Haz 21

FENTANİL KULLANMIŞ GİBİ OLMAK

FENTANİL KULLANMIŞ GİBİ OLMAK

Fentanil, anestezide kullanılan bir uyuşturucudur. ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA), 2022’de tüm Amerikalıları öldürebilecek kadar fentanil ele geçirildiğini açıkladı.

DEA’ya göre, bu yılki operasyonlarda ele geçirilen fentanil miktarı 379 milyon doz.

İki miligramlık bir dozun ölümcül olabileceği belirtiliyor.

ABD’li yetkililer, eroinden 50-100 kat daha güçlü olan fentanili, ülke için en ölümcül uyuşturucu tehdidi olarak görüyor.

DEA, fentanilin büyük bölümünün Meksika’dan geldiğini söylüyor.

***

ABD, Meksika sınırını geçerek gelen 6 milyon sığınmacıdan ve onlarla birlikte ülkeye giren fentanilden ciddi bir rahatsızlık duyuyor. ABD’nin nüfusu 332 milyon, ülkeye giren yabancı oranı yüzde iki… Türkiye’nin nüfusu 85 milyon; ülkeye giren yabancı oranı yüzde 15…

Suriyeliler, Afganlar, Pakistanlılar ve Sudanlılar derken Prof. Dr. Ümit Özdağ‘a göre yabancı sayısı 13 milyona ulaştı. Yanlarında fetanil yok ama Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirdiler. Bu da milletin ve devletin bekâsını tehlikeye attı…

Sebep ne?

Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül liderliğindeki AKP iktidarının Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığını sürdürerek, ABD önderliğinde Suriye’de iç savaş çıkmasını ve bu ülkeden milyonlarca insanın Türkiye’ye sürülmesini sağlaması…

Öyle ki Suriye devletine karşı savaşacak militanlar Türkiye’de eğitildi. Sığınmacı akını başlayacağı bilindiği için çadır kent kurmak amacıyla 1.5 milyon çadır siparişi de verildi. Türkiye depreme ise 100 bin çadırla yakalandı ve Kızılay çadır sattı!

***

Şimdi millet, doğrudan kendi varlığına, ülkesine ve devletine kasteden böyle bir uygulamayı sahneye koyanları azletme şansına sahiptir! Kim ne kadar oy çalarsa çalsın veya mükerrer oy kullanırsa kullansın, “millet, kendi kaderine sahip çıkmak isterse” bütün bu oyunları boşa çıkaracak güce sahiptir.

Yoksa fentanil kullanmış gibi olacak…

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | FENTANİL KULLANMIŞ GİBİ OLMAK için yorumlar kapalı
Haz 19

SABAHIN SAHİBİ VAR…

SABAHIN SAHİBİ VAR…

Kral demircinin güzel karısına tutulmuş. Kara kara düşünürmüş. Dalkavukları,
— Efendim, demirciyi astırın, karısı size kalsın.
Bunun üzerine kral demirciyi çağırıp “yarına kadar 1000 tane çivi yapmazsan şafakta asılacaksın” demiş.
Bir günde 1000 çivinin yapılamayacağını bilen demirci hiçbir endişe duymadan çivi yapmaya başlamış.
Yakınları ağlayıp sızlarken o çalışmaya devam etmiş.
Kaygısızlığını hatırlatanlara da “sabahın sahibi var” demiş.
Şafak sökmeye yakın saraydan bir adam koşarak gelmiş.
Adamı gören yakınları daha fazla ağlamaya başlamış.
Adam herkesi susturmuş. Çivi yapmayı sürdürmüş.
Gün ağarırken saraydan biri gelmiş, demirciye seslenmiş.
“Ne kadar çivi yaptıysan hemen ver” demiş.
“Kral öldü, tabutuna çakacağız”…

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | SABAHIN SAHİBİ VAR… için yorumlar kapalı
Haz 18

BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

Dünya var olduğu günden beri ilk Peygamber Adem Aleyhisselamdan bugüne kadar fedakârlık, sevgi, saygı, sabır, metanet, cesaret, azim, dürüstlük, güzellik, hak ve hukuk kavramları ile bütünleşen, vatan için, bayrak için canını feda eden aziz şehitlerimiz ve babaları ile birlikte bir çınar heybetiyle koruyan, kollayan bütün babaların “Babalar Günü” kutlu olsun

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
Haz 17

MEHMET ŞİMŞEK HANGİ YEMİNİNİ TUTACAK?

