir yasal sorunu yokken, iki yıl sonra, 30 Ekim’de İstanbul’daki evinden alındı. Birkaç gün gözaltında tutulduktan sonra Çatalca’daki “Geri gönderme merkezi”ne oradan da İzmir’de benzer bir kampa gönderildi. Hakkında şikâyet olduğu söylendi ama başka bir bilgi verilmedi!

Yine de ihbarın, Türkiye’de iş yapanları kontrol etmekle görevli, adı bilinen, elçi düzeyinde bir Uygur tarafından yapıldığı sanılıyor. Mahmut Kerim‘in suçu, bu kişiye tabi olmamak! 

Şu kadere bakın ki Çin’de kalsa da toplama kampına götürülecekti, Türkiye’de de kampta tutuluyor. Kendisine sert muamele ediliyor! Türkiye, FETÖ tecrübesi ile ihbarların nasıl uydurma belgelerle yapıldığını yaşamış bir ülkedir. Dolayısıyla bir kişi bile Çin’e verilirse, bu bir skandal olur. Çin, Uygur Türklerine, “Türkiye’ye de gitseniz elimizden kurtulamazsınız” mesajını vermiş olur.

Uygur Türk’ü  “Uygur Ana” Rabia Kadir Türkiye giremiyor. Girmesi yasak.

Milyonlarca Suriyeliyi barındıran Türkiye, bir avuç soydaşına böyle mi davranacaktı?

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | UYGUR TÜRKLERİ için yorumlar kapalı
Oca 19

ŞEREFSİZ

ŞEREFSİZ

 

Harabe eyledin altın ömrümü

Muzır baykuş olup öttün şerefsiz

Hiç bilmedin bir an bile kadrimi

Hayatıma kezzap döktün şerefsiz

 

Deccalı aratmaz senin varlığın

Eritir her canı yakar harlığın

Vampir gibi kanı emer yarlığın

Ocağıma incir diktin şerefsiz

 

Soldu ruhumdaki duygunun gülü

Ötmüyor şakıyan gülün bülbülü

Ne varsa hatıran bende gömülü

Benim için yoksun, bittin şerefsiz

 

Şerefsizlik senin için az bile

Arımdan başka söz gelmiyor dile

Ömrümü adadım ancak nafile

Beni süründürdün gittin şerefsiz

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | ŞEREFSİZ için yorumlar kapalı
Oca 18

ERGENEKON yok… Bedelini kim ödeyecek?

ERGENEKON yok… Bedelini kim ödeyecek?

 

10 yıldır devam eden 235 sanıklı Ergenekon Davası önce Yargıtay tarafından bozuldu, ardından yeniden görülmeye başlayan davaya savcı esas hakkındaki mütalaasını açıklayarak noktayı koydu: “Ergenekon örgütünün varlığı ispat edilememiştir.”

Hüzün ve acılarla dolu bir tarihsel süreçti bu. Sonuç olarak, devlete karşı, devletin içinden operasyon yapılmıştır. Yapanlar, dinî içerikli cemaat kimlikli yapılardır. Bu süreçte, siyasal iktidar “aldatıldığını” söylüyor. Ancak ister aldatılsın, isterse bilerek göz yummuş olsun, kendisi de operasyon yemiştir. Çünkü yürütme konumunda kendisidir. Aldatıldıysa, aldatılabilir durumda demektir ki bu bir zaaftır. Aldatılmadıysa kendi iktidarı döneminde devletin kurumlarına -ki bu kurum çoğunlukla güvenlik kurumu olan askeriyedir- operasyon yemiş, siyasi iktidar da bunu görmezlikten gelmiştir. Her iki durumda da siyasi sorumluluk iflas etmiştir. Tarih bunu böyle yazacaktır.

Peki, bedelini kim ödeyecek?

