Kas 30

İNGİLİZCE ÖĞRETMENİNİN ATATÜRK’E HAKARET EDEN SAFİYE’YE YAZDIĞI MEKTUP…

İNGİLİZCE  ÖĞRETMENİNİN ATATÜRK’E HAKARET EDEN SAFİYE’YE YAZDIĞI MEKTUP…

Sevgili Kızım Safiye;

Bugün, benimle ilgili sarfettiğin kötü sözleri duydum. Üzülmedim desem yalan olur. Ama ne için, ne kadar üzüleceğime bir türlü karar veremedim. Sana mı üzüleyim, kendime mi üzüleyim yoksa benim gibi seçilmiş ve adıyla hitap ettiğin şuan ki cumhurbaşkanınız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a mı üzüleyim, bunların hepsini geçtim, senin başını örterek, ahlaki yetişkinliğe ulaştığını zannedip, büyüklere saygıyı ve mezarlıkta küfür edilmeyeceğini öğrenemediğini öğrenen ailene mi üzüleyim…

Bu laflarını ve bana karşı yapılanları düşündükçe, aklıma neyi eksik yaptım sorusu gelmiyor değil. Dağılmakta olan bir imparatorluğu, dört bir tarafı düşmanla çevrili Anadolu’yu, köylerinde Rumların tecavüzlerine maruz kalan analarımızın olduğu şehirleri, silah arkadaşlarımla bir olup, gece gündüz demeden savaşarak kurtarmaya çalıştık…

Biz de bilirdik, Kazım Karabekir’le, İsmet İnönü’yle, Fevzi Çakmak’la Avrupa’ya kaçmayı, Londra’da, Paris’te, Roma’da senin gibi aylak aylak gezmeyi, elinde kameralarla fotoğraf çekenlere 5 sterlin verip, Osmanlı’nın arkasından atmayı…

Ama yapmadık, yapamadık. İçimizde ki vatan sevgisi bu isteklerimizi yendi…

Kimimiz evinden barkından oldu, kimimiz anasını, kimimiz eşini, kimimiz çocuklarını kaybetti… Ama hiç pes etmedik…

Beni zaten biliyorsun, umarım öğretmenlerin anlatmıştır, hayatımın hepsi cephede geçti sayılır. Evlenip, soyumu devam ettirmek için zaman bile bulamadım…

Senin yaşında, cephe de binlerce Anadolu kadını öldü, senin bu günleri görebilmen için biliyor musun? Nene Hatun’u anlattılar mı sana ondan haberim yok ama bence iyi bir araştır…

Diyorlar ya, ben Osmanlı’yı dağıtmışım… Ben dünyaya gelmeden zaten Osmanlı birçok toprağını kaybetmişti… Balkanlarda, doğu da, güneyde kalmamıştı bir yer… Anadolu komple işgal altındaydı…

İşte biz silah arkadaşlarımızla Türklerin anayurdu bildiğimiz Anadolu’yu geri aldık…

Geri alınca da halkı yönetime katalım, halkın sözü olsun diye Cumhuriyeti ilan ettik. Cumhuriyeti hiç ortaya çıkarmasaydım, İmparator gibi bir hayat yaşardım onu belirteyim. Ama, Orta Asya’dan geldiğinden beri özgürlüğüne düşkün olan asil Türk Milletine en uygun yönetim şekliydi Cumhuriyet…

Cumhuriyeti ilan eder etmez ilk işimiz, Osmanlıyı parçalanmasına hız katan, senin gibi körpecik beyinleri istedikleri şekilde yıkayan, dini kendilerine göre öğreten tekke ve zaviyeleri kapatmak oldu… Bırakalım da insanlar, son güzel dini, tertemiz kutsal kitap Kuran’dan öğrensinler istedik…

Tevhidi Tedrisat kanunu çıkarak Eğitim-Öğretimi birleştirdik, kız çocuklarının okuması için önlemler aldık. Hatta sen bilmezsin belki, büyüklerine sor… 29 tane İmam Hatip Okulu ve İlahiyat Fakültesi açtık…

Kadınlarımız ezilmesin, yönetimde söz sahibi olsun diye, birçok Avrupa ve Dünya ülkesinde bile yokken, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdik… Kadınları iş hayatına yönlendirdik, devlet memurlukları görevine aldık… Ezilmeyin, yücelin diye…

