Haz 16

Altın Sözler

  • resimboyut
  • Akıllı adam hem kitapları, hem de doğrudan doğruya hayatı okur. LIN YUTANG
  • Doğru düşündüğüne inanan yanlış fikirlerle savaşmak zorunda kalır. MEHMET KAPLAN
  • Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür. C. ŞAHABETTİN
  • Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim. N. BONAPARTE
  • Akıllı olmak da bir şey değil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır. DESCARTES
  • Geçmişi hatırlayamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar. G.SANTAYANA
  • Ben bilmediğimi bildiğim için, öteki insanlardan akıllıyım. SOKRATES
  • Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele basarı ile sonuçlandırmak çok zordur. ZİYA GÖKALP
  • Aklın üç ilkesi, iyi düşünmek, iyi söylemek, iyi yapmaktır. DEMOKRİT
  • Bir paranın nereden geldiğini görmek istiyorsan, nereye gittiğine bak. EBU HANİFE
  • Çocuklarınıza dilini tutmasını öğretin. Konuşmasını nasıl olsa öğrenecektir. FRANKLİN
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Haz 15

Lozan’da Musul Tartışmaları(1)

1_1Lozan’da Musul tartışmaları(1) 
‘Curzon, Kürtlerin ne düşüncede olduğunu anlamak istiyorsa, bir gün için Musul’daki uçak ve askerlerini çeksin ya da kamuoyuna başvursun. Görsün ki ahali onları mı, bizi mi istiyor? ‘
Emre Gül/ Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası
Mondros Mütarekesi, 30 Ekim 1918’de imzalandığında, askeri harekâta ait kaynaklarda geçen bilgilere göre; Ali İhsan (Sabis) Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun kontrolünde bulunan Musul şehri, devletler hukuku kurallarına ve mütareke şartlarına aykırı olarak ateşkes hattını geçen İngiliz birlikleri tarafından 8 Kasım’da işgal edildi. İngilizlerin bir emrivaki ile gerçekleştirdikleri bu hareket, Türkiye kamuoyu tarafından hiçbir zaman kabul edilmedi ve vatan topraklarının bir parçası olarak görülen Musul Vilayeti, Lozan Barış Konferansı’nda da şiddetle savunuldu. 
20 Kasım 1922 günü toplanan barış konferansında Türkiye’nin Irak sınırını çizecek olan “Musul Meselesi”, altı gün sonraki oturumda gündeme geldi. Bu süreçte ülkeyi temsil eden İsmet Paşa başkanlığındaki Büyük Millet Meclisi heyetinin tezi; 146.000 Türk, 263.000 Kürt, 43.000 Arap ve 31.000 gayrimüslimin bulunduğu ve çoğunlukla Müslümanların yaşadığı bölgenin, Türkiye’den yana tavır alacağı düşüncesinden hareketle referanduma gidilmesi yönündeydi. Misak-ı Milli’nin ve vatanın bir parçası olarak görülen Musul Vilayeti’nin terk edilemeyeceğinin etnografik, siyasi, tarihi, coğrafi, ekonomik ve askeri nedenlerini sıralayan İsmet Paşa, Türklerle Kürtlerin öz yurdu olan Musul’un kaderinin de, İzmir’in, Doğu Trakya’nın İstanbul’un, Adana’nın, Urfa’nın, Antep’in kaderiyle aynı olduğunu ve Türkiye’ye verilmesinin doğal ve mantığa uygun bir davranış olacağını açıkladı. 
O dönemki görüşlerine göre İsmet Paşa, İngiliz Temsilci Heyeti’nin, Kürtlerle Türklerin birlikte yaşamak istemedikleri iddiasını da ret ederek: “Gerçekten yüzyıllardır bu iki halk soy, inanç, özlem ve töre bakımından olduğu kadar, gelenek ve görenek bakımından da ortak bağlarla birleşmiş olarak tam bir uyum içinde yaşamaktadırlar… Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de Hükümetidir; Çünkü Kürtlerin gerçek ve meşru temsilcileri Millet Meclisi’ne girmiştir ve Türklerin temsilcileriyle aynı ölçüde ülkenin hükümetine ve yönetimine katılmaktadırlar. Kürt halkı ve yukarıda belirtilen temsilcileri , Musul Vilayeti’nde oturan kardeşlerinin Anayurttan ayrılmalarına razı değillerdir; böyle bir ayrılmaya engel olmak için bütün fedakarlıklara katlanmaya hazırlardır…Türk Temsilci Heyeti…yurdun kurtuluşu için Kürt halkının yaptığı hizmetleri ve katlandığı fedakarlıkları saygı ve hayranlıkla belirttiklerini söylemeyi bir ödev bilmektedir…yurttaşlık haklarını ve yetkilerini kapsamayacak olan ve sözde özerk bölgelerin haklarına tanınacağı söylenen haklar, Kürt soyu gibi üstün bir soyu hiç tatmin etmeyecektir. …İngiltere’nin Musul’a ve Irak’a el koymasını haklı göstermek için öne sürülen fetih hakkının, bu yüzyılda hiçbir değeri yoktur…” şeklinde konuştu. 
Buna karşın bölgeyi, zengin petrol kaynakları, geçiş yolları üzerinde bulunan konumu nedeniyle işgal eden ve hak iddia eden İngiltere, asıl emellerini gizleyerek tezini, Musul’daki nüfus ve şehrin Irak için önemi argümanlarına dayayarak referanduma karşı çıktı. Lozan görüşmelerinde söz alan Lord Curzon’un, konuşmasını Kürtçülük konusuna getirerek:“İsmet Paşa, Ankara Parlamentosu’nda birçok Kürt milletvekili olduğunu söylemiştir. Olabilir; fakat parlamentoda güney Kürdistan’dan tek bir Kürt milletvekili olduğunu ciddi olarak iddia etmekte midir? Herhangi bir zaman, Süleymaniye’den tek bir milletvekili çıkmış mıdır?  Anakara’nın Kürt milletvekillerine gelince, onların nasıl seçilmiş olduklarını kendi kendime sormaktayım. Halkoyu ile seçilmiş tek milletvekili var mıdır? Bütün bu insanların doğrudan doğruya atanmış oldukları ve bunlar arasında n birtakımının  dil bilmedikleri için, Meclisin  çalışmalarına katılmadıkları herkesçe bilinmektedir
 