Buna elbette halk karar vermelidir. Çünkü asıl aldatılan kendisidir. Hem iktidar ve avanesi ve hem de operasyonu gerçekleştirenler zararı ülkeye ve dolayısı ile halkın kendisine vermiştir. İkincisi de kamusal sorumlulukları olanlardır. Hukuk düzeni bunun gereğini yapmalıdır.

 

 

Alıntı Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ERGENEKON yok… Bedelini kim ödeyecek? için yorumlar kapalı
Oca 17

5 Kuruşluk dava

5 Kuruşluk dava

 

Nasrettin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, nerdeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında tanımadığı genç bir adam. Nasretti Hoca sormuş: 

– “Ne cüretle vuruyorsun!..”

– “Özür dilerim hocam, sizi birine benzettim, küçük bir hata yaptım, ama siz pireyi deve yaptınız.

– “Yürü o zaman, kadıya gidiyoruz!” 

Gitmişler kadıya, ikisini de dinleyen kadı efendi, Nasrettin Hoca’ya vuran gencin akrabasıymış. Kadı efendi, Nasrettin Hoca’yı yumuşatıp, akrabasını kurtarmaya çalışmış: 

– “Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç adam kendine bir tokat atsa, kabul eder misin?”

Nasrettin Hoca ısrar etmiş: 

– “Olmaz, mahkeme yapılsın.” 

Kadı efendi, bunun üzerine akrabası olan genç adama dönüp kararını vermiş: 

– “Ceza olarak Nasrettin Hoca’ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!..” 

Nasrettin Hoca, para almaya giden genc adamın dönmesini beklemiş. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, ama genç adam ortalıkta gözükmüyormuş.

Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasretti Hoca, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirdikten sonra demiş ki: 

– “Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyememem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!..” 

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | 5 Kuruşluk dava için yorumlar kapalı
Oca 16

ADI VAR KENDİ YOK DİYANET!

ADI VAR KENDİ YOK DİYANET!

 

“Ben böyle ikiyüzlülük görmedim”

“Faiz haram” diyerek, camilerde “kâr payı” vaadiyle para toplamak, “Müslüman“ın dişinden tırnağından artırdığı neyi varsa almak, bu yolla “30 milyar dolar” cukkalayıp sırra kadem basmak, üzerinde “Müslüman”ın “ah“ı olan parayla sefa sürmek “haram” değil…

“Haram” olsa, hutbe hutbe uyandırılırdı cemaat, uyarılırdı; hiç  duymadık.

***

Sırp psikopatların soykırımıyla karşı karşıya kalmış, yalnız ve çaresiz “Bosnalı Müslüman kardeşlerimiz” için “Müslüman“ın “kefen parası”na kadar göz dikip -günün parasıyla- trilyonlar toplayıp, kişisel banka hesaplarına aktarmak “haram” değil.

“Haram” olsa hutbe hutbe çınlatılırdı camiler cumalarda; hiç duymadık.

***

Türkiye’deki, Pakistan’daki, felakete uğramış diğer “İslam ülkeleri”ndeki “yardıma muhtaç Müslümanlar“ın görüntülerini yayınlayarak, karnı sırtına yapışmış, aç, açıkta, üzerine bombalar yağan yahut ambargo altındaki “ümmet“in yürek sızlatan fotoğraflarıyla duygu sömürüsü yapmak, onlara yardım vaadiyle 41,4 milyon Euro bağış toplayıp, bu paranın yüzde 60’ını yardım faaliyetlerine değil, ticari işletmelere yatırmak “haram” değil.

“Haram” olsa, hutbe hutbe kınanırdı, korunmaz ayıplanırdı, yuhlanırdı; hiç duymadık

***

Kıt kanaat okutulan pırıl pırıl hâkim adayları, savcı adayları sınav geçeceğim, mülakat geçeceğim diye stresten saçkıran olurken, zona olurken, iktidarlı kızlarını “1 günlük kıdem”le atandığı şehirden hemen ertesi gün Yargıtay’a atatmak, oradan da jet hızıyla “daire başkanı” olarak “Saray”a yollamak “haram” değil…

“Haram” olsa, hutbe hutbe öyle bir rüsva edilirlerdi ki, bir daha asla cesaret edemezlerdi kayırmacılığa; hiç duymadık.

