Tem 05

Müştak Baba Kehanetleri (2)

 

 

 

sayilar

 

 

 

 

 

 

 

 

Müştak Baba Kehanetleri (2)

Beykoz’un ünlü bir tepesine TBMM yapılacak
Daha sonra 93 hicri yıl geçince başkentin tekrar İstanbul olacağı söylenmiş.  2012 yılında muhtemelen bir anayasa referandumu yapılacak ve başkent maddesi değiştirilecek. Çünkü İstanbul’un başkent olması kararı Hicri 1433 ve 1434 yıllarına denk geliyor. Beykoz’daki bugün Yuşa Tepesi olarak bilinen geniş ormanlık araziye kompleks olarak inşa edilecek olan TBMM, Genelkurmay ve bakanlıklar, en geç 2015 yılına kadar Ankara’dan İstanbul’a taşınacak. 2015 yılı sonunda Ankara’da devleti idare eden hiçbir kurum kalmayacak.”
Tan, Müştak Baba’nın Osmanlı’yı ve Cumhuriyeti tek bir yapı olarak gördüğünü söylüyor: “İsrail’in gelecek 200 yıla ait macerasını aynı zamanda dünyanın gelecek tarihi olarak tasarlayıp anlatmış. İstanbul başkent olduktan sonra 2016’da Musul eyaleti referandum yaparak Türkiye’ye katılmak isteyecek. 2019’da Irak’ın tamamının Türkiye’ye katılmak istemesi de karşımıza çıkıyor. 2021 yılında Suriye ve Lübnan Türkiye’nin himayesi altına girmek isteyecek. 2023’te ise artık İsrail ile sınır komşusu durumuna gelen Türkiye’nin bu konumu ilişkilerin gerilmesine sebep olacak.” 
Tan, Müştak Baba’nın net ve anlaşılır detaylar söylediğini hatta kesin tarihler verdiğini ileri sürüyor: “Hicri 1314’te öngördüğü, Miladi olarak 1897 yılında gerçekleşen İsrail birinci kongresi, Müştak Baba’nın Hicri 1340 yılında öngördüğü Kurtuluş Savaşı zaferi ve Başkomutanın Mustafa Kemal olması, 1923’te başkent olan Ankara’nın durumunu 1341’de tahmin etmesi gerçekleşen olaylar arasında. Son gerçekleşen öngörüsü ise 1368’de dile getirdiği ve 1948 yılında kurulan İsrail devleti. Ayrıca birçok şiirinde Çanakkale Savaşı ve 1912 yılındaki Balfour deklarasyonuyla İngilizlerin Filistin’i İsrailoğullarına açık hale getirmeleri satır aralarında veriliyor.”                                                                            Bilinen en ünlü eseri, bu gün Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan 160 sayfalık Müştak Baba Divanı (Divan-ı Müştak Efendi)’dır. 
Ankara 1923 yılında başkent olacak ve 93 hicri yıl süreyle öyle kalacaktır.  Sonrasında:
2012 yılında İstanbul tekrar başkent olacak, Türkiye Kuzey Irak’a girecek.
2013 yılında Ankara serhad şehri, yani sınır şehri olacak.
Arkadan gelenler hiç de iyi görünmüyor: 180 senelik bir duraklama ve gerileme dönemi yaşanacak, büyük bir savaşın ardından 2189 veya 2191’de Ankara sınır şehri olmaktan kurtulacak ve Türkiye için yeni ve parlak bir dönem başlayacak.
Başka kehanetler de var; örneğin İsrail’in 2029’dan sonra büyük bir ilerleme göstereceği ve karadenize kadar geleceği yazılıyor.Bir başka çarpıcı iddia da kıyamet gününe ilişkin. Yazarın Müştak Baba’nın beyitlerinde yaptığı bir takım karışık hesaplamalar sonrasında bulduğu kıyametin  kopuş tarihi 2472!
 
Kaynak: http://gaybihaberleri.blogspot.com.tr/2013/02/mustak-baba-hazretleri.html
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | Müştak Baba Kehanetleri (2) için yorumlar kapalı
Tem 04

Şahit Ol!

