Haz
06
ABD İle Yapılan 9 Maddelik Gizli Anlaşma
1. Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekâtlarına son verilecek ve PKK’ya askeri harekât için ABD’den izin alınacak: Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna baglı özel kuvvetler, Türkiye sınırları içine çekilecek. Türk ordusu bundan boyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK’in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına son verilecek. Ayrıca PKK/KADEK’e karşı Türkiye Devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askeri harekâtlar için ABD askeri makamlarına bilgi verilecek.
2. Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahli Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hukumeti, Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı mudahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları sakli tutacak.
3. ABD’nin İran ve Ortadogu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadogu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.
4. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun buldugu sayı ve kabiliyete indirilecek. Özellikle tank ve ağır silahlarin miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak. Bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına (belgede “konsept” deniyor) göre ayarlanacak. Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının gorev alanları ve yetkileri genişletilecek.
5. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözümona “Kürdistan” adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Millî Guvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak. (Kuzey Irak -”Kürdistan” sınırları içinde kalacak olan ve özellikle Kerkük, Musul ve Süleymaniye’deki Türkmenler, ABD tarafından güvenli bir şekilde başta Bağdat ve diğer Güney Irak şehirlerine nakledilecek. ABD yetkilileri göç edecek olan tüm Türkmenlere iş olanakları sağlayacak).
6. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af ve PKK’nın yasallaştırılması: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak. Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak,
hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmalari için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.
7. Güneydoğu belediyelerine özerklik ve federasyona geçiş: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yonetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek. Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terk ederek, federasyona gececek.
8. Kıbrıs’ta Denktaş devre dışı bırakılacak, Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak ve Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tavır alınacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Arafat modeli”
denen uygulamayla devre dişi bırakılarak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek. Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçus alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan “it dalaşi” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
9. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek. Sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak. Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
Kaynak:https://tr-tr.facebook.com/notes/%C3%B6zel-kuvvetler-komutanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-bordo-berellier-mak/abd-ile-yap%C4%B1lan-9-maddelik-gizli-anla%C5%9Fma-pkk-neden-bitmiyor-diyenler-hainli%C4%9Fi-ok/10150244559013311
Posted in Gündem
|
Tagged abd, anlaşma, Annan Planı, Arafat Modeli, bop, Denktaş, gizli, it dalaşı, ırak, Kamu Reformu, Kerkük, KKTC, Musul, nato, örgüt, Süleymaniye, terör, Türk askeri, türkiye
|
Haz
05
Adi Bir Alçak; Gurbet!
Sevgimiz mutluluğun doruğuna varmadan
Bu ayrılık kalbime saplandı bıçak gibi
Seni buldum sanarak gönlümce avunmadan
Gurbet araya girdi adi bir alçak gibi
Beni benden çaldın sen ruhum huzura yakın
Ruhum, kalbim, bedenim her şeyim senin hakkın
Ben sana esir oldum sen de bana tutsaktın
Gurbet araya girdi adi bir alçak gibi
Seni tanıyana dek zindan idi dünlerim
Cehennem ıstırabı senden uzak günlerim
Müptela oldum sana, gördüğü an gözlerim
Gurbet araya girdi adi bir alçak gibi
5.10.1981
Posted in Şiirlerim
|
Tagged adı, alçak, ayrılık, bıcak, cehennem, esir, gönül, gurbet, kalp, mutluluk, ruhum, sevgi, tutsak, yürek
|
Haz
04
“Gregoryen Türkler”
1915 hâdiselerin üzerinden 99 yıl geçti; büyük acıları anlamak mümkün ama geçmişin hâdiselerini bugüne taşıyarak, Türkleri birtakım menfîliklere mahkûm etmek, sonunda “Türk” bırakmama hesabı yapmak kabul edilebilir mi?
Gerçekten maksat acıları paylaşmaksa, “acı” iki taraf içindir.
Geçmiş olaylar siyasîleri bir yere kadar ilgilendirir; ders çıkarılacaktır. Asıl ilgilenecekler tarihçilerdir. Tarihçilerin gerçeklere ulaşması dikkate alınmaz, sadece intikam körüklenirse, “maksat” ın mahiyeti değişir.
