Nis 12

İlluminati-2

İlluminati-2  
indir

     indir (1)
 
Mısır Tanrısı Ra’nın Gözü (Deccal’in Gözü)                                                                                       
 
Doların üzerindeki piramit ve onun üzerindeki göz, eski Mısır’a kadar dayanır. O göz, Mısır tanrısı Osiris’i temsil eder.
Cihangir Gener’in tespitlerine göre bağımsızlık savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri üç ezoterik örgüt üzerine kurulmuş görünmektedir. Bunlar, başta Masonluk olmak üzere, İlluminati ve Rose Croix’dır. Devletin kuruluşunu ilan eden ’Bağımsızlık Bildirgesi’ne imza atan 40 kişiden 28’inin Mason olduğu bilinmektedir. Başta yeni devletin anayasası olmak üzere, pek çok kurum ve kuruluş, Masonik kurallara göre düzenlenmiştir. Denilebilir ki, ABD bir Mason cumhuriyetidir.
Bir Dolarlık banknotun üzerinde, üstünde üçgen içinde bir göz bulunan, tamamlanmamış bir piramit vardır. Üçgen içinde göz sembolü, her şeyi gören “Evrenin Ulu Mimarı” nın en eski sembollerindendir. Masonluğun yanı sıra İlluminati de aynı sembolü benimsemiştir. Piramidin hemen altında Latince, “Novos Ordo Seclorum” yazmaktadır. Anlamı, Yeni Seküler Düzen’dir. Bu söylem, İlluminati’nin hedefidir. Böylece ABD, kendi ulusal politikasının ve dini kurallarının bu yeni seküler düzen çerçevesinde uygulandığını açıklamıştır.
Bu sembollerin altında yine Latince, “Annuit Coeptis” yazmaktadır. Türkçe’ye, “Plan mutlaka başarılacak” şeklinde çevrilebilir. Plan, İlluminati’nin “Yeni Dünya Düzeni” kurulması hedefidir. Paranın üzerindeki bir diğer Latince cümle, “E Pluribus Umum” dur. Bu ifade de, “pek çoklarının arasında tek” şeklinde çevrilebilir. ABD, o günkü dünya üzerinde İlluminati hedefleri doğrultusunda kurulmuş ilk ve tek devlettir. Tüm bu sembol ve cümleler birleştirildiğinde, mutlaka başarılması gereken büyük bir planın bulunduğu ve bu planın sadece ABD için olmadığı anlamı çıkmaktadır. “Yeni Seküler Dünya Düzeni” bu uluslararası planın adıdır.
 
***
 
Bugün siyonizmin sembolü haline gelen piramit, birbirine geçmeli iki üçgen şeklinde İsrail bayrağında da bulunmaktadır. Yukarı doğru olan üçgen göğü, aşağı doğru olan ise yeri temsil eder. Göksel bilgilerin insanda ortaya çıkmasını sergiler.
Aslında, Hristiyanların kullandığı birçok sembol de eski Mısır’dan kalmadır. Mesela, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un elinde tuttuğu asanın üzerinde “Çift başlı yılan” heykelciği vardır. Zeus’un oğlu Hermes’in elinde de aynı asa vardı. Diğer taraftan Herodot, Yunanlıların bütün tanrılarını Mısır’dan isim değiştirerek aldıklarını yazar…
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/akp-kumbetci-mi-yoksa-piramitci-mi-29826yy.htm
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | İlluminati-2 için yorumlar kapalı
Nis 11

