Eyl 02

Hırsız!

  SivriSinekCaz
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hırsız!
  Köyün birine hırsız dadanmış. Hırsız özellikle ayakkabılara meraklıymış. Cemaat camiye girip namaza durunca bulduğu ayakkabıları torbasına doldurup kayboluyormuş.
Sonunda köylü pusuya yatmış, hırsızı, torbası elinde kıskıvrak yakalamış. Köy heyeti toplanmış. Hırsıza ne ceza vereceklerini tartışmışlar. Birisi bir öneri getirmiş.
-En iyisi imam yapıp önümüze geçirmek. Böylece gözümüzün önünde olur, hırsızlık yapamaz…
Köylünün aklı bu işe yatmış, adamı imam yapmışlar…
Aradan yıllar geçmiş. Gurbete çıkan bir köylü dönüşte hırsız imamın neler yaptığını, hırsızlığın bitip bitmediğini sormuş.
Demişler ki:
-Herif imamlığa devam ediyor, hırsızlık yapmıyor…
-Demek sorun çözümlendi?
-Yok canım… Birkaç adam tuttu. Hırsızlığı onlara yaptırıyor. Kendisi de “Hırsızlık günahtır, sakın çalmayın” diye vaaz veriyor…
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | Hırsız! için yorumlar kapalı
Eyl 02

Daha Güzel Hizmetin Var Mı?

 wallpaper-1735205
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Daha Güzel Hizmetin Var Mı?
 
Seçimde verdiğin sözleri yuttun
Koltuğa oturup halkı unuttun
Halkın cebindeki parayı tuttun
Bundan daha güzel hizmetin var mı?
 
Herkes gibi bu ülkeyi bilen sen
İnsanlar ağlıyor, oysa gülen sen
Vatandaşı parça, parça bölen, sen
Bundan daha güzel hizmetin var mı?
 
Hizmet diye halkın cebinde gözün
Nasıl kızarmıyor şaşarım yüzün?
Her yanı kapladı ülkede hüzün
Bundan daha güzel hizmetin var mı?
 
Sen bütün makamı arpalık sandın
Çevrende son model yağcıya kandın
Görünce milyarı hemen sulandın
Bundan daha güzel hizmetin var mı?
 
Sen yolcusun ama bu halk hancıdır
Sana göre herkes bir yalancıdır
Sende huzursuzluk bitmez sancıdır
Bundan daha güzel hizmetin var mı?
 
Halk ile aranda ipler incelir
Yunusça sevgiyle bu iş düzelir
Sendeki hırçınlık “kompleksten” gelir
Bundan daha güzel hizmetin var mı?
 
 
 
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | Daha Güzel Hizmetin Var Mı? için yorumlar kapalı
Eyl 01

Güneydoğu’ya Doğu Timor projesi!

arslan-bulut-guneydogu-ya-dogu-timor-projesiGüneydoğu’ya Doğu Timor projesi!
1995 yılında Genelkurmay Başkanlığı, “Politik-Askeri Durum Değerlendirmesi” başlıklı bir belge hazırlamıştı. Belgede, terör örgütünün “Dört aşamalı hedef stratejisi”, özetle şöyle ifade ediliyordu:
“-Bölücü terör örgütü, ilk aşamada, kültürel ve sosyal bazı hakların temin edilmesini,
-İkinci aşamada, özerk veya federasyon tipi bir yönetim sisteminin oluşturulmasını,
-Üçüncü aşamada, ülkemiz topraklarında sözde Kuzey Kürdistan devletinin kurulmasını,
-Son aşamada ise bağımsız ve birleşik sözde Büyük Kürdistan devletinin oluşturulmasını hedeflemiştir.”    
                                                                                             
