May 11

Adaletiniz bu mu?

Adaletiniz bu mu?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ‘metroyu kendilerine en çok oy veren yerlere götürmesi’yle Hakkari Üniversitesi Rektörü’nün öndeki 28 kişiyi eleyip, peşlerinden gelen oğlunu kadroya almasını birlikte değerlendirelim…

Bunlar münferit olaylar mıdır, yoksa genelin parçaları mı? Bir belediye başkanının bu düşünceyi aklından bile geçirmesi yanlışken, ifade ederken zorlanmaması nasıl bir ‘yönetme kültürü’nün ülkeye hâkim olduğunu gösteriyor… 2014 mahalli seçimlerinden önce de Melih Gökçek “Baktık ki adaletsizlik olmaması lazım. Ortaya bir ölçü koydum. Bakın bakalım hakkaniyetli mi? Kim kalkıp ilçe olarak, yüzde olarak, en fazla bize oy verirse, hizmeti o ilçeden başlatacağım” diyordu ve kimse şaşırmıyordu…

Aynı şekilde Rektör, korkmadan, çekinmeden, “Ne derler acaba?” sorusunu dert etmeden, yüzü kızarmadan, oğlunu 28 kişinin arkasından çekip alıyor, ilk sıraya oturtuyor… Peki neye güveniyor, nereden cesaret alıyor, hangi iklim ona bu yüzü veriyor?

Mağdur edebiyatı ve adaletin geldiği bu son noktayla ilk çıkıştaki iddialar aynı cümlede kullanılabilir mi artık?

***

Durumu ifade eden en güzel özeti iktidarın ‘ekran yıldızlarından’ Mehmet Metiner yapmıştı aslında… Mehmet Metiner’e bir televizyon programında dayısının oğlunun Adıyaman Sincik Millî Eğitim Müdürü olarak nasıl atandığı sorulmuştu…

Ona göre atamaları Vali yapıyordu ama mevzuyu Allah’a bağlamadan da edemiyordu… Şöyle savunmuştu uygulamayı: “Akraba olduğu için atanma olmaz ama şunu da söyleyeyim; biz inançlı insanlarız değil mi; cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ne okunur; ‘akrabalarını koru kolla’ der…”

Sunucu şaşkınlıkla “O zaman sizin yaptığınız bu? Öyle mi oluyor?” deyince Metiner gayret rahat ve sunucuyu da neredeyse ‘münkir’ pozisyonuna sokacak biçimde şu cevabı veriyordu: “Vallahi sen Allah’ın ayetine bile karşı geliyorsan ben sana ne diyeyim…”

 

 

Alıntı: Servet AVCI

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Adaletiniz bu mu? için yorumlar kapalı
May 10

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İyi insan ne demektir?” Sorusuna verilen cevap “İyi insan yalnız kendini düşünerek hareket etmez, aksine bu dünyada yalnız olmadığını düşünür, bunu bir an unutmaz, unutkanlığını telafi etmeye bütün kalbiyle hazırdır. Hayatını, güvenini, çalışma saadetini uzak ve yakın binlerce insanın fedakârlığına, sadakatine, vazife severliğine borçlu olduğunu bilir. Öteki insanlarla kendi arasındaki sıkı bağı koparmamak için her şeyi yapmak zorunda olduğunu sözleriyle, hareketleriyle, düşünceleriyle, duygularıyla, velhasıl bütün varlığıyla hisseder. Biz bu içten hissedişe ‘sorumluluk şuuru’ diyoruz. F. W. Foerster “İyi insan iyi vatandaş” adlı kitabından                                                            

* “Karakter, irade ve özel bir görüş sahibi fertler yetiştirmek”                                                                      

* İnsan yapacağı işlerde karşılaştığı engelleri de sevmelidir. “

* “Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, şanlı yaşatır ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder” Atatürk

* Küçük şeyler deyip geçmemeli, küçük şeyler büyük şeylerin temelidir.

