Nis 17

MUALLİM NACİ

MUALLİM NACİ

Bugün (12 Nisan 2023) Muallim Nâcî’nin (ö.1893) vefatının 130. yıldönümüdür. Genç yaşta “reîsü’l-üdebâ” olma şerefine nail olan, daha çocuk denecek bir yaşta:
“Maksadın tahsil-i itminan ise//Zikr-i Hak’tan olmasın kalbin tehi//Taze kıl şâm u seher îmânını//Kul hüve’r-rahmânü âmennâ bihî.” dörtlüğünü yazan ve nihayeyt 19 yaşında Varna Rüştiyesine “muallim-i sâni” tayin edilen bu çalışkan Türk şair ve nâsirini vefatının 130. yıldönümünde rahmetle yâd etmek bizim için kadirşinaslıktan öte, bir görevdir.
“Eğer maksut eserse mısra-ı berceste kâfidir” der. Kısacık ömrüne (44 yaşında vefat etmiştir) irili ufaklı, telif tercüme, elliye yakın eser sığdıran Muallim Nâcî’nin:
“Maarifet iltifata tabidir//Müşterisiz metâ zâyidir” beyti Koca Ragıp Paşa’yı haklı çıkaracak niteliktedir.
Koca Ragıp Paşa (ö.1763):
Gerçekten de müşterisiz mal nasıl zayi olursa; ne kadar çalışır fikir üretir, icat yaparsanız yapın, takdir eden yahut talip olan yoksa çektiğiniz emekler boşa gider, işin devamı da gelmez. Bu acı gerçeği Muallim Nâcî öyle güzel nazma dökmüş ki eminim atasözü haline gelen bu beyit Türk milleti var oldukça unutulmayacaktır.
Muallim Nâcî’nin:
“Gönlüme sâkîyi mimar eyledim meyhanede//Allah Allah, Kâbe imar eyledim meyhanede” (Gönlüme sakiyi [kadeh sunan]mimar edip meyhanede Kâbe imar eyledim.)
**
“Bakmayın nâfile mescidde bulunmaz Nâcî//Oradan ayrılmaz, hâne-i hammâra bakın” (Boşuna aramayın, mescitte olmaz Nacî. Meyhaneye bakın oradan ayrılmaz o.) gibi rindane söyleyişleri olsa da Nacî’nin şiirlerinde “fikir” ve “hikmet” esastır.
Muallim Nâcî, “anlamadan” redifli gazelinin mahlas beytinde şöyle der:
“Habîr-i zevk-i mezâyâ-yı hikmet olmazsın//Nikât-ı Nâcî-i şîrîn-makâli anlamadan” (Şirin sözlü Nâcî’nin nüktelerini anlamadan ‘hikmet’in zevkini tadamazsın.)
Söz konusu gazelden birkaç beyit:
“Atılma dur, sühan-i ehl-i hâli anlamadan//Cevaba etme tasaddî süâli anlamadan” (Hal ehlinin sözünü anlamadan atılma, dur. Soruyu anlamadan cevap vermeye kalkma.)
“Cehûle şan mı verir cehlin eylemek ızhâr//Niçin muârız olursun meâli anlamadan?” (Kendi cehaletini ortaya dökmesi cahile şan mı verir? Niçin karşı çıkarsın mânâyı [işin özünü] anlamadan?)
“Resûlden ne alır mescid-i Resûle giden//Meânî-i nagamât-ı Bilâl’i anlamadan” (Peygamber mescidine giden, Bilâl-i Habeşî’nin güzel sesindeki ruhu, manayı anlamadan Peygamberden ne alır?)
Muallim Nâcî’nin şu dörtlüğünün de altı çizilmesi gerekir:
“Evc-i tahkîka suûd ister isen//Rif’at erbâbını taklide özen//İhtiyat eyle ki bazan da olur//Rehnümâ zann olunan şey rehzen” (Hakikat burcuna yükselmek istersen büyüklere uy, ama yine de ihtiyatı elden bırakma. Bazen rehber zannettiğin, yol kesici olabilir.)
Kanaatimizce Muallim Nâcî’nin kişiliğini -mezar taşında da yazılı olan- şu beyti çok güzel tarif etmektedir:
“Hak-perestim, arz-ı ihlas ettiğim dergâh bir//Bir nefes tevhidden ayrılmadım Allah bir.”
Vefatının 130. yıldönümünde Muallim Nâcî’yi rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun…

Alıntı: Ahmet Sevgi

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , | MUALLİM NACİ için yorumlar kapalı
Nis 16

UNUTMA! “ÇÖZÜM SÜRECİ” DEĞİL “CİNNET SÜRECİ”

UNUTMA!