MEHMET ŞİMŞEK HANGİ YEMİNİNİ TUTACAK?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek İngiliz vatandaşı olurken, Britanya krallığına bağlılık yemini etmiş ve şöyle demişti.

“Ben Mehmet Şimşek, samimi ve doğrulukla deklare ederim ki, İngiliz vatandaşı olduğumda Majesteleri Kraliçe 2. Elizabeth’e ve varislerine(bugün kral Charles) bağlı kalıp yolunda ilerleyeceğim… Birleşik Krallığa bağlılığımı sunarım… İngiliz vatandaşı olarak görevlerimi ve sorumluluklarımı yerine getireceğime yemin ederim.”

Mehmet Şimşek yarın da Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına ilişkin and içecek.

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet’e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

Alıntı: Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | MEHMET ŞİMŞEK HANGİ YEMİNİNİ TUTACAK? için yorumlar kapalı
Haz 16

YALAN DÜNYA

YALAN DÜNYA

* * *

Bu yalan dünyanın kahpe düzeni

Gülmek istesen de güldürmüyor ki…

Bir mücevher gibi saklı gizemi

Bilmek istesen de bildirmiyor ki…

* * *

Hatsizce sevdirir cananı, canı

İnsanı mest eder şafağı, tanı

Sırla dolu içi, dışı her yanı

Bulmak istesen de buldurmuyor ki…

* * *

Yaşatmadı bir an beni sorunsuz

Olmuyor onunla, hem de ne onsuz

Altını, gümüşü, zümrüdü sonsuz

Almak istesen de aldırmıyor ki…

* * *

Öveni, söveni sağır duymuyor

Sevmek istiyorsun akıl koymuyor

Öyle bir dünya ki cana doymuyor

Kalmak istesen de kaldırmıyor ki…

* * *

Sakın ha, başına çorap örmeyin!

Adı yalan dünya hiç çok görmeyin

Cilvesine kanıp gönül vermeyin

Ölmek istesen de öldürmüyor ki…

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | YALAN DÜNYA için yorumlar kapalı
Haz 15

BOZKURT ÖZGÜRLÜĞÜN SİMGESİDİR

BOZKURT ÖZGÜRLÜĞÜN SİMGESİDİR

Türklerin Gök Tanrı inancını aslında hiç bırakmadıklarını ve
kabul ettikleri dinler içerisine sindirmek suretiyle
hep devam ettirdiklerini söylemek mümkündür.
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Bakü’de Ebulfeyz Elçibey’in düzenlediği mitingde bir milyon Türk, Alparslan Türkeş’i “Bozkurt” işaretiyle selamladı.
Rahmetli Türkeş bu işareti Bakü’de ilk defa gördüğünde sordu:
“Bu ne?” diye Elçibey’e, Hanım Halilova’ya…
“Efendim bu, kurt işareti” dedi.
Orada görülen bu işaret daha sonra Türkiye’ye de geldi.
Aslında bu sembol Türk hakanları tarafından başarı anlamına gelen bir zafer işaretidir.
Batıya göç eden Hun, Kıpçak, Peçenek Türkleri aynı zamanda bu işareti “soy belirtir” olarak yani “Ben Türküm” mânâsında da kullanmışlardır.
Öyle ki bu sembole İranlı Şair Firdevs’inin Şeyhname’sinde de rastlanmaktadır.
Türk kadınların minyatürünün yer aldığı bu eserde Bozkurt işareti yapan kadınlar resmedilmiştir.
Bozkurt işaretinin, İslamiyet öncesi Göktürk döneminde ve diğer Türk devletlerinde Türk hakanlarının zafer işareti olduğu, mağaralarda bulunan 6.yüzyıla ait Türk hakanı heykeli ile apaçık anlaşılmıştır.
Kurt motifinin Türk destanları bağlamında Türk diliyle yapılan ilk değerlendirmelerini
M. Fuad Köprülü, Çin kaynaklarında yer alan Göktürk menşe efsanelerini aktararak;
“… Bütün bu ayinler, Tu-kiielerin kendilerini Kurt nesli saydıklarını, yani kurdu kendileri için bir Ongun/Totem bildiklerini göstermektedir.
Oğuz Destanında da mühim bir mevkii olan Kurd’un Tu-kiie menkıbelerinde bu kadar ehemmiyet kazanması işte bundan dolayıdır”
 şeklinde belirtmektedir.
Uygur, Göktürk destanlarından ve Oğuz Destanı’ndan örnekler vererek kurdun mahiyetini açıklamaya çalışan Nihat Sami Banarlı “Türkler, anayurtlarının bu müthiş varlığına önce Tanrı diye tapmışlar, sonra kendilerinin bozkurt soyundan geldiklerine, böylelikle birer bozkurt olduklarına inanmışlardır.” demektedir.
Türk destanlarının atla birlikte en önemli unsurlarından biri olduğu düşünülen kurdun türeyişi sağlayan kurt (ata-kurt, ana-kurt), kurtarıcı kurt, cetlerine yardım eden ruh ve kılavuz kurt vasıfları ile görüldüğü görüşü araştırmacıların müştereklerindendir.
“Türeme, soyu yok olmaktan kurtarma ve kılavuzluk etme” bağlamında Türk kök efsaneleri ve destanlarında yoruma dahi ihtiyaç duymayacak açıklıkta yer alan bu motifin, temel ortak özelliği tanrısallığıdır.
Adının “Bozkurt” oluşu da bu tanrısallığın en açık delilidir. Bozkurt, gök yeleli kurt, gökkurt gibi adlandırmalarda “boz” veya “gök” nitelemeleri, gök bağlamında renk teşbihi olduğu gibi,
aynı zamanda tanrısallık nitelemesidir.
Göktürk hakanlığının bağımsızlık alâmeti olan bayrağında görülen kurt, bağımsızlığına düşkün olması ve esir edildiğinde kendini boğarak öldürmesiyle tanınmaktadır.
Ayrıca kurt, liderlik ve yol göstericilik vasfı olan bir hayvandır. Türk hakanları, milletinin esaret karşısındaki tavrını ve bağımsızlığına düşkün oluşunu kurdun karakteri ile bir tutmuş ve
kendilerini bu hayvanın temsil edeceğini düşünmüşlerdir.
Eski Çin tarihnamesi Chou Shu; Türklerin bir kurttan türediklerini unutmak istemedikleri için
tuğlarında altın kurt başlarını taşıdıklarını, Kağanın korunmasıyla görevli olanlara da “f’uli” yani “böri” dendiğini bildirir.
Bu bilgi daha sonraki Çin kaynaklarında da vardır. Göktürklerde tuğların ve bayrakların tepesinde yer alarak bir devlet sembolü haline gelen kurt; Türklerin yaratılış efsanelerine kahramanlık etmiş,
soylarının tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalan Türk boylarının kurtarıcısı olmuş, onlara rehberlik ve kılavuzluk etmiştir.
Bu soy devam ettiren-kılavuzluk sağlayan kurt genel itibariyle erkek kurt olmak ile birlikte dişi kurt da olabilmektedir.
Ele geçen en eski dişi kurt/kurt ana motifli destan Vusunlar’a aittir.
Nitekim Millî Mücadele döneminde kendisinde bozkurt ruhu bulan Türk milleti;
onun esir edilemeyişini, azmini ve kararlılığını, zor koşullara karşı direncini benimsemiştir.
Dönemin aydınları, yazarları ve sanatkârlarının eserlerinde bozkurt temasını etkili bir şekilde işlemiş olması dikkate şayandır.
Batılılarca “bozkurt” olarak tanımlanan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu unvanı fazlasıyla hak etmiş ve asırlar öncesine gönderme yaparcasına Türk tefekkürünün bu önemli sembolünü
her fırsatta yaşatmaya gayret etmiştir.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarından Atatürk’ün vefatına kadar yoğun bir biçimde işlenen bozkurt motifi, devletin resmi kurumlarından sosyal hayata kadar yurdun tüm sathında kendine yer bulmuştur.
Atatürk’ün vefatının ardından bozkurt, Atatürk dönemindeki yükselişini devam ettirememiş ve kademeli olarak silinmiştir.
1944 Irkçılık-Turancılık
 davasına giden sürecin öncesinde yayınlanan Türkçü içerikli yayınlar,
millî şef hükûmetince engellenmiş ve bozkurt bir tabu niteliğine bürünmüştür.
Ancak pulların, paraların ve amblemlerin üzerinden silinmek suretiyle geri plana itilmeye çalışılan bozkurt simgesi, Türk milletinin bilinçaltında manevi olarak kuvvetli bir yükselişe geçmiş ve
1950’de Kore’de,
1974’te Kıbrıs’ta,
1992’de Karabağ’da
 Türk askerleri tarafından kullanılmıştır.
Bozkurt simgesi Türk’ün simgesidir. Bir siyasi oluşumun prangası altına alınamaz.
Benim gözümde özgürlük işareti neyse Bozkurt işareti de aynen odur.
Bozkurt barışın simgesidir, Bozkurt Türk’ün özgürlüğüdür, özgürlüğünün simgesidir.

Alıntı: Erdem Avşar

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | BOZKURT ÖZGÜRLÜĞÜN SİMGESİDİR için yorumlar kapalı
Haz 14

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Kuran Kurslarında, Kuran öğretilmez. Kuran Kurslarında, Arapça da öğretilmez. Kuran Kurslarında, bir takım Arapça kelimelerin okunuşu ezberletilir.” Hamdi Oruç-E. İstanbul Müftüsü ve Diyanet İşleri Başkanlığı Vaizi

* “Suriyelilerin hayatını kolaylaştırmak için, bizim hayatımızı perişan ettiniz.” Fatih Altaylı

* “Ey AKP’liler, siz Fethullah Gülen’in ne halt olduğunu dinimize ihanet edince değil. İktidarınıza, ihanet edince anladınız.” Abdurrahman Dilipak-Akit Gazetesi Köşe Yazarı

* “Mutlu insanlar; herşeyin en iyisine sahip olanlar değil, sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir.” Bukowski

* “Bir işi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir yapamayan çamur atar.” Konficyüs

* “Büyük devletlerle anlaşma yapmak ayıyla aynı yatağa girmeğe benzer” İsmet İnönü

* “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini hesaplayın.” Sokrates

* “Amacına ulaşmak için her yolu mubah gören, ahlâklı olamaz.” Anooshirvan Miandji

* “Mutlu ederek mutlu olmak bir yürek hüneridir.” La Edri

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Haz 13

MİLLİYETÇİLİĞİN DRAMI

MİLLİYETÇİLİĞİN DRAMI

Ülkemiz siyasetinde milliyetçilerin durumu, o amele pazarında gündelik iş bekleyen insanlara benziyor kısmen de olsa… Birazdan pazara o filmlerdeki gibi kamyonetle bir patron veya adamı gelecek, ihtiyacına, amelenin tipine, şekline, kabul edeceği paraya göre ‘milliyetçi eleman’ seçip götürecek!.. Bu ilişki, bazen saatlik, bazen günlük, bazen mevsimlik olacak!.. Ama ihtiyaca binaen ‘kullanım süresi’ne göre mesainin mutlaka bir sonu gelecek!..

Amelelik, ‘ucuz iş gücü’ ve ‘sigortasızlık’ anlamına da geldiği için köleliğin evrim geçirerek biraz yumuşatılmış hâli!.. Sayısal üstünlük ve bilek gücünün, irili ufaklı egemenler ve ‘yevmiye veren el’ karşısında diz çöküşü… Siyasette amelelik ise, milliyetçilere inandırılmış bir ‘mecburi istikamet’ tabelası!..

Birinci tur seçimlerinden iki hafta önce ‘Milliyetçiliğin dramı’ başlıklı yazıda şöyle bir tahminde bulunmuştum:

“Milliyetçilerin büyük dramıdır bu: Türkiye’de insanların büyük bir kısmı ‘politik kimlik’ sorusuna ‘milliyetçi’ cevabını verirken, ‘milliyetçilik’ siyasî temsilde aynı oranda karşılık bulmuyor…

Milliyetçiliğin toplumda kapladığı alanla, ‘siyasî temsil’de veya ‘yöneten siyaset’te kapladığı alan arasında korkunç bir orantısızlık var… 14 Mayıs’ta yeniden şekillenecek parlamentoda bu acı hakikate yeniden şahit olacağız…

Üzülerek ifade edelim, önümüzdeki yasama döneminde meclisin çıkış kapısına en yakın yerlere yine ‘milliyetçiler’ veya ‘milliyetçi bilinenler’ oturacaklar!..

Toplumdaki ‘en büyük güç’, sıra ülke yönetimine geldiğinde yine ‘en silik güç’ olarak kalacak…”

Maalesef öyle de oldu… Bunun aksine yorumlar da yok değil elbette… Çünkü kimine göre bu seçimlerin kazananı milliyetçilik… Çok tuhaf bir durum değil mi, milliyetçiler kazanamıyor ama milliyetçilik kazanıyor!..

Alıntı: Servet Avcı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | MİLLİYETÇİLİĞİN DRAMI için yorumlar kapalı
Haz 12

DİŞLERİNİ SAKLADIM

DİŞLERİNİ SAKLADIM

Doksanlı yaşlara yaklaşmış iki yaşlı kadın sohbet ediyorlarmış.

– “Benim bey bu sıralarda kötü bir alışkanlık edindi. Tırnaklarını yemeye başladı. Ne yaptıysam vazgeçiremedim. Sinirlerimi bozuyor.”

Diğer kadın ise cevaben:

– “Haklısın benimki de bir ara başladı ama uyguladığım tedbirlerle tırnak yemesini engelledim.” der.

– “Çok iyi! Ne yaptıysan bana da öğret lütfen.”

– “Çok basit dişlerini sakladım.”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | DİŞLERİNİ SAKLADIM için yorumlar kapalı
Haz 11

CIA, İRAN VE TÜRKİYE   

CIA, İRAN VE TÜRKİYE                                                  

CIA’nın tarihi ne diyor? Tarih bir dikiz aynası arada bir bakılması gereken…

LİBYA

1981 Ocak ayında, CIA’ya Libya diktatörü Kaddafi hakkında bir şeyler yapması söylendi. CIA, Libya operasyonlarını bu ülkenin sınır komşusu Çad üzerinden yürütmeye karar verdi. Afrika’nın bu en yalnız ve en fakir ülkesinin yönetimi, bu amaçla kontrol altına alınacaktı. Bu konuda ajanlık yapması için Çad’ın Savunma Bakanı iken yönetimle ters düşen ve iki bin savaşçısıyla Batı Sudan’a geçen Habre seçildi. ABD’nin resmi politikası, çatışan hizipler arasında uzlaşma sağlanmasına yönelikti, ama gerçek farklıydı. ABD, sırf Kaddafi’nin düşmanı olduğu için Habre’yi desteklemiş ve 1982’de Çad iktidarını ele geçirmesini sağlamıştı. Oysa ABD halkı, Çad adında bir ülkenin varlığından bile habersizdi. Buna rağmen CIA, 1982’de Kaddafi’yi deviremedi. Ancak, 2011 yılında Kaddafi’yi kendi halkına linç ettirmeyi başardı ve Libya’yı parçaladı.

SURİYE

CIA, 1949 yılında Suriye’nin başına Amerikan yanlısı bir albay olan Adib Sishaklı’yı getirmişti. Ancak, albayın iktidarı dört yıl sonra Baas’çılar tarafından devrildi. ABD, Suriye’de CIA destekli bir askeri darbe ortamının olgunlaştığı değerlendirmesini yaparak, Irak, Lübnan ve Ürdün’de sabotajlar gerçekleştirdi ve suçu Suriye’ye attı. Ayrıca, Şam’daki Müslüman Kardeşler örgütünü rejim aleyhine ayaklandırıyordu. CIA, Suriye’nin en güçlü adamlarından biri olan İstihbarat’ın başındaki Abdülhamit Seraj ile Genelkurmay Başkanı ve Komünist Partisinin liderini kurban olarak seçti. Bunların yok edilmeleri görevi, ABD’nin Şam Büyükelçiliğinde memur olan ajan Rocky Stone’a verildi. Stone, para ve siyasi gelecek vaadiyle Suriye ordusu içinden kendine bir yandaş takımı kurmaya başladı. Suriye İstihbarat Başkanı Abdülhamit Seraj bu komployu sezdi ve Amerikalılara bir tuzak hazırladı. Subaylar paraları aldıktan sonra basına çıkarak, “Ahlaksız Amerikalı iblisler, yasal düzenimizi bozmak için işte bu paraları verdiler” şeklinde itirafta bulundular. ABD’li CIA ajanı Stone gözaltına alındı, sorgulandı ve sınır dışı edildi. Yaşanan bu siyasi kargaşa sonunda, Suriye ve Mısır, Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu olaylar, Orta Doğu’da ABD karşıtlığının temelini oluşturdu ve bölgede Sovyet Rusya etkinliğini artırdı. CIA, 1950’lerde Suriye’de başarısız olmuştu… Ancak, 2011 yılında başlattığı sözde “Arap Baharı”, gerçekte “Kanlı Sonbahar” ile Suriye’yi parçaladı…

IRAK

Irak’ta, CIA ajanları ülkenin siyasi ve askeri liderlerine silah ve para sağlıyor, karşılığında komünizm karşıtı bir cephe oluşturmaya çalışıyordu. 14 Temmuz 1958 gecesi, Amerikan yanlısı olan Irak yönetimi, silahlı kuvvetler darbesiyle devrildi; General Kasım devletin başına geçti ve kapıları Sovyet yönetimine açtı. CIA, zaman kaybetmeden Baas partisine sızmaya başladı. General Kasım’a iki suikast düzenlendi, ancak başarısızlıkla sonuçlandı. Beş yıl sonra, CIA destekli bir darbe yapıldı ve Irak’ta ABD etkisi yeniden güç kazandı. 1960’larda Irak’ın İçişleri Bakanlığını yapan Ali Salih Sadi: “Biz iş başına CIA treniyle geldik” dedi. O trenin içinde, geleceği parlak bir diktatör de bulunuyordu. Bu diktatör, CIA desteği ile yıldızı parlayan Saddam Hüseyin’di. 1980-1988 yılları arasında, sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı sırasında, CIA Saddam’ın yanında yer almış ve istihbarat desteği sağlamıştı. Ayrıca, Bağdat’ı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarmış, Saddam hakkında olumlu raporlar vermişti. Saddam’ı CIA getirmişti. 2003 yılında ABD Irak’ı işgal etti ve iktidara getirdiği Saddam’ı 2006’da asarak idam etti… Irak’ı parçaladı…

İRAN

1977-1981 yılları arasında ABD’de başkan olan Carter, Aralık 1977’de İran’ı “Fırtınalı bir denizde istikrar adası” olarak nitelemişti. 1978 Ağustos’unda, CIA tarafından Beyaz Saray’a verilen raporda, İran’da bir devrim olasılığının bulunmadığı yazılıyordu. Ancak, birkaç hafta içerisinde sokak gösterileri başladı. İran Şah’ı Rıza Pehlevi, Ocak 1979’da ülkeyi terk ederek Mısır’a gitti.

Paris’te sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni, 1 Şubat 1979’da İran’a döndü. Yaşlı bir mollanın iktidarı ele geçirerek İran’ı bir İslam Cumhuriyetine dönüştürebileceğine CIA içinde ihtimal veren yok gibiydi. CIA Direktörü Turner, bu konuda şunları söylüyordu: “Humeyni’nin kim olduğunu, hareketin hangi boyutta destek bulduğunu çözemiyorduk. Bu şahsın yedinci asırdan kalma dünya görüşlerinin, ABD için ne anlama geldiğini de kavrayamıyorduk… Açıkçası resmen ayakta uyuyorduk!” Oysa eğitimli elitlerden kara cahile kadar İran toplumunun tümü, CIA’nın her şeye gücü yetebilen bir yapı olduğu kanısındaydı.

1979’da İran için ABD, “Şeytan ve Düşman” olmuştu. ABD, İran tehdidindi yok etmeliydi… Tarih tekerrürdü….

İRAN-TALİBAN ÇATIŞMASI…

ABD, 2001’de Afganistan’ı işgal etti. Aynı ABD 2021’de, Afganistan’ı Taliban’a terk ederek ayrıldı.

2023’ün Mayısı’nda Taliban ile İran arasında, su paylaşımı anlaşmazlığı nedeniyle sınırda zaman zaman çatışmalar başladı. Tam da İran’ın Suudi Arabistan’la normalleşmeye başladığı süreçte. Tam da İran’ın Çin’le işbirliğini geliştirdiği aşamada. Tam da Çin’in bölgede inisiyatif kazandığı anda. Tam da ABD’nin Türkiye’nin güneyinde Suriye’de bir terör devletçiği kurduğu anda. Tam da Türkiye’nin dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yaptığı hassas bir anda. Tam da İran’ın, bu hızla gidilirse, yakın gelecekte nükleer bir güç olması tartışmaları sürerken. ABD açısından hedefte bir sapma yok. Irak, Libya ve Suriye’den sonra sıra zaten İran’daydı. Ve unutmayalım, ABD 2021’de Afganistan’dan çekilirken Taliban’a 85 milyar dolarlık silah bıraktı. Bu silahları boşuna bırakmadı elbette…

Şimdi ABD’nin, İran’a karşı Taliban’la başlatacağı ve genişleteceği cephede Türkiye’ye ihtiyacı var… İran’dan göç akını da Batı’yı ürkütüyor. Batı’nın da göçmenlerin Türkiye’de tutulması için hiç olmadığı kadar Türkiye’ye ihtiyacı var. Avrupa Birliği, sığınmacıların, yasa dışı göçmenlerin Türkiye’de tutulması için elinden gelen her şeyi yapacak.

SIRA TÜRKİYE’DE

Ve İran’la birlikte sıra Türkiye’de… Türkiye için ABD’nin fazla çaba harcamasına gerek kalmadı… Dünyanın en fazla sığınmacısına/yasa dışı göçmenine sahip bir ülke, CIA ve diğer istihbarat örgütlerinin görevlerini oldukça kolaylaştırır. Suriye sınırı terör üreten bir coğrafyaya dönüşen Türkiye, zaten hassas bir konumda. ABD, PKK/PKK terör örgütünü Suriye’de devletçik yaptı. Hatay’la 130 kilometre sınırı bulunan Suriye İdlib kenti, ABD tarafından boşuna Küçük Afganistan’a dönüştürülmedi. El Kaide-IŞİD türevi örgütlerin kökleştiği İdlib, radikal terör yönünden Türkiye için büyük bir tehdit. Türkiye’de kutuplaşma zirvede… İç cephe bölünmüş… Liyakat sistemi de çökmüş…

Evet; ABD İran’da sonra Türkiye’yi hedeflemişti ama Türkiye’nin yüz yüze kaldığı tehditler ABD’nin işini fazlasıyla kolaylaştırıyor…

Amin Maalouf, Orta Doğu insanını: “Her şeye üzülen ama, hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar” diye tanımlar. Bu nedenle Orta Doğu, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin pençesinden bir türlü kurtulamadı… Tek istisna, Atatürk’ün Türkiye’siydi… Ama artık Atatürk’ün bile tanıyamayacağı bir ülke oldu Türkiye…Tarih yüz yıl öncesine döndü bile… ABD’nin ve diğer emperyalist ülkelerin tahmininden çok önce oldu bu dönüş… Atatürk’ten uzaklaşan ve ona nankörlük yapan bir Türkiye, gün yüzü görmeyecekti elbet…

Lozan’da görüşmeleri yürüten İngiliz delegesi aynı zamanda Dışişleri Bakanı Lord Curzon İsmet (İnönü) Paşa’ya şunları söyler: ”Bugün kabul etmediğiniz her şeyi cebime koyuyorum. Bir gün, kabul etmediğiniz her şeyi bir bir çıkarıp size kabul ettireceğiz.”

“Tarih’i tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”, der Mehmet Akif Ersoy…

Özet kaynakça:

Tim Weiner, Legacy of Ashes, The History of CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi) Bölüm Beş, 2007.

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | CIA, İRAN VE TÜRKİYE    için yorumlar kapalı