*”Milli Eğitim’in gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir.”Mustafa Kemal ATATÜRK                                                                                                                                             * Bizim için iyi düşünenlere karşı doğru olmak kolaydır. Asıl mesele düşmanlarımıza karşı da doğru davranmaktır.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          * Kahire’de İslâm Üniversitesi’nin kapısında şu sözler yazılıdır: “Kimya önemlidir, Allah daha önemlidir.”

* Meslek tekniğini öğreten enstitülerin kapılarına da “Meslek tekniği önemlidir. Meslek ahlâkı daha da önemlidir” yazılmalıdır.

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 09

Türkiye Cumhuriyeti OHAL ve KHK Devleti kutlu olsun.

Türkiye Cumhuriyeti OHAL ve KHK Devleti kutlu olsun…

 

*  OHAL kapsamında iki yeni KHK ile çeşitli kurumlarda görev yapan 2 bin 766 personel kamudan ihraç edildi.

*  Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar nedeniyle cezaevinde hükümlü ve tutuklu bulunanlar, duruşmalara badem kurusu ve gri renginde tulum giyerek getirilecek.

*  Askerlik muafiyeti getirildi. Şehit asker ve polislerin çocukları ve kardeşleri istekli olmadıkça silahaltına alınmayacak, silahaltındakiler istemeleri durumunda terhis edilecek. Örneğin 15 Temmuz şehitlerinin çocukları bu haktan yararlanabilecekler.

*  Yasaya gerek kalmadan önemli bir değişiklik ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı Cumhurbaşkanına bağlandı. Buna göre, müsteşarlık personeli Cumhurbaşkanı onayı ile atanacak, Cumhurbaşkanı bu yetkisini Müsteşara devredebilecek. Savunma Sanayii İcra Komitesi, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanacak.

*  Danıştay’a 16, Yargıtay’a ise 100 yeni üye kadrosu ihdas edildi.

*  Türk Silahlı Kuvvetlerindeki uzman erbaşlara da zati demirbaş silah edinme hakkı sağlandı.

Uzun lafın kısası Meclis’ten geçirilecek yasalar ile yapılacak düzenlemelerden bir kısmı böyle.

Türkiye Cumhuriyeti OHAL ve KHK Devleti kutlu olsun…

 

Kaynak Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | Türkiye Cumhuriyeti OHAL ve KHK Devleti kutlu olsun. için yorumlar kapalı
May 08

HARCADIN HAYAT

HARCADIN HAYAT

 

Bana kendinden pay kaptırmadın hiç

Bozuk para gibi harcadın hayat

Pek çok güzel şeyi yaptırmadın hiç

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Küçücüktüm beni ırgat eyledin

Ben gayret ettikçe her an payladın

Bana zarar veren hali oyladın

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Her yanımı korlu alevin sardı

Böyle bir hayattan herkes bıkardı

Ne yaptım sana ben, ne suçum vardı?

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Doğruyu güzeli bildirmedin ki…

Çocuk iken bile güldürmedin ki…

Zulümle yaşattın öldürmedin ki…

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Tüm itirazıma bir ömür sustun

Bana düşman mısın, nedir bu kastın?

Cellat mısın? Neyim varsa hep astın?

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Leş kargalarını bülbül eyledin

Eşeği, katırı düldül eyledin

Çaltı dikeninden ödül eyledin

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Hiç fırsat vermedin şu kesem dolsun

Gülmedin yüzüme bir kere olsun

Soldurdun ömrümü senin de solsun

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

İhtiyarlık olup üstüme çöktün

O zümrüt karası saçımı döktün

İnci dişlerimi haince söktün

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Her şeyi en doğru yapmaktı işim

Hayat geç de olsa seni bilmişim

Şaşırtmaz kimseyi sessiz gidişim

Bozuk para gibi harcadın hayat

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | HARCADIN HAYAT için yorumlar kapalı
May 07

“Sivil Örümceğin Ağında: Project Democracy”

“Sivil Örümceğin Ağında: Project Democracy”

 

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, “Türkiye’de seçilmiş bir hükümetin silahlar yoluyla zorla devrilmesine yönelik girişimi örgütleyen tehlikeli bir ağ olduğunu söyleyebilirim. Genelkurmayın, polisin, adaletin en yüksek kademelerine kadar nüfuz etmeyi başarmış ve tüm dünyanın gördüğü o girişimi yapmaya başarmış bir ağ söz konusu.” dedi.

