Ağu 06

İnsanlık suçunun 72. yılı

İnsanlık suçunun 72. yılı 

 

Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarının ardından bölgede çarpıcı fotoğraflar çeken Japon ordu fotoğrafçısı Yosuke Yamahata gördüklerini şöyle özetliyordu:

“Öğleden sonra saat 2 sularında doktorlar ve hemşireler Minchino-o tren istasyonuna varmışlardı. Fakat bana öyle geliyordu ki müdahale edebilecek çok az kişi vardı. Gerisi çoktan ölmüştü…”

Tam 72 yıl önce, 6 Ağustos 1945’te, tarihinin en korkunç saldırılarından biri yaşandı. ABD’ye ait savaş uçağı, Hiroşima üzerine bir atom bombası bıraktı ve saniyeler içinde on binlerce insan yaşamını yitirdi.

Hiroşima’nın üzerine atılan bu atom bombasına “Küçük Çocuk” isimi verilmişti. Ve bu “Küçük Çocuk”, resmi kaynaklara göre 140 bin kişinin ölümüne, on binlerce insanın radyasyondan ağır şekilde etkilenmesine ve kentin yüzde 60’ının yerle bir olmasına neden oldu.

Hiroşima’dan üç gün sonra ise, Nagasaki’ye atılan atom bombası ile Japonya’da ikinci katliam gerçekleştirildi. Bu bombaya ise geniş yapısından dolayı “Şişman Adam” adı verildi. Bu kez de “Şişman Adam” nedeniyle, 240 bin nüfuslu Nagazaki’de 74 bin kişi hayatını kaybetti ve binaların yüzde 36’sı tamamen yok oldu. Daha sonra atom bombasının etkisiyle ölenlerin sayısı iki katına ulaştı.

ABD, yüzbinlerce kişinin ölümüne, on binlerce insanın da kalıcı yaralar edinmesine neden olan “Küçük Çocuk” ve “Şişman Adam”ı, Japonya’nın Pearl Harbor Limanı’na yaptığı baskının intikamını almak ve İkinci Dünya Savaşı’na son vermek için kullandığını açıkladı. Amerika’nın Japonya’dan intikam almak için bu şekilde sivilleri katledilmesi tarihe büyük bir insanlık suçu olarak geçti.

ABD belki zafer kazandı, ama insanlık büyük bir yara aldı. Peki, insanlık bu yaradan ders aldı mı? Ne yazık ki almadı. Hatta daha fazla insan öldürmenin yollarını aradı. Çok geçmeden buldu da…

1952 yılında ABD tarafından geliştirilen hidrojen bombası (Castle Bravo), 1954 yılında denendi. Bu bomba, 1000 Hiroşima atom bombası gücündeydi. Sovyetler Birliği’nin 1961 yılında yaptığı hidrojen bombası denemesi ise, Amerikalılardan daha başarılı(!) oldu. Bu bomba Hiroşima’ya atılan atom bombasından yaklaşık 3.800 kat daha güçlüydü. Yani Amerikalılardan daha fazla insan öldürmenin yolunu bulmuşlardı!

 

Alıntı: Fatma Çelik

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | İnsanlık suçunun 72. yılı için yorumlar kapalı
Ağu 05

Bilmem Ki!..

Bilmem Ki!..

 

Güzel göz, güzel söz gel, gel ediyor

Bilmem ki gelsem mi, hiç gelmesem mi?

Arsız gönlüm yine gönül gez diyor

Bilmem ki gezsem mi, hiç gezmesem mi?

 

Sevgiyi tespihçe dizersin her an

Ay ve güneş gibi gezersin her an

Gönül der güzeli süzersin her an

Bilmem ki süzsem mi, hiç süzmesem mi?

 

Görünce benzettim Ay’a,  Güneş’e

Gönül  bir kelebek koşar ateşe

Nazikçe adını söyledi Ayşe

Bilmem ki sevsem mi, hiç sevmesem mi?

 

Arı gibi her çiçekten bal alsam

Hergün bir kovanda misafir kalsam

Bir ben bu dünyada Cennette olsam

Bilmem ki olsam mı, hiç olmasam mı?

 

Aşkı ömür boyu dermana benzer

Her tavrı tıpkı bir fermana benzer

Yürekte sevgisi ummana benzer

Bilmem ki dalsam mı, hiç dalmasam mı?

