May
27
AKP ve yaptıkları
Başbakan’ın verdiği cesaretle birden bire devleti ve kurumlarını Türk kavramından temizleme çalışmaları hız kazandı. T.C. Ziraat Bankası, T.C.’yi logosundan kaldıracağını açıkladı.
Batman’da Atatürk anıtında bulunan “Ne mutlu Türküm diyene” ibaresi kaldırıldı.
Edirne’de Trakya Üniversitesi, internet sitesini yenileyerek sayfanın en üstünde yer alan Türk bayrağı ve Atatürk logosunu kaldırdı. Yerine Yunan bayrağı ve Venizelos’un resmini koymadıkları için üniversite yetkililerine teşekkür (!) etmek gerekir!
T.C. Sağlık Bakanlığı ise “Türk” kavramından Türkiye’yi temizleme sürecine büyük bir hevesle iştirak etti.
T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması olan “T.C.” ibaresini, Devlet Hastanesi’nin tabelalarından kaldırdı. Gelen tepki üzerine, bakanlık geri adım atarak “T.C.” ibarelerinin eski yerlerine konulacağını açıkladı.
PKK, yıllardır T.C.’nin egemenliğini gösteren bütün simgelerin silinmesinin mücadelesini veriyordu. PKK, Türk bayrağı dahil Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını gösteren simgelere karşı saldırıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’nden “TeCe” diye söz eden PKK’lılar, böylece bu simgeden kurtulmuş olacaklardır.
Artık PKK’lıların, direklere tırmanıp Türk bayrağını indirmelerine, binalara roketle atış yapıp “T.C.” ibarelerini yok etmelerine gerek kalmadı. Bunu doğrudan Sağlık Bakanlığı, daha doğrusu AKP iktidarı kendi iradesi ve kendisine özgü gerekçelerle yapıyor.
AKP iktidarı ile bebek katili Öcalan’ın omuz omuza vererek, Anadolu’yu ya da anayasayı Türk’ten ve Türklükten temizlemeye karar verdikleri anlaşılmaktadır.
AKP iktidarı, PKK terör örgütüne üye olmayı suç olmaktan çıkararak PKK’yı yasallaştırmıştır.
PKK’nın yaptığının terörizm değil, “isyan” olduğunu iddia ederek genel af yolunu aralamıştır.
PKK’lıların dağa zorunluluktan çıktığını, kırk bine yakın insanın katledilmesine neden olan Öcalan’ın “dini bütün” birisi olduğunu, PKK’lılar için ağlamayanın insan olamayacağını bizzat AKP’nin bakanları söyler hale gelmiştir.
AKP iktidarı ile PKK barış yapacaktır. Böyle bir barış için “üç beş Mehmedin” ya da “bir kaç bin kellenin” adı olmazdı.
AKP, PKK neyi amaçlamışsa onu gerçekleştiriyor. Demek ki artık AKP varken ve iktidarken PKK’ya ihtiyaç yoktur!
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26428
May
26
Bekri Mustafa Türbesi
Bostancı başı’ nın adamları bir yaz gecesi Bekri Mustafa’yı bir havuzun içinde oturup içkisini demlenirken görürler. kendisini alıp götürmek isterler. bekri birden öfkelenir: ” çekin arabanızı be… burası size ait değildir. kaptan paşa gelsin. deryaya o karışır ancak.”
konu,komşu bütün mahalleli ve devletin ileri gelenleri Bekri Mustafa’yı içine düştüğü durumdan kurtarmak amacıyla çare ararlarken akıllarına onu küçük Ayasofya Camii imamlığına getirmek gelir. iyi bir hafız olan ve medrese görüp okuyan ve bu işe yatkın olduğundan şüphe olmayan Bekri Mustafa için bu hiç de yadırganacak bir iş sayılmaz. hele ortada kendisini içkiden kurtarmak gibi bir de önemli sebep varken.
Bekri Mustafa, sultan Murat’ın da onayladığı bu görevi kabullenir mecburen. işe başladığı gün öğle namazından sonra kaldırılan bir cenazenin namazını kıldırdıktan sonra tabuta doğru eğilip bir şeyler söyler. bütün cemaatin dikkatini çeker bu davranışı. birisi dayanamaz sorar:” merakımızı uyandırdı ağa… neler söyledin öyle?” Bekri Mustafa her zamanki gibi kendinden emin bir şekilde konuşur:” öteki dünyadan haber sorarlarsa Bekri Mustafa imam oldu de, anlarlar dünyanın halini dedim.”
