Haz 26

‘Gezi Protestosu’

gezi_parki_protestosu_hataya_da_sicradi_h29995
Sonradan gelişen eylemlerin bir lideri, bir stratejisi ve en önemlisi bir hedefi yoktu. Tamam, “Tayyip istifa” sloganı bir hedeftir ama yerine ne konulacağı konusunda kimsenin bir fikri bulunmuyordu. Tencere, tava sesleri, ekonomik gidişata bir tepkiydi. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı da benimsenmişti. Çünkü sokağa çıkan insanlar, Cumhuriyetin tehlikede olduğunu biliyordu. Üstelik Tayyip Erdoğan’ın, sonradan aksini söylese de “iki ayyaş” ifadeleri ile Atatürk ve İnönü’yü kastettiğini düşünüyorlardı. Hatta olaylar devam ederken, İnebolu AKP ilçe gençlik kolları başkanının “AKM’den sonra Anıtkabir’i de yıkacağız” şeklindeki tepkisinin, iktidarı oluşturan pek çok odağın temel içgüdüsü olduğunun da herkes farkındaydı. Üçüncü köprüye, “Yavuz” adı verileceğinin açıklanması, Alevi kitleleri ürkütmüştü. Yine hayat tarzına fiili müdahalelerde bulunulan gençlerin öfkesi de birikmişti. Dolayısıyla yurdun her köşesinde sokağa fırlayıp merkezi bir yerde toplanan insanlar, AKP’ye, “bir adım daha ileri gidersen, iktidarını sona erdiririm” uyarısını vermiş oldu. Ve anlaşıldı ki halkın gücünü kullanması karşısında bir hükümetin gücü, pamuk ipliğinden bile zayıftır. Bence halk, AKP’ye sivil muhtıra vermiştir ve iktidarı değiştirmek için askerlere gerek olmadığını göstermiştir. Bundan sonra AKP iktidarı, ayağını denk almak zorundadır.
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | ‘Gezi Protestosu’ için yorumlar kapalı
Haz 25

Ağustos Böceğinin Türkiye Uyarlaması

indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Karınca, bütün yaz boyunca çalışır çabalar, kışı sağ salim atlatabilmek için ‘karınca kararınca’ hazırlıklar yapar.
Ağustos Böceği ise bütün yaz, çalar saz. ‘Vur patlasın çal oynasın’ gününü gün eder,, ‘yan gelip yatar’. 
Bir gün kış gelir ve kapıya dayanır.
Kar ve tipi ortasında bir basın toplantısı düzenlenen Ağustos Böceği, “Etrafta onca aç ve üşüyen varken, Karıncalar nasıl bir vurdumduymazlıkla sıcak yuvalarında yaşayabiliyorlar” diyerek olayı kamuoyunun vicdanına sunar.
Malzeme sıkıntısı çeken gazete ve televizyonlar, aç ve açıktaki ‘zavallı’ Ağustos Böceği ile ‘karnı tok sırtı pek’ Karıncanın resimlerini yan yana yayınlayarak tarafları ‘tartışmaya’ davet ederler.

Ülke olayın şokunu yasamaktadır.