***

“Ağ” denilince, Mustafa Yıldırım’ın “Sivil Örümceğin Ağında: Project Democracy” adlı kitabını hatırlatmamak olmaz!

O kitapta, Yıldırım, kurulan ağ sayesinde 21 adımda bir ülkenin nasıl ele geçirildiğini anlatmıştı.

* Önce para piyasaları uluslararası tefecilere açılıyor, ekonomik bunalımlar hazırlanıyor, devlet şirketleri, kapatılmak üzere satılıyor, bankalar yabancı şirketlerin egemenliğine geçiyor, yerel sanayicilerle doğrudan temasa geçilerek devlet merkezine karşı güvensizlik aşılanıyor, iş adamları yeniden örgütleniyor,

* Yerinden yönetim talepleri destekleniyor, su-elektrik gibi kentsel işletmeler ve belediye hizmetleri, yabancılara devrediliyor. Ulusal sanayinin yıkılması için bütün yollar kullanılıyor, kamuoyu oluşturan kanaat önderleri, paralı konferanslara davet edilerek etkisizleştiriliyor. Uzaktan kumandalı insan hakları örgütleri kuruluyor, bilimsel ve toplumsal çerçeveli konferanslar, vakıf ve “think tank” dernekleri üzerinden besleniyor,

* Mevcut sendikalara, siyasi partilere eğitimci, danışman kadrolarıyla sızılıyor, medya ele geçiriliyor veya yeni medya araçları kuruluyor, casuslar yerine muhabirler kullanılıyor.

* Kitlelerin akıl denetimlerini ele geçirmek üzere yoğun propaganda ve yanlış bilgilendirmeyle tarihsel devlet kurumları ve etnik sürtüşmeleri önleyen geleneksel kurumlar yıpratılıyor, yeni kimlikli topluluklar yaratılıyor

* “Yerel tarih”, “yerel kültür” araştırması adı altında etnik kışkırtıcılık yapılıyor. “Çok kültürlülük” propagandasıyla toplumsal ortak kültür temelleri yıkılıyor. Millî günler silikleştiriliyor, din kültürü, “medeniyetler/dinlerarası diyalog” programlarıyla, Batı’nın dinsel kurumlarının güdümünde eritiliyor, ulusal egemenliğin karşısında dini cephe oluşturuluyor.

* Liderlik programlarıyla, güdümlü yenidünya düzenine tapınan ultra-liberal önderler yetiştiriliyor, ulusal ordu zayıflatılıyor, ulusal sınırlar gevşetiliyor, ordu yönetimleri günlük siyasete çekiliyor ve “seçim darbesi”yle egemen devlet, ele geçiriliyor.

* Merkezi direniş olursa, yaygın ve sürekli kitle gösterileri düzenleniyor. Bu sürecin hızlandırılması için etnik çatışmalar düzenleniyor, ölümle sonuçlanan kışkırtmalarla etnik ya da mezhepsel kimlikler kemikleştiriliyor.

Artık o devlet ele geçirilmeye hazırdır.

 

Alıntı Yeniçağ: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | “Sivil Örümceğin Ağında: Project Democracy” için yorumlar kapalı
May 06

Üç Katolik rahibe

Üç Katolik rahibe

Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni ziyaret ettiği Papa’dan özür dileyerek, bu fıkrayı aktaracağım:

Mezheplerin birbirine saldırması, dinlerin birbirlerine saldırısından daha acımasız olmakta.

Üç Katolik rahibe, manastırı bırakıp, normal hayata dönme kararı almışlar. Başrahibe kendilerini kabul etmiş. Ayrılmalarına üzüldüğünü belirtip, nasihatlere başlamış.

