Eki 01

Propaganda Yöntemi

images (2)
 
 
 
 
 
 
 
 
Hitler’in Propaganda Yöntemi
“Büyük halk kitlelerinin anlayışı gayet sınırlıdır, zekaları azdır ama unutma güçleri muazzamdır. Bu gerçeklerin sonucu olarak her türlü etkili propaganda sadece birkaç noktanın belirtilmesi şeklinde sınırlandırılmalı, bu noktaları sloganlar halinde vermeli; ta ki kitlenin en son üyesi bile sizin sloganınız sayesinde kendisinden ne istediğini anlasın. Bu sloganı feda ettiğiniz ve meseleyi çok taraflı olarak anlatmaya kalktığınız anda etkiniz silinecektir, çünkü kitleler verdiğiniz bilgileri ne hazmedebilir ne de hatırda tutabilir. Bu şekilde sonuç zayıflar ve nihayet tamamıyla ortadan kalkar. Kurnazca ve devamlı propaganda ile insanları cennetin cehennem, cehennemin cennet olduğuna inandırmak mümkündür. Propagandanın etkili olabilmesi için en dar zekaya göre ayarlanmış olması, heyecanlara hitap etmesi düşünce ile hiçbir ilgisinin bulunmaması gerekir. Erişilmek istenen insan kitlesi ne kadar büyükse, bu kitlenin anlayış seviyesi o kadar düşük olur. Yalanın büyüklüğü ona inanılmasını sağlayan başlıca faktördür. Kitlelerin ilkel basitliği içinde büyük bir yalan, ufak bir yalandan daha etkili olur, çünkü kitleler küçük işlerde daima yalan söylerler ama büyük bir yalan atmaktan çok utanırlar. Bu yüzden büyük kalabalıklar bu kadar büyük bir yalandan hiç şüpheye düşmezler, bir insanın gerçeği bu kadar saptıracak kadar ileri gideceğine inanmazlar. Kısacası yalan ne kadar büyük olursa, kitlelerin ona inanması ihtimali o kadar artar.
Bir başka temel propaganda ilkesi de tek düşman ilkesidir. Halka aynı zamanda birden çok düşman göstererek onun kafasını karıştırmamak gerekir. Tek bir düşman üzerinde durun ve halkın nefretini o düşman üzerinde yoğunlaştırın.”
Bu propaganda yöntemleri kime aittir biliyor musunuz? Hitler’e…
Hitler, Yahudileri tek düşman gösteriyordu… Ya Türkiye’de özellikle 17 ve 25 Aralık operasyonlarından sonra tek düşman olarak kim gösteriliyor? 
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/akpnin-buyuk-yalani-patladi-31897yy.htm
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Propaganda Yöntemi için yorumlar kapalı
Eyl 30

Vatandaş Avucunu Yaladı

market-artiklari-ile-gecinen-aileler-44.HaberCity.net
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Vatandaş Avucunu Yaladı
 
Bolluk rahvan geldi gitti tırısla
Beceri kazandı özel bir kursla
Bıkmadan bekledi ümitle, hırsla
            Mazeret ardına mehil uladı
            Vatandaş hep avucunu yaladı
 
Bizdendi, sizdendi adam seçerken
Her yerde vampirler saf kan içerken
Şu kısacık ömür dertle geçerken
            Sorumlular yalanları suladı
            Vatandaş hep avucunu yaladı
 
Bir kalın enseli torpil bulmalı
Ya paralı, ya da ünlü olmalı
Hiç mi hiç olmazsa “sıfırla”malı
            Suçlular da suçsuzları daladı
            Vatandaş hep avucunu yaladı
 
Kimisi dünyayı sımsıkı tuttu
Kimi gidiyordu kefeni yırttı
Çoğu kaymakları yaladı, yuttu
            Haramları, helallerle buladı
            Vatandaş hep avucunu yaladı
 
O mübarek oyumuzu yoydular
Cana, mala bile hep göz koydular
Yediden yetmişe bizi soydular
            Mezarlığı da, üstüne tapuladı
            Vatandaş hep avucunu yaladı
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Vatandaş Avucunu Yaladı için yorumlar kapalı
Eyl 29

