Oca 04

İki, Hasan Cemal

İki, Hasan Cemal

www.kenansahbaz.com

 

Ağzı olan  konuşuyor. Klavyenin başında her türlü ahkam itina ile kesiliyor. Bir nevi fizik kanunudur nereye dönersen dön arkan açıkta kalır hani. Bir dönemin “Hasan Abi”si gözden düştüğünden bu yana var oluşunu ispatlama gayreti ile Diyarbakır’daki terör barikatlarının arkasında poz vererek aslına  rücu etmiş. “Kimse kızmasın kendimi yazdım” dediğinde bir dönem tanıklık ettiği halde gizlediği gibi başkalarının üzerine yıkmaya çalıştığı cinayeti itiraf ettiğinde “Acaba?” demiştik (Muztafa Kuseyri cinayeti) Hasan Cemal için… Nedense hiç şaşırtmıyor. 1993 koşullarında “gerilla” tabirini kullanarak Cizre’de anayolların bile örgütün kontrolünde olduğunu  vurgulayan Hasan Cemal bir yıl sonra 1994 yılında Milliyet Gazetesindeki, Güneydoğuda Seçimin Koşulları başlıklı başka bir köşe yazısın da ise, ”… CİZRE girişinde bu hemen fark ediliyor, Büyük bir hareketlilik var, tamirciler dükkânları açmıştı, kurşun delikleri kapatılıp izleri silinmiş… CİZRE’de bir zamanlar yaşam cehennemdi. 27 Marttan bu yana tek bir silah sesi duyulmamış, PKK’nın kalesi olan bu kentte günlük yaşantının olağan akışı dikkat çekiyor. Göç edenlerin büyük bir bölümünün CİZRE’ye geri döndükleri belirtiliyor. Bundan önceki gelişlerimde güvenlik güçleri çarşıdan ancak motorize geçerlerdi, başka türlü dolaşamazlardı. Buna kaç kez kendi gözlerimle tanık olmuştum. Şimdi durum değişmiş. PKK yok, büyük darbe yemiş ve buradakilerin deyişiyle dağa çekilmek zorunda bırakılmış. Geçen gün PKK imzalı bir bildiri dağıtılmış çarşıda ‘Ölmedik geri döneceğiz’ diye. Devlet büyük bir hata yapmadıkça PKK buralara bir daha dönemez!” diye yazmıştı. Cizre’de görev yaptığı sırada törörü bitiren yüzbaşı Cemal Temizöz, albay rütbesi ile Kayseri İl Jandarma Komutanı iken “faili meçhuller” iddiası ile tutuklandı ve 4 yıldan fazla hapis yattı. Geçtiğimiz ay berat etti. Ama  Hasan Cemal 20 yıl  sonra yeniden gittiği Cizre’de barikatların arkasında Temizöz’ü suçlamaktan beis duymuyor. Utanmasa Tahir Elçi’yi Temizöz’ün vurduğunu söyleyecek. Kimse kızmasın Hasan Cemal’i yazdım… Hepsi o kadar…

 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/tutuklu-askerler-36548yy.htm

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | İki, Hasan Cemal için yorumlar kapalı
Oca 03

Atsız’dan Altın Sözler

Atsız’dan Altın Sözler

www.kenansahbaz.com

» Eskiden Türkler arasında bir ayrılık konusunda Sünnilik-Şiilik meselesi de artık bahis konusu sayılmaz. Bunların hepsi Müslüman Türk‘dür ve Müslümanlığı anlayıştaki içtihat farkları, artık Türkler arasında ikilik doğuramaz.

» Eski topraklarımızı kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz. Türkistan’ı, İdil-Ural’ı, Azerbaycan’ı, Kafkasya’yı, Kırım’ı ve Türkler‘in yaşadığı başka yerleri is!temek emperyalizm ise kutlu bir düşüncedir.

