Tem 26

Ramazanda…

images (3)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ramazanda…
 
Gönüller doğrulur anda…
Sevgiler yoğrulur anda…
Yaradan çağrılır anda…
Ramazanda, Ramazanda…
 
Dağlar secde eder şimdi
Kalmaz kaygı, keder şimdi
Gönül sevgi güder şimdi
Ramazanda, Ramazanda…
 
Ruhlar âlemleri aşar
Şeytan, şeytanlıktan şaşar
Müminler Allah’a (CC) koşar
Ramazanda, Ramazanda…
 
Canlılarda barış olur
Yardımlarda yarış olur
Melekliğe varış olur
Ramazanda, Ramazanda…
 
Şahbaz’ım gönlünü yakar
Gönül gözü ile bakar
Gönlü Hakk’a doğru akar
Ramazanda, Ramazanda…
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Ramazanda… için yorumlar kapalı
Tem 25

“Kör kütük köle…”

43382_b

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Kör kütük köle…”
AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin’in sözü hala hafızalarımızdan silinmedi. Tam gündemin orta yerinde imanın,
bilimin, demokrasinin canına okuyordu.
Hazret  “Başbakan’a dokunmak bile ibadettir” demiş!
“Kutsallaştırılan, putlaştırılan Başbakan, onu yücelten ise kendi seçtiği milletvekili; seni niye ilgilendiriyor?” diye sorabilirsiniz.
Bu olay herkesi ilgilendiriyor.  “Her toplum lâyık olduğu şekilde yönetilir”  özdeyişini unutmayalım. Yalnız beni, bizi değil çocuklarımızı da ilgilendiriyor.
Çünkü yeni anayasayı, içinde Hüseyin Şahin’in bulunduğu ve kim bilir aynı körü körüne teslimiyete saplanmış kaç kişinin bulunduğunu bilemediğimiz bu Meclis yapacaktır. Merak etmez misiniz; bu ve benzeri milletvekillerini ettiği yemin mi, yoksa Başbakan’a dokunmayı ibadet sayan kör kütük kulluk mu bağlayacaktır Anayasa yapılırken?
(…)  Şahin örneği, milletvekilinin bilgi ve ruh kalitesini fire vermeden tutturmakta halâ sorunlarımız bulunduğunu kanıtlıyor.  O gün Güngör Mengi şöyle yazmıştı./ Vatan (22.07.2011)
“Başbakan’a dokunmak ibadet değildir ve olamaz. Ama bunu söyleyen kişilerden Meclis’i kurtarmak herhalde ibadet derecesinde sevap ve hizmet olur!”
 
Engin Balım da dokunup ibadet etmek istemişti. (22.07.2011)
“İyi de kardeşim, dokunulmazlığı var dokunamıyoruz; koruma ordusundan dolayı vatandaşlar olarak 1 metre yakınına yanaşamıyoruz! İnşallah dokunulmazlıklar kalkar da Erdoğan’ı halkın ibadetine açarsınız…”
DOKUNULMAZLIĞINI BİR KALDIRIN DA, ŞU MÜBAREK RAMAZAN GÜNLERİNDE BİZDEKİ İBADET AŞKINI GÖRÜN!!!!!!!!!! (K.Ş.)
 
Kaynak:Selcan TAŞÇI Yeniçağ
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | “Kör kütük köle…” için yorumlar kapalı
Tem 24

Kur’an’da Devlet-Millet Yönetimi Konusunda Temel Hükümler…(2)

gul15

Kur’an’da Devlet-Millet Yönetimi Konusunda Temel Hükümler…(2)

Kur’an’ın bildirdiği temel hükümler evrenseldir. Yaşanacak her zaman ve mekanda her toplumda, millet, devlet ve yönetimde uyulması gereken hükümlerdir.

Kur’an, takva sahibi olabilmek için adil olunması gerektiğini bildirir..
İslam’ın, İlahi nizamın temel direği adalettir, dengedir, doğruluktur.
Adaletin karşıt anlamı zulümdür. Hakkın gözetilmediği, adaletin olmadığı yerde zulüm ve sömürü vardır.. İlahi, tam ve mutlak adalet ahiret günü yüce Allah’ın huzurunda sağlanacaktır.