 

Cennetten uzanan yeşil dal gibi

Hilalde, yıldızda gerçek al gibi

Kovanlarda petek petek bal gibi

Bilmem ki tatsam mı, hiç tamasam mı?

 

Gülistanda güller açmış ha açmış

Sevgi kokusuna aşk ile saçmış

Bu harika güller başlara taçmış

Bilmem ki alsam mı, hiç almasam mı?

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | Bilmem Ki!.. için yorumlar kapalı
Ağu 04

“PRANGA”

“PRANGA”

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Aksaray’da halka böyle seslenmişti: “Bu sistem var ya bu sistem, bu bizim bileklerimizde prangaydı. 16

Nisan’da bileklerimizdeki bu pranganları söküp atmaya var mıyız?”

Allah biz garibanlara da böyle altın prangalar nasip eder mi?

Kayseri’de tornacı Ahmet Hamdi ustanın oğlu Abdullah’ı Milletvekili, Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı yapan bu sistemin prangası mıydı?

Isparta köylüsü rahmetli Yahya’nın çocuğu Çoban Sülü’yü Başbakan, Cumhurbaşkanı ve ülkedeki bütün makamlara taşıyan bu sistemin prangası mıydı?

Ziraat Bankası’nda memur olarak çalışan Malatya’lı rahmetli Mehmet Sıddık Bey ile Tunceli Çemişgezek’li kadının oğlunu devletin zirvelerine çıkarıp

Cumhurbaşkanı yapan bu sistemin prangası mıydı?

Kardeşi Korkut Özal, önce Tarım Bakanı sonra İçişleri Bakanı yapan,

Diğer kardeşi Yusuf Bozkurt Özal 46. Hükûmet’te Devlet Bakanlığı yaptıran,

Dayıoğulları Hüsnü Doğan’ı Tarım, Milli Savunma ve Enerji Bakanlıklarında görevlendiren bu sistemin prangası mıydı?

Rize kökenli denizyollarında kıyı kaptanı rahmetli Ahmet Erdoğan’ın Kasımpaşa doğumlu oğlu Recep Tayyip Erdoğan’ı Belediye Başkanı, Başbakan ve

Cumhurbaşkanı yapan bu sistemin prangası mıydı?

Erzincan’ın Refahiye ilçesi Kayı köyünden Topal Dursun’un oğlu Binali Yıldırım’ı Başbakanlık koltuğuna yerleştiren de bu sistemin prangası mıydı?

HERKES İSTER O ALTIN PRANGALARDAN (K.Ş)

 

Not: Servet AVCI’nın yazısından alınmıştır

Posted in Gündem | Tagged , , , , | “PRANGA” için yorumlar kapalı
Ağu 03

Gerizekalı

Gerizekalı

 

Okula yeni gelen Öğretmen Öğrencilere çağrıda bulunur.

Kendini gerizekalı hisseden varsa ayağa kalksın. Sınıftan çıt çıkmaz. Nihayet bir öğrenci ayağa kalkar.

Öğretmen: “Sen kendini gerizekalı mı hissediyorsun evladım? Diye sorar.

Ayağa kalkan öğrenci: Hayır ama sizin tek başınıza ayakta kalmanıza gönlüm razım olmadı.”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , | Gerizekalı için yorumlar kapalı
Ağu 02

15 yıllık AKP iktidarının siyasi kazanımları!

15 yıllık AKP iktidarının siyasi kazanımları!

 

AKP ve Tayyip Erdoğan iktidarı, Kasım ayında 15 yılını doldurmuş olacak. Bu süre içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinden geriye gidildi. Türkiye’nin tarihi birikimi, zamanında İngiliz istihbaratının güdümünde kurulan Mısır’daki İhvanı Müslimin örgütünün ideolojisi uğruna harcandı. Üstelik seçmen kitlelerine “Müslüman Kardeşler enternasyonali” hatta “Hilafet” için çaba sarf ediliyor görüntüsü verilirken, en yakın Müslüman komşularla köprüler atıldı.

