Nis 05

GÖKLER AĞLADI!..

20110301_1672_955163837
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Gökler Ağladı!..
Aydınlık şafaktı, tandı yürekler
Ülküye nişandı, şandı yürekler
Milyonlarca kere yandı yürekler
Türk dünyası yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
Bu acıyla boyun büktü ufuklar
O gün söndü güneşteki ışıklar
Dünyada bilinen bütün varlıklar
Hepsi birden yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
Zulüm gördü, duymadı hiç pişmanlık
Başbuğ oldu, hız kesmedi bir anlık
Yediden yetmişe bütün insanlık
Genç, ihtiyar yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
O ikbal, istiklal canda var idi
Ülkü denen bu aşk sende har idi
Başbuğum, sensizlik ahu zar idi
Bozkurtların yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
Tanrı Türk’ü korusun, Türk güçlensin
Sevdan gönüllere Türkçe işlensin
Bu yüzyılda gerçek lider tek sensin
Ülkücüler yüreğini dağladı
Dört Nisan da gökler bile ağladı!
 
4.4.1997
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | GÖKLER AĞLADI!.. için yorumlar kapalı
Nis 04

MERHUM BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ

basbug-alparslan-turkes-1
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Alp Arslan, 25 Kasım 1917 öğle vaktinde Koyunoğlu ailesinden Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ile Fatma Zehra Hanım’ın çocuğu Hüseyin Feyzullah olarak Lefkoşa’da Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı evinde dünyaya geldi. 3 Haziran 1933’te ailesiyle birlikte Lefkoşa’yı terkederek Limasol’dan kalkan İtalyan bandralı “Viyana” gemisiyle İstanbul’a geldi.
1933’te Lefkoşa doğumlu İzmit milletvekili Hüseyin Sırrı Bellioğlu’nun yardımıyla Kuleli Askeri Lisesine geçici olarak kaydoldu ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçince aslî kayıdı gerçekleşti. 1936’da Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olup 1938’de Harp Okulu’nu bitirdi. 1939’da piyade asteğmeni olarak atış okuluna girerek buradan teğmen rütbesiyle mezun oldu. Refik Yurtsever’in ablasının kızı Muzaffer ile 5 Eylül 1939’da nişanlandı ve 14 Ocak 1940’ta evlendi. Bu sırada Gelibolu’daki 58. Piyade Alayı 5. Bölük Komutanılığına tayin edildi ve Balıkesir, Bandırma, Edincik, Erdek ve Marmara Adasında nöbet aldı.
1944’te üsteğmen rütbesindeyken Nihal Atsız’la birlikte “”Irkçılık-Turancılık” davasından yargılandı ve 9 ay 10 gün Tophane Askerî Hapishanesinde kaldı. 1945 yılında Askeri Yargıtay kararıyla tahliye edildi ve 1947’de beraat etti.
Orduya tekrar döndü. 1955’de Harp Akademisi’ni (94.sınıf, Sıra No. 39) bitirdi. Daha sonra ABD’ye gönderildi ve burada Amerikan Harp Akademisi’ni ve piyade okulunu bitirdi. 1955-1957 yılları arasında Washington’da NATO Daimi Komitesi’nde Türk genelkurmayı temsil heyetinde görev yaptı. Aynı sırada uluslararası ekonomi eğitimi gördü. 1959’da Almanya’da Atom ve Nükleer Okulu’na gönderildi ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükseldi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO şube müdürü olarak atandı.