Câhil şehir ve hükümdarı…

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Câhil şehir ve hükümdarı…
 
Büyük Türk filozofu Farabi şehri (devleti) temel olarak ikiye ayırır: Fâzıl (erdemli) şehir (El-Medine’tül Fâzılâ), fazıl olmayan (erdemsiz) şehir. Erdemli şehir, ahlâkî erdemleri ilke edinmiş, iş bölümü ve sosyal dayanışmanın en mükemmel düzeyde gerçekleştiği, hukukun ve sosyal adaletin tam olarak uygulandığı, bilgelerin başkan olduğu bir şehirdir.
Erdemsiz şehirlerin ortak özelliği ise “cehalettir”. Öncelikle başkanı “bilge” değildir. Sonra, halkı saadet hakkında yanlış düşünceye sahiptir. Onlar için hayatın gayesi görünen şeylerdir: Sağlık, refah, cömertlik, büyüklük, saygı ve itibar görme hırsı.
Farabi erdemsiz şehri dört kısımda değerlendirir; cahil, fasık, değişebilir ve şaşkın şehir. Erdemsiz şehirler erdemli olmadıkları için medeniyet şehirleri de olamazlar. Bunların içinde en çok cahil şehre dikkat çeker.
Cahil şehrin özelliklerinden biri sömürüdür. Cahil şehirde sömürü sadece “maddi” değildir. Farabi, sanki bugün yaşadığımız problemleri o günden görmüş gibi “sömürü din yoluyla da olur” diyor. Din bir zümre tarafından istediklerini elde etmek için hileli bir yol gibi kullanılır.
Anlaşılan o ki din ile sonuç elde etme hastalığı yeni değil.
Cahil şehrin bir diğer baskın vasfı ise son zamanlarda çok tartıştığımız, bir zümrenin diğer zümre üzerinde “tahakküm” kurmak için “hile ve sahtekârlıklar” içinde olmasıdır.
Adalet, Farabi’nin erdemli şehrinin en önemli özelliği, hatta gerekçesidir. O, devletin oluşum gerekçesini insanın mutluluktan tam olarak nasibini alabilmek için adaleti gerçekleştirecek güçlü bir kuruluşa ihtiyaç duymasına bağlar. Bu ihtiyaç, devleti meydana getirmiştir.
“Sevginin kurduğu devleti adalet devam ettirir” diyen Farabi’nin adalet fikrini “sonuçların sonucu” olarak yorumlayan Dücane Cündioğlu bu durumu “varoluşta Varlık’tan alınan pay” olarak tanımlar ki en güzel adalet tanımlarından biridir.
Toplumda adalete güven hissi kaybolduğu zaman “huzur” ortadan kalkar, başıbozukluk meydana gelir; bunun bir adım sonrası kargaşadır. O yüzden adalet, erdemli şehrin temeli, hatta gerekçesidir.
Peki devletin “adil” olmasını sağlayacak hükümdar hangi özelliklere sahip olmalıdır? Riyasetin birinci şartı “Hikmet” tir. Hilmi Yavuz, Farabi’nin “hikmet” ini “medeniyet” olarak yorumlar: “Eğer felsefe (hikmet), yönetimin bir parçası olmaktan çıkarsa, bütün diğer şartlar bu yönetimde mevcut olsa bile, erdemli şehir hükümdarsız kalmış olacak, şehrin yönetimi ile meşgul olan kişi bir hükümdar olmayacak, şehir halkı helâk olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.”
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/cahil-sehir-ve-hukumdari-29977yy.htm 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | Câhil şehir ve hükümdarı… için yorumlar kapalı
Nis 11

