

İki yüzlü batı!
Hak-Hukuk Tanımayan Batı Siyaseti! 2
ABD yargısı: ABD Federal 9. Temyiz Mahkemesi, 1915 olaylarında ölen Ermenilerin mirasçılarının, kendilerine ödeme yapılması için sigorta şirketlerine dava açamayacağına hükmetti. San Francisco’daki ABD Federal 9’uncu Temyiz Mahkemesi, California Eyaleti Meclisi tarafından 11 yıl önce, 2000’de kabul edilen ve 1915 olaylarında ölen Ermenilerin mirasçılarına, sigorta şirketlerine karşı dava açma yetkisini veren yasayı bozdu. Mahkemenin kararında, “Anayasa’nın, federal hükümete, dışişlerini idare etmede tek yetkiyi verdiği” kaydedilerek, “Dışişleri doktrinine göre, bu münhasır federal yetkiye müdahale eden eyalet yasaları etkisizdir” ifadesi kullanıldı. Kararda, federal hükümetin bir politika oluşturmadığı konularda bile, eyalet mahkemelerinin, dış ilişkileri etkileyebilecek meseleleri ele alma yetkisine sahip olmadığı belirtildi. Konu, doğrudan olmasa bile, 1915 yılı olaylarıyla ilgili diğer davaları da etkileme ve emsal gösterilme potansiyeli taşıdığından, dolaylı olarak Türkiye açısından da önem taşıyor.(Hürriyet,24 Şubat 2012)
AB yargısı: Merkezi Fransa’da bulunan Avrupa-Ermeni Derneği ile Gregoire ve Suzanne Krikorian adlı Ermeni kökenli iki Fransız vatandaşı, Avrupa Adalet Divanı’na başvurarak; AB’nin, Türkiye ile yürüttüğü üyelik görüşmelerini durdurmasını istemiştir. Gerekçe olarak, Avrupa Parlamentosu’nun “Türkiye, Ermeni soykırımını tanımalı” kararları aldığını, bunun bütün AB organlarını bağladığını, Türkiye “soykırımı” kabul etmeden müzakerelerin yapılamayacağını iddia etmiştir. Konuyu inceleyen Adalet Divanı özetle; “1987’de alınan AP kararının siyasi nitelik taşıdığı, hukuki alanda hiçbir geçerliliğinin olamayacağı” kararını vermiştir. Bu karar, Avrupa Parlamentosu’nun kararının “siyasi” olduğunun tescili anlamına gelirken, bu konuda açılan ve açılacak diğer davalara da emsal olacak. (ABHaber, 25-02-2005)
İsviçre yargısı: sviçre, Ermeni soykırımını inkar etmeyi suç sayan bir kanun çıkardı. İsviçre’de verdiği konferanslarda, 1915 olaylarına ’soykırım’ denilmesinin ’uluslararası yalan’ olduğunu söyleyen Doğu Perinçek, mahkemeye verildi. Lozan Mahkemesi’nde mahkum olan Perinçek kararı, İsviçre Federal Mahkemesi’ne götürdü. Talebi burada reddedildi. Davayı AİHM’e taşıdı. Konuyu inceleyen AİHM, Perinçek’i haklı, İsviçre’yi haksız buldu. Karar gerekçesinde, davanın özüyle ilgili çok önemli hususlara yer verildi. Mahkeme; “soykırım kavramı, net ve kesin olarak hukuki bir kavramdır. Eylemin bir grubun bir kısım üyelerini değil, tamamını tahrip etmek kastıyla yapılmış olması gerekir. ’Soykırım’çok dar anlamlı hukuki bir kavramdır. Dahası ispatı zordur” yorumunu yaptı. Bu kapsamda BM İnsan Hakları Komisyon ve İspanya Anayasa Mahkemesi ile Fransa Anayasa Konseyi’nin kararları hatırlatıldı. (17 Aralık 2013)
SONUÇ: Ermeniciler, 1. Dünya Savaşı sırasında, öncesinde ve sonrasında 523 bin masum sivil Müslüman Türk’ü katletti… Düşman saflarında, kendi devletiyle savaştı. Bu ihanet ve haklılığımızı gösteren bunca uluslararası yargı kararları ortada iken, hâlâ ülkemizi savunamayışımızın bir izahı olabilir mi? Hukuk tanımayan emperyalistlerin cesaret kaynağı bu olamaz mı?
Son
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/hak-hukuk-tanimayan-bati-siyaseti-29639yy.htm
“Gafiller sürüsü vardır.” “Yurdumuz, dışarıdan yönetilen çeşitli kargaşalıklar ve saldırılarla karşılaşmaktadır. Özellikle yabancı ideoloji ve yabancı kültür saldırıları karşısındayız. Bir takım sapık ağızlar, bir takım şartlanmış kafalar memleketimizde, Türk milletinin hayatıyla yakından ilgili olan bu mücadeleyi, Türk halkına yanlış bir şekilde duyurma çabası içindedirler. Bu çarpık ağızlar, bu çarpık kalemler, ’karşıt grupların çatışmaları’ndan bahsetmektedirler. Türkiye’de karşıt gruplar yoktur. Türkiye’de karşıt grupların çatışması yoktur. Türkiye’de milliyetçiliğini siyasî aksiyon yaparak, Türk milletinin fakirlik, yoksulluk, geri kalmışlık kaderini yenme mücadelesi veren ve Türk milletini cihanın medeniyet hayatı içinde yeniden varlık hâline getirmek isteyen şuurlu, Ülkücü, memleket evlâtları ile Türk milletini köleliğe götürmek, Türk vatanını parçalamak ve Türkiye’yi kanlı kardeş kavgaları içinde boğarak, yeryüzünün biricik Türk devletinin hayatına son vermek isteyen gafiller sürüsü vardır.” (Millî Doktrin Dokuz Işık, 1978)
“Ağaç köküyle yaşar, insan da öyle… Bizse maziden koptuk, istikbale bağlanamadık. Türkiye bütün kütüphaneleri yakılan, bütün mazisi imha edilen, 600 yılı cerrahi bir ameliyatla içtimaî uzviyetinden koparılıp atılan bedbaht bir ülke. Oysa milletin ana vasfı devamlılık… Türk milleti… Hangi millet? Bu millet 10 senede bir değişen hafızasız nesiller amalgamı* …” Cemil Meriç
*amalgam:(civalı alaşım)
Yeni bir Türkiye kurmak arzusu, eski olan ve yerleşmiş bulunan pek çok şeye karşı çıkmayı ve onların yerine yenilerini benimsetmeyi gerektiriyordu. Bu yüzden efsaneler devrine kadar götürülen Türk tarihinin içinden Osmanlı tarihi ve medeniyeti adeta atıldı. (Erol Güngör, 1984, s. 104).
Türkiye sömürgelikten kurtularak yeni istiklal kazanmış bir ülke değildir; Türkiye’nin bir devlet olarak yeniliği sadece siyasi rejimin değişmiş olmasından ve bir kısım idareci ve aydınlarının da bu devlet ve milleti birdenbire doğmuş zannetmelerinden ibarettir. (Erol Güngör, 1996, s. 111).
” Biz de iktidar partisiyiz. Ecevit’in Almanya gezisi televizyonda 15
dakika gösteriliyor, benim Libya gezim birbuçuk dakika gösteriliyor.
Ben bir buçuk dakikalık adam mıyım? “
Kaynak:http://www.e-fikralar.com/secim-fikralari