Maide süresi 8. ayette:
‘‘Adil olun, bu takvaya en yakın yoldur’’
buyurulmuştur.

Kasas süresi 59. ayette:
‘‘Biz medeniyetleri-ülkeleri zülme sapmadıkça, adaletten ayrılmadıkça yok etmeyiz’’
buyurulmaktadır.                                                                                                                                                         Adaletten ayrılan, zulme sapan toplumların yok edilecekleri bildirilmektedir.

En’am süresi 115. ayette ise:
‘‘Rabbinin sözü(Kur’an, ilahi sistem, varoluş) adalet ve doğrulukla tamamlanmıştır’’
buyurulmaktadır.

İlahi sistem; adaletle, doğrulukla, belli bir denge ve ölçü ile kurulan ve işleyen bir sistemdir. İlahi sitemin kurallarında değişme olmaz. İşleyişinde tesadüflere, tutarsızlığa, luzumsuzluğa yer yoktur..

Adalete aykırı davranışlar; Kur’an’a, ilahi sistemin kurallarına, dengelerine ve işleyişine aykırı davranışlardır. Adaletten ayrılmak, Allah’a ve ilahi sisteme karşı gelmek, sistemin dengelerini bozan davranışlardır. Büyük günahtır..

EMANETİN EHLİNE VERİLMESİ: Kur’an, emanetlerin ehline verilmesini emreder.
Yöneticiler görevlerini emaneten icra ederler. Yönetim görevi milletin emanetidir.

Mülk ve saltanatın asıl sahibi ise Allah’tır. Allah’ın egemeliği, gökleri ve yeri kuşatmıştır. Bir milleti, devleti yönetme, o milletin değerlerine, haklarına sahip çıkma sorumluluğu Allah’ın, en kıymetli-aziz emanetidir.. Yöneticilerin emanete saygılı olmalı ve işlerinde adaletli, dürüst, çalışkan, görevlerinin gerektirdiği bilgi, deneyime sahip olmaları gerekir..

Hz. Peygamberimizin şöyle bir sözü olduğu rivayet edilmiştir:
‘‘Emanetler-görevler layık olmayanlara-ehil olmayanlara verildiğinde kıyameti bekle.. ’’

Aliimran süresi 161. ayetinde ise:
‘‘Kim emanete (Allah’ın ve devletin, milletin malına) hıyanet ederse kıyamet günü günahı boynuna asılı olarak gelir’’
buyurulmaktadır.

Devlet yönetiminde, siyasi çıkar amacıyla, liyakate aykırı, iltimas yapılarak ehil olmayan kişilere görev verilmesi, devlet kadrolarına ‘‘yandaşların’’ doldurulması Kur’an hükümlerine açıkça karşı çıkmaktır. Bu durum, devlet hizmetinde zaafa ve ehil olan kişilerin hakkının zayiine sebep olur.

Kaynak:http://www.diniyazilar.com/2011/06/devlet-millet-yonetimi-konusunda-bildirilen-temel-hukumler/

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | Kur’an’da Devlet-Millet Yönetimi Konusunda Temel Hükümler…(2) için yorumlar kapalı
Tem 23