Milli Şehit Kaymakam Kemal Bey’in Şehadetinin 95.Yılı

kemal-bey-bogazliyan-kaymakami
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Milli Şehit Kaymakam Kemal Bey Şehadetinin 95.Yılında Anıldı.
Yozgat Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey, şehadetinin 95. yılında Kadıköy’deki mezarı başında anıldı. Prof. Dr. İbrahim Öztek, “10 Nisan 1919 günü Kaymakam Mehmet Kemal Bey, Beyazıt meydanında idam edilmiştir. İdam sehpası başında birçok zebaninin arasında beyazlar giyinmiş bir aslan kükredi; ‘Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet…’Bu ses tüm İstanbul’da yankılandı” diyerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
İdam kararı
“Türk devleti ve askeri birinci dünya savaşı günlerinde 9 cephede birden savaşırken, Ermeni çeteleri başlarında patrikleri olmak üzere Türk ve Kürt köylerini, şehirlerini basmış, isyanlar çıkarmış ve yüzbinlerce Müslüman Türk ve Kürt’ü katletmişlerdir. İşgal kuvvetleri ile birleşerek, Osmanlı devletini arkadan vurmuşlardır. Yozgat Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de, bölgesindeki muhacir Ermenilerin tecavüze uğramalarını engelleyemediği gerekçesi ile suçlanmıştır. Bu nedenle işgal kuvvetleri ve Ermenilerin israrları ile önce Konya’da yargılanmış suçsuz bulunmuş, daha sonra Damat Ferit Paşa Hükümeti Kemal Bey’in İstanbul’da Hayret Paşa divanında yargılanmasını istemiştir. İngiliz ve Ermeni yalancı şahitlerin israrlarına rağmen ceza vermekten kaçınan Hayret Paşa istifa eder. Yeni yargıç Nemrut Mustafa Paşa idam kararını verir. Bu karar önce Şeyhülislam Sabri Efendi’ye, sonra Padişah Vahdettin’e imzalatılır. Kemal Bey, 10 Nisan günü henüz 35 yaşında idam edilir.”
 
Son sözleri
Prof. Öztek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kemal Bey, son sözleri olarak; düşmanların arzusu doğrultusunda idamına karar verildiğini, çocuklarının sahiplenilmesini ifade ettikten sonra, ‘Cephede düşmana karşı savaşan bir nefer gibi şehadet şerbetini içmeye gidiyorum. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet’diye bağırdı. Kemal bey sözlerine şöyle devam etti; Türk milleti ebediyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. Türk milleti ilelebet yaşayacaktır. Tabutu Türk bayrağına sarılır. Tıbbiye ve mülkiyeliler tarafından hazırlanan çelenginde ” Türk Milleti’nin Büyük Şehidi ” sözleri yazılıdır. Kadıköy’de törenle büyük bir halk kitlesi refakatinde ebedi istirahatgahına konur. Bu sırada bir Tıbbiye öğrencisi şu konuşmayı yapar; ” Kemal sen şu anda toprağa ektiğimiz bir çiçeksin. Senin dikenlerin o kadar büyüyecek ki, seni bu akibete layık görenlerin hepsini paramparça edecek, intikamın behemahal alınacaktır Kemal “.
TBMM, 14 Ekim 1922 günü Atatürk’ün yönetiminde çıkardığı bir kanunla Kemal Bey’i milli şehit ilan etti. Allah rahmet eylesin.
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/turk-milleti-unutmaz-96447h.htm
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | Milli Şehit Kaymakam Kemal Bey’in Şehadetinin 95.Yılı için yorumlar kapalı
Nis 10

“Suriye ile Savaş Senaryosu”