Türk Yurdu dergisin Mart 2014 sayısında bir makale dikkatimi çekti: “Türk Ermeni İlişkilerinin Kayıp Halkası: Gregoryen Türkler”.
Makalenin yazarı Mehmet Niyazi Sezgin, Dışişleri Bakanlığı’nda görevli… Araştırmasının bakanlıkla ilgisi bulunmuyor; ciddî bir çalışma yapmış ve yedi sayfalık makalede, 48 kaynak kullanmıştır. Hemen girişte Ermenistan’ı tarif ediyor:
“Ermenistan ismi, sınırları belirsiz olmakla birlikte, Güneydoğu Anadolu ve Güneybatı Kafkasya’yı kapsayan ve iç bütünlüğü bulunmayan bir coğrafya adı olarak tarihte yaygın biçimde kullanılmıştır. Aslında bugün Ermeni olarak adlandırdığımız millet, kendisine Hay ve yaşadığı bölgeye de Hayastan demektedir. (…) Bugünkü Ermeni milleti ile kadim Ermenistan coğrafyasının tarihî bir bağı bulunmamaktadır. (…) En az iki yüz değişik etnik grup feodal bir toplum oluşturarak birleşip Ermeni halkını oluşturmuştur.”
Bu 200 grup içinde “Türkler” var mıdır? İz sürelim: Araştırıcı Ermenilerin aslında Türk olduklarına dair iddiaların da oluğunu belirtiyor. Bunu geçiyoruz. “Gregoryen Türkler” kimler?
Gregoryen, Ermenilere has bir Hristiyan mezhebi ve “Ermeniler”i milletleştirmiştir, diyebiliriz. Anadolu’da bir grup Türk de Gregoryen mezhebi içinde eritilerek Ermenileştirilmiştir. Bu hususta ilk makale 1934’te Ülkü dergisinde Hasan Fehmi’nin imzasıyla çıkmıştır. Mehmet Niyazi Sezgin de bu makaleye atıfta bulunuyor.
Kaynak: 1 :http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ermenilik-tarihi-bilelim-30501yy.htm
Kaynak: 2 :http://www.yasarkalafat.info/index.php?ll=newsdetails&w=1&yid=121
Haz
03
*İlimle geçen bir gece, ibadetle geçen bin geceden hayırlıdır. HZ. MUHAMMED
*Adalet evrenin ruhudur. ÖMER HAYYAM
*Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir. HZ. MUHAMMED
*En verimli yağmur alın teridir. C. SAHABETTİN
*Adalet, insan topluluğunun kutsî bağıdır. P.D. GUOZIT
*Bana ya hürriyet verin, ya da ölüm. PATRICK HENGY
*Nankörlük, zayıf insanların işidir, kudretli insanlar içinde asla nankör olana rastlamadım. GOETHE
*Başkalarının hürriyetlerini tanımayanlar, hürriyete layık değildir. ABRAHAM LINCOLN
*Bir insanda kibir, hırs ve şehvet söz söylerken soğan kokar. MEVLANA
*Erdem, iyiyi elde etme gücüdür. EFLATUN
*Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol. MEVLANA
*Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür. C. ŞAHABETTİN
*Hepimiz kahkahalarımızı göz yaşlarımızla ödüyoruz. PEYAMİ SAFA
Posted in Atasözleri Vecizeler
|
Tagged adalet, alın teri, cahil, erdem, hırs, hürriyet, ibadet, ilim, insan, iyilik, kibir, nankörlük, ölüm, şöhret, yağmur, zayıf, zengin
|
Haz
02
“Yalanlar İmparatorluğu”
Partisini kurduktan hemen sonra ilk vaatleri arasındaydı ’dokunulmazlıklar’. Israrla ve heyecanla “Dokunulmazlıkları kaldıracağız” diyerek dolaştı ekran ekran. Dokunulmazlıkları kaldırmadı, bugün ’dokunulmazlık zırhı’nın mültecisi, o zırha sığınıyor.