Kaynaklar: Zekeriya Türkmen, Musul Meselesi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2011. Atatürk Araştırma Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, c. I, Ankara, 2006. TBMM Zabıt Ceridesi. H. Bülent Demirbaş, Musul Kerkük Olayı, İstanbul, 1995.
Kaynak: http://www.dunyabulteni.net/tag/5914/musul
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , | Lozan’da Musul Tartışmaları(1) için yorumlar kapalı
Haz 14

SEVDE GEL, CANIM SEVDE GEL…

A125

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SEVDE GEL, CANIM SEVDE GEL…

Bir gün bir genç Mevlana’ya gider ve ona;
”Beni müritliğe kabul buyurun efendim” diyerek niyazda bulunur…
Mevlana gence bakar ve;
-”Hiç aşık oldunuz mu evladım?” Diye sual eyler.
Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez.
…Mevlana, müritliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiği söyler ve genci geri gönderir.
Genç ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler.
Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir.
Üçüncü gün genç dayanamaz ve Mevlana’ya bu isteğinin hikmetini sorar.
Mevlana mütebessim bir çehreyle müridi olmak isteyen gence döner ve;
-“Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAH’a aşık olmaya yol bulur?
-“Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin, nasıl yansın?
SEV de GEL Evladım SEV de GE!!!…”

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | SEVDE GEL, CANIM SEVDE GEL… için yorumlar kapalı
Haz 13

Nasa

discovery-uzay-mekigi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nasa

Mars’a adam gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş. İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:
– 1 Milyon Dolar demiş ve eklemiş – kızılhaça bağışlayacağım.
İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar. Doktor:
– 2 Milyon Dolar demiş. – Bir milyonunu aileme bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.
Üçüncü aday olan Temel aynı soruya 
– 3 Milyon Dolar diye cevap verince yetkililer diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon dolar istediğini sormuşlar. Temel yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle:
– 1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de
Mars’a göndeririz.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , | Nasa için yorumlar kapalı
Haz 12

Yeter ki Sen Dalgalan!

hareketli-ataturk-resimleri
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yeter ki Sen Dalgalan!
 