page_suriye-ile-savas-senaryosu-toplantisi-icin-kim-ne-yazdi_575813933
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Türkiye geçen Ağustos ayında yapıldığı iddia edilen Suriye’deki sarin gazı saldırısında suçun failini Esad olarak göstermek için adeta yırtınmıştı. Bu savaş suçunu Cumhurbaşkanı’ndan bir kadın Bakan’a (F.Ş.) kadar, saçma sapan ve duygusal laflarla savunmuşlardı. Üstelik kadın Bakan Esad’a “Mezar taşı olmayacak” gibi acayip ifadeler kullanmıştı.
Konuyla ilgili olarak Rusya’nın uzaydan çekilen görüntüleri ve Türkiye muhalefeti devreye girdi, Obama ve savaş meraklısı Kerry bu kirli ithamın yalan olduğuna boyun eğmek zorunda kaldılar. Üstelik Birleşmiş Milletler’den de 15 kişilik bir heyet gelip, bahsedilen yerde sarin gazı izleri bulmuşlar ama muhaliflerin tarafında olduğunu söylemişlerdi.
ABD’nin Pulitzer Ödüllü gazetecisi Seymour Hersh, ABD istihbaratından öğrendiği bilgileri şimdi, işte Napalm bombası gibi patlattı. “Bütün bunların Erdoğan onaylı” olduğunu bildiren yazı yazdı.
Daha sonra, ülkemizde son tape kayıtları gündeme bomba gibi düştü. Suriye gündemi ile ilgili görüşme yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler olduğu ileri sürüldü.
Yayınlanan ses kaydında Suriye ile savaşa girmek için Süleyman Şah Türbesi’nin bir gerekçe olarak kullanılması, “gerekirse Türkiye’ye doğru 8 füze attırıp” müdahale için ortam yaratılması konuşulduğu ifade edildi..
Daha da vahimi aşağıdaki satırlardadır. Seks cihadı yaptığına inandırılarak henüz 15 yaşındaki bir Suudi kız, Suriye’ye yollanmış ve bin civarında El Nusra militanıyla ilişkiye girmiş. En son ilişki kurduğu kişi de El Nusra lideriymiş. El Nusra lideriyle İsrail’e gittiklerini, orada Suriye’ye saldırı planlarını görüştüklerini söylemiş.
Görüyorsunuz ki, şeytanı bile hayrete düşüren olaylar yaşıyoruz. Üstelik ağızlarından, mahremiyet ve başörtüsü lafı düşmeyenler tarafından sürdürüldüğü iddia ediliyor. Yüce dinimizi ne hale getirdiler. Tertemiz Türk ahlakını hatta tertemiz İslam ahlakını, ruhunu ne hale getirdiler.
 
Eskiden Liselerde Mantık dersi vardı ve o derste önermeler yapılırdı.
İşte örnek bir önerme:
El Nusra İsrail ile dosttur.
Türkiye’de El Nusra ile dosttur.
O halde;
Türkiye İsrail ile dosttur.
Sizce?….
 
Kaynak: 1- http://www.yenicaggazetesi.com.tr/el-nusranin-sagdici-olduk-30379yy.htm
                2-http://t24.com.tr/haber/suriye-ile-savas-senaryosu-toplantisi-icin-kim-ne-yazdi/254600
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | “Suriye ile Savaş Senaryosu” için yorumlar kapalı
Nis 10

MHP ve Mareşal Fevzi Çakmak…

20741
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 10 Nisan… Mareşal Fevzi Çakmak’ın 64. ölüm yıldönümü… Ruhu şad olsun.
 
