Şub 18

Bunun Adı “İHANETTİR!..”

indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bunun Adı “İHANETTİR!..”
Beşir Atalay PKK’nın başındakini açık açık kutsallaştırıp, Kürt kökenli vatandaşlarımızın önderi haline getiren “Beğenin ya da beğenmeyin Öcalan Kürtlerin lideri” ifadelerini kullanmış…
Beşir Atalay daha öncede ” MİT’in görüştüğü Kandil ve İmralı çözüm sürecinde BDP’ye göre daha tutarlı, makul davranıyor, işin önemini daha iyi anlamış görünüyor” diyerek Öcalan’ı ve dağdaki PKK’lı alçakları övmüştü.
Beşir Atalay’da görünen bir PKK ve Apo sevdası vardır. Bunu da delikanlıca(!) söyleyebilmektedir.
Öcalan nasıl Kürtlerin lideri oluyor Beşir Atalay?
PKK’nın ilk eylemini Kürt kökenli vatandaşlarımızın köyüne yapmasından dolayı mı?
PKK, Kürt kökenli vatandaşlarımızın kundaktaki bebeklerini kurşuna dizdiği için mi?
PKK, Kürt kökenli aksakallı dedeleri camilerden çıkarken kurşuna dizdiği için mi?
Türk-Kürt ayrımı yapmadan bu vatanın evlatlarına sürekli kahpelik yapmış Öcalan nasıl “Kürtlerin lideri”olabiliyor?
***
“Kürtler kadar aşağılık bir topluluk yok, en ufak hatalarında kafalarını ezeceksin, yoksa laf dinletemezsin”
“HEP’e destek vermeyen Kürdün tavuğuna kadar öldürün”
“Otoritemizi kabul etmeyenlerin evdeki faresine kadar başını ezin, göçertin. O topraklarda tarafsız kimse olmaz, ya bizdendir yada düşman” sözlerini Kürt kökenli vatandaşlarımıza reva gören Öcalan’ı “Kürtlerin lideri”yapabilen anlayış Türk milletine en büyük ihaneti etmektedir.
PKK’yı Kürtlerin temsilcisi yapmak, Öcalan’ı Kürtlerin önderi yapmak zaten Türkiye’yi bölmek için uğraş verenlerin zihniyetini yansıtmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan “Öcalan hidayete erdi” diyor, Beşir Atalay “Kürtlerin önderi” diyor, Abdurrahman Dilipak”Abdullah Öcalan aslında yabancı birisi değil, aileden biridir.” diyor, Hilal Kaplan “Öcalan yaşatmayı seçti”diyor. Şamil Tayyar “Apo’nun mektubu daha fazla alkış almalıydı” diyor… AKP’liler diyor da diyor. Bizde bir kez daha “Ulan hepiniz mi Apo ve PKK sevdalısısınız?” diye sesleniyoruz.
PKK’lılarda bile bu derece Apo sevdası yoktur. Ama bu AKP’liler Apo sevdası ile yanıp, tutuşuyor.
Gör bu hali Türk milleti gör!..
Bunun adı “İHANETTİR!..”
 
Kaynak: YILDIRAY ÇİÇEK http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?id=32781
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , | Bunun Adı “İHANETTİR!..” için yorumlar kapalı
Şub 17

Bizim Tekir Nerede?

 
 indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bizim Tekir Nerede? 
Nasreddin Hoca’nın canı bir gün etlice bir yahni ister…
Kasaba gidip bir okka et alır, eve gönderir.
Hoca’nın karısı yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Gözü gönlü tok, eli açık olan kadıncağız komşularına yahni ikram eder. Komşular, yemeğin tamamını yiyip bitirir ve dönerler evlerine.
Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini.
“Efendi,” der karısı, “Eti bizim Tekir yedi.”
Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve Tekir kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik… Yürüyecek gücü yok, iskelet gibi…
Hoca şaşkın : “Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?” diye sorar. Karısı da “Evet Efendim, o hınzır yedi.” diye cevap verir.
Bunun üzerine Hoca alır eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi… Tam bir okka çeker Tekir. Bunun üzerine karısına şöyle çıkışır
Hoca :
“Hatun! Şu gördüğün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Şayet et bu ise bizim Tekir nerede?”
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , , , | Bizim Tekir Nerede? için yorumlar kapalı
Şub 16