“GÜÇ BENDE ARTIK” DİYENLERE KUL, KÖLE OLMAK

diktatorler-tatilde-E51B-E24C-283D
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“GÜÇ BENDE ARTIK” DİYENLERE KUL, KÖLE OLMAK (K.Ş.)
Her türden sistem, mevcudu muhafaza için başı (iktidarı) güçlendirmeye, bünyeyi (üyeleri) ise zayıf tutmaya özel bir önem verir. Böylece zayıf kişilikler ayakta kalabilmek için, kendilerini daha çok başa (güç sahibine) bağlı olmak zorunda hissederler.
Güç sahipleri de hâkimiyetlerini sürdürebilmek için çok daha güçlü odaklara bağlı kalmak durumundadır. Toplumlar, daha çok da Doğu toplumları bu anlamda bir güçler hiyerarşisi biçiminde örgütlenmişlerdir.
Değerler ve gelenekler bağlamında Türk toplumunda gücün soyut hiyerarşik ve manevi bağlantılarından söz edilebilir. Türkiye, her şeyin ailede babadan, iş yerinde patrondan, inançta şeyhten, okulda öğretmenden, ekonomik hayatta ise devletten beklenmesi diye bir geleneğin olduğu ülkedir.
Bu durum bağımlı, edilgen ve emir almaya hazır insanlar çıkarmıştır. Süreç yüzyıllar süren hem maddi hem de manevi yönden kendine özgü bir nevi zihinsel gen, yaşam ve düşünce biçimleri üretmiştir.
Fromm, süreci otoriteye iltica ya da “özgürlükten kaçış” olarak nitelendirir: “Kişinin kendi bireysel özünün bağımsızlığından vazgeçmesi ve kendi özünü kendi dışındaki bir insanla ya da bir şeyle kaynaştırma eğilimi” içine girmesidir.
 
Bu güne kadar ne çektiysek benzer zihniyetler yüzünden çektik..(K.Ş)
 
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/erdoganin-iktidarini-besleyen-kaynaklar-31893yy.htm
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | “GÜÇ BENDE ARTIK” DİYENLERE KUL, KÖLE OLMAK için yorumlar kapalı
Eyl 28

“EŞEK HERİFLİK” (2)

143344
 
 
 Robot  ta olsa Eşek Eşektir.
 
 
 
 
Bed asla necabet mi verir hiç üniforma,  
Zerdüz palan vursan eşşek yine eşşektir.”     Ziya Paşa
 
Açıklaması:  eşşeğe altın işlemeli * semer de vursan, eşşek yine eşşektir, hatta eşşoğleşşektir.
 
 
 
 
 