27 Mayıs 1960’dan kısa süre önce Elazığ’daki birliğinden Ankara’ya atandı ve Albay Talat Aydemir’in önerisiyle Milli Birlik Komitesi’ne (MBK) alındı. Darbeyi planlayıp yürütecek olan 37 kişilik MBK içinde yer aldı. darbe bildirisini 27 Mayıs 1960 günü radyodan okuduktan sonra adı sıkça duyulmaya başlandı. 27 Mayıs sonrası Başbakanlık müsteşarlığı yaptı. Bu dönemde sonradan AP Partisi Balıkesir Senatörü seçilecek Hikmet Aslanoğlu ve CKMP Genel Sekreteri olacak Fuat Uluç kendisinin yardımcılık görevini yerine getirdiler. Bu dönemde Milli Birlik Komitesiiçindeki görüş ayrılığı sonucu 13 Kasım 1960’da “14’ler” olarak adlandırılan subaylar MBK üyesi Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun inisiyatifiyle gerçekleşen bir operasyonla söz konusu kişiler Türk Silahlı Kuvvetleri’nden de emekli edilerek çeşitli görevlerle yurt dışına sürgüne gönderildiler. Alparslan Türkeş de bu operasyon sonucu Yeni Delhi büyükelçilik müşaviri olarak Hindistan’a gönderildi. Sürgünde iken, MBK Başkanı Cemal Gürsel ‘e, Yüksek Adalet Divanı ‘nda yargılanan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerinin doğru olmayacağını vurgulayan ve Milli Yol dergisinde yayınlanan mektubu gönderdi.
25 ay kadar sonra, 23 Şubat 1963’te Gümülcine ‘den yurda döndüğünde burada kalabalık bir “milliyetçi topluluk” tarafından karşılandı.
Türkeş, milliyetçi çevreleri bir araya getirmek için 2 Mayıs 1963’te Türkiye Huzur ve Yükselme Derneği’ni kurdu. Alparslan Türkeş, sürgünde olduğu dönemde 14’lerden çoğu ile sık sık bir araya gelerek dönüşten sonraki stratejisini belirleyici toplantılar yapmıştı. Nitekim 31 Mart 1965’te, 14’lerden Dündar Taşer, Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Mustafa Kaplan gibi eski MBK üyeleri ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi – (CKMP)’ne girerek fiilen siyasi hayata atılmış oldu.
1965’te bu partinin başkanı oldu, uzun tartışmalardan sonra parti tüzüğünde 9 Işık Doktrini yer aldı. Türkeş, bu dönemde kendisini sevenler tarafından Başbuğ ilan edildi ve aynı yıl Ankara’dan milletvekili seçildi. 6-8 Şubat 1969’da Adana il kongresinde CKMP adı Milliyetçi Hareket Partisi ve terazi olan amblemi de üç hilâl olarak değiştirildi. 1966 yılında cumhurbaşkanlığına aday oldu ve Cevdet Sunay karşısında 11 oy alarak seçimi kaybetti. 1969 ve 1973 yıllarında Adana milletvekili olarak parlamentoya seçildi. 1974’te ilk eşiMuzaffer Türkeş’i kaybetti. Bundan iki yıl sonra 1976’da Seval Türkeş’le evlendi.
1975’ten sonra Milliyetçi Cephe adı verilen koalisyon hükümetlerinde başbakan yardımcılığı görevinde bulundu. 12 Eylül darbesi sırasında Milli Güvenlik Konseyi başkanı, diğer üç parti başkanlarının teslim olduğunu, Alparslan Türkeş’in de teslim olmasını, aksi taktirde suçlu durumda olacağını belirten bir bildiri yayınladı.
12 Eylül darbesinden sonra 9 Nisan 1985’e kadar 4,5 yıl tutuklu kaldı. 12 Eylül döneminde idam cezasıyla yargılanan Türkeş, bu davadan beraat etti.
1987’de siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi’ne girdi ve aynı yıl yapılan olağanüstü kongrede genel başkanlığa seçildi. 1991 genel seçimlerinde RP ve IDPile seçim ittifakı yapan MÇP lideri Türkeş, Yozgat milletvekili olarak yeniden parlamentoya girdi. Bu sırada 1992’de 12 Eylül darbesi ile kapatılmış olan partilerin eski adlarını alması hakkında Siyasi Partiler Kanunu’nda yapılan değişiklikle MÇP’nin ismi de 1993 yılında MHP olarak değiştirildi. 1995 genel seçimlerinde parlamento dışı kalan Türkeş, bu dönemde uzlaşmacı bir lider olarak ülke siyaseti üzerinde en etkili siyasetci oldu. 4 Nisan 1997’de vefat etti.
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | MERHUM BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ için yorumlar kapalı
Nis 03

İlluminati -1

images (3)   images (1)
İlluminati, (çoğul bir sözcük olup tekili Latince: illuminatus, Türkçe: aydınlanmışlar) tarihteki adıyla Bavyeralı İlluminati, batıl inanca, ön yargıya, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine, iktidarın kötüye kullanımına karşı Aydınlanma Çağı döneminde 1 Mayıs 1776’da kurulmuş gizli bir topluluk.
Modern İlluminati; zihin kontrolü uygulayarak, hükümetleri ve kuruluşları ele geçirerek Yeni Dünya Düzeni’ni sağlamak amacıyla hareket ettiği iddia edilen, monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen; ancak faaliyeti ve varlığı kanıtlanamamış bir yapılanmadır. [1] Bazı komplo teorisyenleri, İlluminati üyelerini ışığın insanları ya da aydınlanmışlar olarak addetmektedirler.
Tarihi[değiştir | kaynağı değiştir]
 
Hareket 1 Mayıs 1776 yılında Ingolstad’ta (Yukarı Bavyera), Ingolstadt Üniversitesi kilise hukuku profesörlerinden biri olan filozof Adam Weishaupt tarafından beş kişiyle kuruldu.[2] Aydınlanma Çağı’nın bir kolu olarak özgür düşünceyi temel edinmiş üyelerden oluşan topluluk masonluğu model aldı.[3] İllüminati üyeleri gizli bir yemin ettiler ve üstlerine itaat edeceklerine dair ant içtiler. Üyeler her biri farklı derecelere sahip olmak üzere üç ana sınıfa ayrıldı ve pek çok İllüminati grubu var olan Masonik loca üyeliklerini iptal etti.
Weishaupt başlangıçta topluluğun isminin “Perfectibilists (Mükemmelleştiriciler)” olmasını planladı.[4] Grup ayrıca Baveryan İllüminati diye de adlandırıldı ve ideolojisine “İllüminizm” dendi. Brunswick dükü Ferdinand ve diplomat Franz Xaver von Zwack gibi pek çok önemli isim, entelektüel ve politikacı kendilerini grup üyesi saydı. Topluluğun pek çok Avrupa ülkesinde şubesi açıldı ve on yıl içerisinde 2000’e yakın üyesi oldu.[5] Topluluk edebiyat dünyasından da Johann Wolfgang von Goethe, Johann Gottfried Herder ve Gotha ile Weimar düklerinin de ilgisini çekti.
1777 yılında Karl Theodor Bavyera’nın yöneticisi oldu. Theodor aydınlanmacı mutlakiyet taraftarıydı ve döneminde İllüminati dahil bütün gizli toplulukları yasakladı. Baveryan hükümeti tarafından 1785’te yayınlanan bildiri grubun dağılmasına neden oldu. Weishaupt kaçtı. Topluluğun yazışmaları, döküman ve belgeleri toplatılıp daha sonra hükümet tarafından yayınlandı.
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | İlluminati -1 için yorumlar kapalı
Nis 02

Ömür Sermayesi…

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sıcak bir Ağustos günü Bağdat çarşısında rızık peşinde mi, kâr peşinde mi yoksa sermaye peşinde mi koştuğu anlaşılamayan bir insan can havliyle avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Zira sermayesi Ağustos sıcağının etkisiyle tükeniyor, yok oluyordu. Bunun için endişe ve telaş içerisinde yardım dileniyordu insanlardan.
“-Sermayesi sürekli tükenen bu garibe yardım eden yok mu?”
Bağdat çarşısında hikmet peşinde koşan arifler bir kez daha hakikatle yüzleştiler. Duydukları bu sözlere kulak kesildiler.
“-Sermayesi sürekli tükenen bu garipten buz alan yok mu?”
Bu bir hakikat idi… Söylenecek tüm sözler, bu basit, açık ve öz gerçek karşısında buz misali eridi, tükendi ve bütün anlamını kaybetti.
O Ağustos sıcağında Bağdat çarşısında bu haykırışın ifşa ettiği hakikate şahit olan Cüneydi Bağdadi etrafındakilere şöyle sesleniyordu:
“-Bu sözler beni sarstı. Eriyenin sadece buzlar değil, aynı zamanda ömrüm olduğunu fark ettim. Sıcağın adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor. Dakika dakika, saniye saniye ömür buzumuz eriyor, hissedebiliyor musunuz? Sahip olduğumuz en değerli sermaye ömürdür. Onun ne kadarını Allah’a satabilirsek, O’nun yolunda değerlendirirsek elimize o kâr kalacak. Gerisi satılmadan eriyip toprağa damlayan buzlar gibi boşu boşuna ziyan olup gidecek. Ayrıca bizden de hesabı sorulacak. Bunu unutmamalıyız. Adamın buzlarının erimesine içinin sızladığı kadar, ömürlerinin boşa tükenmesine karşı içi sızlamayanlara yazıklar olsun!…
 
Ömür buzunuzu boşa eritmeyin!
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Ömür Sermayesi… için yorumlar kapalı
Nis 01

Hak-Hukuk Tanımayan Batı Siyaseti! 2

images

 

 

İki yüzlü batı!

 

 

 

 

 

Hak-Hukuk Tanımayan Batı Siyaseti! 2

ABD yargısı: ABD Federal 9. Temyiz Mahkemesi, 1915 olaylarında ölen Ermenilerin mirasçılarının, kendilerine ödeme yapılması için sigorta şirketlerine dava açamayacağına hükmetti. San Francisco’daki ABD Federal 9’uncu Temyiz Mahkemesi, California Eyaleti Meclisi tarafından 11 yıl önce, 2000’de kabul edilen ve 1915 olaylarında ölen Ermenilerin mirasçılarına, sigorta şirketlerine karşı dava açma yetkisini veren yasayı bozdu. Mahkemenin kararında, “Anayasa’nın, federal hükümete, dışişlerini idare etmede tek yetkiyi verdiği” kaydedilerek, “Dışişleri doktrinine göre, bu münhasır federal yetkiye müdahale eden eyalet yasaları etkisizdir” ifadesi kullanıldı. Kararda, federal hükümetin bir politika oluşturmadığı konularda bile, eyalet mahkemelerinin, dış ilişkileri etkileyebilecek meseleleri ele alma yetkisine sahip olmadığı belirtildi. Konu, doğrudan olmasa bile, 1915 yılı olaylarıyla ilgili diğer davaları da etkileme ve emsal gösterilme potansiyeli taşıdığından, dolaylı olarak Türkiye açısından da önem taşıyor.(Hürriyet,24 Şubat 2012)

AB yargısı: Merkezi Fransa’da bulunan Avrupa-Ermeni Derneği ile Gregoire ve Suzanne Krikorian adlı Ermeni kökenli iki Fransız vatandaşı, Avrupa Adalet Divanı’na başvurarak; AB’nin, Türkiye ile yürüttüğü üyelik görüşmelerini durdurmasını istemiştir. Gerekçe olarak, Avrupa Parlamentosu’nun “Türkiye, Ermeni soykırımını tanımalı” kararları aldığını, bunun bütün AB organlarını bağladığını, Türkiye “soykırımı” kabul etmeden müzakerelerin yapılamayacağını iddia etmiştir. Konuyu inceleyen Adalet Divanı özetle; “1987’de alınan AP kararının siyasi nitelik taşıdığı, hukuki alanda hiçbir geçerliliğinin olamayacağı” kararını vermiştir. Bu karar, Avrupa Parlamentosu’nun kararının “siyasi” olduğunun tescili anlamına gelirken, bu konuda açılan ve açılacak diğer davalara da emsal olacak. (ABHaber, 25-02-2005)

İsviçre yargısı: sviçre, Ermeni soykırımını inkar etmeyi suç sayan bir kanun çıkardı. İsviçre’de verdiği konferanslarda, 1915 olaylarına ’soykırım’ denilmesinin ’uluslararası yalan’ olduğunu söyleyen Doğu Perinçek, mahkemeye verildi. Lozan Mahkemesi’nde mahkum olan Perinçek kararı, İsviçre Federal Mahkemesi’ne götürdü. Talebi burada reddedildi. Davayı AİHM’e taşıdı. Konuyu inceleyen AİHM, Perinçek’i haklı, İsviçre’yi haksız buldu. Karar gerekçesinde, davanın özüyle ilgili çok önemli hususlara yer verildi. Mahkeme; “soykırım kavramı, net ve kesin olarak hukuki bir kavramdır. Eylemin bir grubun bir kısım üyelerini değil, tamamını tahrip etmek kastıyla yapılmış olması gerekir. ’Soykırım’çok dar anlamlı hukuki bir kavramdır. Dahası ispatı zordur” yorumunu yaptı. Bu kapsamda BM İnsan Hakları Komisyon ve İspanya Anayasa Mahkemesi ile Fransa Anayasa Konseyi’nin kararları hatırlatıldı. (17 Aralık 2013)

SONUÇ: Ermeniciler, 1. Dünya Savaşı sırasında, öncesinde ve sonrasında 523 bin masum sivil Müslüman Türk’ü katletti… Düşman saflarında, kendi devletiyle savaştı. Bu ihanet ve haklılığımızı gösteren bunca uluslararası yargı kararları ortada iken, hâlâ ülkemizi savunamayışımızın bir izahı olabilir mi? Hukuk tanımayan emperyalistlerin cesaret kaynağı bu olamaz mı?

Son

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/hak-hukuk-tanimayan-bati-siyaseti-29639yy.htm

 

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | Hak-Hukuk Tanımayan Batı Siyaseti! 2 için yorumlar kapalı
Mar 31

Tayyip Bey! (3)

36480
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Tayyip Bey!
Ülkede kurumlar çabuk satıldı
İşçiler, memurlar işten atıldı
Piyasada birer birer batıldı
Hakaretin senin olsun Tayyip Bey!
 
Kime akar Dicle, Fırat suyumuz
Kömürle, pirinçle aldın oyumuz
Tükenmiş ülkede yokmuş soyumuz
Art niyetin senin olsun Tayyip Bey!
 
Önceden bilinir izi hoş değil
Bu işin inişi düzü hoş değil
“Artistlik yapma lan” sözü hoş değil
Musibetin senin olsun Tayyip Bey!
 
Böyle bir zulüm mubah mı dinde?
Tükendi umutlar halkın merdinde
Çiftçi de esnaf da ekmek derdinde
Mürüvvetin senin olsun Tayyip Bey!
 
İktidar değil de sanki bir eter
Tanzanya’dan bile olduk beş beter
Yetimin malına dokunma yeter
Mülkiyetin senin olsun Tayyip Bey!
 
Otuz yıldır millet çıktı çileden
Nasıl kurtulalım pusu, hileden?
Orduya, yargıya saldırmak neden?
Husumetin senin olsun Tayyip Bey!
 
Unuttun açlığı yokluğu, zammı
Söyle memlekette her şey tamam mı?
Bir “gemicik” olsun bende alsam mı?
Zürriyetin senin olsun Tayyip Bey!
 
“Deliğe süpürmen, dedi kullanın”
Müslüman yurdunda işi ne çanın?
Nedir liyakati o madalyanın?
Liyakatin senin olsun Tayyip Bey!
 
Bir bak can kaldı mı ilikte, tende?
Köşe döndü bütün millet sayende(!)
Erdiren de sensin belli eren de(!)
Varidatın senin olsun Tayyip Bey!
 
Türk’ün düşmanları sana danışman
Yanlışa dost oldun, doğruya düşman
Sana oy verenler şimdi bin pişman
Vekâletin senin olsun Tayyip Bey!
 
Değerleri tek tek silip atarak
Millî kurumları yoktan satarak
Vasiyet etmişsin bizi katarak
Vasiyetin senin olsun Tayyip Bey!
 
(Devamı var)
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Tayyip Bey! (3) için yorumlar kapalı
Mar 30

Altın Sözler

images

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Gafiller sürüsü vardır.”                                                                                                                                                                      “Yurdumuz, dışarıdan yönetilen çeşitli kargaşalıklar ve saldırılarla karşılaşmaktadır. Özellikle yabancı ideoloji ve yabancı kültür saldırıları karşısındayız. Bir takım sapık ağızlar, bir takım şartlanmış kafalar memleketimizde, Türk milletinin hayatıyla yakından ilgili olan bu mücadeleyi, Türk halkına yanlış bir şekilde duyurma çabası içindedirler. Bu çarpık ağızlar, bu çarpık kalemler, ’karşıt grupların çatışmaları’ndan bahsetmektedirler. Türkiye’de karşıt gruplar yoktur. Türkiye’de karşıt grupların çatışması yoktur. Türkiye’de milliyetçiliğini siyasî aksiyon yaparak, Türk milletinin fakirlik, yoksulluk, geri kalmışlık kaderini yenme mücadelesi veren ve Türk milletini cihanın medeniyet hayatı içinde yeniden varlık hâline getirmek isteyen şuurlu, Ülkücü, memleket evlâtları ile Türk milletini köleliğe götürmek, Türk vatanını parçalamak ve Türkiye’yi kanlı kardeş kavgaları içinde boğarak, yeryüzünün biricik Türk devletinin hayatına son vermek isteyen gafiller sürüsü vardır.” (Millî Doktrin Dokuz Işık, 1978)

“Ağaç köküyle yaşar, insan da öyle… Bizse maziden koptuk, istikbale bağlanamadık. Türkiye bütün kütüphaneleri yakılan, bütün mazisi imha edilen, 600 yılı cerrahi bir ameliyatla içtimaî uzviyetinden koparılıp atılan bedbaht bir ülke. Oysa milletin ana vasfı devamlılık… Türk milleti… Hangi millet? Bu millet 10 senede bir değişen hafızasız nesiller amalgamı* …” Cemil Meriç 

*amalgam:(civalı alaşım)

Yeni bir Türkiye kurmak arzusu, eski olan ve yerleşmiş bulunan pek çok şeye karşı çıkmayı ve onların yerine yenilerini benimsetmeyi gerektiriyordu. Bu yüzden efsaneler devrine kadar götürülen Türk tarihinin içinden Osmanlı tarihi ve medeniyeti adeta atıldı. (Erol Güngör, 1984, s. 104). 

Türkiye sömürgelikten kurtularak yeni istiklal kazanmış bir ülke değildir; Türkiye’nin bir devlet olarak yeniliği sadece siyasi rejimin değişmiş olmasından ve bir kısım idareci ve aydınlarının da bu devlet ve milleti birdenbire doğmuş zannetmelerinden ibarettir. (Erol Güngör, 1996, s. 111). 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Mar 30

Seçim Fıkraları

indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Seçmenlerde bir adet vardır, İşleri için başkente geldiklerinde çat kapı,
milletvekillerinin evlerine gelirler. Sabah sabah, durmadan birşey isterler.
Gene milletvekillerinden kontenjandan gelme birinin kapısı sabah
karanlığında çalınır. Hanımı kapıyı açar.
” Ne var “
” Beyi görmek istiyoruz.”
” Bey uyuyor “
” Uyandırın “
” Uyandıramam “
” Biz de bir daha oy vermeyiz, o da milletvekili olamaz.”
Kapı ardında bu sözleri duyan milletvekilinin tepesi atar.
” Defolun şurdan, der, ben sizin değil İsmet Paşa’nın milletvekiliyim.”
***
Seçim sonuçları belli oldukça genel merkeze telgraf çakıyorlar:
“Beş sandalye aldık.”
“On sandalye daha aldık.”
Seçim sonuçları belli oldukça sandalye sayısı da artıyor.
“Elli aldık, altmış aldık, yüz aldık.”
Parti sekreteri sandalyenin milletvekili anlamına geldiğini bilmiyor, yanıt veriyor:
“Partiye bu kadar sandalye yeter, biraz da masa alın…”
***
1950 Seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra, köylü seçmen geri döner.
“Bey pusulamı geri istiyorum.”
“Geri verilmez, niçin istiyorsun?”
“Adres yazacağım”
“Adres yazılır mı be Adam!..”
“Geçen seçimde adresi yazmadık ta oylar başka partiye gitti de…”
***
MSP – CHP Koalisyonu döneminde Erbakan TV’den yakınıyordu.

