SHAOGUAN OLAYI
5 Temmuz 2009 sabahı, binlerce Uygur genç Urumçi sokaklarına çıktı. İlk saatlerde düzenli ve barışçıl bir şekilde ilerleyen protestoya güvenlik güçleri kısa sürede müdahale etti.
2009 yılının Haziran ayında Çin’in Guangdong eyaletine bağlı Shaoguan şehrinde meydana gelen organize bir linç saldırısı, Doğu Türkistan’da büyük bir öfkeye ve sonrasında tarihe “5 Temmuz Urumçi Katliamı” olarak geçen kanlı bir bastırmaya yol açtı.
Uygur işçilerin Shaoguan’a götürülmesi
21 Mayıs 2009 tarihinde, Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilayeti Köhne Şehir nahiyesine bağlı Tokkuzak kasabasından 819 Uygur genç, Çin yönetiminin “istihdam programı” kapsamında Guangdong eyaletinin Shaoguan şehrine götürüldü. Bu gençler, orada bir oyuncak fabrikasında çalışmaya zorlandı. Her ne kadar Çin yönetimi bu tür iş gücü sevkiyatlarını “bölgesel kalkınma ve istihdam politikası” olarak sunsa da uygulama sahada bunun çok ötesinde, sistematik bir sosyal mühendislik girişimi olarak değerlendirildi.
Çoğu gözlemciye göre, bu tür projeler Uygur nüfusunu denetim altına alma, onları anavatanlarından koparma, kültürel erozyona uğratma ve Han nüfusun yoğun olduğu bölgelerde eritme amacı taşıyordu. Bu bağlamda, Uygurların gönülsüz şekilde, âdeta sürgün edilircesine Çin’in iç kesimlerine taşınması, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyopolitik bir baskı aracıydı.
26 Haziran Shaoguan Saldırısı
Uygur işçilerin fabrikada çalışmaya başlamasından yaklaşık bir ay sonra, 26 Haziran 2009 gecesi, fabrikanın yerli Çinli (Han) işçileri önceden planlanmış bir şekilde bıçak, balta, demir çubuk ve tokmaklarla Uygurların kaldığı yatakhaneye saldırdı. Binlerce Çinli işçinin katıldığı bu linç girişimi sabaha kadar sürdü. Saldırı, organize boyutu ve kullanılan silahların niteliği göz önüne alındığında sıradan bir kavga değil, hedefli bir program niteliğindeydi.
Çin resmî kaynaklarına göre olayda 2 kişi öldü, 120 kişi yaralandı. Ölenlerin isimleri Haşimcan Emet ve Sadıkcan Gazi olarak açıklandı. Yaralılardan en az 81’i Uygur’du. Ancak olayın tanıkları, saldırıda en az 20 Uygur’un hayatını kaybettiğini ve bunların 10’unun kadın olduğunu ifade etti. Görgü tanıkları ayrıca, olay yerinde saldırı başladığında yaklaşık 20 polisin bulunmasına rağmen herhangi bir müdahalede bulunmadığını, aksine linç girişimini izlemekle yetindiğini belirtti.
28 Haziran’da saldırıyla ilgili olarak 13 kişi gözaltına alındı. Bunlardan yalnızca 10’u saldırgan Çinlilerden oluşuyordu; kalan 3 kişi ise saldırıya karşı direnen Uygur işçilerdi.
Olayın nedenleri
Saldırının fitilini ateşleyen olayın Zhu soyadlı bir Çinli tarafından internette yayılan “Altı Uygur işçi, iki Çinli kadına tecavüz etti” konulu asılsız bir iddia olduğu ortaya çıktı. Çinli yetkililer bu bilginin tamamen uydurma olduğunu daha sonra kabul etse de olayın tetiklenmesine neden olan bu ırkçı yalanın yayılmasını engellemedi.
Bazı yorumculara göre, bu saldırının arkasında yalnızca yalan haber değil, daha derin ve yapısal bir hoşnutsuzluk vardı. Devletin teşvik ettiği “ucuz iş gücü transferi”, yerli Han işçiler arasında ekonomik güvensizliğe yol açmıştı. Uygurların düşük ücretlerle çalıştırılması, Çinli işçilerin iş bulma ve gelir beklentilerini olumsuz etkiliyor; bu da sosyal gerilimi artırıyordu.
Diğer yandan, Çin devlet medyasının Uygurları sistematik olarak olumsuz tasvir etmesi — onları “aşırıcı,” “gelişmemiş” veya “suça meyilli” gibi göstergelerle damgalaması — halk nezdinde Uygurlara karşı önyargıların güçlenmesine ve düşmanlığın yayılmasına zemin hazırlamıştı. Bu nedenle, Shaoguan’daki olay bazılarına göre bireysel bir çatışma değil, kurumsal ayrımcılığın ve kışkırtılmış nefretin patlamasıydı.
Urumçi protestosuna giden süreç
Shaoguan’daki linç olayının görüntüleri, dönemin popüler sosyal medya platformu QQ üzerinden hızla yayıldı. Çin’in bilgi denetimi henüz bu kadar sıkı olmadığı için, video ve fotoğraflar kısa sürede Doğu Türkistan’daki gençler arasında büyük infial yarattı. Olayın ardından Çinli yetkililerden hiçbir açıklama gelmemesi, Uygur halkının öfkesini daha da artırdı.
Uygurca yayın yapan internet siteleri olan “Anadilim”, “Diyarim” ve “Selkin” gibi platformlarda yoğun tartışmalar başladı. Pek çok genç, hükümetin bu saldırıya sessiz kalmasını, Uygurların can güvenliğinin devlet için önemsiz olduğunun açık göstergesi olarak yorumladı. Bu ortamda, halk arasında 5 Temmuz günü Urumçi Halk Meydanı’nda bir araya gelerek barışçıl protesto düzenleme çağrısı yayıldı. Amaç, yetkilileri açıklama yapmaya zorlamaktı.
5 Temmuz Urumçi Katliamı
5 Temmuz 2009 sabahı, binlerce Uygur genç Urumçi sokaklarına çıktı. İlk saatlerde düzenli ve barışçıl bir şekilde ilerleyen protestoya güvenlik güçleri kısa sürede müdahale etti. Çin askerleri kalabalığın üzerine ateş açtı göz yaşartıcı gazlar kullandı ve bazı bölgelerde zırhlı araçlarla doğrudan kalabalığın içine daldı. Olaylar hızla kanlı bir bastırmaya dönüştü.
Görgü tanıklarına ve insan hakları kuruluşlarına göre yüzlerce kişi olay yerinde öldürüldü, binlercesi yaralandı. Olaylar yatıştırıldıktan sonra da on binlerce Uygur genç evlerinden sorgusuz sualsiz alındı. Bunlardan birçoğundan bir daha haber alınamadı. Çin yönetimi ise olayları “etnik bir ayaklanma” olarak nitelendirerek müdahaleyi meşrulaştırmaya çalıştı.
Ancak sürgündeki Uygur grupları ve uluslararası insan hakları kuruluşları, 5 Temmuz 2009’u, halkın adalet ve güvenlik talebine karşı devletin sistematik bir şiddet politikası uyguladığı bir dönüm noktası olarak tanımladı. Bu olay, yalnızca Doğu Türkistan’da değil, Çin’in azınlık politikalarının dünya kamuoyundaki algısını da köklü biçimde değiştirdi.
Olayın soruşturulması
28 Haziran’da saldırıyla ilgili, 5 Temmuz Urumçi Katliamından sonra 10 Ekim 2009 tarihinde ancak Shaoguan savcılığı yedi kişi hakkında dava açtı.
Çinli sanıklardan birine idam cezası verildi, bir diğerine yedi yıl, ikisine altışar yıl hapis cezası uygulandı. Saldırılara karşı direnen Uygur işçilerden Yarmemet İsmail ve Osmancan Ubul altışar yıl, Yusufcan Turdi ise beş yıl hapse mahkûm edildi. Üç Uygur’un cezalarına yaptığı itiraz, 28 Ekim 2010 tarihinde Guangdong Eyalet Mahkemesi tarafından reddedildi.
Sonuç
Shaoguan’da yaşanan linç saldırısı, yalnızca birkaç gün süren bir çatışmanın değil, yıllardır biriken ayrımcılık, ötekileştirme ve yapısal baskının bir patlamasıydı. Bu olayla tetiklenen Urumçi protestosu ise Çin’in Uygurlara yönelik politikalarının en açık şekilde görünür hâle geldiği bir dönüm noktasıdır. Bugün hâlâ, kayıpların akıbeti bilinmezken, 5 Temmuz Katliamı Uygur halkının hafızasında kapanmamış bir yara olarak yaşamaktadır.
Alıntı: Abdülhalik Kara