‘Nerededir’ bu devlet?
Yeşil Haşaratları Koruma ve Kollama Derneği temsilcileri, Habertürk, Taraf, Yenişafak, Star, Bugün, Zaman ve Türkiye’ye verdikleri röportajlarda, Devlet Televizyonu, Kanal 7, ATV,Kanal D, Show, NTV, Habertürk, Skytürk, Samanyolu, Kanal 24, TGRT, Ülke TV’de katıldıkları açık oturumlarda, 30 yıldan beri çektikleri sefaletin tek nedeninin ‘sırf yeşil renkli’ olmalarından kaynaklandığını anlatırlar.
* * *
Karıncayı canlı yayına çıkaran bir medya cambazı, “Ey Karınca, kendi reklamını yapmak için zavallı bir Ağustos Böceğinin içler acısı durumundan yararlanmaya utanmıyor musun?” diye bir güzel haşlar.
Ertesi akşam bir başka programa konuk olan Karınca, “Ağustos Böceğinden yürüttüğün para ve yiyecekleri nerede akladın, öt çabuk” diyen medya cambazından bir güzel dayak yer.
Mesele, Bakanlar Kurulu’nda da ele alınır.
Yandaş medyaya çok özel demeç veren iktidarın başı, “Daha önceki hukümetler tarafından bunca yıldır sorunları göz ardı edilen değerli Ağustos Böceği kardeşlerimizin bundan böyle huzur ve refah içerisinde yaşamaları için gerekenler yapılacaktır” diye buyurur.
Ve en nihayetinde Taraf alır sazı eline:
– “Böcek harekatında ayrıntılı şok belgeler!..”
– “Ağustos Böceği olayında asker parmağı!..”
– “Karınca cuntasının son ihtilal planları!..”
‘Suçlu’ ilan edilen Karınca apar topar içeri tıkılır.
Ağustos Böceği, Karıncanın yuvasına yerleşir, yiyeceklerine konar, eşyalarının üzerine yatar ve ‘ak günlerin’ huzuru içerisinde gül gibi yaşayıp gider.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Ağustos Böceğinin Türkiye Uyarlaması için yorumlar kapalı
Haz 24

“Benim Annem Türk idi” -2-

 25
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bir Afrika ülkesinde Amerika tarafından paketlenip zamanın Türk hükümetine teslim edilen ve bu hizmet(!) karşılığında hükümetten, Türkiye’den ne istendiği meçhûl olan, gözlerindeki bantlar sökülüp kendisine “memleketine hoş geldin” diyen askerlere şaşkın, korkmuş, çâresiz gözlerle bakarak, ne olduğunu anlamaya bile çalışmadan, “Benim annem de Türk’tü, hizmete hazırım” diyen binlerce insanımızın katilinin karmakarışık hikâyesidir bu.
İçinde mizah yoktur bu “Benim annem de Türk’tü” hikâyesinin. İçinde mâsumiyet yoktur.
İçinde, yalnızca ve yalnızca yemek yediği çanağa def-i hacet eden bir ihânetin zavallı bir hikâyesidir bu.
İçinde, yalnızca yirmili yaşlarında Mehmetçiklerin kanını akıtan bir insanlık dışı vahşetin hikâyesidir bu.
İçinde, mâsum bebeklerin, mâsum genç kızların, mâsum öğretmenlerin, mâsum mühendislerin, mâsum kadınların, mâsum yaşlıların kanı akıtılan bir hikâyedir bu.
İçinde, bir kardeşlik hukukunun, bin yıllık bir arada yaşama irâdesinin yok edilme planlarına ortak olunmuş bir büyük ihânetin hikâyesidir bu.
İçinde, bu ülkenin siyâsetçilerinin, bürokratlarının, aydınlarının, gazetecilerinin, liberallerinin, Türk ve Türkiye düşmanlıkları iflah olmaz fosil solcularının, Türk fobisiyle büyümüş islâmcılarının da ortaklık ettiği bir büyük ihânetin hikâyesidir bu.
İçinde, mizah değil, nankörlük ve ihanet besleyen bir hikâyedir bu, kanla ve ihânetle beslenen bir hikâyedir bu.
İçinde ‘Nakil Aga’nın, ‘Osman Aga’nın naif inatlarıyla, ‘(…) Ağa’nın, ‘(…) Ağa’nın ihânetlerinin aldığı bir hikâyedir bu.
“Sana yok, ırkıma yok izmihlâl” diyenlerle, “Çanakkale’de biz de savaştık, verin bedelini” diyenlerin 2 farklı “benim annem de Türk’tü” hikâyesidir bu…
Sormak gerek, hangileri Türk?
 
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26969
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | “Benim Annem Türk idi” -2- için yorumlar kapalı
Haz 23

Bir “Mizan” Var!