Yalan söyledi…
2010 Aralık’ında, 2011 bütçe konuşmasında, “Benim milletimin dili tektir, Türkçedir. Bunu öğrenemediyseniz bundan sonra da öğrenemezsiniz” dedi… Aradan beş ay geçti, 26 Mayıs 2011’de Aksaray’da seçim mitinginde, BDP’den konuyla ilgili gelen eleştirilere cevap vererek, “Ben hiçbir yerde tek dil demedim. Tek bayrak, tek millet, tek devlet dedim” dedi.
Yalan söyledi…
17 Mart 2011’de Rusya’ya giderken, “Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğunun altına giremem. Parası olan var, olmayan var. Parası olan bastıracak kurtulacak, parası olmayan askerliği yapacak. Seçimden sonra referanduma götürürüz” dedi ve hemen sonra “Bedelli askerlik konusunda çalışmaların sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu hafta olmazsa önümüzdeki hafta bu işi tamamlayıp, hemen adımı atacağız ve bedelli askerlik ile ilgili yasayı inşallah çıkarmış olacağız” diyerek bedelli askerliği çıkardı.
Yalan söyledi…
2011 Haziran’ında Mehmet Ali Birand’ın ’32. Gün’ programında “Gönlümde başkanlık sistemi var” dedi… Yalnızca bir dakika sonra Birand bu sözünü hatırlatınca, “Ben öyle bir şey demedim” dedi. Reji reddettiği o sözlerini ekrana getirdi ve dediğini kendisi de gördü.
Yalan söyledi…
“One minute” kolpasından sonraydı, geçen yıl nisan ayının bu günleriydi, “Gazze’ye gideceğim” dedi… ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin, “Bence, Başbakan Erdoğan’ın Gazze ziyaretini ertelemesi iyi olur” sözleriyle verdiği ayardan sonra, “Şık olmadı, erteleme yok, Gazze’ye gideceğim…” dedi… Gidemeyeceğini en iyi kendisi biliyordu ve gidemedi.
Yalan söyledi…
17 Aralık ile başlayan süreçte yalanları seriye bağladı… Soruşturmayı açan savcılardan biri için “22 kez yurt dışına çıktı, belgeleri elimizde, nereye çalıştıklarını kendileri söylemezse biz söyleriz” dedi. Savcılar, “İspat etsin, mesleği bırakırız” dediler. O günden bu yana belge çıkaramadı, ispat edemedi.
Yalan söyledi…
Yolsuzluk soruşturması üzerinde kendisi başta olmak üzere bütün hükümeti, bürokrasisi ve medyası kara propaganda bombardımanına başladı. Ve iktidarının belki de en iç kaldıran yalanını söyledi. “Kabataş iskelesinde benim başörtülü bacıma saldırdılar. Seksen-yüz kişilik kalabalık, üstleri çıplak, ellerinde siyah deri eldivenli bir grup başörtülü bacımızı yerlerde süründürdüler, altı aylık bebeğin bacaklarında morluklar vardı, annesi cinsel tâcize uğradı…” şeklinde paket olarak koro hâlinde söylenen bu yalanla ilgili MOBESE kayıtlarının olduğunu da iddia etti. Medyasındaki köşe yazarları ajitasyonun tüm çeşitleriyle, saldırılan altı aylık bebek ve tâciz edilen annesiyle ilgili istismar dizileri yazdılar… Hatta saldırıyla ilgili MOBESE görüntülerini izlediğini ve hâdisenin gerçek olduğunu yazdı bir köşe yazarı.
Gün geldi, olayın cereyan ettiği saatteki MOBESE kayıtları yayınlandı… Ne bir saldırı vardı ortada ne bir tâciz!..
Yalan söyledi…
Urla villaları hakkında “O villalar 35 senedir orada” dedi. Fakat GoogleMap’de arâzî boş olarak görünüyordu.
Yalan söyledi…
Gezi olaylarında polisin orantısız kullandığı güçten Vâlide Sultan Câmii’ne sığınan eylemcilerin câmide bulundukları süre içerisinde “câmide içki içtiklerini” söyledi… Korosundan bir yazar câmide ’grup seks yaptıkları’nı bile yazdı. Câminin müezzininin tekzîbi bile bir işe yaramadı bu kara propaganda karşısında… Başbakandan sorumlu Diyânet İşleri Başkanı’nın da dâhil olduğu bu yalan kampanyası MOBESE’deki gerçeklere çarptı.
