Oca 14

Anatolia Minerals Development Ltd. Şirketi’ Türkiye’de Maden mi Arıyor?

Anatolia Minerals Development Ltd. Şirketi’ Türkiye’de Maden mi Arıyor?

www.kenansahbaz.com

Türkiye topraklarının neredeyse yarıya yakınında maden arama imtiyazı verilen Rio Tinto’nun kurduğu Anatolia Minerals Development Ltd. Şirketi’nin kendi İnternet sitesinde gösterdiği maden arama imtiyaz haritaları ile Barzani’nin partisinin İnternet sitesindeki Büyük Kürdistan Haritası birebir aynıdır.  Doğu Karadeniz’de aynı şirkete verilen imtiyaz hakkı da hayali Rum Pontus devletinin sınırları ile birebir aynıdır!

Şirketin tanıtım broşürünün başlığı, “Türkiye Federal Devleti” şeklindeydi ve Türkiye’nin 7 ayrı bölgesinde, 2 milyon hektarlık alanda maden arama imtiyazı elde ettiği bildiriliyordu. Bu bölgeler, “Yenipazar, Armutbeli, Saimbeyli, Keban, Baskil, Karadeniz Bölgesi ve Tunceli” olarak bildiriliyordu.

Daha yüzlerce örnek verebilirim. Yunan ordusu, İzmir’den Polatlı’ya kadar Türk topraklarını işgal hakkını Sevr Andlaşması’na dayandırmıştı!

Peki 61 bin 750 Amerikan askerinin, Türk topraklarını işgalini öngören tezkereyi imzalayıp Meclis’e gönderen kimdi!

2009 yılında kurulan Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Üst Kurulu, azınlık haklarıyla ilgili reformlara tepkileri “Sevr paranoyası” olarak nitelendirmişti.

Türkiye’nin önüne Sevr tezgâhının konulmasına AKP de hizmet etmiştir!

 

Kaynak: Arslan BULUT

 

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | Anatolia Minerals Development Ltd. Şirketi’ Türkiye’de Maden mi Arıyor? için yorumlar kapalı
Oca 13

Akıl sağlığımız yerinde mi?

Akıl sağlığımız yerinde mi?

www.kenansahbaz.com

Ey 65’ini dolduran vatandaş! Eğer arsa, tarla ya da emlak sahibiyseniz bunları satmanız artık zor. Sizden “akıl sağlığı yerindedir” raporu isteniyor. Önce hastaneye gidip “gerekli izni” alacaksınız ondan sonra işlem yapılabilecek. Bu kararı alanlara bir sorum var; TBMM’ye, hatta Bakanlar Kurulu’na iyi bakın. Bunların arasında kaç tane 65’i devirmiş isim var. Niye onlardan “beyni sulanmamıştır belgesi” istenmiyor. Bir de dışarıdan örnek verelim.

ABD’nin, aslında dünyanın patronu Trump bile 70’ini çoktan devirdi!

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | Akıl sağlığımız yerinde mi? için yorumlar kapalı
Oca 12

Başkanlık ve parlamenter sisteme veda (1)

Başkanlık ve parlamenter sisteme veda (1)                                                                                                                                                                                                         www.kenansahbaz.com

 

‘Güçlü iktidar, ışık hızıyla kalkınma’ parolasıyla başkanlık sistemine geçen 3 ülke: Zimbabve, Gana ve Malavi… Dünya 5’ten büyük, bu ülkeler de dünyadan büyük!..

***

Gana’yı takdir etmemek mümkün değil!.. Başbakan Kwame Nkrumah 1960’ta referandumla ülkesini başkanlık sistemine geçirdi, kendisi de Başkan oldu… İlk yaptığı işlerden birisi ülkedeki muhalefet partilerini referandumla yasaklamak oldu…

Gana’da Gana Hareket Partisi var mıydı, onlar başkanlık sistemine geçilirken “Yahu bu başkanlık sistemi değil, aslında cumhurbaşkanlığı sistemi, fiilî durumu hukukî hâle getiriyoruz, endişeye mahal yok” dediler mi bilmiyoruz… Bildiğimiz şu: Sonuçta bütün partiler karambole gitti…