Birinciye sormuş; “Hangi mesleğe girmek istiyorsun çocuğum?”

Cevap: “Satıcı olmak istiyorum Sayın Başrahibe”.

Uyarı; “Çok dikkatli ol ruh sağlığını düşün”.

İkinciye de aynı soruyu yöneltmiş ve “manken” cevabını almış. Onu da uyarmış “Aman çok dikkatli ol. Etrafında çok erkek dolaşır. Ruhunun sağlığını düşün”.

Üçüncüye sorduğunda ise şu cevabı almış; “Prostütierte -hayat kadını- olacağım.” Bunu duyan Başrahibe düşmüş bayılmış. Ayılınca soruyu tekrarlayıp aynı cevabı alınca bu

defa farklı konuşmuş; “Haa, zararı yok. Ben de Protestan olacağım diye anlamıştım”.

 

Demek ki mezhep değiştirmeyi hayat kadınlığından daha kötü kabul eden bir zihniyet var.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | Üç Katolik rahibe için yorumlar kapalı
May 05

KIBRISİ’NİN MÜRİTLERİ

KIBRISİ’NİN MÜRİTLERİ

 

Gerek Kadir Mısıroğlu…

Gerekse eşi Aynur (Aydınaslan) ve çocukları Abdullah Sünusi, (rahmetli) Mehmet Selman ve Fatıma Mehlika…

Nakşibendi Şeyh Nazım Kıbrısi’ye bağlandı.

Fatıma Mehlika, “Semamızda Bir Yıldız” kitabında şeyhi Nazım Kıbrısi’yi göklere çıkardı.

Ah şu tesadüfler:

– Lozan’da Türkiye’yi en çok zorlayan İngiltere, “Lozan zafer değil hezimettir” diye kitap yazan Mısıroğlu’na siyasi iltica verdi!

– Mısıroğlu’nun, İngilizlerin onayıyla Anadolu’ya çıkarma yapan Yunan Ordusu için “keşke Yunan galip gelseydi” demesini de bu açıdan değerlendirmek gerek. Aslında…

İngiltere dış politikası ne ise, -her ikisi de vatandaşlıktan çıkarılan- Şeyh Kıbrısi ve müridi Mısıroğlu hep benzer görüşü savundu!

Diyebilirsiniz ki: Kadir Mısıroğlu Bakırköy Akıl Hastanesi’nde yattı; Cerrahpaşa Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nden rapor aldı. Delidir ne dese yeridir.

Ancak…

Gel de bunu Milli Görüş kadrolarına anlat!

Yerli… Milli… Yurtsever…

Hiç mi inanç lideri kalmadı? Diyorlar.

Değerli Nasuhi Mehmet Türbesi’nin Kadir Mısıroğlu’nun sahibi olduğu Sebil Yayınevi’ne ve vakfına verilmesini kim kabul edebilir?

Mısıroğlu’nun Kuleli Askeri Lisesi yanındaki -ruhsatını AKP’nin verdiği- Kuleli Yakamoz Restaurant, 15 Temmuz FETÖ darbesi gecesi ne yaptı? Kadir Mısıroğlu’nun adı bir yerde geçecek de, o iş karışık olmayacak! Neyse.

Birileri kandırılmaya doyamıyor.

İngiliz atasözüdür:

Herkes kendi geleceğinin mimarıdır.”

 

Alıntı Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | KIBRISİ’NİN MÜRİTLERİ için yorumlar kapalı
May 04

Bir sünnet düğünü hikâyesi

Bir sünnet düğünü hikâyesi

 