Yetmiş beş milyonda candır bayrağım
Türk’ün yüreğinde kandır bayrağım
Namustur, şereftir, şandır bayrağım
Doğan gün!… Batan gün!… Milyonlar sana kurban!
Cansa can!… Kansa kan!… Yeter ki sen dalgalan!
 
Göklerde yıldırım, şimşektir çakan
Hilali, yıldızı şerefle takan
Ezelden ebede sevgiyle bakan
İki doğu!… İki batı!…Milyonlar sana kurban
Cansa can!… Kansa kan!… yeter ki sen dalgalan
 
Gönderde sen varsan, bil ki ben varım
Dağılmaz ki sensiz derdim, efkârım
Senin için bu dünyayı  yakarım
Yaşlısı!… Genci!… Çocuğu!… Milyonlar sana kurban!
Cansa can!… Kansa kan!… Yeter ki sen dalgalan!
 
Olacaktır sahtekâr, ikiyüzlü, satılmış
Hain adıyla bunlar sözlüklere katılmış
Duyacağım meclisten teröristler atılmış
Erkek!… Kadın!… Kız!… Kızan!… Milyonlar sana kurban!
Cansa can!… Kansa kan!… yeter ki sen dalgalan!
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yeter ki Sen Dalgalan! için yorumlar kapalı
Haz 11

Musul Sorunu

Musul Sorunu,kck-fed89b33b346cb7e13fd1bf99953d357

Osmanlı Devleti‘ne bağlı Musul Vilayeti‘nin toprak sorunudur.

I. Dünya Savaşı‘ndan önce Osmanlı hakimiyetindeki Musul ve çevresi petrol varlığı sebebiyle, İngiltere, Fransa, Almanya arasında rekabet konusu oldu. Bölge, 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa’ya bırakılmıştı. Nisan 1920 San Remo Konferansında Fransa, kendisini Orta Doğu‘daki menfaatlerini desteklemesi sebebiyle, Musul bölgesiniİngiltere‘ye bıraktı. İngiltere bölgedeki Hristiyanların güvenliği, İngiliz savaş esirlerine kötü muamele edilmesi gibi sebepler ile Mondros Mütarekesinin 7. maddesine göre Musul’un kendilerine terk edilmesini istediler. Musul’da yerleşik Osmanlı 6. Ordusu Komutanı Ali İhsan Paşa şehri İngilizlere terk etmemek için istifa etti. Yerine Gelen Binbaşı Halit Akmansüİstanbul’dan aldığı emri yerine getirerek Musul’u boşalttı. 15 Kasım 1918 tarihinde İngiliz askerleri Musul’a asker çıkarıp işgal ettiler

Mondros Mütarekesi ve Ali İhsan Paşa (Sabis)

Ali Ihsan Paşa, Dadaylı Halid Bey ve Birleşik Krallık temsilcileri, (Kuzey Irak, Kasım 1918)

Mondros Mütarekesi gereğince İtilaf devletleri‘ne güvenlikleri gereği istedikleri yerleri işgal etme yetkisi tanınıyordu. 30 Ekim 1918‘de Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul ve çevresi henüz Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Türk birliklerinin idaresindeydi. Ateşkesten sonra İngilizler, Musul ve Zaho‘daki sivil Hıristiyanların topluca öldürüldüğünü iddia ederek Türk birliklerinin Musul’u terk etmesini istediler. Ali İhsan Sabis Paşa, bu isteği reddetti ancak Suriye cephesinde Yıldırım Orduları grubunun Şam‘dan sonra Halep‘te de İngilizlere yenilip Adana‘ya kadar çekilmesi neticesinde demiryolu ikmal hatlarının kesilmesi üzerine ve İstanbul hükümetinin de bu yolda emir vermesinden sonra Musul‘u bırakıp Nusaybin‘e kadar çekildi. İngiliz askerleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Musul’a girdiler. İstanbul’dan benzer bir emir Mustafa Kemal Paşa‘ya da Çukurova bölgesini terketmesi için gelmişse de Mustafa Kemal Paşa Adana‘yı boşaltmamış ve Harbiye Nezaretiyle yaptığı telgraflaşmalarda emrin kanunsuz olduğunu söyleyerek emre direnmişti. Harbiye nezareti, kendisini görevden alıp karargaha çağırdığında ordunun bir kısmı silahlarını halka dağıtarak düşman eline geçmesine mani olmuştu. Bazı silahlar ise, Anadolu‘da bir düşman direnişinde kullanılmak üzere Teşkilat-ı Mahsusa elemanları tarafından daha güvenli olan doğu cephesine taşındı.