80287
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Gel beyim hoşça gel, oyum var sana
Oylarını veren soyum var sana
Yine kurban kestim doyum var sana
Ye, utanma ye, tıkıştır biraz
 
Bu saltanat böyle sürmeyebilir
Arabın her zaman gülmeyebilir
Talih kuşun her an görmeyebilir
Bu hayat, elbette yokuştur biraz
 
Söz ağızdan çıkar benim bildiğim
Görülmedi sayende hiç güldüğüm
Üzülmezsin duyulunca öldüğüm
Oy için ağla sen yakıştır biraz
 
Ben ekmek derdine düşeyim boş ver
Şu kızıl güneşte pişeyim boş ver
Sokaklarda ölüp şişeyim boş ver
Çil çil paraları sokuştur biraz
 
Para ile satılmayı bilmedim
Hiçbir zaman kana ekmek dilmedim
Belki bindi ben bir defa ölmedim
Sense, akilleri tokuştur biraz
 
Çalışmanız beni memnun etmedi
Hak almaya ise gücüm yetmedi
Bir Mizan var bu iş burda bitmedi
Kan terle mahşerde koşuştur biraz
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | Bir “Mizan” Var! için yorumlar kapalı
Haz 22

Krizden kurtulmak için yerli malı kullanın!

afis
 
Başabakan medya aracılığıyla açıklama yapmış;
“Krizden kurtulmak için yerli malı kullanın!”
* * *
Ben de dedim ki amenna, başabakanımız doğru söylemiş…
Başa bakanı cepten arayıp tebrik edeyim dedim… 
Meğerse Turkcell’in bir kısmına el koyup, Finliler’e Ruslar’a satmışlar… 
Telsim’den arayayım dedim…
El koyup İngilizler’e satmışlar… 
AVEA’dan arayayım dedim…
Lübnanlı’ya satmışlar… 
Ev telefonundan arayayım dedim…
Araplar’a satmışlar… 
E bari internetten e-posta yollayayım, maksat yerli malı kullanmak olsun…
O da Araplar’a gitmiş… 
Ne diyelim…
Arab…
Sen bizi kurtar Ya Rab…
* * *
Bari dedim bineyim otomobile, başabakanın yanına gidip öyle tebrik edeyim… 
Uzun yola çıkma dan önce araç muayenesi yaptırayım dedim…
Araç muayene işlerini Alman’a vermişler… 
Sigortasını yaptırayım dedim…
Başak Sigorta’yı Fransa’ya vermişler… 
Benzin alayım desem…
Zaten direk Irak’a dolaylı olarak ABD’ye gidecek param… 
Ondan da vazgeçtim…
* * *
Madem dedim, başabakanı yerli malı kullanma sevdasından dolayı tebrik edemedik..
Eee, bari gidip bir bankadan kredi çekeyim de yüzde yüz Türk sermayeli bir iş kurayım… 
Maksat, başabakanın gözüne girmek… 
TEB’e gittim, Fransızlar kapmış… 
Deniz Bank’a gittim Danimarkalılar almış… 
Oyak Bank’a gittim, Hollandalı oturuyor patron koltuğunda… 
Finans Bank’ı da vermişiz Yunan’a… 
Hani, Türk Bankası olduğu için Ziraat Bankası’nın Atina’da şube açmasına izin vermeyen Yunanistan.. . 
Ama Allah’ı var sayın başa bakanımızın, Garanti Bankası’nın hepsini değil sadece yarısını vermişiz
Amerikalılar’ a…
Valla tebrikler…
* * *
Dedim ki kendi kendime, bu da olmadı, en iyisi mi açayım bir radyoyu da kafamı dinleyeyim.. . 
Açtım…
Süper FM…
Kanadalı’ya satmışlar…
* * *
Valla nasıl olur bu iş dedim kendi kendime… 
Ne var ne yok elin ecnebisi kapmış… 
Cep delik tava delik…
Nokta nokta nokta üstelik…
* * *
İçmediğim halde hemen bir 70’lik rakı açmak istedim büyüğünden…
Hani Türk içkisi ya. O bakımdan. Efkar dağıtmak için… 
Onu da Amerikalılar’ a satmışlar meğerse…
* * *
Bir tek kömür madenlerini satmamışlar…
Seçim zamanlarında işe yarıyor çünkü… 
Demokraside devrim yaptık ya hani… 
Kömür demokrasi düzenine geçirdik ülkemizi… 
O bakımdan…
* * *
Hadi bakalım… 
Durmak yok yola devam!…
 