» Fedakarlık insanları da, milletleri de asilleştirir, kahramanlaştırır.

» Gerçekten Türkçü olmak kolay değildir. Her önüne gelen Türkçü olamayacağı gibi, her Türkçüyüm diyen de Türkçü olamaz.

» Gittikçe uyanan milli şuur karşısında gafiller ve hainler, Türk milletini daha çok aldatamayacaklardır. Kızılelmanın yolunu kapatamayacaklardır.

» Hakkımızı, atalar mirasını istiyoruz. Alacağız da…

» Haritalarda ırkımızın yaşadığı yerlere baktık, milletimize fenalık edenleri tarihte okuduk ve milli kini ateşten damgalar gibi kalbimize yazdık.

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | Atsız’dan Altın Sözler için yorumlar kapalı
Oca 02

YÖK müsün, YOK musun?

YÖK müsün, YOK musun?

www.kenansahbaz.com

 

Yeniçağ Gazetesi yazarı Arslan Tekin  köşesinde 7, 8, 9, 10 Aralık tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’ndeki vahim durumu yazıyor. Köşesindeki 10 Aralıktaki yazsının bir bölümünde kaygısını dile getiriyor ve adeta haykırıyor ve   R. T. Erdoğan, “Türkiye, terör örgütü bin defa daha başkaldırsa, bin defa o başı ezmeye muktedir bir devlettir.” diyor.

Aslında bütün üniversitelerimizde bölücülükle ilgili terör eylemlerine rastlanmaktadır.(K.Ş)

“Fiilî Başkan”, önceki gün söylüyor bu sözleri. Bir şey daha söylüyor:”Bu vatan topraklarının üzerinde kimse operasyona yönelmesin. O operasyona yeltenenler bedelini ödüyor mu, ödüyor.”

Teröre kapılar bile bile sonuna kadar aralandı, şimdi kapatılmaya çalışılıyor ama hendekler derin, siperler muhkem; kapatılamıyor!

  1. T. Erdoğan, “Bu vatan topraklarının üzerinde operasyona yeltenenler bedelini ödüyor.”diyor ama, mücadele stratejisi sadece cephedeki savaşa göre belirlenemez; cephe gerisinde, bölücülerin, yıkıcıların destekçileri var mı? Arkadan vurulur muyuz? diye de hesap edilmelidir.

Fikir hürriyetini bölücülük, Türk düşmanlığı diye anlayanlara fırsat tanırsanız, çok geçmeden onlar tam teçhizatlı karşınıza dikilirler. Şimdi karşılaştığımız durum budur.

Cephede mücadele edenlerin moralini bozacak, onları umutsuzluğa sevk edecek davranışlar, başta üniversitelerimizde, bazı basın yayın organlarında sergileniyor. Bir parti terör örgütüyle iç içeyken, Yargıtay Başsavcılığı uykuda… Hiçbir hareketi görülmüyor; kanun maddelerinin üzerine kalın bir şal atmışlar.

Cephe gerisinde fidelikleri kurutulmalıdır. Baş fidelik Boğaziçi Üniversitesi’dir.

 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/hey-yok-uyuma-36543yy.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | YÖK müsün, YOK musun? için yorumlar kapalı
Oca 01

Trafik Kazası ve Temel Aklı

Trafik Kazası ve Temel Aklı

www.kenansahbaz.com

Temel kamyonu ile dik bir yokuştan süratle inerken birden kamyonun freni patlamış. Telaşla kamyonu nereye süreceğini düşünürken sağında kalabalık bir pazar yeri görmüş. Kamyonu o tarafa sürersem yüzlerce kişi ölür diye düşünürken sol tarafında da boş bir inşaat ve önünde oynayan küçük bir çocuk farketmiş. Bir çocuğun kaybı, yüzlerce kişiyi öldürmekten daha iyidir. Allah’ım, beni affet, diyerek kamyonu o tarafa çevirmiş.
Ertesi gün, gazetelerde manşet:
“Pazara dalan kamyon 120 kişiyi biçti!”
Hastanede yatan Temel’e olayı araştıran komiser;
-Oğlum, olay nasıl oldu? Anlat bakalım, demiş. Temel de hala şaşkın:
-Amirim, herşey o ufak çocuğun pazar yerine doğru kaçmasıyla başladı.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | Trafik Kazası ve Temel Aklı için yorumlar kapalı
Ara 31

Türkiye “Belasını arayan ülke” mi?