***                                                                                                                                                                                                                                                               Raporun son bölümünde çözüm gösteriliyordu:
“Dağlardaki tehdit devam ettiği sürece devletimizce verilecek her taviz, yeni bir talebi doğuracak ve bu durum, örgütün ülkemizden toprak koparmak olan nihai hedefi gerçekleşinceye kadar aşama aşama devam edecektir.
Bu sebeple, devletimizin üniter yapısının muhafazası için tek vatan, tek lisan ve tek bayrak ile Atatürk milliyetçiliğine bağlı laik ve demokratik düzen ilkelerinden asla fedakârlık edilmemesi esastır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin;
-Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının tüm unsurlarıyla, diğer milli güç unsurlarını harekete geçirecek kurum ve kuruluşlarıyla ve hepsinden önemlisi ülkenin batısında, doğusunda ve Avrupa’da yaşayan topyekûn Türk halkıyla tam bir uyum ve topyekûn mücadele anlayışı içinde;
-Doğru olarak teşhis edilmesi ve süratle terörün ortadan kaldırılması gerektiğine dair fikir ve inançta birleşmelerinin ve tüm gayretlerinin bu yöne kanalize edilerek mücadeleye daha aktif şekilde katılımlarının sağlanması şarttır.”
ABD ve AB’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ne yapmak istediği, 2002 yılında Doğu Timor’daki tutumlarından belliydi.
Nisan 1999’da BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Endonezya ile Doğu Timor’a verilecek özerklik planında anlaştıklarını açıkladı. 30 Ağustos 1999’da yapılan referandumda Doğu Timor halkı yüzde 78.5 oranında “bağımsızlık” dedi…
ABD yönetimi ise Endonezya hükümetinin Doğu Timor’daki şiddeti durdurmaması durumunda Uluslararası Barış Gücü’nü kabul etmesi gerektiğini açıkladı. Ve Endonezya Silahlı Kuvvetler Komutanı General Wiranto, “Uluslararası Barış Gücü’nün Doğu Timor’a yerleştirilmesi”ni kabul etti. Eylül 1999’da “Doğu Timor’daki mevcut durum, uluslararası barış ve güvenlik açısından tehdit oluşturmaktadır” açıklamasını yapan BM Güvenlik Konseyi, Çok Uluslu Barış Gücü’nü Doğu Timor’a
yerleştirdi.
Doğu Timor’un bağımsızlığı tanındı.
***
PKK ise Özgür Politika gazetesinde, Cemil Bayık’ın ağzından sevinç çığlıkları atıyordu:
“Günümüz dünyasında demokrasi zafer kazanmıştır ve bu durum bize büyük güven ve cesaret veriyor. Güçlü esen demokrasi rüzgârı dünyanın her köşesinde etkisini gösteriyor. Şimdi bütün ulusal sorunlara artık barış ve siyasal çözümle çare bulunuyor. Filistin, İrlanda, Kosova ve Doğu Timor gibi ülkelerde yaşanan gelişmeler de bunu doğruluyor.”
İşte bugün, terörist heykeli diktirerek açılımı teşvik eden AKP’nin uyguladığı proje, hemen hemen Doğu Timor projesi ile aynıdır. Zaten projenin mimarları, CIA danışmanları David Phillips, Henry Barkey ve Vamık Volkan’dır.
Kaynak: Arslan Bulut http://www.yenicaggazetesi.com.tr/guneydoguya-dogu-timor-projesi-31738yy.htm
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Güneydoğu’ya Doğu Timor projesi! için yorumlar kapalı
Eyl 01

2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KUTLU OLSUN

10626553_676625575754090_1212739389411610396_n (1)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRETMENLERE KUTLU OLMASINI DİLERİM. 
Dünya üzerinde var olan mesleklerin içerisinde en kutsal ve insanlık için hayati önem taşıyan meslek hiç şüphesizdir ki öğretmenlik mesleğidir.
Bir milletin varlığını devam ettirebilmesi,ayakta durabilmesi,güçlü ve müreffeh bir şekilde geleceğini garanti altına alabilmesi için kendilerini yetiştirecek ,hayata hazırlayacak eğitimcilere ve öğretmenlere ihtiyacı vardır.
Atatürk’ün işaret ettiği gibi ”Eğiticiden ,öğretmenden, yoksun bir millet henüz millet namını almak yeteneğine kavuşmamıştır” Öğretmene değer vermeyen,ona itibar etmeyen,öğretmenin önemini kavrayamayan bir millet geleceğini harap etmektedir. Zira öğretmen kendisine emanet edilen çocukları ve gençleri her türlü fedakarlıklara katlanarak aklın ve bilimin ışığında yetiştirmeye ve hayata hazırlamaya,onları ahlaklı, karakterli,kişilikli, vatanını ve milletini seven,hür ve bilimsel düşünme gücüne sahip birer fert olarak topluma kazandırmaya çalışmakla ve gayret göstermekte sorumlu, önder bir şahsiyettir..
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” diyen Hz. Ali’nin sözünü kendisine rehber edinen milletler başarıya hedeflenmişlerdir.
Baş öğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün “İnsanlık toplumunun en fedakar,en saygıdeğer unsurları hiç şüphesiz öğretmenlerdir” Sözü öğretmenin ve öğretmenlik mesleğinin önemini açıklamaktadır.
Kenan ŞAHBAZ
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
Ağu 31