May
25
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Akil” adamları milletimize sözde “çözüm sürecini” anlatacaklardı. Başbakan kendi milletvekilleri ile halkın arasına çıkamadığı için bu çareye başvurmuştur. Halk ile kendi arasına bir tampon ve aynı zamanda kendisini rahatlatmak için de halka bir meşguliyet üretmiştir. Ancak iş öyle göründüğü gibi basit değildir. Biri de çıkıp terörist başı caniye “Bebek katili demeyin” diyebilmektedir! Bu milletin aklıyla alay etmek değilde nedir?
“AKP ve BDP, esasında Kürdistan Teali Cemiyeti ile İslam Teali Cemiyeti’nin yüz yıl sonraki uzantılarıdır diyen Özcan Yeniçeri bu grubun; çağa, şartlara ve imkânlara göre üslup ve yaklaşım tarzlarında değişiklik olsa da istikametleri benzerdir ifadesini kullanıyor. Kürdistan Teali ve İslam Teali Cemiyetlerinin her ikisinin önde gelenleri de İngiliz Muhibbisiydi. Zamanın küresel gücü olan İngiltere’nin “mandası”, onlar için tercih edilir tek kurtuluş stratejisiydi”
Bu gün ise ABD’nin gayretlerinin olduğu apaçık bilinmektedir.
İşte “akil insanlar” heyetinde bulunan isimler:
AKDENİZ BÖLGESİ
1. BAŞKAN: RİFAT HİSARCIKLIOĞLU
2. BAŞKAN VEKİLİ: LALE MANSUR
3. SEKRETER: TARIK ÇELENK
4. KADİR İNANIR
5. NİHAL BENGİSU KARACA
6. ŞÜKRÜ KARATEPE
7. MUHSİN KIZILKAYA
8. ÖZTÜRK TÜRKDOĞAN (İHD)
9. HÜSEYİN YAYMAN
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
1. BAŞKAN: CAN PAKER
2. BAŞKAN VEKİLİ: SİBEL ERASLAN
3. SEKRETER: AYHAN OGAN
4. MAHMUT ARSLAN (HAK-İŞ)
5. ABDURRAHMAN DİLİPAK
6. İZZETTİN DOĞAN
7. ABDURRAHMAN KURT
8. ZÜBEYDE TEKER
9. MEHMET UÇUM
EGE BÖLGESİ
1. BAŞKAN: TARHAN ERDEM
2. BAŞKAN VEKİLİ: AVNİ ÖZGÜREL
3. SEKRETER: ARZUHAN DOĞAN YALÇINDAĞ
4. VEDAT AHSEN COŞAR (TBB)
5. EROL EKİCİ (DİSK)
6. HİLAL KAPLAN
7. FUAT KEYMAN
8. FEHMİ KORU
9. BASKIN ORAN
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ
1. BAŞKAN: YILMAZ ENSAROĞLU
2. BAŞKAN VEKİLİ: KEZBAN HATEMİ
3. SEKRETER: MEHMET EMİN EKMEN
4. MURAT BELGE
5. FAZIL HÜSNÜ ERDEM
6. YILMAZ ERDOĞAN
7. ETYEN MAHÇUPYAN
8. LAMİ ÖZGEN (KESK)
9. AHMET FARUK ÜNSAL (MAZLUM DER)
İÇ ANADOLU BÖLGESİ
1. BAŞKAN: AHMET TAŞGETİREN
2. BAŞKAN VEKİLİ: BERİL DEDEOĞLU
3. SEKRETER: CEMAL UŞŞAK
4. VAHAP COŞKUN
5. DOĞU ERGİL
6. EROL GÖKA
7. MUSTAFA KUMLU (TÜRK-İŞ)
8. FADİME ÖZKAN
9. CELALETTİN TAŞ
MARMARA BÖLGESİ
1. BAŞKAN: DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN
2. BAŞKAN VEKİLİ: MİTHAT SANCAR
3. SEKRETER: LEVENT KORKUT
4. MUSTAFA ARMAĞAN
5. ALİ BAYRAMOĞLU
6. AHMET GÜNDOĞDU
7. HAYRETTİN KARAMAN
8. HÜLYA KOÇYİĞİT
9. YÜCEL SAYMAN
KARADENİZ BÖLGESİ
1. BAŞKAN: YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ
2. BAŞKAN VEKİLİ: VEDAT BİLGİN
3. SEKRETER: FATMA BENLİ
4. ŞEMSİ BAYRAKTAR (TZOB)
5. KÜRŞAT BUMİN
6. ORAL ÇALIŞLAR
7. ORHAN GENCEBAY
8. YILDIRAY OĞUR
9. BENDEVİ PALANDÖKEN (TESK)
May
24
Arif Nihat Asya’dan
• İnanmak; basamakların çıkamadığı yere kanatlarınla tırmanmaktır.
• Bir saçı okşamaz, bir alnı serinletmez, bir yelkeni şişirmez, bir eteği havalandırmazsın. Neyleyim senin gibi rüzgarı.
• Işıgı önüne al, yürü! Gölgen arkadan ister gelsin, ister gelmesin.
• En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır
.
• Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.
• Gözler kalbin aynasıdır. Ama sen yine de gözüne kalbini sorma.
• Düşünüyorum, o halde varım.” demiş Descartes ama Arif Nihat Asya ise “Hayır, yanlış. Düşünülüyorum, o halde varım.” demiştir.
• Bu kitabın kaç dakikada okunduğunu bırak, kaç senede yazıldığını düşün.
• Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor.
• Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın. Diyordu bir kitabında.
• Sanatkâr halıda gülü dikensiz yapmış ayakların incinmesin diye.
May
23
Her işe gir fakat sulandırılma
Sakın ha, su gibi bulandırılma
Dikkatli ol sen de dolandırılma
Anasının gözü olmuş el, alem!
Kandırırlar bizim gibi safları
Herkes yuttu gaf üstüne gafları
Yedirdiler bize gargaralık lafları
Anasının gözü olmuş el, alem!
Musalla taşında ciddiyet naşı
Yediden yetmişe gözler fal taşı
Hırsızın, arsızın herkes yoldaşı
Anasının gözü olmuş el, alem!
Ahlak enflasyonu ur oldu gitti
Düşünen beyinler dur oldu gitti
Soygunlar, vurgunlar sır oldu gitti
Anasının gözü olmuş el, alem!
May
22

12 Eylül’den önce bilenmiş düşünce kılıçları kınından çıkarmış, fikri mücadeleyi başaramayan “Marksistler” artık işi şiddete dökmüş kendinden olmayanlara ya dövüyor ya da öldürüyordu. O zamanın ürünlerinden olan bugünkü terör örgütü de etnik ve Marksist olarak sol gruplar içerisinde yer almaktaydı. O kargaşa, o kanlı günlerde Rauf Tamer’in çıkarmış olduğu “Solun Namusu” adlı kitabı Ülkücüler tarafından aranan yayınlar arasındaydı. O günlerde bilhassa sol yayınlar satan kitapçıların önünden geçerken “Solun Namusu” var mı? Diye sorardık. Kitapçı şaşkın bir halde; “Yok” derdi. Bizlerde yüksek sesle “Solun Namusu” yokmuş der ve kitapçıdan çıkar giderdik.
Bu gün ise AKP dediğimiz oluşum aklıma geliyor. Vatandaş da bizlere ; “AKP’nin adaleti ve kalkınması “ var mı? Diye soruyor. Şu ana kadar “var” diyene rastlayamadım. Ergenekon, Balyoz davaları ile ilgili olarak “adaleti yok” diyenlere rastladım.
Velhasıl anlayacağınız dün “Solun Namusu” yok diyenler, bugün AKP’nin “Adaleti yok” demektedir.
Pek çok insanımızın dediği gibi, dilerim ki; Allah herkese namus ve adalet nasip etsin!
AKP’nin adaletine birkaç örnek:
Deniz Feneri Soruşturması, Almanya’dan ilgili davanın dosyalarının gelmesinden 3 yıl sonra başladı. Aralarında Zahid Akman ve Kanal 7 yöneticilerinin de bulunduğu 8 kişi önce tutuklandı. Daha sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, soruşturmaya bakan savcıları değiştirdi. Değişikliklerin ardından 8 kişi serbest bırakıldı.
Hizbullah Davası sanıkları tutukluluk sürelerini kısaltan yasanın yürürlüğe girmesinin ardından serbest bırakıldı. Sanıklar kısa sürede yurtdışına kaçtı.
Yargıtay, 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. davasında yerel mahkeme gibi, küçük kızın, rızasıyla birlikte olduğu yorumunu yaptı ve yerel mahkemenin kararını onadı. Cezalarında indirime gidilen isimler arasında AKP İlçe Başkanı Halit Denli’nin oğlu Nizam Denli ve bir dönem AKP ilçe başkan yardımcılığı yapan Sabri Ajak olduğu ortaya çıktı.
Son günlerde ise eli kanlı cani katillerle görüşüp o canileri teslim almak yerine suçsuzmuş gibi yurt dışına çıkmalarını istemeleri hangi adalet anlayışına uymaktadır?
Sizce, AKP’nin “Adaleti” ya da “kalkınması” var mı?
May
21
Timur, Anadolu’yu dolaşırken Akşehir’e uğrar. Köylü, kendisini iyi ağırlar. Timur da giderken, bu konukseverliğin karşılığında Akşehirlilere bir fil hediye eder.
Fil, kısa zamanda bağ bahçeyi ortadan kaldırır. Timur’un hediyesidir diye kimsenin sesi çıkmaz ama sonunda dayanamayıp Nasrettin Hoca’ya giderler, “Aman bizi kurtarırsan sen kurtarırsın, file bir şey yapsak, Timur kellemizi alır” derler. Hoca, “Benimle birlikte gelin, Timur’a durumu arz edeyim” der.. Hep birlikte yola düşerler ve Timur’un çadırına varırlar.. Timur, Hoca’yı görünce “Filim nasıl?” diye sorar. Hoca, “Filiniz” diye söze başlayacak olur ve halkın perişanlığını anlatacakken hafifçe geriye geriye dönünce, arkasında hiç kimsenin bulunmadığını görür. Bunun üzerine, “Yüce emir, hediyeniz olan filden çok memnun kaldık, yalnız kalıyor, bir tane daha istiyoruz” der..
Posted in Fıkralar
|
Tagged akşehir, anadolu, bir fil, daha, emir, fil, filiniz, köylü, nasreddin hoca, timur, yalnız, yüce
|
May
20
‘Kürdistan’ı birleştirelim’ çağrısı!
AKP’nin, kongresinde ’onur konuğu’ olarak ağırladığı, daha düne kadar “postal öpücü” diye aşağılarken ayağının altına kırmızı halı serdiği peşmerge reisi Mesud Barzani, Kürdistan’ın sözde 4 parçasından gelenlerin katıldığı konferansa “Birleşme için koşullar uygun” mesajı gönderdi.
ABD’nin desteğiyle Irak’ın kuzeyini ele geçiren Barzani, mesajında “Türkiye, İran ve Suriye” parçalarının da katılacağı kongre için iyimser açıklamalar yaptı. Karayılan’ın son açıklaması sonrası terör elebaşılarından Cemil Bayık, ’ulusal kongre’ için Barzani’den adım atmasını istemişti.
100 yıldır devam eden ABD projesi için adım adım sona doğru geliniyor
Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den koparılacak “Büyük Kürdistan” için işe Irak’tan başlanmış, Mesud Barzani’nin babası Mustafa Molla Barzani’nin açıklamaları, 1966’da Yeni İstanbul’a manşet olmuştu (en üstte). Babasının hayalinin peşinden giden Barzani’nin ABD desteğiyle Irak’ı ele geçirmesinden sonra ne yapacağı da 16 Temmuz 2010’da YENİÇAĞ’da manşetti (üstte, solda). ABD Başkanı Wilson’ın 1920 tarihli haritası, Türkiye’nin kuzeydoğusunu Ermenilere, güneydoğusunu Kürtlere bırakıyordu.
ABD’nin desteğiyle Irak’ın kuzeyini ele geçirip, Türkiye, İran ve Suriye’yi parçalayıp “Büyük Kürdistan” ı kuracağını söyleyen peşmergebaşı Barzani’nin hayali gerçek oluyor. Ankara’nın tüm ısrarlarına rağmen “PKK terör örgütüdür” demeyen Barzani, Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürtlerin tek devlet olacağını daha önce ilan etmişti.
Kürtlerin yüzyılı
Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani, Kürdistan’ın tüm parçalarının katılacağı ulusal bir kongre için koşulların her zamankinden daha uygun olduğunu açıklarken, Kürdistan’ın dört parçasından gençlerin katıldığı Duhok’taki 3. Gençlik Konferansı’na “21. yüzyıl Kürtlerin yüzyılıdır” diye mesaj gönderdi. Barzani, “Kürdistan’ın dört parçasının katılımı ile ulusal bir kongrenin yapılmasından söz etmek için koşullar her zamankinden daha uygun. Kürtlerin büyük adımlar atacağı ve aydınlık bir yarının Kürtleri beklediğine olan umudun her zamankinden daha yüksek olduğunu size bildiriyorum” dedi.
Murat Karayılan da, 8 Mayıs’ta geri çekilmenin başlayacağını ilan ettiği açıklamasında, “Orta Doğu’da ve ülkemizde önemli tarihsel gelişmelerin yaşandığı bu süreçte tüm parçalar arasında milli dayanışma ve barış için ulusal bir platform oluşturmaya, Hevler’de ’Birlik, Dayanışma ve Barış Konferansı’nı örgütlemeye çağırıyoruz” demişti. Cemil Bayık ise Barzani’dan ulusal kongre için adım atmasını istemiş, “Biz Barzani’den, Öcalan tarafından başlatılan bu sürece daha fazla destek vermesini istiyoruz. Biz bunu herkesten bekliyoruz ama gözler daha çok Barzani üzerindedir. Barzani’nin ulusal kongrenin gerçekleşmesi için gerekli adımları atmasını bekliyoruz. Eğer bu adımlar atılırsa, Kuzey Kürdistan da bundan fayda görecek” demişti.
Terörün zayıflatacağı Türkiye’den toprak arzulayan çabulcubaşı, “Türk, Fars ve Arap ulusu gibi Kürtler de devlete sahip olmalı” derken, hedefe ulaşmada AKP’nin desteğini ima etmişti. PKK’nın hamisi Barzani, Türkiye’nin Washington ve Bağdat yönetimine verdiği ve terör örgütünün elebaşılarının da yer aldığı 248 kişilik liste için yalan söylemiş, “Bizde yoklar” açıklaması yapmıştı. Türkiye’yi ziyaretinde devlet başkanı gibi karşılanan peşmerge lideri “Kürtlerin her ulus gibi devlet kurma hakkı var. Türk, Arap ve İran bunu bir gün kabul edecek” demişti. ABD Başkanı Wilson, 1920’de Paris Barış Konferansı’na sunmak üzere Türkiye’nin parçalanmasını öngören harita hazırlamıştı. Haritada kuzeydoğumuz Ermenilere, güneydoğumuz ise Kürtlere bırakılıyordu.
Kaynak:http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=83571
Posted in Gündem
|
Tagged abd, akp, Barzani, iran, ırak, ısuriye, mesud, onur konuğu, proje, türkiye, yüzyıl
|
May
19
* “Türkleri dışarıdan işgal etmeye kalkmayın, yenemezsiniz. Amma bir kere içeriden ele geçirdiniz mi her şeyi kabul ettirebilirsiniz!” Makyavel
* Cani, eli kanlı teröristler AKMP’de bir kararla aktivist oluverdiler. Karara oy verenlerin içinde Türk parlamenterlerin de olduğu bilinmektedir.
Aktivist: Toplumsal veya politik değişim meydana getirmek için kasıtlı bir biçimde yapılan eylemi gerçekleştirenler.