***

“Atanamayan” gençler sanki Mozambik’te intihar ediyormuş gibi iktidarlı eşlerin tepeden inme yerleştirildikleri görev yerlerine uğramadan maaş alması, memuriyet hayatının tamamını izinlerle geçirip sonra da önce Başbakanlığa, sonra “saray“a atanması “haram” değil…

“Haram” olsa hutbe hutbe “kul hakkı” hatırlatılırdı onlara, “haksız kazanç”ın “helal olmadığı” anlayana kadar anlatılırdı; hiç duymadık.

***

Ama “Millî Piyango” haram;

Çünkü, “bir taraf kaybederken, diğer taraf da hak etmeden kazanıyor.”

Bayi önlerinde piyango bileti alanlara tebliğde bulunan mı istersiniz, bilet satıcısına saldıran mı istersiniz; konuyla ilgili fetva yayınlayan mı istersiniz…

Ben böyle ikiyüzlülük görmedim.

 

 

 

Alıntı Yeniçağ:  Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | ADI VAR KENDİ YOK DİYANET! için yorumlar kapalı
Oca 15

“CANAN UYKUDA”

“CANAN UYKUDA”

1971-75 arasında Öğretmen Okulu öğrencisiydim. Çok iyi müzik eğitimi veriliyordu ama içinde Türk müziği yoktu. Mandolin, flüt, piyano, keman vardı ama mesela ud yoktu, ney veya kaval yoktu… Türk devletinin Türk okullarında Türk çocuklarına Türk müziği öğretilmiyordu. Çünkü CANAN UYKUDA’ydı!..

Kendi sesleri ve kendi diliyle kendini ifade edebilen Türk Milletinin bilim, teknik ve siyaset arenasındaki yeri çok daha yukarılarda olabilirdi ama olamadı; çünkü CANAN UYKUDA’ydı!

Zavallı milletim! Kendine ne verilirse itiraz etmeden aldı… Medya, radyo ve TV’ler ha bire yabancı renk ve zevkleri pompalıyordu. Halk ne yapsın?.. İsyan da etmedi, yerliyi, iyi ve millîyi talep de etmedi, edemedi; çünkü CANAN UYKUDA’ydı!

Dünya değişiyor, SSCB dağılıyordu. Bu arada adını dahi bilmediğimiz yeni yeni Türk boylarının varlığından haberdar oluyorduk. Evet Türk Dünyası uyanıyordu, ama CANAN UYKUDA’ydı!

“Güzel söylüyorsun”, “Albüm yapsana” diyenler çok oldu. Hangi parayla, hangi imkanla diye sormadılar. Milli ve yerli(!) iş adamlarımız vardı; imkanları çok genişti. Oda orkestraları, senfoni orkestraları kuruyor, Türk Milletine ve kültürüne yabancı ve biraz yetenekli kim varsa onlara sponsor oluyor tanıtıp şöhret olmalarını sağlıyor ama ne hikmetse Türk kültürünün derinliklerine yapılacak bir yolculuğu desteklemekten çekiniyorlardı. Çünkü, CANAN UYKUDA’ydı!

Böylece 60’lı yaşlara gelip dayandım. Bir baktım ki “Yolun sonu görünüyor”, bir şeyler yap Bünyamin (…) dedim kendi kendime. “Kimseden bir şey bekleme, devletten de… Hiç kimse elini taşın altına koymayacak.” Çünkü, CANAN UYKUDA!

Sonunda neyim var yoksa harcamaya ve hiç olmazsa tarihe bir not düşmeye karar verip bu albümü hazırladım. (…) CANAN’ın uyanışına bir parçacık bile vesile olabilirsek, benim en büyük dileğim de böylece gerçekleşmiş olur.”

 

 

Alıntı Yeniçağ

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | “CANAN UYKUDA” için yorumlar kapalı