Eki
02
ABD ile AKP arasında yapılan gizli anlaşmanın Türkiye’ye neler kaybettirdiğine bir bakalım.
1 Mart tezkeresi sonrası yapılan anlaşmayla;
1) TSK, Irak’ın kuzeyinden çekilecek, PKK’ya askeri harekat için ABD’den izin alacak. “Nitekim çekildi. Irak’a harekat yapan generaller ve subayların çoğu hapiste”.
2) Ankara yönetimi, anlaşmaya uymazsa ambargo ve askeri yaptırım uygulanacak. “İlk yaptırım şüphesiz çuval geçirme sonrası malum Amerikan karşıtı olan personelin tasfiyesi..”
3) ABD’nin İran ve Orta Doğu harekatlarına aktif destek ve katılm sağlanacak. “İran ile ilgili AKP hükümetinin tutumu malumunuz.”
Ergenekon savcısının Mehmet Bedri Gültekin’e yönelttiği “ABD’nin bölgedeki çıkarlarına aykırı hareket ettiğiniz tespit edilmiştir” ve diğer sorulaıı çabuk unutuldu. Bu arada füze kalkanı ve Patroit’lerin konuşlanması, İsrail güvenliğinin sağlanması vs.
4) Türk Ordusunun asker ve silah gücünde indirim yapılacak. “Ergenekon, Balyoz vs davaları ile profosyonel ordu adı altında küçülme yaşanırken başvurular iyice azaldı.”
5) Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet tanınacak, Irak’ta Türkmenlerin göçüne itiraz edilmeyecek. “Barzani yönetimi resmen tanındı.Türkmenlerin direnişini sağlayan Türk subayları teker teker avlanıp hapse gönderildi.”
6) PKK ya geniş kapsamlı af getirilecek. PKK yasallaşacak. “Terör örgütü meşrulaştırıldı. Apo neredeyse peygamber ilan edilecek Açılım mavalı adıyla ülke bölünme aşamasında.”
7) Belediyelere özerlik sağlanacak, kademeli olarak federasyona gidilecek. “Özerklik fiilen devreye girdi bölünme anayasası yolda”
8) Kıbrıs’ta Denktaş, devre dışı bırakılacak Annan Planı uygulanacak. “Denktaş cumhurbaşkanılğından uzaklaştırıldı. Annan Planını Rumlar bozup bizi korudu.”
9) Ermenistan’a yönelik kısıtlamalar kaldırılacak. “Hazırlıklar tamam hava koridoru zaten açık gizli iş tutmalar tam gaz devam.”
Söz konusu anlaşmada gözlerden kaçan ya da Milliyet’in cilası ile kamufle edilen diğer husus “gizli sevkiyat”tır. 1 Mart’ta geçmeyen tezkereyi gizli anlaşma ile icra safhasına getiren hükümet, resmen anayasal suç işlemiştir.
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28134
Posted in Gündem
|
Tagged abd, akp, anlaşma, balyoz, Barzani, Denktaş, ergenekon, gizli, Kıbrıs, örgütü, terör, tsk
|
Eki
01
Kime Sordumsa Seni
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!.. Neyzen Tevfik
Aldanma insanların samimiyetine!
Menfaatleri için gelirler vecde…
Vaad etmeseydi Allah Cenneti;
O’na bile etmezlerdi secde!..
M.Akif Ersoy
Hararet nardadır saçta değildir
Keramet hırkada taçta değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac’ta değildir
Hacı Bektaş-i Veli
Eyl
30

20 Mart 1922’de de şunları yazıyor:
“Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya kimsenin!.. Ey yurttaşım; senin boynuna geçirilmek istenen esaret halkası ne bir gem ne de bir tasmadır. Boyunduruk altında olduğun halde sen üşürken düşman ocakları için sana odunlar, sen açken düşman sofraları için sana buğdaylar taşıtacaklar. Gençleri kanda, tazeleri gözyaşlarında boğmak istiyorlar.