Bugün Ülkücü camiada çoğu kimsenin pekte bilmediği bir konu var: Bu MHP ve Mareşal Fevzi Çakmak…
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde Türk Ocakları, Türk Yurtları ve çeşitli milliyetçi dernek ve kuruluşlarla sürdürülen milliyetçi fikirler, Millet Partisi (MP) ile müstakil anlamda partileşmeye adım atmıştır.
Türk milliyetçiliğini siyaset anlayışının öznesi haline getiren ve fikirden aksiyona dönüştüren Milliyetçi Hareket Partisi’ne gelinceye kadar, bu partiye öncü partilerinin ilk halkası Millet Partisi’dir. MHP’nin öncü partilerinin ikinci halkası Millet Partisi’nin kapatılmasıyla devamı niteliğinde kurulan Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) ve üçüncü halkası ise Türkiye Köylü Partisi’nin Cumhuriyetçi Millet Partisi’ne katılmasıyla ortaya çıkan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) olmuştur.
Millet Partisi, 20 Temmuz 1948 tarihinde Ankara’da Demokrat Parti’den (DP) ayrılan isimler tarafından kurulmuştur. Parti kurucuları arasında Mareşal Fevzi Çakmak, Enis Akaygen, Hikmet Bayur, Kenan Öner, Mustafa Kentli, Osman Bölükbaşı, Osman Nuri Köni ve General Sadık Aldoğan yer almıştır.
Cumhuriyet, adalet ve milliyetçilik esaslarına bağlı olduğu programında belirtilen Millet Partisi’nin, din kurumlarına ve milli geleneklere karşı hürmetkâr olduğu, komünizme ve nazizme karşı olduğu belirtilmektedir. Partinin, ben Türküm diyen ve kendisini Türk sayan herkesi Türk olarak kabul ettiği, ilk ve orta öğretime din dersleri konulmasını, şehit çocuklarının devlet okullarında parasız okuması gerektiğini savunduğu ifade edilmiştir.
Demokrat Parti’nin muhalefeti sürüklemesi ve en önemlisi Onursal Genel Başkan Mareşal Fevzi Çakmak’ın 1950 seçimlerinden yaklaşık bir ay önce ölmesi, Millet Partisi’nin 14 Mayıs 1950 seçimlerinde başarısız olmasına zemin hazırlamıştır. Millet Partisi, 27 Ocak 1954 tarihinde Ankara Asliye Ceza Mahkemesi tarafından, kapatılmıştır. Millet Partisi’nin kapatılma gerekçesi olarak “inkılâp ve rejim aleyhtarı faaliyetler içinde olması” gösterilmiştir. 10 Nisan 1950 tarihinde vefat eden Fevzi Çakmak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin Atatürk’ten sonra tek mareşalidir. Kapatılıncaya kadar Millet Partisi, siyasi mücadele hayatında, sert muhalefetin temsilcisi olmuştur.
Millet Partisi’nin ve dolayısıyla bu günkü Milliyetçi Hareket Partisi’nin arkasında bulunan tarihi şahsiyet ise hiç kuşkusuz Mareşal Fevzi Çakmak’tır.
Genç kuşak ülkücüler tarafından pek bilinmese de; Mareşal Fevzi Çakmak MHP’nin kurucu genel başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından, MHP ve Ülkücü Hareket’in önemli bir değeri olarak görülmüş ve gösterilmiştir. Alparslan Türkeş’in 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı olarak parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısına ait bu fotoğraf aslında her şeyi özetliyor:
 
Kaynak: HABER FEDAİ / Fedai ALP
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | MHP ve Mareşal Fevzi Çakmak… için yorumlar kapalı
Nis 09

Adalet Olmalı…

indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Adalet Olmalı…
 
Benim idealim, düşüncem, fikrim
Bu dünya çarkının mili olmalı
Hak ve hakikatte bir adaletin
Usturadan keskin dili olmalı…
 
Aklın arpacık, göz bir de gezinden
Yüreklerin ateş korlu közünden
Irkımızın asıl o can özünden
Bitmez enerjiden pili olmalı…
 
Dünya huzurudur bu sonsuz istek
Sevgi, gönüllere en büyük destek
Sorumlu bir neslin her ferdi tek, tek
Hak terazisinin teli olmalı…
 
Dünyaya adalet tohumu eken
Bir kuvvet olmalı zalime çöken
Bütün pislikleri yerinden söken
Kasırgaya benzer yeli olmalı…
 
Çok şeyi olmalı saymakla bitmez
Canlıyı, cansızı asla incitmez
Gerçek adalete güç, kuvvet yetmez
Birde bükülmeyen beli olmalı…
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | Adalet Olmalı… için yorumlar kapalı
Nis 08

Erol Güngör’den Altın Sözler..

erol_gngor
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Erol Güngör’den Altın Sözler..
 