“Devlet Aklının” İntiharı

intihar_60815

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Devlet Aklının”  İntiharı
MİT çevresinde dönen hiçbir sorun aydınlanamamaktadır. Habur’da kurulan çadır mahkemeleri ile başlayan, karakol baskınları, Suriye’de jetimizin düşürülmesi, Uludere’de kaçakçıların terörist ihbarıyla bombalanması, Başbakanlık’ta bulunan böcek olayı, paralel dinlemeler, Adana’da MİT TIR’larının durdurulması, bayrak indirme provokasyonları,  paralel devlet iddiaları, IŞİD rehineleri vs onlarca sorun çözüm beklemekte ancak sorunlar daha da düğümlenmektedir.
Arap Baharı’nın ardından Orta Doğu’nun terör bataklığına dönüşmesi ve Kürt meselesinde çözüm sürecinden sonra ayrılıkçılık algısının tavan yapması, bölgede ulaşım dahil inisiyatifin PKK’nın eline geçmesi, istihbaratın iyice çuvalladığını gösteriyor. Denetlenmediği için gün geçtikçe pervasızlaşan bir kurumla karşı karşıyayız. İktidar değişirse hesap sorulacağı endişesiyle suçlular her hatayı ayrı bir hatayla kapatmaya çalışıyor. Kırılan bir vazonun sorumluluğunu almaktan kaçtığı için önce masayı ardından evi yakan şaşkını andırıyorlar.
Bir kurumun tüm personeli suçlu veya art niyetli olamaz. Ancak kapalı kurumlarda tepedeki sözde aksakallı ekip Milli Güvenlik gerekçesinin altına sığınarak tüm günahlarını sevapmış gibi yaldızlayıp sunabilir. Profesyonel istihbaratçılar din, millet, vatan reflekslerini sömürerek emrindeki elemanları ölüme bile gönderebilir! Orduya duyulan güvenin zaten azaldığı bir atmosferde, generalleri yeniden hedef tahtasına oturtmak, darbe yapacaklar diye dedikodular yaymak vatan millet sevgisiyle bağdaşmaz! Ayrıca ülkeye zarar veren eylemlerinize karşı çıkıyor, suç ortağınız olmuyor diye susturmaya çalışıyorsanız asıl ihaneti siz yapıyorsunuz demektir!
Devletin ve milletin varlığını kendi varlığına bağlayan megaloman ruhlar en büyük kötülüğü bizzat savundukları kutsallara yaparlar. Darbecilerin neden oldukları felaketler sözde korudukları devlete ve ideolojiye en büyük zararı verdi. Oysa farklı düşünen herkesi hainlikle suçlamak en başta istihbarat mantığına terstir ve  “devlet aklının”  intiharıdır!
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/karargahtaki-hain-kumpas-31309yy.htm

 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | “Devlet Aklının” İntiharı için yorumlar kapalı
Tem 22

Geyik Boynuzu

odaniza-asabileceginiz-geyik-boynuzu-yapimi,3,con
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
GEYİK BOYNUZU
Rivâyet edilir ki: Hasan Sezâî Efendi zamânında, Edirne’de, kötü yola düşmüş bir kadın vardı. Bir zaman bu kadın hâlisâne olarak tövbe edip, eski hâlinden vazgeçti. Sâlih ameller işlemeye başladı. Fakat, uygunsuz kimseler tarafından tedirgin ediliyor, rahat bırakılmıyordu. Bu kadın HasanSezâî’ye gelerek yardım istedi. O da, kadına dergâhta kadınlara mahsus kısımda kalabileceğini bildirince, bir oda tahsis edilip, kadın orada kalmaya, ibâdet ve tâatla meşgûl olmaya başladı.Bu arada boş durmayan fitneciler, Hasan Sezâî hakkında çirkin iftirâlar yaymaya başladılar. Daha da ileri giderek, bir gece dergâhın kapısına geyik boynuzu astılar. O ise bu hallere sabrediyor kimseye bir şey demiyordu. Geyik boynuzunu dergâhın içine aldırdı. Edirne vilâyeti günlerce bu dedikodularla çalkalandı. Hasan Sezâî Efendi yine sabrediyor, hiç ses çıkarmıyordu.Bu şâyiânın yayılmasından az zaman sonra, Edirne’de müthiş bir uyuz hastalığı peydah oldu. Hasan Sezâî hakkında her kim iftirâ ve dedikodu etmiş ise ve her kim bu dedikoduları dinleyip kabûl etmiş ise, bu hastalığa yakalandı. Hastalık, bu sözlere adı karışmış olanlara yayılıyor, diğer insanlara bir şey olmuyordu. Hastalığa yakalananların bütün vücûtları yara bere içinde kaldı. Hiçbiri derdine çâre bulamadı.

