Nis 22

Duvara toslayan AKP!

Duvara toslayan AKP!

Kısacası, bütün taraflar, referandumda verilecek olan oyların, sadece bugün yaşayan halkın değil, Türk Milleti’nin geleceğini etkileyeceği noktasında aynı fikirde!

O halde, herkesin, bu referandumla Türkiye’nin nereye gideceğini düşünmesi gerekir.

AKP milletvekili Ravza Kavakçı Kan, “Ben yüksek oranda kabul göreceğine inanıyorum ancak aksi takdirde ne olur? Bu sistem olduğu şekilde bir sonraki duvara toslayana kadar devam eder” dedi.

Gerçekte neler olup bittiğini bu cümledeki “duvara toslamak” kavramı ifade ediyor.

Duvara toslayan, mevcut sistem midir yoksa AKP’nn 15 yıldır uyguladığı politikalar mı?

Meselâ iktidar, neden Türkiye’nin bütün mal varlığını “Varlık Fonu”na kaydırarak, bunları ipotek ettirmenin derdine düştü! Sistem tıkandığı için mi yoksa AKP’nin AB baskısıyla üretmeyen çiftçiye para veren ekonomi politikası duvara tosladığı için mi?

Yine, Arap Baharı’nı İstanbul’da tezgâhlayan, kalkışma yapacak gruplara Amerika’dan gönderilen paraları dağıtan AKP iktidarı, sonuç olarak Mısır’da, Libya’da ve Suriye’de kendi ayağına kurşun sıkmış olmadı mı?

***

Bir ülkede millî birlik ve beraberlik, Anayasa’nın temel ilkelerini, yani devletin kuruluş felsefesini korumakla mümkündür. AKP, geldiği günden beri devletin kuruluş felsefesini değiştirmeye çalışmıyor mu zaten. Bu bakımdan duvara toslayan kendisi değil midir?

Terör örgütü ile masaya oturan, bu arada Güneydoğu’daki kalkışma hazırlığına müdahale edilmemesi için emirler veren AKP iktidarı, hendekler kazıldığında duvara toslamış olmadı mı?

Fetullah Gülen Örgütü ile koalisyon halinde iktidar olan ve devletin bütün kurumlarını cemaate teslim eden, cemaatle birlikte Türk ordusuna kumpas kuran AKP, 15 Temmuz’da duvara toslamış olmadı mı?

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | Duvara toslayan AKP! için yorumlar kapalı
Nis 21

10 Çocuk

10 Çocuk

Kadının biri 10 tane olan çocuklarını ana sınıfına yazdırmak için başvurmuş ve okulun müdürü kayıt yapması için kadından çocukların isimlerini istemiş.

Kadında Ahmet demiş. Müdür bey şaşırarak:

– Nasıl Ahmet yani hepsinin ismide ahmet mi_?

Kadın gayet emin bir şekilde:
– Evet

Müdür:
-Peki hanımefendi zor olmuyor mu karıştırmıyor musunuz_?

Kadın:
– Yo bilhakis kolay oluyor Ahmet yemeğe diyorum hepsi birden geliyor, Ahmet çıkıyoruz diyorum hepsi birden hazırlanıyorlar.

Müdür şaşkınlıkla dinlemekte ve kadına:
– Peki bayan özel iş vermen gerekiyor ise ne yapıyorsun?

Kadın:
– O ZAMAN SOY İSİMLERİ İLE ÇAĞIRIYORUM!

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , | 10 Çocuk için yorumlar kapalı
Nis 20

Dünyada Parlamenter Sistem mi Başkanlık Rejimi mi?

Dünyadaki  Parlamenter Sistem mi Başkanlık Rejimi mi?

Dünyanın refah düzeyi en yüksek 50 ülkesinden 32’si yani bu ülkelerin yüzde 64’ü parlamenter sistem ile idare ediliyor. Bu 50 ülke içinde yalnızca 9’u yüzde 18’i başkanlık rejimi ile idare ediliyor.
*******************************
Refah Düzeyi Sıralamasında En İyi İlk 50’ye
Giren Ülkelerde Yönetim Sistemi
—————————————————————————-
Yüzde
———–
Parlamenter 64
Başkanlık 18
Yarı Başkanlık 8
Diğer 10