“ÇÖZÜM SÜRECİ” DEĞİL “CİNNET SÜRECİ”

Türkiye, “çözüm süreci” adı altında bir “cinnet süreci” yaşadı değil mi? Terör örgütü üyelerine sınırda karşılama yapıldı, çadır mahkemesi kurulup, suç teşkil eden sözler söylemelerine rağmen ifadeleri zapta geçirilmeyerek serbest bırakıldılar ve Habur’dan Diyarbakır’a kadar bir aracın üstünde, yollara dizilenleri, zafer kazanmış komutan gibi selamladılar… Terör örgütünün başındaki kişinin mektubu, Diyarbakır’da bir milletvekili tarafından açık hava toplantısında okundu. Dolmabahçe’de iktidar ve terör örgütünün siyasi uzantısı arasında Abdullah Öcalan‘ın yazdığı on maddelik metin üzerinde mutabakat da sağlandı…

Terör operasyonları durduruldu. Bundan faydalanan terör örgütü, şehirlerin etrafına belediye araçlarıyla hendekler kazdırarak kurtarılmış bölgeler oluşturdu. Vergi koydu, kaymakam atadı, mahkeme kurdu…

İktidar seçimi kaybedince de çözüm sürecinden vazgeçti ve işgal edilmiş şehirlerin geri alınması için operasyonlar başlattı. Sadece bu mücadelede 800’den fazla vatan evladı şehit oldu.

Şimdi bütün bunları bir kenara bırakarak karşı tarafı aynı siyasi uzantı ile işbirliğinden dolayı suçlayanlar da iktidarın sözcüleri veya destekçileri…

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | UNUTMA! “ÇÖZÜM SÜRECİ” DEĞİL “CİNNET SÜRECİ” için yorumlar kapalı
Nis 15

AÇILIR KAPILAR FATİHA İLE…

AÇILIR KAPILAR FATİHA İLE…

* * *

Rabbimin kelamı o can Kur-an’ın

Açılır kapısı Fatiha ile…

Bu âlemde yaşanılan her anın

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

Katında yazılmış bu alın yazın

Akılla varılır tadına hazın

Beş vakit kılınan her farz namazın

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

İman kuvvetiyle güçlü ve metin

Olmalı, Muhammed Ahmet ümmetin

Hak’tan hidayetle gelen rahmetin

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

İslam’dır inancı abide tarzın

Her şeyden tatlıdır lezzeti farzın

Bu günün, yarının, ahretin, arzın

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

Rahmetine bandık akılla Bir’in

İsrafil’in suru ile kabirin

Cennet-i Ala’da kalbin, her yerin

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | AÇILIR KAPILAR FATİHA İLE… için yorumlar kapalı
Nis 14

KİRLİ KAN

KİRLİ KAN

Atatürk, millî mücadeleye başladığında koca İslam dünyasındaki bağımsız ülkeler haritadan silinmek üzereydi

Bütün İslam coğrafyası, saldırı ve işgal altındaydı!

Suat İlhan’ın tespit ettiği gibi “Atatürk devriminden yani 1920’den önce, bugün Batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25.5 milyon mil kare idi. 1993’te bu rakam 12.7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür.

İslam dünyası ise 1920’de 1. 8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993’te İslam dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir.”