Kızım;

Bu ülke, bu millet öyle yüce bir millettir ki… Biz, Osmanlıyı kuran Ertuğrul Gazi’yi de minnetle anarız, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’i de, Anadolu’yu Türk Yurdu haline getiren Alparslanı’da…

Biliyor musun, Cumhurbaşkanı olduğum dönemde, Arap Kralı, Beytullah- Kabe’yi kaldıracağına dair bir söz sarfetmiş ve krala bunun karşılığında Türk Ordusuyla Arabistan’ı yerle bir edeceğimi belirtmiştim…

Unutma yavrum, “Tarihini unutmuş bir millet, başka milletlerin avı olmaya mahkumdur…”

Ömrüm yetmedi, 57 yaşında göç ettim fani dünyadan…

Ömrümü Türklüğe adadım… Ölmeden önce, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün yok olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” dedim…

 

Mirasımın büyük bir kısmını, Türk Tarih Kurumuna ve Türk Dil Kurumuna bağışlamak için talimat verdim…

Şahsi meselem Hatay Sorununun çözüldüğünü göremesem de, olayın tamamen bizden tarafa çözülmesi için tüm girişimleri yaptım…

Bugün, bana kötü sözler sarfettiğin yer var ya, Anıtkabir, orayı ben yaptırmadım… Benim isteğim, Hatay, Dörtyol’a gidip, hayatıma orda devam edip orda kalmaktı… Olmadı, İstanbul’da, acımasız bir hastalığın pençesine düşüp, orada öldüm…

Benden sonra gelenler de, benim için bir anıtmezar yaptırmayı düşünüp, Ankara’ya nakletmişler naaşımı…

Mektubumu fazla uzatmak istemiyorum…

Ben senin yaşındayken, askeri okulu bitirmiş, ülkeme nasıl hizmet ederim hesabı yapıyordum…

Sen de bundan sonra ki hayatında güzel şeylerle anılmak istiyorsan, ülken için, Türklük için, dinin için güzel şeyler yap…

Ben hala bütün ümidimin gençlikte olduğuna inanıyor ve seni en kalbi duygularımla selamlıyorum…

Gazi Mustafa Kemal

“ diye bir mektup yazardı herhalde bu kızımıza Ulu Önderimiz”

 

Saygılarımla

 

Hanefi Zobar

Ingilizce öğretmeni

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | İNGİLİZCE ÖĞRETMENİNİN ATATÜRK’E HAKARET EDEN SAFİYE’YE YAZDIĞI MEKTUP… için yorumlar kapalı
Kas 29

BANARIM GECELERİ SENSİZLİĞE KENDİMİ

BANARIM GECELERİ SENSİZLİĞE KENDİMİ (HER ŞEY SENSİN)

 

Yalnızlık kulvarında çiğnetemem bendimi

Bir tek sana açarım içimdeki derdimi

Elim, dilim, bedenim, suskun kalbim her yanım

Banarım geceleri sensizliğe kendimi

 

Bir aşk ile kapıldım yalnızlık girdabına

Önsözünü ben yazdım bu aşkın kitabına

Teslim oldum bir anda sevginin hitabına

Banarım geceleri sensizliğe kendimi

 

Karanlıklar prensi diye konuldu adım

Ağzım, dilim kurudu bir tek sana susadım

Özümdeki sevgini Hak katında kutsadım

Banarım geceleri sensizliğe kendimi

 

Beni, sana çağırır uzaktaki bir ışık

Yıldızlar benim gibi yalnızlığa alışık

Aklım, gönlüm, yüreğim, sorma karmakarışık

Banarım geceleri sensizliğe kendimi

 

Hiçbir canlı yok iken her gecemde sen vardın

Beni bir gece gibi altı yönümden sardın

Sen, içimde bir ışık yüreğimdeki hardın

Banarım geceleri sensizliğe kendimi

 

Nefes aldığım havam, vazgeçilmez suyumsun

Kâlu Beladan beri benim gerçek huyumsun

Atiye odaklanmış sen kahraman soyumsun

Banarım geceleri sensizliğe kendimi

 

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | BANARIM GECELERİ SENSİZLİĞE KENDİMİ için yorumlar kapalı
Kas 28

BİN YILDIR DEVAM EDEN KAVGA

BİN YILDIR DEVAM EDEN KAVGA

 

BU COĞRAFYADAKİ KAVGA YENİ BAŞLAMADI, BİN YILDIR DEVAM EDİYOR ASLINDA.