Kaynak: Global, Politika ve Strateji Başkanlık Sistemi ve Türkiye Ekonomisi
********************************************
Aşağıdaki ikinci tabloda, dünyanın en geri kalmış ve yoksul olan 10 ülkesi yer alıyor. Bu on ülke içinde parlamenter sistemle idare edilen tek bir ülke bile yok. Bu on ülkenin dokuzu başkanlık rejimi, birisi ise yarı başkanlık sistemi ile idare ediliyor.
***********
Ekonomik Gelişme Düzeyine Göre Dünyada
En Geri 10 Ülkede Yönetim Sistemi
————————————————————————–
Sayı
———-
Başkanlık 9
Yarı Başkanlık 1
Parlamenter 0

Kaynak: Global, Politika ve Strateji Başkanlık Sistemi ve Türkiye Ekonomisi

Esfender KORKMAZ

Posted in Gündem | Tagged , , , | Dünyada Parlamenter Sistem mi Başkanlık Rejimi mi? için yorumlar kapalı
Nis 19

Barış Manço’dan Fransızlara Para ile ders

Barış Manço’dan Fransızlara Para ile ders

Barış Manço Fransa’da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuktur. Küstah bir spiker vardır ve Barış Manço ile dalga geçmektedir. Sürekli, ” İşte Türk, yani barbar, vahşi vs… ” demektedir… Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere
” Yanınızda kâğıt para var mı? ” diye sorar!
Bu soruya spiker şaşırır ve
” Evet var ama n’olacak ” der.
Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kâğıt paraları çıkartır.
Bu olaydan az önce Barış Manço canlı yayında “Anahtar” adlı şarkısını söylemiştir. Bu şarkının bir bölümü şöyledir:
” Beş Akif- bir Saat Kulesi, iki Kule-bir Fatih, beş Fatih-bir Mevlana, İki Mevlana-bir Sinan” (Barış Manço / Anahtar şarkısı / Darısı Başınıza Albümü / 1992).
Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler o dönemdeki Türk parası olan banknotların arkasında fotoğrafı olan kişilerdir…
Barış Manço spikere sorar:
” Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kim? ”
Spiker: “General .”
Barış Manço diğer paralardaki fotoğrafları olan kişileri de sorar, spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır,
“General, Amiral, “Komutan” Spikerin bu “falanca
General, falanca Amiral, falanca Komutan” cevabından sonra, bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarır…
Barış Manço der ki:
Bu parada fotoğrafı olan kişi Mehmet Akif Ersoy’dur. Şairdir…
Bu fotoğraftaki kişi Mevlana’dır. Düşünürdür…
Bu paradaki fotoğrafı olan kişi Fatih Sultan Mehmet’dir. Adaletin sembolüdür…
Bu paradaki kişi ise Atatürk’tür. “Yurtta barış, dünyada barış” diyen kişidir. Bizim paralarımız bunlar. Biz Türkler ince ruhlu,
kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına
şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamalarımızın fotoğraflarını bastık…
Siz Fransızlar kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş Adamlarının
fotoğraflarını basmışsınız!” der…
Barış Manço’nun bu müthiş cevabından sonra televizyon yöneticileri Canlı yayını keserler ve spikeri yayından alırlar, başka bir spiker yerine gelir ve canlı yayın yeniden başlar, yeni spiker Barış Manço’dan ve Türklerden özür diler…

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Barış Manço’dan Fransızlara Para ile ders için yorumlar kapalı
Nis 18

“Çökmüş Devlet”

“Çökmüş Devlet”

Eski Kara Kuvvetleri Komutanlarından Aytaç Yalman’ın “Sırtından Hançerlenen Kahraman Ordum” başlıklı kitabında günümüze ışık tutan bilgiler var:

* 2002 yılından itibaren irtica faaliyetlerinde bulunanların ordudan uzaklaştırılması terk edildi, 2008’den itibaren, cumhuriyetin temel değerlerini savunan askerler tutuklanmaya başlandı, TSK’nın iç tehditle mücadele görevi yasadan çıkarıldı. Sonuçta 15 Temmuz kalkışması ile TSK her yönüyle ciddi yara aldı. Dick Cheney, 15 Haziran’da yazdığı makalede “Türkiye çökmüş devlet statüsündedir” dedi. Graham Fuller‘in 15 Temmuz’da Türkiye’de ne işi vardı?

* Graham Fuller, 2004 yılında bir makalesinde “Bir Arap-İslam devleti arayışında olduğunu, bunun liderinin Fethullah Gülen olabileceğini, ancak sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın bu amaç için düşünüldüğünü” yazdı!

