İstanbul’da, Kadir Topbaş’ın adaylığını açıklayan Başbakan Erdoğan, konuşmasında şöyle dedi;
“Eşşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri”
Söz şu; insan ölür, kalır eseri…
Erdoğan’ın, bize yaşattığı on bir yıla bakalım …
Elimizde belge var. 12 Nisan 2007, Genelkurmay resmi basın açıklamasıdır bu, bu belge diyor ki;
“Daha önceleri PKK ile mücadele içinde olan Kuzey Irak’taki Kürt gruplarından bir tanesi ki bir zamanlar KYB, PKK ile birlikte o Kürt grubuna saldırıyordu, şimdi doğal bir müttefik haline gelmiştir ve Kuzey Irak’ta çok büyük bir hareket serbestisine sahiptir. Eskiden katırlarla gittikleri yere şimdi taksilerle gidiyorlar.Buna ait görüntüler elimizde. Bu da ikinci Körfez harekâtının Türkiye açısından olumsuz bir sonucu olmuştur”.
Bu belge insan olan Erdoğan’ın ilk eserinin resmini çiziyor.
Belge devam ediyor;
“ Kuzey Irak’a baktığımız zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor; hazırlanmış olan bir taslak anayasa var. Bu iyi incelendiğinde şu görülmektedir: Kağıt üzerinde federal bir yapı oluşturuluyor. Güney Şii bölgesi, Sünni bölgesi ve Kürt bölgesi diye üç bölge. Ama anayasanın içindeki hükümleri iyi incelediğinizde, bunun değil federasyon, konfederasyon bile olmadığı, gevşek bir konfederasyon yani kopmaya hazır bir konfederasyon şeklinde olduğu görülmektedir. Zaten tarihe de baktığımızda konfederasyonların uzun süreli yaşamadıklarını görüyoruz. Ya kopmuşlardır ayrı devletçikler kurmuşlardır ya da üniter bir yapıya kavuşmuşlardır. Bunların örnekleri var.”
Resim biraz daha netleşiyor ve biz, insan olan Erdoğan’ın kalacağı eserini artık görebiliyoruz;
“Bugün Süleymaniye hava meydanına indiğiniz zaman, ziyarete gidiyorlar, onu sadece Kürt bayrakları karşılar. Irak bayrağı yoktur. Karşılama töreninde de Kürt milli marşı çalar. Irak’ın marşı yoktur. Şu anda Kuzey Irak’ta durum budur. Federal bir yapıda bazı şeyler merkezi olur. Kuzey Irak’ta merkez bankası kuruldu. Bunun anlamı her yönüyle diğerlerinden ayrı müstakil bir yapı oluştu. Merkez bankası para basıyor. Kendi parasını kullanıyor. Böyle bir yapı var.”
Erdoğan’ın gelecek nesillerimize bırakacağı eser, tam ve net olarak şimdi ortaya çıkıyor, şöyle ki;
“Şu soruyu bana sorabilirsiniz: ‘Peki Kuzey Irak’a bir operasyon yapılmalı mı?’ Yapılmalı. Olayın iki boyutu var. Birincisi sadece asker olarak baktığım zaman, evet yapılmalı. Fayda sağlar mı? Evet, sağlar. Olayın ikinci boyutu, siyasi olaydır. Bir hudut ötesi operasyon yapılması için bir siyasi kararın ortaya çıkması lazım. TSK, yasal zeminde görev verildiğinde bu operasyonları yapma gücüne fazlasıyla sahiptir.”
Şubat 2008’de Irak kuzeyindeki Zap terör kampına yapılan yedi günlük bir güç gösterisini saymazsanız, Kuzey Irak’a hiç askeri harekât yapılmadı. Neden?
Peki, harekatı yaptırmayan kimdi?
Harekat yapılmadığı için, Dağlıca ve Aktütün’de askerlerimizi vuran kimdi, buna göz yuman kimdi?