Affı ve merhameti pekçok olan Hasan Sezâî hazretleri onların bu hastalık sebebiyle şiddetli acı ve sıkıntı çekmelerine dayanamadı. Mübârek kalbi tahammül edemeyip, bir gece kılık kıyâfetini değiştirerek çarşıya çıktı. Kahvelerden birine girdi. Hiç kimse onu tanıyamadı. Uyuz olanlara yaklaşarak; “Sizin derdinizin ilâcı Hasan Sezâî’dedir.” deyip oradan ayrıldı. Ertesi gün dergâhın önü ana-baba gününe döndü. Hastalığa tutulan herkes çâre bulmak ümîdiyle dergâha koşuyordu. Hasan Sezâî Efendi, gelenlerden herbirine, onların dergâhın kapısına astıkları geyik boynuzundan kazıyıp, toz hâlinde veriyordu. O tozu yarasına süren herkes Allahü teâlânın izni ile şifâ buldu. Bu arada herkes hatâsını anlayıp, yaptıkları iftirâ ve dedikodulara pişmân oldular, tövbe ettiler. Böyle bir dertten kurtulmuş olmanın verdiği sevinçle, bir sergi açıp üzerine para attılar. Toplanan paralarla dergâhın kapısına bir çeşme yapıldı.

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Geyik Boynuzu için yorumlar kapalı
Tem 21

Susarak Günah İşleme Özgürlüğünü Kullanmak

diyanet_isleri_baskani_bakara_makara_hakkinda_ilk_kez_konustu_h13820Susarak günah işleme özgürlüğünü kullanmak  (Hala susuyor!)
Başbakan, milliyetçileri “Şeytanın kibriyle suçladığında” sustu… Başbakan on binlerce insanın canına kıyanlarla “helâlleşme” den söz ederken, ‘helâlleşme yetkisi’nin yalnızca mağdurlar ve vârislerinde olduğunu söylemek yerine yine sustu…
Alternatif câmi, alternatif imam, alternatif cuma namazı ve alternatif hutbeler konusunda sustu… Fakat, Kutlu Doğum Haftası sebebiyle Diyarbakır’da mânidar bir konuşma yaptı. O coğrafyada “Kırılan onurlar”dan ve kırılan onurların tâmirinden bahsetti. Hırkayı yere, kırılan onurları da o hırkanın içine koymaktan ve hırkayı dört bir tarafından tutup kaldırmaktan söz etti. Kıyılan canlardan hiç söz etmedi… Ve o hırkanın bir ucunu şehit annesine, şehit babasına nasıl tutturabileceğinden hiç bahsetmedi… Kendisine ‘açılım süreci’ne ‘katkıları’ndan dolayı teşekkür eden ve üzerinde ‘Amed’ yazılı tabağı Diyarbakır Belediye Başkanı’nın elinden alıp makâmına geri döndü…
O günden bu yana susmaya devam ediyor…
Bu ülkenin çocuğu Ali İsmail, “efsâne yazan polisler” tarafından sokak ortasında dövülerek öldürüldü, fakat zât-ı âlileri sustu, Bezm-i âlem Vâlide Sultan Camii’nin zeminindeki üç kuruşluk halı parçası kadar kıymet bulmadı zât-ı âlilerinin gönlünde ve kelâmında Ali İsmail; özel kaleminin usûlen yazacağı başsağlığı mesajında bir rahmet temennisine bile konu olamadı Ali İsmail…
“Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamış bir lider” diye Başbakan’dan söz edildi… Bir mesaj yayınlamadı… İkaz etmedi… “Ne oluyor size böyle?” demedi, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?” demedi… Yalnızca sustu…
“Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir” dendi Başbakan için…
Bir mesaj yayınlamadı… İkaz etmedi… “Ne oluyor size böyle?” demedi, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?” demedi…
Yalnızca sustu…
“Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibâdettir” dendi Başbakan için… Bir mesaj yayınlamadı… İkaz etmedi… “Ne oluyor size böyle?” demedi, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?” demedi…
Yalnızca sustu…
Şeyh Yusuf el Kardavi Erdoğan’ı protesto etmenin haram olduğunu söyledi…
Bir mesaj yayınlamadı… İkaz etmedi… “Ne oluyor size böyle?” demedi, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?” demedi…
Yalnızca sustu…
“Erdoğan’ı halife olarak tanıyor ve biat ediyorum” dendi… Bir mesaj yayınlamadı… İkaz etmedi… “Ne oluyor size böyle?” demedi, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?” demedi… Yalnızca sustu… Ve…
“Yolsuzluk fetvâları” verildi gazete köşelerindeki fıkıh tâcirleri tarafından… Ve…
“İnsanların günah işleme özgürlüğü vardır. 17 Aralık operasyonu işte bu özgürlüğe vurulmuş darbedir” dedi bir milletvekili… Hadis âlimi Diyânet İşleri Başkanı yine bir mesaj yayınlamadı… İkaz etmedi… “Ne oluyor size böyle?” demedi, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?” demedi… “Allah sizi ıslah etsin” bile demedi…
Yalnızca sustu… susuyor…
Susarak günah işleme özgürlüğünü kullanıyor… Beyt-ül mala dadanan fâreleri görmezden geliyor…
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/diyanet-isleri-baskaninin-gunah-isleme-ozgurlugu-susmak-30078yy.htm
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | Susarak Günah İşleme Özgürlüğünü Kullanmak için yorumlar kapalı
Tem 20