Rakamlar ortadadır; Atatürk modeli, bütün mazlum milletlerin başkaldırmasını sağlamış ve İslam Dünyası yeniden ortaya çıkmıştır. Bundan en çok rahatsız olan Batı dünyasıdır. Bu itibarla, Atatürk‘e iftira atmayı, hakaret etmeyi meslek edinenlerin, bilerek veya bilmeyerek Batı dünyasına hizmet ettiği açıktır. Zaten bunların birçoğu gizli din taşımaktadır, kriptodur! Gerçekte Hristiyan unsurlardan oldukları halde kendilerini İslami kisvelerle gizlemektedirler.

Kısacası, bir Türk, kendisine millî kimliğini ve millî şerefini kazandıran Atatürk‘e hakaret edemez! Bu bir kan meselesidir. Ediyorsa, k anından şüphe etmek gerekir. 

Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında, ülkedeki Hristiyan unsurlar, zamanın güçlü devletleri tarafından silahlandırılıp Osmanlı devletine karşı isyana teşvik edildiler. Kurulan çeteler, cephe gerisinde sivil halkı katletmeye başlayınca dönemin iktidarı, tehcir gibi yöntemlere başvurmak zorunda kaldı. Tehcir ile başka bir bölgeye gitmek istemeyenler, din değiştirmiş gibi davranarak, isim de değiştirerek ülkede kaldılar. Üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçse de bu sorun, üzeri örtüldükçe büyüdü… Öyle ki “Keşke Yunan galip gelseydi” gibi konuşmalarla Türk kimliğinin yerine başka kimliklerin konulması gibi söylemlerle kendilerini açık etmeye başladılar.

***

Hani haberlerde, “Maskelerin çıkarılacağı tarih açıklandı” gibi başlıklar veriliyor ya, bu maskeler kurulmak istenen yenidünya düzeninin ritüelidir ama asıl Türkiye’de bütün kriptoların yani gizli din taşıyanların maskesi indirilmelidir ki psikolojik bunalımdan çıksınlar da Türkleri ve Atatürk‘ü rahat bıraksınlar!

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | KİRLİ KAN için yorumlar kapalı
Nis 13

KIRIK CAMLAR TEORİSİ

KIRIK CAMLAR TEORİSİ

Kırık camlar teorisi, kamu düzeninde suçun yaygınlaşmasını inceler ve vandalizme varacak şekilde seyreden o suçların önlenmesine ilişkin öneriler geliştirir…

Kırık camlar teorisinin ilham kaynağı, Philip Zimbardo isimli Amerikalı psikoloğun 1969’da yapmış olduğu bir deney… Wilson ve Kelling adlı iki sosyal bilimci 1982’de bu teoriyi makaleye dönüştürdüler…

Bir bina düşünün… Camlardan biri kırıksa, tamir edilmezse, gelip geçenler tarafından diğerleri de kırılır… Çünkü kırık cam, kimsenin onunla ilgilenmediğini gösterir… Tamir edilmeyen o kırık cam, suça meyilli insanlara, ‘istediğiniz gibi kırabilirsiniz, kimse karışmaz’ mesajı verir…

Kriminolojik haldir bu… Kamusal düzende, herkesin rahatlıkla gözlemleyebildiği küçük bozulmalara müdahale edilmezse, ‘cam kırıkları derhal tamir edilmezse’, suç yaygınlaşır ve kartopuna dönüşür… Tıpkı, ilkine müdahale edilmedikten sonra apartman girişinin veya alt geçidin tuvalete dönüşmesi gibi… Ya da çöp bırakılması yasak olan bir yere, ilk poşetin bırakılmasından sonra başkalarının da orayı çöp alanına çevirmesi gibi… Veya bir parkta, bankın oturulacak yerine ayaklarını koyup, arkalığa oturulması gibi… İlk duvar yazısına müdahale edilmediğinde o duvarın bir süre sonra tamamen yazılarla kaplanması gibi…

Küçük düzensizliklerin veya suçların, müdahale edilmediğinde normal insanları da suça çektiğini, hatta büyük suçlara hazırladığını anlatan bir teori bu… Pek çoğumuz o bazısı sağlam duran o kırık camlardan tahrik olmuşuzdur… Ya da bizden öncekilere uyarak, çöp bırakılmaması gereken bir alana çöp bırakmışızdır değil mi?