Eski Genel Sekreterine göre Nkrumah’ın sistem değişikliğine gerekçe olarak “Kafasında hızlı bir gelişme hamlesi fikri vardı. Bunun için en iyi yöntemin gücü başkanlıkta toplamak olduğunu düşündü. Başkanlığın ekonomik ve sosyal ilerleme için kritik olduğunu düşünüyordu…”

Bizimkiler 15 Temmuz gibi tehlikelerin yaşanmaması için bu sistemi savunuyorlar ya… Hatırlatmakta fayda var: Gana’da Nkrumah’ın ‘garantili’ başkanlık sistemi 1966 askerî darbesiyle toprak oldu!.. 

 

Kaynak: Servet AVCI

Posted in Gündem | Tagged , , , , | Başkanlık ve parlamenter sisteme veda (1) için yorumlar kapalı
Oca 11

“ASLINA HUU… NESLİNE HUU!”

“ASLINA HUU… NESLİNE HUU!”                                                                                                                                                                                                                                         www.kenansahbaz.com

Zamanında bir hükümdar, vezirlerine şöyle bir emir vermiş: “Tebeamdan bana Hızır aleyhlsselâmı bulup getirecek bir kul var mıdır? Araştırılsın!..”

O günden tezi yok, memleketin dört bir yanına dellallar çıkartılmış. Meğer devlet elinin erişmediği uzaklarda bir yerde pek yoksul bir ihtiyar yaşarmış. Adamcağız uzun uzun düşündükten sonra, “Eğer bazı şartlar öne sürerek bu İşe talip olursam, Ahir ömrümde birkaç zaman olsun bolluk ve refah yüzü görürüm. Hükümdarın, tebaası olarak bizi arayıp sorduğu mu var? Hem ola ki talih yaver gider” deyip, sarayın yolunu tutmuş.

Hükümdar, ihtiyara 40 gün süre tanıyıp her türlü isteğinin yerine getirilmesini ferman buyurmuş, ihtiyar, o 40 günde ne kadar kendisi gibi fakir fukara varsa doyurmuş, yardımda bulunmuş. Kırkıncı gün sarayın adamları kapıya dayanmışlar ve “Buyur efendi, gidiyoruz!”demişler. Zavallı ihtiyar, sayılı günün çok çabuk geçtiğini bilerek emre rızâ göstermiş. Yolda yanlarına bir fakır derviş takılmış ve “Ben de sizinle geleyim ve sarayı bir kez olsun göreyim”demiş. ihtiyar buna da râzi olup huzura beraberce varmışlar. Hükümdar, ihtiyara bakmış; o da hükümdara bakmış. Ortada ne Hızır var, ne mazeret. Adamcağız durumu anlatacakken, hükümdar ateş püskürür vaziyette en büyük vezirine sormuş:
— Efendi, söyle; bu densize ne ceza verelim?
— Hünkârım, bu adamı 40 katırın kuyruğuna bağlayıp sürütelim.
— Aslına huuu… Nesline huuu!.. (Yani, aslını da Allah’a hava le ettim, neslini de! demek istiyor. Böylece iyiler için duâ, kötüler için de beddua etmiş oluyor) diye bir ses duyulmuş, ihtiyarın yanına takılıp gelen fakir dervişten…

Sultan sesini çıkarmamış ve ortanca vezirine sormuş:

— Söyle bre, bu herife ne yapalım?
— Bu herifi keşkek edip leşini köpeklere yedirelim.
— Aslına huuu… Nesline huuu!.. demiş yine fakir derviş. Padişah ona sert sert bakmış. Sonra aynı suâli küçük vezirine sormuş. Cevap:
— Yüce sultanimi Bu zavallı ihtiyar zaten ömrünün sonuna yaklaşmış. Yoksulluk ve devletin ilgisizliği yüzünden bir yalana tevessül etmiş. Kaldı ki aldığı her kuruşu fakir fukaraya dağıtmış. Affetmek büyüklük alâmetidir. Büyüklüğünüzü gösterip bağışlayıveriniz.