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , | Krizden kurtulmak için yerli malı kullanın! için yorumlar kapalı
Haz 21

Hangi Parti Şeytanla İşbirliği Yapıyor?

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Zaman gazetesinde yayınlanan bir habere göre “Sivil Dayanışma Platformu” adına yapılan açıklamada, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştirenlerin askeri cemselerle 70 ton altın çaldıkları iddia edildi ve çalınan bu altınların iade edilmesi gerektiği ifade edildi.
“Çalınan altın” denilince aklıma 27 Mayıs’tan önce askeri uçaklarla İngiltere’ye rehin olarak taşınan altınlar geliyor. Üstelik altınları uçakla taşıyan emekli kurmay pilot Albay Hüseyin Avni Güler idi. Güler’in bu konudaki açıklamaları şöyleydi:
“1958 yılında Lübnan’da Müslüman Araplarla Hıristiyan Araplar arasında savaş çıkmıştı. Ben Ankara Etimesgut 12. Hava Üs Komutanlığı’nda Uçucu Seyrüseferci Yüzbaşı olarak görevliydim. Lübnan’a yedi sefer uçtum. Her uçuştan önce uçağımız kapalı sandıklarla yükleniyordu. İlk yüklemelere o zamanki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu nezaret ediyordu. Yükümüzün ne olduğunun biz bile farkında değildik.
Bir uçağımız, Beyrut Havaalanı Müslüman Arapların eline geçtiği sırada alana indiğinde enterne edildi. Uçak ekibi tutuklandı. Rahmetli Bnb. Rıza Kalaycıoğlu ve ekibi, iki ülkenin anlaşması sonucu bir ay sonra ülkeye getirildi.
Bu olaydan sonra Lübnan’da Müslümanlara değil de Hıristiyanlara Türkiye’den 85 uçak dolusu silah ve cephane götürdüğümüzü ve bilmeden iktidarın günahına alet olduğumuzu öğrendik. Gene yükümüzün ne olduğunu bilmeden Londra’ya iki tondan fazla altın götürdüğümüzü ve uçaklar dışında gemilerle, trenle ve TIR’larla yüz ton kadar altının dış ülkelere rehin gönderildiğini biliyorum.
27 Mayıs’ta Maliye Bakanı Kemal Kurdaş, takriben doksan altı ton altını geri getirtti. Kurdaş, tasarruf bonoları çıkararak memur ve işçilerden alınan paralarla bu görevi başardı.”
***
Hüseyin Avni Güler henüz hayattayken, bu bilgileri, Hulki Cevizoğlu’na da özetle açıkladı.
Emekli amiral Türker Ertürk de konuyu incelemişti: “Menderes, sadece hava yolu ile değil, deniz yolu ile de Lübnan’daki Hıristiyanlara, Müslümanları öldürmeleri için silah ve cephane göndermişti. 1957’de emperyalizm istedi diye Suriye’yi işgal etmek istemişti. Aynı Menderes, 1958’de Cezayir’de emperyalist, işgalci ve katliamcı Fransızlara karşı bağımsızlık mücadelesi veren Müslümanları değil Fransa’yı desteklemişti.
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26925
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | Hangi Parti Şeytanla İşbirliği Yapıyor? için yorumlar kapalı
Haz 20