“EŞEK HERİFLİK” (2)
General Napolyon 1804’te İmparator oldu. Gelişen olaylar bizim Fransa’ya yaklaşmamızı gerektiriyordu. 3. Selim, büyük bir duyarlılıkla ’olanları unutup’devletin geleceği için, Fransa’ya dostluk gösterisinde bulunmaya karar verdi. Bu konuda bir de fırsat doğdu; Napolyon, 1805’te Österliç’te Rusya ve Avusturya ordularını yenmişti. Selim Han, derhal harekete geçerek, Napolyon’un “Österliç Zaferi”ni kutlamak için Ahmet Muhip Efendi’yi elçi olarak gönderdi… Aslında elçinin gizli görevi, Osmanlı’nın Rus ve İngilizler tarafından ayrılıp, Fransa’nın yanında yer alacağını hissettirmekti. Napolyon’un zaferini kutlama konusu işin bahanesiydi. İşte elçinin asli görevi, bu birlikteliğin zeminini hazırlamak idi!
Efendi, Fransa’ya vardı. İmparator Napolyon ile görüşmeyi beklediği sırada, Fransa Dışişleri Bakanı Taleyran elçimizi bilgilendirmek amacıyla: “Napolyon’a İmparator unvanı yanında İtalya Kralı diye de hitap ediniz” dedi. Elçi Efendi Napolyon’un yanına girince -sanki deyince dünya batacakmış gibi- ’İtalya Kralı’demedi. Fakat bu kutlama ile ilgili olarak 3. Selim’in ’nâmesi’ertesi gün Avrupa gazetelerinde yayımlandı. Selim Han, kutlama metninde Napolyon’dan “Fransa İmparatoru ve İtalya Kralı” diye söz ediyordu. Bunu öğrenen ’onurlu’elçimiz İstanbul’a yazdığı mektupta: “Ben İmparator’a, İtalya Kralı demedim. Gazeteler niye böyle yazıyor. Ben artık buralarda kalamam…” diyordu. Mektubu alan Selim Han, çevresindekilere, “Ne ahmak adammış. Asıl niyetimiz ne, bu adam ne ile uğraşıyor” diyerek, elçiyi İstanbul’a çağırdı…
O sıralar İngilizler, Fransa ile ’dans’etmeye uğraşan Osmanlı’ya bir ’ders’vermeye çalışıyorlardı… Bunu hisseden Fransızlar, Osmanlı’ya verdikleri raporlarda; “İngiliz Donanması Bozcaada’da. Çanakkale Boğazı istihkâmları bakımsız, topların kundakları çürük. İngilizler kuvvetli bir rüzgâr ile donanmasını Marmara’ya sokabilir” demesi üzerine 3. Selim, Kaptanı Derya Salih Paşa ile Feyzullah Efendi’yi kalelerin ve topların tamir işiyle görevlendirdi. Selim Han, İngiliz Elçisi Aburnot’u oyalamak için, görüşmelere başladı. Bu görüşmelere tanık olan devlet adamları, görüşmeleri ‘dostluk sohbeti’ sanıyordu. Nitekim, “İngilizler bize saldırmaz. Padişahımızın parasına yazık. Topa, kaleye masraf gerekmez” diyerek, görevlerini yapmadılar…
Saldırmaz dedikleri o İngilizler, 1807 yılında -‘kutsal gün’ gevşemesini de hesap ederek- Kurban Bayramı sabahı 14 gemilik bir donanma ile Marmara’ya giriverdi! Gemiler toplarını Topkapı Sarayı’na çevirdi… Gerçi İstanbul halkının da yardımı ile bu saldırı püskürtüldü ama ihmal, dehşet vericiydi. 3. Selim bu facia karşısında hükümete şu Hatt-ı Hümayun’unu gönderdi:
“Size (Boğazlar için) yazdığım kâğıtları toplasam, bir kitap olurdu. Aman boğazlar, aman tabyalar, aman donanma diye feryat ettim, kimsenin kulağına girmedi. 200 sene önce Venedik çektirilerine karşı kullanılan toplara güvenip durdunuz. İçinizde bundan anlar olmadığı gibi, öğrenmeye heves eden de yok. Niçin vükelâ (devlet adamları) bunları bilmez?”Selim Han, Hattında işte böyle feryat ediyordu…
O feryadı ses getirdi.  Çok geçmeden “Dinsiz Padişah” diye tahttan indirildi; sonra da öldürüldü!
 
ŞİMDİKİ “EŞEK HERİF” LERDEN SİZLER DE BİZLER DE NELER ÇEKMEKTEYİZ ( K.Ş.)
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/esek-heriflik-suruyor-32028yy.htm
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , | “EŞEK HERİFLİK” (2) için yorumlar kapalı
Eyl 27

AKP’nin Yapmak İstediği

images

 

LÜZUMSUZSA SÖNDÜR!

 

 

 

AKP’nin gerçek hedefi nedir?                                                                                                                                                                                                                    Onu, eski Başbakanlık Müsteşarı ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer açıklamıştı.

Dinçer şöyle yazmıştı:
“Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür.
-Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin öngördüğü ulusal devlet yahut milliyetçilik esaslarına dayalı devlet fikri yerine uluslararası iş birliği yapan ve belki de siyasi olarak bütünleşen ülkeler söz konusu olmaya başlamıştır.
-Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu bulunduğunu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.”