Anadolu’da Kürdistan Nasıl Uyduruldu? (2)

kurdistan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Anadolu’da Kürdistan Nasıl Uyduruldu? (2)
 
İlk Selçuklu Tarihçimiz Ord. Prof. Mükrimin Halil Yinanç (Elbistan, 1900-İstanbul, 1961), Ortaçağ İslâm tarihçisi olmakla beraber, özellikle Anadolu Selçukluları ve Anadolu’nun Türkleşmesi üzerine büyük bir otorite sayılmaktadır. Bundan 88 yıl önce, yani 1925’te, Mükrimin Halil’in genç ve parlak bir tarihçi olarak temayüz ettiği sırada Doğuda Şeyh Sait isyanı çıkmıştır. Şeyh Sait hadisesi münasebetiyle, bugünlere benzer bir şekilde gazetelerde ve ağızlarda Kürdistan tabiri dolaşıp durmaktadır. Bugünün farkı, zamanımızda artık sözde siyasî sorumlular, hatta bizzat Başbakan tarafından da kullanılmaktadır. O günler gidişattan kaygı duyan Mükrimin Halil Bey, 16 Nisan 1925 günü, “Manasız Bir İsim: Kürdistan” başlıklı bir makale yayımlar.[2] Amacı, Anadolu Türk Tarihini yazan birisi olarak hem konuyu ilmî sınırlarıyla ortaya koymak ve hem de ülke bütünlüğü açısından dikkat çekmektir. Makalesinde “gerçekten tarihin derinliklerine inerek” sırayla, “Kürdistan” tabirinin ilk kez nerelerde geçtiğini, Kürtlerin eskiden nerelerde meskûn olduğunu ve bu tabirle nerelerin kastedildiğini ele alır. Daha sonra tarihte Doğu Anadou’nun bir kısmına bu ismin ilk kez hangi Osmanlı Sultanı zamanında ve asıl hangi tarihçi tarafından düpedüz UYDURULDUĞUNU anlatır.[3] (Kastedilen meskûn yerlerle ilgili paragrafı özetleyerek – ve bazı yerleri gençler için biraz sadeleştirerek veriyoruz – parantez içi ifadeler bize ait. MK):
“Kürdistan ismi ilk önce İlhanlı tarihçileri Reşidüddin’in Câmi‘u’t-Tevârîh’inde, ondan sonra Ebu’l-Kâsım Kâşânî’nin Târîh-i Olcaytu Han’ında geçer. 14. yüzyıl başlarında yazılan bu kitaplarda Erdelan (İranda, Azerbaycan sınırı) ve Luristan (güney-batı İran) bölgelerinin bu isimle anıldığı görülmektedir. 15. yüzyılda yazılan Nizâmüddin Şâmî’nin ve Şerafeddin Ali Yezdî’nin Timurnâme’lerinde bu ismin Hoy şehri (İran’ın Batı Azerbaycan’ı) ve Şehrizor’a tahsis edildiği görülmektedir (bugün Kuzey Irak’ta Süleymaniye’nin doğusunda kalan eski bir şehir). Bunların ardından giden birçok tarihçi de – ki, üç kişi daha anıyor: Hafız Ebru, Abdürrezzak Semerkandî, Mirhond – Kürdistan ismiyle ayni yerleri kastetmişlerdir. Bütün bu tarihler bize gösteriyor ki, ‘Kürdistan’, eskiden Irak-ı Arap ile Irak-ı Acem denilen bölgelerin ayrıldığı hatta, zikrettiğimiz alanları ihtiva eden bir mıntıkadır. Eski tarihçilerin hiçbirinde Anadolu’nun herhangi bir kısmına’Kürdistan’ ismi verildiği görülmemiştir.” Devamında ise tarih okutuculuğunda yapılan hataya işaret ederek şu çarpıcı cümleyi kullanıyor: “Bugün (1925’i kastediyor) mektep kitaplarında Şarkî Anadolu’nun bir kısmının fuzulî olarak “Kürdistan” tesmiye edildiği görülmektedir.” Ve Mükrimin Halil Bey o gün için yapılan, fakat yine o zaman göz yumulan hataya şöylece dikkat çekiyor: “Şarkî Anadolu’yu bu isim ile ilk tevsîm eden (adlandıran) Heşt Behişt müellifi İdris-i Bitlisî olmuştur.[4] Müverrih-i muma-ileyh Yavuz Sultan Selim’in bu havaliyi Safevîler elinden nez‘ ettiğini (aldığını) zikrettiği esnada bu isim ile tevsîm eylemiştir. Heşt Behişt’i takip ve onu me’haz ittihaz etmiş olan Hoca Sadeddin Efendi Tâcu’t-Tevârîh’inde aynen selefinin tabirini kullanmış ve Sadeddin’in muakkipleri olan Hasan Beyzade ve Solakzade gibi müverrihler bu tabiri aynen muhafaza eylemişlerdir.”
 
Kaynak: Dr. MUSTAFA KÖK E. Öğretim Üyesi www.tarihgazetesi.net
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Anadolu’da Kürdistan Nasıl Uyduruldu? (2) için yorumlar kapalı
Şub 15

“BU UNUTULUR MU ? (Ama malesef unuttuk…)

indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“BU UNUTULUR MU ? (Ama malesef unuttuk…)
 
Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kısmı da Mısır’ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Useray Kampı’na hapsedildi.
 
Kampın tam adı, ‘Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampı’ idi. Bu kampta, 1918′de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tumen’in 48. Alayı’na baglı Osmanlı askerleri tutuluyordu.
 
12 Haziran 1920′ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar.
 
Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi…
 
Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Savas bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İngilizler’in işine gelmiyordu. Çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.
 
Çözüm toplu katliamdı… Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak İngiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez İngilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Cünkü gözler yanmıştı…
 
Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahşet, 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMM’de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, M ısır’da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan İngiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması için TBMM’nin teşebbüse geçmesini istediler.
 
Tabiiki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu hesap sorma işide unutuldu gitti.
 
Ama onlar unutmuyorlar…
 
Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. En üzücü olanı da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarına çanak tutması…
 
ERMENİLER SOYKIRIM YAPILDI DİYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR BİZİM TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK”
 
Kaynak: hericeforum
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | “BU UNUTULUR MU ? (Ama malesef unuttuk…) için yorumlar kapalı
Şub 14

İhanet ve Utanç rekoru

HaberRes_32248
İhanet rekoru
AKP uzun bir iktidar dönemi yaşamıştır ve birçok dünya rekor kırmıştır. Bu rekorların da millete ayrıntılıbiçimde anlatılması şarttır. AKP’nin dünya rekorlarının başında hiç kuşkusuz ihanet gelmektedir. Ne geçmişte, ne gelecekte AKP kadar milleti bölüp ayrıştırmaya, kendi ülkesini lime lime etmeye ve bölünmeyi sağlamaya hevesli, istekli ve gayretli bir iktidar olmayacaktır. AKP, bu özelliğiyle dünyada tektir ve öyle kalacaktır. Kendi ülkemizi terör bataklığına saplamakla kalmamış, etrafımızdaki ülkelere de bunu ihraç etmişlerdir. Suriye gibi ülkeler bu sayede BOP’a saplanmıştır. İmralı’daki katil TBMM’de parti yönetmekte, Türkmen soykırımı yapan peşmerge Barzani’nin çözüm ortağı olmasından gurur duyduklarını söylemektedirler. Bir bölücü katilin yol haritasına itibar eden, onunla ortaklık kuran ve “benim söylediklerimi hayata geçiriyorlar” övgüsü alan dünyadaki ilk ve tek hükümet AKP’dir. Nitekim, ortaya saçılan yolsuzluk, rüşvet ve talan iddiaları karşısında ilk ve tek destek PKK’dan gelmiştir. Kan dilli katil Cemil Bayık, AKP’nin kendilerine verilen sözleri yerine getiremeden ve dolayısı ile ülkeyi bölmeyi gerçekleştiremeden gideceği telaşına düşmüş ve hemen el uzatmıştır.
 
Utanç rekorları
Çeteler, mafya, çocuk kaçırmalar, toplu cinayetler, intiharlar ve toplumsal huzursuzluk konusunda da AKP dünyada kendine ön sıralarda yer bulmuştur. Devlete ve hukuka güven kalmadığı için insanlar kendi kanunu kendi koyacak duruma gelmişlerdir. Anasını öldüren evlatlar, sülalesini kurutan akrabalar, toplu katliamlar, hiç yüzünden işlenen cinayetler, kapkaçlar, uyuşturucu batakları AKP’nin utanç eserleri olarak rekor üstüne rekor kırmıştır. Çocuk gelinler ve kadın cinayetleri son günlerin rekorları olarak dikkat çekmektedir.
 
Kaynak: http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=15545
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | İhanet ve Utanç rekoru için yorumlar kapalı
Şub 13

Kızıl Elma!…

 kizilelma
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kızıl Elma!… 
 
Hayat kaynağıdır, gaye, utkudur
Gönülde bir emel, sonsuz tutkudur
Türk’te hücre, hücre İlahi sudur
Türkün bedenine can Kızıl Elma
 
Sensizlik âlemde zulümdür bize
Sensiz olan canlar zalimdir bize
Sensiz yaşamak mı? Ölümdür bize
Türkün yüreğine kan Kızıl Elma
 
Tek tek beyinlerin pak’lanışıdır
Bütün gönüllerin mah’lanışıdır
Yıldırımdır, Türk’ün şah’lanışıdır
Türkün zaferine şan Kızıl Elma
 
Şahadete varan canlar burada
Bir kavmi coşturan şanlar burada
Zaferler kazanan Han’lar burada
Türk’ün tarihine Han Kızıl Elma
 
Durgun emel ağır gelir ar’ına
Ezelden ebede tutkun varına
Hasreti, özlemi altın yarına
Türk’ün şafağına tan Kızıl Elma
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Kızıl Elma!… için yorumlar kapalı
Şub 12

“YÜKSEK İHANET”

 
vatana-ihanet
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“YÜKSEK İHANET”
Kaygı veren gelişmeler:
Anayasa Hukukçusu ErdoğanTeziç’in, Cumhurbaşkanının anayasal sorumluluklarını hatırlatırken kullandığı “yüksek ihanet” kavramı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulağına gelen “İçişleri Bakanı Olağanüstü hal konusunda çalışma yapıyor” ifadesidir.
Demokrat Yargı eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin farklı cephelerden “yargıda olağanüstü hal döneminden” bahsetti.
Prof. Dr.Erdoğan Teziç söz alarak çok endişelendiğini belirtip Ertekin’e sorular yöneltti.
“Hükümet bir sıkıyönetim sürecine girer mi? Mahalli seçimler ertelenebilir mi?”
Ertekin; Teziç’i “böyle bir tehlike görmediğini ve şu anda uzlaşmaya en çok ihtiyacı olan Tayyip Erdoğan’dır” diyerek cevapladı. Bu diyalog devam ederken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “İçişleri Bakanı olağanüstü hal konusunda çalışma yapıyormuş” sözleri duyuldu. Kılıçdaroğlu, “Öyle bir çalışma olduğuna dair bize bilgi geldi. Olağanüstü hal maddeleri üzerinde çalışıldığı söylendi.. Zaten olağanüstü bir dönemdeyiz. Hükümet krizi var” dedi.
Cumhurbaşkanının liderleri Köşk’e davet etmesi hususunda geç kaldığının altını çizdi Kılıçdaroğlu. Köşke çıktığında Cumhurbaşkanından devletin kurumlarını uyumlu çalıştırmasını isteyeceğini kaydetti. HSYK konusunda anayasal değişikliğine destek verip vermemeye gelince, “Yargıç güvenliğini sağlayacak bir anayasa teklifine neden hayır diyelim. Masaya oturmanın ön koşulu HSYK teklifinin geri çekilmesidir” şeklinde konuştu. Bir şart daha koştu CHP lideri;
“Değişikliği yapacak Uzlaşma Komisyonu’nda masanın başında ‘Anayasanın 138. Maddesi bitmiştir’ diyen TBMM Başkanı olacaktır. Başbakan değil. Ne kadar samimi olduğunu göreceğiz. Çünkü, Anayasayı yasama organı değiştirir, yürütme organı değil…”
Kemal Kılıçdaroğlu, Hükümetin HSYK teklifi ile Deniz Feneri sürecini yeniden başlatmak istediğine vurgu yaptı. “CHP-cemaat yakınlaşması mı var” şeklindeki bir soruya ise gayet net cevap verdi Kılıçdaroğlu;
“Biz de gazetelerden okuyoruz. Yok öyle bir şey.Cemaatin bir yetkilisini bulsak da konuşsak uzlaşma var mı diye. Herkesin inançlarına saygılıyız. İnançların siyasette kullanılmasına karşıyız.”
Toplantıya katılan hukukçuların vurgu yaptığı noktalar;
Prof. Dr. Erdoğan Teziç;
* Anayasa mahkemesine gidildiğinde zamanla yarışılacak. Şimdiden kısa dava dilekçesi hazırlanmalı. İptal kararları AYM’de geri yürümüyor. Yürürlüğün durdurulmasının yansıra uygulamanın durdurulmasının üstünde ısrarla durmak lazım. Cumhurbaşkanı imzalar gönderir. Meclis Başkanı tarafsız değil. Cumhurbaşkanının anayasal görevlerini yerine getirmemesinin çok ağır sonuçları vardır. Kamuoyuna iyi anlatılmalı; Cumhurbaşkanı anayasal görevlerini yapmadığı zaman bunun yaptırımı mukayeseli hukuk da yüksek ihanet olarak nitelendirilir. Bu kadar vahimdir. Hele hele yargı elden gidiyorsa.
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu;
* Türkiye Cumhuriyeti 17 Aralık’tan bu yana hukuk ve kanun devleti değildir,sadece polis devletidir. Hukuken yapılacaklar çok sınırlı. Bu siyasi iradenin kaldırılması lazım. Seçimi kazanmak zorundasınız. Tek iş sandıktan çıkmak. Evvela seçim güvenirliğini sağlamak lazım. İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığına bağımlı bir seçim hiçbir zaman güvenli bir seçim değildir.
Güç birliği yapmak zorundasınız. Birbirinizi kırmadan bu seçimi götürün. Taraflar kavga ediyorsa bunun birini destekler gibi görünmemekte fayda var. Yargı mensubunda kahraman yoktur sadece görevini yapan hakim veya savcı vardır. Kahraman olmayan kişilerin kahraman haline getirilmesinde büyük zarar var. Türkiye çok zor durumda. Ya sizin seçimde göstereceğiniz başarı ile bu zorluk aşılacak ya da daha karanlık bir duruma girilecek. Sorumluluğunuz çok büyük.
Pof. Dr. İbrahim Kaboğlu;
* TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in ‘Anayasa 138 ölmüştür’ demesi çok önemli. Anayasa mahkemesi sürecinde bu kullanılabilecek çok önemli bir argüman. Diğeri ise; Başbakanın yaptığı ‘Cumhurbaşkanı geri gönderebilir. AYM iptal edebilir’ sözleri. Muhalefet belki de ilk kez bu kadar meşru ve güçlü bir zeminde.
Prof. Dr. Atilla Özer;
* Vatandaşa görevlerini hatırlatın. Vatandaşa doğru olanı hatırlatın. Vatandaşa göre hareket edip iktidara gelebilirsiniz. Halk bir takım olanları idrak etmekte zorluk çekiyor.
Yarsav Başkanı Murat Arslan;
* Bu teklif geçerse yargı sistemi masada kalır. Yasama kabadayılığı; her şey yasa ile çözülmeye çalışılıyor. Son 10 yılda çıkarılan yasalar 50 yıldan daha fazla. Hitler’de bütün sorunlarını yasa çıkararak çözmeye çalışmış. Teklif, yeni paralel yapı oluşturur. Artık cemaat olayı aşıldı. Hükümet tüm yargıyı karşısına aldı. Genel konsensüs, çoğulcu demokrasi anlayışsı ile HSYK’nın yapısı değiştirilmeli.
Demokrat Yargı eş başkanı Orhan Gazi Ertekin;
* Türkiye’de çok katmanlı kriz var. 1-HSYK teklifi krizi. 2-Hukuk yargı. 3-İktidar krizi.
Yargıda cemaatin ilan ettiği olağanüstü hale karşı bu sefer iktidar olağanüstü hal ilan etti. Yapılacak; halkın olağanüstü halini ilan etmektir.
Yargı-Sen Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu;
* Yargı operasyonu. Yasa çıktığında anında sonuç çıkarılmak isteniyor. Adalet komisyonunda tekmeyi yedikten sonra Başkan bana söz vereceğini söyledi. Başbakan konuştuktan sonra bu söz yerine getirilmedi. Bu Başbakanın attığı yeni tekme. Cemil Çiçek’ten kınama beklerdim. Kaba kuvvete ses çıkaramayan HSYK Başkanı kanun geçerse yine iktidarın her istediğini yerine getirecek.
 