Geçtiğimiz pazar İstanbul’un en lüks otellerinden “Shangri La’da” bir sünnet düğünü vardı. Düğün sahibi Baran Korkmaz, Karslı genç bir işadamıydı.
*
Korkmaz, düğünün başlamasıyla birlikte eline mikrofonu alıp sahneye çıktı. “Hepiniz hoş geldiniz. Bu düğünü bugüne kadar en az 5 kez eşimle ‘Böyle bir dönemde düğün olmaz’ diyerek erteledik.
Sonra baktık ki bizim ülkemize barış gelene kadar bizim oğlan askerlik çağına gelecek… Düğünü yapmaya karar verdik.” Bu dokunaklı sözler misafirlerin yüzünde buruk bir tebessüm yarattı. Baran Korkmaz devam etti konuşmaya: “Birazdan sizlere birer boş kese dağıtılacak. İçlerine hediyenizle birlikte lütfen adınızı ve adreslerinizi de yazın…”
*
Bu sözler aralarında valiler, milletvekilleri, işadamları, sanatçıların da bulunduğu davetlileri adeta şoke etti. Salonda buz gibi bir hava esti. Bu nasıl bir görgüsüzlük, nasıl bir saygısızlıktı?
Adam utanmadan kimin ne takacağını sorguluyor, bu da yetmiyor “Mutlaka adresinizi de yazın” diyordu. Korkmaz’ın bu sözleri üzerine salonda homurdanmalar başladı. Davetliler arasında orta yaşlı bir adam eşine dönüp “Kalk gidiyoruz burada 5 dakika daha durmam” diyordu.
*
Sahnede elinde mikrofonla salondan gelen tepkileri seyreden Baran Korkmaz konuşmasını bitirmek için yeniden hamle yaptı: “Şimdi hepiniz merak ediyorsunuz tabii, kardeşim takıyı anladık da adresimizi niye yazıyoruz? Anlatayım… Ben Karslı bir ailenin okuyamamış çocuğuyum. İstanbul’a geldiğim yıllarda yoksulluğun dibini gördüm.
Banklarda yattım. Yıllar sonra iş hayatında başarılı oldum. Banklarda yattığım o günlerden bugünlere taşıdığım tek bir hayalim vardı: Bu ülkenin doğusu ve batısı arasındaki mesafeyi kapatmak. Şu an bu salonda Kars valimiz de var.
Düğünden önce Vali Bey’le konuşurken öğrendim ki memleketimde kız öğrenciler için acil bir yurda ihtiyaç varmış. Eşimle karar verdik, bugün sizlerin oğlumuza hediye edeceğiniz takıları o yurdun yapımı için Kars valiliğine bağışlayacağız.
O yurtta kalacak kızlarımıza okula başladıkları ilk gün sizlerin isimlerinizi ve adreslerinizi vereceğiz. Her biri size kendi cümleleriyle teşekkürlerini ifade eden bir mektup yazacak.”
*
(Büyük bir hayırsever olan Baran Korkmaz, bugüne kadar okullar ve yurtlar yaptırdı. Kars Bacalı’da yaptırdığı anaokulunun açılışına ‘Çocuklar Gülsün Diye’ derneğinin başkanı Gülben Ergen de katılmıştı.)
*
Baran Korkmaz konuşmasını bitirdiğinde tüm davetliler ayakta alkışlıyordu. İstanbul’un en lüks otellerinden birinin balo salonu az sonra tarihinin en anlamlı anlarına sahne oluyordu.
Davetliler bir yandan gözyaşlarını silerken diğer taraftan sünnet düğünü için getirdikleri takılara ne ekleyebileceklerini düşünüyorlardı. İstanbullu bir turizmci elindeki keseye Baran Korkmaz’ın oğluna takmayı planladığı tam altınla birlikte kolundaki lüks saati sokmaya çalışıyordu.
Anadolu’dan gelen bir tekstilci hanımefendi üzerindeki bütün mücevherleri almadığı için yeni bir kese daha rica ediyordu.
(Baran Korkmaz Kars’ın köylerinde birçok okulun inşasına yardım etti.)
*
22 Mayıs akşamı İstanbul’daki o sünnet düğününde toplanan 1 milyon 870 bin lira birkaç gün önce Kars Valiliği’ne bağışlandı. Kars’ın Digor ilçesinden çıkan bir gencin hayali binlerce Karslı genç kızın hayalinin gerçekleşmesine vesile olurken, Baran Korkmaz nezdinde bu toprağın tüm güzel insanlarına selam olsun.
Candaş Tolga Işık / Posta Gazetesi