Son Osmanlı Padişahı…

son_padisah_vahdettinin_torunuben_cumhuriyet_cocuguyumSon Osmanlı Padişahı…
 
Başta Padişah olduğu halde Osmanlı herkesten akıllı, tedbirli zanneden de en doğru fikrin kendi fikirleri, en mükemmel tedbirin kendi tedbirleri olduğunu sanıyorlardı. Onları bu yola sevk eden  güdü de, milleti yakınen tanımamış olmaları, etraflı bir görüş ve anlayıştan mahrum, dünya siyasetine ait doğru haberlerden habersiz olmalarıdır. “Herkesin maksadı bir amma sözleri muhtelif” fetvasınca herkes millet ve memleketin kurtarılmasını istiyor, ama fikirler ve tedbirler başka başka idi. Hani, “pazarda akıl satılıyormuş da herkes akıl almaya gitmiş. Fakat herkes yine kendi aklını beğenmiş” derler ya, aynen öyle…
15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan işgalinden müteessir olan padişah, “Cuma selamlığı”na gitmişti. Avlu kapısı ile cami kapısı arasındaki  yolun kenarına sıralanan ve bir name-i mahsusla ta Kanuni devrinden beri hep “Gururlanma padişahım!… Senden büyük Allah var!…” diye bağrışan ve padişahlara tevazu  tavsiye eden bu adamları, vükelasına çıkışarak “canım, susturun şu adamları artık… Bu işin gururlanacak daha nesi kaldı?” diyen bir padişah.
Yine İzmir’in işgaline müteakip aktedilen  “Şura-yı Saltanat”ı Padişah bir konuşma ile açmıştı. Dönüp odasına giderken hem hüngür hüngür ağlıyor, hem de “Kendimi tutamıyor, kadınlar gibi ağlıyorum” diyordu. Daha sonra aynı adam saray yangınında  bir çok kıymetli eşyanın yandığını  ağlaya ağlaya anlatan bekçibaşıya “zararı yok… Milletin ocağı yanıyor. Yanan o ocakların yanında benim ocağımın ne ehemmiyeti var” diye teselliye çalışmıştır. Bir süre sonra memleketi terkedip giderken saraydaki milyonlar tutan kıymetli eşyaya hiç dokunmamış, sadece 50.000 lira alarak meçhul akıbetinin yolculuğuna çıkmıştır.  Gittiği yerde parasız kaldığı ve yapılan yardınlarla hayatını devam ettirdiği de herkesçe malumdur.
Hal böyleyken bu adamların devlet hataları vardır, fakat “vatan haini” diye karalamak da doğru değildir. Daima “üzkürü mevta kim bil hayr”… (Ölülerinizi hayırla yad ediniz.)
Osmanlı son padişahı gibi, son Endülüs Hükümdarı  Abdullah’ta  memleketini müdafaa etmeden İspanya’dan Afrika’ya çekilirken “Kendimi tutamıyor kadınlar gibi ağlıyorum” diyordu.  Her iki Hükümdara da Abdullah’ın annesinin dediği gibi “ Ağlayın sefihler ağlayın!… Erkek olup müdafaa edemeyip acz gösterdiğiniz vatanınıza  ve hükümdarlığınıza, oturup kadınlar gibiş ağlayın” mı demeli?…
 
Peki ya, şu anda vatanı, milleti, bayrağı, istiklali umursamayan sefihlere (=devlet malını yerli yersiz savuran kişilere) ne demeli?…Karar sizin!
 