Bir ara AKP iktidarı da “komşularla sıfır sorun” politikasını uygular gibi yaptı. Bu politika Suriye, Irak, Ürdün ve Lübnan’ı Türkiye’ye entegre ederken bölgede kalıcı bir barış ortamı tesis ediyordu. Bu bahar havası, ABD, İngiltere ve Fransa’nın önce Libya sonra Suriye’ye müdahalesine destek verilerek havaya uçuruldu.

İsrail ile “one minute tiyatrosu” oynanarak ve son anda AKP’li milletvekillerinin telefon talimatıyla indirildiği Mavi Marmara gemisinin Gazze’ye gönderilmesi gibi “danışıklı gerginlik” politikası takip edilerek İslam dünyasının liderliği elde edilmeye çalışıldı ama bu da saman alevi gibi yanıp söndü.

Erdoğan‘ın görev süresinin 15’inci yılında ise Türkiye’nin barış içinde olduğu komşusu”, Irak’tan ayrılarak bağımsızlık ilan etmek için referandum kararı alan Barzani‘nin federe devletidir! Bir de Bulgaristan var.

Türk egemenliğinde olan 18 adanın ve bütün kayalıkların fiilen devredildiği Yunanistan ise Kıbrıs’taki Türk devletine de son vermek için Türkiye’yi masaya oturtmuş durumdadır.

Türkiye, Suriye, Irak ve Mısır ile kavgalıdır. Erdoğan‘ın aniden “Pers şovenizmi”nden bahsetmesi de İran ile ilişkilerin nereye sürükleneceğini göstermektedir!

***

Erdoğan, 15 Temmuz’u resmi tatil ilan ettiklerini de hatırlatarak, “15 Temmuz’u bir millî gün olarak kutlayacağız” diyor. Türkiye’yi 15 Temmuz’a götüren, Erdoğan‘ın “Allah dedikleri için bunlara müsamaha gösterdik. Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının aslında bambaşka niyetlerin sinsi hesapların aleti, aracı olduğunu uzun süre görmedik, göremedik” diyerek siyasi ve hukuki sorumluluğundan kurtulmak istediği FETÖ’dür!

Hukukta, bilmemek mazeret sayılmaz! Tabii gerçek hukukta!

Kısacası, İstanbul ve çevresindeki bayındırlık hizmetleriyle birlikte 15 yıllık AKP iktidarından geriye, muhalefeti terör örgütleriyle özdeş gösterdikleri için ülke içinde halk; dış politikada ise komşularla Türkiye arasına inşa edilen düşmanlık duvarları kalır!

 

Alıntı: Arslan BULUT

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | 15 yıllık AKP iktidarının siyasi kazanımları! için yorumlar kapalı
Ağu 01

Fatih Sultan Mehmed’in namaz kıldırdığı 556 yıllık açık hava camisi

Fatih Sultan Mehmed’in namaz kıldırdığı 556 yıllık açık hava camisi

Gümüşhane’nin Kürtün ilçesi Özkürtün beldesine bağlı Kadırga Yaylası’nda Fatih Sultan Mehmet Han’ın Cuma namazı kıldırdığı çatısı olmayan açık hava camisinde 556 yıldır insanlar çimen üzerinde namaz kılıyor. 

Fatih Sultan Mehmed’in namaz kıldırdığı 556 yıllık açık hava camisi Yaz aylarında Cuma günleri yaylada kurulan halk pazarı nedeniyle çevre il, ilçe, köy ve yaylalardan Kadırga’ya akın eden vatandaşlar, Cuma namazını üzeri açık camide kılıyor. Otel, lokanta, kahvehane, bakkal, manav gibi yeme, içme ve konaklama tesislerinin bulunduğu yaylada bulunan ve Fatih Sultan Mehmet Han’ın namaz kıldığı rivayet edilen açık caminin tabanı da doğal çim.

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | Fatih Sultan Mehmed’in namaz kıldırdığı 556 yıllık açık hava camisi için yorumlar kapalı
Tem 31

Mutlak doğruyu yakalamışken demokrasi de ne?

Mutlak doğruyu yakalamışken demokrasi de ne?