— Aslına huuu… Nesline huuu!.. demiş yine derviş. Padişah öfkeyle sesin geldiği tarafa dönerek kükremiş:
— Bre, sen kim olasın ve niçin hep aynı şeyi söyleyip durmaktasın? Pâdişâh huzurunda edep böyle mi olur?

Derviş hükümdarı saygıyla selâmlamış ve söze başlamış:

— Haşmetlü hünkârım! Senin büyük vezirinin babası katırcı idi. Onun için ihtiyarı katırlara sürütmek istedi. Ortanca vezirinin babası keşkekçi dükkânı işletirdi. Etin
artığını da köpeklere atardı. O da babasının yaptığını uygun gördü bu ihtiyara… Şu küçük vezirine gelince; o asîl bir vezir ailesinden gelmektedir ve vicdanı, bu ihtiyara
devlet himayesiyle mücâzât etmesini (ona göre bir karşılık vermesini) gerektiriyor. Babasından da öyle görmüştü zira…

Hepsinin sözleri, asıllarını ve fiillerini göstermekte.
Ben de o sebepten, “Aslına huuu… Nesline huuu!” diyorum.

Padişahın taaccübü artmış. Hayretler içinde bu fakirin bütün bunları nereden bildiğini merak ederek sormuş:

— Peki, derviş sen kimsin?
— Ya sen bugün kimi bekliyordun hünkârım? Sonra da önce küçük veziri, ardından da kendini işaret ederek, “İşte vezir, İşte Hızır!..” deyip ortadan kayboluvermiş.

Evet, insanoğlu elbette dediklerinden ve ettiklerinden mes’ûldür. Bugün değilse de yarın bir hesap vermesi mukadderdir. Ancak pek çok cezanın, hesap gününe kalmadan da görüldüğü vâkidir. Yani kim olsan, hangi mevkide bulunsan, bir gün ah, sitem, beddua ve ceza oklarına hedef olmak ihtimâli daima vardır. Bu sebeple, aman dikkat diyoruz. Şayet sözümüzde, özümüzde, fiilimizde dürüst olmazsak, Hızır aleyhlsselâm da necatımıza vesîle olmaz.

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | “ASLINA HUU… NESLİNE HUU!” için yorumlar kapalı
Oca 10

Hani “Türkiye Bölünür Demek ‘Sevr Paranoyasıydı’

Hani “Türkiye Bölünür Demek ‘Sevr Paranoyasıydı’”

www.kenansahbaz.com

Tayyip Erdoğan, yine Sevr’den söz etti ve “Bugün Türkiye yeni bir istiklâl mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da şekillendireceğiz. Kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgâhı yeniden önümüze getirilecek. Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması, üslubunu, tavrını, sözünü ona göre belirlemesi gerekiyor.” dedi.

Bugüne kadar AKP’yi destekleyen ve “liberal” denilen çevrelerde Türkiye’nin bölünmek istendiğinden bahsedenler, “Sevr paranoyası” görmekle suçlanır ve böyle bir tehlike bulunmadığı işlenirdi. Bölücü çevreler de aynı ifadeleri kullanırdı.

Fakat Özal döneminden itibaren Türkiye’nin desteğiyle kurulan Barzani devletinin anayasasında Sevr’e atıf vardır!

“Kürdistan Bölge Devleti Anayasası”, kendi meşruiyetini Sevr Andlaşması’na dayandırmıştır!

Barzani Anayasası “1920 yılında imzalanan Sevr Andlaşması’nın 62-64 nolu maddeleri Kürtlere self-determinasyon hakkını tanımasına rağmen, uluslararası çıkarlar ve siyasal dengeler Kürtlerin bu hakkı elde edip uygulamaya geçirmelerini engellemiştir” diye başlıyor…

AKP iktidarı da etnik gruplara kendi kaderini tayin hakkı verilmesini öngören ikiz yasaları kabul etmiştir!

Kaynak: Arslan BULUT

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | Hani “Türkiye Bölünür Demek ‘Sevr Paranoyasıydı’ için yorumlar kapalı
Oca 09

Nihal Atsız’dan Altın Sözler

Nihal Atsız’dan Altın Sözler                                                                                                                                                                                                                                 www.kenansahbaz.com

» Ahlakın meydana gelmesinde en önemli sebep soydur. Bir toplumun ahlakı, soyunun karışması ile değişebilir.