842153
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Şahit Ol!
 
Doğru düşün akıl, göz gerçeği gör.
Dili çatal çağın, vicdanıysa kör
Doymaz kana, cana bu hain terör
Al kanlı bayrağım, vatan şahit ol!
 
Nasıl eritmişti ecdadın dağı?
Övün, çalış, güven, yakala çağı
Tersine çevir şu sinsi tuzağı  
Bedenlerde aşkla atan şahit ol!
 
Al bayrağa kızıl kanı veren sen
Zulüme yiğitçe göğüs geren sen
Hürriyet gülünü hakça deren sen
Şanlı gazi, şehit yatan şahit ol!
 
Hak, hukuk, adalet, hürriyet gende
Kutsal İslâm dini, müthiş ırk sende
Hakk’a kul olmakta can kuşu tende
Sabah doğan, akşam batan şahit ol!
 
Şahit ol ey ülkü, ey tarz şahit ol!
Yıldızlar, gök kubbe, ey arz şahit ol!
Sünnetler, vacipler, ey farz şahit ol!
Bu arzı yaratan, tutan şahit ol! 
 
20.08.2011 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , | Şahit Ol! için yorumlar kapalı
Tem 03

“Kimse gücümüzü test etmesin” Ahmet Davutoğlu

Kimse-gücümüzü-test-etmesin

 

 

 

 

 

 

 

“Kimse gücümüzü test etmesin” Ahmet Davutoğlu

Ahmet Davutoğlu, “kimse gücümüzü test etmesin” vecizesini tekrarlayıp duruyor. Fakat ciddiye alınmadığını ya anlamıyor,  ya da kabullenemiyor! Oysa dış politika çoktan test edildi, sınandı ve küresel güçlerin yanında solda sıfır kaldığımız sonucuna varıldı! Türk dış politikasının çöktüğünü bütün dünya gördü, hatta bölgemizde aşiret yapılanmaları dahi anladı ve Türkiye ile bilek güreşine kalkışıyor!
Öteden beri devlet aklının derinliklerinde medeniyet coğrafyamıza sahip çıkmak, en azından Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak düşüncesi var olmuştur. Ancak korkular ve yanlış müttefik seçme travmaları baskın gelince düşünceler eylem aşamasına geçememiştir. Öyle ki Komünizm korkusuyla Kiril alfabesi öğretilmediği gibi Turan ideali de ütopya denilerek küçümsenmiştir.

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/test-edildi-sifir-aldi-31093yy.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | “Kimse gücümüzü test etmesin” Ahmet Davutoğlu için yorumlar kapalı
Tem 02

Altın Sözler

  • image
  • Aklın ve ilmin üç büyük düşmanı vardır: Kötülük, bilgisizlik ve tembellik. HAECKEL
  • Ana ailenin güneşidir. Bir ailede o olmazsa orada büyüyen çocuklar gölgede kalmış meyveler gibi olgunlaşmazlar. PESTALOZZI
  • Aşk, dört nala giden at gibidir, ne dizginden anlar, ne söz dinler. KONFÜÇYÜS
  • Bilim ve sanat bütün dünyanın malıdır, milletlerin sınırlarını tanımaz. GOETHE
  • Bir adamın şöhreti gölgesine benzer, yükseldikçe büyür, düştükçe küçülür. ALLEGRAND
  • Cesaret insanı zafere, korkaklık ölüme götürür. SENECA
  • Çiçek koku vermek, ateş ısıtmak, kadında mes’ud etmek için yaratılmıştır. G.GARDONY
  • Hafızasız baş, bekçisiz kaleye benzer. NAPOLEON
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Tem 01

Müştak Baba’nın Kehaneti (1)

 
 26_Mayis_2011_08_43_20_6978723407Müştak Baba’nın Kehaneti (1)
Şimdi tüm zamanların en şaşırtıcı kehanetlerinden birini içeren bu ünlü şiiri birlikte inceleyelim:
Me’vâ-yı nazenine kim elf olursa efser Lâ-bûd olur o me’ve islambol ile hemser Nun ve’l kalem başından alınsa nun-i Yunus Aldıkta harf-i diğer olur bu remz azharNıftâh-ı sûre-i kaf serhaddi Kaf
Munzam olunmak ister ra-yi Resul peygamber
 