***

Suç psikoloğu Zimbardo’nun meşhur deneyini hatırlatalım: Zimbardo iki bölge seçer kendisine… Birisi suç oranının yüksek olduğu fakir insanların yaşadığı kenar mahalle Bronx’tur… Diğeri ise daha iyi şartlarda yaşayan, hayat ve kültür kalitesi yüksek insanların yaşadığı Palo Alto’dur…

Bu bölgelere kaputları aralık, camları hafif açık, plakaları da bulunmayan 1959 model birer araba bırakır… Arabaları izlemeye alır… Birkaç gün sonra ortaya çıkan sonuç şu: Bronx’taki araba tamamen yağmalanmıştır, içinde çalınabilecek ne varsa çalınmış, diğer kısımlara zarar verilmiştir…

Palo Alto’daki araba ise bırakıldığı gibi durmaktadır… Deneyi geliştirmek için Zimbardo, kırıcı aletlerle, ön cama, aynaya ve kaputa zarar verir… Ondan sonra Palo Alto’da yaşayan diğer insanlar da -bunların arasında suça eğilimli olmayacağı düşünülen iyi durumda ve kültürlü olanlar da- araca zarar verirler…

Çıkan sonuç: İşte suç böyle yaygınlaşıyor ve büyük suçlara doğru kapı aralıyor… Kırılan ilk camı tamir ettirmediğinizde, suça veya düzensizliğe müdahale etmediğinizde sarmal büyüyor…

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | KIRIK CAMLAR TEORİSİ için yorumlar kapalı
Nis 12

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Her canlının tek bir amacı vardır. Kendinde var olan cevheri ile yaşamak.”  Kenan Şahbaz

* “Vatan dürüst bir adam tarafından inşa edilir ve bir hain tarafından yok edilir.” Sümer Atatsözü

* “Kırk âlimi bir delille yendim, lakin kırk delille bir cahili yenemedim.” İmam Şafi

* Allah derki; “Kutsal ol, çünkü senin Allah’ın (olan) Ben kutsalım; temiz (ve pak) ol, çünkü senin Allah’ın (olan) Ben temiz (ve pak)ım; ve kâmil ol, çünkü senin Allah’ın (olan) Ben kâmilim. Hz. İsa (as)

* “Biz insana yolu göstermişizdir. O bunu ya şükrederek yürür ya küfrederek.” (Dehr 3)

* “Allah, la ilahe illallah diyene cehennem ateşini haram kılmıştır.” Hz. Muhammed

* “Kırk âlimi bir delille yendim, lakin kırk delille bir cahili yenemedim.” İmam Şafi

* “Ey kulum, bana kalbini ver” Hz. Süleyman’a (as)

* “İnsan paraları muayene eden bir banker gibi yapıp, düşüncelerini muayene etmeli ki, yaratıcısı Allah’a karşı günah işlemesin.” Hz. İsa (as)

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Nis 11

“KATI YÜREKLİ OLMAYIN”

“KATI YÜREKLİ OLMAYIN”

“İnadına yapacağız. İsteseniz de istemeseniz de yapacağız!” sözleri ağızdan düşmüyor. 
Demezler mi mübarek Hitler misin, Stalin misin, Lenin misin, Mao musun, Saddam mısın?…
Öfke baldan tatlıdır ama öfkeyle kalkan zararla oturur. Öyle zararlar var ki telafisi mümkün değildir.
Madem “İslâmcı”sınız, istişare esas olmalıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de iki ayet doğrudan şurâya dairdir:
“Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler…” (Şurâ Suresi, 42/38)
Şimdi vereceğim ayet-i kerîmeyi dikkatle okusunlar:
“Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et…” (Âl-i İmrân Suresi, 3/159)
Bu ayet-i kerîme Hz. Peygamber nezdinde bütün idarecilere hitaptır.
Cenab-ı Hak, “Katı yürekli olmayın.” buyuruyor.

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | “KATI YÜREKLİ OLMAYIN” için yorumlar kapalı
Nis 10

POLİS TEŞKİLATIMIZIN 178. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

POLİS TEŞKİLATIMIZIN 178. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

Türk Polis Teşkilatı modern anlamda 10 Nisan 1845 tarihinde İstanbul’da kurulmuştur. İçişleri Bakanlığına bağlı bir genel müdürlük olan Polis Teşkilatı, merkezde daire başkanlıkları, taşrada ise il ve ilçe emniyet müdürlükleri olarak örgütlenmiştir.
           
Polis Teşkilatımız 178 yıldır bu anlamlı ve ulvi görevi, gerek yurt içinde, gerek yurt dışında başarılı bir şekilde yerine getirerek, milletimizin gönlünde hak ettiği yeri almış bulunmaktadır.
            
Aziz Milletimiz, bağrından çıkmış Emniyet Teşkilatımıza her zaman güvenmiş, her türlü desteği vererek yanında yer almış ve almaya da devam etmektedir. Bu vesileyle, her kademede görev yapan Emniyet Teşkilatı mensuplarını tebrik ediyor, şehit polislerimize rahmet diliyorum.
            
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır.” İfadesiyle, polisimizin ne büyük bir öneme haiz olduğunu vurgulamıştır.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | POLİS TEŞKİLATIMIZIN 178. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
Nis 09

PADİŞAH 1. AHMET- HÜVE

14. PADİŞAH 1. AHMET- HÜVE

Mimarimizin şaheserlerinden olan Sultanahmet Camisi’ni yaptıran ve Osmanlı padişahı Sultan I. Ahmet, 18 Nisan 1590 Çarşamba günü Manisa’da doğdu. Osmanoğulları’nın 14’ncüsü olarak 14 yaşında, 22 Aralık 1603’de tahtta çıktı. Yaklaşık, 14 senelik bir saltanattan sonra, 22 Kasım 1617 Çarşamba günü, 14’ün iki katı olan 28 yaşında vefat etmiştir.

HÜ’VE                                                                                                                                             Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim’de sureler sayfalara 15’er satır olarak dizilmiştir. Yukarıda ismi geçen meşhur hattatların kalemi ile yazılan Kur’an’ı Kerimlerde, Ahzâb Suresi’nin geçtiği 422. sayfada 16 defa Allah kelimesi (lafzı) geçmektedir.

Bunlardan 1, 2, 3, 4, 5 satırlardan sonra 6’.satır atlanılıp 7, 8, 9, 10, 11 ve 12’.satırlarda yani toplam 11 satırda harika bir şekilde Allah lafızları üst üste gelmektedir. 14. satırda ise ‘ hü’ve ‘ lafzı Allah kelimelerinin tam hizasında olduğu görülecektir.

Bu hikmetli sayılar beş ve altılı olarak, birbiriyle aynı hizaya gelirken, en altlarında; (hü’ve) kelimesini oluşturan; ebced (2) değerlerinin sırasıyla; (he) harfinin beş, (vav) harfinin altı olması, her harfin aritmetik toplamlarının da “onbir” yapması, bu güzelliklere ayrı bir renk katmaktadır.

Sanki bu sayfada geçen on bir, Allah kelimeleri, çok zarif bir şekilde, İslam’ın 5 ve imanın 6 şartına işaret ediyor gibidir.

Evet, yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Kur’an’ı Kerim’in içerisinde en çok Allah kelimesi bulunan sayfa bu sayfadır.

Bu sayfada Kur’an’ın (Ya eyyühellezine emenüzkürûllahe zikran kesîra) “Ey imân edenler ! Allah’ı çok zikrediniz!” sözü basit bir rastlantı mıdır? Yoksa ‘Allah’ namına “çokça zikir” yapılacağına nükteli bir işaret midir?

Evet, araştırılsa görülecektir ki Kur’ân-ı Kerim’in tümünde bu gibi durumlar çoktur.

Kaynak: http://ismailhakkialtuntas.com/2014/07/05/tanri-zar-atmaz/

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | PADİŞAH 1. AHMET- HÜVE için yorumlar kapalı
Nis 08

ABD İLE GİZLİ ASKERİ ANLAŞMA  

ABD İLE GİZLİ ASKERİ ANLAŞMA (Arşivden)                                                                                                 

Yeniçağ Gazetesi yazarı Arslan Bulut köşesinde gizli bir askeri anlaşmadan ve Erdoğan’ın “Kutlu Doğum” ile neyi kastetdiğinden bahsediyordu..