*“Sosyal bilimlerde kültür denince bir topluluğun kendi hayati problemlerini çözmek üzere denediği ve uzun yıllar içinde standart hale getirdiği usuller ve vasıtalar anlaşılır. Şu halde bir topluluğun ihtiyaçlarını karşılamak üzere benimsemiş bulunduğu hayat tarzı bütün maddi ve manevi unsurlarıyla birlikte onun kültürünü teşkil etmektedir” 
 
*“Artık aydınların da kitlelerin de dili öğrendikleri yer kitle haberleşme vasıtalarıdır; herkes televizyon dilini konuşur hale gelmiştir, çünkü haberin de bilginin de esas kaynağı televizyondur. Gazete bile televizyon karşısında herkesi ilgilendirmeyen bir ihtisas organı haline gelmiştir” 
 
*“ Yüz yıl öncesine kadar Türkiye’yi ziyaret eden yabancı yazarlar halkımızda ve münevverlerimizde küçüklük duygusundan, basit ve laubali davranışlardan eser bile görmediklerini belirtmekte ve bu bakımdan Türklerin Avrupalılardan ne kadar üstün olduklarını bildirmektedirler. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu üstünlüğün halkımızda devam ettiği fakat münevverlerimizde kaybolduğu görülüyor” 
 
*“Milliyetçiliği bir hevesten ibaret görerek onun karşısına hümanizm iddiasıyla çıkanlar her şeyden önce bu gerçekleri hesaba katmak zorundadırlar. İnsanları sevmek onlara hizmet etmeyi gerektirir; bu hizmetin de medeniyetçi olan bir milliyetçilikten daha başka bir yolda yapılabileceği şüphelidir” 
 
*“Milliyetçilerin milli kültür davası işte bu soysuzlaşmayı önlemeyi hedef tutmaktadır. Milliyetçilik, milli kültürü bizzat bir medeniyet kaynağı haline getirmek ve cemiyeti soysuz değişmelerin açık Pazar yeri halinden kurtarmak hareketidir. Binaenaleyh, milliyetçilik aynı zamanda bir medeniyet davasıdır” 
 
*“Milliyetçi bir görüş açısına sahip olan bu gruplar hiçbir kültürün saf olamayacağını, üstelik saf kültür üzerinde ısrar etmenin Türk milletini hiç değilse yerinde saydıracağını kabul etmelidirler. Kültür unsurları veya terkipleri bir milletin ekseriyeti tarafından ne şekilde benimsenmiş ve geliştirilmişse o haliyle saf ve millidir” 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Erol Güngör’den Altın Sözler.. için yorumlar kapalı
Nis 07

‘O bir devlet adamı değil!’