Türkiye “Belasını arayan ülke” mi?   

www.kenansahbaz.com

Uluslararası ilişkiler disiplininde, diğer bilim dallarında olduğu gibi bir takım kavramlar vardır. Bu gün sizlere, bu kavramlardan, ele alacağımız konuyla ilgili olarak, devlet kavramıyla ilgili iki örnek vereceğiz. Birincisi “Başarısız Devlet”  (Failed State ), kavramı, anlamı, tam bir demokrasiye geçememiş, hukukun üstünlüğünü sağlayamamış, Fikir ve ifade özgürlüğü olmayan, insan haklarına saygısız, çağdaş değerlerle yönetilmeyen ülkelere başarısız devletler denir. Bir diğeri ise “Haydut Devlet”( Rogue State), kavramı, anlamı ise, teröre destek veren, çevresine güven vermeyen, istikrarsızlık yayan, kitle imha silahlarının yayılmasına ön ayak olan, otoriter devletlere haydut devletler denir.  

Bizim 2011 yılından bu tarafa başımıza gelenlerle ilgili bir başka benzetmemiz olacak. Bu güzel ülke, Mısır da hangi parti veya hangi rejim olacak diye hiç üstüne elzem olmayan bir ülkenin iç işlerine karıştı, ülkemizde her gün onlarca kadın ve genç kız bıçaktan ve kurşundan geçilirken Mısırlı Rabiayla kafayı bozdular. Mısır da öldürülen ne Rabia geri geldi ne de tuttuğu rejim. Mısır askeri rejimi, iç işlerine karıştığımız için, büyükelçimizi kovdular, büyükelçiliği ve şirketlerimizi kapattılar. Bu kavganın ne Mısır ne de Türk halkına bir faydası olmadı.Libya da Kaddafi sonrası iki ayrı büyük grup iktidar savaşına girdi, bu güzelim ülke diğer bölge ve bölge dışı güçlerin tuttuğu tarafı değil de İslamcı azınlığın, kazanma ihtimali olmayan tarafı tuttu. Büyükelçiliğimizi kapatıp elçimizi gönderdiler, Türk şirketlerinin iş akitlerini iptal ettiler, ülkemiz büyük ekonomik ve itibar kaybına uğradı, bu politikadan ne Türk ne de Libya halkı kazandı. Dört yıldan bu tarafa nedenini bilmediğimiz Suriye politikası, 500 bin kişinin ölümü, on milyon sürgün, Türkiye’nin mültecilere harcadığı on milyar dolar ve harap olan bir ülke, ne kazandık bilmiyoruz. Rus uçağının düşürülmesi, büyük bir komşuyla düşman olduk, uygulanan ambargo ve yapılan hesaplamaya göre, Türkiye’nin altı ay içinde 7.2 milyar avro zarar edeceği açıklanmıştır. Bu gerginliğin her iki halka da büyük zararı dokundu. 