Hay hû ile ahir maksut olur zahir
Beyti Veliyyül-ekrem el hacıyd-i ekberEy pâdişâh-ı fehhâm Sultan Hacı Bayram
Ruhan ister ikram Müştak Abdi Çökeriİlk mısrayı yeniden yazalım: Me’vâ-yı nazenine kim elf olursa efser Bu mısrada üç temel sözcük vardır: Me’va-ı nazenin: Güzeller Beldesi

Elf: Bin
Efser: Taç
Günümüz Türkçesine çevirecek olursak:
“Güzeller beldesinin başına elf(bin) efser(taç) olursa”
Bu dize görünürde bir anlam taşımıyor, şimdilik neresi olduğunu bilmediğimiz güzeller beldesinin başına elfin(binin) taç edilmesinden söz ediliyor.
Parçanın içsel ve mecazi bir anlamı olduğu kesin. “Elf” bin anla­mına geldiğine göre, bini güzeller beldesine taç etmek ne anlama geli­yor? Burada “elf” ve “efser”in şifre sözcükler olduğu ortada. Bunları deşifre etmek için “ebced”e başvuralım
Elf = 1000’dir. Efser ise Osmanlı alfabesinin (Elif), (Fe), (Sin), (Rı) harfleri ile yazıldığına göre rakamsal değerlerini yazıp toplayalım Elif (1) + Fe (80) + Sin(60) + Rı(200) = 341 olur. Bu bilgilerin ışığında mısramıza yeniden bakalım.
“Güzeller beldesinin başına elf (1000) taç(341) olursa”
Burada açıkça 1000 ile 341’i toplanmasına işaret ediliyor. Toplaya­lım: 1000+341=1341. Bu Hicri bir tarihtir, Miladi yıla çevirirsek 1923’ü elde ederiz.
Taç egemenlik simgesidir ve hükümdarlara özgüdür. Bir insanın taçlanması, onu diğer insanların lideri ya da beyi yapar.
Bir beldenin taçlanması da onu diğer beldelerden farklı bir konu­ma getirir. Şimdi bu taçlı beldenin neresi olduğunu anlamak için diğer mısralara bakalım.
İkinci mısra söyle diyor:
“Lâ-bûd olur o me’va İslambol ile hemser”
Yani:

“O belde İstanbul gibi olur.”

Şairin yaşadığı dönemde İstanbul başkent olduğuna göre her iki mısrayı birlikte değerlendirecek olursak şu anlam çıkar: “Güzeller beldesi 1923’te İstanbul gibi taçlanacaktır”.
Bundan sonraki mısralarda şair güzeller beldesinin harflerini kod-layarak şüpheye yer bırakmadan oranın Ankara olduğunu söylüyor. Osmanlı alfabesinde Ankara; (Elif), (Nun), (Kaf), (Rı), ve (He) harfleri ile yazıldığına göre bu harflerin kodlandığı mısralara geçelim. Efser sözcüğündeki “Elif”, Türkçe’de “A” harfi yerine geçer. Takip eden mısralar:
“Nun ve’l kalem başından alınsa nun-i Yunus”
Yunus Suresi’ndeki (Nun)
“Miftâh-ı sûre-i kaf serhaddi Kaf da kaf”
Kaf süresindeki (Kaf)
“Munzam olunmak ister ra-yi Resul peygamber”
Resul sözcüğündeki (Ra)
“Hay Hû ile ahir maksut olur zahir”
Hay Hû sözlerindeki (He); Türkçede “E” ve “A” yerine geçer.
Arapça’da (He), (Kaf), (Nun), (Ra) gibi harfler, bazı durumlarda ve bazı sözcüklerde farklı şekillerde yazıldığından şair bir yanlışlığa meydan vermemek için yukarıdaki kodlamaya gerek duymuştur.
Şimdi bulduğumuz bu harfleri yan yana koyalım;
(Elif) (Nun) (Kaf)   (Ra) ( He)A       N       K        R    A
O yıllarda “Ankara”nın adı, “Ankra” olarak telaffuz ediliyordu.
Son iki mısraya gelecek olursak:
“Ey padişah-ı Fehhâm Sultan Hacı Bayram
Ruhân ister ikram Müştak Abdi Çaker”
Anlamı:
“Ey ariflerin padişahı Hacı Bayram, senin bulunduğun o güzel belde Müştak’tan saygı bekler.”
Şimdi şiirin tamamını düz yazıya çevirip özetlersek şöyle bir an­lam çıkar:
“Hacı Bayram’m memleketi ve güzeller beldesi Ankara, 1923’de taçlanarak İstanbul’dan farksız hale gelecek.”
75 yaşında ölen Müştak Baba, ölümünden birkaç ay önce bir dos­tuna sade bir dille ve şifresiz olarak yazdığı şiirde öleceğini şöyle ha­ber veriyor:
“Ömrümüz bu sene yetmiş beşe Yetmiş ey can güzel et endişe Bundan artık yaşamasa da n’ola Kalmadı dilde muradım cânâ”
 