* Hz. İsa’dan sonra doğduğu bilinen, Şam’a giderken İsa’nın hayalini gördüğü için de “seçilmiş havari” olarak kabul edilen Pavlus’un İncil’de yer alan sözlerine göre “herkesle her şey olmak” başarının şartıdır. Pavlus, kutsal amaç uğruna herkesle her şey olunması gerektiğini söylemektedir. O, bu konuda aynen şunları söyler: “Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudileri kazanmak için Yahudilere Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa’nın denetimi altında olmadığım halde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım… Güçsüzleri kazanmak için güçsüzlerle güçsüz oldum. Ne yapıp yapıp bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum. Bunların hepsini, Müjde’de payım olsun diye Müjde’nin uğruna yapıyorum.”
Pavlus, inanç uğruna her kılığa girilebileceğini, her değerin değer aleyhine kullanılabileceğini söyler. İnsanları kazanmak için sahtekarlık dahil her yöntem meşrudur” .Pavlus
* “Ben Katolik geçinerek Vendee savaşını kazandım; Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim; Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam, Süleyman’ın tapınağını yeniden kurardım” Fransız Generali Napolyon
* “Savaş için en güçlü olduğunuzda, kendinizi güçsüz göstermeli; kuvvetlerinizi harekete geçirirken, hareketsizmiş gibi durmalı; düşmana yaklaştığınızda, uzakta olduğunuz izlenimi vermeli; uzakta olduğunuzda ise düşmanın burnunun dibinde olduğunuza düşmanı inandırmalısınız.” Sun Tzu
* İngiltere’nin Washington Büyükelçisi Sir A. Geddes “soykırım” iddialarına konu olan dönemde, nasıl bir mesaj yollamıştı ülkesine:
“Ermeni kırımından dolayı yargılanmak üzere Malta’da tutuklu Türklerle ilgili olarak çalışma arkadaşlarımdan biri dün Amerikan Dışişleri Bakanlığına gitti. Ermenistan’da yapılan zulümlerle ilgili Amerikan Konsolosları raporlarını incelemesine müsaade edildi. Üzülerek arz edeyim ki belgelerin içinde, Türkler aleyhinde delil olarak kullanılabilecek hiç bir şey yoktur.”
May
19
Bugün, Mustafa Kemal’in Samsun’da tutuşturduğu kurtuluş meş’alesinin, Anadolu’da elden ele, gönülden gönüle dolaşmasının 94. yıl dönümü. O gün Samsun’un vatanperver insanlarını selamlayan Atatürk’ün taşıdığı duygularla, sizleri selamlıyorum.
Milletimizin tüm onur ve asaletiyle Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliğinde tarih sahnesinde bir defa daha şaha kalkışının başlangıcıdır 19 Mayıs;
19 Mayıs, sadece Türk millî kurtuluş hareketinin başlangıcı değil, yeni Türk devletinin de çağdaş değerlerle milletler ailesi içerisinde yerini almasının adıdır.
19 Mayıs, gençlik; gençlik gelecek demektir. Türk genci, Türk İstiklali ve Türk Cumhuriyeti’nin yılmaz bekçisi, bugün ve yarınların tek ve en büyük güvencesidir.
Atatürk.diyor ki: “Sizler yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar.”
Sevgili gençler,
“Siz Türk’e istiklâl aşkını veren, Kara Fatmaların, Nene Hatunların, Yalnız Efelerin; Siz “Ya istiklal ya ölüm diyen: Antepli Şahinlerin, Sütçü İmamların, Hasan Tahsinlerin, Seyit Onbaşıların; Siz tarihi tarih yapan Barborosların,… Fatihlerin… Ulubatlı Hasanların…. Yavuzların… Atatürklerin soyundansınız…”
Binlerce şehit vererek, sıkıntı ve yokluklar içinde, büyük özverilerle kurulan Türkiye Cumhuriyeti sizlere emanettir. Bu değerli emaneti yaşatmak ve sonsuza kadar korumak, gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarmak, en başta gelen görev ve sorumluluğunuz olmalıdır.
Temeli 19 Mayıs’ta Mustafa Kemal Atatürk tarafından atılan “milli egemenlik” ilkesi ile, birliğimiz ve bütünlüğümüz sağlanmış, çarenin ancak millette olduğu tescillenmiştir.
Bugün de vazgeçilmez güç kaynağımız olan “Milli İrade”nin yaşatılması için hepimize ve özellikle de Atatürk’ün 19 Mayıs’ı armağan ettiği siz gençlere büyük görevler düşmektedir.