parti-lideri-olabilirsiniz-ama-devlet-adami-asla--0502121200_m
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
‘O bir devlet adamı değil!’
“Recep Tayyip Erdoğan isimli şahıs, Midyat ilçesinde yaptığı konuşmada “Biz her türlü milliyetçiliği ayakları altına almış bir iktidârız” demiş. Bunu duyduğum zaman bundan sonra kendisi hakkında aslâ ‘Başbakan’ kelimesini kullanmamaya karar verdim” cümlesiyle başlamış ve “Bütün Türk milliyetçileri uyanık, zinde ve hareketli olmalıdır! Siyâset meydanında kavga kızışıyor; göreceğiz sonunda kim kimi ayaklarının altına alacak…” diyerek bitirmiştim.
Açık istihbarat.com adlı internet sayfasında yazan Ali İhsan Gürcihan, tam bir yıl sonra, 23 Şubat 2014 târihli ve “Başbakan denilen kişi” başlıklı yazısına “Öyle bir kin ve nefretle konuşuyor ki.. Tarih sayfalarına geçmiş, bugün için siyasi bir anlamı kalmamış konular üzerinden bu ülkeye büyük hizmetler etmiş Devlet Büyüklerine bile nereden geldiği belirsiz öyle pislikler atıyor ki… Bu çirkin, seviyesiz ve vefasız söylemlerin sahibine Sayın Başbakan demeyi bırak artık Başbakan bile demekte zorlanıyorum” diye başlamış ve “Yuh olsun. Hangi topraklarda yaşadığını, kime yuh çektiğini dahi düşünme kabiliyetinden yoksun o vefasız ve edepsiz zihniyet sahiplerine” diye bitirmiş.
Derken, CHP Genel Merkezi tarafından partili milletvekillerine hitâben şu genelge yayınlandı:
“Ortaya çıkan yolsuzluk, rüşvet belge ve bilgileri nedeniyle, Başbakanlık koltuğunda oturmaması gereken, yürütmenin başı Recep Tayyip Erdoğan’a CHP olarak ’Sayın ve Başbakan’olarak hitap edilmeyecek, ayrıca, Erdoğan’a TBMM’de Başbakan hitabı ile soru önergesi verilmeyecektir.”
MHP Genel Merkezi’nin de R.T. Erdoğan’a karşı aynı yönde tavır koymakta daha fazla gecikmeyeceğini umuyorum.
***
Tepkilerin bu derece sertleşmesinin sebebi nedir veyâ kimdir diye soracak olursanız, hiç tereddütsüz R.T. Erdoğan’ın kendisidir derim.
Çünkü R.T. Erdoğan, eskilerin tâbiriyle kahtı ricâl ortamında, bugünkü neslin anlayacağı dille ifâde edecek olursak, devlet adamı kıtlığında o makâma gelmiş/getirilmiş kalibresi düşük bir tiptir.
Çünkü devlet adamı kalibresi, boyla bosla, görünüş îtibâriyle “koltuğunu dolduruyor” dedirten kiloyla iktisap edilemez.
Hitâbet yeteneği, politikacı için şüphesiz bir avantajdır; fakat devlet adamlığı bâbında tekâmülünü tamamlayamamaış, “ağzı iyi lâf yapan kahvehâne politikacısı” kimliğinin üzerine çıkıp rüşdünü isbat edememiş bir kişi bakımından o avantaj, gün gelir kendi başının belâsı olmaya başlar.
Çenesi kafasından çok fazla çalışan tip, üstelik bozuk bir ruh mayasıyla yoğrulmuşsa, “Benim saltanatıma mâni olacaksa varsın Peygamber neslinden kimse sağ kalmasın” diyebilen Emevî asabiyetinin, Yezid zihniyetinin mânevî mirasçısı olduğuna delâlet eden bir kişilik taşıyorsa, hele bir de zembereği boşalan saat gibi susmak bilmiyor, devamlı irticâlen konuşuyorsa, mayasındaki bozukluk, zihniyetindeki sakatlık ve devlet adamı kalibresindeki düşüklük, er geç hemen herkes tarafından farkedilir hâle gelir.
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/o-bir-devlet-adami-degil-29966yy.htm
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ‘O bir devlet adamı değil!’ için yorumlar kapalı
Nis 05

GÖKLER AĞLADI!..

20110301_1672_955163837
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Gökler Ağladı!..
Aydınlık şafaktı, tandı yürekler
Ülküye nişandı, şandı yürekler
Milyonlarca kere yandı yürekler
Türk dünyası yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
Bu acıyla boyun büktü ufuklar
O gün söndü güneşteki ışıklar
Dünyada bilinen bütün varlıklar
Hepsi birden yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
Zulüm gördü, duymadı hiç pişmanlık
Başbuğ oldu, hız kesmedi bir anlık
Yediden yetmişe bütün insanlık
Genç, ihtiyar yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
O ikbal, istiklal canda var idi
Ülkü denen bu aşk sende har idi
Başbuğum, sensizlik ahu zar idi
Bozkurtların yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
Tanrı Türk’ü korusun, Türk güçlensin
Sevdan gönüllere Türkçe işlensin
Bu yüzyılda gerçek lider tek sensin
Ülkücüler yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
4.4.1997
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | GÖKLER AĞLADI!.. için yorumlar kapalı