Bizi de yedirirsin!

images (2)
  
Bizi de yedirirsin!
Eskiden toplu ramazan yemeklerinde, iftar ziyaretlerinden artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş.. Yani artan yemekler onların hakkı imiş. 
Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra hoca cemaata:
– Çorbayı arttırmayın israf haramdır. Yemeği bitirmek sünnettir, der.
Böylece çorba tamamen biter.
Sıra sebze yemeğine gelir, hoca yine :
-Arttırmayın sünnettir” der yemek biter.
Sıra pilava gelir, tatlıya gelir. 
Hoca:
-Sünnettir, diyerek, her şeyi cemaata yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar.
Yemekten sonra hocanın ellerini yıkaması için su döken çocuklarla hoca şakalaşmak ister: 
-Balam sizin adınız ne, der.
Çocuklar: 
– Farz hoca efendi, derler.
Hoca:
-Balam hiç farzdan ad olur mu?” der.
Çocuklar da:
-Olur ya, sünnet diyelim de bizi de cemaata yediresin öylemi ?” derler…
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | Bizi de yedirirsin! için yorumlar kapalı
Tem 19

Kur’an’da Devlet-Millet Yönetimi Konusunda Temel Hükümler… (1)

kuranı kerim portalı diyanet

Kur’an’da Devlet-Millet Yönetimi Konusunda Temel Hükümler…(1)

Kur’an’ın bildirdiği temel hükümler evrenseldir. Yaşanacak her zaman ve mekanda her toplumda, millet, devlet ve yönetimde uyulması gereken hükümlerdir.

 

Devlet, millet yönetimiyle ilgili olarak bildirilen temel hükümler: Şura, adalet, emanetin ehline verilmesi, seçtiğimiz yöneticilere, kanunlara itaat etmektir. Şimdi bildirilen temel hükümleri incelemeye çalışalım.

ŞURA: Kişilerin, tarafların-yöneten ve yönetilenlerin veya temsilcilerinin eşit şartlarda, en geniş katılımla karşılıklı görüşerek, danışarak, diyalog ve sosyal uzlaşı ile-bey’atlaşarak birlikte, ortak kararlar almalarıdır.. Alınan kararlar ilgili herkesi, her kesimi kapsayacak nitelikte olmalıdır. Tarafların birbirlerini denetleme imkanları olmalıdır…

Kur’an, yönetim erk’inin ‘‘seçkin, tartışma üstü’’ kişiler tarafından değil şura ile kullanılmasını istemektedir. Şura anlayışında kişi hegemonyası, despotizim, dikta yoktur..

Allah, peygamberimize bile toplumuna önderlik ederken şura ile yöneticilik yapmasını bildirmiştir.. Dikta rejimlerinde, egemenliği elinde bulunduran kişilerin danışmanlarının olması, bunlardan fikir alınması dinimizin istediği şura esası ile alakası yoktur..