Kaynak: Türk Siyasi Tarihi / Tahsin Ünal
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Son Osmanlı Padişahı… için yorumlar kapalı
Ağu 30

ZAFER BAYRAMI

    230 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
    Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
   19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920’de TBMM’yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı’nın merkezi Ankara oluyordu.
   TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. “Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü”nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu’da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar’a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına: “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.
   Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal’e “gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi verildi.
   Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı’ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydırıldI”. İstanbul’daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis’te vardı.
Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık 
Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.
   Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline “dur” diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz,kutlayacağız. 

ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!…

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | ZAFER BAYRAMI için yorumlar kapalı
Ağu 29

SÜLEYMAN ŞAH

images (1)
               suleymansah
 
 SÜLEYMAN ŞAH
Süleyman Şah veya Süleyman Şah Kaya Alpoğlu (1178 – 1227, Fırat), Kaya Alp’in (Kutalmış) oğlu, Ertuğrul Gazi’nin babası, Osman Gazi’nin dedesidir. Oğuzların Kayı boyundandır. Doğum yeri ve tarihi hakkında kesin bilgiler yoktur.
 
TÜRKİSTAN’DAN DOĞU ANADOLU’YA GELDİ
12. yüzyılın sonlarında doğduğu ve Kayı boyunun reisi olduğu bilinir. Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın Orta Asya’daki istilâsı üzerine, 13. yüzyılda Türkistan’dan batıya doğru göç etmeye karar vermiştir. Türkistan’dan 50.000 kişiyle Kuzey Kafkasya üzerinden Doğu Anadolu’ya gelerek, 1214’te Erzincan ve Ahlat taraflarına yerleşti. Aynı boya mensup bazı aşiretler de Diyarbakır, Mardin ve Urfa’ya yerleştiler. Dikkat edilmesi gereken bir husus, Süleyman Şah’ın, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile karıştırılmaması gerekliliğidir.
 
t-7754-1            10476973
ÖLÜMÜ VE MEZARI
Süleyman Şah Kayı boyu’ndan birkaç bey ile Caber’e giderken Fırat Nehri’nde boğuldu. Ölümünden sonra Caber Kalesi’nin dibindeki bir kümbete gömüldü. Mezarın bulunduğu bölge, I. Dünya Savaşı sonrasında Suriye Osmanlı Devletinden ayrılınca, Fransız Suriye Mandası sınırları içerisinde kalmıştır.
Ancak Türkiye Cumhuriyetinin Fransa ile yaptığı Ankara Antlaşması ve Lozan Antlaşması’na göre kale ve türbe Türkiye’nin toprağı sayılmıştır. 1938’de Türbe yanına Jandarma Karakolu İnşaa edilmiş. Toprağın ve Türbenin korumasını Türk Askeri yapmaya başlamıştır.
1973 yılında Suriye Hükümeti Tabka Barajı’nın yapımının bitirileceğini ve türbenin Esed Baraj Gölü’nün suları altında kalacağını bildirmiştir. Bu yüzden türbe ve karakol Halep İline bağlı Karakozak Köyündeki 10.096 m²’lik yeni yerine taşınmıştır.
 
4 OĞLU VARDI
Süleyman Şah’ın Sungur Tekin, Gündoğdu, Dündar Bey ve Ertuğrul Bey adında dört oğlu vardı. Sungur Tekin ve Gündoğdu, kabileleriyle birlikte eski yurtlarına döndü. Dündar Bey ve Ertuğrul Gazi, 400 çadırlık aile efradıyla beraber yeni bir yurt aramak için Pasin ovası ile Sürmeliçukur yöresine gittiler.
 
TÜRBE VE MİMARİSİ
Türbe, yüksek duvarlar ve tipik Türk stili ile çevrilidir. Kaledeki eski türbe ise, 1144 yılında Halep Emiri Zengi Atabek tarafından başlatıldı ve oğlu Nureddin tarafından tamamlandı. Selahaddin Eyyubi, türbeyi koruma altına aldı. 1260 yılında Moğollar tarafından yıkıldı.Daha sonra kaledeki türbe, 1510’lu yıllara kadar bakım görmedi. Yavuz Sultan Selim, bölgeyi fethettikten sonra tekrar düzenlenip restorasyon yaptırdı.
 
Kaynak: http://www.sondevir.com/raporarastirma/174919/turbesi-suriyede-olan-suleyman-sah-kimdir.html
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | SÜLEYMAN ŞAH için yorumlar kapalı
Ağu 28

YİĞİTÇE VERİLİR CAN VATAN İÇİN!

indir (1)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
YİĞİTÇE VERİLİR CAN VATAN İÇİN!
 
Vatan, millet aşkı ile yaşarız
Aşılmaz engel yok, her dem aşarız
Kandaki cevherle coşar, taşarız
Özüdür her zafer, an vatan için!
 
Terör canavarı eşek arısı
Ulusların gayri meşru karısı
Sen rahat uyurken gece yarısı
Dökülür vatana kan vatan için!
 
Yandaşlar zalimi saklarsa eğer
Hainler caniyi aklarsa eğer
Öfkenin kırbacı şaklarsa eğer
Verilir yiğitçe  can vatan için!
 
Alıp yürekteki o al gülümü
Esarete tercih ettim ölümü
Öldürmüştür ölüm ile zulümü
İşlenir tarihe  şan vatan için!
 
Hiçbir zaman baki değildir itlik
Tüm varlıklar buna eder şahitlik
Varsa gönlünüzde erlik, yiğitlik
Burkulur yürekler yan vatan için!
 
Kâinatın sırrı Hay Hay’da gizli
İnsanın her hali bir Huy’da gizli
Işık, güneş, yıldız ve ayda gizli
Sökülür geceden  tan vatan için!
 
11.01.2010
 
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | YİĞİTÇE VERİLİR CAN VATAN İÇİN! için yorumlar kapalı
Ağu 27

Damat Ferit (3)

1919'da damat ferit pasa hukumeti nasil dusurmustur
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Damat Ferit (3)
 
İdare mekanizmasının başında bulunan Sadrazam Damat Ferit Paşa cidden yanlış yolda yürüyordu. Düşmanlar arasındaki itilaf, kendi zamanında da devam ediyor, bizzat kendisine söylenip duruluyordu. “İtalya mümessili geldi. Devlet-i Aliye hakkında iyi niyetlerini belirtti. İtalya bir Akdeniz memleketi olmakla, Akdeniz sahillerinde bir Türkiye’nin varlığı, İtalya’nın siyasi ve iktisadi menfaatinedir” dedi. “Fransa Osmanlı Devleti’nin tamamiyet-i toprak bütünlüğünün taraftarıdır” denilmekte idi.
Ali Fuat Bey, “Ferit Paşa dengesiz bir adamdı. Bukelamun meşrep bir adamdı. Bu gün ak dediğine, yarın kara diyen cinsindendi. Bir gün kabinesindeki arkadaşları çekiştirip, bunlar bir kaza tahrirat katipliğini idareye muktedir adamlar değildir diyordu. O bununla Dahiliye Nazırı Cemal Bey’i kastediyordu. Peki ama kabineyi siz teşkil etmediniz mi?…  Biraz sonra tekiştirdiği adamı kendisine müsteşar yaptı. Müsteşarını bile seçmede nüfus ve idareden mahrum biri devleti nasıl idare edecektir.”
 
Kaynak: Türk Siyasi Tarihi / Tahsin Ünal
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Damat Ferit (3) için yorumlar kapalı
Ağu 26

“Cumhuriyet’in Temeli Dumlupınar’da Atıldı “

Mustafa-Kemal-Ataturk-Sozleri-2
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Büyük Taarruz’un Son Günlerinde Gerçekleşen Muharebe.
“Cumhuriyet’in temeli Dumlupınar’da atıldı “
 
“Efendiler, Afyonkarahisar, Dumlupınar meydan muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 ağustos muharebesi Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. tarihi millimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. fakat Türk milletinin burada elde ettiği zafer kadar kati netice ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kati tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum.
Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk cumhuriyetinin temeli burada atıldı. hayatı ebediyesi burada taçlandırıldı. bu sahada akan Türk kanları, bu semada pervaz eden şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. burada esasını vazettiğimiz “şehit asker” abidesi işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakar ve kahraman Türk milletini temsil edecektir. bu abide Türk vatanına göz dikeceklere türk’ün 30 ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, saldırısını, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.”
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | “Cumhuriyet’in Temeli Dumlupınar’da Atıldı “ için yorumlar kapalı