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/akpnin-buyuk-yalani-patladi-31897yy.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | AKP’nin Yapmak İstediği için yorumlar kapalı
Eyl 26

Kendini padişah mı sandın?

zBK334055IH734_250
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
BEKRİ MUSTAFA VE IV. MURAT BİR KAYIKTA

Kendini padişah mı sandın?
MEŞHUR hikayedir, içki yasağı koyan Sultan IV. Murad bir akşam tebdili kıyafet Üsküdar’a geçmek için sadrazamıyla birlikte sandala biner.
Sandalcı ise ayyaşların piri Bekri Mustafa’dır. Padişah ‘Nedir o içtiğin?’ diye sorunca Bekri Mustafa önce ‘Kuvvet şurubu’ der, ama IV. Murad ‘Bana da ver’ deyince şişeyi uzatır. Padişah iki yudum alıp kükrer: ‘Bre zındık, şarabı yasakladığımı bilmez misin.’ Bekri Mustafa şaşırır. ‘Sen kimsin de içkiyi yasaklıyorsun?’ diye sorar.‘Ben padişahım, bu da Sadrazam Bayram Paşa’ cevabını alınca şöyle der Bekri Mustafa:

‘Bre köftehorlar, iki yudum aldınız biriniz padişah, biriniz vezir olmaya kalktınız.Bir yudum daha içseydiniz Dünyayı da biz yarattık diyecektiniz demek.
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | Kendini padişah mı sandın? için yorumlar kapalı
Eyl 25

Çözüm Süreci Mi, İhanet Süreci Mi?

8236
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Çözüm Süreci Mi, İhanet Süreci Mi?
21 Ağustos 2010’da Tayyip Erdoğan Kayseri’den kükrüyordu:  “Bizim dört kez bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Bugüne kadar AK Parti iktidarı olarak terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, oturmayacağız da. Bizim felsefemizde, anlayışımızda böyle bir şey olamaz… Hukukta bir kaide var, iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Eğer bu iddianızı ispatlamazsanız müfterisiniz…”
‘Şerefsiz’li, ‘müfteri’li, ‘alçak’lı hakaretler birbirini takip etse de, gelişmeler çok hızlıydı, çünkü tutanaklar sızmaya başlamıştı… Artık dili yeni pozisyona göre ayarlamak şarttı… Çok değil, Kayseri mitinginden üç gün sonra, yani 24 Ağustos gecesi yeni bir dille karşılaştık… Siyaset Meydanı’nda konuşuyordu Tayyip Erdoğan… PKK’yla görüşmeler soruldu kendisine ve kelimesi kelimesine şu cevap alındı:  “Burada bir şeyi birbirine karıştırmayalım. Biz siyasî iradeyiz, siyasî iktidarız. Biz siyasî iktidar olarak, hükümet olarak hiçbir zaman bir terör örgütüyle veya temsilcileriyle masaya oturup görüşme yapmayız. Böyle bir şeyimiz bizim asla olmamıştır, yoktur, olamaz da. Şu veya bu şekilde çeşitli kurumlarıyla bu tür bazı münasebetler gerekirse devlet onu kendisi yapar. Burada bunu birbirine karıştırmamak gerekir…”
Yani ‘fail’ bulunmuştu ve ‘devlet’ti!.. Ardından ‘demokratikleşme’, tutmayınca ‘millî birlik ve kardeşlik’ gibi isimler uydurulan ‘çözüm projesi’ meğer devlet politikasıymış!..
(Bu gün gördüklerimiz  ise “analar ağlamasın”ın ötesinde Cumhur Başkanı adayı olan Selahattin Demirtaş tarafından terör örgütüne silah isteme, ordu kurma noktasına geldiğidir.
“Kasımpaşalı”nın ise sesi soluğu çıkmamaktadır. “Çözüm süreci” diye yutturulmaya çalışılan sürecin “ihenet süreci” noktasına geldiği herkes tarafından ifade edilmektedir.
% 50 ise elde ettiği “çıkar”dan memnun ki hala ükenin bölündüğünün farkında bile değil… K.Ş.)
 
Faydalanılan Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/genelkurmay-baskani-tarihe-nasil-gececek-31901yy.htm
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Çözüm Süreci Mi, İhanet Süreci Mi? için yorumlar kapalı
Eyl 24

EŞEK, YİNE EŞEK!

