Eyl 06

MEHMET ALİ PAŞA’NIN KULLARINDAN BİRİ…

MEHMET ALİ PAŞA’NIN KULLARINDAN BİRİ…

Bir Bektaşi dervişi, yayan olarak Hicaz’a gitmek ister. Hazırlığını yapıp yola düzülür. Yolculuk günlerce, aylarca devam eder. Gündüzleri yollarda, geceleri ise dağlarda, kırlarda geçiren Bektaşi, yorgun ve bitkin bir halde Mısır’a kadar gelir. Şehirde kalacak bir yer ararken, Mısır hidivi Mehmet Ali Paşa‘nın sarayı önüne gelir, kapının önünde durur. Hayran hayran sarayı seyrederken, o sırada bir gürültü kopar, kapıcılardan biri üzerine saldırır, “Çekil be herif” diye Bektaşi’yi kolundan tutup bir tarafa savurur.

Bektaşi neye uğradığını şaşırır. Niçin kovulduğunu düşünürken birden sarayın kapıları açılır. Parlak ve sırmalı elbiseler giymiş, oynak bir ata binmiş olan bir adam ağır ağır kapıdan çıkar, yerlere kadar eğilen halkın selam ve ihtiramlarına önem bile vermeyerek mağrur bir eda ile geçip gider. Bektaşi merak eder. Geçen adama selam duranlardan birine yaklaşır:

-Kimdir bu zat.

-Mehmet Ali Paşa’nın kullarından biridir.

Bektaşi bir an düşünür. Kendi perişan kıyafetine şöyle bir göz gezdirir. Hemen ellerini semaya kaldırır:

-Hey Allah’ım. Ben ki senin kulunum. Bir benim halime bak, bir de Mehmet Ali Paşa’nın kulu olan herifin kıyafetine bak.

Başyaver, mabeyinci veya başdanışman, danışman… Asır geçmiş değişen bir şey yok…

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , | MEHMET ALİ PAŞA’NIN KULLARINDAN BİRİ… için yorumlar kapalı
Eyl 05

“Bismillahirrahmanirrahim’in yerini” “bismireisilcumhur” mu aldı?

“Bismillahirrahmanirrahim’in yerini”  “bismireisilcumhur” mu aldı?

 

Bir işe başlanırken besmele çekilir, “Bismillahirrahmanirrahim” (bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm) denilir.

Yeni rejimde, “tek adam” bağlıları söze “Bismireisilcumhur” diye başlıyorlar. “Cumhurbakanı” adıyla başlamak “besmele” yerine geçer oldu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın‘ın, Balıklı Rum Hastanesi’nde çıkan yangınla ilgili, R. T. Erdoğan‘ı öne çıkarması çok tartışıldı. Sözlerini hatırlayalım:

 “Bu sabah sebebi henüz tespit edilemeyen bir nedenden dolayı tarihî hastanede bir yangın meydana geldi. Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla olaya derhal müdahale edildi. İçişleri Bakanlığımız, İstanbul Valiliğimiz, itfaiye ekiplerimiz yangını kontrol altına aldılar. (…) “Yine Cumhurbaşkanı’mızın talimatıyla 80’e yakın hasta öncelikli olarak Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi’ne sevk edilmek üzere, şu anda sevk ediliyorlar.”

Açıklamasını baştan sona dinlemiş ve “Cumhurbaşkanı”yla başlayıp “Cumhurbaşkanı” ile bitirmesine şaşırmakla beraber yadırgamamıştım. Çünkü bizi alıştırdılar.

Adamlarda ya aşırı bağlılık ya aşırı korku var. Adının anılmasını belli ki R. T. Erdoğan istiyor demeyeyim de arzu ediyor. Arzusunu hissettiriyor ki, muhipleri söze “bismireisilcumhur”la başlıyorlar. Çoğu zaman da İbrahim Kalın gibi boşluğa düşüyorlar.

Bir yerde yangın çıktıysa, itfaiye hemen müdahale eder. İtfaiye teşkilâtı bunun için var.

“Cumhurbaşkanı” itfaiyeyi arayıp “Hadi arkadaşlar, Balıklı Rum Hastanesi’nin çatısı tutuştu. Alın tulumbalarınızı koşun!” mu dedi?

 

 

Alıntı: Arslan Tekin

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | “Bismillahirrahmanirrahim’in yerini” “bismireisilcumhur” mu aldı? için yorumlar kapalı
Eyl 04

REŞAT ÇİĞİLTEPE’NİN ÖYKÜSÜ…

REŞAT ÇİĞİLTEPE’NİN ÖYKÜSÜ…

“Paşalar ve karargahları sabah erkenden Kocatepe’ye gelmişlerdi… Yunan savunma sisteminin adım adım çöküşünü seyrediyorlardı…

Yalnız Çiğiltepe karşısındaki 57. tümen bir türlü ilerleyememişti… Kuşatma kolu ateş yememek için hayli açıktan dolaşınca etkisiz kalmıştı…

Mustafa Kemal Paşa bu tümenin komutanı albay Reşat Bey‘i severdi, emrinde çok başarılı hizmetler görmüştü, teşvik etmek için telefon etti;

– Reşat Bey hâlâ hedefinize ulaşamadınız, bir sorun mu var?..

– Yarım saat sonra ulaşacağız efendim, söz veriyorum…

– Peki, size güveniyorum…

Yarım saat dolalı hayli olmuştu, Çiğiltepe düşmemişti… Mustafa Kemal Paşa, Reşat Bey’le konuşmak istedi… Telefona emir subayı üsteğmen Bozkurt Kaplangı çıktı;

– Reşat Bey’i istemiştim…

Bozkurt zorlukla, ‘Reşat Bey az önce intihar etti efendim’ dedi, ‘size bir açıklama bırakmış okuyorum;

‘Yarım saat içinde size o mevzii almak için söz verdiğim halde, sözünü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam…’

Üsteğmen, Başkomutan’ın teselli edici sözlerini ağlayarak dinledi…”

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | REŞAT ÇİĞİLTEPE’NİN ÖYKÜSÜ… için yorumlar kapalı
Eyl 03

ACI AMA GERÇEK BU: İNGİLTERE’NİN RUANDA’SI AB’NİN TÜRKİYE’Sİ VAR!

ACI AMA GERÇEK BU: İNGİLTERE’NİN RUANDA’SI AB’NİN TÜRKİYE’Sİ VAR!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir sığınmacının başvurusu üzerine “acil ara karar” vererek bu kişinin İngiltere’den Ruanda’ya gönderilemeyeceğine karar verdi. BBC’nin haberine göre İngiltere’ye yasa dışı yollardan girdiği düşünülen bazı sığınmacıların Ruanda’ya gönderilerek orada sığınma talebinde bulunmaları öngörülüyor. Ruanda Hükümeti 152 milyon Dolar karşılığında İngiltere’nin bu önerisini kabul etmişti!

Ruanda, yakın tarihte 800 bin kişiye soykırım uygulanan bir ülke… Ruanda’da 1994 yılında, yüz gün içinde 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu, aşırı Hutular tarafından ateşli silah olmadığı için satırlarla öldürüldü! Katliam, Tutsi destekli Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kagame’ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükûmetin düşürülmesi ile son buldu. Ruanda hükümeti, katliamdan dolayı Fransa’yı suçluyor…

***

Ruanda anlaşması, İngiltere’de “İngiltere kendi Guantanamo Körfezi’ni yaratıyor” sözleriyle eleştiriliyor. İngiltere’nin bu planı, Avustralya’dan kopyaladığı bildiriliyor. Avustralya hükümeti, yüzlerce sığınmacıyı Pasifik adalarındaki kamplarda tutmak için 461 milyon sterlin harcadığını açıklamıştı.

Bu arada Danimarka Hükümeti de ülkedeki sığınmacıları göndermek için Ruanda ile resmî görüşmeler yapıyor.

İngiltere Avrupa Birliği üyesi olsaydı, geri kabul anlaşmasına göre, sığınmacıları Türkiye’ye de gönderebilirdi!

Türkiye’nin AB karşısındaki konumu, Ruanda’nın İngiltere karşısındaki konumundan ilke olarak farkı yok. AB ile imzalanan geri kabul anlaşması karşılığında Türkiye’ye de birkaç milyar Euro gönderildi… Tabii parayı sığınmacı sayısına göre tespit etmişlerdir!

***

Ruanda’nın ne kadar sığınmacı alacağı belli değil ama geçen yıl İngiltere’ye kaçak olarak giren 28 bin sığınmacı var. Bu yıl 10 bin kişi daha İngiltere’ye kapağı attı ama 6500 kilometre uzaktaki Ruanda’ya gönderilmeleri söz konusu… Ruanda’nın kendi nüfusu 12 milyon. Yüzölçümü ise 26 bin 338 kilometre kare… Yani Konya’dan küçük…  Konya’nın yüzölçümü 38 bin 873 kilometre kare…

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Ruanda planını hararetle savunuyor ve avukatların AİHM’e yaptığı itirazları, “suç çetelerini azmettirme girişimi” olarak nitelendiriyor. Johnson, İngiltere’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden ayrılmayı düşünüp düşünmediği yönündeki bir soruya da planı uygulamak için hükümetin yasada “değişiklik yapması gerekebileceği” yönünde cevap verdi.

Bu arada ülkedeki Anglikan Kilisesi’nin üst düzey liderleri Times gazetesine yazdıkları mektupta, planı, “Britanya’yı utandıran ahlak dışı bir politika” olarak nitelendirdi.

İşçi Partisi İçişleri Sözcüsü Yvette Cooper da plan için “İngiltere’ye yakışmıyor” dedi.

***

İngiltere’yi bu plandan dolayı eleştiren tek ülke İran!

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, “Olanlar, Londra ve sömürge tarihlerini örtbas etmek ve temizlemek için tüm çabalarını ortaya koyanlar adına tarihî bir utançtır. Bugünlerde insan hakları talep eden ülkelerin ve sorumlu uluslararası kuruluşların ölümcül sessizliği bir utanç kaynağı ve açık bir insan hakları ihlalidir.” dedi…

Türkiye’de, İngiltere’nin Ruanda planı ile ilgili net bir ses duymadım…

Bu plan İngiltere’ye yakışmıyor da Ruanda’ya yakışıyor mu?

Geri kabul anlaşması, AB’ye yakışıyor mu, Türkiye’ye yakışıyor mu?

İktidar, Türkiye’yi “Avrupa Birliği’nin Ruanda’sı” haline getirmiş değil midir?

Acı ama gerçek bu…

 

Alıntı.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ACI AMA GERÇEK BU: İNGİLTERE’NİN RUANDA’SI AB’NİN TÜRKİYE’Sİ VAR! için yorumlar kapalı
Eyl 02

“YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!”

“YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!”
 * * *
Türk’üz, Orta Asya’dan kükreyerek geldik biz
Yıkılmaz dedikleri nice surlar deldik biz
Yiğitçe, kahramanca ölümle eğlendik biz
Özden gelir asalet ben her vakit özgürüm
Haykırdı Ulu önder; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
* * *
Hak için feda ettik nice yiğit erleri
İşledik Türk adıyla tarihe zaferleri
Canla, başla savunduk vatan bildik yerleri
Cehalet ilkelliktir diye şakır bülbülüm
Haykırdı Ulu önder; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
* * *
Tatmışız hürriyeti irfanla yudum, yudum
Geçmişi, geleceği satır, satır okudum
Her halde, hem her şartta İstiklâli dokudum
İhanet soysuzluktur cezasız kalmaz zulüm
Haykırdı Ulu önder; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
 * * *
Allah, Muhammet lafzı vardır gönderimizde
O rahmet peygamberi kalpte minberimizde
Hakk’ın sonsuz hikmeti, lütfu önderimizde
Aşığım istiklâle kor alevdendir külüm
Haykırdı Ulu önder; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
* * *
Bağımsızlık uğruna kandan candan geçtik hep
“Allah, Allah” diyerek şehadeti seçtik hep
Şahadet şerbetini kana kana içtik hep
Esaret bir zillettir dalgalansın al gülüm
Haykırdı Ulu önder; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
* * *
Bâtıla bâtıl diyen, Hakk’ı Hâk bilen sensin
Mazluma sahip çıkan, yaşını silen sensin
Ey adalet güneşi doğudan doğan sensin!
Adalet gelecektir yok olacak tüm çölüm
Haykırdı Ulu önder; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
* * *
Ey Türk genci bu vatan atandan emanettir
Emaneti bilmemek en büyük dalalettir
Dalalete düşmenin sonucu ihanettir
Emaneti koruyan asaletli bir Türk’üm
Haykırdı Ulu önder; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
* * *
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | “YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!” için yorumlar kapalı
Eyl 01

TÜRK KÜLTÜRÜ RUHUMUZU KANATLANDIRIR.

TÜRK KÜLTÜRÜ RUHUMUZU KANATLANDIRIR.

Kim ne derse desin, insan dünyaya ayak bastığından itibaren fikirler devam etmiştir, bundan sonra da devam edecektir. Temel değerlerde birleşmek kâfidir. Bazı anlaşmazlıkların rolü her devirde devam eder. Birleşmeler kadar ihtilaflar da değerlidir. Düşünce hayatımızın sembolleri haline gelen bitmeyen tartışmalar da olur. Zaten kültür yaratma da bunlar üzerinden kökleşir. Tarih de millet hayatı için biraz değil, epeyce budur. Battal Gazi ve Hazreti Ali Cenkleri‘yle büyürüz. Kerbela acısıyla kavruluruz. Ergenekon‘la, masallarla, çeşitli destan ve efsanelere karışan yüce ruhlarla beraber yürürüz. Zaferler de, yenilgiler de bizimdir. Bağdat‘ın veya Rumeli‘nin kaybına hâlâ yanarız. Ülkeler fethetmekle gururlanır, ülkeler kaybedişin acılarıyla yanarız.

Bunlar ve benzeri yüzlerce yerleşmiş söz, değer, tavır, davranış ve yaşayış özellikleri ortak yüksek kültürün ana unsurlarıdır. Kişiler ve eserler de öyledir. Mete Han‘dan Bilge Kağan‘a, Selçuk Bey‘den Osman Bey‘e, Atatürk‘e kadar tarihin şanlı kurucularıyla göğsümüz kabarır. Fuzuli, Baki, Nedim, Itrî, Dede Efendi, Yahya Kemal, Mehmet Akif… Ve binlerce kültür değerimizi andıkça ruhumuz zirvelere kanatlanır.

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | TÜRK KÜLTÜRÜ RUHUMUZU KANATLANDIRIR. için yorumlar kapalı
Ağu 31

ATATÜRK DER Kİ;

ATATÜRK DER Kİ;

“Dört Halife’den sonra din, daima siyasetin, çıkarın, zorbalığın aracı yapıldı.

Bu hal Osmanlı tarihinde böyle idi.

Ancak şurasını açıkça düşüncenize arz ederim ki böyle adi ve alçak hilelerle hükümdarlık yapan halifeler ve onlara dini alet yapmaya tenezzül eden sahte ve imansız bilginler, tarihte daima rezil olmuşlar, hüsrana uğramışlar ve daima cezalarını görmüşlerdir.

Artık bu milletin ne öyle hükümdarlara ne öyle bilginler görmeye tahammülü ve imkânı yoktur.

Artık kimse öyle hoca kıyafetiyle sahte bilginlerin yalanına önem verecek değildir. En cahil olanlar bile o gibi adamların niteliğini pek ala anlamaktadır.”

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | ATATÜRK DER Kİ; için yorumlar kapalı
Ağu 30

“ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ!”

“ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ!”
Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin 20 Ağustos 1922 tarihli nüshasında “Çay Ziyafeti” başlık bir haber yayınlandı. Atatürk’ün köşkte bir çay ziyafeti vereceği ilan edildi. Herkes onun çay ziyafeti vermesini beklerken o Büyük Taarruz’u başlatmak üzere Ankara’dan ayrılmıştı.
Taarruz planı o kadar gizliydi ki, Atatürk Zübeyde Hanım’a bile çay ziyafeti vereceğini söylemişti: “(…) sefer kıyafetlerimi giyerek anneme veda için odasına gittim. Elini öptüm, izin istedim. -Nereye? Dedi. -Çay ziyafetine, dedim. -Bu kıyafet ziyafete mahsus değil, dedi.
Biz gittikten, saatler geçtikten sonra meraklanmış, Merkez Kumandanı’nı çağırtmış. -Nerede benim oğlum? -Efendim, çay ziyafetine gitti. -Hayır, çay ziyafetine gitmedi. Ben biliyorum, o savaşa gitti. Bir kağıt kalem getirin, benden ona bir mektup yazın.
Zübeyde Hanım, cepheye gittiğini bildiği oğlunun azmini kuvvetlendirmek şu mektubu göndermişti: “Oğlum, seni bekledim. Dönmedin. Çay ziyafetine gideceğini söyledin. Ama ben biliyorum, sen cepheye gittin. Sana dua ettiğimi bilesin. Harbi kazanmadan dönme. Annen.”
30 Ağustos’ta düşman tamamen çembere alındı ve imha harekâtı başladı. 31 Ağustos sabahı Yunan Ordusunun büyük bir kısmı imha edilmiş, bir çok Yunan askeri esir alınmış, bir çoğu da İzmir’e doğru kaçmaya başlamıştı.
Atatürk’ten “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!” emrini alan askerlerimiz 1 Eylül 1921’den itibaren düşmanı takibe başladılar. 1 Eylül 1922’de Yunan Başku-mandanı Trikopis ve beraberindeki 7000 Yunan askeri Uşak yakınlarında Çalköy’de yakalanarak esir edildi.
Takip insanüstü bir hızla ilerledi. Türk askeri dinlenmek ve uyumak istemiyordu. Çünkü kurtardığı her kasabanın, köyün, şehrin Yunanlılar tarafından yakıldığını, bölgedeki Türklerin de vahşice katledildiğini görmekteydi.
Bu nedenle Türk piyadeleri, süvarilerle 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdiler. Takipte kat edilen mesafe yaklaşık 450 kmdir. Bu, muharebe ederek her gün üst üste ortalama 50 km. ilerlendiğini ifade eder.
14 Ağustos’tan beri her gün yürüyüş yapmış ve Aralıksız 5 gün muharebe etmiş olan yaya birlikler için, bunun gerçekleştirilmesinin izahı oldukça güçtür.
Bu yüzden hiç kimse, hiç bir zaferi Büyük Taarruz’a karşı servis etmeye kalkmasın. Büyük Taarruz’dan daha önemli zaferlerimiz var demesin. Buna izin vermeyiz.”
Alıntı
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | “ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ!” için yorumlar kapalı
Ağu 29

KUYUYA DÜŞEN EŞEK

KUYUYA DÜŞEN EŞEK

 

Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.

Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.

En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür

ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir.

Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar.

Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.

Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz.

Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta,

toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır.

Bir sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!

 

Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü yük ile kuyudan çıkmanın sırrı, bu yükü silkeleyip bir adım yükselmektir.

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz.

Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.

Mutluluğun 5 basit kuralını unutmayınız:

 

?1. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın, çoğu zaten hiç gerçekleşmez.

?2. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.

?3. Kalbinizi nefretten arındırın, affedin.

?4. Daha az bekleyin.