BUGÜN YAŞANANLARI KAVRAYABİLMEK İÇİN BU COĞRAFYADA BİN YIL ÖNCE BAŞLATILAN KAVGANIN KÖKENLERİNİ BİLMEK GEREKİR.

 

BU KAVGA, AKLI ESAS ALAN İBN-İ RÜŞT İLE AKIL YERİNE VAHYİ ESAS ALAN, POZİTİF BİLİMLERİ VE FELSEFEYİ REDDEDEN GAZALİ ARASINDA BİN YIL ÖNCE BAŞLADI.

 

BU KAVGA, RESMİ YASAKLAYAN ANLAYIŞA RAĞMEN İLK KEZ KENDİ PORTRESİNİ YAPTIRAN FATİH SULTAN MEHMET İLE ONUN RESMİNİ GÜNAH DİYE KALDIRAN OĞLU II. BAYEZİD’İN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, DÖNEMİN EN MODERN RASATHANESİNİ YAPAN TAKİYÜDDİN İLE BU RASATHANEYİ, GÜNAH SAYARAK BOMBALATAN KADIZADELİLERİN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, “TÜRKİYE’DE İLK ÇAĞDAŞLAŞMA ATILIMINI BAŞLATAN SULTAN II. MAHMUT İLE ONA GÂVUR PADİŞAH DİYENLERİN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, TÜRKİYE’DE MODERN EĞİTİMİN ÖNCÜLERİNDEN ŞEMSİ EFENDİ İLE ONUN SELANİKTE AÇTIĞI OKULUNA BASKIN DÜZENLEYEREK “GÂVUR İCADI” OLARAK GÖRDÜKLERİ DERS ARAÇLARINI SOKAKLARA FIRLATANLARIN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, TANZİMATLA BAŞLATILAN ÇAĞDAŞLAŞMA SÜRECİNİ DEVAM ETTİREN İRADE İLE BU İRADEYE BAŞKALDIRI OLAN 31 MART OLAYINI BAŞLATAN DERVİŞ VAHDETİ GRUBUNUN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, KURTULUŞ SAVAŞININ ÖNDERİ MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE EMPERYALİST GÜÇLERLE İŞBİRLİĞİ İÇİNDEKİ DAMAT FERİTLERİN, GAZİ’YE ÖLÜM FETVASI VEREN ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA SABRİ İLE GAZİ’NİN SAFINDAKİ ANKARA MÜFTÜSÜ BÖREKÇİZADE’NİN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA OSMANLININ KÜLLERİNDEN ÇAĞDAŞ BİR ÜLKE YARATMAK ÜZERE CUMHURİYETİ KURAN VE DEVRİMLERİ GERÇEKLEŞTİREN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK İLE KARŞI DEVRİMCİLERİN KAVGASIDIR.

BU KAVGA CUMHURİYETTEN YANA OLANLARLA HİLAFET VE HANEDAN TARAFTARLARININ KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, MENEMEN’DE KATLEDİLEN KUBİLAY İLE ONU KATLEDEN DERVİŞ MEHMETLERİN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, ”HAYATTA EN HAKİKİ YOL GÖSTERİCİNİN BİLİM VE AKIL” OLDUĞUNA İNANANLARLA, KURTULUŞU AKIL DIŞI YOLLARDA, ŞEHYHLERDE VE ŞIHLARDA ARAYANLARIN KAVGASIDIR.

 

BU KAVGA, “FİKRİ HÜR VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR” KUŞAK YETİŞTİRMEK İSTEYENLERLE İTAATKÂR KULLAR YETİŞTİRMEK İSTEYENLERİN KAVGASIDIR.

 

BATI, 15.ASIRDA BAŞLATTIĞI RÖNESANS, ARDINDAN GELEN BİLİMSEL DEVRİM VE AYDINLANMA DEVRİMLERİYLE BU KAVGAYI ÇOKTAN BİTİRDİ. ANCAK BU KAVGA BİZİM COĞRAFYAMIZDA BİTMEDİ, BİTMEYECEK GÖRÜLÜYOR.

 

YÜCE TANRI BİR ÜLKEYE HER DARA DÜŞTÜĞÜNDE YENİ BİR ATATÜRK GÖNDERMEZ. BU KAVGANIN KAZANILMASI, TOPLUMU EĞİTMEKTEN VE AYDINLATMAKTAN GEÇİYOR.

 

Prof.Dr.İsa Eşme

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | BİN YILDIR DEVAM EDEN KAVGA için yorumlar kapalı
Kas 27

ALİYA İZZET BEGOVİÇ’TEN ALTIN SÖZLER

ALİYA İZZET BEGOVİÇ’TEN ALTIN SÖZLER

♦İnsan hiçbir zaman ahlaken tarafsız değildir. Dolayısıyla o, daima ya hakikatten yahut sahte olarak ahlaklıdır veya en çok görülen her ikisidir.

♦Malcolm X, İslam aleminde herhangi bir ırkçı duygunun bulunmayışını nükteli bir şekilde ‘renk körlüğü’ olarak tanımlar. Müslümanlar rengi değil, insanı görürler.

♦Her iktidar insanları bozar ve bu bozgunculuğun yıkıcı etkisine ancak sadece Allah’a iman ve ahlaki değerlerin sürekli canlı tutulması faaliyeti karşı durabilir.

♦Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.

♦Her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.

♦Ya İslami yenilenmeye doğru hareket veya pasiflik ve gerileme. Müslüman halklar için üçüncü bir ihtimal yoktur.

♦Vicdan özgürlüğü ve hoşgörü meselesi ahlaki bir sorundur ve her insan, bu iki zıt hükümden hangisinin taraftarı olduğunun cevabını kendi ruhu içinde aramak zorundadır.

♦Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgârda savrulup gider.

Ruhu şad olsun

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | ALİYA İZZET BEGOVİÇ’TEN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Kas 26

YÜZYILIN İTİRAFLARI (2)

YÜZYILIN İTİRAFLARI (2)

 

2013 yılında bir internet sitesi, bu Rockefellerin bazı yazılarını ele geçirmiş ve “ABD’li Yahudi Bankacı David Rokfeller’den Yüz yılın İtirafları” adıyla bunları yayınlamıştır. 2014 yılında ise sözünü ettiğimiz kitap basılmış; fakat piyasadan toplatılmıştır.

Bu itiraflar ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felaketler getirdiği açık olarak ortaya çıkmıştır. Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sadece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler üzerinde neler yaptıkları ve düşündükleri açıklanmıştır. Bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür. Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir. Bütün icraatı yapan bunlardır. Bunların esas hedefleri Türkiye ve Türklerdir.

“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir….

1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.

2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.

3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir….

İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz. Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve bu darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.

Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile bu medeni miraslarına el koyarak biz, onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!

Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?

Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim.

Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi – terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | YÜZYILIN İTİRAFLARI (2) için yorumlar kapalı
Kas 25

TİLKİNİN ÇAKALA DERSİ

TİLKİNİN ÇAKALA DERSİ

Aslanla çakal arkadaş olmuşlar. Açlıktan kıvranırken ovada otlayan bir at görmüşler. Tepenin üstünden atı seyreden aslan çakala dönüp sormuş: “Gözlerim kızardı mı?” “Evet!” “Kuyruğum dikildi mi?” “Evet!” “Tüylerim diken diken oldu mu?”  Kurt yine “evet” deyince Aslan yıldırım gibi saldırıp atı yere devirmiş.  İki arkadaş kendilerine ziyafet çekmiş. Bir zaman sonra çakal tilkiyle dolaşmaya çıkmış.  Karınları iyice açıkmış. Tam o sırada ovada otlayan bir at görmüşler ve çakalın aklına önceki olay gelmiş ve tilkiye sormuş; “Gözlerim kızardı mı?” “Yooo!” demiş tilki. “Kuyruğum dikildi mi?”  “Hayır!” “Peki, tüylerim diken diken oldu mu?” “Olmadı!” diyerek gördüğü gerçeği söylemiş tilki. Duyduklarına bozulmuş çakal; “Evet desene!” diye kükremiş. Tilki bakmış pabuç pahalı, çaresiz “Evet, evet!” demiş. Marifetin, tilkiden duyacağı “Evet!”lerde olduğunu sanan kurt hışımla atın üzerine saldırmış. Saldırmış saldırmasına da, ömrünün en sıkı ve en güçlü çiftesini yemiş! Tilki cansız halde ve pestil gibi önüne yığılan çakalın başında ona uzun uzun bakmış ve demiş ki: “Hah işte! Şimdi gözlerin kızardı, kuyruğun dikildi ve tüylerin diken diken oldu!”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | TİLKİNİN ÇAKALA DERSİ için yorumlar kapalı
Kas 24

ÖZDEMİR BAYRAKTAR İLE YARBAY MELİH GÜLOVA

ÖZDEMİR BAYRAKTAR İLE YARBAY MELİH GÜLOVA

Özdemir Bayraktar, Türkiye’nin terörle mücadelede kullanmak üzere İsrail’den insansız hava aracı satın almasına, arızalanan bu araçların onarım için İsrail’e gönderilmesine üzülüyordu

Uzun süreden beri bu alanda Türkiye’ye nefes aldıracak bir proje üzerinde çalışıyordu. İhtiyacı yerinde tespit etmek için 2000 yılı başında oğulları Haluk ve Selçuk ile birlikte Güneydoğu’ya gitti. Şırnak 6. İç Güvenlik Tugayı’nda Yarbay Melih Gülova ile tanıştı. Sonradan şehit olan Gülova da bu konu üzerinde araştırma içindeydi.

Sabah’ın haberine göre “Yarbay Melih Gülova, Özdemir Bayraktar’a, ‘Teröre karşı teknolojik bir çare bulmaya çalışıyorum’ dedi. Hemen orada Tugay’ın bulunduğu Gabar Dağı eteklerinde bir teknoloji atölyesi kuruldu. Özdemir Bayraktar ile oğulları ve mühendisler iki yıl boyunca bu atölyede çalıştı. Prototipler hazırlandı, uçuruldu. Döner kanatlı ilk mini İHA olan Malazgirt, bu atölyede yapıldı. Yarbay Gülova, 2007 Haziran’ında Şırnak’ta teröristlerce uzaktan patlatılan bir bombayla şehit düştü.

Özdemir Bayraktar ve ekibi çalışmalarını daha da hızlandırdı. 2014’te ilk İHA, TSK envanterine alınırken Özdemir Bayraktar şehit arkadaşını, ‘Bu projeler, bu başarılar aslında onların eseridir. Komutanın vasiyetini tamamladık’ diyerek andı.”

 

Ruhları şad olsun

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | ÖZDEMİR BAYRAKTAR İLE YARBAY MELİH GÜLOVA için yorumlar kapalı
Kas 23

KUTSAL KÂSE

KUTSAL KÂSE

 

* Yabancı literatürde “sihirli tıbbi kase”, Anadolu’da “tihtap tas”“çiçek tası”“korku tası” gibi isimlerle anılan tasların, sebebi bilinemeyen ve teşhisi bulunamayan hastalıklarla mücadele yöntemi olarak ortaya çıktığı düşünülüyor.

* Şifa taslarının ortaya çıkışı, M.Ö. 1. bin yılda Kuzey Mezopotamya ve Suriye civarında yaşamış olan Aramilere kadar gidiyor. 12. yüzyıl tarihli, Büyük Selçuklular’ın Haleb Atabeyi Sultan el-Melike’l-adil Mahmud ibn Zengi için özel hazırlanan şifa tası da İslami dönem şifa taslarının en erken örneklerinden sayılıyor.

* Osmanlı’da şifa tasları için su satan sebilci adında esnafın olduğunu görüyoruz. Kullanan kişilerin uygulamaları, kullanım amacı ya da hastalıklara göre ritüeller değişiyor. Üzerinde çok benzer ayetler olmasına rağmen farklılık da gözüküyor. Bunda yörenin hastalık yoğunluğu önemli olabiliyor.

* Bazı taslarda “kırk anahtar” denilen, bir tarafında besmele yazan, kurşundan ya da bronzdan üretilmiş parçaların bulunduğuna değinen Perk, bunun kırklamayla ilgili bir ritüel olduğunu ya da 40 gün boyunca tastan abdest alınması, su içilmesi veya yıkanılması için kullanılmış olabileceğini belirtiyor.

* Koleksiyonunda 100’ü aşkın şifa tası bulunan Haluk Perk“Osmanlı’da şifa tasları için su satan sebilci adında esnafın olduğunu görüyoruz. Yörelere göre, temiz sudan belli zamanlarda alınıp yıkanılması ya da bunun içerisinde değişik dualar olan muskaların eritilerek mürekkebin suya karıştırılıp bunun içirilmesi gibi farklı örnekler var. Kullanan kişilerin uygulamaları, kullanım amacı ya da hastalıklara göre ritüeller değişiyor. Üzerinde çok benzer ayetler olmasına rağmen farklılık da gözüküyor. Bunda yörenin hastalık yoğunluğu önemli olabiliyor. Oradaki önemli din adamı, saygın görülen birinin önerileri üzerine bunlar hazırlanıyor” diyor.

***

Hıristiyanlıktaki kutsal kâse ise İsa’nın son akşam yemeğinde kullandığı iddia edilen, mucizevi güçleri olduğuna inanılan kaptır. Aramatyalı Yusuf‘un, çarmıha gerilen İsa‘nın damlayan kanını kutsal kâseye koyduğuna inanılır. Efsaneye göre bunun içine İsa‘nın karnından akan kan ve su toplanarak İngiltere’ye götürülmüştür. Bu kupadaki suyun ölümsüzlük suyu olduğu iddia edilir.

Leonardo da Vinci ise konuyu “Son Akşam Yemeği” tablosunda anlatmıştır. Hz. İsa’nın yanında duran kişi aslında havarilerden biri değil, eşi Maria Magdelana idi. İkisi arasında kâse konumunda “V” şeklinde bir boşluk görünmekteydi. Bu boşluk Magdelana‘nın rahmini simgelemekteydi. Kutsal kâse aslında yoktu, sadece bir simgeydi. “V”, aslında pagan döneminden kalmaydı ve kadını simgeliyordu.

 

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | KUTSAL KÂSE için yorumlar kapalı
Kas 22

“İmdaaaaat!

“İmdaaaaat!

İşte ihanet işte cinayet!

Hiç bir güç engelleyemiyor.

Milletin gözünün içine baka baka AKP’nin izniyle ve ortaklığıyla, havayı, suyu ve toprağı dünyanın en ağır zehiri ile zehirlerken, milletin onlarca milyarlar dolarlık altın ve çok daha değerli nadir metallerini jet hızıyla soyuyorlar, götürüyorlar…

Erzincan halkı 20 bin kişi istihdam eden bu maden tarafından susturulmuş durumda.

Erzincan İliç’te ABD-Çalık altın madeni milyonlarca ton siyanür-zehir havuzunu evaparatör denilen dünyada eşi olmayan püskürtücü ile havaya karıştırarak boşaltıyor.

Başka bir ülkede yapsalar madeni 2 saatte kapatırlar, sorumlular cinayetten yargılanır.

Devletimiz susuyor

İmdaaaaat!.”

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “İmdaaaaat! için yorumlar kapalı
Kas 21

ASİLİN ŞİKÂYETİ

ASİLİN ŞİKÂYETİ (SÜRÇÜLİSAN)

 

Mecburen bir vekil seçtim

Malımdan canımdan geçtim

Kovanlardan zehir içtim

Kimse bilmez halim benim!

 

Böyle gelmiş, gitmez böyle

Dediler derdini söyle

Gel bir akşam bizi eyle

Kimse bilmez halim benim!

 

Fısıldadım sağır duydu

Makamlar şeytana uydu

Anam, babam evi soydu

Kimse bilmez halim benim!

 

Kaktüslere gül dediler

Kargaya bülbül dediler

Türklük bize “zül” dediler

Kimse bilmez halim benim!

 

Yıllardır sabırla yandım

Düzelir dediler, kandım

Eyvah! Bir daha aldandım

Kimse bilmez halim benim!

 

Ulaşamam elim bağlı

Kafalar dar, ilim bağlı

Ben asilim, dilim bağlı

Kimse bilmez halim benim!

 

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | ASİLİN ŞİKÂYETİ için yorumlar kapalı