Kaynak: http://www.orhanyeniaras.com/icerik.asp?id=83
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | Müştak Baba’nın Kehaneti (1) için yorumlar kapalı
Haz 30

Mevlanâ’nın “Mesnevî” sinden

yanmak-gerek-22199
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mevlanâ’nın “Mesnevî” sinden
 
“Genç bir mürit, adını duyduğu büyük şeyhlerden Ebu’l-Hasan-ı Harrakânî’yi tanımak ve bilgisinden istifade etmek üzere yola çıkar. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra şeyhin bulunduğu şehre ulaşan genç, arar tarar ve sonunda şeyhin evini bulup kapısını çalar. Kapıyı şeyhin hanımı açar. Genç mürit, şeyhi görmek istediğini söyler, ancak beklenmedik bir tepkiyle karşılaşır. Kadın, şeyh aleyhine ağza alınmayacak hakaretlerde bulunur. Öyle ki genç neredeyse elini kana bulayacaktır. ‘Duâ et ki bu yurdun köpeğisin, yoksa şimdi yapacağımı yapardım’ deyip evden ayrılır. Sonra etraftakilere şeyhin nerede olabileceğini sorar. Oduna gittiğini öğrenince de ormanın yolunu tutar. Bir de ne görsün, karşısında odun yüklü kükremiş bir aslan, şeyh odunun üstüne binmiş, elinde de kamçı olarak kullandığı bir erkek yılan var. Şaşırır… ‘Böyle vahşî hayvanlara hükmeden şeyh, evdeki o cadı kadına niye dayanıyor acaba?’ diye geçirir içinden. Şeyh, gencin bu endişesini sezmiş olacak ki:  “Ben sabredip o kadının yükünü çekmeseydim, erkek aslan nereden çekerdi benim yükümü” cevabını verir.
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/iki-kissa-bir-hisse-30811yy.htm
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | Mevlanâ’nın “Mesnevî” sinden için yorumlar kapalı
Haz 29

Müştak Baba

mustak-baba-turbesi_20110728160806_b
 
 
 
 
 
 
Müştak Baba Türbesi (Muş)
 
 
 
 
 
 
 
 
Müştak Baba
Asıl ismi Muhammed Mustafa olan Müştak Baba Bitlis’te doğdu. Din ve tasavvuf kültüründen yana zengin bir aile ortamında yetişti. Temel eğitimini medresede tamamladıktan sonra, Kadiri şeyhlerinden Hasan-ı Şirvani’ye intisap etti. Şeyhinin gözetiminde tasavvuf ve mu­siki dalında kendini yetiştiren Müştak Baba, dervişlik geleneğine uya­rak birçok yeri dolaştı. İstanbul’da mesnevi ve hadis dersleri aldığı Neşet Hoca kendisine Müştak lakabını verdi. Derin bilgisi ve terbiyesi ile Padişah II. Mahmut’un beğenisini kazanarak onun dostları arasına katıldı.Şiirleri tasavvuf içerikli olup çoğunlukla ağır bir dil kullanmıştır.Müştak Baba İstanbul’dan Bitlis’e dönerken Muş’ta konuk olduğu bir evde saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Ölümüne kıskançlık ve aşiret düşmanlığının neden olduğu sanılmaktadır.

