Haz 16

Rekor Ziyaret!

erdogan-harita
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Devleti yöneticilerinin zaman zaman ülke ziyaretleri yaptığı bilinmektedir. Bunlar iki ülke arasında güvenlik ve işbirliği, ticari vb. anlaşmalar yapmaktadırlar. Ancak Başbakan Erdoğan 87 ülkeye 273 ziyarette bulunmuş ve bir Türkiye rekoru kırmıştır. En fazla ziyaret edilen ülkelerden biri hiç şüphesiz ABD’ye olmuştur ve 14 kez ziyaret edilen birinci ülkedir. Orta Doğu’da ise 14 ülkeye 55 kez seyahat etmiştir. Suudi Arabistan ve Suriye 11’er kez ziyareti ile bütün iktidar dönemlerinin rekorunu kırmıştır. Şu anda da Fas, Cezayir ve Tunus’u ziyaret edeceği söylenmiştir. Bütün bu sayılara Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı ile diğer bakanların seyahatlerini ilave edilmemiştir. Siz, sadece AKP iktidarının erişilmesi zor bir dış seyahat rekoru kırdığını bilin ola ki rekor ödülü vermek isteyenler çıkabilir. Bu ülkenin en önemli kaynaklarının ve en kıymetli zamanının ne kadar hoyratça ve görgüsüzce harcandığını görün
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | Rekor Ziyaret! için yorumlar kapalı
Haz 14

Dikkat, Dikkat, Dikkat! 12 Eylül ve Öncesi Olmasın!

fft2mm829893
“Gezi Parkı” protestolarında  öncelikle i
yi niyetli olduklarından şüphe duymadığımız pırıl pırıl gençlerin oyuna gelmemesini dilerken 12 Eylül öncesinde yaşadıklarımızı hatırladıkça kaygılanıyorum.

Mevcut iktidarın ise bu eylemleri “kendilerini yıkmak ve demokrasiye düşmanlık” gibi bir zihniyet anlayışıyla bütün gücüyle bastırmaya çalışacağı da muhakkaktır. “Yüzde elliyi zor tutuyorum,” “Yol ver gidelim, Taksimi ezelim, Azınlık şaşırma, sabrımızı taşırma” sloganlarının asıl amaçlarının göstermektedir.
İktidar partisinin, otuz yıldır ülkemizi kana boğan bölücü terör örgütünü masum, elebaşını da suçsuz gösterme gibi gayretleri toplumda müthiş bir korkuya ve kaygıya sebep olmuştur. Bölücü suç örgütünün her ferdinin işledikleri suçun cezasını çekmeleri gerekirken iktidarın sağladığı “Çözüm Süreci” adı altında aldatmacı politikalarla elini kolunu sallayarak silahlarıyla birlikte gitmesine göz yumması “ihanet” olarak değerlendirilmektedir. Bu tür politikaları örtmek için “Suriye, alkol, vs’ yi gündeme getirmesi tesadüf müdür? Reyhanlı’da 52 vatandaşın ölümünden kimler sorumludur? On yıldır “kibir dolu davranışlar, yandaş kayırmalar, halkı hakir görmeler, Cumhuriyeti kuranlara hakaret etmeler, İstiklal Marşı’na, Andımız’a, Türk Bayrağına, Milli Bayramlara dil uzatmalar, Genel Kurmay Başkanını terörist olarak göstermeler, TSK’nın komutan ve muvazzaf subayları sahte dijital verilerle suçlamalar, “ vb. Gibi pek çok hareketler protestolarının asıl sebebi değil midir?
 
 Dikkat! 12 Eylül ve Öncesi Olmasın!
“Gezi Parkı” protestoları, öncesinde iyi niyetlerle vatana, bayrağa, millete, Mustafa Kemal Atatürk’e ve kurduğu cumhuriyete sahip çıkmak amacıyla yapıldığı protestocuların açıklamalarından anlaşılmaktadır. Ancak protestoların başlamasından sonra 12 Eylül öncesinin bölücü Marksist, Maoist, bölücü kıytırık komünist örgütleri Takim’e sızmaya başlamıştır. İP’in ve TGB’nin eylem ve söylemde zaman zaman bu örgütlerle birlikteliği düşünüldüğünde protestolarda yer kapmak ve kendilerini göstermek amacıyla bu fırsatını kaçırmak istemedikleri anlaşılmaktadır. Bunlar uluslararası emperyalizmin satılmış uşaklarıdır. Bunlara asla fırsat verilmemelidir. Terör örgütü paçavraları ve caninin posterleri açıldığında, BDP’nin kendini göstermek istediğinde, nasıl protesto edildiği ve “Gezi Parkı”ndan kovulduğu görülmüştür. Oradaki gençlerin yapması gereken de budur. Ayrıca üç ilde; Şırnak,Hakkari ve Bingöl’de protestonun yapılmayışı da manidardır.
 MHP Genel Başkanı Bahçeli (ister beğenilsin ister beğenilmesin) bu ve benzeri olaylara (marjinal grupların etkisi olacağı kanaatiyle) uygun bulmadığı ve bunun için de Ülkücü gençliğin “Gezi Parkı’ndan çekilmesini istemiştir. Yerel seçimlere yaklaşıldığı bu günlerde AKP ile seçimde hesaplaşılmasını istemesi ve bunun için her kargaşanın  ülkeye zarar vermesi noktasında yerinde bir karar olarak değerlendirilebilir.
12-eylul-foto 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | Dikkat, Dikkat, Dikkat! 12 Eylül ve Öncesi Olmasın! için yorumlar kapalı
Haz 13

Zirve sarhoşluğu…

kartallarin-savaslari-izle
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kartal ve yılanın kavgasını bilir misiniz? Kartal, yılanı avlamak için türlü türlü tezgâhlar kurar ancak yılan dikkatiyle her seferinde kartalın salvolarını savuştururmuş. Bir gün yine kartal yılanı pençeleriyle kavramış, yılan da kuyruğunu kartalın boynuna dolamış ve mücadele başlamış. İkisi de birbirinden kurtulamıyorlar. Sonunda kartal zor bela birkaç kanat vurarak yerden yükselmiş. İkisi de çırpınırken nefeslenmek için biraz duraksamışlar. Her nasılsa yılanın gözüne aşağıdaki bağ, bahçe, tepe ve derenin güzelliklerine takılmış. İlk kez yukarıdan gördüğü yerlerin güzelliklerine hayran kalmış. Mücadeleyi rölantiye alıp, keyifle seyretmeye başlamış. Kartal da durumun farkına varmış ve yükselmeye başlamış. Yukarı çıktıkça yılan gevşiyormuş. Tam da yılanın zirve sarhoşluğuna kapıldığı anda, pençelerini aralamış ve yılan az önce tepeden baktığı yere düşüp parçalanmış.
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , | Zirve sarhoşluğu… için yorumlar kapalı
Haz 12

Maskeli Tükenmişlik Sendromu!

tukenmislik1-e1330867016650
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Gezi parkı protestoları ‘birkaç ağacın’ kesildiği için mi yapılmaktadır? (Keşke öyle olsaydı.) Ancak hiçbir şey sebepsiz değildir. Bu güne kadar Akepe’nin millî ve manevi değerlerimizle oyuncak gibi oynadığı herkes tarafından bilinmektedir. Atatürk’e, milliyetçiliğe, milli bayramlara, askere,vb. Vatandaşlara hakaret edici tavırlar ve ifadelere karşı bir birikim değil midir? Akepelilerin medyadaki halka yansıyan hareketlerini görüyoruz halkın arasına çıkacak yüzü olmayanlar ‘akil adamları’ devreye sürmediler mi? “Kibirin” alası hepsinde mevcut. Birçok medya kuruluşunun söylediği gibi Akepe’nin ‘maskeli tükenmişlik sendromu’ yaşadığı ifade edilmektedir. Bu ve benzeri protestolarda kışkırtıcılara dikkat etmek gerekir. Terör örgütü ve BDP pusuda beklemektedir. Türkiye’de her ne pahasına olursa olsun karışıklığı tetikleyici hareketlere girişeceklerdir. BDP İstanbul Millet vekili Sırrı Süreyya Önder’in yaptığı gibi…
Demokratik bir seçim dönemine kadar aşırıya kaçmadan Akepe’den hesap sormaya kalkan vatandaşlar siyasilerin yapamadığını yapmış ve güçlü iradesini ortay koymuştur.
 
Bunun en bariz örneklerinden biri http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26953 kaynaktaki parlamento haberlerinde mevcuttur.
 
“Parlamento muhabirlerinin “yayla” olarak adlandırdıkları, kulislerin dışında mebuslarımıza sigara ve çay içmeleri için düzenlenmiş lüks bahçeler var. Parlamento çalışmalarından çok yorulmuş(!) milletvekillerimizi her daim burada görmek mümkün. Tabii ki gelenler için söylüyorum. Ara sıra sırf yoklamaya imza atanları kastetmiyorum. Meclis’te o gün genel kurul ve komisyon çalışmaları için zorunlu görevli olan mebuslarımızın yayla geyikleri dillere destan oldu. Oylamalar sırasında koştur koştur içeri giriyorlar, sonra, el kaldır indir. Görev başarı (!) ile ifa olunca haydi yaylaya. Bir zamanlar en hararetli siyasi tartışmaların yaşandığı, ülke meselelerine kafaların yorulduğu kulisler ise bom boş. Danışmanlar koltuklarda bitap şekilde televizyondan genel kurul çalışmalarını izleyip oylama sırasında mebuslarına uyarıcı mesajlar atıyorlar.
İktidar mebuslarına soruyorsunuz “nedir bu hal” diye. “Bize görüşümüzü soran yok ki. İşimiz el kaldırıp-indirmek” diyorlar. Aynı soruyu muhalefet temsilcilerine yönelttiğinizde ise “Adamlar her istediklerini istedikleri gibi geçiriyorlar. Muhalefetin ne önemi kaldı ki” diye cevap veriyorlar. Hepsinin gözlerindeki bitkinlik açıktan okunuyor. “Bitse de gitsek” modundalar. “Meclis Temmuz’da da çalışacak” haberlerine fena halde homurdanıyorlar. Kendi aralarında yaptıkları yayla muhabbetlerinde “Meclisin çalışma süresi niye uzatılacak? Genel Başkanlar çalışıyorlar ya!. Bize ihtiyaç yok. Onlar çalışsın biz memlekete gidelim” diyorlar.
24’üncü dönem milletvekilleri 2 yılda tükendi. Tüm şikayetlerine rağmen “istifa edelim” diyenine rastlamadım.
Gördünüz mü tükenmişlik sendromunu?…
Tüm bu yorgunluklarına(!) rağmen kıyak milletvekillilik yasası bir an önce çıksın diye harıl harıl kulis yapıyorlar.”
  Ülkenin bu hale gelmesinin sebeplerinden biri de milletimiz tarafından anlaşılmıştır.
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | Maskeli Tükenmişlik Sendromu! için yorumlar kapalı
Haz 11

Güzel Sözler

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* Sözlerdeki incelik güven yaratır. Düşüncedeki incelik derinlik yaratır. Duygulardaki incelik sevgi yaratır. Bunlara sahip olan insan ise her zaman kendini aratır…
 
* Sakın vazgeçme! Eğer sen vazgeçersen hak etmeyen biri kazanacak…
 
* Adam olmayana düşman bile olmam…
 
* Düşünmeden konuşanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır…
 
* Gerçek dost yanlış yaptığında seni uyaran, sonrasında ise koruyan kişidir… Yaptığın yanlışı herkese duyuran değil…
 
* Seni seviyorum demek değil ki marifet, önemli olan o kelimenin tüm sorumluluklarını alabilmektir.
 
* Geçmişte sana zarar vereni unut ama asla o zararın sana neler öğrettiğini unutma..
 
