Kas 07

KÖYLERİMİZDE İSTİKLÂL MARŞIMIZ, ANDIMIZ OKUNACAK.

KÖYLERİMİZDE İSTİKLÂL MARŞIMIZ, ANDIMIZ OKUNACAK.                  

Köy okullarını açacağız                                                                                                                                                                                              Cumhuriyet eğitim seferberliğini köy okullarından başlattı. Önce köylere gidecek öğretmenler yetiştirdi. Sonra o idealist öğretmenleri, köylere dağıttı. Bilim ve fennin ışığını, memleketin dört bir yanına yaydı. Ne acıdır ki; bugün Cumhuriyetin bu vizyonundan olabildiğine uzaktayız. Ak Parti’nin eğitimde yol açtığı en önemli tahribatlardan biri, hiç şüphesiz köy okullarının kapatılması politikasına, hız vermesiyle yaşandı. Son 20 yılda, 20 binden fazla köy okulu kapatıldı. Taşımalı eğitim sistemi denilen, garabet bir uygulamaya geçildi. Sonuçta ortaya çıkan manzarada; köy var, köyde çocuk var, ama okul yok. Bugün tam tamına, 722 bin 845 çocuğumuz köyden şehir merkezlerine taşınıyor. Köy okulları kapatılınca; Millî bayramlarımız artık köylerimizde kutlanmıyor. Artık İstiklal Marşımız, her Pazartesi köylerde okunmuyor. Bayrağımız göndere çekilmiyor. Köy okulları kapatılınca; köy hayatı da canlılığını kaybetti. Tarım bitti, hayvancılık bitti. Oysaki Atatürk’ümüz ne diyordu: ‘Köyler ülkemizin kılcal damarları, köylüler de milletin efendisidir.’  Bugün maalesef Cumhuriyet’in geleceği emanet ettiği o nesiller, artık o köylerden çıkmıyor.

Kız çocuklarının durumu                                                                                                                                                                                                     Ortaya çıkan yanlış eğitim politikası, ardı ardına yanlışlar üretiyor. Çocuklarını köyden uzağa göndermek istemeyen ana babalar, ilk 4 yılın sonunda, çocuklarını okuldan alıyor. Özellikle kız çocuklarımız, erken yaşta okuldan alınıyor. Herhangi bir meslek sahibi olamıyor. Kimisi çocuk yaşta evlendiriliyor. Gelecek hayali kuramıyor. TÜİK rakamlarına göre, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilme oranı, erkek çocuklarımızın tam 21 katı. Son 20 yılda, 1 milyon kız çocuğumuz, yaşları tutmadığı için, mahkeme kararı sonucu evlendirildi. Bu yanlış uygulanan politikanın ortaya çıkan en küçük  ucube sonucu. Oysa taşımalı eğitim sistemine harcadığınız para 20 milyar lirayı aşmış durumda. Bu parayla okullar fiziki olarak güçlendirilebilir ve teknolojik imkânlarla donatılabilirdi.

Gençler sahipsiz                                                                                                                                                                                                                    Köylerde yaşayanların durumu ortadayken, büyük kentlerde ve küçük kentlerde yaşayan gençlerimiz ise kendilerini sahipsiz ve çaresiz görüyorlar. Gençlerin elinden Cumhuriyetin imkânları alınmış durumda. Onların yükselme, başarma, hayallerine kavuşma umutları yok olmuş durumda. Bu kargaşa sistem gençlerin elinden çocukluklarını, gençliklerini ve en güzel yıllarını çaldı. Kafalarına göre getirdikleri sistemi gerçekleştirmek için ilk önce Cumhuriyete ve onun ilkelerine saldırdılar. Saldırılarını halkı aldatarak gerçekleştirdiler. Yandaşları paraya boğdular. Şimdi para bitti sistem sarsıldı. Yandaşların bile pusulaları bozuldu. Çıkış yolu arıyorlar. Milletin sinir uçlarıyla oynayarak, milleti birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Millet uyandı, artık milleti kavga ettirerek seçim kazanma devri bitti. Kavgadan siyasi rant devşirildiği devirler tarihe karıştı. Millet kendi gücüyle bu yandaş düzene son verecek.