Hindistan’dan Avrupa’ya hatta Afrika’ya kadar dünyanın her yerini gezen ve buralarda yaşadıklarını “Divan-ı Müştak Baba” isimli bir kitapta toplanmıştır.

Tasavvuf yolunda belli aşamalardan geçenlerin bazılarında gele­cekten haber verme, hastaları iyileştirme, maddelere uzaktan etki edebilme gibi hallerin görüldüğü çeşitli kaynaklarda yazılıdır. Müştak Baba’da da bir çeşit duru görü melekesi gelişmiş olmalı ki, Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli’nin mezarını ziyaret ettiği günlerde yazmış oldu­ğu bir şiirde yaklaşık yüz yıl sonra Ankara’nın başkent olacağını açık­layarak Kurtuluş Savaşı’na işaret etmiştir. Onun günümüzde ünlü olmasını sağlayan en önemli yanı da budur.

Şiirlerinde ebced şifresini kullanmıştır. Ebced’in esası, alfabedeki her harfe bir rakam değerinin verilmesine dayanır.
 
Kaynak: http://www.orhanyeniaras.com/icerik.asp?id=83
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Müştak Baba için yorumlar kapalı
Haz 28

Andrea Doria

osmanlibelge       Andrea_Doria-dipinto_del_1555            
Andrea Doria

Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea 

Doria’ya haber vermiş: 
-Osmanlı yaklaşıyoor. 
Andrea Doria sormuş: 
-Kaç gemi var? 
Gözcü: 
-10-20 kadar. 
Komutan hemen emir erini çağırmış: 
Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. 
Emir eri şaşırmış: 
– Niçin komutanım? 
Andrea Doria: 
– Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye… Bu arada gözcüden yine ses gelmiş: 
-Efendim 50 kadar oldular. 
Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş: 
-Gömleği boş ver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir..
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | Andrea Doria için yorumlar kapalı
Haz 27

Türkler

1322229809_ey_turk
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkler

Türkler, at üstündeyken attığı oku yüzük deliğinden geçirecek kadar nişancıyken, diğer milletler çapulculuk ve yağmacılıkla yetiniyordu. Heredot’un yazdığı tarihte, Yunanlılara medeniyeti öğretenler Turanlılardır. Asırlar önce yazdığı Divan-ı Lügatit Türk’te, Türklerin bin yıl önce de ceplerinde mendil taşıdığı, kızgın suyla demir ısıtıp “ütüg” (ütü) yaptığı, bunun Rusçaya “Ütüyüg” olarak geçtiği bilgisini veren Kaşgarlı Mahmut’un eserinin önsözü: “Tengri, onlara Türk adını verdi; onları yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler, Tengri tarafından bütün kavimlere üstün kılındı.” Kanuni devrinde Osmanlı’da dünya da ilk çizgi film tekniğinin temeli atılırken, Fransa kralı ülkesini oturaktan yönetmekteydi. Türkler, keşfettikleri gezegenlere Türkçe adlar verirken, Avrupalılar “Dünya tepsidir-tepsi değildir” savaşı veriyordu. Türkler, akıl hastaları için dünyanın en iyi hastanelerini inşa ederken, Avrupalılar “Şeytan” diyerek yakmaktaydılar.
Şimdi masallarla uyutulup, milli his ve heyecanları uyuşturulmuş bu millete türlü gizli oyunlar ile Türklüğünden utandırmaya, geçmişini unutturmaya çalışılıyor.
Başka uluslar, çağdaş uygarlığa girmek için, geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadır. Oysa Türklerin çağdaş uygarlığa girmeleri için, yalnız eski geçmişlerine dönüp bakmaları yeterlidir.
 
Ziya Gökalp
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | Türkler için yorumlar kapalı