Kendi fikirlerinizden bu derece emin, karşı fikir sahiplerinin kötülüğüne bu derece ikna olmuş iseniz, sizinle münakaşa etmek, fikir teatisinde bulunmak mümkün müdür? Hani şura ile karar vereceksiniz ya, o şuradakilerin özelliği nedir? Şu üç fırka olabilir belki:

1) Sizin fikirlerinizin dâhice olduğunu iddia edenler

2) Muhteşem olduğunu söyleyenler

3) Bir de “hakkı âliniz var efendim” diyenler…

Televizyonlarda muhaliflere ateş püsküren siyasîleri bir de bu gözle dinleyin. Bunların kendi hatalarını görüp düzeltme imkânları var mıdır? O hain düşmanlarının söylediklerinin arasında farzı muhal hakikat kırıntıları bulunsa, bunları görmeleri mümkün müdür? Kendi kendilerine, “acaba ben bir yerde hata mı yaptım?” diye sormaları mümkün müdür? Hatalarını bulup düzeltmeleri imkân dâhilinde midir? Etrafının düşmanlarla ve ajanlarla sarılı olduğuna, haklılığı ve doğruluğu bu kadar belli tezlerinizi bu düşmanların tenkit cüretinde bulunduklarına, bunu da sırf düşmanlıklarından yaptıklarına inanıyorsanız, bu insanlarla sandığa girip demokrasi uğruna gerektiğinde ülkenin veya partinizin yönetimini onlara teslim edebilir misiniz? Siz mutlak doğruyu ele geçirmişken demokrasi denilen ve ne idüğü pek de belli olmayan bir kavram için batıla, küfre teslim olur musunuz?

Daha beteri… Bunlar biz kâfirlerle daimî cihad halinde oldukları için bize karşı ahlâklı, âdil davranma gibi bir endişeleri de olamaz. Canımız da ırzımız da malımız da helaldir onlara! Yalan söyleyebilirler, harpte hile mubahtır. Yalan, harp hilesinin en masumudur. Hırsızlık yapabilirler, ganimet haktır. Onlar Allah’ın emriyle biz kâfirlere karşı cihad içinde oldukça yapabileceklerinin hiçbir kanunî, ahlâkî veya insanî sınırı yoktur. İş bazen tekfire ve kafa kesmeye kadar gitmeyebiliyor. Ama kibrin, kendi fikrinden asla şüphe etmemenin, daha ileri giderek kendi fikrini mutlak doğru kabul etmenin, yüzde yüz aynı fikirde olmayanı açık veya kapalı aşağılamanınağırı da hafifi de kötüdür.

Rahmetli Mümtaz Turhan’ın “Kültür Değişmeleri”nde, çok sevdiğim ve sık sık alıntıladığım ifadelerini hatırlayalım:

“[O] kolay ikna edilemez, inandıklarını hakikat, kırık dökük ve irtibatsız müşahedelerini de realite sanmaktadır. Onda ne ilim adamının müsamahası ne de hakikat karşısında teslim olmaya hazır olma uysallığı vardır. Bu bakımdan, Türk münevveri ile onun cahil diye damgaladığı halk arasında ilmî düşünüş ve zihniyet bakımından, büyük bir fark yoktur. Çünkü her ikisi de peşin hükümleri, kanaatleri ve batıl itikatlarıyla, yani inançları ile hareket etmektedir. Aradaki fark, sadece bu zihnî muhtevaların mevzu ve nevilerindedir.”

 

Alıntı: İskender Öksüz: ‘Tekfircilik’

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Mutlak doğruyu yakalamışken demokrasi de ne? için yorumlar kapalı
Tem 30

Altın Sözler

Altın Sözler


* “Nerede bir Türk varsa, orayı kalbinden seveceksin.” Boyun eğmeyeceğiz! Zira öteden beri Hing-nu’lar (Hun) kuvveti takdir eder, tabi olmayı hakirgörürler. Savaşcı süvari hayatımız sayesinde bri ulus olduk. Zira bilirler ki, savaşta savaşcıların kaderi ölümdür. Biz ölsek de, kahramanlığımızın şöhreti kalacak, çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin EFENDİSİ OLACAKLARDIR.”   Mete HAN, Hun Hükümdarı


* “Türkleri seviyorum. Onlar, cennetten bir köşe olan bu eşsiz memlekete yakışan, eşsiz insanlar. Yaradılışlarında göksel bir azamet, gönül
alışlarında ise meleklerde bulunmayan bir mahviyet var. Bu büyük ruhlu milletin arasında vatanımı unutmaktan korkuyorum. Vatan aziz, pek aziz. Lakin Türk te aziz ve çok aziz.”  Conte De BONNEVAL