Ecdat diye diye bir hal oldular, bütün referansları Osmanlı, ama ecdadın Suriye’de ki mezarını IŞİD’den koruyamayıp, bir gece kaçırmak zorunda kaldılar. İsrail, İran, Yemen ve diğer ülkelerle maceralarına girmeyeceğiz, ama bu hafta yine bir askeri hareketlilik yaşandı. 06.12.2015 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tanklarla birlikte Irak’a girdi. Milletin yüreği ağzına geldi. Amerikalılar, Türkiye’nin bu hareketinin bizimle bir ilgisi yoktur dedi, egemen bir ülkeye asker sokmak için o ülkeden izin almak gerekir, biz öyle yapıyoruz dediler. Irak başbakanı Haydar Abadi, Türkiye’ye çağrı yaparak 48 saat içinde askerleriniz ülkemizi terk etsinler dedi, hava kuvvetlerini alarma geçirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri 1991 yılından beri anlaşmalara dayanarak orada bulunmaktadır. Ama bu gün aykırı ses çıkartmaktadırlar. Bunun nedenleri açık, Rusya resmen açıklama yaptı, uçağımızın düşürülmesinin karşılığını misliyle ödeteceğiz diye. Bu davranışı intikam çerçevesinde görmek gerekir.  Kritik bir dönemdeyiz, hem bölge hem de Türkiye, tarihinde görülmemiş bir şekilde sorunlar yaşamakta ve ciddi genel bir savaş tehlikesinin içindedir. Bu durumu yaratan hükümet bu hassasiyeti görmüyor mu? Yoksa Türkiye belasını mı arıyor? Türk Silahlı Kuvvetleri anlaşmalar gereği, 1991 Körfez savaşından beri Irak’ta az sayıda, en fazla 150 asker bulundurmaktadır. Bu askerler, Kürt ve Irak askerlerini eğitme, istihbarat toplama ve Türkiye’yi bölgede temsil etme gibi görevler ifa etmektedir. Dedikodulara göre, bu sefer, kimilerine göre 1200 kimine göre 1400 askerin çok sayıda tankla Irak’a girdiğini basında yazmaktadır. Bu kadar askeri orada ne yapacaksın, yarın Irak uçakları karargahı bombalayıp, 300-500 Türk askerini şehit ederse ne yapacaksın, yineTürkmenleri korumaya gitti yalanını mı uyduracaksın. Türk askerleri Peşmergeleri eğitiyormuş, sana ne kardeşim, hangi amaçla Kürt askerini eğitiyorsun, daha dün, “bırakınız PKK militanını Türkiye’ye vermeyi bir Kürt kedisini dahi vermeyiz” diyenlerin askerlerini eğitmek hangi akla hizmettir. Sonra eğittiğin bu peşmergeler arasında Suriye de savaştığın Kürt YPG militanlarının olmadığını nereden biliyorsun, bu militanların kıçında plakası mı var. AKP döneminde imam hatip mezunu, üç dua bilen herkes Orta Doğu uzmanı sayıldı. Bu nedenle de başımız beladan kurtulmuyor ve uluslararası ilişkiler literatürüne yeni bir kavram kazandırdılar “Belasını arayan ülke” hayırlı olsun, ecdat sizi öbür taraftan gıpta ile izliyordur.  

 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/belasini-arayan-ulke-36550yy.htm 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Türkiye “Belasını arayan ülke” mi? için yorumlar kapalı
Ara 30

Selahattin Eyyubi

Selahattin Eyyubi                                                                                                                                                                                         www.kenansahbaz.com

Son günlerde Selahattin Eyyubi’nin Kürt olduğuna dair iddialar artmıştır. Selahattin Eyyubi Türk müdür yoks Kürt mü?

“Tarihçilerin uzun zamandır tartıştıkları bir konudur Selahattin Eyyubi. Tartışma konusu Selahattin Eyyubi’nin kimliğidir. Türk müdür, Arap mıdır ya da Kürt müdür? Bu konuda çok araştırmalar yapılmıştır. Ancak yapılan bu araştırmalar çoğunlukla bilimsellikten uzak olmuştur. Çünkü araştırmacıların kafasında sonuç daha araştırma yapılmadan bellidir: Eyyubi, Kürttür ya da Araptır. Böyle bir sabit fikirden yola çıkınca, araştırmalar bilimsellikten çıkıyor, kabul edilen fikri destekleyecek belgeler bulma yoluna giriliyor. Bu yola bir kez girince, tarih içinde, verdiğiniz kararı destekleyecek belgeleri bulursunuz veya yaratırsınız. Ne yazık ki, baştan sonuca karar vererek araştırma yapmak ve yapılan araştırma sonunda da kabul edilen görüşü ispatlamak en çok tarih biliminde görülüyor.