“Mevlüt Çavuşoğlu, Fransa’nın Le Monde gazetesinin “İstanbul’da Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen saldırıyla DAEŞ’in Türkiye’ye savaş ilanı arasında bir bağ var. Stratejinizi değiştirecek misiniz?” sorusuna ”Bu yeni bir şey değil. DAEŞ, Türkiye’ye daha önce de saldırdı. Havalimanı saldırısı daha sofistike. Bir taktik değişikliği söz konusu olabilir ama bir strateji değişikliği değil. DAEŞ’le tüm imkânlarımızla savaşıyoruz. İncirlik’teki hava üssümüzü açarak, (Kürt) Peşmergeleri ve Iraklı yerel güçleri (Hristiyanlar, Yezidiler, Sünniler, Türkmenler) Irak’ın kuzeyinde eğiterek, DAEŞ karşıtı koalisyonda çok aktif bir tutum aldık. Uzun zamandan beri yabancı savaşçı akışını durdurduk. Yurda girişi yasaklılar listemizde 50 bin isim var, 3 binden fazla kişiyi geri gönderdik, bin civarında kişi de Türkiye’de tutuklu” diye cevap verdi.

“Uzun zamandan beri yabancı savaşçı akışını durdurduk” sözleri bir itiraf değil mi? Bu sözlerin içinde “başlangıçta savaşçı akınına yol verdik” kabulü yok mu?

Çavuşoğlu, ”Biz hâlâ Suriye halkının ve muhalefetin Esed’i kabul etmek istemediğini düşünüyoruz. Çünkü Esed 500 bin vatandaşını öldürmek için kimyasal silahlar ve varil bombaları kullandı. Rusya ve İran bu konuda farklı düşünüyorlar ama müzakere ediyoruz” dedi! Suriye’de 500 bin kişinin ölümüne, bu ülkeye savaşçı akınına yol vermek ve savaşçıları eğitmek sebep olmadı mı?

***

Çavuşoğlu, Menbiç anlaşmasıyla ilgili olarak da Amerika Birleşik Devletleri’nin sonuca bağlanan anlaşmaya uyduğunu ve hiçbir sorun olmadığını kaydetti. ”Menbiç’in geleceği konusunda nasıl bir anlaşmaya vardınız?” şeklindeki soruya ise Çavuşoğlu, ”Bu gizli bir askeri anlaşma, bunun hakkında konuşmak istemiyorum” cevabını verdi.

Oysa Cahit Armağan Dilek, üç hafta önce Türkiye’nin, halen IŞİD’in elinde olan 90 kilometrelik Cerablus bölgesinin PYD’ye bırakılmasına razı olduğunu IŞİD için Türkiye sınırında 15 kilometrelik bir şerit bırakılacağını yazmıştı.

Biz, “Buna kim razı oldu? 18 Mayıs’ta Obama, Tayyip Erdoğan’ı aradı ve operasyon öyle başladı. Üstelik operasyon, yeni Başbakan’ın görevlendirildiği gün başladı. O sırada Amerikalı askerler, Genelkurmay’daki görüşmelerini de tamamlamışlardı. Türk askerini Suriye’nin kuzeyindeki PKK devletine müdahale ettirmeyen siyasi irade kim?” diye sormuştuk.

Şimdi “gizli bir askeri anlaşma”dan söz ediliyor!

***

Bütün bunların üzerine Tayyip Erdoğan ve medyanın büyük kısmı, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşı yapılması projesini müjde gibi sundu! Erdoğan, bayram namazından çıkınca, bayrama terörle mücadele ile girme sıkıntısından bahsettikten sonra, “kutlu bir doğum”dan söz etti.

Terörle mücadele, “kutlu bir doğum”la sonuçlanacak ne demek? Başkanlık sistemine mi yol açacak? Rejim mi değiştirilecek?”

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ABD İLE GİZLİ ASKERİ ANLAŞMA   için yorumlar kapalı