* Bir insanın ne kadar karaktersiz olduğunu anlamak istiyorsan, aranın bozulmasını bekle. İlk fırsatta en hassas yerinden vurmaya çalışacaktır…
 
* Kör bir insana rengi anlatmak ne kadar imkansızsa, cahil bir insana laf anlatmak da o kadar imkansızdır…
 
* Dostluk ulaşılmayacak kadar derin, unutulmayacak kadar güzel ve sadece ender insanlarla yaşanacak kadar özeldir…
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | Güzel Sözler için yorumlar kapalı
Haz 10

“Çözüm sürecini anlayan hayvanlar”

gundogducozum-surecini-hayvanlar-bile-anlamisbazi-insanlar-anlamiyor-2405131200_m
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Malûm, başlıktaki ifade Memur-Sen Genel Başkanı ‘âkîl adam’ Ahmet Gündoğdu’ya ait… Bu süreci liberallerin, İslâmcıların, Kürtçülerin, radikal solcuların desteklediğini biliyorduk ancak şimdi hayvanları da duyduk!.. Doğrusu tam anlamıyla uygun bir işbirliği koalisyonu denilebilir!..
İlgili kişi Ardahan yolunda bir çobanla karşılaşmış, çoban kendisine artık hayvanların yüzünün güldüğünü söylemiş, ‘akil’ de nasıl güldüğünü sormuş, “Yaylaya çıkacaklar da onun için gülüyorlar” cevabını almış… Ve devam etmiş: “Şimdi çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor…”derken
Hangi hayvanların anladığını da bildirirse seviniriz. Bunlar; Öküzler, eşekler, katırlar, tilkiler, çakallar, sırtlanlar vb. hayvanlar mıdır. 
Hani bir söz vardır. “Güleriz ağlanacak halimize” diye… Ama biz gülemiyoruz. Ülkenin halini gördükçe kahroluyoruz. Şu anda “akillerden” kaçı ortalıkta görünüyor. Gören bilen varsa haber versin. Hepsi de arazi oldular. “Her şey layığını bulur” diyen Harun Reşit bu günler için mi söylemiş bu sözü acaba?…
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | “Çözüm sürecini anlayan hayvanlar” için yorumlar kapalı
Haz 09

Ne Hallere Düştük!…

Vernal
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Şaşırmış zamane, bataklık buldu
Her taraf acayip mahlûkla doldu
İtin sadakati aranır oldu
Böyle ne hallere düştük ya Rabbi!
 
Artık beyazlıkta islerle biriz
Tepeden tırnağa kokuşmuş kiriz
Her türlü naneyi iştahla yeriz
Böyle ne hallere düştük ya Rabbi!
 
Kin ve hırs bürümüş bütün gözleri
Koyduk ardımızda iğrenç izleri
Hiçbir ilaç temizlemez bizleri
Böyle ne hallere düştük ya Rabbi!
 
Medeniyet pusulasında yöndük
Bir zaman güneştik mum gibi söndük
Düşük ayardaki altına döndük
Böyle ne hallere düştük ya Rabbi!
 
Yalanlarla geçti gündüz gecemiz
Pisliğe batmakta her düşüncemiz
Bu çağda da para oldu ecemiz
Böyle ne hallere düştük ya Rabbi!
 
Şahbaz’ım da şaştı bu işe, fakat
Tükenmiş, kalmamış kimsede takat
Başlara inmekte balyozlu tokat
Böyle ne hallere düştük ya Rabbi!
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | Ne Hallere Düştük!… için yorumlar kapalı
Haz 08

ABD Orkestra Şefliğinde…

27240ABD ve Avrupa’nın asıl hedefi Türkiye’yi Hıristiyan eyaletlere dönüştürmektir. AKP iktidarının daha şimdiden, tehcirle ve mübadele ile giden Ermenilerin ve Rumların torunlarını Anadolu’ya yerleşmeye çağırması da bunun belirgin işaretleridir..
Emekli amiral İlker Güven’in ortaya çıkardığı, ABD Kongresi’nin 1896 tarihli gizli kararında, “Amerika’nın belirleyeceği bir Hıristiyan yöneticinin, Türkiye’nin başkanı olarak seçilmesini müteakip, Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri kabul edilip, Hıristiyan gücünün Utah Eyaleti yönetimi örnek alınarak Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması sağlanacaktır…” deniliyordu.
ABD, hedefinden hiç vazgeçmedi. PKK’nın Ankara’da bir istihbarat organizasyonu olarak kuruluşu ve bugüne kadar ayakta tutularak, Türkiye’yi eyaletlere bölmenin aracı olarak kullanılmasının asıl sebebi bu karardır. Başkanlık sistemi de bu projenin gereğidir.
 
***
Anadolu’da kurmayı planladıkları federe şehir devletlerinin adlarını ise 2001 yılında “Veneto’dan Batı Karadeniz Bölgesi’ne” sloganlı bisiklet gezisi sırasında açıklamışlardı.
Buna göre Anadolu şu devletlerden oluşacaktı:
“Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pont, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya.”
AB’nin İlerleme Raporu ve Başbakanlıktaki Azınlık Çalışma Grubu raporunun öngördüğü, Turgut Özal ve Cemalettin Kaplan’ın kurmak istediği “Anadolu Cumhuriyeti” de işte böyle bir devlet olacaktı!
Bu tabloya evet diyen, Türk de Kürt de olamaz. Bu projeye hizmet edenler, olsa olsa Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail projelerine hizmet eden dönmelerdir. 
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26253 
 
Noam Chomsky, daha 7 Temmuz 1982’de The Guardian’a yaptığı açıklamada, “ABD orkestra şefliğinde Batıya kazanılmış İran, Türkiye, İsrail ittifakıyla bölgeyi yönetmeyi amaçlıyor” demişti. Bu, dünya petrol rezervlerinin yarısından fazlasına sahip bu bölge için “Basra çevresinde Şii, Musul çevresinde Kürt, Bağdat çevresinde Sünni” kuklacıklar oluşturma planının teyidiydi… Yeni dünyanın en etkin kitle imha silahları “enerji” hammaddeleriydi…
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26279
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ABD Orkestra Şefliğinde… için yorumlar kapalı
Haz 07

Tavşanın suyunun suyunun suyu!..

9755650709
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Köylü avladığı tavşanı “pişir de afiyetle ye” diye Hoca’ya getirir. Hoca “akşam gel de beraber yiyelim” der. Köylü gelir, Hoca’nın pişirdiği tavşanı bir güzel yerler…
Aradan birkaç gün geçer…
Aaaa o da ne; köylü yine kapıda. Hoca tanımazlıktan gelip sorar: Kimsiniz?
Adam pişkin: Ben, geçen hafta sana tavşan getiren adamım…
Hoca çok istekli olmasa da “buyur” der adama, yemek saati önüne bir kase çorba koyar: Geçen hafta getirdiğin tavşanın suyundan yapılan çorba…
Adam çorbayı iştahla yedikten sonra çeker gider.
Birkaç gün sonra yine kapı… Kapıda üç-dört adam…
Hoca sorar: Kimsiniz?
Adamlar: Biz, sana tavşan getiren adamın komşularıyız!
Hoca çaresiz onları da buyur eder. Yemek saatinde ortaya kocaman bir tas getirir: Bu tasta, arkadaşınızın getirdiği tavşanın suyunun suyu var…
Birkaç gün daha geçer. Yine tanımadığı insanlar belirir Hoca’nın kapısında: Biz, size tavşan getiren avcının komşularının komşularıyız!
Hoca iyiden iyiye sinirlenir bu kez. Yemek saati, elinde kocaman bir tasla girer içeri. Tasın içi su dolu. Misafirlerinin şaşırdığını görünce açıklar: Tasta gördüğünüz şey, o tavşanın suyunun suyunun suyudur…
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | Tavşanın suyunun suyunun suyu!.. için yorumlar kapalı