* “Bütün milletler içinde cesaret ve secaatte Türklerden daha ileride olan ve büyük amaçları elde etmek uğrunda daha ileri gidebilen bir millet yoktur. Allahu teala onları arslan suretinde yaratmıştır…
Türk, bağı çözüldükten sonra, askere başbuğ olmak veya perdedarlık etmek veya bir topluma emir vermek ve yasak koymaktan başka bir işe razı olmaz.” IBN HASSUL

* “Türk asillerin asilidir. Yapma olmayan, gösterişi bulunmayan bu pek yüksek soyluluk ona, tabiatın hediyesidir. Sadelik içinde balagatı, zarif bir durgunluk içinde duygulu bir hayatiyeti ve parıltılı bir hayat içinde kibar bir hakikat hissettiren tek varlık Türklerdir. Şark hülya ve efsaneler alemidir. Türk, o rengarenk alemin gözüdür, dilidir, ışığıdır ve yaşayan gerçeğidir.”  PIERRE LOTİ

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Tem 29

Egede ve Çanakkale’de neler oluyor.

Egede ve Çanakkale’de neler oluyor.

Ege Denizi’nde Türk egemenliği altında bulunan 18 ada, 2004 yılında Yanan egemenliğine terk edildi! Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, “Hükümet 2004 yılında AB’den müzakere tarihi alabilmek için bu adaları alenen Yunanistan’a verdi.  Şimdi de AB olmasa da olur diyorlar. İşlenen günah çok büyük.” diyor.

İnternetten mesaj gönderen bir okur ise bu işin nereye vardığını özetliyor:

“Çanakkale’nin Çamlıca köyünden arkadaşım, evlerin  restore edildiğini, Yunanistan’dan sık sık turist geldiğini, eğlenceler düzenlendiğini anlattı. Köy okulu olarak kullanılan eski kilisenin restore edileceğini ve okul arazisinin tapusunun köye devredilmediğini bildirdi. Ben Gemlik Zeytinli köyünün adının Rumca Tirilye dönüştürülmesini anlatınca Çamlıca köyü tabelasına da eski Rumca adının ekleneceğini bildirdi.

Çanakkale merkezinde, ilçelerinde, köylerinde buna benzer çok dolaplar dönüyor. Bölgede eski Rum tapuları tespit edilerek ABD’ye gönderiliyor. Biz bunları 1922’de denize dökmüştük ama şimdi Yunanistan’a verilen 18 adanın dışında köylerimiz ve kasabalarımız da turizm maskesi altında Yunan’ a peşkeş çekiliyor!”

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Egede ve Çanakkale’de neler oluyor. için yorumlar kapalı
Tem 28

AŞIĞIYIM

AŞIĞIYIM

Kâinata gelişin sebebini bilerek

Mazlumun, kimsesizin gözyaşını silerek

Gerekirse Hak için seve seve ölerek

Yaradan’a kul olan esarete aşığıyım!

 

Yaşanmakta korkuyla tükenmişlik her canda

Yiğitlik, kahramanlık damarda asil kanda

Bilinen, bilinmeyen bu evrende, mekânda

Ölüme gülüp geçen cesarete aşığıyım!

 

Nallarının sesiyle şahlanan o atların

Hürriyetle buluşan beyindeki tatların

Adalete hükmeden halef olmuş zatların

Yaşatıp yaşadığı asalete aşığıyım!

 

Şahin gibi görenler görmeyenden kör şimdi

Ateş gibi acılar yüreklerde kor şimdi

O duyan kulakların duymaları zor şimdi

Lep demeden anlayan ferasete aşığıyım!

 

Bir değer değil midir vatandaki her çakıl?

Gaybı elbet bilmiyor yaşayan bütün akıl

Her an anılmak için gel adalete takıl

Geleceği anlayan basirete aşığım!

 

Her canlıya bir yuva Türk’e bir vatan gerek

Toprak vatan olunca altında yatan gerek

Haine, satılmışa, düşmana çatan gerek

Vatan için yükselen hararete aşığım!

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | AŞIĞIYIM için yorumlar kapalı