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | Bir sünnet düğünü hikâyesi için yorumlar kapalı
May 03

3 Mayıs Türkçülük Günü

3 Mayıs Türkçülük Günü Kutlu olsun

İlk kez 3 Mayıs 1945’te ortaya çıkan Türkçülük Günü, günümüzde de çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Peki 3 Mayıs Türkçülük Günü nedir? İşte Türkçülük Günü’ne dair kısa bilgiler…

Türkçülük Günü, ülkemizde yapılan çeşitli etkinlikler ve Türkçülük kavramının korunmasına dair bilgilendirmeler ile kutlanmaktadır.Türkçülük Günü tarihçesi kısaca ve öz  aşağıdaki şekildedir

TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ TARİHÇESİ

Türkçülük Günü’nün ortaya çıkışı, Hüseyin Nihal Atsız – Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944’teki duruşmasının ardından oluşmuştur. 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanan Türkçülük Günü, bir sonraki senelerde de yapılan toplanmalar ile Türkçülük Günü adını almıştır.

Posted in Gündem | Tagged , , , , | 3 Mayıs Türkçülük Günü için yorumlar kapalı
May 02

YURTDIŞINA KAÇTI

YURTDIŞINA KAÇTI

 

Fetullah Gülen’i “vermiyor” diye ABD’ye kızıyorlar.

FETÖ elemanlarını “koruyor” diye Almanya ve İngiltere’ye kızıyorlar.

Peki…

Emperyalizmin, gölgesi altındaki İslamcıları “kollaması” yeni mi?

– 200 yıl öncesine gidelim mi?

– II. Dünya Savaşı günlerine gidelim mi?

– Soğuk Savaş dönemine gidelim mi?

Kadir Mısıroğlu’ndan örnek vereyim:

12 Eylül 1980 darbesi MSP’yi kapattı ve başta Erbakan olmak üzere parti yöneticilerini tutukladı.

Bugün SP başında bulunan Temel Karamollaoğlu gibi parti yöneticileri hapse girerken bir kişi yurtdışına kaçtı: Kadir Mısıroğlu!

CIA, savaştan sonra Naziler’den İslamcı kadroları devraldığı sır değil. İki üsleri vardı; Berlin ve Frankfurt.

Kadir Mısıroğlu kısa zaman sonra ailesini de Frankfurt’a getirdi.

1983’te hakkında “yurda dön” çağrısı çıkarıldı. Dönmedi. İngiltere’ye iltica etti.

İngiltere’de “koruyucusu” vardı:

Şeyh Nazım Kıbrısi!

Hatırlayınız:

– “Prens Charles’ı Müslüman yaptım”; “Kraliyet ailesi Hz. Muhammet’in soyundan geliyor” demişti.

– “TC öldü” demişti: “700 sene Osmanlı dayandı bunlar 70 senede bitti. Ektiğiniz ekin mevsimlikti.”

– Dinlerarası Diyalog kapsamında Papa ile sadece Fetullah Gülen mi buluştu? Şeyh Kıbrısi, Papa 2. Jean Paul ve Papa 16. Benediktus ile görüştü.

– İngiliz hükümetiyle yakın ilişkisi sır değildi…

– MİT ve Genelkurmay arşivlerinde “İngiliz casusu” belgesi vardı…

ABD’de yaşayan – Amerika Yüksek İslam Konseyi’nin kurucu başkanı- damadı Hişam M. Kabbani’nin faaliyetlerine girmeyeyim! Rand Corporation 2007 raporunda, “Ilımlı Müslüman Liderler” listesinde F. Gülen ile birlikte Rabbani de vardı! (Hele.. Şeyhi Kıbrısi önünde diz çöken Malezya Büyükelçisi ABD vatandaşı Merve Kavakçı’nın arkasındaki lobiyi hiç açmayayım!)

Mısıroğlu’na döneyim…

 

Alıntı Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | YURTDIŞINA KAÇTI için yorumlar kapalı