Eylül 1922 – Temmuz 1924 yıllarında Iraklı Kürtler Süleymaniye merkezli yarı bağımsız Kürdistan Krallığı devletini kurmaya teşebbüs ettiler.[5] Şeyh Mahmut Berzenci, Kürdistan Krallığı’nın kralı olarak kendisini ilan etti. Sevr Antlaşması‘ndan sonra, Süleymaniye ile bütün bölge Birleşik Krallık yüksek komiserliğinin denetimi altına girdi. Eylül 1922’de Özdemir müfrezesinin İran’a çekilmesinden sonra, Birleşik Krallık Şeyh Mahmut Berzenci’yi vali olarak tayın etti. Şeyh Mahmut Berzenci Kasım’da tekrardan kendisini Kürdistan Krallığı’nın kralı olarak ilan etti. Lozan Antlaşması‘ndan sonra Birleşik Krallık yüksek komiserliği, Irak’ın bütün bölgelerini birleştirmek isteyince Şeyh Mahmut Berzenci buna karşı çıktı. Mahmut Berzenci ve hükümetin teslim olmaması üzerine, Birleşik Krallık Hava Kuvvetleri Süleymaniye ve çevresini bombaladı ve bölge’de çatışmalar meydana geldi. 24 Temmuz 1924 yılında kesin olarak Birleşik Krallık Mezopotamya Mandası‘na bağlanmıştır.

“Musul Harekâtı” planı ve Cafer Tayyar Paşa (Eğilmez)

Türk-İngiliz ilişkileri1924 yılında Mustafa Kemal Musul’a asker göndermeyi ve bölgeden İngiliz’leri çıkarmayı planlıyordu. İngilizlerin desteklediği Yunan ordusu 150-200 bin askerini ve silahlarının %70 ini Anadolu’da bırakarak kaçmıştı. İngiltere’de Lloyd George hükûmeti istifa etmek zorunda kalmıştı ve Musul’da Türk ordusu karşısında direnmeleri mümkün değildi. Ancak Doğu Anadolu‘da ilk önce Nasturi Ayaklanması daha sonra Şeyh Said İsyanı çıktığı için harekât yapılamadı. Musul için hazırlanan kuvvetler çıkan isyanları güçlükle bastırabildi.

Musul Mondros Mütarekesi‘nin 7. maddesine dayanılarak 15 Kasım 1918 tarihinde İngiliz Askerleri tarafından işgal edildi.[1][2][3][4] Birinci Dünya Savaşı sonunda Türk Askerlerinin kontrolü altında kalan bir bölge olduğundan, Türkiye Cumhuriyeti Musul vilayetinin milli sınırları arasında olduğunu açıklamıştı. Lozan Konferansında Musul konusunda bir karara varılamamış ancak bir yıl sonra İngiltere ve Türkiye arasında görüşmeler ile çözülmesine karar alındı. Konferans başladığı sırada İngiliz askerlerinin işgali altında olmayan bölgelerde bir ayaklanma çıkması üzerine İngiliz Ordu birlikleri Süleymaniye kentini top ateşi altına alarak işgal etti. Türkiye işgali protesto etti. Ayrıca Türkiye, kendisine karşı silahlı saldırıda bulunan Asuri kabileleri İngiltere’nin silahlandırdığını öne sürüyordu.

19 Mayıs 1924 tarihinde Türkiye ve İngiltere arasında İstanbul Konferansı düzenlendi. Konferansta Türk tarafı Musul’un tarihi olarak daima Osmanlı toprağı kaldığını ve Birinci Dünya Savaşı sonunda da bu durumun değişmediğini, vilayetin nüfusunun üçte ikisinin Müslüman Türk ve Kürtlerden oluştuğu bu durumda tarihi, askeri ve etnik gerekçelere göre Musulun Türkiye sınırları içinde olması gerektiğini savundu.[7] İngiliz tarafı Türk Devletinin isteğini kesinlikle reddetmesi üzerine İstanbul Konferansı dağıldı. Anlaşmazlık, Milletler Cemiyeti‘ne götürüldü. Burada Türk tarafı İstanbul Konferansındaki tezlerini tekrarladı ve referandum (genel halkoylaması) yapılmasını istedi. İngiltere bölge halkının bilinçsizolduğunu bildirerek plebisit isteğini de reddetti. Konuyu araştırmak için Milletler Cemiyeti’nde bir komisyon kuruldu ve çözümlenemedi.