KÖYLERİMİZDE İSTİKLÂL MARŞIMIZ, ANDIMIZ OKUNACAK.

 

TÜRKİYE İYİ OLACAK!

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | KÖYLERİMİZDE İSTİKLÂL MARŞIMIZ, ANDIMIZ OKUNACAK. için yorumlar kapalı
Kas 06

“VİCDANIM MÜSAADE ETMEDİ”

“VİCDANIM MÜSAADE ETMEDİ” 

Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına konuk olan Meral Akşener bu konudaki soruya verdiği yanıtta şunları söyledi;

– “28 Şubat için çağrıldım. Orada ölümle tehdit edilen kişi bendim. Gittim, konuştum, ifademi verdim. 7 saat ayakta ifade verdim. Ondan sonra bana ‘şikâyetçi misin?’ dediklerinde, ben kişisel olarak şikâyetçi olamam, buna siz karar vereceksiniz dedim.

Rahmetli Şevket Kazan abi bunun üzerine şikâyetini geri çekti. Tahmin edemeyeceğiniz hakaretlere maruz kaldım.

Ama bunlara direndik. 90 yaşındaki insanların hapislerde olmasını doğru bulmadığını ifade etmek isterim. Vicdanım müsaade etmedi.”

28 Şubat davasında hükümlü olan emekli generallerin avukatlarından Hüseyin Ersöz, Adil Yargılanma Hakkı’nın ihlal edildiğine dikkat çekerek özetle şunları söyledi;

– “28 Şubat Davası hukuki değil siyasi bir yargılama sürecinde gerçekleşmiştir.

Yargılamanın Adil Yargılanma Hakkı’na uygun gerçekleştiğini söyleyemeyiz. 400 günü aşan bu süreçte cezaevinde olan emekli askerlerin, sağlık sorunlarına karşın özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları, kamu vicdanını yaralayan bir durumdur.

Anayasa Mahkemesi tarafından bir hak ihlali kararı verilerek, infazın durdurulması gerekmektedir.

Aksi halde bu insanların yaşayacakları mağduriyet, hukuk tarihimizde acı bir tablo olarak yer alacaktır.”

FETÖ kumpası ile organize edilen 28 Şubat davasının mağdurlarından emekli Tümgeneral Cevat Temel Özkaynak’ın eşi Sumru Özkaynak şu mesajı gönderdi:

– “İyi günler Orhan Bey sizinle paylaşmak istedim, eşim dahil üç kişi sonra da Hakkı Paşa hastalandı 4 Covid vakası oldu gerçekten artık isyan ediyorum orada hastane var, keşke oraya yatırıp göz önünde tedavi etseler ne kaybederler?

Dün gece eşim boğazlarından rahatsızlanmış sabah söylemiş boğazım ağrıyor diye doktorla görüşüp hastaneye götürmüşler serum takılmış resmen eziyet ediyorlar artık ne düşünüp ne yapacağımızı bilemiyoruz.

Aydan Amiralimize yapılan ortada ne. Bitmez kin, nefret anlamak mümkün değil sizinle paylaşmak istedim kusura bakmayın.”

Sumru hanımın eşinin emekli maaşını alırken nasıl haksız kesintiler yapıldığının da tanığıyım.

Av. İrem Çiçek sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

– “Hastane Heyetinin hayati riski var dediği ancak cezaevinde kalabilir raporu verdiği Çetin Doğan ve arkadaşları için, ey vicdan neredesin?”

Cezaevinde Anayasa Mahkemesi kararını bekleyen emekli generallerin yaşları ve sağlık durumları şöyle;

– Orgeneral Fevzi Türkeri (82): Şeker, tansiyon, kalp, bel fıtığı.

– Orgeneral Çetin Doğan (83): Kalp, prostat, tansiyon ve diyabet.

– Orgeneral Ahmet Çörekçi (90): Şeker, tansiyon, kalp.

– Orgeneral İlhan Kılıç (86): Kalp.