Asırlardır dinin, milletin aşkına başına yağan, sonu gelmek bir belâdır…Yurdun, nihayetsiz bir Kerbela’dır… Memleketin, içinde cenaze namazı kılınan, cenaze duası okunan bir mabed halini aldı…”
Ve Cemil Meriç’in, şu görüşlerini bugün kime ithaf etmek uygun düşer ki? “Türk düşünce tarihi, ülkesiyle göbek bağını koparan bir intelijansiyanın dramı. Bu bahtsız kafilenin, bayrağını taşıyacağı içtimai bir sınıf yok. Vatanında gariptir. Alkışlayıcısı ekaliyetler (azınlıklar) ve Avrupa.”
“Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalıların gözünde Osmanlıyız. Osmanlı, yani İslam. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın. Avrupa maddeciliğine rağmen, Hıristiyan için tek düşman biziz: Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan, korkunç ve esrarlı kısmet…”
“Zavallı Türk aydını…Batılı dostlar alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın yaptıklarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. …”
Kaynak: 11.06.2011 Yavuz Selim DEMİRAĞ Yeniçağ
Eyl
29
22 NO’LU KARAYOLU


Eyl
28

O GÜN (–KARA GÜN- K.Ş. )
Peygamber’in irtihâlinden sonra Sekife toplantısından çıkan karar ‘ikinin ikincisi’ olarak Ebû Bekir’i hilâfet makamına getirmişti. Ebû Bekir kendisinden sonra Ömer’i vâsiyet etmiş ve Ömer de yaralandığında ardında altı kişiden oluşan bir şûra bırakmıştı. Şûranın reisi Abdurrahman b. Avf’ın yaptığı istişârelerin neticesi, Müslümanların Osman ve Ali üzerinde oluşmuş mutabakatıydı.
Abdurrahman b. Avf mescidde yapılan toplantıda Ali’nin ve Osman’ın ellerini tutarak evvelâ Ali’ye sordu sualini:
“Allah’ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hareket edip edecek misin?”
İlmin kapısı Ali, kahramanlığın üzerinde tecessüm ettiği Ali, cesâretini kılıcının keskinliğinde taşıyan Ali, Fâtıma’nın müşvik kocası Ali, Hasan ve Hüseyin’in biricik babası Ali, Peygamberin yatağında düşmanı bekleyen ve bedenini Peygamberin düşmanlarının kılıçlarına kalkan eden sâdık ve fedâkâr Ali, Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikârın Ali’si cevabını verdi:
“Allah’ın Kitabı ve Resulünün Sünnetine tam olarak uyacağım, ancak bunun dışında kendi içtihadlarıma göre
davranacağım…”
Abdurrahman b. Avf anı suali Osman’a sordu:
“Allah’ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hareket edip edecek misin?”
Osman kendisini halife yapacak olan o cevabı verdi:
“Allah’ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hareket edeceğim.”
Sonrası mâlûm…
Bin beş yüz yıldan fazla bir zaman evvel başlayan ve halen de devam eden bir ayrılığın ilk günüydü o gün…
Üzerine binlerce yanlışın ama binlerce de haksızlığın yığıldığı ve zamanla bu yığının mühimmat ve cephâneye dönüşüp oluk oluk kanların akıtıldığı bir ayrılığın ilk günüydü o gün…
Ali sevgisinin, Ali muhabbetinin içinden Gulat-ı Şia’yı çıkaran bir abesler cangılının ilk tohumlarının toprağa
düştüğü bir ayrılığın ilk günüydü o gün…
Peygamber’in yatağına yatarak canını Peygamber uğruna fedâ etmeye râzı olan Ali’yi Peygamber’in tebliğinden ayıran bir Ali sevgisinin, bir Ali muhabetinin mü’minleri bir tarağın dişleri, bir vücûdun âzâları olmaktan çıkarıp, hasım cephelerin tarafeyni hâline getiren bir anlamsız ayrışmanın ilk günüydü o gün…
Ve…“Ali haklıydı, Muaviye haksız değildi” gibi ‘Altın orta’ adı altında adâlet hissinden mahrum bir denge politikasının adâleti iktidâr fikrine yem ettiği bir haksızlığın doğduğu gündü o gün…
Yezid isminin, taşıyıcısından sonra bir daha hiçbir erkek evlâdına konulmadan bin beş yüz yıldır cezâlandırıldığı, Hüseyin’in Yezid tarafından şehid edildiği Kerbelâ’da, mü’min vücûdunun âzâlarının birbirini katlettiği güne gebe bir gündü o gün…
Mızraklarının ucuna Kur’ân âyetlerini geçirerek “Lâ hükme illâllah” diyenler için Ali’nin, “Bâtılın kast edildiği Hakk söz” dediği bir kanlı paradoksun şifrelendiği gündü o gün…
İsmail ile Yavuz’u cenk meydanında karşı karşıya getiren ve bir birine kılıç kuşanılan savaşların kılıçlarının bilendiği gündü o gün…
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28184
Posted in Yazılarım
|
Tagged Alevi, ali, Ebu Bekir, Fatıma, kara gün, o gün, Ömer, osman, Resulullah, Sekife, Sünni
|
Eyl
27
* 19 Mayıs 1919’da sadece Samsun’a ayak basılmamış; birilerinin de kuyruğuna öyle basılmış ki; kuyruk acıları hala dinmiyor!..
