Haz 01

MİLLİYETÇİYİM / ÜLKÜCÜYÜM DİYORSUN, OKU O ZAMAN! (1)

MİLLİYETÇİYİM / ÜLKÜCÜYÜM DİYORSUN, OKU O ZAMAN! (1) 

Kendilerini milliyetçi olarak ifade eden kesimin bir bölümü 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan seçimde sandığa attığı oylarla;

– Kurumların başındaki T.C.’lerin, birçok şehirlerimizin girişlerine ve askerin dağlara yazmış olduğu “Ne mutlu Türk’üm diyene.” yazılarının ve

“ANDIMIZIN” kaldırılmasını,

– Türk bayrağının ve Türkiye Cumhuriyeti adının değiştirilmesi isteklerini,

– Arap milliyetçiliğini ve siyasal İslam’ı kendilerine ilke etmiş partilerin desteklenmesini,

– Türklük şuurunun ve millî bayramlarımızın siyasi irade tarafından silinip yok edilme çalışmalarını,

– “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum.” ifadesini onayladıkları mesajını vermişlerdir.

Soruyorum; Türklüğün silinmeye çalışılmasını onaylamak mı milliyetçiliktir?

***

– Türkiye’nin de dâhil olduğu 22 ülkenin haritasının değiştirilmesi üzerine yapılmış “Amerika/İsrail” planı olan “Büyük Ortadoğu Projesi(BOP)”nin eş başkanlığına tek adamın soyunmuş olmasını,

– Irak’a yaptığı operasyonda yüzbinlerce Müslüman kadına tecavüz eden, yüzbinlerce Müslümanı öldüren ABD askerlerine siyasi iradece destek verilmiş olmasını,

– PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin eş başkanı Salih Müslim’in Ankara’da kırmızı halılar serilerek karşılanmasını,

– Mehmetçiklerimizin katilleri olan terör örgütü PKK ile Oslo’da İngiliz istihbarat servisinin de bulunduğu masaya milli istihbarat servisince oturularak milletimizden gizli pazarlıklar yapılmasını,

– Çözüm sürecinde Habur’da PKK üniforması giymiş 34 PKK’lı teröristin ulusal kahramanlar gibi karşılanmasını,

– Bu teröristlerin ayağına kadar çadır mahkemeler götürülüp Mehmetçiklerimizi şehit eden bu teröristler için beraat kararlarının verdirilmesini,

– Terörist başı Abdullah Öcalan’ın mektubunun Diyarbakır’da okutulmasını,

– İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen PKK konserinde “Türk devleti teröristtir.” diyen Şivan Perver ve PKK’nın destekçisi Barzani ile siyasi iradenin ağır topunun Diyarbakır’da el ele pozlar vermesini,

– Anayasada değişik yapmak maksadıyla HDP’den destek istemek için siyasi iradece Kasım 2022’de HDP’ye heyet göndermesini,

– Terörist başının kardeşi ve 33 Mehmetçiğimizin katili olan Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılmasını,

– Ulusal birliğimizi tehlikeye atma ve PKK’nın da ekmeğine yağ sürebilmesi pahasına 14 Mayıs 2023 seçimi öncesinde “HDP’ye oy veren bütün Kürtlerin terörist gösterilmesini,”

– Trump’un; “Senin ve ailenin mal varlığını açıklarız, aptallık etme.” mektubunu alır almaz Barış Pınarı Askerî Harekâtı’nın derhal durdurulmasını “kendilerini milliyetçi olarak ifade eden” kesimin bir bölümü sandığa attığı oylarla onayladıkları mesajını vermişlerdir.

Soruyorum; Yahudi projesi ve Türkiye’yi bölmek olan BOP’un eş başkanlığını, PKK’ya tavizler verilmesini tasvip etmek mi milliyetçiliktir?

Ayrıca; “Terör örgütü ile masaya oturduğumuzu söyleyenler şerefsizdir.” diyenler kimlerdi? Unuttunuz öyle mi?

***

– Çözüm sürecinde, askerin bölgede tespit ettiği teröristlere operasyon yapmaması için siyasi iradenin ağır topu tarafından valilere talimat verilmişti.

İlgili valilerin askerin yapacağı operasyonlara engel olması sebebiyle PKK terör örgütü bölgeye küçük bir orduya yetecek silah ve mühimmat yığmış, yerleşim yerlerine hendekler, barikatlar yapmıştı.

Çözüm süreci bitince yollara yerleştirilmiş patlayıcıların patlatılması ile bir çok Mehmetçiğimiz şehit olmuştu.

Ayrıca 2015’teki hendek çatışmalarında 793 Mehmetçiğimiz ve polisimiz şehit olmuştu. (Sadece 2022 yılındaki terör şehidimiz ise 122’dir.Bu hususun altını çizmek isterim.)

Hâlbuki 2002 yılında terör bitirilmişti.

“İşte kendilerini milliyetçi olarak ifade eden kesimin bir bölümü sandığa attığı oylarla” askerlere operasyon yapmamaları için verilmiş olan talimatları onayladıkları mesajını vermişlerdir.

Soruyorum; Sıfır terörle aldıkları ülkemizin, her yıl yüzlerce terör şehidi verir hale getirilmesini onaylamak mı milliyetçiliktir?

***

– Askerliğin bedelli hale getirilmesiyle bir çok bakanın, bürokratın, zenginin evlerine uğramayan acının hep yoksulun, garibanın sıvasız, yolları çamurlu olan evlerine düşmesine sebep olunmasını,

– 14 Mayıs seçimleri öncesindeki mitinglerde;

“Diyanet’i kapatacaklar.”

“Karayılan Kılıçdaroğlu’nu alkışlıyor.”

“Öcalan’ı serbest bırakacaklar.” gibi siyasi irade temsilcilerinin meydanlarda söyledikleri “asılsız ifadelerini”, şiddet ve ötekileştirme dillerini onayladıkları mesajını vermişlerdir.

Soruyorum; Bu ülke hepimizin. Askerlik yapmak da hepimizin görevi olmalıdır. Sadece fukaranın evladının askere gitmesini sağlayanların bu davranışlarını, gerçeği bildiğiniz halde yalan ve iftiralar içeren kasetlerle seçim propagandası yapılmasını tasvip etmek mi milliyetçiliktir?

***

– CIA desteği ile şanlı ordumuzun kahraman subaylarına kurulan Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarında siyasi iradece FETÖ’ye her imkânın sağlanarak TSK’nin kahraman subaylarının suçsuz yere hapislerde çürütülmüş olmalarını, bu iftiraları onurlarına yediremeyen subayların intihar etmelerine sebebiyet verilmesini onayladıkları mesajını vermişlerdir.

Soruyorum; Ülkemize tarih boyunca düşmanlık yapmış ve halen yapmakta olan ABD’nin planını, FETÖ ile birlikte tatbik edip yıllarını bu ülkeye hizmet için ailelerinden uzak bir şekilde dağlarda terörle mücadele ederek geçirmiş subaylarımızı iftiralarla hapislerde çürümesinin sağlanması, kahraman ordumuzu zafiyete düşürüp müteakiben genleriyle oynanmış olmasını, Türk ordusuna beslemiş oldukları kin ve nefreti tasvip etmek mi milliyetçiliktir?

Alıntı: Ömer Erbıyık  (Devam edecek)

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , | MİLLİYETÇİYİM / ÜLKÜCÜYÜM DİYORSUN, OKU O ZAMAN! (1) için yorumlar kapalı
May 31

BU SİNSİ UYKUDAN UYAN TÜRKİYE’M

BU SİNSİ UYKUDAN UYAN TÜRKİYE’M!

* * *

Çakallar, sırtlanlar sarmış her yanı
Hainler dökmekte asil bir kanı
Artık vatandaşın burnunda canı
Kör bir karanlığa kayan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Engerekler birlik olmuş el ele
Kapılmışsın hain kanlı bir sele
Nasıl, nerden girdi yurda hergele?
Kaç ülke var, seni sayan Türkiye’m?
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Yumuşak huylular sert oldu şimdi.
Medyada namertler mert oldu şimdi.
Ay yıldızlı bayrak dert oldu şimdi.
Bayrağa sarıldı duyan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Attığın kemiğe fırlayan itler
Yurdun her yanında zırlayan itler
Türk’ün paçasına hırlayan itler
Dediler ki; o yan, bu yan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Kimi külhanbeyce palavra sıkar
Kimi akilleri devreye sokar
Kimi pirinç ile kömüre bakar
Yok, adam yerine koyan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Hainler her daim tasmalı bil ki,
Tek tek hainleri asmalı bil ki
Zalime hakkıyla kusmalı bil ki
Bil, haindir seni soyan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Bilirsin parazit yoka da konar
Azı beğenmeyip çoka da konar
Hainler oka da boka da konar
Şimdi her şey ayan beyan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Siyasi pazarda insan onuru
Makam, mevki, koltuk olmuş gururu
Hani nerde Kâlû-Belâ’nın nuru?
Dayanabilirsen dayan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!

* * *

Hürriyet aşkını yüreğine tak
Vekil canilere el salladı bak!
Bir Atatürk olup kalk, ayağa kalk
Şanlı zaferlerle boyan Türkiye’m!
Bu sinsi uykudan uyan Türkiye’m!
EĞER UYANMAZSAN UTAN TÜRKİYE’M!

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , | BU SİNSİ UYKUDAN UYAN TÜRKİYE’M için yorumlar kapalı
May 30

KARABASAN

KARABASAN

Karabasan, kâbus kelimesinin Türkçe kökenli karşılığıdır. Cumhuriyet Türkiye”sinde Türklük hiç böyle bir karabasan yaşamadı. Türk milliyetçiliği hiçbir zaman bu kadar aşağılanmadı. Çocuklarımızın Türküm, doğruyum, demesinden bu derece kaçınılmadı. Cumhuriyet değerlerinden, Atatürk”ün Türklük aşkından bu kadar uzaklaşılmadı.

Cumhuriyet Türkiye”sinin hiçbir döneminde bölücülüğe bu kadar taviz verilmedi; bölücü liderleri bu kadar el üstünde tutulmadı, hiçbir dönemde devletin memurları bölücü başı ile Kandil arasında posta memuru hâline getirilmedi. Sadece bu dönemde, evet sadece bu dönemde devletin resmî televizyonunda TRT Kurdî diye bir kanal açıldı. Anayasa ve yasalarımızda resmî dil olarak kabul edilmemiş olmasına rağmen Kurmanç ağzı, resmî televizyonumuzda resmî dil muamelesi görüyor. Yani devlet eliyle bir ağız, farklı ağızları olan bir topluluğun resmî dili hâline getiriliyor.

Suriye”den ve Afganistan”dan gelen, getirilen ve hatta vatandaş yapılan milyonlar, ülkemizin Türk yapısını değiştirme derecelerine vardı ki bu tek başına ayrı bir karabasandır.

Bütün bunlar mevcut iktidar partisi zamanında oldu, oluyor. Bu işlerde, iktidar partisini destekleyen birkaç parti dışında başka hiçbir partinin sorumluluğu yoktur. CHP ve Kılıçdaroğlu”na yönelen suçlamalar, mevcutla değil gelecekte yapabileceği yanlışlarla ilgilidir. Kılıçdaroğlu, bu vahim durumdan kurtulabilmenin hesabıyla bir ittifak oluşturmuş ve bu ittifakın şartlarına uymak zorunda kalmıştır. Hataları tabii ki vardır; inşallah onları yazmak zorunda kalmam.

Mesele, bir partiye veya onun yöneticilerine karşı duyulan kinle, nefretle ilgili değildir. Tamamen yukarıda saydıklarımla ilgilidir ve Türklük üzerindeki bu karabasanın devam etmemesi şarttır.

Karabasan, sadece vatan ve bir bütün olarak milletimiz üzerinde kol gezmiyor. Karabasan tek tek her bir ferdin üzerinde de kendini hissettiriyor. Memleketin en tepe noktalarından her gün üzerimize, içi pisliklerle dolu kaynar sular dökülüyor. Yasalar çiğneniyor, anayasa çiğneniyor. İstenmeyen kararlara imza atan savcıların, yargıçların yerleri değiştiriliyor; adalet işlemez hâle getiriliyor. Tepemizde bir karabasan var ve bu karabasandan kurtulmak gerekiyor.

Son yazılarımda sık kullandığım bir düşünceyi tekrarlamak istiyorum. Milliyetçilik, ülke ve millet çıkarını ferdî çıkarların ve grup çıkarlarının üstünde tutmaktır. Ben bir Türk milliyetçisiyim ve ülkenin bu şartlarında ben aday olmayı düşünsem ve hatta %10 oranında oy alacağımı bilsem böyle bir işe girişmem; bu karabasandan kurtulma ihtimalini zayıflatacak olan bu adaylığın vebalini taşıyamam. En az kendim kadar milliyetçi kabul ettiğim insanların da bu vebali taşımaması gerektiğini düşünüyorum.

Bazı arkadaşlarımız “ölümle sıtma arasındaki cendere”den söz ediyorlar. Bu cendereden bir hamlede kurtulma ihtimali var diyorlarsa haklıdırlar. Fakat bu hamle boşa çıkarsa bundan sonra yeni bir hamle için gerekli zemini hiç bulamayız. Biz grup olarak bulamayız da yeni nesiller, daha yıllarca sürecek bir karabasandan kurtulmanın yolunu elbet bulurlar.  

Alıntı: Ahmet B. Ercilasun

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | KARABASAN için yorumlar kapalı
May 29

ALİYA İZZET BEGOVİÇ’TEN ALTIN SÖZLER

ALİYA İZZETBEGOVİÇ’TEN ALTIN SÖZLER

♦Her fani gibi ben de öleceğim. Öldüğümde Osmanlı askerleriyle, Bosna şehitleriyle yan yana yatmak istiyorum.

♦Bütün canlılar acı çeker fakat insan ıstıraba fikir giydirir.

♦Çok yaşadım ve çok yoruldum. Şimdi sevgilime kavuşmak istiyorum.

♦Tarihi unutmayın, ama tarihte de yaşamayın!

♦Çoğunlukla aşırı bir şekilde övülen ‘ölümü küçümseme’ hasleti, hayata (veya insana) saygı eksikliğinin bir neticesi olabilir.

♦Hayat fenomen değil, mucizedir.

♦İslami inanç ile  gayr-ı İslami yaşamak, üretmek, eğlenmek ve hüküm sürmek mümkün değildir.

♦İslam kendi siyasetini tanımlamak zorundadır.

♦Bazıları dini bağlılıklarının kendilerini tefekkürden azade kıldığına inanırlar.

♦Çünkü zekât, kasalarla beraber gönüller de açılsın ister.

♦İslam güzel de, Müslüman bunun neresinde? ♦Karanlığa alışmış olan köstebekler, ışığa müsamaha gösteremezler

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | ALİYA İZZET BEGOVİÇ’TEN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 28

“MİLLETİN KADERSİZLİĞİ SENSİN ERDOĞAN”

“Milletin kadersizliği sensin Erdoğan”

Vatan deriz, vatandaş deriz.

Vatanımıza da vatandaşımıza da can feda…

Recep Tayyip Erdoğan deprem bölgesine indi, canlı yayında dedi ki;

Benim vatandaşım,

Benim vatandaşlarım…

Asla senin vatandaşın değilim Erdoğan.

Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurlu vatandaşıyım…

Sen kimsin ki ben senin vatandaşın olayım Erdoğan?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün yedi düvelin işgaline neden olan Osmanlı hanedanının tebaası olmaktan kurtarıp özgür birey yaptığı vatandaşlardan biriyim.

Cumhurbaşkanlığı zırhına sığınmayacağını bilsem, hakkettiğin her şeyi yazarım.

Canlı yayında millete utanmadan her facia sonrası olduğu gibi yüzün kızarmadan “Kader” diyorsun.

Canlı yayında hayatlarını kaybedenler için “Allah rahmet eylesin” demedin.

Yakınlarına, “Başsağlığı ve sabır” dilemedin…

10’ar bin lira verileceğini açıklarken hiç mi utanmadın?

Kadere inanıyorsan neden 3 bin koruma ile, hatta yurt dışına da götürdüğün zırhlı araçlarla gezip kendine önlem alıyorsun?

Sen Türk Milletinin kadersizliğisin.

1999 depreminden sonra DSPANAP ve MHP iktidarına neler söyledin neler.

2002’den bu yana tek başına iktidardasın.

Uzmanlar defalarca uyarmasına rağmen 10 ilde AFAD ve Kızılay ne önlem aldı?

Görüldü ki; SIFIR…

Türk askerinin deprem bölgesine en hızlı şekilde ulaşmasını sağlayan EMASYA planını iptal ettin.

Asker 6 saatte çadırları ile, yiyecekleri ile tam teçhizatlarıyla depreme ulaşır, ilk müdahaleleri yapmaya başlardı.

Bu planı iptal ettiniz.

Genelkurmay Başkanı’nın Kara, Hava ve Deniz Komutanlıklarını elinden alıp Millî Savunma Bakanı’na bağladın.

Dünyada ordusu olmayan tek Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetlerinin oldu.

3. gün 3.500, 4. Gün ise 4.500 askerin görevlendirildiği açıklandı.

Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar eski asker. EMASYA’yı da bilir yerine gelen yönetmeliği de bilir.

Asker. AFAD’ın en önemli yardımcısı olurdu ihmal edildi.

Dün 4. günde, 80’inci saatte enkaz altından az sayıda vatandaşlar sağ çıkarıldı.

İlk 2-3 gün yeterli ve gerekli yardım ekibi, malzemesi, asker, iş makineleri sevk edilseydi inanıyorum ki can kaybı yarı yarıya azalırdı.

1981 yılında Yüksekova 1. Komando Taburunda 1. Bölük komutan vekiliydim.

15 gün içinde alarm verileceği ve gizli bölük planındaki konuma, bölüğümü en geç 6 saat içinde nakledeceğim tebliğ edildi.

Terk etmezsek düşman saldırısında hayatlarımızı kaybedeceğimiz bildirildi ki tatbikat sonrası ceza alacağımız söylendi.

Haritaları inceleyip o yere gidip keşif yaptım. Su ve gıda temin yerlerini belirledim.

8 gün sonra gece yarısı nöbetçi astsubay lojmana gelip alarm verdi.

4 saat sonra 110 kişilik bölüğümü alarm bölgesine intikal ettirdim 6. saatte çadırlarımız bile kurulmuştu.

Malatya’da ordu, Hatay ve Adana’da kolordu var.

Birkaç saat içinde depremzedelere yardıma koşarlardı.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz baş tacımızdır, Peygamber Ocağımızdır.

Neden kışlalarından çıkartılmadı? Neden? Alıntı: Orhan Uğuro

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , | “MİLLETİN KADERSİZLİĞİ SENSİN ERDOĞAN” için yorumlar kapalı
May 27

İDEAL İNSANI ÜLKÜCÜLER!

İDEAL İNSANI ÜLKÜCÜLER!

Yaşı ya on beş… Ya yirmi… Ya otuz…

Çiçeği burnunda

Delikanlı mı; delikanlı

Delikanlılığın altın çağında

Ama kiminde gözler yok!

Kiminde kulaklar!

Kimilerinde ise;

Burun kalmamış yerinde!

Fakat görüyorum, biliyorum ve hissediyorum ki;

Vatan, bayrak, millet ve Allah sevgisi…

Hala hepsinin de yüreklerinde

Kimi elini,

Kimi kolunu,

Kimi ayağını,

Kimi bacağını kaybetmiş

Vatan için, millet için, bayrak için, Allah için,

Bayraklar bayrak olsun diye kan,

Topraklar vatan olsun diye can vermişler yağlı urganlarda…

Gören gözleri, susan dilleri nankör olanlarla

Kulakları sağır, vicdanları kör olanlar

Rengini şehitlerimizin al kanından alan

Ay yıldızlı al bayrağımızın yerine

Ya kızıl yıldızlı

Ya orak çekiçli

Ya da lüzumsuz paçavralar asmak istemişler

İstiklal Marşı’nın yerine

Enternasyonalizm Marşı’nı söyleyeceğiz demişler

Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği bu gençlik

Kükremiş o an!

Türk semalarında

Türk’ün bayrağı dalgalanır

Türk’ün İstiklal Marşı söylenir ancak!

Bayrak inmez!

Ezan dinmez!

Vatan bölünmez demişler

Bu kutsal toprağa ekilmiş

Binlerce yiğitler

Bunu anlayamaz, bunu bilemez

Etnik bölücüler

Marks… Lenin… Mao… Diye

Mütemadiyen havlayan itler!

RAHMETLE, MİNNETLE ŞÜKRANLA ANIYORUZ.

ALLAH RAHMET EYLESİN. RUHLARI ŞAD, MEKÂNLARI CENNET OLSUN

Kenan Şahbaz

Posted in Gündem, Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , | İDEAL İNSANI ÜLKÜCÜLER! için yorumlar kapalı
May 26

“SULTÂNÜ’Ş-ŞU’ARÂ’  VE BAŞBUĞ”

SULTÂNÜ’Ş-ŞU’ARÂ’  VE BAŞBUĞ”

Eski Türk Edebiyatı sahasında söz sahibi Prof. Dr. Mehmet Sarı‘nın Divan Edebiyatı’nın ünlü şairi Bâkî ile Alparslan Türkeş‘i kıyaslaması dikkat çekici. Dersiniz ki; biri şair, biri siyasetçi. Bâkî (1526-1600), 16. yüzyılda yaşadı, Türkeş (1917-1997) 20. yüzyılda.

Prof. Dr. Mehmet Sarı, 1998’de 6. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nda sunduğu tebliği “Şair Bâkî ve Başbuğ Türkeş”i, yeniden ele alarak Türkay‘da yayınladı (Yıl: 5, S. 59, 2022).

Makaleye anlamlı girişle başlıyor:

“‘Türk Dünyası’nın Lideri‘ merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in 4 Nisan 1997 tarihinde fânî dünyadan ebedî âleme göç edişi üzerine, milyonlarca insan Ankara Kocatepe Câmii’ne toplanmış; bir yürek, bir dilek, bir bütün olmuştu.”

Ben de cenaze törenini takip ettim. Nisanda kış kıyametti. Kar yağıyordu. Lastik ayakkabılarıyla, ince ceketleriyle gelmiş insanlar gördüm. Hiçbir siyasî böyle inançlı kalabalıkla uğurlanmadı.

Mehmet SarıTürkeş‘in cenaze töreni için: “Milyonların gök kubbeye yükselen tekbir sesleriyle birlikte Allah’ın ak rahmeti bütün cömertliğiyle üzerimize yağıyordu. Cenaze namazına kimler gelmemişti kimler… Onu seven ve dâvâsı yolunda seve seve canını verecek gönüldaşları, ülküdaşları, dâvâ arkadaşları… Ondan feyizlenip başka yerleri aydınlatan eski dostları… Hayattayken onu anlayamayanlar… Hepsi gelip huzurunda saf durmuşlardı.” diyor, Bâkî‘nin ünlü beytini veriyor:

Kadrüni seng-i musallâda bilüp ey Bâkî  

Turup el bağlayalar karşuna yârân saf saf

Yazar, Bâkî ile Türkeş arasındaki benzerliğe üzerinde duruyor.

Biri şair, biri siyasetçi diyeceksiniz… Bâkî de dönemine göre siyasetin içindeydi. Bir emeli vardı: Şeyhülislâm olmak.  Anadolu ve Rumeli kazaskerliğine kadar yükseldi; şeyhülislâm olmaya ömrü yetmedi.

Türkeş de elbette bir siyasî lider olarak başbakanlık makamına oturmak isterdi. Başbakan yardımcılığına kadar geldi.

Prof. Dr. Mehmet Sarı, kendisinin de bulunduğu bir toplantıdan bahseder:

“Çankaya’daki bir evde çeşitli meslek gruplarından heyetleri kabul ediyordu. Bu heyetlerden birisi ülkenin eğitimi konusunda görüşlerini almak istediği, Ankara’daki üniversite hocalarından oluşturulmuş bir ilim heyeti idi. Aralarında bulunmaktan kıvanç duyduğum bu ilim heyetiyle yaptığı toplantıda; ‘Benim iktidarda, başbakanlıkta gözüm yok. Defalarca idamla yargılanmama rağmen bu yaşımda hâlâ siyasetle uğraşıyorsam, Oğuz Milletini uyandırmak isteyişimdendir…’ demişlerdi.”

Makalede, Bâkî‘de doğuştan gelen fevkalade yüksek şairlik kabiliyetiyle Türkeş‘in doğuştan gelen liderliği karşılaştırılır:

Şair Bâkî, Şairlerin Sultanı ‘Sultânü’ş-Şu’arâ’ unvanını almış; Türkeş de liderlerin sultanı, ‘Başbuğluk‘ unvanını.”

Bâkî, şairlikte, şiir alanında pek çok ustanın yetiştiğini, ancak bugün âlemde kendisine -bu yetişmiş şairlerden- hiçbirinin yetişemeyeceğini ve kendisinin aşılamayacağını belirtir:

Bu ‘arsada Bâkî nice üstâda yetişdi

‘Âlemde bu gün ana bir üstâd yetişmez

Türk Dünyası’nda, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde nice siyasetçiler, nice liderler yetişmiştir. Ama hiç birisi Türkeş’le boy ölçüşecek durumda değildir. Çünkü o, Atatürk gibi “Başbuğ”dur.

Şu beyitler  “Sultânü’ş-Şu’arâ” Bâkî‘nin ve “Başbuğ” Türkeş‘in şahsiyetini anlatır gibidir:

Fermân-ı ‘aşka cân ile var inkıyâdumuz

Hükm-i kazâya zerre kadar yok ‘inâdumuz

Baş eğmezüz edâniye dünyâ-yı dûn içün

Allâhadur tevekkülümüz i’timâdumuz

Biz müttekâ-yı zer-keş-i câha tayanmazuz

Hakkun kemâl-i lûtfınadur istinâdumuz

Zühd u salâha eylemezüz ilticâ hele

Tutdı eğerçi ‘âlem-i kevni fesâdumuz

Minnet Hudâya devlet-i dünyâ fenâ bulur

Bâkî kalur sahîfe-i ‘âlemde adumuz

Mehmet SarıBâkî ve Türkeş‘in cenaze törenlerini de kıyaslar. İki cenazede muazzam kalabalıkla kaldırılmış, Bâkî‘nin cenaze namazını şeyhülislâm, Türkeş‘in cenaze namazını da Diyanet İşleri Başkanı kıldırmıştır.

Prof. Dr. Mehmet Sarı, 12 Eylül öncesini de yaşadığı, mücadele içinde yer aldığı için, “lider”in siyasî hayatta yerinin idrakinde…

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , | “SULTÂNÜ’Ş-ŞU’ARÂ’  VE BAŞBUĞ” için yorumlar kapalı
May 25

NEREDEN NEREYE?…

NEREDEN NEREYE?…

MHP genel başkanı Devlet Bahçeli meclis grup toplantısında dedi ki;

–              “Beyaz Saray’a telefon edip veya bir ulak gönderip Biden’ın son talimatını alarak karşımıza çıkarlar.”

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eş başkanıErdoğan’ı çeşitli zamanlarda eleştirdiğini unuttun mu Bahçeli?

–              “Büyük Ortadoğu Projesi tek kutuplu dünya arayışının, Avrasya ve Ortadoğu’yu terbiye etme ve dönüştürme projesidir.

–              Erdoğan’ın üstlendiğini söylediği “Eş başkanlık” görevinin Anayasamızdaki dayanağı nedir?

–              Türkiye Cumhuriyeti, Başbakanı’na başka ülkelerin devlet adamlarınca görev verilecek kadar küçük görülen bir taşeron ülke midir?

–              Talip olunan bu projenin milli bekamızla olan ilişkisinin projeksiyonu çıkarılmış mıdır?

–              Küresel aktörlerle AKP’nin düşe kalka beraber yürüdüğü bu yolda, kaçınılmaz çatışma ve kavşak noktaları karşımıza geldiği vakit ne yapılacağı hesaplanmış mıdır?

–              Başbakan, geçen hafta ilan ettiği “ölü doğmuş proje” için aldığı bu görevi ilgili ülkelere iade etmiş midir? İstifa ettiğini açıklamış mıdır?

–              “BOP Eşbaşkanı” kartvizitini yırtıp atmış mıdır?

–              ABD’nin küresel senaryolarının bölgesel taşeronu olmaktan vazgeçmesidir.

–              Varsın Erdoğan sarayında 17-25 Aralık’ın zilletiyle yaşasın.

–              Erdoğan ömür boyunca kendisini ve ailesini güvence altına almak için başkanlık arayışındadır.”

Dün “İllet, zillet” diyerek anayasayı çiğnemekle suçladığı Erdoğan’a tek adam rejimini hediye eden Bahçeli’dir.

Erdoğan’ın en şiddetli yandaşı olarak 3. Kez aday olarak anayasayı çiğnemesine bugün destek veren de Bahçeli’dir…

Nereden, nereye…?

Alıntı: Orhan Uğuroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | NEREDEN NEREYE?… için yorumlar kapalı
May 24

TEKRAR DENEYİN

TEKRAR DENEYİN

Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar.

Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar:

– “Tekrar deneyin.” Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur:

– “Tekrar deneyin.” …

En sonunda sinirlenen Temel:

– “Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy!

İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi.”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | TEKRAR DENEYİN için yorumlar kapalı
May 23

“DECCAL ATATÜRK!”

“DECCAL ATATÜRK!”

(‘Atatürk düşmanı bir babanın oğluyum!’)

Maalesef babam (Allah rahmet etsin) ve çevresi Atatürk düşmanıydı. Ben büyük önder Atatürk’e ilişkin akıl almaz sığ ve adi hikâyeler dinleyerek büyüdüm.

1- On iki yaşımdan itibaren de Atatürk’e karşı yapılan bu haksızlıkla mücadele ettim. Burası çok ilginç değil mi? Böylesine yoğun Atatürk düşmanlığına rağmen nasıl oldu da karşı duruşuma izin verdiler. İşte bu konuyu yazma nedenim de budur.

2- Ayrıntıya babamın nasıl biri olduğunu anlatarak gireyim.

Hani belgesellerde duyduğumuz nesli tükenme ifadesi var ya, işte babam tam da öyle nadir bulunacak dürüst bir insandı. Asla, ama asla yalan söylemezdi…

3- Atatürk düşmanlığının en önemli nedeni, onun yaptığı devrimlerin içerisinde, dindeki Kuran dışılıkların düzelmesi için yaptığı uygulamalardır. Tabii bu devrimler yüzlerce yıllık geçmişi olan ve dinden nemalanan şeyhleri, hocaları harekete geçirmiş!

4- Atatürk’ü milletin gözünden düşürmek, ona düşman etmek için akıl almaz iftiralar uydurup gizlice yaymışlar, milletin inanç hassasiyetini kullanarak, kışkırtmışlar. Bunun için Kuran’ı da alet etmekten çekinmemişler!..

5- Yirmili yaşlardaydım. O zamanlar babam ve arkadaşları sık sık bizde toplanırlardı. Yine böyle bir toplantıda konu Atatürk’e geldiğinde her zamanki gibi ona Deccal (kötü yaratılışlı kimse) diye hitap ettiler. Ben bunu duyunca zorunlu olarak itiraz ettim:

6- “Bakın!” diye söze başladım “Savaşta bile insanca düşünen, esir aldığı askerlere “Üzülmeyin savaşta olur böyle şeyler” diyen, ölen düşman askerlerinin ailelerini “Çocuklarınız bize emanet” diye teselli eden, “Yunan bayrağını bir milletin simgesidir” diye çiğnemeyen asil…

7- ..erdemli ve yüksek bir karakterle savaş kazanmış bir komutana Deccal diyemezsiniz. Bunu diyen ya bu geçeği bilmeyen cahildir ya da iyi karakterli değildir” dedim. Babamın arkadaşlarından birisi sözümü keserek “Bir dakika! Savaşı o kazanmadı ki!…

8- ...Allah ordularını gönderdi onlar vasıtasıyla zafere ulaştık” dedi! Arkasından da “Esir alınan birçok Yunan subayı, bizi Mustafa Kemal’in askerleri yenmedi, biz gökten inen yeşil bereli askerlere yenildik demişler” diye devam etti!

9- Delil olarak da bana, Allah’ın savaşta inananları desteklemek için ordular gönderdiğine ilişkin ayetler okudu. Ben de gökten inen askerler olayının gerçek olup olmadığına hiç girmeden “Kuran’da yazıyorsa doğrudur hacı abi” dedim “Ancak, ayetlere ve senin anlattıklarına göre…

10- …Allah’ın Atatürk’ü desteklemek için ordularını gönderdiğini siz kendi ağzınızla itiraf ediyorsunuz” deyince, birbirlerine baktılar! Zira hiç beklemedikleri bir cevaptı. Sonra o kişi ayağa kalkıp “Hayır, asla öyle değil” diyerek devam etti…

11- Kadir Mısıroğlu: Çanakkale’de savaşan subaylara kahraman demek sahtekârlıktır. 25.04.2015

F. Gülen: Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Onlar kadınınıza, kızınıza, mabedinize ilişmezler. 20.06.2016

12- “Ordumuz, imamlarla, hocalarla doluydu ve abdestinde namazında askerlerden oluşmuştu, Allah onlara yardım için ordularını gönderdi, Atatürk için değil” dedi!.. Gülümseyerek dinledikten sonra “Size bunları Allah söyletiyor hocam çünkü bilmeden Atatürk’ü övüyorsunuz” dedim.

13- Şaşkınlığı artmıştı. “Hayatta o kafiri övmem” diye cevap verdi. “Beni sabırla dinleyin açıklayayım dedim. “Bildiğiniz gibi Atatürk, bahsettiğiniz o imanlı orduyu dışarıdan getirmedi. Onlar Osmanlı askerleriydi. Öyle değil mi?..” Başlarıyla tasdik ettiler.

14- “Osmanlı, aynı imanlı askerlerle girdiği savaşların çoğunu kaybetti. Osmanlı askerleri de abdest alıyor, namaz kılıyor ve tekbir getirerek savaşıyorlardı ama yenildiler. Sonunda Osmanlı yıkılma noktasına geldi.

15- Yoksa o askerler imansız mıydı” diye sordum. “Olur mu hiç, elbette imanlıydılar” diye cevap verdiler.

– “Madem öyle Allah o savaşlara neden ordularını göndermedi de savaşları kaybettiler?..”

Hiçbiri cevap veremeyince devam ettim:

16- “Çünkü, Allah yalnızca imanlı olanlara değil aynı zamanda haklı olana, hak edene ve daha da önemlisi, galip gelmesini istediklerine yardım eder. Onun için eğer Allah Osmanlı’nın bekasını isteseydi, Osmanlı yıkılmazdı.

17- Kısacası okuduğunuz ayetler ve anlattıklarınızdan çıkan sonuç şu: Abdestinde, namazında ve de tekbir getirerek savaşan bir ordu, Osmanlı’nın bekası için mücadele edince Allah yardım etmedi yenildiler ve sonları geldi.

18- Fakat aynı imanlı askerler bu kez Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak için savaşınca Allah yardım etti ve mucize ötesi bir sonuçla galip geldiler. Demek ki Allah Osmanlı’nın değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını istedi” dedim.

19- Kısa bir sessizlikten sonra babam söze girdi. “Aslında söylediklerin doğru olabilir. Zaten Atatürk savaşırken iyi idi. Ama sonradan şımardı ve dine düşman olup kafir oldu” dedi!..

20– “Yapma baba” diye başladım. “Atatürk İslam dinini bilime emanet etmek için 1924’te imam hatip okullarını kurdu, Diyanet İşlerini kurdu. Daha sonra millet okuduğunu anlayarak inancını sürdürebilsin diyerek Kuran’ın Türkçe mealini hazırlattı.

21- Kuran’ı anlayarak okumak Allah’ın emridir. Düşünsenize, hiç din düşmanı, kafir olan biri öncelikle bunları yapar mı? Hem de çok güçlü olduğu bir zamanda… Bu konuda bir türlü göremediğiniz şey şu; Atatürk, dine değil, Kuran’ın da lanetlediği dini menfaat için kullananlara…

22- …yobazlığa ve hurafelere savaş açtı” dedim. Daha sonra işim gereği aralarından ayrılırken “Son bir şey daha söyleyeyim” dedim “Sizin söylediğinize göre bir kimse okul, hastane cami gibi hayırlı eserler bırakırsa öldükten sonra da o kişinin amel defteri kapanmaz…

23- …o eserler durdukça onun defterine sevap yazılır öyle değil mi?” diye sordum “Evet” dedi babam. “Peygamberimizin hadisidir…”

– “O zaman bu hadise göre; Afyon’a kadar gelmiş düşmanı yenip, bu topraklarda bize özgür bir vatan olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa eden…

24- …başta Atatürk olmak üzere onun arkadaşlarının da amel defterleri açıktır. Bu durumda yapılan her okulda, hastanede, camide, her okunan ezanda, özgürce yapılan ibadetlerde, Atatürk ve arkadaşlarının defterlerine sevap yazılıyor.

25- Ayrıca farkında değilsiniz ama siz de özgürce kıldığınız her namazda yaptığınız her ibadette nefret ettiğiniz, Deccal dediğiniz Atatürk’ün defterine sevap gönderiyorsunuz bilesiniz. Ben Atatürk’ü Allah’ın gönderdiğine ve desteklediğine inanıyorum.

26- Çünkü büyük imkansızlıklar içinde savaşmışlar. Kazmayla, kürekle dünyanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı kazanmak mümkün değildir. Zaten böyle bir zaferin tarihte başka bir örneği yoktur. O zaman siz Allah’ın desteklediği birine düşmanlık ediyorsunuz demektir…

27- Bunu bir düşünseniz iyi olur.” dedim “Ayrıca şunu da unutmayın, Allah nankörleri sevmez!..”

28- Sağdaki bayrakta; “Tanrı’dan gelen fetih yakındır.” yazmakta. SAFF Suresi 13. Ayet

Ankara – 1920

29- Kur’an-ı Kerim’de Sevilmeyen 5 insan:

●Allah, hainleri sevmez. Enfâl, 58

●Allah, nankörleri sevmez. Hac, 38

●Allah, israf edenleri sevmez. A’râf, 31

●Allah, haddini; sınırı aşanları sevmez. A’râf, 55

●Allah, gücüne, elindekine güvenerek şımaranları sevmez. Kasas, 76

Alıntı:  Türk tarihçi Bahtiyar Aydın / Yeniçağ Gazetesi

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | “DECCAL ATATÜRK!” için yorumlar kapalı