– Korgeneral Yıldırım Türker (82): Kalp ve prostat.

– Korgeneral Hakkı Kılınç (82): Denge bozukluğu, şeker ve kalp.

– Korgeneral Çetin Saner (84): Bel rahatsızlığı.

– Korgeneral Vural Avar (85): Demans.

– Koramiral Aydan Erol (81): Ağız içi kanseri.

– Tümgeneral Kenan Deniz (75): Parkinson, Alzheimer, fıtık.

– Tümgeneral Erol Özkasnak (77):  Tansiyon, glokom, şeker.

– Tümgeneral Temel Özkaynak (78): Bel fıtığı, göz tansiyonu.

– Tuğgeneral İdris Koralp (74): Şeker ve tansiyon.

Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpasları şerefli Türk ordusuna Amerika ve FETO iş birliği ile kuran AKP iktidarının baskısı olmasa 28 Şubat davasından tek bir gün dahi mahkûmiyet kararı çıkmazdı.

Bunu generallerin avukatlarının tamamı defalarca açıkladılar.

28 Şubat kumpas davasında FETÖ’cü savcılar şöyle:

– Mustafa Bilgili: Meslekten ihraç edildi tutuklu.

– Hüseyin Ayar: Meslekten ihraç edildi.

– Fikret Seçen: Balyoz Davası savcısı. Meslekten ihraç edildi. Halen firarda.

– Kemal Çetin: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

– Cemil Tuğtekin: Meslekten ihraç edildi.

– Mehmet Özgür: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

 Tutuklama kararı veren Hâkimler:

– Mustafa Karatay: Meslekten ihraç edildi.

– Muhammet Alabaş: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

– Ali Ertan: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

– Haydar Kolu: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

– Mehmet Hamzaçebi: Meslekten ihraç edildi.

– Mehmet Erdoğan: Meslekten ihraç edildi.

– Vedat Dalda: Meslekten ihraç edildi.

– Dündar Örsdemir: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

– Nihal Uslu: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

– Abdullah Bahçeci: Meslekten ihraç edildi.

– Halil İbrahim Kütük: Meslekten ihraç edildi. Halen firari.

– Ahmet Korkmaz: Meslekten ihraç edildi. Halen tutuklu.

– Kadriye Çatal: Meslekten ihraç edildi.

– Hakan Oruç: Meslekten ihraç edildi.

 

Kaynak: Medya

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | “VİCDANIM MÜSAADE ETMEDİ” için yorumlar kapalı
Kas 05

DEVLET KRİZİ

DEVLET KRİZİ

 

Demokrasilerde devlet toplumun mülkü olduğu için kutsaldır. Halk, Anayasa ve yasalar ile kurumsal devlet yapısını oluşturur. Bunun içindir ki; Devlet bir toplumun aklı ve hafızasıdır.

Otokratik ve totaliter rejimler kurumsal devlet istemez. Bu tür rejimlerde iktidarda olanlar veya diktatör varlığını sürdürmek için devlet gücünü ve imkânlarını kullanır.

Komünist sistemlerde devlet partinindir. Sovyetlerde, Stalin devlet gücünü başta Ukrayna’da Holodomor (1932-1933 arasında Ukrayna’da ve Rusya’nın Kuban bölgesinde yaklaşık olarak 8 milyon insanın öldüğü olaylar) olmak üzere milyonlarca insani öldürmek için kullandı. Hitler insanlığı devlet gücünü kullanarak katletti. Bu gün Rusya’nın Putin’i  kendi  iktidarı için, eski Sovyet ülkelerini tehdit ediyor ve Ukrayna’da da insanlık suçu işliyor.

İran’da da devlet devrim muhafızlarına emanet edilmiştir. Ekonominin yüzde 45’i dini vakıflarındır.

Bizim en fazla dikkat edeceğimiz kurumsal devleti korumak olmalıdır. Ama  uygulamada maalesef bu hassasiyet kayboldu.

  1. Bu sene Ağustos sonunda Kayseri Tomarza ilçesinde AKP Gençlik Kolları karakol bastı ve polis darp etti. Bu tür olaylar her zaman yaşanıyor. On sene önce, Üniversite sosyal tesislerinden bir toplantı vardı. Tanıdığım ve işi müteahhitlik olan bir genç, polis çakarlı arabayla gelmişti. Kim diye sordum. AKP’de Gençlik kolu başkanı dediler.

Meclis toplantısı için Sabiha Gökçen hava alanında sık karşılaştığım bir durum vardı. Ankara’ya giderken başbakan olduğunda milletvekillerine VİP’ten giremezsiniz, başbakan var derlerdi. Sonra başbakanın salonu ve tuvaleti ayrıldı.

Cumhurbaşkanı Üniversitelere rektörleri liyakata göre değil, AKP’ye ve kendi anlayışına yakın olanları atıyor. Bir rektör atamak için 3 yıl şartını kararname ile geçici olarak kaldırdı, aynı şartı tekrar getirdi.

  1. Yasalara göre çakarlı arabayı polis kullanır. Ama bakanlar, rektörler, AKP milletvekilleri ve AKP örgüt üyeleri çakarlı araba kullanıyor. Bu tür yanlışlar yalnızca Kabile devletlerinde yaşanır.
  2. Seçimlerde Cumhurbaşkanı devlet imkânlarını istediği gibi kullanabiliyor. Diğer partiler açısından antidemokratik oluyor ve  haksız rekabet oluşuyor. Aynı zamanda hükümet üyeleri ve Cumhurbaşkanı konvoyları toplumu huzursuz ediyor. Üstelik tüm arabalar devlet imkânlarıyla alınmış ve ithal lüks arabalardır. Siyasi iktidar konvoylara karşı oluşan toplumsal tepkiyi neden göremiyor?
  3. Almanya’da devlet vatandaş desteği ile objektif kriterlere göre vatandaşa maaş ödeme kararı aldı. Türkiye’de ta baştan beri AKP bütçeden halka yardımve II başlığı altında halka para dağıtıyor. Ama hangi kriterlere göre olduğunu ve bütçe tekniği değiştiği için detayını bilmiyoruz.
  4. Yıllarca devlet imkânları FETÖ tarikatına verildi. Arkasından o zaman Başbakan olan Erdoğan, ”ne istediniz de vermedik?” dedi. Bu günde basında hangi bakanlıkta hangi tarikatın etkili olduğu yazılıyor. Bu demek ki siyasi İktidar devlet imkanlarını kendi lehine istediği gibi kullanabiliyor.
  5. Kamu personeli alımında, hükümetler istediklerini önce diyanet işleri başkanlığına sınavsız alıp orda bakanlıklara dağıttı. Yetmedi, mülakat sitemi getirdiler ve istediklerini aldılar. Liyakata dayalı kurumsal devlet kalmadı.
  6. Demokrasilerde devlet yönetimi halk tarafından geçici olarak seçilen iktidarlara verilmiştir. Tarihte ve bu gün  hiçbir iktidar ülke nüfusunun yüzde onu kadar mülteci olup olmadığı tartışmalı olan bir nüfusa devlet imkânlarını tahsis etmemiştir. Tek başına bu örnek iktidarın devleti kendi malı gibi gördüğünün bir göstergesidir.
  7. Çete iddiaları, çete mensupları ile hükümetin ve destekçilerinin diyaloğu, devletin nasıl kullanıldığına dair toplumu rahatsız eden şaibeler oluşmasına neden oldu. Toplumun devlete güveni kayboldu.

Siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamak istiyorsak, önce devleti denetime açık, liyakat esaslı, tarafsız ve kurumsal devlet haline getirmek zorundayız.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , | DEVLET KRİZİ için yorumlar kapalı
Kas 04

MEDENİ OLMAK İÇİN

MEDENİ OLMAK İÇİN

 

Batılı hak belledik

Esrar, morfin telledik

Biz, bizi tepeledik

Medeni olmak için!

 

Nikâhsız orda, burda

Sarmaş dolaş her turda

Fuhuşu soktuk yurda

Medeni olmak için!

 

Aydınımız yozlandı

Bayrağımız tozlandı

Tavuklar horozlandı

Medeni olmak için!

 

Neyin kalmış değeri

Para insan ciğeri

Aldık sırta eyeri

Medeni olmak için!

 

Türkiye vatan adı

Türk’ü ye hatırladı

Yemeyen hiç kalmadı

Medeni olmak için!

 

Falcımız olmuş batı

Çatırdamakta çatı

Vermeyelim ruhsatı

Medeni olmak için!

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | MEDENİ OLMAK İÇİN için yorumlar kapalı
Kas 03

ADALETİN SARAYI VAR, SARAYIN ADALETİ YOK…

ADALETİN SARAYI VAR, SARAYIN ADALETİ YOK…

Rüşvet ve yolsuzlukla suçlanan 4 bakan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Reza Zarrab yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Mühürsüz geçersiz oyları geçerli sayan YSK üyeleri yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

128 milyar doları buharlaştıran siyasiler ve bürokratlar yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Kozmik Oda’yı FETÖ’ye açan ve devlet sırlarının FETÖ’cüler tarafından Amerika’ya ulaştırılmasına yol açan dönemin başbakanı Erdoğan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk kumpaslarının “savcısıyız” diyen siyasi sorumlusu Erdoğan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Askeriyeye, emniyete, yargıya FETÖ’cüleri dolduran ve 15 Temmuz hain darbe kalkışmasına neden olan Erdoğan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Zafer Havaalanı faciası nedeniyle yaşanan devlet zararının sorumluları yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç etmek isteyenler yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayan hukukçular ve uygulatmayan siyasiler yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Neden hesap vermiyorlar?

Çünkü:

-Adaletin Sarayı var, Sarayın Adaleti yok…

-Yargı tamamıyla yürütmenin emrinde…

 

Alıntı: Orhan Uğuroğşu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | ADALETİN SARAYI VAR, SARAYIN ADALETİ YOK… için yorumlar kapalı
Kas 02

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Senin en zararlı düşmanın nefsindir.” Hz. Muhammed (sav)

* “Nefis putların anasıdır. İnsanların yaptıkları put yılan ise nefis ejderhadır.” Mevlana

* “Kimsenin kalbini kırma, sultanlık budur. Karıncanın kalbini kazan, Süleymanlık budur. Her bir derdin tabibi varsa da sen kimsesiz mahzunların nabzını tut, Lokmanlık budur.” Şair sözü

* “İlim cesaret verir, cehalet ise küstahlık”  Terry Neil

* “Ait olma ve birey olma arasındaki denge her bireyim yaşam tarzını oluşturur.” Doğan Cüceloğlu

* “Ülkücü kırmızı plaka ve derdi makam olan değil, kamyon kasasında da olsa derdi vatan olandır!” Alparslan Türkeş

* “Bu alametler, bana Diyarbakırlıların Türk olduğunu gösterdiği gibi, dedelerimin de Çermik’ten yani (Türk muhitinden) geldiklerine nazaran ırkımızın da Türk neslinden olduğunu anladım.” Ziya Gökalp

* “Hastalıklarımız günahlarımızdır, zamanı gelince, ağaçtan dökülen yapraklar gibi dökülür.” Hz.Ali (ra)

* “Bilinciniz gelişmeden, o bilince uygun olan fenomenleri algılayamazsınız.” Edmund Husserl

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Kas 02

NUTUK

NUTUK

 

15-22 Ekim 1927…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin büyük salonu, Cumhuriyet Halk Partisi İkinci Büyük Kurultayı…

Mustafa Kemal Paşa, yoğun ve yorucu bir çalışmanın ardından yazdığı Nutuk’u okuyacaktı…

Bir giriş konuşması yapar. Bu konuşmada, Nutuk’u neden yazdığını açıklar:

“Geleceğe yönelik önlemler hakkında, görüş alışverişinde bulunmadan önce, geçmişe ait olaylarla ilgili bilgi vermek ve yıllardan beri süren yönetimimiz ve uygulamalarımız konusunda ulusumuza hesabını vermek, görevim olmuştur. Olaylarla dolu dokuz yıllık bir dönemin tarihine değinecek açıklamam sürecektir.”

Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’dan başlayarak, 1927’ye kadar geçen dokuz yıllık bir dönemin hesabını milletine verecekti…

***

15 Ekim 1927 Cumartesi günü, kürsüden Nutuk’u okumaya başlar…

Günde 6 saat okur. 6 günde, toplam 36 saat 33 dakikada Nutuk’un son cümlesini tamamlar…

Yabancılar, altı gün süren bu okumaya, “Six Day Speech” (Altı Günlük Konuşma) derler…

Nutuk’un sonuna geldiğinde, “Gençliğe Hitabe”yi okurken sesini yükseltir… Bu bölümde, sesi titremeye başlar…

Kongre salonunda bulunan Mehmet Asım Us ve Yusuf Akçura, Mustafa Kemal Paşa’nın “Gençliğe Hitabe”yi okurken, sesinin titrediğini ve gözyaşlarını tutamadığını söylerler…

Atatürk’ün en büyük eseri Cumhuriyettir… Ama yazdıkları kitaplar içinde, Nutuk muhteşem bir edebi eserdir…

Nutuk, Millî Mücadele’nin, Türk İstiklal Savaşı’nın, Türk Devrimi’nin belgelere dayanan bir öyküsüdür…

Dokuz yıl süren mücadelenin bir tarihçesidir…

Nutuk, Atatürk’ün önderlik ettiği devrimin en önemli belgesidir…

***

Mustafa Kemal Paşa, milletine hesap verirken Nutuk’ta ilk cümlesi:

“1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel vaziyet ve manzara…”  diye başlar…

Son sayfada şu sözler yer alır:

“Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.

Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, sonsuza kadar muhafaza ve müdafaa etmektir. Varlığının ve geleceğinin yegâne temeli budur…”

Gençliğe Hitabe’nin son paragrafı ise şöyledir:

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu durum ve koşullar içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

***

Mustafa Kemal Paşa mutludur, gururludur…

Dünyanın en haklı, en meşru ve en kutsal savaşlarından biri olan Türk İstiklal Savaşı’nı, Çağdaşlaşma Mücadelesi’ni belgeleyerek gelecek nesillere bırakmıştır…

Çünkü dokuz yıllık yolculuğun hesabını, belgeleriyle Türk milletine vermiştir…

“En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i, Türk gençliğine armağan etmiştir…

“Gençlik” kavramı, Atatürk için ayrı bir önem taşır. Atatürk gençlerden sık sık söz ederken, yaş sınırı dışında düşünce olarak gençliği yani, düşüncede yeniliği ifade eder. O’nun şu sözü çok anlamlıdır:

“Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”

***

Atatürk, Nutuk’u yazma amacını, “Amacım, devrimimizin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamaktır.” sözüyle açıklar. Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele yolculuğunda karşılaşılan engelleri, iş birlikçileri, kararsızları belgelerle ortaya koyar ve ağır bir dille eleştirir…

“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek gerekir.”

Nutuk, gerçekte Mustafa Kemal Paşa’nın bir isyanıdır…

Nutuk, zorlu ve engellerle dolu yolculukta, liderin yalnız bırakılışının bir haykırışıdır. Şöyle anlatır:

“Millî Mücadele’ye beraber başlayan yolculardan bazıları, millî hayatın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlarına kadar gelen gelişmelerinde, kendi fikir ve ruhlarının kavrama sınırları bittikçe bana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir.”

Mustafa Kemal, Nutuk’ta, hayaller peşinde koşan ve milleti felakete sürükleyen yöneticiler konusunda uyarır. Millî Siyaset’in tanımını yapar:

“Millî sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak, varlığımızı koruyarak, millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve yükselmesine çalışmak, milleti gereksiz emeller peşinde koşturmamak.”

Ve Nutuk, “Türk hitabet sanatının erişilmesi en güç ve en güzel örneklerinden biridir.”

Atatürk’ün deyimiyle:

“Bu Nutuk, benim Türk milletime mirasımdır…”

***

M.Ö. 4’üncü yüzyılda yaşamış, ünlü Yunan filozofu Platon, “Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtına otursaydı” der.

Platon’un bu söylemi hiç gerçekleşmedi. Plato’nun bu dileği, 20’nci yüzyılda ilk kez bir liderde, Atatürk’te gerçekleşir. Bir dahi, bir düşünür, bir savaş ustası, ancak uluslararası barışa önem veren büyük bir devrimci…

“Savaşın ustası, barışın efendisi”, Mustafa Kemal Atatürk…

 

Kaynak: Naim Babüroğlu, Tarihin Kıskandığı Lider, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2021.

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | NUTUK için yorumlar kapalı
Kas 01

DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN

“DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN”

Nasreddin Hoca ticarete başlar. Ama 9 akçeye aldığı yumurtaları 8 akçeye satmaktadır. Etraftan “Hocam bu nasıl ticaret, 9’a alıp 8’e satıyorsun, iflas edeceksin” diye ikaz edenlere Hoca “Üzülmeyin dostlar, bizimkisi ticaret yapmak değil, dostlar alışverişte görsün yeter” cevabını verir.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN için yorumlar kapalı
Eki 31

“BİLGE ANA” MEVLÜDE GENÇ

“BİLGE ANA” MEVLÜDE GENÇ

 

Mevlüde Genç, Türk toplumunda “Bilge Ana” olarak anılıyordu.

Yaşadığı acılara rağmen her söyleşisinde barış ve hoşgörü çağrıları yapan Mevlüde Genç, hiçbir zaman Almanya’ya yönelik kötü söz söylemedi. Mevlüde Genç’e 1996’da Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog tarafından Federal Liyakat Nişanı verildi. Kuzey Ren-Vestfalya eyalet hükümeti, 2018 yılından itibaren ‘Mevlüde Genç Madalyası’ vermeye başladı.

Madalya, anlayış ve hoşgörü için çalışan ve böylece toplumda barış içinde bir arada yaşamaya katkıda bulunan kişi veya gruplara veriliyor. 1994’te Alman kamu televizyonu ARD tarafından Yılın Kadını seçilen Mevlüde Genç, 1995’te Civis Medya Ödülü aldı. Yine 1995’te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Büyük Devlet Nişanı’na layık görüldü.

 

MEVLÜDE GENÇ’İN CENAZE TÖRENİ

Mevlüde Genç’in cenaze namazı, 1 Kasım Salı günü saat 14.00’te çocuklarını ve torunlarını kaybettiği evinin önünde kılınacak. Burada düzenlenecek törenin ardından Mevlüde Genç’in cenazesi defnedilmek üzere Türkiye’ye gönderilecek. Genç’in cenazesi Amasya’nın Mercimek Köyü’nde toprağa verilecek.

 

SOLİNGEN FACİASI

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993’de Genç ailesinin Untere Werner Caddesi’ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti. Ruhları şad makamları cennet olsun

 

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra serbest bırakıldı. Kimlikleri gizli tutulan failler yaşamlarını Almanya’da sürdürüyor.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “BİLGE ANA” MEVLÜDE GENÇ için yorumlar kapalı
Eki 30

“TÜRKLÜK ŞUURUNA ERDİM”

 

“TÜRKLÜK ŞUURUNA ERDİM”

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, orduya katıldığı ilk günlerde yaşadığı bir anısını hiç unutmadı.

Türklük düşüncesine her zaman önem ve öncelik veren Gazi Paşa, “Türklük şuuruna erdim” diyerek bir keresinde o anısını ise şu sözlerle anlattı:

“Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının ‘Kavm-i Necip* evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. Benim hayatta yegane fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.”

Öte yandan 1905 yılında ise yüzbaşı rütbesi ile Akademi’yi bitiren Mustafa Kemal 1905 yılı ile 1907 yılları arasında da Şam’da 5. Ordu’nun emrinde görev yapmıştır.

* (Kavm-i Necip: Osmanlı döneminde Araplara verilen ad; soyu temiz kavim)

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | “TÜRKLÜK ŞUURUNA ERDİM” için yorumlar kapalı