Şimdi Selahattin Eyyubi’ye ve Eyyubi devletine çok uzatmadan kısaca ama hiçbir görüş sahibinin inkar edemeyeceği, artık tarih bilimi içerisinde tartışmasız kabul edilen gerçek verilerle bakalım.

Buna bakarken de, Eyyubilerin biraz öncesine de yine çok kısaca gitmemiz gerekecek. Selçuklu sultanının hizmetindeki bir Atabek’i olan Zengi, Basra Valisiyken Bağdat Halifesinin askerlerini yenerek tarihe geçmiştir. Zengi, Suriye’de ve Mezopotamya’da güçlü bir devlet kurar. 1144’te Haçlıların önemli bir kalesi olan Halep Kontluğunu ele geçirir. İki yıl sonra ölen Zengi’nin yerine oğlu Nurettin Zengi geçer. Aynı dönemde Mısır’da uzun süredir devam eden Fatımi Saltanatı zayıflamıştır ve Haçlıların tehdidi altındadır. Fatımi iktidarında olan baş vezir Şevar, tehlike karşısında Nurettin Zengi’den yardım ister. Nurettin Zengi, Fatımi Halifesine yazdığı cevapta, yardıma Türkleri göndereceğini, onlara güvendiğini ve Frankların mızraklarına karşı koyabilecek yegane gücün Türklerin okları olacağını belirtmiştir. Nurettin Zengi’nin açıkça Türklerden teşekkül etmiş olduğunu belirttiği ordunun komutanı Şirkuk’tur ve yeğeni Selahattin Eyyubi de yanındadır.

Uzun savaşlar sonucu Şevar ölür ve yerine Şirkuk geçer. Kısa bir süre sonra Şirkuk da ölünce yerine Selahattin Eyyubi geçer ve Mısır’da bir Eyyubi iktidarı başlamış olur.

Bu devlet için günlük hayatta “Devlet-ül Türk” deyimi kullanılır ki, bu belgelerle de sabittir. Yine dönemin tarihçilerinden İbn Attar, Fatımilerin sonunun Fatımi saltanatından Türklerin saltanatına geçiş olduğunu yazar. Yine 1182 yılında yazılmış olan ve Selahattin Eyyubi’nin başarılarını öven bir şiirde geçen “Türklerin saltanatı sayesinde Arapların saltanatının güçlü ve saygın bir hale geldiği” yazılır.

Kaynak: http://www.bilinmeyenturktarihi.com/selahattin-eyyubi-turk-mu-kurt-mu.html

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Selahattin Eyyubi için yorumlar kapalı
Ara 29

Eğitimin içler acısı hali…

Eğitimin içler acısı hali…                                                                                                                                                                       www.kenansahbaz.com

Millî Eğitim Bakanlığı, 11 Kasım 2015 tarihinde norm güncellemelerinin tamamlanmasının ardından iller bazında öğretmen ihtiyacının toplam 91.142 olduğunu açıkladı. Yine norm kadro güncellemesine göre; 100.481 idareci norm kadrosuna karşılık 69.716 idareci bulunuyor. 6431okul müdürü, 808 müdür başyardımcısı ve 23.526 müdür yardımcısı olmak üzere toplam 30.765 idareciye ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Bu rakamları bir araya getirdiğimizde Millî Eğitim’deki norm kadro açığının 121.907 öğretmenden oluştuğu anlaşılıyor. Yılbaşından itibaren 15-20 bin öğretmenin emekliye ayrılacağı göz önüne alındığında öğretmen açığının 140 bine çıkacağı kuşkusuzdur.