?5. Daha çok verin… İnfak… İnfak… İnfak…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | KUYUYA DÜŞEN EŞEK için yorumlar kapalı
Ağu 27

“22 GÜN 22 GECE SAKARYA”

“22 GÜN 22 GECE SAKARYA”
101 yıl önce, 23 Ağustos 1921 Salı günü…
Sakarya Meydan Muharebesi’nin başladığı gün…
Millî Mücadele’nin İstiklal Savaşı evresi, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlar tarafından işgaliyle başlar ve 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Andlaşması’yla son bulur.
Sınırsız bir işgal hırsı ve hayaliyle yola çıkan İngiliz desteğindeki Yunan Küçük Asya Ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’nde ağır bir yenilgiye uğratılır.
Sakarya Meydan Muharebesi, 22 gün 22 gece sürer. Savaş tarihinin en uzun ve en kanlı meydan muharebesi…
Yokluk, kıtlık ve milletin kalan son atımlık cephanesiydi…
22 günde, yaklaşık 15 bin asker şehit düştü. Toplam zayiat, 40 bin civarında. Günde 700 kahraman, vatanı yeşertmek için kanını verdi… Mustafa Kemal Paşa’nın deyimiyle, “Büyük Kanlı Savaş̧”…
***
Sakarya Meydan Muharebesi, Türk tarihi açısından önemli bir kilometre taşıdır. İstiklal Savaşı’nın da bir dönüm noktasıdır… Bu zaferi tamamlayan 26 Ağustos 1922 günü başlayan “Büyük Taarruz” ve 30 Ağustos 1922 “Başkomutan Meydan Muharebesi”, Türk Milleti’ni yok olmaktan kurtarır. Türklerin yok olmasını hedefleyen “Sevr Anlaşması”, Mustafa Kemal Paşa ve onun yanında savaşan kahramanlarca çöpe atılır, yerine 24 Temmuz 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu Lozan Barış Andlaşması imzalanır.
Osmanlı Devleti’nde 1683 yılında, İkinci Viyana kuşatmasıyla başlayan Türk toprak kaybı ve çekilmesi 238 yıl sürer… Sakarya Meydan Muharebesi, Osmanlı’da 300 yıldır süren çözülüşün son bulduğu, Savaş Tarihi’nin en uzun kanlı muharebelerinden biridir. Bu çekilme, 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi’yle durdurulur. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından…
Mustafa Kemal Paşa, o ünlü emrini burada verir: “Savunma hattı yoktur. Savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır. Yurdun her karış̧ toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz…”
Bu emir, savaş tarihinde, o döneme kadar uygulanmayan yeni bir savunma anlayışıdır.
Ve bu emri, 40 yaşında bir komutan verir. 238 yıllık çekilmeyi durduran komutan… Savaş̧ tarihine, adını altın harflerle yazdıran Başkomutan Mustafa Kemal Paşa…
***
Küçük Asya Ordusu Komutanı Papulas’ın dilinden dökülen şu sözcükler, Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Meydan Muharebesi’nde uyguladığı savunma stratejisinin etkisini açıklar:
“Düşman dağılmadı. Bilmediğimiz bir askerî anlayışla savaşıyor… Kabul edelim ki, düşmanın taktiğini de azmini de yenemiyoruz…”(1)
Yunan Genelkurmay Başkanı Yardımcısı General Stratigos, savaştan sonra yazdığı raporda şöyle diyordu:
“Yunan iradesi, Mustafa Kemal’in önünde baş eğdi.”(2)
Yedi sözcükle, Küçük Asya Ordusu ile arkasındaki Büyük Britanya’nın hezimetini özetlemişti…
Ve tarih nankör değil, Mustafa Kemal Paşa’ya hakkını teslim eder…
Büyük İskender, Hannibal, Sezar ve Napolyon’u kıskandıracak savaş ustalığı…
Savaşın ustası, barışın efendisi… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa…
PADİŞAH TÜRBELERİ
Yunan ordusu Bursa’yı işgal eder.
Megalo İdea’yı gerçekleştirmek hayaliyle Anadolu seferini başlatan Yunan Başbakanı Venizelos’un oğlu, Yunan ordusu komutanlarından Sofoklis Osman Gazi’nin mezarını görmeye gelir.
Sofoklis, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin sandukasını tekmelemeye başladı. Fotoğraf çeken gazetecilerin önünde yüksek sesle:
“Kalk da milletini kurtar.” diye haykırır.
Gazeteler, Yunan Başbakanı’nın oğlu Sofoklis’in bu tarihî haykırışını süslendirerek yazarlar.
Osman Gazi türbesine, Kral Konstantin’in resmini asarlar. Yunan askerleri, Müslüman mezarları ve evliya yatırlarını tuvalet olarak kullanırlar.
Osman Gazi, 595 yıl önce 1326’da vefat etmişti. Elbette cevap veremezdi…
Cevabı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa verecekti. Hem de çok ağır bir şekilde… Cevap, Yunan tarihinde bir utanç belgesi olarak tarihe geçecekti… Küçük Asya Felaketi…
Çok değil bir ay sonra büyük bir yenilgiye uğrayacak Yunan komutanlar, tarihin en büyük felaketini yaşayacaklardı… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, ataların hatırasını kurtaracaktı…
PADİŞAH VAHDETTİN’İN DÜĞÜNÜ
Cepheden uzakta, İstanbul’da… Vatanın namus ve şerefini işgalcilerden kurtarmak için, kahramanlar cephede canlarını verirken, Padişah Vahdettin mutlu günlerinden birini yaşıyordu. Çocukluğunda geçirdiği hastalıklar nedeniyle, kamburu çıkmış 61 yaşındaki Padişah evleniyordu.
1 Eylül 1921 günü Sakarya muharebelerinde, Türk Ordusu 82 subay ve 900 er kaybetmişti. Düşmanın Ankara’yı ele geçirmesi tehlikesine karşı Kayseri’ye göç başlamıştı. Daireler, Kayseri’ye taşınıyordu. İşte böyle bir günde, 1 Eylül 1921’de Vahdettin, Yıldız Sarayı’nda görkemli bir düğünle, 18 yaşındaki Nimet Nevzad Hanım’la beşinci evliliğini yapıyordu…
Vahdettin, beşinci evliliğini yaptığında, ilk evliliğinden olan kızları Ulviye Sultan 29, Sabiha Sultan 27 yaşındaydı…
1918 yılı… Osmanlı ordularının her cephede yenildiği bir dönem… 30 Ekim 1918’de, Mondros Ateşkes Anlaşması’yla Osmanlı Devleti fiilen sona eriyordu. Padişah Vahdettin, Osmanlı Devleti’nin yok olduğu böyle bir dönemde düğün yapar. Dördüncü eşi Ayşe Nevvare Hanım’la, henüz 17 yaşında iken 20 Temmuz 1918’de evlenir. Yine görkemli törenle, dördüncü eşini gelin etmişti… Fakat bir fark vardı… Düğün yeri Yıldız Sarayı değil, Dolmabahçe Sarayı’ydı…
***
Sakarya Meydan Muharebesi, vatandan, milletten başka sevgili bilmeyen o kuşağın eseridir… Sakarya Meydan Muharebesi kazanılmasaydı, 30 Ağustos 1922 zaferi olmazdı… Cumhuriyet olmazdı… Türk tarihinden Sakarya ve 30 Ağustos Zaferi’ni çıkarın geriye Türkler’in olmadığı işgal edilmiş bir Türkiye kalır. Türkiye’den Atatürk’ü çıkarın, geriye Afganistan kalır…
Üç Mustafa’ya; Mustafa Kemal (Atatürk), Mustafa İsmet (İnönü), Mustafa Fevzi’ye (Çakmak); vatandan, milletten başka sevgili tanımayan o kuşağa saygı ve minnetle…
Kaynakça:
Babüroğlu, Naim, 22 Gün 22 Gece Sakarya, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2020.
(1) Papulas, General Papulas’ın Hatıratı, Yeni İstanbul Yayınları, 1969; Papulas ve Trikopis, Yunan Generallerin İtirafları, (Haz.: Suat Akgül), Berikan Yayıncılık, Ankara, 2004.
(2) Şimşir, Bilal N., İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, Milliyet Yayınları Tarih Dizisi: 21, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1972.
Alıntı
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | “22 GÜN 22 GECE SAKARYA” için yorumlar kapalı