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yuksek-ihanet-29431yy.htm 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | “YÜKSEK İHANET” için yorumlar kapalı
Şub 11

Devlet Adamlarından Sözler..

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* İlk defa ayak bastığım bu Türk toprağındaki uyanıklığa cidden hayran kaldım.Bir daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir.  Mustafa Kemal Atatürk.
 
*”Eğer padişah sen isen ordunun başına geç, eğer padişah ben isem emrediyorum ordunun başına geç!” Fatih Sultan Mehmet*”Fikir, iman, ülkü aşkı … İnsanları güçlü yapan bunlardır.”Alparslan Türkeş*”Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.” Alparslan Türkeş*”Bizim anahtarımız sağı da açar solu da.” Necmettin Erbakan.

*”1 milyar dolara Türkiye’nin dış politikasını masaya yatırmanın hukuktaki adı dış politika değil, vatana ihanettir” Kemal Kılıçdaroğlu

* ” “Başbakan Erdoğan anayasa ile uğraşırken bölücü alçakların dağda bayırda, ellerinde silah bellerinde el bombasıyla dolaşması karşısında, bu devlet, bu gafil hükumet nerededir?” Devlet Bahçeli

*Üç yıl önceki referandumda, “(…) İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak o referandumda ’evet’ oyu kullandırmak lâzım. Mezardakiler bile kalksın. Ben zannediyorum kalkarlar da…” noktasından, “Ocağınıza ateş düşsün” noktasına… (Fettullah Gülen)

 
*Martta en çok kediler ve maliyeciler yoruluyor. Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
 
* “ABD’nin en yakın dostlarından biriyiz. Elli yıldır hep veren taraf olduk”. Cemil Çiçek
 
*Türkiye bölgenin süpermarketi olacak. Recep Tayyip Erdoğan
 
*Milletvekilleri uslu durur musunuz. Bülent Arınç
 
*Gölgelerin üstümüze geldiği en zor zamanlarda bile, güneşin doğuşuna binlerce kez şahit olduk.. Recep Tayyip Erdoğan
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | Devlet Adamlarından Sözler.. için yorumlar kapalı
Şub 10

Anadolu’da “Kürdistan” Nasıl Uyduruldu? (1)

kurdistan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Anadolu’da “Kürdistan” Nasıl Uyduruldu?
 