***

* Türkiye’de emperyalist yönlendirmeler her zaman din üzerinden yapılmıştır. Türkiye’deki İslâmi hareketler, Suudi Arabistan’ın finans desteğiyle 1968 yılında ABD tarafından başlatılmış, bu amaçla bazı isimler ön plana çıkarılmıştır.

* 2002 yılı Kasım ayında, iktidar değişikliğiyle dini cemaatler koalisyonu kuruldu adeta! 2002’ye kadar devlete sızmış olan FETÖ, 2002’den sonra kilit görev yerlerinde istihdam edildi. 2000’li yıllardan sonra Atatürkçü değerler sistemi, AB süreci de istismar edilerek erozyona uğratıldı. Ulus bilinci sorgulamaya açılarak yok edilmeye çalışılıyor. Atatürk Cumhuriyeti format değiştiriyor!

***

* 2007 yılında Genelkurmay’da yapılan bir çalışmada, Suriye ve Esad‘ın yanında yer almanın, Türkiye’nin menfaati istikametinde olacağı belirlendi. Ancak bunun yerine Suriye’nin demokratikleştirilmesi esası benimsendi!

* Esasen küresel güçler, İslâm coğrafyasını işgal etmek için yüz yıldır bölgeyi manipüle ediyor. Bu sebeple ABD’nin, Türkiye’de daima İslâmi değerleri veya siyasi İslam’ı savunan bir partiye ihtiyacı olmuştur.

* Orta Doğu’da şiddetin kaynağı dinin siyasallaştırılmasıdır. Bugün başımıza gelenler, bazı dış güçlerin ortaya çıkmasına yardımcı oldukları Vehabilik, İhvanı Müslimin gibi uygulamalardan kaynaklanmıştır.

* 15 Temmuz sonrası Amerikan Foreign Policy dergisinde çıkan bir makale, herkese fikir verecek niteliktedir: “15 Temmuz, darbe girişiminden ziyade, Türkiye’nin işgali hareketidir. Burada Türk ordusu ve polisi karşı karşıya getirilerek bir iç savaş yaşanması istendi. Böylece Birleşmiş Milletler müdahale kararı alabilirdi. Fiilen bölünmüş bir Türkiye olabilirdi.”

* Dünyaya düzen vermek isteyen ABD, Türkiye’yi de hedefine almıştır. Ülkemiz, ABD tarafından Güney’den kuşatılmak istenmektedir. Bunu engellemenin yegâne yolu, bölge ülkeleri olarak Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ın müşterek bir politika izleyerek, Rusya ve Çin’in de desteğini alması ve ABD’yi durdurmasıdır.

* Adana mutabakatından sonra, 1998-2002 yıllarında Suriye-Türkiye güvenlik diplomasisi görevini sürdürdüğüm bir dönemde Suriye, yukarıda ifade ettiğim teklifi bana yapmış ve ben de ilgililere bildirmiştim. Ancak o tarihlerde ilgi görmedi. Biz birleşmedik ama bölgedeki PKK, PYD, PJAK birleşti.

***

* Artık ateş çemberinin ortasındayız. Bu şartlar altında dahi, fikir ayrılıklarını ve düşmanlıkları bir tarafa bırakıp, üzerimize gelen büyük tehlikeye karşı birlik ve beraberlik içinde olamazsak vatanımızı ve cumhuriyetimizi koruyamayız. Namık Kemal‘in dediği gibi, “Bize bu hal ile bizden büyük olmaz düşman.”

* Türk ordusunun ortak paydası, Türk Milliyetçiliği ve Mehmetçik ruhundan kaynaklanan vatan, millet ve devlet için şehit olmayı göze almak duygusudur. İdeolojisiz ordu olmaz! Bugün geldiğimiz noktada TSK’nın kabuğu kırıldı. TSK, tehlikelere açık bir duruma geldi. Kırılan kabuğun içine arzu edilmeyen fikir ve şahısların girmemesi için hiç olmazsa bundan sonra dikkatli olunmalıdır.

 

Arslan BULUT

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | “Çökmüş Devlet” için yorumlar kapalı
Nis 17

Mustafa Kemal Atatürk’ten muhteşem sözler

Mustafa Kemal Atatürk’ten muhteşem sözler:

* “Tarihimizi tetkik ediniz. Türk’ün çektiği bütün felâketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, millî varlığını ihmâl ederek nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır.” 1920:

* “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütün programlarının umdesi şu iki esastır: İstiklâl-i tam… Kayıtsız şartsız millî hâkimiyet!” 1920:

Gazeteci Yunus Nadi Bey’in ”Her kerameti Meclisten beklemek niyetinde miyiz? diye sorması üzerine, Mustafa Kemal’in verdiği cevap şu olmuştur: 1920

”Ben her kerameti Meclisten bekleyenlerdenim. Bir devreye yetiştik ki onda her iş meşru olmalıdır. Millet işleri de ancak millî kararlara istinad etmekle, milletin hissiyat-ı umumiyesine tercüman olmakla hâsıldır.

* “Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve zillet kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine ‘Ey Millet, sen esaret ve zillet kabul eder misin?’ diye sormak lâzımdır. Ben, milletin vereceği cevabı biliyorum… Bizim bildiğimiz hakikatler milletçe de tamamen malûm olunca, onun kararlar bahsinde de bizim gibi düşüneceği neden kabul edilmemelidir? Ben, bilâkis milletin bu hususta daha salim, daha kat’i kararlar vereceğine kaniim.” 1920

* “İşittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla millî meclise davet etmedim. Herkes kararında özgürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatı ile buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde Elmadağ’ına çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim!1920

* “Her şey, Ankara Millî Meclisi’nin elindedir. Bu Meclis’in amacı, millî sınırlar içinde millî bağımsızlığı temindir. Türk milleti, bir bağımsız varlık halinde hukukunun onaylanmasından başka bir şey istememektedir.” 1921

* “Millet ve memleket adına ve hesabına tek başvurulacak yer burasıdır; yani Yüksek Meclisinizdir. Bu yasal hakkı, bu millî hakkı, bu doğal hakkı hiçbir sebep ve bahane ile ve hiçbir düşünce ile hiçbir kimseye ve hiçbir kurula terk edemeyiz.” 1921

* “Milletin saltanat ve hâkimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve bu hâkimiyet makamının hükûmetine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti derler. Bundan başka saltanat makamı, bundan başka bir hükûmet yoktur ve olamaz.” 1922

* “Amerika sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç aklıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz tarzda Reisicumhurlukla başvekâleti (Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığı) birleştirmeyi asla düşünmedim. Ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malumdur zannederim.”

 

Kaynak: TBMM – https://www.tbmm.gov.tr/kultursanat/me_ata_soz.htm  Orhan UĞUROĞLU

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | Mustafa Kemal Atatürk’ten muhteşem sözler için yorumlar kapalı
Nis 16

Başbakan Binali Yıldırım’ın sözleri ve Dersim gerçeği

Başbakan Binali Yıldırım’ın sözleri ve Dersim gerçeği

Başbakan Binali Yıldırım’ın, “evet” propagandası için gittiği Tunceli’de yaptığı açıklamalar Kürt ırkçılarını ve bölücülerini fazlasıyla memnun etti.

Yıldırım, HDP’li Şerafettin Elçi’nin ismini havalimanına verdiklerini hatırlatırken, Tunceli’yi “Dersim”, 1937-38’de yaşananları “vahşet” olarak yorumladı. “Geçmişte birçok haksızlıklar, birçok yanlışlar oldu, bunu biliyoruz. Bu topraklar en iyi bilendir. Dersim olaylarının, bu topraklarda yaşayan insanlara ne kadar büyük acılar yaşattığını biz bilemeyiz ama bizim dedelerimiz, bizim büyüklerimiz yaşadı. İstiyoruz ki bizden sonrakiler yaşamasınlar. O günün tek parti yönetimi CHP, ne dedi; ‘Dersim bir çıban başıdır’ dedi ve bütün buradaki vatandaşlarımızı yok ettiler, acımasızca üzerine bombalar yağdırdılar. Yaşlarını büyütüp idam ettiler.”

Bu sözlerle Cumhuriyet, Türklük, şehitler ve Atatürk açıkça hedef alınmaktadır.

15 Temmuz’un ertesi gününde parti genel merkezine dev Mustafa Kemal Atatürk posteri astıran, her fırsatta Kurtuluş Savaşı’na atıf yapıp “Bu ikinci istiklal mücadelemizdir” diyenler, tarihimizi, gerçeklerimizi saklamakta, vatandaşlarımızı tarih üzerinden ikiye bölmeye çalışmaktadır!

Şeyh Said isyanı “din” kisvesi altında yapılırken, sonrasında gelen tüm isyanlar Kürtçülük düşüncesinin etrafında şekillendi.

Bu isyanlarda başarılı olamayan İngilizler el altından geride kalan Kürt aşiretleri kışkırtmaya devam etti. 1937’de Seyid Rıza ve Şeyh Said’in en küçük kardeşi Abdürrahim, Tunceli merkezli bölgede isyana kalkıştı.

Bölgedeki dönemin emniyet görevlisi İhsan Sabri Çağlayangil anlatıyor: “Atatürk Singeç Köprüsü’nü açmaya gidecek. O tarihte Seyit Rıza Dersim’in lideri. Devlet, Fırat üzerine bir köprü yapmış. Köprünün başında da bir karakol. Karakolda 33 askerimiz, başlarında İsmail Hakkı adında bir yedek teğmen var. Köprüye Dersimliler saldırı düzenliyor. Karakol yakılıyor ve 33 askerimiz şehit oluyor. İşte bu olay isyanın başlamasıdır. Atatürk olayla ilgileniyor ve kesin talimat veriyor: ‘Bu meseleyi kökünden hallediniz…”

Buna rağmen Ankara, olayların büyümesini istemediği için bölgeye ikna heyetleri gönderip, aşiretlerle görüşüldü. Ancak ihanet içerisinde olanlar geri adım atmak yerine, daha çok Mehmetçiği şehit etmeye başlamıştı.

Mustafa Kemal Atatürk‘ün kesin talimatıyla Tunceli’yi temizleme operasyonu başladı. Türk askerinin kararlı ve başarılı operasyonları sonrasında iyice köşeye sıkışan isyancı Seyit Rıza, İngiltere’ye şu mektubu yazıyordu:

“İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na

Sayın Bakan,

Üç aydan beri ülkemde tüyler ürpertici bir savaş sürüyor. Savaş olanaklarının eşitsizliğine, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık. Üç milyon Kürt, sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.

Sayın Bakan en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.

Dersim Generali

Seyid Rıza”

Türk ordusu kısa sürede, tüm isyancıları yakaladı, İngiltere’ye sığınacak fırsatı bile bulamadılar, yargılandılar ve idam edildiler.

İşte Yıldırım’ın, “Dersim katliamı” olarak özetlediği ihanet kalkışmasının kısa özeti budur…

 

Batuhan ÇOLAK

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | Başbakan Binali Yıldırım’ın sözleri ve Dersim gerçeği için yorumlar kapalı
Nis 15

Hayırda Hayır vardır!

Hayırda Hayır vardır!

Türk Cumhuriyetini tıpkı kurduğun gibi

 Ey necip Türk milleti başını eğme kaldır

“Beka sorunu var” der yüksek mevkidekiler

 İnsan için mertlikte, hayırda hayır vardır!

 

 Aslında bütün millet aşsız, ekmeksiz açız

 Tarihimize bakın insanlığa bir tacız

 Üç yüz akıl yetmemiş “tek adama” muhtacız

 Her Türk bilir erlikte, hayırda hayır vardır!

 

 Aklına, vicdanına, irfanına bir danış

 Felakete götürür seni bir cahil kanış

 Makam, mevki, çıkara fayda vermez aldanış

 Dirilikte, dirlikte hayırda hayır vardır!

 

 Sizlerden akılsız mı Cumhuriyeti kuran

 Her türlü kötülükten kurtarıldı din, Kur’an 

Türk’ün Kızıl Elması hedefte kutlu Turan

Ancak milli birlikte hayırda hayır vardır!

 

Türk ülkesinde Türk’ün adını anmadılar

Filistin Mısır kadar Türk’e hiç yanmadılar

Bir kez akıllarını Türklüğe banmadılar

Bilesin yiğitlikte hayırda hayır vardır!

 

Unutmadık Oslo’yu, unutmadık Habur’u

Bizim akıllarımız vekillerden de duru

Çalınacak muhakkak Hakk’ın uyaran suru

Hain bil ki; şerlikte, hayırda hayır vardır!

 

Hayır, düşün hayır söyle hayır yap

Hayır, istiyorsan bir Allah’a tap

Hayır, karışmasın saman ile sap

Kurtuluşun Türklükte, hayırda hayır vardır!

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | Hayırda Hayır vardır! için yorumlar kapalı
Nis 14

TEK ADAM YÖNETİMİNE #HAYIR!

                TEK ADAM YÖNETİMİNE #HAYIR!

 

                Milliyetçilik, Türkçülük, ülkücülük yolunda ömür tüketenlere!

                “Evet” oyunu kime, kimlere vereceğiz?

                Milliyetçiliği ayaklar altına alanlara mı?

                PKK’lılar Habur’da zafer işaretleriyle karşılanırken “ülkede güzel şeyler oluyor” diyenlere mi?

                Oslo’da PKK önderlerinin ayağına MİT müsteşar yardımcılarını, Başbakanlık müsteşar yardımcılarını gönderenlere, devleti PKK ile görüştürenlere mi?

                Devletin elemanlarını İmralı’ya gönderip PKK’nın bebek katili lideriyle müzakere edenlere mi?

                İmralı’daki PKK liderinin mektuplarını devlet memurları eliyle Kandil’e taşıtanlara mı?

                PKK liderinin mesajını Diyarbakır meydanlarında okutanlara mı?

                Diyarbakır’da Barzani ile, Şivan Perver’le bir araya gelip gözyaşı dökenlere mi?

                Barzani’nin peşmergelerini vatan toprağından geçirip PYD / YPG için Kobani’nin kurtarılmasına yardım edenlere mi?

                Güneydoğu’da silah depolayan teröristlere dokunulmaması için valilere emir verenlere mi?

                FETÖ’nün cemaatini kastederek “Ne istediler de vermedik?” diyenlere mi?

                FETÖ’nün liderini “artık hasret bitsin” diyerek memlekete çağıranlara mı?

                FETÖ’nün okullarına resmî okul muamelesi yapılması için elçiliklerimize, konsolosluklarımıza resmî yazı yazanlara mı? 

                Çeşitli bahanelerle millî bayramların kutlanmasını engelleyenlere mi?

                “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözünden rahatsız olanlara mı?

                Devlet kuruluşlarının tabelalarından devletimizi temsil eden T.C. rumuzunu kaldıranlara mı?

                “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan andımızı okullarda yasaklayanlara mı?

                Vatanın topraklarını, yaylalarını, yollarını, köprülerini Batılı kapitalistlere, Arap emirlerine satanlara mı?

                Milliyetçilik, Türkçülük, ülkücülük yolunda ömür tüketenlere; Türk deyince, vatan deyince, bayrak deyince yürekleri titreyenlere sesleniyorum; bunlara “evet” demeye vicdanınız elverir mi? Bunlara “evet” diyenlerle sizin gönül bağınız olabilir mi?

                Bütün bunları yapanlar, “evet” oyu alırlarsa daha neler yapabilirler, düşün! Düşün ve ona göre kararını ver!

 

Alıntı: Ahmet B. ERCİLASUN

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | TEK ADAM YÖNETİMİNE #HAYIR! için yorumlar kapalı
Nis 13

Hele sandık önümüze bir gelsin…

Hele sandık önümüze bir gelsin…

Psikologagiden adam, “ Geceleri uyuyamıyorum efendim” demiş ve eklemiş:

“Sürekli yatağın altında biri var gibi geliyor. Yatağın altına girip orada uyumayı deniyorum. Bu defa da yatağın üstünde biri var gibi geliyor…”

Adamı dikkatle dinleyen psikolog
-Hallederiz bu saplantıyı’ demiş.
– Bana haftada iki kere geleceksiniz. 6 aylık bir tedavi sonunda sizi iyileştireceğimi umuyorum.
-‘Her viziteye ne kadar ödeyeceğim?
-Her vizite 100 dolar, buna göre 6 ayda 4 bin 800 dolar ödeyeceksiniz’

Adam gitmiş, o gidiş…
Psikolog, birkaç ay sonra adama sokakta rastlamış:
-Ne oldu hastalığınız? Neden bana gelmediniz?

-Size gelmedim, çünkü sorunumu 5 dolara hallettim… ‘
-Nasıl oldu bu?’
-Sizden çıktıktan sonra, ilerde önüme çıkan ilk bara daldım. Biramı içerken barmene hastalığımı anlattım. ‘Karyolanın bacaklarını kes’ dedi… Kestim; mesele halloldu…

Malum, referandum yaklaşıyor.
Anayasa’nın 18 maddesi oylanacak.
Hayır ve evet kampanyalarına az kaldı.
Vatandaşların kullanacakları oyun rengi aslında belli.
Zaten fıkrayla da bu anlatılmış:
“Çözüm ortada, karyolanın bacaklarını kesmeye kararlıyız”
Eeee..

E’si şu…
“Sen de aynı eylemi yap, rahatla” diyorlar.

Düşüneceğiz…
Hele sandık önümüze bir gelsin…

Ha bir de Padişah kızı var!

https://www.youtube.com/watch?v=hQSK5jNLAyM

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , | Hele sandık önümüze bir gelsin… için yorumlar kapalı