Yalan söyledi…
Yalnız kendisi değil şürekâsı da pervâsız ve izansız yalanlarla büyük bir algı operasyonunun parçası oldu. Müsteşarı, İçişleri Bakanı olduğu ilk gün televizyona çıktı, bir bankanın “17 Aralık’tan birkaç gün evvel piyasadan yüklü miktarda dolar aldığını ve bunun belgelerinin elinde olduğunu, belgesiz konuşmayacağını” söyledi… Hemen arkasından Merkez Bankası Başkanı yalanladı. Vâlisi vatandaşa “Gavat” dedi… Akşamına açıklama yaptı, “Ben kavas dedim” yanlış anlaşılmış dedi… Seçim günü gecesi 41 ilde eş zamanlı elektrikler kesildi… Enerji Bakanı “Trafoya kedi girmiş” dedi…
Yalan söyledi…
Yalan söylediler…
***
Hz. Peygambere sahâbeleri bazı günahlarla ilgili sorarlar, “Müslüman falan günahı işler mi?” diye. Sessiz kalır Hz. Peygamber. Bir sahâbî, “Müslüman yalan söyler mi ey Allah’ın Râsûlü?” der. Önceki sorulara sessiz kalan Hz. Peygamber bu kez cevap verir: “Asla” der, “Müslüman asla yalan söylemez…”
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/basbakanin-atesten-yatagi-yalan-30615yy.htm
Haz
01
“Hiçlik Makamı”
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam
boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam.
Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
“Hiçlik makamında!”
May
31
“BİRAZ SAMİMİYET”…
Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği Kutlu Doğum Haftası törenlerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Erdoğan ayrı ayrı katıldılar. Ankara’daki törende Cumhurbaşkanı, peşinden İstanbul’daki törende Başbakan konuştu. Kutlu Doğum Haftası’nın bu yılki teması Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Hz. Peygamber Din ve Samimiyet” olarak belirlenmişti. Diyanet’in Peygamber Efendimizin üstünden kurduğu platform yine (ne yazık ki) AKP’nin siyaset faaliyetlerine alet edildi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli de grup konuşmasında saltanat kavgası için Allah ile aldatmaktan hiç çekinmeyenlerin gerçek yüzlerini ortaya koydu. İktidarın samimiyetsizliklerine en çarpıcı örnekleri sıralayarak şunları söyledi;
“Samimiyetsiz yönetimler, samimiyetsiz yöneticiler dünden bugüne Türkiye’nin en önemli sıkıntısı ve sorunudur. Son 12 yıldır, Başbakan ve hükümetinin samimiyet konusundaki açık ve yumuşak karnı herkesin gördüğü çıplak gerçekler arasındadır. Başbakan Erdoğan’ın samimiyet ehliyetini kaybetmesi iktidarını aldatma ve kandırma üzerine bina etmesine çanak tutmuştur. Hâlbuki aşağı yukarı her konuşmasında ’aldatan ve aldanan olmadık’diyen Başbakan’dır. Başbakan’ın yalanları, çifte standartlı politikaları, birbirini doğrulamayan, birbirini tamamlamayan fos çıkan açıklamaları neredeyse ansiklopedilere sığmayacak kadar fazla ve kabarıktır. Başbakan Erdoğan, kişiliğinin alameti farikası olan ve zihninin koordinatlarını çizen bu özelliklerini ya unutmuş ya da unutturmak için tezgahladığı yeni bir oyunun aktörlüğüne soyunmuştur.”
Ardından şu soruları sıraladı Devlet Bahçeli;
“ 17 ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde gün yüzüne çıkan yakın zamanların en büyük “Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması”nı darbeyle ilişkilendirmek, komployla tarif etmek samimiyetsizlik değil midir?
Bilal’in küpünü doldurup, Burak’ın gemi filosunu güçlendirip, hanedan vakıflarına menfaat karşılığı yüzlerce milyon dolar bağış alırken; cebinde çay parası dahi olmayan bu vatanın masum evlatlarına sırt dönmek ve haklarını gasp etmek samimiyetsizlik değil midir?
Şarlatan İran’lıyı hayırsever diye tarif edip hapishane kapılarını açtıktan sonra, bu şahsın alçakça, yüzsüzce, pişkince hakkında isabetli tespitlerde bulunmuş kim varsa dava açmasını cesaretlendirmek samimiyetsizlik değil midir?
Ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar haram para saklayan malum banka genel müdürünü cezaevinden çıkarıp gözümüzün içine baka baka Ziraat Bankası’na yönetim kurulu üyesi yapmak samimiyetsizlik değil midir?
“Ne istediler de vermedik, her taleplerini karşıladık” dediklerine; işler sarpa sarınca örgüt, çıkar şebekesi, yabancıların oyuncağı, hain, casus demek samimiyetsizlik değil midir?
Gezi Parkı hadiselerinde polislerin destan yazdığını söyledikten bir müddet sonra, emniyeti Cibali Karakolu’na çevirmek, paralel örgüt bahanesiyle polislerle ilgili cadı avı başlatmak samimiyetsizlik değil midir?
Mısırlı 17 yaşındaki Esma’ya ağlayıp 15 yaşında 16 kiloya düşerek vefat eden Berkin’e ve annesine meydanlarda yüklenmek samimiyetsizlik ve merhametsizlik değil midir?
Yüzbinlerce Suriyeli sığınmacıyı Türkiye’nin her yerine kontrolsüz şekilde dağıttıktan sonra, 35 Uygur Türkü’ne koskoca Türk vatanında yer bulamayıp günlerce Atatürk Havalimanında esir hayatına mahkum etmek samimiyetsizlik, vefasızlık, kadir kıymet bilmezlik değil midir?
Küresel cinayet projelerinde eş başkanlığı heyecanla kabullenip, Müslüman katillerine kahredici şekilde suskun kalmak, Gazze’yi sahiplenirken Kerkük’ü, Musul’u, Tuzhurmatu’yu, Kaşgar’ı ve Türk yurtlarını ağzına dahi almamak, buralardaki seri cinayetlere tepkisiz kalmak samimiyetsizlik değil midir?”
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/bahceli-erdoganin-tesvik-paketlerini-reddetti-30454yy.htm
Posted in Gündem
|
Tagged akp, Ankara, ayakkabı, başbakan, Cumhurbaşkanı, Diyanet, doğum, hafta, hükümet, İstanbul, kutlu, kutu, peygamber, samimiyet
|
May
30
Halil İbrahim (a.s) Sofrası..
İbrahim (a.s) sofrasında herkese yer verir ve ikramlarda bulunmaktan hoşlanırdı. Bu davranışından dolayı sofrasının adı “Halil İbrahim (a.s)sofrası” adı ile bu günlere kadar gelmiştir.
Bir gün Hz. İbrahim (a.s) sabah camiden çıkar ve evine doğru giderken yolda yaslı bir adamla rastlar soğukta adamın üşüdüğünü fark eder ve yaşlı adama amca gel bana misafir ol der. Yaşlı adamı alır evine götürür ve kahvaltı ederler. Hz. İbrahim (a.s) sofradan kalkmadan yemek duası yapar ama yaşlı adam ona katılmaz. Hz. İbrahim (a.s) buna çok kızar ve yaşlıya sorar. Sen neden duaya katılmıyorsun? Adam; Ben senin Allah’ina (c.c) inanmam der. Bunu duyan Hz. İbrahim (a.s) sinirlenir ve hiddetle yaşlı adamı evimden kovar. Adam da karnı doymuş halde evden çıkar gider. Hz. İbrahim (a.s) kapıdan içeri girerken Cebrail (a.s) seslenir. Allah c.c buyurur ki; “Ben bana inanmayana 70 yıl baktım ama sen İbrahim7 lokmalık bile bakamadın”…
May
29
Uyan Türkiye!
Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü açısından tehlike oluşturan hareketlerin gündeme geldiği bu günlerde seçim dönemine bir göz atalım istedim.