“Benim Annem Türk idi” -1-

189439
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Arnavutların biraz naif, biraz da mizaha malzeme taşıyan inatları mâlûmdur.
İstanbul Alibeyköy’de Arnavutların yoğun olarak yaşadığı bir mahallenin muzip berberi, dükkânına gelen bir delikanlıya, “Bizim Nakil Aga’nın oğlu Bayram buradaydı te şimdi, velâ tam bir Arnavut imiş çocuk” der. Sakal tıraşı için koltuğa oturan delikanlının merakı gıdıklanmıştır. “Niçın more?” der. Berber, “Niçın olacak bre çocugim, sabunsuz tıraş oldu, bana mısın demedı, has Arnavut imiş” diyerek delikanlının kâfi miktarda tahrik olduğunu görerek sabunu alır eline, delikanlının yüzüne sürmek için, delikanlı hemen atılır, “Heyt bre, bilmeymisın ben Arnavut Osman Aga’nın çocugiyim, sabunsuz tıraş et” der. Berber, bıyık altından gülerek alır eline usturayı ve başlar tıraşa.. Bir yanağın tıraşı bitene kadar delikanlının yüzündeki kesiklerle birlikte acısı da artar ve berbere, “Dur der, dur, açan hatırladim, benim annem Türk idi…”
Bu insanlar aynı beşiklere doğmuş, cephelerde aynı kabirlere defnolmuş kardeş iki milletin çocuklarıdır. Yaşadıkları topraklar resmî olarak Osmanlı devletinden koptuktan sonra, Balkan Savaşı’nda kurulan ’İşkodra Alayı’na seferberlik ilânıyla gelen bu insanlar, Çanakkale Savaşı’nda en kanlı çarpışmalar olarak tarihe geçen Seddülbahir cephelerinde ve 1. Kerevizdere çarpışmalarında 70-71 ve 124. alayların askerleri olarak ’Zığındere Cephesi’nde 24’lük Fransız toplarının ateşi altında tamamı şehit olmuşlardır. Aradan geçen 98 yıl içinde bir kez olsun “Çanakkale Savaşı’nda biz de şehit verdik” diye başlayan ve ardından bedelini isteyen bir ’şeytâni cümle’ kurmamışlardır. Çanakkale türküsünü kendi dillerinde okumak ve Çanakkale ile onur duymak onlara yetmiştir…
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26969
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | “Benim Annem Türk idi” -1- için yorumlar kapalı
Haz 19

Gezi Parkı

taksim-gezi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bir anda Türkiye’nin gündemini oluşturan Taksim Gezi Parkı’nın tarihi:
 
Gezi Parkının bulunduğu yere 1806 yılında Halil Paşa Topçu Kışlası adıyla Rus ve Hint mimarisinden izler taşıyan Ana gövdesi iki katlı, soğan kubbeli ve kule görünümlü, köşeleri ise üç katlı olan bir topçu kışlası yapıldı. Kışla binası pek çok savaş gördü. 31 Mart Olayları’nda (1909) isyancıların karargahı olmuştur. Hareket ordusunun müdahalesiyle sona eren olaylar sırasında kışla top atışına tutularak ayaklanma bastırıldı. Top atışları sırasında kullanılamaz hale gelen kışla bir dönem esrarkeşlerin ve evsizlerin mesken tuttuğu bir yer oldu.
Beyoğlu’nun giderek Şişli yönüne doğru gelişmesiyle işlevini kaybetmeye başlayan Taksim Kışlası, 1922 yılında içindeki alana tahtadan tribünlerin inşa edilmesiyle Taksim Stadı adıyla stadyuma çevrildi. Türkiye Milli Futbol Takımı ilk resmi futbol maçını Romanya ile, Gezi Parkı’nın bugün bulunduğu, bu statta 26 Ekim 1923’de oynadı ve maç 2-2 berabere sonuçlandı.
Şehircilik uzmanı Henri Prost imar planını hazırlarken, Dolmabahçe’den Nişantaşı’na yükselen Kadırgalar Vadisi’ni (Harbiye Kongre Vadisi) büyük bir park haline getirme planı dahilinde, Taksim Gezisi’ni de yetkililere önerdi. İnönü stadyumunun yapılmasıyla işlevini kaybeden stadyum ve harabe halindeki kışlanın, 1940 yılında dönemin İstanbul Valisi Lütfi Kırdar tarafından, Henri Prost’un hazırladığı imar planı çerçevesinde istimlak edilerek yıktırılmasından sonra, İstanbul’un Cumhuriyet döneminde yapılan ilk parkı oldu.[1] Gezi o günün son derece sınırlı imkanları ile tanzim edildi. Mermer parmaklıklı mermer merdivenler, Boğaziçi’ne bakan oturma mekanları, banklar, çim sahaları, Gezi’yi halkın sık sık gelip dolaştığı bir yer haline getirdi.
1940 yılında İstanbul Vali ve Belediye Başkanı sıfatıyla Lütfü Kırdar kışlayı İsmet İnönü’nün izniyle  yıktırdı ve park yaptı. 31 Mart Olayı, İttihatçıların gayretiyle Sultan Abdülhamid’e fatura edilmek istense de bütün tarihi araştırmalar bunun bir iftira olduğunu gösteriyor. Olayda büyük ölçüde İngiliz parmağı vardır. Osmanlı Devleti Berlin Anlaşması’ndan sonra İngilizlerin Mısır’ı işgal etmesi üzerine İngiliz ekseninden Almanya’ya doğru kaydı. Bu durumdan rahatsız olan İngilizler, İttihatçıların Alman yanlısı olduklarını anlayınca içerideki ihtilafları, ayrılıkları körüklemeye ve kullanmaya başladı. İşte Topçu Kışlası’ndaki Avcı Taburu’na bağlı askerler, subaylarına karşı ayaklanarak onları hapsetti. Kendilerine önderlik eden hocalarla  Heyet-i Mebusan’ın önünde toplandı  “şeriat isteriz!”  diye bağırmaya başladılar. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa isyancılarla uzlaşma yolunu seçti, yeni kurulan hükümeti İngiltere destekledi, bu arada çok acı gelişmeler oldu. Adliye Nazırı Nazım Paşa, İttihatçı Ahmet Rıza Bey sanılarak isyancılar tarafından linç edildi. Lazkiye Mebusu Arslan Bey de gazeteci Hüseyin Cahit sanılıp öldürüldü. Cahil ve alaylı olan askerlere halk arasından ayak takımından hamallar ve bazı dindar kimseler de  “din elden gidiyor” propagandasına inanarak katılmıştı. Ayaklanma, Heyet-i Mebusan üzerinde de etkili oldu. İttihat ve Terakki üyesi mebuslar can güvenliklerinden endişe ettikleri için Meclis’e gitmediler. İsyancılar buldukları mebusları ve İttihatçı olduğuna inandıkları subayları dövdüler, öldürdüler. Ayaklanmayı başlatan muhalefetin elinde bir program olmadığı için isyan belli bir hedefe ulaşamadı. İsyanı bastırmak için İttihatçılar Selanik’te topladıkları kuvvetleri trenlerle İstanbul’a sevk etti. Bu kuvvet içinde muntazam askeri birlikler küçük bir azınlıktı. Çoğunluğu; Sırp, Bulgar, Yunan, Makedon, Arnavut çetecileriyle, sözde gönüllüler teşkil ediyordu. Hareket Ordusu’nda yıllarca Türk kanı dökmüş, yağmacı Makedonya çetelerinin çoğunluk teşkil etmeleri, İstanbul’da I. Ordu’da büyük tereddütler uyandırmıştı. Kumandanlar, Sultan Hamit’ten Hareket Ordusu’nu dağıtmak için izin istediler. Biz bunları birkaç dakikada bitiririz dediler. Sultan Hamid yalnız padişah değil, aynı zamanda halife olduğunu, 30 küsur senedir asla kan dökmediğini, bu yaştan sonra Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmayacağını, Cenab-ı Hakk’a mütevekkil olduğunu söyledi ve paşaları huzurundan çıkardı. Üstelik I. Ordu komutanı Nazım Paşa’ya, Hareket Ordusu’na katiyen mukavemet etmemesi için emir verdi, yemin ettirdi. Selanik’ten hareket eden ordu 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gece İstanbul’a girdi ve sıkıyönetim ilan edildi. Ayaklananların önderleri Divan-ı Harpte yargılandı, idama mahkûm edildi. Şimdi 23 Nisan’ı bazılarının neden sevmediğini düşünmez misiniz?
Kışlanının yıkılması sonrası, çevrede yapılan otellere tahsis edilen alanlar ve düzenlemeler ile parkın kapladığı alan zaman içinde küçüldü. Buna rağmen İstanbul’un merkezinde önemli bir dinlenme alanı oldu ve sık sık düzenlemelerle görünümü değişti. 38.000 m² yüzölçümüne sahip olan Taksim Gezisi, 1991-92 arasında revizyondan geçirildi; dikdörtgen planlı parkın ortasına fıskıyeli büyük bir havuz inşa edildi.
Gezi Parkı’nın kuzeyinde, eskiden Taksim Bahçesi ve Taksim Belediye Gazinosu’nun bulunduğu yerde halen Ceylan Intercontinental Oteli vardır. Asker Ocağı Caddesi’nin karşı tarafında ise Divan ve Hyatt Regency otelleri yer alır. Gezi Parkı’nın altına Cumhuriyet Caddesi tarafına, kot farkından yararlanılarak dükkan ve kafeteryaların ve bir sanat galerisinin bulunduğu bir dizi kapalı mekan inşa edilerek 1967’de bugünkü halini aldmıştır.
 
 Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Taksim_Gezi_Park%C4%B1
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | Gezi Parkı için yorumlar kapalı
Haz 18

Altın Sözler

image
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* “Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür…
    Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür…
    Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür…
    Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür…
    Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür…
    Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür…
    Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür…”  Mahatma Gandi
 
* “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim. Spor, ahlaktır. Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.” M.Kemal Atatürk

 * “İslam’a nüfuz ettikçe; kendimi Türk olarak da hissetmeye başladım” Ahmet Schimidi

 
* “Türk’e hiçbir kavmin horoz olmasına tahammül edemem” Mehmet Akif Ersoy
 
* “İki günü birbirine eş geçen, hüsrandadır.” Hz.Muhammed
 
* “Arkasında sürü kalmadı ama ıslığı dağları deviriyor” Atasözü
 
* “Ey ulu Allah’ım Türklüğümü benden esirgeme” Ebulfez Elçibey.
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Haz 17

“Bitirdiler Türkiye’yi!”

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Tüm dünyaya rezil olduk
Düşürdüler seviyeyi
Terörle, kanla boğulduk
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Siyasetin cin bulvarı
Yitiriyor ar’ı, varı
Hanım adı, oldu karı
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Bayrağını indirdiler
Askerini sindirdiler
Çileleri bindirdiler
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Korkuttular cinli ile
Uyuttular ninni ile
Buluştular kinli ile
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
“Açılımla” çağlar olduk
Teröriste ağlar olduk!
“Paçavralar” bağlar olduk
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Milli fikre banmazlar hiç
Bil yürekten yanmazlar hiç
Şehitleri anmazlar hiç
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Tanınan bir emirdiler
Ve sürekli semirdiler
Her yerini kemirdiler
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Ceylan gözler görmez oldu
Cumhuriyet gülü soldu
Gafil, hain yurda doldu
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Senaristler kelli felli
Başoyuncu rolü belli
Oynattırar “sal’lı, sel’li”
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
“Müthiş Türk’ü sindiler
Truva’ya bindirdiler
Al bayrağı indirdiler
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
“ABD’den gelmiş muştu”
 Emri alan diller sustu?
 Hain başlar hep kin kustu
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
  Ey vatandaş bir ışık yak
 Satılmayan kaldı mı bak!
 Artık uyan,  ayağa kalk
“Bitirdiler Türkiye’yi!”
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | “Bitirdiler Türkiye’yi!” için yorumlar kapalı