ADALET: İslam dini, Allah ile insan arasındaki ilişkinin hak ve adalet üzerine kurulmasına dayanır. Kur’an’a göre hak ve adalet kişisel ilişkilerden, devlet yönetimine kadar her alanda hassasiyetle gözetilmesi gereken bir ilkedir.
Adil olmak, adaletten ayrılmamak, adaleti korumak Allah’ın emridir.
Adeletin olmadığı yerde barış, güven, huzur, başarı, mutluluk olmaz, yani İslam olmaz.

Adil olmayana mümin, adaletten uzak bir topluluğa İslam ümmeti demek mümkün değildir.

Kaynak: http://www.diniyazilar.com/2011/06/devlet-millet-yonetimi-konusunda-bildirilen-temel-hukumler/
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | Kur’an’da Devlet-Millet Yönetimi Konusunda Temel Hükümler… (1) için yorumlar kapalı
Tem 18

Mübarek Aylar

2014_yili_dini_takvimi_mubarek_gun_ve_geceler_kandil_geceleri_h14165
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mübarek Aylar
 
Karanlık kalbe ışık
Yakar, mübarek aylar
Mümine nurdan kanat
Takar, mübarek aylar
 
Koyma inanca tehir
Yok, olsun kalpte zehir
Nurdan, ışıktan nehir
Akar, mübarek aylar
 
Can çekişir, kan kusar
Şeytanın dili susar
Dostu bağrına basar
Sıkar, mübarek aylar
 
İslam’ın direğinde
Uymalı gereğinde
Müminin yüreğinde
Atar,
mübarek aylar
 
22.02.1993
 
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | Mübarek Aylar için yorumlar kapalı
Tem 17

Dün Bunları Söylediler;

soru-isaretiDün Bunları Söylediler;
3 Kasım 2002’den sonra; Başbakan Recep Erdoğan; “Millet adına savcıyım. Çünkü kim kimlerin avukatlığına soyunmuş bunlar çok önemli. Biz kendimize hiçbir vasıf tayin etmemişken bize de savcılık görevini sağ olsun onlar veriyor. Bu da güzel bir şey. Niye savcı millet adına vardır, iddia makamı millet adına ordadır, biz de millet adına evet hakkı aramanın hakkı savunmanın gayreti içindeyiz, eğer bu anlamda savcılık ise evet savcıyım.” (15 Temmuz 2008) Başbakan Recep Erdoğan; “Eğer bugün hâkimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa, güven verici bir gelişmedir. Bundan kim neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız ortada son derece ağır, son derece vahim iddialar var. Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, hâkimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz.” (21 Nisan 2009) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “Emekli orgenerallere ait ses kayıtları ortaya çıktı. Neler konuşmuşlar, neler söylemişler. Allah’a çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Neler var neler… Konuşuldukça bu ülkede neler varmış, kimler ne yapmış, kimler kimlerle işbirliği yapmış, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü kimler dinamitlemiş… AK Parti iktidarı bütün bunlara karşı nasıl dimdik ayakta kalmış bunu görüyoruz.”  (12 Mart 2009) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik; “Sayın Türkân Saylan, bazı kız çocuklarına Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği faaliyetleri kapsamında burs verdiği için bu soruşturmaya konu değil. Sayın Haberal organ nakli yaptığı için, iyi bir cerrah olduğu için içeri alınmıyor. Netice itibariyle kimse sorgulanmaz, hesap sorulmaz, dokunulmaz konumda değildir.” (17 Mart 2011) Başbakan Recep Erdoğan; “Son günlerde bazı iddialarla ilgili başlatılan yargı sürecini biz de dikkatle izliyoruz. Emekli ve muvazzaf bazı askerlere yönelik bir süreç başlatıldı. Bu süreç yargının tasarrufu altında ilerliyor. Ak ile karanın ortaya çıkması; sürecin hassasiyetle ilerlemesi, kamuoyuna tatmin edecek kararların verilebilmesi için herkesin bu noktada yargıya ve yargı süreçlerine saygı duyması şart. Bu konuda duyarlı, hassas olması herkes için geçerli. Bu işleri hükümetle ilişkilendirenler, kusura bakmasınlar hezeyan içindedirler. Birileri yargıya, siyasi müdahalelerde bulunmaya, davalara yön vermeye alışık olabilir. Bizim de böyle yaptığımızı düşünebilir veya birileri böyle bir temenni içinde olabilirler. Bizim yürütme olarak görevimiz bellidir, yetkimiz bellidir. Kimse hükümeti bu tür spekülasyonlara alet etme yanlışına düşmesin. Başta ana muhalefet partisinin genel başkanı olmak üzere, herkesi bu noktada sağduyulu ve özellikle de sorumlu davranmaya davet ediyorum. Yargının işleyişini güçleştirecek, yargıyı töhmet altında bıraktıracak, çalışmasını engelleyecek girişimler adaletin tecellisine katkı sağlamayacağı gibi, şüphelerin aydınlığa kavuşmasını da engelleyecektir.” (15 Şubat 2011) Başbakan Recep Erdoğan; “Ergenekon’da verilmiş karar nihai karar değildir. Ergenekon Davası ile ilgili kanaatimde sapma söz konusu değil. Temenni ederiz ki adalet hakkıyla tecelli eder. Gerek ana muhalefetin, gerek diğer muhalefetin bu süreçle ilgili yaptığı açıklamalar çok çirkin. (Yargı organı istediğim kararı verdiği zaman iyi, istemediğim kararı verdiği zaman kötü) gibi bir niyet olmaz. Muhalefet partisinin genel başkanının yaptığı açıklamalar suç teşkil etmektedir. (Bu mahkemelerin hakimlerini savcıları tanımıyoruz) gibi ifadeler yargıya müdahale gibi bir anlayışın içerisine girmektedir. Türkiye’de siyaset yapmanın edebinin ne noktaya geldiğini gösteriyor bu. Bu şekilde bir siyaset yapılamaz.” (8 Ağustos 2013) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “Allah o savcılardan razı olsun ki hiçbir tehdide aldırış etmeden, hiçbir şeyden korkmadan soruşturmalarını çok güzel bir şekilde yaptılar, mahkemeler de incelemelerini yaptı, yargı kararını verdi. Biz şimdi hiçbir şeyden korkmuyoruz.Hükümet sadece siyasi olarak bu işin arkasında durdu. Çünkü başka hiçbir insan, savcı olsun hâkim olsun bunları yargılama gücü veremezdi.” (3 Eylül 2012) (E) Adalet Bakanı Sadullah Ergin; “Yeni yasa (HSYK) ile kurul, bağımsız bir yapıya kavuşuyor. Görev ve yetkilerini kullanırken hiçbir organ, makam, merci veya kişi, bu kurula talimat veremeyecek. Adalet, tarafsızlık, doğruluk, tutarlılık, eşitlik ve liyakat çerçevesinde görev yapacak” (10 Aralık 2010) AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ (Y. Adalet Bakanı); “HSYK’nın çaycısı, bütçesi, oturacağı koltuğu bile yoktu, her şeyiyle göbeğine kadar Adalet Bakanlığı’na bağlıydı. Artık Adalet Bakanı karışamayacak, görüş serdedemeyecek.” (10 Aralık 2010)
17 Aralık 2013’ten sonra ise; Başbakan Recep Erdoğan; “HSYK’yı yargılarım…” “Bu savcı kimin savcısı?.. Bu nasıl savcı…” “O savcıyla daha işimiz var…” “Orada bu savcı iş takip ediyor…” Ve 30 Aralık 2013 sabahı gelinen nokta; Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, HSYK’nın yetkisini elinden aldı, “Tek ben açıklama yapacağım” dedi. Meşhur bir Türk sözü gündeme nasıl da cuk oturdu. Değil mi? “Eskiden yediğin hurmalar, şimdi sizleri tırmalar…”
 
  Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=29293
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | Dün Bunları Söylediler; için yorumlar kapalı