* Hükümet memura ne önerdi?.. Yüzde 3+ yüzde 3+ yoğurt..
*Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir. Eflatun
*Dedikodu; nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, geri zekalılar tarafından inanılır.
*Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar, çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulur.
*Faturasız tek hat “dua”dır. Bol bol dua edin, konuşun, konuştukça kazanın.
* Korkunun ecele faydası yoktur, korku yalnızca zilleti arttırır.
*“Eşeksen; binene kızmayacaksın; değilsen sırtında tutmayacaksın…”
*Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. Voltaire
Eyl
26
BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET, MAĞFİRET VE HİDAYET İHSAN ETMESİNİ, GERİDE KALANLARIN ŞEHİTLERİMİZE LAYIK NESİLLER OLMASINI DİLERİM.
S.N.RÜTBESİ ADI SOYADI
1- J.Er Murat KARAKULAK
2 -J.Er Vedat YILMAZ
3 -İs.Onb. Kadir ÖZKAN
4 -Dnz.P.Er Burhan YILDIRIM
5 -P.Er Mesut ÇİFTÇİ
6 -J.Bnb. Ayhan BOZPINAR
7 -P.Çvş. Ahmet TOKGÖZ
8 -J.Uzm.Çvş. Ali ÖZCAN
9 -Pilot Ütğm. Sunay ATİLLA
10- J.Er Kerahmet ÜTÜK
11 -J.Er Mehmet ŞEN
12 -P.Atğm. M.Asım ALPER
13 -P.Uzm.Çvş. Ramazan ALPER
14 -P.Atğm. Ahmet KILINÇ
15 -J.Çvş. İsmail DİNÇ
16 -J.Uzm.Onb. Yolaç BOZ
17 -P.Er Serdar KOYUNCU
18 -P.Kom.Er Orhan GÖÇER
19 -J. Er Yücel GÜDÜL
20 -Umut Sami ŞENSOY
21 -P.BşÇvş. Faruk KAYA
22 -J.Onb. M.Selçuk KANDİLTAŞ
23 -Kağan ONAT
24 -P.Er Bahri ACAR
25 -J.Er. Aral GÖK
26 -P.Çvş. Tacettin TIRNAVALI
27 -P.Er İbrahim ÖZTÜRK
28 -J.Astsb.Çvş Aydın GÜLEKEN
29 -J.Er Faruk YILDIRIM
30 -J.Er Kasım KARAGEDİK
31 -P.Uzm.Onb. M.Akif SÖNMEZ
32 -P.Er H.İbrahim YALÇIN
33 -J.Er Kerim BALDIR
34 -J.Uzm.Çvş. Ahmet GÜNGÖR
35 -J.BşÇvş. Tahsin KURT
36 -J.Er Uysal GÜLOĞLU
37 -P.Uzm.Çvş. Tevfik EKER
38 -Oktay NENNİ
39 -J.Er Mehmet ŞEN
40 -Bayram YUGAN
41 -Şükrü BORAN
42- Hüseyin AYTÜRK
43- J.Er Erdal YILMAZ
44- J.Er Hasan AKDOĞAN
45- J.Er Mustafa OĞUZ
46- J.Uzm.Onb. İsrafil IŞIK
47- Fatih TEKDOĞAN
48- Kom.Yrd. Selahattin ÖZÜCOŞKUN
49- Polis Memuru Lütfi CAN
50- Polis Memuru Şevket ELİDAR
51- Polis Memuru Sabri KÜN
52- Polis Memuru Hasan SERT
53- Polis Memuru Halil SARI
54- Polis Memuru Kadir GÜLER
kaynak: http://ref5.net/karalama-defteri-f21/tarsuslu-sehitlerimiz-k22956/#ixzz2XJhYg5SI
Eyl
25
Destan, destan işlemişim
Tarihlerde gururum!
Görülmez, göremezsin
Sıradağlar gibi surum!
Köşe başında hainler
İç açıcı değil durum!
Bayrağıma hakaret var
Duymaz olur mu umurum?
Bilin, çelikten de çelik,
Sarsılmaz benim onurum!
Hilal hilal, yıldız yıldız,
Şahlan da gel, ey! Şuurum!
Eyl
24
Sanem ismi çocuğa verilmemelidir, çünkü Sanem, ‘put’ demektir,
Samet ismi, ‘hiç kimseye muhtaç olmayan’ demektir. Bu sadece Allah’a mahsus bir durumdur, dolayısıyla isim olarak kullanılamaz. Aleyna sıkça duyduğumuz bir isim ama anlamı ‘üstümüze bela, sıkıntı aksın’ demektir.
Kezban ismi Kur’an’da geçiyor diye veriliyor. Oysa Kezban ‘yalancı’ demektir. Çocuğa bu ismi koyarsanız, ‘yalancı, yalancı’ diye çağırmak zorunda kalırsınız.
Ayrıca; Resul, Nebi, Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil isimlerin konulması dinen hoş değildir.
Bekir, ‘deve yavrusu’ demektir. Bu isim belki Hz.Ebubekir’den dolayı konuyor ama; aslında Hz. Ebubekir’in esas ismi Abdullah’tır, Ebubekir ise lakabıdır. Asiye ‘isyan’ eden anlamına gelir. Gülsüm ‘gariban, zavallı, kimsesiz anlamındadır.
Julide Farsça’da dağınık, perişan’ demektir. İrem ise ‘Cennet bahçesi’ olarak bilinir ama aslinda ‘Allah’ın gazabına uğrayan sahte cennet’ tir.
Bade ismi ‘içki’ demektir. Hannas ismi ‘şeytanın’ ismidir. Alara,Rosa, İleyda bunlar İslam isimleri değil ‘gayrimüslim’ isimleridir.
Rumeysa ‘gözü çapaklı kadın’ demektir. Hüreyre, ‘kedicik’ demektir.
Kayra eski Türk mitolojisinde ‘tanrı’ demektir, Allah’tan başka ilah olmaz. Çocuğa tanrı ismi konulmamalıdır.
Melis, Yunan mitolojisinde ‘tanrıça’ demektir, şişman ve tembel anlamlarına da gelir. Ecrin ‘ücret’ anlamına gelir. Bir insan ücret olamaz.
Posted in Gündem
|
Tagged alara, gülsüm, hannas, ileyda, isim, isyan, jülide, kezban, Kur'an, roza, sanem, tehlike
|
Eyl
23
Sultan Selim Hân’ın sandukasının üstünde bir örtü vardır. Bu örtü büyük âlim Ahmed İbni Kemal Paşa’nın kaftanı dır. Örtünün konması meşhur rivayette göre şöyle anlatılır:
Sultan Selim Hân Mısır Seferi’ni tamamlayıp, Kahire’den Şam’a dönerken; yolda o sırada Anadolu Kadıaskerliği vazifesini yapan Ahmed İbni Kemâl Paşazâde’yi yanına çağırdı. Sohbet ederek giderlerken, İbni Kemâl’in atı birdenbire bir su çukuruna bastığı için Sultan Selim Hân’ın üstü başı ıslanıp, kaftanı çamur olur. Kemâl Paşa telaşa düşer,benzi sararır; azametiyle meşhur olan Sultan Selim Hân, “Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, benim için şereftir. Öldüğüm zaman bu kaftanı böylece sandukanın üstüne koysunlar!” deyip, sırtından kaftanı çıkarıp, saklatır. Sultan Selim Han ölünce o kaftan sandukanın üzerine örtülmüştür.