” Biz de iktidar partisiyiz. Ecevit’in Almanya gezisi televizyonda 15

dakika gösteriliyor, benim Libya gezim birbuçuk dakika gösteriliyor.

Ben bir buçuk dakikalık adam mıyım? “

 

Kaynak:http://www.e-fikralar.com/secim-fikralari

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | Seçim Fıkraları için yorumlar kapalı
Mar 29

Hak-Hukuk Tanımayan Batı Siyaseti! 1

images (2)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hak-hukuk tanımayan Batı siyaseti! 1
Geçen hafta ülkemize gelen Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, soykırım iftirasıyla ilgili olarak şöyle konuştu:
Hollande: “Bu yıl, Birinci Dünya Savaşı’nın 100. Yılı. Sonra 2015 olacak… Fransa’da 2008’de bir kanun oylandı ve hukuka geçti. Soykırımın inkarını cezai müeyyideye bağlıyor. Dolayısıyla, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde bu hukukun da en iyi şekilde uygulanması gerekecek.”
Gül’ün cevabı ise şöyle: “100 yıl önce yaşanmış acıları bugüne taşımak doğru olmaz. O zaman sadece Türkiye’nin Ermeni vatandaşlarının değil, Müslüman Türk vatandaşlarının da çok büyük acıları olmuştur. Balkanlardan 3 milyon insan tükene tükene Türkiye’ye zor ulaşmıştır.” (27.01.2014 Sözcü)
Sanki haksızmışız da, mazur görülmek isteniyormuş gibi bir ifade. KEİ toplantısı için Erivan’a giden Davutoğlu’nun, yanlış ve haksız, özür diler gibi anlaşılacak, “tehcir insanlık dışıydı” demesi gibi.
Daha sonra Fransa Adalet Bakanı şu açıklamayı yaptı: Christiane Taubira, hükümetin soykırım iddialarının inkârını önlemek için yeni bir yasal düzenleme üzerinde çalıştığını kaydetti. (Cihan, 30.01.2014)
Ülkemizde bile bizi tehdit eden, daha dün ve halen; Cezayir, Ruanda, Mali, Libya ve Orta Afrika’da milyonlarca insana acımasızca katliam ve soykırım uygulayan emperyalist Fransa değil mi? Aynen asırlardır yaptıkları gibi. Bu utanmaz sömürgeci siyasete, önce kendi yargı kararlarıyla cevap verelim.
Fransa yargısı: Fransa, 31 Ocak 2012’de, hem Ulusal Meclis hem de Senato’da, 1915 olaylarının ’soykırım’olmadığı yönündeki ifadelerin suç sayılmasını öngören bir yasayı kabul etmişti. Bu yasa, 28 Şubat 2012’de Anayasa Konseyi tarafından Anayasa’ya aykırı görülerek iptal edildi. Demek ki, Konsey’in kararına göre “soykırımı” inkar etmek suç sayılmaz ve Fransız Anayasası’na da aykırıdır. Ermeni iftiraları konusunda diğer uluslararası ve yüksek yargı kararlarına da bakalım: 
 
Devam edecek
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/hak-hukuk-tanimayan-bati-siyaseti-29639yy.htm
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Hak-Hukuk Tanımayan Batı Siyaseti! 1 için yorumlar kapalı