283984_269261126420637_3227343_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
EŞEK, YİNE EŞEK!
 
En lüks mağazadan kıyafet aldım
Adam olsun diye kurslara saldım
Boş yere aldanıp hülyaya daldım
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
Eşekçe davranır hırpalanırdı
Ünlü kişilerden çoğu tanırdı
Tam ümitlendiğim anda anırdı
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
Ahırdan çıkardım, saraya kattım
Yularını alıp kravat taktım
Tereyağı, süt ve bal ile baktım
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
Modern cihazlarla eğittim onu
Döktürdüm üstüne her tür losyonu
Neye varacak ki sıpanın sonu
Eşek, yine eşek, adam olmadı
 
12.03.1991
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , | EŞEK, YİNE EŞEK! için yorumlar kapalı
Eyl 23

FEZLEKELER

fezlekeler
FEZLEKELER
TBMM Anayasa-Adalet Komisyonu`ndaki son verilere göre içinde bulunduğumuz 23. dönemde 608 adet fezleke düzenlenerek meclise sunuldu.

Söz konusu fezlekelerde TBMM`deki bütün partilere üye milletvekilleri yer alırken Kamer Genç gibi bağımsız milletvekilleri de fezlekelerden paylarına düşeni aldılar.

Dosyalardan 75`i hakkında dönem sonuna erteleme kararı veren komisyon, milletvekillikleri düşen Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk hakkındaki 45 dosyayı mahkemelere geri gönderiyor.

Meclis`e 20`nci dönemde 252, 21`inci dönemde 247, 22`nci dönemde 298 dosya gelmişti.

Bu dönem AKP`liler hakkında 138, CHP`liler hakkında 55, MHP`liler hakkında 22 ve bağımsız milletvekili Kamer Genç`le ilgili 1 dosya bulunuyor.

Rekor kırılmasına neden olan eski DTP`liler ise 362 dosyayla fezlekelerin yarısından fazlasına sahip.

Eski DTP`lilerin Barış ve Demokrasi Partisi`ne katıldığı kısa sürede gelen dosya sayısı dahi 31`e ulaştı.

Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal`ın geçen dönemden kalan 3`er fezlekesi bulunuyor.

Komisyon verilerine göre suçlamalar ve dağılımı ise şöyle:
* İhaleye fesat karıştırmak (AKP 10, CHP 1, MHP 1)
* Görevi kötüye kullanma, keyfi davranma, ihmal (AKP 34, CHP 5, MHP 3, eski DTP 4, BDP 1)
* Hakaret (AKP 28, CHP 17, MHP 4, eski DTP 8)
* Zimmet, sahtecilik, dolandırıcılık (AKP 8, MHP 4)
* Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa aykırılık (AKP 6, CHP 1, MHP 2, eski DTP 41, BDP 1)
* Dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet (AKP 2, CHP 2, eski DTP 1)
* Dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet (AKP 4, CHP 6)
* Terör örgütünün propagandasını yapmak, suçluyu övmek (Eski DTP 224, BDP 28)
* Devletin askeri teşkilatını aşağılamak (Eski DTP 2)
* Siyasi Partiler Kanunu`na muhalefet (AKP 5, CHP 1, eski DTP 29)
* Seçim Kanunu`na muhalefet (AKP 16, CHP 4, MHP 4, eski DTP 50)

* Çeşitli kanunlara muhalefet (AKP 10, CHP 3, MHP 2, eski DTP 2)

Görüldüğü gibi burada da AKP’liler birinciliği kimseye kaptırmıyorlar.

Bir bölücülük kısmında eski DTP`li yeni BDP`li milletvekilliğinin açık ara liderliği var ama üzülmesinler, Kürt açılımı sürecinde AKP`liler pekala BDP`lileri yakalayıp geçebilirler.

Bu arada bu vatandaşların Meclis`te yasama kurumu üyeleri olduğunu da unutturmayalım. 
 
Memleketin yasa koyucuları böyleyse vatandaşı da çok suçlamamak gerek.