Erdoğan doğru söylüyor;
“eşek ölür, kalır semeri; insan ölür, kalır eseri”…
Burada cevap bulması gereken konu şudur; Erdoğan’dan geriye kalacak olan, semer midir yoksa eser midir?
Buna çocuklarımız karar verecek; yarın Barzani çıkıp da Kuzey Kürdistan deyip Türk topraklarını istemeye başladığında, çocuklarımız kendilerini bu noktaya taşımış olan siyasetçileri öğrendiğinde, semer mi eser mi, o zaman karar verilecektir.
Yeter ki bu karar süreci uzamasın, gelecek için geç olmasın!
Kaynak:Erdal Sarızeybek-SARIZEYBEK HABER
“Eşşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri”
İstanbul’da, Kadir Topbaş’ın adaylığını açıklayan Başbakan Erdoğan, konuşmasında şöyle dedi;
“Eşşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri”
Söz şu; insan ölür, kalır eseri…
Erdoğan’ın, bize yaşattığı on bir yıla bakalım …
Elimizde belge var. 12 Nisan 2007, Genelkurmay resmi basın açıklamasıdır bu, bu belge diyor ki;
“Daha önceleri PKK ile mücadele içinde olan Kuzey Irak’taki Kürt gruplarından bir tanesi ki bir zamanlar KYB, PKK ile birlikte o Kürt grubuna saldırıyordu, şimdi doğal bir müttefik haline gelmiştir ve Kuzey Irak’ta çok büyük bir hareket serbestisine sahiptir. Eskiden katırlarla gittikleri yere şimdi taksilerle gidiyorlar.Buna ait görüntüler elimizde. Bu da ikinci Körfez harekâtının Türkiye açısından olumsuz bir sonucu olmuştur”.
Bu belge insan olan Erdoğan’ın ilk eserinin resmini çiziyor.
Belge devam ediyor;
“ Kuzey Irak’a baktığımız zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor; hazırlanmış olan bir taslak anayasa var. Bu iyi incelendiğinde şu görülmektedir: Kağıt üzerinde federal bir yapı oluşturuluyor. Güney Şii bölgesi, Sünni bölgesi ve Kürt bölgesi diye üç bölge. Ama anayasanın içindeki hükümleri iyi incelediğinizde, bunun değil federasyon, konfederasyon bile olmadığı, gevşek bir konfederasyon yani kopmaya hazır bir konfederasyon şeklinde olduğu görülmektedir. Zaten tarihe de baktığımızda konfederasyonların uzun süreli yaşamadıklarını görüyoruz. Ya kopmuşlardır ayrı devletçikler kurmuşlardır ya da üniter bir yapıya kavuşmuşlardır. Bunların örnekleri var.”
Resim biraz daha netleşiyor ve biz, insan olan Erdoğan’ın kalacağı eserini artık görebiliyoruz;
“Bugün Süleymaniye hava meydanına indiğiniz zaman, ziyarete gidiyorlar, onu sadece Kürt bayrakları karşılar. Irak bayrağı yoktur. Karşılama töreninde de Kürt milli marşı çalar. Irak’ın marşı yoktur. Şu anda Kuzey Irak’ta durum budur. Federal bir yapıda bazı şeyler merkezi olur. Kuzey Irak’ta merkez bankası kuruldu. Bunun anlamı her yönüyle diğerlerinden ayrı müstakil bir yapı oluştu. Merkez bankası para basıyor. Kendi parasını kullanıyor. Böyle bir yapı var.”
Erdoğan’ın gelecek nesillerimize bırakacağı eser, tam ve net olarak şimdi ortaya çıkıyor, şöyle ki;
“Şu soruyu bana sorabilirsiniz: ‘Peki Kuzey Irak’a bir operasyon yapılmalı mı?’ Yapılmalı. Olayın iki boyutu var. Birincisi sadece asker olarak baktığım zaman, evet yapılmalı. Fayda sağlar mı? Evet, sağlar. Olayın ikinci boyutu, siyasi olaydır. Bir hudut ötesi operasyon yapılması için bir siyasi kararın ortaya çıkması lazım. TSK, yasal zeminde görev verildiğinde bu operasyonları yapma gücüne fazlasıyla sahiptir.”