Kaynak:http: //tr.wikipedia.org/wiki/Musul_Sorunu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Musul Sorunu için yorumlar kapalı
Haz 10

Altın Sözler

 

guzel_sozler-resimli-sozler (12).jpg0bbd158b7c52a76d1a7409fe6d0f65e3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  • Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır. SCHİLLER
  • Ağzında bal olan arının, kuyruğunda iğnesi vardır. JOHN LYLY
  • Aile hayatının güzelliği gibi hiç bir şey yoktur. OSCAR WILDE
  • Bencil insan, tek başına kalmış meyvesiz bir ağaç gibi kurur gider. TURGENYEV
  • Bencillik dostluğun zehiridir. BALZAC
  • Bir insanda kibir, hırs ve şehvet söz söylerken soğan kokar. MEVLANA
  • Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir. MEVLANA
  • Dedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir. JORNEİLLE
  • Çalışma, doğanın anasıdır; mutlak bir dinlenme ölüm demektir. PASCAL
  • Dünya değirmen taşına benzer, her saat nice kalpler öğütür. SEYH SADİ

 

 

 

 

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Haz 09

ŞEYTAN İŞİ

988601_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ŞEYTAN İŞİ
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş.
Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.
Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş.
Buzağı bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış debelenmiş ve boynundaki ip çözülmüş.
Koşarak annesini emmeye giden buzağı süt kovasını devirmiş.
Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın eline geçirdiği odunu
buzağıya vurunca yavru yere yığılmış.
Yavrusuna saldırılan inek kayıtsız kalamayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.
Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin ´gelinini öldürdüğünü görüp ineği tüfekle vurmuş.
Silah sesini duyan koca , karısını yerde cansız yatar babasınıda elinde tüfekle görünce silahını çekip babasını öldürmüş.
Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam , bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş.
Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan;
“BU FELAKETİ DE BANA YÜKLERLER, BUZAĞININ İPİNİ GEVŞETMEKTEN BAŞKA BEN NE YAPTIM ŞİMDİ” demiş.
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | ŞEYTAN İŞİ için yorumlar kapalı
Haz 08

SEN YOKSUN!…

113ps11oi3
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
SEN YOKSUN!…
 
Gönül harmanında sevgi elerim
Tomurcuğa durur düşüncelerim
Çektiğim yalnızlık, işkencelerim
Şakıyan bülbülün gülü; sen yoksun!..
 
Sevgim coşkun, sevgim sağanak, ince
Kurul, kalbimdeki köşke keyfince
Bir bahar kanımı ateşleyince
Nazlı ümidimin tülü; sen yoksun!…
 
Yemyeşil dallarım kurudu birden
Korkarım –vallahi- aşkı tehirden
Sensizlik denilen müthiş zehirden
Arınan gönlümün gölü; sen yoksun!…
 
Dağlarıma neden, nasıl kar yağar
Aklım, hayalinle sevdayı sağar
O anda sevginin güneşi doğar
Doğan güneşimin alı; sen yoksun!…
 
Çile çeke çeke çilem dolmuyor
Buna rağmen, bu aşk hâlâ solmuyor
Hanem sensiz, gönlüm sensiz olmuyor
Bu sevginin gönül balı; sen yoksun!…
 
Ya seven, sevilen, ya inanan kör
Yoksa mevsimler mi, sen misin nankör?
Sensizlikle geçen bütün zaman kör
Hayatımın asil dalı; sen yoksun!…
 
Gören, duyan, benim halime şaştı
Yokluğunun kahrı arşa ulaştı
Dondu ümitlerim, artık buzlaştı
Yüreğimin ipek şalı; sen yoksun!…

18.04.2009

 

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , | SEN YOKSUN!… için yorumlar kapalı