Kaynak: http://www.turkmeclisi.org/?Sayfa=Haberler-Yorumlar&Git=Haber-Goster&Baslik=tbmm-de-608-fezleke&xHbr=1032AS
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | FEZLEKELER için yorumlar kapalı
Eyl 22

“EŞEK HERİFLİK” (1)

images“EŞEK HERİFLİK” (1)
Yıl 1798… Fransa, Direktuar Hükümeti tarafından yönetilmekte. Bu hükümette, aykırı fikirleriyle etkin olan bir general vardır: Napolyon Bonapart! Bu general Fransa’ya hizmet heyecanıyla doludur. Asker oluşu ve ’sıcak savaşın’o devir anlayışında öncelikli hizmet yöntemi olarak bilinmesi, Napolyon’un hizmet anlayışını belirlemektedir. Gerçi Napolyon savaş dışında da, ülkesine hizmet arayışlarında bulunur. İngiltere’ye karşı Fransa’nın ’müttefiki’görünen Osmanlı’nın topçu subaylarını eğitmek için İstanbul’a gitmeyi düşünmüş; yola bile çıkmıştı. Fakat İtalya’ya varınca, Osmanlı’nın perişanlığını öğrendi ve o fikrinden vazgeçti. Sonra da Osmanlı’yı iyice yıpratmaya, topraklarından pay almaya karar verdi. İlk işi günümüz İsrail Devleti’nin bulunduğu topraklardaki Musevileri, Marunileri Osmanlı’ya karşı isyana teşvik etmek oldu. Sırbistan ve Adalar’da isyanlar çıkartmaya çalıştı…
(İliştiri: Tarihçiler, “Şark Meselesi”nin 19. yüzyılda ortaya çıktığından söz ederler. Oysa Napolyon 1797’de Osmanlı’nın yıkılmasını amaçlayan “Şark Meselesi” nin ana fikirlerini dillendiriyordu.)
Napolyon, Fransa’ya Osmanlı topraklarından parçalar armağan etmek istiyordu. Bunun için Mısır’a saldırmayı planladı. Direktuar Hükümeti de bu ihtiraslı generali baştan savmak için Mısır saldırısını kerhen (istemeyerek) onayladı.
Gemiler, Napolyon komutasında 19 Mayıs 1798’de Tulon’dan Akdeniz’e açıldı. Fransa’daki bu hareketliliği Osmanlı’nın seçkin Padişahı 3. Selim sezdi. (Bu ’sezdi’sözümüz de yersiz; çünkü Fransa’nın Akdeniz’e gemilerle açılacağını, Mısır’ı vuracağını Avrupa devletleri öğrendiği gibi, Fransızlar Rusya’ya da ’ihtaren’bildirilmişti…) 3. Selim bu işin aslını öğrenmek için Paris’teki elçimiz Seyit Ali Efendi’ye “Napolyon’un bir hazırlığı olup olmadığını, varsa hedefinin neresi olduğunu öğrenip, bildirmesini”  emretti…
Devletlerarası ’dostluğun’her zaman pamuk ipliğiyle bağlı olduğunu bilmeyen bu Elçi Efendi; ’dost’Fransa’nın Osmanlı topraklarına saldıracağına inanmıyordu. Paris’te iyice ’gevşeyen’bu sözde diplomat, padişaha bildirdiği ’istihbarat raporu’nda, “Napolyon’un Tulon’dan hareketi Osmanlı toprakları için değildir; muhtemelen Malta’yadır” diyordu…
3. Selim Elçi Seyit Ali Efendi’den gelen bu raporun kenarına şöyle yazdı: “Ne eşek herifmiş!”
Gerçekten “Eşek herif” idi; çünkü Napolyon’un tek hedefi vardı, o da Mısır! Napolyon ’eşek herifler’sayesinde Mısır’ı vurmuştu. Ama -biraz gecikilmiş de olsa- Akka’da Cezzar (Kasap) Ahmet Paşa’dan da iyi bir ‘tokat’ yemiş; kös kös geri dönmüştü!
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/esek-herifler-31960yy.htmA
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | “EŞEK HERİFLİK” (1) için yorumlar kapalı