Şubat 2008’de Irak kuzeyindeki Zap terör kampına yapılan yedi günlük bir güç gösterisini saymazsanız, Kuzey Irak’a hiç askeri harekât yapılmadı. Neden?
Peki, harekatı yaptırmayan kimdi?
Harekat yapılmadığı için, Dağlıca ve Aktütün’de askerlerimizi vuran kimdi, buna göz yuman kimdi?
Erdoğan doğru söylüyor;
“eşek ölür, kalır semeri; insan ölür, kalır eseri”…
Burada cevap bulması gereken konu şudur; Erdoğan’dan geriye kalacak olan, semer midir yoksa eser midir?
Buna çocuklarımız karar verecek; yarın Barzani çıkıp da Kuzey Kürdistan deyip Türk topraklarını istemeye başladığında, çocuklarımız kendilerini bu noktaya taşımış olan siyasetçileri öğrendiğinde, semer mi eser mi, o zaman karar verilecektir.
Yeter ki bu karar süreci uzamasın, gelecek için geç olmasın!
Kaynak:Erdal Sarızeybek-SARIZEYBEK HABER






Senin ırkın, senin soyun yok mu? Sen ırksız, sen soysuz musun?
Stratejik Araştırma Enstitüsü Başkanı ve AKP MKYK üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay verdiği bir konferansta, “Esasen Türk diye bir ırk yoktur. Bugün kaçımızın atası, dedesi Orta Asya’dan gelmiş” Sonuçta milletin ne olduğu, siyasilerin kararı ile içeriği doldurulan bir şeydir. Milletin içeriği, muhtevası, tanımı o siyasiler tarafından yapılmış sonuçta. Sana demişler ki, sen Türk’sün. Ne demek Türklük? İşte Orta Asya’dan gelmiş. Türk dediğin bir sentezdir zaten. Türk diye bir ırk yok.” Diyor.
Selçuklu da bir Türk devletidir. Osmanlı da bir Türk devletidir. Resmi adı aslında Göktürk değil, “Türk Kağanlığı” olan bir devletin diktiği ve “Türk Oğuz Beyleri” diye başlayan, Orhun Abideleri’ne hiç gitmeyelim.
Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey 1043’te Halife Kaim’e gönderdiği mektupta kendisini şöyle tanıtır: “Ben, hür insanların evladıyım ve Hunlar’ın kral hanedanına mensubum.” Yani Oğuz Han’ın soyundanım demektedir.
Karahanlı soyundan Prens Kaşgarlı Mahmut, 25 Ocak 1072’de yazmaya başladığı ve 10 Şubat 1074’de bitirdiği Divanü Lügati’t-Türk’te şöyle demektedir: “Allah’ın devlet güneşini Türk burçlarında doğurmuş olduğunu ve Türklerin üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verdi ve yeryüzüne hakim kıldı. Cihan imparatorları Türk soyundan çıktı. Dünya milletlerinin dizgini Türklerin eline verildi. Türkler, Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Haktan ayrılmayan Türkler Cenabı Hak tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi.”
Alparslan’ın oğlu Melikşah atını Akdeniz’in sularına sürdüğü zaman yanındaki tarihçi doğru olmasa da “Sultanım bu kadar batıya gelen ilk Türk sultanı sizsiniz” diyor. Osmanlı kaynaklarından Murad Hüdavendigar’ın I. Kosova öncesinde Sırp kralına kızarken, “İnşallah ana Türk erliğini gösterem” dediğini bilinmektedir.
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28995