İktidar partisi seçimlerde bir yandan muhalefete ağır suçlamalar yaparken, öbür yandan 11 yıllık ortağı olan “cemaatle” kavgayı ön plana çıkarmıştır. Anlaşılamayan bir şekilde seçimlerin “İstiklâl Mücadelesi” olduğunu söyleyebilmiştir. Kafası karışan sade vatandaş düşünüyor ve soruyor, “acaba benim istiklâlimi tehlikeye sokan kimlerdir?” diye. Vatandaş haksız mı? Zira Başbakan; vatanımızı, devletimizi ve milletimizi bölmek için 30 yıldır kan döken ve son 10 yılda Güneydoğu ve Doğu Anadolu’muzda, adım adım hakimiyetini pekiştirip “paralel devlet inşa eden” bölücü terörden niçin hiç bahsetmemiştir? Bölgede kanunlarımız uygulanamaz, vatandaşımızın can-mal güvenliği sağlanamaz, bağımsızlığımızın sembolü bayrağımız dalgalanamaz, güvenlik güçlerimiz görevini yapamaz hale gelmiştir. Bu vahim halimizden, kurşunlanarak, yakılarak şehit edilen kardeşlerimizin durumundan, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın ve diğer yetkililerin haberleri yok mu? Niçin susmaktadırlar? Niçin, duymazdan ve görmezden gelmektedirler? Türk Milletine niçin bir açıklama yapılmamaktadır?
Bu acı ve geri dönüşü zorlaşan kanlı ihanet, istiklâlimize kastetmiyor da, muhalefet mi ediyor? İktidar teröristbaşının İmralı’daki hücresine giderek neyin pazarlığını yapıyor? “İmralı mutabakatı” olarak yayımlanan anlaşmaya göre; “çatışmazlık”, “özerklik” ,”ana dilde eğitim”, “bebek” katili dahil bütün teröristlerin serbest kalmaları ve “devletimize ortak olacak şekilde PKK’nın temsilcisi olarak Meclise girip siyaset yapmaları”, istiklâlimizin, vatanımızın, devletimizin ve milletimizin bölünmesi olmuyor mu? “Aman süreç bozulmasın” denilen, bu ihanetin adı değil midir?
Evet seçimlerde MHP hariç diğer partiler bu varlık-yokluk meselemiz üzerinde hiç durmamıştır. Buna göre iktidar, bölücü terörün 30 Mart’tan sonra “özerkliği (bağımsızlığı) ilan edeceğiz” dediği ve birlikte oluşturulduğu anlaşılan siyasete devam edecek demektir.
Sonuç: Seçimler bitti, “yola devam.” Türk Milleti uyan!
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/secimler-bitti-ya-turkiye-30343yy.htm
Posted in Gündem
|
Tagged başbakan, Cumhurbaşkanı, devlet, iktidar, imralı, istiklal, katil, millet, mücadele, seçim, türkiye, uyan
|
May
28
Balık “Baştan” Kokar?
Bir millet düşünün sonsuz dalgalı
Dalgaları kıvrım, kıvrım halkalı
El, ayak, kulak, göz, dil prangalı(!)
Hür olarak kaldı nice savaştan
Lakin balık nerden kokar?
— “Baştan!”
Yurdundan koparıp genç filizleri
Yok, etmeye çalışırlar bizleri
Çıkacak meydana asıl yüzleri
Artık şüpheliyiz kurudan, yaştan
Lakin balık nerden kokar?
—“Baştan!”
Oldum olası böndü idare
Mum alevi gibi söndü idare
Şahsi menfaate döndü idare
Bizler olduk, candan ve arkadaştan
Lakin balık nerden kokar?
—“Baştan!”
Yurdun her yanında kan çeşmeleri
Bıçak gibi kesin didişmeleri
O, büyük başların çekişmeleri
İmdat bekler gibi kandan, ataştan
Lakin balık nerden kokar?
—“Baştan!”
Devlet devlet olsun artık durmasın
Müsteşarlar halka tekme vurmasın
Boş yere, hiç kimse hayal kurmasın
Ekmek kazancımız kömürden, taştan
Lakin balık nerden kokar?
—“Baştan!”
Her devirde artist, kabadayı var!
Gönüller kapkara ocaklarsa dar
Bir musibet bin bir belayı savar
Bıktık, bakar körden, gözleri şaştan
Lakin balık nerden kokar?
—“Baştan”