Ülkemiz özellikle son günlerde yeniden bir siyasî kaynaklı yoğun tartışma ve çatışma ortamına doğru sürüklenmektedir. Sebep bu defa düpedüz tarihçilerin alanına giren bir konu: Anadolu’nun Doğusu ve Günaydoğusu’na “Kürdistan” denir mi denmez mi? Bu derece hayatî bir konuda – maaşallah – tarihçilerden başka en başta “âlim” kılıklı gazetecilerin, zâlim tavırlı terör yardakçılarının, bu işlere dünden tâlimli sözde siyasetçilerin/devlet adamlarının çokça konuştuğu vatan sathında, neredeyse tek konuşmayan – üzerlerine ölü toprağı serpilmiş – Üniversitelerdeki oldukça mülâyim edâlı tarih profesörleridir.
Biz şimdi, farklı bir tarih profesörünü (hem de zamanın ordinaryüsünü) tanık göstererek – okuma iştiyakı olan insanlar için – konuya ışık tutmak istiyoruz.Günümüz tarih profesörleri yine de susmaya devam ederlerse, onları vicdanlarıyla baş başa bırakıyoruz.
“Kürtler”in Turanî kökenli, yani “Türkler”in bir kolu mu, yoksa İranî mi olduğunu; Kürt sözcüğüne ilk defa Yeniseydeki Elegeç-Göktürk Yazıtları’nda bir “uruk” ya da “boy” adı olarak mı rastladığımızı (“Ey Kürt Beyleri!..”..“Kürt elinin Hanı Alp Urungu..” örneklerindeki gibi); ilk “Kürt Tarihi” yazarı sayılan Şeref Han’ın, Şerefnâme adlı eserinde (16. Yüzyıl) Kürtlerin soyunu Oğuz boylarına kadar mı dayandırdığını;1918’de Kürt Teâli Cemiyetin’nin üyesi olan Dr. M. Şükrü Sekban’ın dahi yıllar sonra Paris’te Fransızca olarak yayımladığı Kürt Meselesi diye çevrilen kitabında “Türklerle Kürtlerin ayni soydan olduğunu”un kanıtlarını mı ortaya koyduğunu; Zaza Türklüğünün temsilcilerinden öğretmen M. Şerif Fırat’ın, “sosyolojik ve etnografik verilere dayanarak Doğu İlleri ve Varto Tarihi kitabında yine “Kürtlerin de Türk soyundan mı geldiği”ni, keza “Kürtçenin bir dil değil lehçe mi olduğu”nu – enson Prof. Ahmet Buran’ın ayni konuyu “Karma Diller, Klasik Osmanlıca ve Kürtçe” adlı makalesinde Rus Akademisinin yayımlarına dayanarak nasıl temellendirdiğini; keza Ali Gültekin Biniş’in kendi Karahasanuşağı aşiretinden kalkarak Kurmanca’yı nasıl olup da Doğu Anadolu Osmanlıcası’ndan kalma bir “ağız” saydığını, bizim Abdülbâkî Günışığı benzeri fedâkârların bunları anlatmak için nasıl dağ-taş gezdiğini; Rişvan aşireti mensubu Dr. Mahmut Rişvanoğlu’nun ise Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm ile Ortadoğu Üzerine Oynanan Oyunlar kitaplarıyla bütün bu işlerin emperyalizm arka plânını nasıl ortaya koyduğunu; nihayet doksanına merdiven dayamış aziz Prof Orhan Türkdoğan’ın Etnik Sosyoloji’sinde daha da fazlasını nasıl harmanladığını; nice yüzlerce belge-bilgi-yayını, (şimdiki profesörler hariç) bir kısım tarihçiler, antropologlar, aydınlar en az yüz yıldan günümüze tartışadursunlar,[1] bütün rehavetiyle uyuyanlara inat, atı alan Üsküdar’ı geçmek için olanca gücüyle – peşine takıldığı yoldaşları-oynaşları-yandaşlarıyla birlikte – koşmaktadır.
 
 Kaynak: Dr. MUSTAFA KÖK  E. Öğretim Üyesi   www.tarihgazetesi.net
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Anadolu’da “Kürdistan” Nasıl Uyduruldu? (1) için yorumlar kapalı
Şub 09

Biraz da Biz Ölsek!..

oasmanli-sofra-hi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Biraz da Biz Ölsek!..
Çok yemesi ile meşhur vezirlerden birini bir zengin iftara çağırır. Tatlısı, tuzlusu, etlisi sütlüsüyle sofrada ne var ne yok götüren veziri hararet basar ve ev sahibinden koca bir tas hoşaf istenir.
Vezir hoşafı içer, “Oh, öldüm, bittim…” der, dinlenir.
Lâkin tası elinden bırakmaz, yine içer, “Of, öldüm, bittim!” der, tası elinden yine bırakmaz. Tekrar içer, “Of, öldüm, bittim!” der, tası elinden yine bırakmaz.
O içtikçe yutkunan misafirlerden biri artık dayanamaz..
“-Efendim! Müsaade etseniz de, biraz da biz ölsek!..”
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Biraz da Biz Ölsek!.. için yorumlar kapalı