» Ahlak, millet yapısının temelidir. O olmadan hiç bir şey olmaz.

» Aslında beynelmilelci olan sosyalizmin, Türkiye’deki mümessilleri de milliyetçi olduklarını söylerler. Hatta Orta Asya’daki atalarımızla ilgimizi inkar edip bu topraklar üzerinde Hititler’den başlayarak üstüste yığılmış olan etnik döküntülerin karması olduğumuzu ileri sürenler de milliyetçilik davasındadır.

» Komünistlikten hüküm giymiş olanlar, Türk Milliyetçiliği’nin kökünü kazımak için kampanya açmış olan partiler, İslam beynelmilelciliği davası güdenler de hep milliyetçi olduklarını söylerler. Türkçülük bu türlü eksik ve yanlış milliyetçiliklerin hepsini reddeder.

» Bana göre Ticanilik, Nurculuk, yobazlık, komünizm ve partizanlık gibi hastalıkların sebepleri, milli ülküden yoksunluktur.

» Barış, savaşın başka metotlarla devamı ve silahlı savaşa hazırlığın ayrı bir şeklidir.

» Ben, yabancı kaynaklı hiçbir fikri benimsemeğe tenezzül etmeyecek kadar millî şuur ve gurura malik bir Türk‘üm. Siyasi, içtimai mezhebim Türkçülük‘dür.

» Bir gün ülkede milliyetçi geçinen politikacılar, yöneticiler, sanatçılar, aydınlar hiç bir çıkar kaygısına düşmeden, yiğitçe, korkusuzca Türkçü söylemlerde, Türkçü tavırlarla milletin karşısına çıkarlarsa o gün Türkçülük büyük bir utkuya yaklaşır.

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | Nihal Atsız’dan Altın Sözler için yorumlar kapalı
Oca 08

Kıbrıs’a Dikkat!

Kıbrıs’a Dikkat!                                                                                                                                                                                                                                                     www.kenansahbaz.com

Millî meselemiz Kıbrıs görüşmelerinde sona yaklaşılıyor. BM Genel Sekreteri yaptığı açıklama ile 11 Ocak 2017 tarihinde tarafların haritalarını sunacakları, 12 Ocak 2017 tarihinde ise beşli toplantının gerçekleşeceğini duyurdu. Gerektiğinde üçüncü tarafların da bu toplantı için Cenevre’ye davet edilebileceği kaydedildi. Toplantıda; toprak, nüfus, özellikle garantiler konusu ele alınacaktır.

Bugüne kadarki görüşmelerde, Annan Planı’nı da aşan şekilde en verimli ve stratejik değeri yüksek Güzelyurt, Karpaz ve Maraş gibi bölgeler Rumlara verilmektedir. Ayrıca KKTC’ye, 100 bini doğrudan, 60 bin de mülklerine dönme bahanesiyle Rum yerleştirilecektir. Buna karşılık 1974’ten sonra KKTC vatandaşı olan Türklerin önemli bir kısmı Adadan çıkarılacaktır. Öte yandan garantörlük süresini 15 yıla indiren ve sadece Türkleri koruma ile sınırlandıran Rum önerisi karara bağlanacaktır. Bu konuda, Rum basınında çıkan haberlere göre, Türkiye Dışişleri Bakanı ile anlaşma sağlanmıştır. Böylece Türkiye ve KKTC’nin tarihten gelen hakları ile varılacak antlaşmayı güvence altına alan garantörlük yetkisi işlemez hale getirilmiş olmaktadır.

Sonuçta; iki bölgeli yapı ortadan kalkacak ve karışık yerleşime geçilecektir. Yeterli nüfus, yeterli toprak, yeterli ekonomi, yeterli hukuk, yeterli güvenlik ve yeterli egemen eşitlikten mahrum bırakılıp yurtsuz-yuvasız kalan Türklerin Adada yaşama imkânı kalmayacaktır. KKTC ve Doğu Akdeniz’in arkasından, bölgede var olan stratejik denge bozulacağından, Ege’yi de kaybedecek olan Türkiye; denize kapalı, bir kara devleti haline gelecektir.

Kıbrıs meselesi nedir?

Kıbrıs meselesi nereden çıktı? Hatırlayalım; 1571’de Venediklilerden alınan Ada, 307 yıl sonra 1878’de Ruslara karşı geçici olarak İngilizlere verildi. İngilizler 1914’te anlaşmayı tanımayarak Adaya hukuken de el koydu ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasına kadar burada kaldılar. Siyasi eşitlik temelinde kurulan Türk-Rum ortak Cumhuriyeti, anayasa darbesiyle Türkleri dışlayan Cumhurbaşkanı Makarios tarafından 1963’te Rum devletine dönüştürüldü; aynı yıl Türk katliamı başladı. Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamakta ayak sürüyen Makarios, 15 Temmuz 1974’te Yunanlı subayların darbesiyle düşürüldü; çatışmalarda 2 bin Rum öldürüldü. Kısa zamanda bütün Türk köylerini kuşatan darbeciler toplu bir imhaya geçecekleri sırada Türk Ordusu, Londra-Zürih Antlaşmalarının verdiği Garantörlük yetkisine dayanarak 20 Temmuz 1974’te Adaya çıktı ve bu katliamı önledi.

Yıkılan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yerine yeni bir ortak devlet kurulması için yapılan müzakereler sonuç vermeyince 1983’te Kıbrıs Türkleri, Rauf Denktaş‘ın öncülüğünde BM’nin “Halklara Kendi Kaderini Tayin Hakkı” ilkesine dayanarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘ni kurdu. İnsan haklarına dayalı olarak kurulan demokratik cumhuriyet ile özgürlük ve barış tam anlamıyla sağlandı. Aslında hayat, önümüze insani bir çözümü koydu. Jeopolitik konumu, özellikle son yıllarda büyük güçlerin hakimiyet kurma savaşlarıyla daha da büyük önem taşımaktadır. Adanın; kuzeyinde 65 km.’de Türkiye, doğusunda 112 km.’de Suriye, 267 km.’de İsrail, 162 km.’ de Lübnan, güneyinde 418 km.’ de Mısır, kuzeybatısında 965 km. ile Yunanistan yer almaktadır. Tarihte hiçbir zaman Rum-Yunan ikilisinin egemenliğine girmemiş olan Kıbrıs’ı bütünüyle Helen Adası yapıp Yunanistan’a katma hırsı ve haçlı emperyalistlerin kışkırtma ve destekleriyle mesele bugünlere taşındı.

Bile bile tuzağa düşmek

Bu gerçeklere rağmen Kıbrıs’ta bugünlere gelineceği çok önceden biliniyordu. Türkiye ve KKTC’den pek çok siyaset ve bilim adamı, STK ve uzmanlar gerekli uyarıları yapmıştır. Ancak hiçbirine itibar edilmedi. Özellikle de KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş’ın 15.04.2004’te TBMM’de yaptığı ve bütün milletvekilleri tarafından ayakta alkışlanan tarihi konuşması başta olmak üzere, hayatı boyunca ileri sürdüğü görüşler ortadadır. Adeta “Yapmayın, etmeyin, Kıbrıs, Girit olur” yakınmaları, Başbakan ve Dışişleri Bakanı tarafından maalesef aşağılama ile mukabele gördü. Millî Düşünce Merkezi’mizin öncülüğünde oluşturulan “Türkiye Sivil Toplum Birliği (Türk-Bir)” tarafından Nisan 2014’te açıklanan “Türkiye Raporu”nun Kıbrıs’a dair ikinci bölümünden örnek vermek isteriz:

1)Kıbrıs’ta; BM, ABD ve AB kuşatmasına alınan KKTC’nin ortadan kaldırılarak Türklerin oldu-bitti ile Rum Devletinin azınlığı konumuna düşürülmesi,

2)Türkiye’miz dışlanarak Doğu Akdeniz’de, “münhasır ekonomik bölgeler” yoluyla doğal gaz ve petrol kaynaklarına el konulması,

3)Yunanistan’ın, sınırımızdaki 17 adaya el koyarak, egemenlik alanını genişletip, Ege Denizi’ni Yunan gölü haline getirmesi,

4)Türkiye’mizin, Akdeniz ve Ege’de denize çıkışı kapatılarak, kara devleti haline getirilerek Anadolu’ya hapsedilmesi,

5)ABD ve AB baskılarıyla, Heybeliada Ruhban Okulu ile Patrikhaneye evrensel/ekümenik ve tüzel kişilik sıfatı kazandırılarak, İstanbul’da, Vatikan’a benzer bir Rum Ortodoks Devleti kurma çalışmalarına sessiz kalınması…” asla kabul edilemez.

Bugün Türk Milleti, millî davamız Kıbrıs’ta, Hükümetin kararlı ve açık olmasını beklemektedir.

 

Kaynak: Sadi SOMUNCUOĞLU

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Kıbrıs’a Dikkat! için yorumlar kapalı
Oca 07

Lanetli Şeytan

Lanetli Şeytan                                                                                                                                                                                                                                                         www.kenansahbaz.com

 

Fitnede, fesatda,  inkarda bir iz

Seni tanıyoruz, seni biliriz

Alırsın dersini çözülünce giz

Defol başımızdan lanetli şeytan!

 

Nedir bu pişkinlik, lağımda kirsin

İnsanlık düşmanı, hain fikirsin

Bilinen zehirden daha zehirsin

Defol aşımızdan lanetli şeytan!

 

Kan ile kin ile besleniyorsun

Sinsice, tehditle sesleniyorsun

Makamla, şöhretle, süsleniyorsun

Defol nâşımızdan lanetli şeytan!

 

Ne ettin eyledin yetkiyi aldın

Haramla, riyayla inkara daldın

İnsanlığa kanı, vahşeti saldın

Defol taşımızdan lanetli şeytan!

 

Gösterişi sevdin, parayı sevdin

Senden olmayanı her halde dövdün

Şirretlik ederek herkese sövdün

Defol kişimizden lanetli şeytan!

 

Kibrinle canları, kanları sattın

Aramıza nifak tohumu attın

Yetim malı yedin, herşeye çattın

Defol işimizden lanetli şeytan!

 

Herşeyi sinsice nasıl evirdin

Uykumuzda bile hile çevirdin

Öz yurdumda nice çamlar devirdin

Defol düşümüzdem lanetli şeytan!

 

Bağladın dilleri çatamıyoruz

Nasıl bir metasın satamıyoruz

Çöreklendin kalpten atamıyoruz

Defol döşümüzden lanetli şeytan!

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , | Lanetli Şeytan için yorumlar kapalı
Oca 06

“Başkanlık olmazsa bölünme olur”

“Başkanlık olmazsa bölünme olur”

www.kenansahbaz.com

Havuz medyası “Başkanlık olmazsa bölünme olur” sözlerini manşetlerine taşıyorlar.

Televizyonlarda; “Parlamenter sistem kaosa kapı açar”, “Başkanlık bu ülkenin kurtuluş anahtarıdır” yorumları son sürat devam ediyor.

Aynı dün “çözün süreci terörden kurtuluştur,” “çözüm süreci ile barış gelecek,” “akiller adamlar devrede” diyerek Diyarbakır’da, Hakkari’de, Şırnak’ta hendekler kazılmasına şehirlerin terör yuvası haline gelmesine sebep olanlar aklıma geliyor. (K.Ş)

Oysa koalisyonsuz bir iktidar döneminde başımıza neler gelmiş bir bakalım:

12 Ocak Sultanahmet’te canlı bombalı saldırı (12 ölü),

17 Şubat Ankara’da bomba yüklü araçla saldırı (28 şehit),

13 Mart Kızılay’da bomba yüklü araçla saldırı (34 şehit),

19 Mart İstiklal Caddesi’nde intihar saldırısı (5 ölü),

27 Nisan Bursa’da canlı bombalı saldırı girişimi (canlı bomba öldü),

1 Mayıs Gaziantep’te IŞİD’in bomba yüklü saldırısı (2 şehit),

10 Mayıs Diyarbakır Bağlar’da polis minibüsüne bomba yüklü araçla saldırı (3 vatandaş öldü),

12 Mayıs İstanbul Sancaktepe’de bomba yüklü araçla saldırı (8 yaralı),

12 Mayıs’ta Diyarbakır Dürümlü köyünde bombalı araçla saldırı (16 köylü şehit),

7 Haziran İstanbul Vezneciler saldırısı (12 şehit),

8 Haziran Midyat saldırısı (4 şehit),

28 Haziran Atatürk Havalimanı’na IŞİD saldırısı (28’i Türk 45 ölü),

15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi (246 Şehit),

20 Ağustos Gaziantep’te düğüne bombalı saldırı (57 vatandaş öldü),

26 Ağustos Cizre’de bombalı intihar saldırısı (12 şehit),

6 Ekim İstanbul Yenibosna’da bombalı motosikletle saldırı (6 yaralı)

9 Ekim Hakkari Şemdinli’de bombalı araçla intihar saldırısı (18 şehit)…

Karakol baskınları, pusular ve diğer terör eylemlerinde kaybettiğimiz evlatlarımızı sayamıyoruz…1 Kasım 2016 günü Hakkari’de 3 şehidimiz vardı…

Bu kadar kanlı bir dönem Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmamıştır. Buna rağmen hala “kaos gelir” diyebilmek hepimizin aklıyla alay etmektir.

Eğer tüm bu yaşananlar kaos değilse, sizin için kaos tanımı ne ifade etmektedir!

***

1 Kasım seçimlerinden sonra vatandaşın başına bunca olay gelmişken, binlerce ocağa ateş düşmüşken; yöneticilerinin “şu olmazsa…kaos olur” dediği bir ülkede, “gelişmişlikten, büyümeden, ilerlemeden” bahsedebilmek mümkün değildir. 

Ayrıca; bombalı araçların şehirlerinde cirit attığı, havalimanlarının vurulduğu, vatandaşının üzerine tank sürüldüğü, Mehmetçiğinin tonlarca bombayla hedef alındığı, şehitlerinin sayısını sayamadığınız bir ülkede “Başkanlık”ı tek çıkış olarak göstermek, en başta şehit ailelerine saygısızlıktır.

Başkanlık olmadığı için mi bu çocuklar toprağa düşmüştür?

Başkanlık olmadığı için mi bebekler anasız-babasız kalmışlardır?

“Başkanlık olmazsa bölünme olur” diyerek Türkiye’nin geleceğinde kaos olacağı sinyallerini vermek kabul edilebilir mi?

Başına bu kadar iş gelip de bölünmüyorsa bu millet, iyi bilinsin ki başkanlık gelmeyince de bölünmeyecektir.

Bırakın Başkanlığı, onu, bunu… Açın tarihinizi öğrenin; Yunan’ı, Amerikalısı, İngiliz’i, ASALA’sı, PKK’sı, DHKP-C’si, IŞİD’i ve son olarak FETÖ’sü bu vatanı bölememişken, Başkanlık gelmedi diye bu ülkeyi kimseler bölemez!

 

Kaynak:  Batuhan ÇOLAK

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | “Başkanlık olmazsa bölünme olur” için yorumlar kapalı
Oca 05

“Mezenin bol olduğu yer!”

“Mezenin bol olduğu yer!”

www.kenansahbaz.com      

      Neyzen Tevfik askerdedir. Ancak asker ocağında da rahat durmaz ve gizli gizli tuvalette içer. Bir gün kafası dumanlı halde tuvaletten çıkarken yüzbaşıya yakalanır; yüzbaşı kükrer:

     -Ulan Tevfik yine mi içtin lan?!

     Neyzen zilzurna sarhoştur ve leş gibi rakı kokmaktadır. Yani inkâr edecek halde değildir:

     -Evet, içtim komutanım.

     -Nerede içtin bakayım?

     -Şurada, tuvalette…

     Yüzbaşı bombayı patlatır:

     -Ulan Tevfik, mezenin bol olduğu yeri de ne iyi bilirsin!

      Neyzen, “Nutkum tutuldu, meze bol buyrun beraber içelim komutanım” diyemedim.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | “Mezenin bol olduğu yer!” için yorumlar kapalı