350 binden fazla öğretmen adayımız atama beklerken ve ülkemizde en az 140 bin öğretmene ihtiyaç bulunurken Şubat’ta 30 bin öğretmen atamasının yapılacağını söylemek ülke gerçeklerinden ve eğitimden ne kadar uzak olduğumuzun delilidir.

Eylül 2015’deki öğretmen alımlarında İstanbul’da had safhadaki öğretmen açığına rağmen sadece 1878 yeni öğretmenin bu ilimize ataması yapılmıştır. Bu atama döneminde 1 Tarih, 2 Rehberlik, 2 Müzik, 36 İngilizce, 91 Özel Eğitim öğretmeni alınmıştır.

Zekâ, duygusal ya da fiziksel engelleri olan öğrencilerimizin öğretmen ihtiyacını karşılamaktan aciz bir durumdaysak vay eğitimin haline…

Nitekim 2003 yılından bu tarafa düzenli olarak PISA araştırmasına katılan ülkemizde, 2012 sonuçlarına göre öğrencilerimiz matematik, fen ve okuma-anlama beceri düzeyleri konusunda OECD ortalamalarının gerisinde bulunmaktadır.

Bu kadar büyük sayıda öğretmen açığı söz konusu iken; kadrolu öğretmen istihdam etmeyip ücretli öğretmenlerle ve asgari ücretin de altında aylık 600-700 TL’ye mahkum etmek hak ve hukukla bağsaşmamaktadır

Çocuklarımızın ve gençlerimizin kaliteli bir eğitim alması için başta İstanbul olmak üzere ülke genelindeki öğretmen açığı bir an önce giderilmelidir. Artık öğretmensiz eğitimle bir yere varamayacağımızı görmeliyiz.

Bir eğitimci olarak bu ciddiyetsiz eğitimden bir an önce vazgeçilmelidir.

 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ogretmen-acigi-had-safhada-36633yy.htm

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Eğitimin içler acısı hali… için yorumlar kapalı
Ara 28

Hep Seni Sevdim!

Hep Seni Sevdim!                                                                                                                                                                                       www.kenansahbaz.com

 

Gözlerim görünce, bir anda kandı

Yüreğim bir sevgi hissiyle yandı

Sevgiye susayan gönül uyandı

Bütün sevgileri toplayan devdim

Sevdim… Sevdim… Sevdim!

Hep seni… Hep seni…  Hep seni sevdim!

 

Bir gül bahçesine döndürdü nar’ı

Bir heybetle yaşar sevda çınarı

Gönlümde akar o, sevgi pınarı

Var mıydım? Yok, muydum? Sevgisiz hiçtim

İçtim… İçtim… İçtim!

Hep seni… Hep seni… Hep seni içtim!

 

Sevgi güneşiyle okşayıp her an

Gönül suyu ile beslediğim can

Başak, başak oldu, sevgi, şafak, tan

Gönül harmanına bir başak seçtim

Biçtim… Biçtim… Biçtim!

Hep seni… Hep seni… Hep seni biçtim!

 

Yaşasın sevgiler, yaşasın toyu

Bu gülün, bir başka kokusu soyu

Sevgi ateşiyle bir ömür boyu

Hiç yaşamadım ki; sevgisiz yoktum!

Öptüm… Öptüm… Öptüm!

Hep seni… Hep seni… Hep seni öptüm

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | Hep Seni Sevdim! için yorumlar kapalı
Ara 27

Şiir ve müzik ihtişamını aşka borçludur…

Şiir ve müzik ihtişamını aşka borçludur…                                                                                                                                             www.kenansahbaz.com

Aşk olmasaydı ne sözlerin ahengi, ne de sözcüklerin aşk ışıkları ruhumuzu aydınlatabilirdi. Aşk olmasaydı söz, Söz olmasaydı müzik ne kadar etkileyebirdi gönülleri yürekleri.

O aşk ki nice savaşlar ettirdi, nice fetihler ve işgallere vesile oldu. Bırakın dünya’tı kainatta aşkın büyüsüne kapılmayan bir canlıya rastlamak mümkün müdür?

Bir şairin şiirindeki o gizem o sır yalnız ve yalnız aşkı ifade etmektedir. Şiir aşkın güftesi, müzik aşkın bestesidir.

İnsanlık tarihiyle yaşıttır aşk. Habil ile Kabil’in kavgasında mevcuttur aşk. O zamandan bu zamana kdar nice efsane aşklar yaşayan insanoğlu aşkını ya çizgilerle, ya resimlerle ya dizelerle ya müzikle aşkını yazmaktan, söylemekten, duyurmaktan hiç vazgeçmemiştir. O çizgiler, o resimler, o dizeler müzik eşliğinde aşk ile raksederken aşık en mükemmel duyguların zirvesine ulaşır..

Aşk her canlının su gibi, hava gibi en önemli ve vazgeçilmez hayat kaynaklarından biridir..

Şairlerimize ve bestekarlarımıza sonsuz selamlar sonsuz sevgiler, sonsuz saygılar, sonsuz teşekkürler …

 

Sevgi Kainatın Mihenk Taşıdır

Bu gönül yük olur sineme sensiz

Ne mümkün yaşamak aşksız, sevensiz

Sevgisiz her gönül cansız, güvensiz

Sevgi kâinatın mihenk taşıdır

 

Sevgidir hayatın güneşi, kanı

Bütün canlıların yüreği, canı

Gönüller şahlanır, kaplar her yanı

Sevgi insanlığın aklı, başıdır.

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Şiir ve müzik ihtişamını aşka borçludur… için yorumlar kapalı
Ara 26

27 ARALIK TARSUS’UN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNUN 94.YILI KUTLU OLSUN

27 ARALIK TARSUS’UN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNUN 94.YILI KUTLU OLSUN.
www.kenansahbaz.com
 
Atalarımızın, işgalci düşmanları 27 Aralık 2015 tarihinde Tarsus’ta yenilgiye uğratarak kazanmış oldukları büyük Zaferin 94.yılını, büyük bir gururla kutlamanın haklı sevincini ve onurunu yaşıyoruz.
Atalarımızın çizdiği Misak-i Milli sınırları içerisinde, sonsuza dek Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayacaklar olarak hepimiz ve bizden sonraki nesiller, dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin, birlik ve beraberlik içinde, gönül gönül’e yaşamaya devam edecektir.
 
TARSUS’UN KURTULUŞU
www.kenansahbaz.com
 
Bu cani, eşkıya bu vicdansızı
Her tarafı yıkan bu insafsızı
Bu vahşi işgalci ırk Fransız’ı
Tarsus’tan yiğitçe süpürmedik mi?
 
Hürriyet aşkına gayeyi kattık
Vatan sevgisini bir başka tattık
Kavaklı Hanında pusuda yattık
Fransız’ı dize getirmedik mi?
 
Kabımıza sığmak olduk ve taştık
Aşılmaz denilen engeller aştık
Kerimlerle, gece gündüz savaştık
Coşkun deniz olup köpürmedik mi?
 
Biz Eshab-ı Kehf’te bir grup olduk
Yediden yetmişe bir aşkla dolduk
Kamber Höyüğü’nde tuzaklar kurduk
Düşmana nice kök söktürmedik mi?
 
Karboğazı’ndaysa kasırgaydık biz
Gündüzleri güneş gece aydık biz
Kurtuluş gününü tek, tek saydık biz
Düşmanı diz üstü çöktürmedik mi?
 
Kenan ŞAHBAZ
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | 27 ARALIK TARSUS’UN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNUN 94.YILI KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı