Mar 23

RAMAZAN’A MERHABA

RAMAZAN’A MERHABA

Recep ile Şaban’ı

Üç ayları bil tanı

On bir ayın sultanı

Ramazana merhaba

* * *

Güzele alıştıran

Küsleri barıştıran

Allah’a yaklaştıran

Ramazana merhaba

* * *

Güzel göz, güzel bakış

Kula işlenmiş nakış

Bu ayda ulvî akış

Ramazana merhaba

* * *

Aşk ile ağlandığı

Sevaplar sağlandığı

Şeytanın bağlandığı

Ramazana merhaba

* * *

Bu ay rahmet ayıdır

Hepsi otuz sayıdır

Müminlerin payıdır

Ramazana merhaba

* * *

İnsanı arlandıran

Kalpleri nurlandıran

Dilleri ballandıran

Ramazana merhaba

* * *

Kuran’ın son bulduğu

Gönüllerin yunduğu

Rabbin rahmet sunduğu

Ramazana merhaba

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | RAMAZAN’A MERHABA için yorumlar kapalı
Mar 22

Dostoyevski ve Türk düşmanlığı. Kitaplarını kimler neden sansürledi?

Dostoyevski ve Türk düşmanlığı. Kitaplarını kimler neden sansürledi?

Türkiye’de Dostoyevski’yi bilmeyen biri var mıdır?
İlkokul öğrencisinden, eline kitap almamış bir kişiye kadar herkesin bir kulak aşinalığı vardır bu isme.
Peki, Dostoyevski’nin büyük bir Türk düşmanı olduğunu bilen var mıdır?
Varsa kaç kişidir?..
Dostoyevski Ruslar için sevilebilir; kendisine hürmet olunabilir; fakat Türkler için nefrete yakın bir hisle düşünülmelidir; çünkü dehşetli bir Slâvcı, bir Türk düşmanıdır.
Evet Dostoyevski siyasete karıştığı dönemlerde yazdığı makalelerinde ve kaleme aldığı kitaplarında Türk düşmanlığını açıkça dile getirmiş ve Türkler için akla hayale gelmeyen iftiralarda bulunmuştur.
Türk ve İslam karşıtlığı Dostoyevski’nin Ölü Bir Evden Hatıralar romanında, hayatının son yıllarında kaleme aldığı Karamazov Kardeşler ve 1873-1881 yılları arasındaki günlüklerinin toplandığı Bir Yazarın Günlüğü adlı eserlerinde karşımıza çıkar.
Dostoyevski, otobiyografik bir özellik taşıyan Ölü Bir Evden Hatıralar’da (1862) Sibirya’daki hapishanede karşılaştığı bir Tatar Türk’ünden bahseder. Gazin adındaki bu Tatar, romanda korkunç bir bebek katili olarak tanıtılır. Zevk için çocukları öldüren Gazin, cezaevinin en güçlü mahkûmu olmasının yanı sıra herkesin kendisinden çekindiği iğrenç ve tiksindirici bir adamdır.
“Ayrıca, onun bir zamanlar sırf eğlence olsun diye, küçük çocukları kesmekten hoşlandığını da söylüyorlardı: Küçük çocuğu uygun bir yere götürüyormuş, önce korkutuyormuş çocukcağızı, işkence ediyormuş, zavallı yavrucağız korkutmanın, dehşete düşürmenin yeterince tadını çıkardıktan sonra yavaş yavaş, hiç acele etmeden, büyük haz duyarak kesiyormuş onu.”
(Dostoyevski, Ölü Bir Evden Hatıralar, (çev: Ergin Altay), İletişim Yay., 2. Baskı)
Karamazov Kardeşler’in “Baş Kaldırma” bölümünde (5. Kitap 4. Bölüm)
İvan Fydoroviç Moskova’da bir Bulgar’dan Türkler hakkında duyduklarını anlatır.
“Bulgaristan’da Slavların başkaldıracağından korkan Türkler her tarafı yakıp yıkar ve kadınların zorla ırzına geçerler.
Çocukları öldürür, suçluları kulaklarından tahta perdelere çivileyip sabaha kadar öyle bırakır ve sabah da asarlar.
Hamile kadınların karınlarına hançerle vurarak anne karnındaki çocukları öldürürler, memedeki çocukları annelerinin gözünün önünde
havaya atıp alttan süngülerler, çocukları biraz eğlendirip güldürürler ve çocuğun en sevinçli olduğu anda tabancayla öldürürler.”
Türk düşmanlığı Dostoyevski, en büyük ve en önemli eseri gösterilen Karamazov Kardeşler’in her satırına işlenmiştir.
Bir Yazarın Günlüğü’nde, Dostoyevski’nin aşırı derecede Türk ve İslam düşmanı olduğu ve Rus halkını Türkler aleyhine kışkırttığı görülür.
Dostoyevski, Türkleri sevip onlara hak veren ve olaylara daha rasyonel ve hümanist bakan Rus aydınlarını da amansızca eleştirir.
Tolstoy ve Levin’in yanı sıra siyasal Panslavizmin ideologlarından biri olan Nikolay Yakovlevich Danilevsky de bu eleştirilerden nasibini alan isimler arasında yer alır.
Dostoyevski, İstanbul’un yönetiminin mutlaka Rusya’ya ait olması gerektiğini savunur ve şu satırları kaleme alır:
“İstanbul bizim olmalıdır, evet İstanbul Ruslar tarafından fethedilecektir, Türklerden bize sonsuza dek geçecektir.
Kısacası, sadece bize ait olmalıdır, sahip olduktan sonra biz bu kente Slavları ve sonra kimi istiyorsak onları sokacağız.
İstanbul’a, Boğazlara ve körfezlere sadece Rusya sahip olacaktır.
İstanbul’da bir ordu ve filo bulundurulacak, kaleler, tabyalar inşa edilecektir…”
Bu satırları yazan Dostoyevski, Türklerin İstanbul ve Anadolu’dan çıkarılıp
Asya steplerine sürülmesini, halifeliğin kaba kuvvetle ve siyasal olarak değil de akıllıca hareket edilerek ortadan kaldırılmasını, Ortodoks Hıristiyan inancının İstanbul’da yayılmasını, İstanbul’u ele geçirdikten sonra Türklerin ve Müslümanların silah taşımasının yasaklanmasını ve Ayasofya’nın patrik tarafından kutsanıp kiliseye çevrilmesini teklif eder.
Dostoyevski, Bir Yazarın Günlüğü’nde; Türkleri fanatik, barbar, zalim ve gaddar olarak görürken İslamiyet’i vahşet dini, Osmanlı Devleti’ni de “hasta adam” olarak niteler.
Türklerin Slav halklara çeşitli işkenceler yaptıklarını, esirlerin kulaklarını ve çeşitli organlarını kestiklerini, kadınların ırzına geçtiklerini ve hançerle delik deşik ettiklerini, erkeklerin derilerini yüzdüklerini, küçük çocukların bir kısmını bacakla- rından ikiye ayırdıklarını, bir kısmını da süngülediklerini, gözlerini oyup kazığa oturttukla-rını ve annelerinin gözleri önünde çocukların hatta kundaktaki bebeklerin parmaklarını keserek acı çektirerek öldürdüklerini söyler.
Rusların ise Avrupa halklarından bile daha medeni olduklarını, Türkleri yendikleri zaman onlara aynı şekilde karşılık vermediklerini, hatta Rus askerlerin tayınlarını Türk esirlerle paylaştıklarını savunur.
Dostoyevski yine bir başka makalesinde Türkler hakkında bütün kinlerini, iftiralarla döküyor: “Bu yalancı, rezil millet irtikap ettiği canavarlıkları inkâr ediyor.
Padişahın vükelâsı askerlerinin esir ve yaralılara işkence etmediklerini iddia ediyor. Çünkü Kur’an bu gibi hareketi men’ edermiş.
Ve biz hâlâ bu müfteriz hayvanlara insanca muamele ediyoruz. Artık zavallı çocukların gözlerini oymalarına devam etmelerini bırakmamalı. Denâetlerine tekrar başlayabilmek arzusunu onlardan tamamiyle ref’ etmeli, Türklerle bir an evvel işi bitirmelidir.”
Stefan Zweig, Dostoyevski’nin bir Orta Çağ rahibi kadar bağnaz ve dünyayı Rus emperyalizminin boyunduruğu altına sokacak kadar Panslavist bir milliyetçi olduğunu söyler.
Eserlerinde Türkler hakkında gerçekdışı ve abartılı birçok ey söylemesine rağmen Dostoyevski, Türk edebiyatında her zaman dünya edebiyatının önemli bir yazarı olarak görülmüş ve takdir edilmiştir.
Batıda özellikle Avrupa’da Dostoyevski aleyhinde yazılan yazıların onda biri, Türk edebiyatında yoktur.
İngiliz, Fransız ve Alman akademisyen ve yazarlar Dostoyevski’nin politik ve dinî fikirlerini yazarın ölümünün hemen ardından çok şiddetli bir şekilde eletirmişlerdir.
Fakat Türk edebiyatında ve basınında onun hakkında olumsuz neredeyse ciddi hiçbir yazı çıkmamıştır.
Kemal Tahir, Cemil Meriç, Nuri Pakdil, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Orhan Pamuk gibi Türk Edebiyatı’nın önemli isimleri Dostoyevski ve romanlarına hayranlıkta yarış halindedir.
Üstelik bazı kitapları, Türkçede sansürlenmiş biçimde yayınlanıyor.
Piyasada satılan Karamazov Kardeşler’in 12 ayrı yayınevinden çıkmış 12 ayrı çevirisi mevcut ve bunlardan 10’unda Dostoyevski’nin kahramanlarından birine söylettiği, Türkler’le ilgili bazı skandal cümleler ise sansürlenmiş.
Yani Türk okuru bu önemli romanı yıllardır sansürlenmiş halde okuyor. Kimi Türkler kelimesini tamamen çıkarmış. Kimi Türkler yerine “bu adamlar” demeyi uygun bulmuş.
Kimi Türk ve “öldürme” noktasında bir problem görmemiş, ama “tecavüz” cümlelerini çıkarmış.
Kimileri ise toptan çözümü tercih etmiş ve toplu imha yaparak yukarıdaki paragrafı tamamen sansürlemiş.
İletişim, Can, Sosyal, Cem, Morpa, MEB, Oda, Timaş, Antik, İskele, Engin adlı yayınevlerinden çıkan Karamazov Kardeşler’de, ilgili bölüm tahrifata uğramış.
Sadece Öteki ve Alfa Yayınları, bu bölüme sansür uygulamamış. Muhtemel ihtimal, amaç sadece para kazanmak satışların düşmesini engellemek ya da “Başımıza bir iş gelir” gayesi ile bir otosansür söz konusu kitaplarda.
Türk’e bu kadar düşman bir yazarın eserleri Türkiye’de başköşeye oturtulmuş yıllarca ve öyle de olacak gibi!..
Türk halkı bilinçten, bilgiden uzak yaşamaya devam ediyor.
Halbuki, Cumhuriyetin kurtarıcısı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk,Millî Eğitimin hedeflerini Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine 1 Mart 1922’de şöyle izah etmişti:
“Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun her şeyden evvel Türkiye’nin istiklâline, kendi benliğine, an’anât-ı milliyesine düşman olan bütün anâsırla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.”
Atatürk, “Eğitim işlerinde mutlaka başarıya ulaşmak” lüzumuna işaret ederek,“Bir milletin hakikî kurtuluşu ancak bu suretle olur” demişti…
Kurtuluş hiçbir siyasi harekette değildir, Kurtuluş her zaman Türklüktedir…

Alıntı: Erdem Avşar

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | Dostoyevski ve Türk düşmanlığı. Kitaplarını kimler neden sansürledi? için yorumlar kapalı
Mar 21

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Siz kendinizi değiştirmedikçe Allah da sizi değiştirmez” Ra’d Suresi 11. Ayet

* ” Siz bıkmadıkça Allah bıkmaz” Hz. Muhammet (sav)

* “Lalanın dibasına / Aldanma dünyasına               

    Dünya benim diyenin / Dün gittik dün yasına” Evliya Çelebi

* “Kur’an, ‘İman et ki iyi insan olasın’ demiyor, ‘iyi insan ol ki iman etmiş olasın’ diyor” Aliya İzzet Begoviç

* “Mesele dinin olup olmaması değil, dinin ne tür olduğudur. Din insanın gelişimine katkıda bulunup onun gücünü açığa mı çıkarıyor yoksa bu gücü felce mi uğratıyor?” Erich Fromm

* “Sarık Arap’ın alametidir.” Hz. Ali

* “İnsan görünüşte hür, gerçekte mecburdur” Yaşar Nuri Öztürk

* “İnsanın gerçeğini, onun algıladığı dünya oluşturur.” Doğan Cüceloğlu

* “Eğer ambarımızda hırsız bir fare yoksa kırk yıllık ibadet buğdayı nerede?” Mevlana

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Mar 20

“KALDIR BAŞINI KAN UYKUSUNDAN”

“KALDIR BAŞINI KAN UYKUSUNDAN”

Kürdistan kurma amacını güden İngilizler, İngiliz İstihbarat Subayı Binbaşı Edward William Charles Noel’i (1886-1940) görevlendirir. Noel görevine, Hindistan’da başlar ve daha sonra İran’a gönderilir. İran’da bölgedeki etnik yapı üzerine çalışır. Kürtçe öğrenir. Mondros Ateşkes Anlaşması döneminde, Bağdat’ta görevlendirilir. Yeni görevi, İngiliz desteğinde bir Kürdistan Devleti’nin kurulmasıdır. Kürtleri, Mustafa Kemal Paşa‘ya karşı ayaklandırmak için çalışır. İlişki kurduğu kişilerin tümü, 1908’de kurulan Kürtçü örgütlerin yöneticileri olan aşiret reisleri ve Nakşi şeyhleridir. İngiliz Ajanı Noel, Mustafa Kemal Atatürk‘ü öldürmeyi hedefler. Elâzığ Valisi Ali Galip’le birlikte, Sivas Kongresi’ni basma girişiminde bulunur. Ancak, başarısız olur ve Türkiye’den kaçar.(1)  Noel, 1919 ortasında bir rapor yazar ve Kürdistan haritasını çizer. Noel’in Kürdistan haritasında; Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars ve güneyi; İskenderun, Gaziantep, Urfa, Mardin, Hakkâri ve kuzeyi “Büyük Kürdistan” olarak yer alır. Bu harita, günümüzde Kuzey Irak’ta Barzani yönetimi ve PKK terör örgütü tarafından sözde Kürdistan coğrafyası olarak kullanılmaktadır.

Mustafa Kemal Paşa, 1919’da Sivas Kongresi’nde yaptığı konuşmada şunları söyler: “İngilizlerin amacının, para ile ülkemizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kürdistan kurma sözü vererek onları aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır.“(2) Mustafa Kemal Paşa ve kahraman kadrosu, son Türk vatanını parçalama projesini kavramış ve şiddetle karşı koymuştur.

10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’nda da, Türkiye’de bir Kürdistan ve Ermenistan devleti yer alıyordu.

***

ABD’nin Orta Doğu’ya vermek istediği yeni şekli, ABD’li Profesör Noam Chomsky 1983’te yayımlanan “Kader Üçgeni” adlı kitabında kaleme alır. Kitapta, Kudüs Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nün raporuna yer verir. Bu raporda şu bilgiler vardı: “Orta Doğu’da ulusalcılık ve ulusal kimlik yok edilmeli, bunun için de Orta Doğu Osmanlılaştırılmalıdır. Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemlerin çarkları rahatlıkla işleyecektir. ABD için en tehlikeli düşman ve tehdit, bağımsızlık tehdididir.”(3)  

Rapor’da, Irak’ın üçe bölüneceği belirtiliyor. Lübnan’ın beş parçaya ayrılacağı; Suriye’nin üç devletçik olacağı yer alıyor. İsrail’in güvenliği için, Suriye’nin parçalanmasının zorunlu olduğu kaydediliyor. Ayrıca raporda, İran’ın Sünniler, Şiiler, Persler ve Türkler olarak parçalanması; Türkiye’nin de Sünni, Aleviler ve Kürtler olarak üç devletçiğe bölünmesi açıklanıyor.(4)

***

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Orta Doğu Direktörü Graham Fuller, 1990’da şunları söyler: “Kemalizm bitti. Dünyadaki bütün liderler gibi o da sonsuza dek yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur’an hâlâ veriyor. Bu nedenle, kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir.”(5) 2000’lerden bugüne, Türkiye’de yaşanan gelişmelere, kutuplaşmaya bakın. Göçmen politikasına, sınır kentlerindeki demografik değişim tehlikesine, TSK’nın sağlık sistemine ve kurumların güvenilirlik durumuna bakın. Ve devlet kurumlarının, büyük depremdeki performanslarına bakın.

***

2006’da ABD Silahlı Kuvvetler Dergisinde, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) haritası yayımlandı. Binbaşı Noel, Sevr, Barzani Yönetimi ve PKK terör örgütü sözde haritasıyla aynı. Tarihî süreç, adım adım akıyor.

ABD’nin etkili Dışişleri eski Bakanı Kissinger 2014 yılında, Amerikan NBR Radyosuna verdiği demeçte, “1919-1920 yıllarında yapılan ittifaklarla kurulan ulusal sınırlar bir bütün olarak yıkılmalıdır” dedi. (6)

Gelinen aşamada; Irak, Suriye, Libya parçalandı. Filistin yok edildi. Sıra İran ve Türkiye’de.

***

28 Şubat 1991’de Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra, Kuzey Irak’taki Kürtleri o zamanki Irak lideri Saddam Hüseyin’e karşı korumak için, dönemin Cumhurbaşkanı Özal, ABD’den, Türkiye’ye “Çekiç Güç” gönderilmesini istedi. ABD liderliğinde İngiliz, Fransız uçak ve helikopterlerinden oluşan kuvvet, Türkiye (İncirlik, Pirinçlik) üzerinden “Çekiç Güç” harekâtını gerçekleştirdi. 1991 yılında, Irak Hava Sahası’nda 36’ncı paralelin kuzeyi ile 32’nci paralelin güneyi “Uçuşa Yasak Bölge” ilan edildi ve bu bölge Irak Hava Kuvvetleri’ne yasaklandı. Çekiç Güç, 12 yıl boyunca Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti’nin kurulmasına şemsiye oldu ve PKK terör örgütünün canlanmasına uygun ortam sağladı Ekilen rüzgâr, gelecekte yıkıcı bir fırtınaya dönüşecekti.(7)

***

25 Eylül 2017’deIrak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), sözde “Güney Kürdistan’ın Bağımsızlığı” için “Bağımsızlık Referandumu” yaptı. Barzani uygun zamanı kolladı, ABD, Rusya, Fransa ve İsrail’i arkasına alarak Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek “Bağımsızlık Referandumu”na gitti. Kerkük’ü de sınırlarına katacak şekilde oyununu oynadı. Referandumda yaklaşık %93 “Evet” denildi. ABD ve Fransa referandumun yapılmasına değil, zamanlamasına karşı çıktılar. Türkiye, Irak ve İran şiddetli tepki gösterdiler.(8) Bağımsızlık kartı, uygun zamanda ileri sürülmek üzere cebe konuldu.

***

Katolik dininin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Françesko, Irak ziyareti kapsamında 8 Mart 2021’de IKBY’ye gitti. Papa’nın ziyareti şerefine hatıra pulu bastırıldı. Söz konusu haritada; Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars ve güneyi; İskenderun, Gaziantep, Mardin, Hakkâri ve kuzeyi “Büyük Kürdistan” olarak gösterildi.(9) Papa pulu haritası, Binbaşı Noel’in, Sevr’in, PKK terör örgütünün, ABD’nin BOP sözde Kürdistan haritasıyla aynı. Aslında, hedef Türkiye idi ve artık gizlenmiyordu.

Ve sonra, Türkiye hatalı Suriye ve göçmen politikasıyla dünyanın en fazla göçmeninin barındığı bir ülke oldu. Başta Hatay olmak üzere sınır kentleri, demografik yapının değişme tehlikesiyle yüz yüze kaldı. 1919’da İngiliz İstihbarat subayı Binbaşı Noel’in hazırladığı haritanın, Sevr, BOP, PKK terör örgütü ve Papa pulu sözde Kürdistan haritasının Irak ve Suriye halkaları tamamlandı. Kaldı, Türkiye ve İran, sınır kentlerindeki demografik yapının değişimi ile Hatay üçüncü halkayı oluşturacak ve Binbaşı Noel’in çizdiği Akdeniz’e çıkışı olan bir Kürdistan hayali gerçekleşecek.

Tarih acımasızca zincirini örerken, Türkiye’de, yabancılara toprak ve mülk satışı henüz durdurulmadı. Sınır kentlerinde, Türk vatandaşı olsa bile yabancılara mülk satışı henüz yasaklanmadı. Sığınmacı ve göçmenlerin ülkelerine gitmeleri; en azından, sınır kentlerindeki sığınmacıların ülkelerine ya da Avrupa’ya gidişleri için somut adım atılmadı. Türkiye’yi göçmen ülkesi durumuna getiren, “Geri Kabul Anlaşması” iptal edilmedi. Ne yazık ki bu yüzden, Binbaşı Noel’in haritası, Sevr ve Papa pulu haritası hayalini yaşayanlarla, Soros hedeflerine hızla ilerliyorlar.

Kaldır başını kan uykulardan!..

——————

(1) Kaya Atabek, Türk Siyasetinde Kürt İslamcılar, İleri Yayınları, 2. Baskı, 2015, s. 137-138.

(2) Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanmaları, Tekin Yayıncılık, 1995.

(3) Noam Chomsky, Kader Üçgeni: ABD-İsrail ve Filistinliler, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993.

(4) Noam Chomsky, Kader Üçgeni: ABD-İsrail ve Filistinliler, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993.

(5) Cumhuriyet Gazetesi, 26 Şubat 1990.

(6) Mehmet Yuva, Aydınlık Gazetesi, 10 Eylül 2014.

(7) Mehmet Ali Güller, Suriye’nin Sevr’i Amerikan Koridoru, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015.

(8) https://www.aa.com.tr/tr/analiz/ikby-bagimsizlik-referandumunun-ucuncu-yilinda-ne-kazandi-ne-kaybetti/1985204 (Erişim, 14 Haziran 2022, 16.04); https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/barzaniden-referandum-sonrasi-ilk-aciklama-832362 (Erişim, 14 Haziran 2022, 16.05).

(9) https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/hatira-pulu-skandali-6305443/ (Erişim, 14 Haziran 2022, 16.23).

(8)https://www.hurriyet.com.tr/dunya/papa-pulunda-harita-skandali-barzanilerden-buyuk-kurdistan-propagandasi-41759135 (Erişim, 29 Nisan 2022, 13.49).

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | “KALDIR BAŞINI KAN UYKUSUNDAN” için yorumlar kapalı
Mar 19

KURNAZ ASKER

KURNAZ ASKER

Ordunun 55. alayında görevli olan bir albay girdiği hiçbir iddiayı kaybetmemesiyle ün yapar. Siyaha beyaz der gene kazanırdı.
Gün gelir bu albayı 55. alaydan 51. alaya transfer ederler. Geldiğini komutana bildirmek için komutanın ofisine girer ve bekler. Komutan geldikten, gerekli selamlaşma ve formaliteler yerine getirildikten sonra albay der ki:
– Komutanım ben sizi bir yerden tanıyorum!
– İmkansız! ben seni hayatımda ilk defa görüyorum, ismini dahi duymadım daha önce.
– Ben sizi Vietnam savaşından tanıyorum komutanım, aynı siperde yan yana savaşmıştık!
– Albayım saçmalamayın ben Vietnam’da savaşmadım ki! Komuta merkezindeydim ve bölüğü idare ediyordum
– Komutanım çok net hatırlıyorum! Hatta sizin kıçınıza bir mermi isabet etmişti ve çok kötü yara olmuştu!
– Olum adamı delirtme, sen başkasıyla karıştırıyorsun beni!
– Komutanım sizle 20 dolarına bahse girerim kıçınızda bir mermi yarası var!
Komutan bunun üstüne 20 dolar kazanma karşılığında bunu kanıtlamaya karar verir ve açıp kıçını yara izi olmadığını gösterir.
– Özür dilerim komutanım sizi başkasıyla karıştırmışım!!
– Neyse olur böyle şeyler! der ve 20 dolarını memnun bir ifadeyle alır!
Albay gittikten 10 dakika sonra telefon çalar ve komutan telefonu açar, karşıdaki ses 55. alay komutanının sesidir.
– Albay geldi değil mi?
– Geldi!
– Kimseyle iddiaya girmedi değil mi?
– Aslına bakarsanız girdi ve hatta kaybetti!
– Komutanım lütfen bana albayın sizin kıçınızı gördüğünü söylemeyin!
– Nerden anladınız bunu?
– O kurnaz 55. alaydaki herkesle kişi başı ellişer dolarına 51. alayın komutanının kıçını görebilirim diye iddiaya girdi de

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | KURNAZ ASKER için yorumlar kapalı
Mar 18

ÇANAKKALE RUHU

ÇANAKKALE RUHU

Atatürk, büyük komutan olarak tarih sahnesine çıktığı Çanakkale’yi destan yapan mücadelesi ile ilgili de, Türk askerinin ruh kudretine vurgu yaparak; “… Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran da bu yüksek ruhtur.” demişti.

Peki, kimdi onlar? Türk askeri kimlerden oluşmuştu?

Bütün bir milletin çocukları etnik ırklarına bakmadan ellerinde boylarınca tüfek, çocuk gülümsemesi yüzlerinde; 15 yaşında kınalı kuzular da vardı, üniversiteyi bin bir zorlukla okumuş ama vatan için düşünmeden cepheye koşmuş gençler de…

Kiminin kıyamadığı evladı, kiminin babası, ağabeyi… Baba-oğul, abi-kardeş… birlikte düşünmeden, Türk milleti bu günleri görebilsin diye ölüme yürüdüler.

Hürriyet Necdet Doğan anlatıyor; “Alay Tabibi Doktor Dimitri ağır yaraları nedeniyle öleceğinin farkında, son bir gayretle Ali Çavuş’un yakasına sarılır ve şöyle der; ‘Bak Ali Çavuş, sakın ha, çocuklar beni gavurdur, şudur budur diye başka yere gömmesinler ha, beni de sizin aranıza gömsünler’ diye yalvarır…”

Millet olmanın, kader birliği yapmanın büyük mirası omuzlarımızdadır…

Kuldan-ümmetten-azınlıklardan millet yaratmıştır Çanakkale Zaferi… Milli bilinç ortaya çıkmış ve sonrasında Kurtuluş Savaşı bu büyük ruh ve bilinç ile kazanılmıştır.

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!  

 Her bir can kurban olur ovasına, dağına

 Kâinat selam durur o kutsal bayrağına

 Kanla yazdı şehitler bu vatan toprağına

 Şunu bilsin bu dünya, Türk’e kefen biçilmez

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

 Bu kahraman bir ırkın, bir dinin ordusudur

 Asırlara hükmeder, zalimin korkusudur

 Cephede bile olsa barışların usudur

 Bağımsızlık şerbeti kan dökmeden içilmez

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

 Garbın tüm cellâtları ordular kurdursa da

 Silahları kuşanıp ırkıma saldırsa da

 Beynime, yüreğime mermiler yağdırsa da

 Pısırık, korkak, kaçak ahirete göçülmez

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

 Hindu’su, Anzak’ı, yamyamı yurda doldu

 Vatan, millet uğruna binlerce güneş soldu

 Bu imanlı göğsünde çelikler tuz-buz oldu

 Bomba, gülle, kurşundan o an yer, gök seçilmez

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

“Her an için cephede ölüm muhakkak, gerçek

 Kimisi Kur’an okur, kimi dua ederek

 Kimisi de bir yandan tekbirler getirerek” (*)

 Yiğitler, kahramanlar hiçbir vakit küçülmez

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

 Çanakkale namustur, şereftir, ırka şandır

 Bu vatan toprağına ekilen nice candır

 Tarihin kaydettiği zafer dolu destandır

 Ölüme meydan okur hiç bir yiğit çekilmez

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

 Dalgalanır her şafak bu bayrak inmez asla…

 Beş vakitte okunan ezanlar dinmez asla…

 Ölü değil şehitler, şehitler ölmez asla…

 Hürriyet sevdasına kolay paha biçilmez

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

 Geçilir elbet candan, seven yardan geçilir

 Cehennemi andıran kızıl hardan geçilir

 Vatan toprağı hariç her diyardan geçilir

 Yurtsuzlar yöresinde bayrak, sancak açılmaz

 Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!

* * *

 (*)  Çanakkale Savaşında Mustafa Kemal –ATATÜRK- tarafından söylenmiştir.

Kenan Şahbaz

Posted in Gündem, Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | ÇANAKKALE RUHU için yorumlar kapalı
Mar 17

ATATÜRK MİLLÎ BÜTÜNLÜĞÜ NASIL SAĞLADI?

ATATÜRK MİLLÎ BÜTÜNLÜĞÜ NASIL SAĞLADI?

Hasan Hüsnü (Açanal) Efendi, Urfa’da doğmuştu. Ulemadan Müftüzade Abdurrahim Efendi’nin oğluydu. Medresede din dersleri almıştı. Ayrıca Tarih, Coğrafya, Fizik ve Matematik gibi dersler de okumuştu.
16 Temmuz 1911 yılında Urfa müftüsü oldu. Milli Mücadele’nin başlamasıyla, milli harekât yanında yer aldı. Bu konuda vaaz ve konuşmalarıyla halkı aydınlatıyordu.

30 Ekim 1919’da Urfa’nın Fransızlar tarafından işgalinin başlamasıyla Urfalılar adına şehrin diğer ileri gelenleriyle birlikte İstanbul Hükümeti’ne protesto telgrafı çekti.

Paşa, 31 Ekim 1919 tarihinde müftü ve ileri gelenlere aşağıdaki telgrafı gönderdi:

“Müftü Hazretleri, Vatan ve dinimizle ilgili hislerinize şükran duyuluyor. Meşru bir hükümet ve bağımsız bir millet olarak yaşamaya azmetmiş bulunan milletimiz, geçici de olsa hiçbir ecnebi işgal ve kontrolünü kabul edemez, milli teşkilatlanmayı genişletiniz…”

Din adamları vatanlarının namus derdine düşmüştü…                                         1885’te Sultan Abdülmecid’in kızı Mediha Sultan’la evlendirildiği günden sonra lakabı “Damat” Ferit olmuştu. Üç yıl sonra da vezir rütbesine yükseltilerek “Paşa” unvanını almıştı…

Atatürk, İngiltere temsilcileriyle Türkiye’nin İngiliz mandasını kabul ettiğini öğrenince sinirleri alev topuna dönüştü. Güvenliği de tehdit altındaydı. Yakalanıp, asılacağı konuşuluyordu.

Sosyal yaşamı berbat denilecek kadar yoksundu. Bazı geceler, sabahlara kadar küçük petrol lambasının cılız ışığında çalışıyordu.
Kendisine çay getirip götüren genç bir hizmetlisi vardı. Gencin babası gizli gizli ve sık sık geliyor, oğluna, “Etme, eyleme, evine dön, bugün yarın şehir basılacak! Mustafa Kemal ve arkadaşları yakalanacak! Onlar her şeyi göze almışlar, sen aileni düşün!” diyordu.
Bu geliş gidişlerin farkına vardığında genci yanına çağırttı:

“Sık sık sana gelen kimdir evlat?”

Ikına sıkına, “Babamdır Paşam…” diye yanıtladı. “Ne istiyor?” diye sordu. Açık yüreklilikle yaşananları anlattı.

Üzerine yöneldi, elini omzuna koydu:

“Hizmetinden memnunum, fakat baba hakkı büyüktür. Mademki razı olmuyor, git! Git, fakat babana söyle ki vatan elden giderse evladın ne hükmü kalır?”

Çaycı genç o günden sonra Paşa’nın yanında hizmete devam etti.

Alıntı: Yaşar Gürsoy

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | ATATÜRK MİLLÎ BÜTÜNLÜĞÜ NASIL SAĞLADI? için yorumlar kapalı
Mar 16

BÖYLE BİR SEVDAYA ÖMÜR ADARIM

BÖYLE BİR SEVDAYA ÖMÜR ADARIM

* * *

Yürek kovanında her dem bal, arım

Böyle bir sevdaya ömür adarım

Mehtabım her gece seyre dalarım

Böyle bir sevdaya ömür adarım

* * *

Nasıl sevdiğimi o da bir bilse

İki yürek birden bir dile gelse

Bu sevda vuslatla bize de gülse

Böyle bir sevdaya ömür adarım

* * *

Duygular sel olur akışır o an

Sevdalı yürekler bakışır o an

Bu yüce sevda ki yakışır o an

Böyle bir sevdaya ömür adarım

* * *

Aşkı, sevgisiyle büyütse her gün

Her türlü nefreti çürütse her gün

Alıp dizlerinde uyutsa her gün

Böyle bir sevdaya ömür adarım

* * *

Özlemle sevgiyi iç kana kana

Canım, her dem muhtaç candan bir cana

Karadır gözlerim sevdadan yana

Böyle bir sevdaya ömür adarım

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , | BÖYLE BİR SEVDAYA ÖMÜR ADARIM için yorumlar kapalı
Mar 15

ANAYASA’DA “BAŞKANLIK” DİYE BİR MADDE Mİ VAR?

ANAYASA’DA “BAŞKANLIK” DİYE BİR MADDE Mİ VAR?

Saray’ın hiçbir surette görmek, okumak istemediği Prof. Dr. Kemal Gözler, daha 2017’de referandum oylanmadan önce yazdı:

“Önerilen sistem, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş duyulmamış, bir ‘neverland hükûmet sistemi’dir. Böyle bir sistem tasarlamak utanılacak bir şey değildir. Ama bunu tasarlayanların halkın karşısına çıkıp açıkça ve dürüstçe, ‘bakın, oylayacağınız hükûmet sistemi, başkanlık sistemi değil; bu dünyada eşi benzeri görülmemiş, bizim tasarladığımız, türü kendine özgü bir sistemdir’ demeleri gerekir.

Keza, halkoylaması sürecinde tartışmaya katılan herkesin, dürüst ve samimî olması, parlâmenter sistemi veya başkanlık sistemini savunmak için, parlâmenter sisteminin veya başkanlık sisteminin hükümet darbelerine yol açtığı gibi ispatı gayrikabil iddialardan veya parlâmenter sistemin Türkiye’ye ilk defa 1961 Anayasasıyla geldiği gibi gerçek dışı olan beyanlardan kaçınması gerekir.

Halka güveniyorsanız, halka saygınız varsa, halkoylamasından önce, ‘cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi’ diye bir sistemin olmadığını ve keza önerdiğiniz sistemin ‘başkanlık sistemi’ ile de uzaktan yakından ilgisinin bulunmadığını halka açık ve dürüst bir şekilde söylemeniz gerekir. Halkın neye oy verdiğini bilmesi en doğal hakkıdır.” 

(Kemal Gözler, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi mi, Başkanlık Sistemi mi, Yoksa Neverland Sistemi mi? – 16 Nisan’da Neyi Oylayacağız?”, www.anayasa.gen.tr 24.2.2017)

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ANAYASA’DA “BAŞKANLIK” DİYE BİR MADDE Mİ VAR? için yorumlar kapalı
Mar 14

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir.” Shakespeare

* “Diyelim ki dilediğimi yapmakta özgürüm; peki, dilediğimi dilemekte özgür müyüm?” Arthur Schopenhaure

* “Hidayet 4 mertebedir ve bu mertebeler arasında hiyerarşi vardır. Bu mertebelerden birincisinin hakkını verip onu elde edemeyen, ikinciyi hak edemez, hatta böyle birine ikinci mertebe teklif bile edilemez. Bunlar; aklın hakkını vermek, zorunlu genel ilimlerin hakkını vermek. Bunun sonucu peygamberlerin mesajından yararlanma aşamasından hayır görmek için ‘baraj aşaması’ olan akıl ve bilgi aşamasının gereklerini yerine getirilmelidir” Isfahanlı Ragıp

* “ Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.”Carl Jung

* “Yaşam enerjisinin kaynağını kişinin özüdür, özünden kopan kişinin yaşam şevki kalmaz.” Doğan Cüceloğlu

* “Şimdi, Tanrı üzerinde tartışmaktan vazgeçip bunun yerine putperestliğin çağdaş biçimlerinin maskesini düşürmek üzere bir araya gelmenin zamanıdır.” Erich Fromm

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı